19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Bağcılar İstanbul’da Bağcılar Müftüsü’nün, okul müdürlerini arayıp ücretsiz Kuran dağıtmak için araba istediği; araba dolusu Kuran’ların öğrencilere dağıtıldığı doğru mu? GAZETEMİZİN bombalanmasından sonra Hikmet Çetinkaya dünkü yazısında bir saptama yapıyor: ‘‘Medyaya bakın bir kez. Mehmet Karamehmet’in Akşam gazetesi, Cumhuriyet gazetesine atılan bombaları dinci gazeteler gibi görmezlikten geliyor. Acaba Akşam’ın yöneticileri de tıpkı Tayyip Erdoğan gibi mi düşünüyorlar yoksa köktendinci gazeteler gibi mi?’’ Akşam’ın genel yayın yönetmesi Serdar Turgut kardeşimiz son yıllarda Haydar Dümen’in manevi oğlu olma yolunda kendini geliştirdiği için Akşamcıların köktendincilerle aynı kefeye girebileceğini sanmıyorum. Ama bir sıkıntıları olduğu kesin. Örneğin Akşamcı tayfasından Engin Ardınç kardeşimiz Sabahçı Emre Aköz’le paslaşarak Cumhuriyet’e dokundurmazsa rahat edemiyor. G.Saray’a şampiyonluğu Hocaefendi kazandırmış.... ‘‘Ne de olsa bütün toplar yuvarlaktır!’’ PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Erdoğan, Cumhuriyet’e saldırıyı önemsememiş. Ulusal dava olduğu içindir! Kaçaznuni Ermenistan’ın ilk başbakanı Kaçaznuni, 1923 yılında Taşnak Partisi’nin konferansında, ‘‘Türkler savunma içgüdüsüyle hareket etmiştir. Tehcir kararı, amacına uygundur. Bizler Rus Çarlığı ile İngiliz ve Fransız emperyalizmi tarafından kullanıldık’’ diyor. İstanbul Barosu yönetimi, Kaçaznuni’nin bu sözlerini Fransa’ya iletme kararı alıyor. Ne var ki emperyalizm aynı ve aynı emperyalistler Ermenileri kullanmaya devam ediyor. Geçenlerde de Mustafa Kemal Atatürk’e ilişkin engin fikirlerini beyan etmiş ve Atatürk’ün Bursa Nutku’na takılmış: ‘‘Ortalık sütliman, muhalefet falan yok, olay da yok, memleket durgun, yalnızca ekonomi tatsız. Yani kimseyi heyecanlandırmaya, ortamı germeye hiç gerek yok. Fakat demiş ki: ‘Türk genci yönetim biçimini ve devrimleri güçsüz düşürecek herhangi bir davranış duydu mu, bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla, nesi varsa onunla kendi eserini koruyacaktır.’ Bunu ben söylesem ya da yazsam ağzıma sıçarlar.’’ Peki de bugüne ne alaka? Okuyalım, Medya öğrenelim: ‘‘Peki, bugün birileri ‘AKP iktidarda, üstelik Çankaya’ya da çıkmak istiyorlar, Dubai şeyhine kule yaptırıyorlar’ diyerekten ‘elle, taşla, sopa ya da silahla’ ortalığa dökülürlerse ne olacak? Bu eylem Bursa Nutku’na uygun mudur? Türk Ceza Kanunu ve Bursa Nutku’nu ‘kapıştırırsak’ maçı hangisi kazanır? Bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan, bir numaralı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti yasalarının dışında ve üstünde midir? Elbette dokunulmazlığı vardır, o zaman da vardı şimdi de var, üstelik özel kanunla var da. Hani ‘kişiye özel kanun’ çıkarılamazdı bu ülkede?’’ İşte böyle... Böyle iktidara böyle medya, böyle medyaya böyle kalemşor çok bile! Ne Var ki Bunda? Dilimizde öyle cümlecikler var ki, yanıt olarak aldığınızda nasıl karşılık vereceğinizi bilemezsiniz. Sözgelimi, ahlak üzerine bir şeyler anlatıyorsunuzdur. Kaçakçılığın, hayali ihracatın, banka hortumlamanın ne değin kötü olduğuna dair şeyler, örneğin. Karşınızdaki, ‘‘Ne var bunda’’ deyiverir, afallarsınız. Ahlak dışına düşmüş birine ‘‘ahlak’’ı anlatmaya çalışmak kadar zor şey yoktur yeryüzünde. Ya da adam bir yerden bir şeyler tırtıklar, siz de hasbelkader tanık olmuşsunuzdur, ‘‘Aman yapma, hırsızlık bu’’ dersiniz, aldığınız karşılık, ‘‘Bir kereden ne çıkar’’ olur. Apışıp kalırsınız. Değerlerin altüst olduğu dönemlerde her ülkede sıkça karşılaşılan tepki cümlecikleridir bunlar. Her türlü ahlaksızlık bu tür ‘‘masum’’ tepkilerle yumuşatılmaya çalışılır. Benzer sözler hayatın her alanında kulağımıza çarpar. Örneğin, dolar birden yükseliverir, faizler fırlar, herkes tedirgindir. Maliye Bakanı çıkar, ‘‘Ne var ki bunda’’ der. Şaşakalır, kendinizi, ‘‘Acaba biz paranoyak mıyız’’ diye sorgulamaya başlarsınız. Bir bakana yarış atı armağan edilmiş, bir diğeri de bir şirket patronu tarafından ‘‘resmi’’ bir gezide Avrupa’nın en lüks otellerinden birinde yemeyeiçmeyeyatmaya ağırlanmıştır ‘‘özel’’ olarak. ‘‘Bu kadarı da olur mu’’ diye sorduğunuzda, aldığınız yanıt, ‘‘Neden olmasın’’ olur. Devlet anlayışının zıvanadan çıktığı noktadasınızdır. Bu noktadan sonra yapacak pek bir şey de yoktur artık. ??? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gazetemizin bombalanmasına ilişkin sorulan bir soruya verdiği yanıt da insana dilini yutturacak türden bir karşılıktır. Soru şöyledir: ‘‘Cumhuriyet’e ‘Geçmiş Olsun’ mesajı gönderdiniz mi?’’ Başbakan’ın buna yanıtı, ‘‘Neden AKP ya da başka bir parti saldırıya uğrayınca genel başkan aranıp ‘Geçmiş olsun, sorumlular bulunsun’ denilmez” olmuştur. Bu yanıt basın tarihimize mutlaka büyük harflerle geçmelidir. İleride basın dünyasında yer almak isteyen genç gazeteciler bunu okuyup basınımızın da, siyasetimizin de nerelerden geçip o günlere geldiğini anlayabilsinler diye. Başbakan’ın yanıtı aynı zamanda ilginç bir ‘‘kara mizah’’ örneğidir de. AKP’nin bir binası bombalanacak, gazetelerin genel yayın yönetmenleri, yazı işleri müdürleri, başyazarları da Başbakan ve AKP Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı arayarak ona ‘‘Sorumlular bulunsun’’ diyeceklerdir. Her türlü yasadışı olayda suçluların bulunmasından, yargı önüne çıkarılmasından sorumlu olan yürütme, dolayısıyla da yürütmenin başı olan Başbakan değil midir? Ülke güvenliğinden birinci derecede sorumlu kişiden kendi parti binasına bomba atan suçluların bulunmasını istemenin ‘‘abes’’ kaçacağını Başbakan bilmiyor olabilir mi? Bilmediğini sanmam. ??? Sayın Başbakan uzunca bir süredir iktidarın başı gibi değil de muhalefet lideri gibi davranıyor. Cumhurbaşkanı, Yargıtay, Danıştay, YÖK... Hepsiyle çatışıyor. Bakanları, milletvekilleri, yandaşları atlar, hanlar, hamamlar, lüks oteller, gezip tozmalar, eşe dosta kıyaklar... İktidarın tadını çıkarırlarken ‘‘Ne var bunda’’larla tatlı hayatlar sürerlerken o, ‘‘mazlum’’, ‘‘mağdur’’ rolünü oynuyor. Devletin kurumlarıyla çatışmaları da bir yanıyla oynadığı bu rolün gereği. ‘‘Yapmak istiyorum ama yaptırmıyorlar’’ rolünde başarılı olamazsa bir kez daha nasıl oy isteyecek kendisini iktidara getirmiş olan seçmenlerinden? Bu rolü oynayarak iktidara gelmenin tadı damağında kalmış Başbakan’ın. Tarih tekrar etsin istiyor. ‘‘Ne var bunda’’lara, ‘‘Bir kereden ne çıkar’’lara, ‘‘Neden olmasın’’lara ‘‘Hayır, olmayacak’’ diye karşı duracak olanlar bu ülkenin aydınlık insanlarıdır. O halde aydınlanmaya ve aydınlatmaya devam! Tarihin tekerrürden ibaret olmadığını bilerek! (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) Ya ğ m u r E k i m SESSİZ SEDASIZ (!) Gömlekçi İlhan’ın aklına gelen bir anı 12 EYLÜL öncesinin terör günlerinde Beşiktaş’ta halk tüketim kooperatifi silahlı saldırıya uğruyor; kooperatif üyesi bir kişi ölüyor, iki kişi yaralanıyor. Çevresinde ‘‘Gömlekçi İlhan’’ olarak tanınan kooperatifin başkanı İlhan Öztorun, o günleri anlatırken şöyle diyor: ‘‘Saldırıdan sonra bizim sokağın köşesinde bekleyen polis otosu ortadan kayboldu ve polisler sık sık kooperatifi basıp arama yapmaya başladı. Bir gün soruşturmanın hangi aşamada olduğunu öğrenmek için karakola uğradım. Komiser beni görünce ‘Başkan Bey, katilleri buldunuz mu’ demesin mi. Ben de ‘Komiser Bey, katilleri bulmak sizin göreviniz’ dedim ama işin rengini de işte o zaman anladım.’’ Telefonun öteki ucundaki ‘‘Gömlekçi İlhan’’ bu anısını niye anlattığını da şöyle anlatıyor: ‘‘İlhan Selçuk’un ‘Başbakana Bak’ yazısını okudum da onun için. İlhan Ağabey’e ve tüm Cumhuriyet çalışanlarına geçmiş olsun diyorum.’’ Bizim aklımız, soruşturmanın sonucunun ne olduğunda. Saldırganlar, çok sonra yakalanmış. Katillerin semti haraca kesen faşistler olduğu anlaşılmış. O günlerden bugünlere! Yüksek Yerilim Hattı Yazar çizerler Cumhuriyet’i bekliyor, Başbakan erdincutku?yahoo.com gibi yan çizerler de seyrediyor. ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Bursa’nın geleceği? Yeni Büyükşehir Belediyeleri Yasası ‘‘metropoliten’’ planlamaların yerel yönetimler tarafından yapılmasını öngörüyor... Daha önce bu yetki Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’ndaydı. Hatta 1995’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce yapılan ‘‘1/50 bin’’lik planı da yüksek yargı ‘‘Bu ölçekteki yetki bakanlığa aittir’’ diyerek içeriğine bile bakmadan iptal etmişti... Bakanlık görevini tavsatınca İstanbul plansızlıktan kurtulamadı... Şimdi büyükşehirler bu yeni ve çok önemli yetkileri için kolları sıvıyorlar. Daha da ‘‘genişletilmiş sınırlar’’ı içerisinde ve her biri onlarca belediyeyi de kapsayacak şekilde, en az 20 yıl ‘‘nasıl yapılaşacaklar’’ına ve ‘‘nasıl gelişecekler’’ine karar veriyorlar... mut’’ların güvencesiydi. Bu planı, başta merkezi hükümet ovayı parçalayan çevre yolu güzergâhıyla ve belde belediyeleri de yine ovaya göz koyan ayrıcalıklı konut siteleri izinleriyle bozsalar bile, temel hedefleri hâlâ geçerliydi... Şimdi üretilen 1/25 bin ölçekli plan ise işte o hedefleri de göz ardı ettiği gibi, yine ovadaki ‘‘aykırı’’ uygulamaları ‘‘uygun’’ gören tavrıyla bir tür ‘‘metropoliten af planı’’ niteliği de taşıyor. Nitekim başta ‘‘Akademik Odalar Birliği’’ olmak üzere, Bursa’nın genel kentleşme ve gelişme sorunlarını bilen ‘‘uzman’’ kurumların yayımladıkları bildirilerde de bütün Bursalıların önemsemeleri gereken eleştiri ve uyarılar yer alıyor: İşte, 1/25 bin ölçekli plana karşı en önemli çekincelerden bazıları; 1 ‘‘İlgili kurumların görüşleri’’ bile sorulmadan onaylanan plan, Büyükşehir Belediye Meclisi’nde parsel ölçeğine kadar inilen ranta dönük kararlarla biçimlenmiş; 2 1/100 binlik plandaki ovanın, özel mahsul alanlarının, sulama alanlarının ve sit alanlarının ‘‘korunması ilkesi’’ göz ardı edilmiş; 3 Kentin ‘‘ana ulaşım politika ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com Şehirciliğin tam yeri Ne var ki bu ölçekteki planlamaların, öncelikle bilimsel ilkelerle üretilmesi yaşamsal önem taşıyor. ‘‘Şehirci’’lerimizin işte tam da bu konuda kendilerini göstermelerine ve ‘‘öğreti’’nin gereklerini yaşama geçirmelerine fırsat verilmesi gerekiyor. Bunun için de planlamayı yıllar HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN dır adeta kendilerine benzeten şu ‘‘çıkarcı ve rantçı siyaset’’in, ne yapılıp edilip hiç değilse metropoliten planlamadan ‘‘uzak durması’’nı sağlamak şart... Çünkü bu ölçekteki siyasal tercihler, örneğin 1/1000 ölçekli uygulama planlarında ‘‘hatırlı parseller’’e ayrıcalıklı imar hakları vermeye benzemez. Kentleri çevreleyen tüm arazilerin kullanım amaçlarından koruma ilkelerine; ulaşımdan ekolojik dengeye kadar milyonlarca kişinin gelecek kuşaklarla birlikte ‘‘yazgı’’sını belirleyecek konulara kararlar verilirken işin içine yine hatırgönül ya da belli kesimlerin rant beklentileri girerse kentlerin ‘‘esenlik’’leri değil tam tersine ‘‘karanlık gelecek’’leri planlanmış olur... sı’’ yok; 4 Uluabat Gölü koruma alan sınırları belirtilmemiş; 5 Sektörel (konut, sanayi, ticaret, tarım, nüfus) ‘‘analiz’’ler yetersiz; 6 İş alanlarının ‘‘merkezin dışına’’ çıkarılması planlanmamış; 7 Hâlâ ‘‘yeni ve yoğun sanayi alanları’’ önerilmekte; 8 Konut alanları önerisinde yüksek ‘‘nüfus yığılmaları’’ var; 9 ‘‘Fay hatları’’ eksik işaretlenmiş, afetle ilgili kararlar üretilmemiş; 10 Yeşil alan, eğitim ve sağlık tesisleri alanlarını bile ticarete açan plan hükümleriyle ‘‘kamu yararı’’ göz ardı edilmiş... OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 17 Mayıs www.mumtazarikan.com Siyasal şehircilik Bursa’daki işte bu kaygılar, sadece Osmanlı’nın ilk başkenti için değil, aslında tüm kentlerimiz için de geçerli. Çünkü planlama yetkileri yerel yönetimlere bırakılırken ‘‘bilimden uzaklaşma’’ya karşı gerekli ‘‘önlem’’ alınmadı. Sözde ‘‘demokrasi’’ ile ‘‘siyasal şehircilik’’ yaratılınca uzman kurumlar da sadece ‘‘ricacı’’ ve eleştiren olmaktan kurtulamadılar.. ekinci?cumhuriyet.com.tr Metropoliten af planı Nitekim Bursa için hazırlanan ‘‘1/25 bin’’ ölçekli plana ilişkin kimi ‘‘kaygı’’lar da işte o ‘‘geleceğin esenliği’’ni değil; ‘‘imar talanı’’nı gözeten bir düzenleme olduğu yönünde... Oysa 1998 yılında, kentin hemen tüm ilgili kurumlarınca da benimsenerek kabul edilen ‘‘1/100 bin’’ ölçekli plan, özellikle doğal dokuyu gözeten kararlarıyla ‘‘u 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Suriye’de ünlü bir antik 1 kent. 2/ Güzel 2 kadın... Belli 3 bir ödemenin ötesinde veri 4 len prim, ik 5 ramiye. 3/ 6 Üçer dizelik 7 bentlerden oluşan bir 8 İtalyan şiir 9 türü. 4/ II. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Dünya Savaşı yılla1 M U S A K K A A rında Japonlar tara2 E Ü L Ş A Y A Ş fından kullanılan av3 C U M A O V A S I cı uçağı tipi... Bir E RME N E K renk. 5/ Sarp geçit... 4 V A L S A İlaç, deva. 6/ Mak 5 E B R A C A R N sim Gorki’nin bir ro 6 R E L İ V A E D E manı...Türk müzi 7 ğinde bir makam. 7/ 8 T E L A İ MA Konut... Alman fa 9 E K O N O M İ Z M şisti. 8/ Çizgiyle mizah sanatı. 9/ Kastanyet eşliğinde, bir kişi tarafından yapılan İspanyol dansı... Gelenek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Ürdün’de ünlü bir antik kent... Yankı. 2/ Teniste rakibin karşılayamadığı, doğrudan doğruya sayı getiren servis... Üflemeli bir çalgı. 3/ ‘‘Şirler pençei kahrımda olurken /Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek’’ (Yavuz Sultan Selim)... Bir nota. 4/ Cehennem bekçisi. 5/ Bir anlatımı oluşturan sözcük ya da tümcelerin tümü.. Kimi Türk lehçelerinde ‘‘ağa’’ anlamında kullanılan sözcük. 6/ Bir tür devir taşımacılığı... Namaz çağrısı. 7/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Alan Parker tarafından filme de aktarılan ünlü müzikal. 8/ Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı tatlar dışında kalan beşinci tat... Ses. 9/ Başlıca, temel niteliğinde olan.. Çıkar yol, çözüm yolu. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle