19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MAYIS 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Dolarfaizborsa üçgenindeki dalgalanma ekonomik programı da etkileyecek Gerilimin faturası kabarık ? Hükümet çevrelerinin sadece dış etkenlere bağlayarak açıklamaya çalıştığı piyasadaki son bir haftalık dalgalanmalar, bir yandan sıcak para transferini hızlandırırken diğer yandan ise makro ekonomik hedefleri de tehdit ediyor. NECDET ÇALIŞKAN Türkiye Ekonomisi Krizde mi? Türk finans piyasaları geçen hafta içinde büyük çaplı bir çözülme yaşadı. Türk Lirası önceki haftanın başına göre dolar bazında yüzde 9, Avro bazında yüzde 11 değer kaybetti. Hazine kâğıtlarında faiz oranı yaklaşık yüzde 1 artışla yüzde 14.9’a yükseldi. İstanbul borsasında da sert değer kayıpları yaşandı. Döviz piyasalarında geçen hafta sonu başlayan hareketlilik bu satırların yazıldığı sırada da devam etmekteydi. Finans piyasalarında yaşanan bu olumsuz gelişmeler Türkiye ekonomisinin yeni bir krizin eşiğinde olduğunu mu gösteriyor? Bu soruyu cevaplayabilmek için söz konusu gelişmelerin nedenlerine bakmamız gerekmektedir. ??? Piyasa ‘‘uzmanlarına’’ göre geçen cuma gününden başlayan bu olumsuz gelişmeler hem iç hem de dış etkenlerin sonucudur. Bunlar arasında, Türkiye’de nisan ayı enflasyonunun öngörülenden yüksek çıkması; cari açığın artışını sürdürmesi; Sosyal Güvenlik Yasası’nın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmesi; ABD ve Avrupa merkez bankalarının faizlerini yükseltme sinyalleri vermesi; petrol fiyatlarındaki çıkışın sürmesi vs.. vs.. gibi olgular dile getirilmektedir. Ancak bu olgulara tek tek baktığımızda, uzun süredir bilinmekte (ya da öngörülmekte) olan bu etkenlerin neden birdenbire geçen hafta sonunda bu tür bir finansal çözülüşe yol açtığını anlamak mümkün değildir. Ülkemizin ‘‘piyasa uzmanlarınca’’ uzun süredir gözlenmekte olan bu gelişmeler neden birdenbire böylesi bir harekete yol açmıştır? Aslında bu sorunun cevabı yaşanmakta olan finansal çözülüşün ‘‘yapısal nedenleri’’yle ‘‘tetikleyici unsurları’’ arasında bir ayırım yapılmasını gerektirmektedir. Öncelikle şu tespitin altını çizmeliyiz: Türk finans piyasaları yapısal olarak kırılganlık içindedir ve bir ekonomik krizin yapısal koşulları 2003’ten bu yana derinleşmektedir. Şöyle ki: Türkiye mevcut IMF programınca ucuz dövizyüksek faiz politikasına koşullandırılmıştır. Ulusal finans piyasaları kısa vadeli sermaye hareketlerinin (sıcak paranın) spekülatif saldırısı altındadır; Bu koşullandırma sonucunda Türkiye yüksek cari işlemler açığı vermekte ve cari açığın finansmanını borç arttırıcı biçimde sürdürmektedir. Türkiye son dört yılda toplam 60 milyar dolar net dış borç biriktirmiştir. Bunun 25 milyar doları kısa vadelidir. Mevcut program altında Merkez Bankası’nın ekonomiye müdahalede bulunabileceği tüm istikrar politikaları elinden alınmıştır. Finans piyasalarındaki bu tür çözülmeleri sadece seyretmekle yetinen Merkez Bankası’nın artık tek görevi, enflasyon öngörüsü hedeflerini şeffaf olarak kamuoyuyla paylaşan bir rapor yayımlamaktan ibarettir!.. Bu ‘‘yapısal’’ koşullandırmalar altında ekonomik krizlerin hangi şartlarda ‘‘tetikleneceği’’ ve ne biçimde tezahür edeceği uluslararası finans sermayesinin miyopik hesaplarına ve deyim yerindeyse, kaprislerine bağlıdır. Finansal akımlar kısa dönemde reel iktisadi veriler bakımından gözle görülür bir neden olmasa dahi çok büyük hacimlerde yer değiştirebilmektedir. ‘‘Sürü içgüdüsü’’ diye adlandırılan bu olgu aslında Türkiye gibi finansal sistemleri sığ olan ekonomilerde çok daha büyük tehlikeler yaratmaktadır. Türkiye’nin yaşamakta olduğu kriz sürecini ileriki yazılarımda daha ayrıntılı olarak ele alacağım. ??? Geçen hafta içerisinde Cumhuriyet gazetesinin şahsında Türkiye’nin ulusal bağımsızlıktan ve çağdaş, laik düşünceden yana tüm ilerici güçlerini hedef alan saldırıları şiddetle kınıyorum. İstanbul’daki çalışma arkadaşlarımıza geçmişler olsun. D E VA L Ü A S Y O N N E D İ R ? Dalgalı Kur Sistemi: Ulusal paranın değerinin serbest piyasada döviz arz ve talebine göre belirlendiği sistem. Bu sistemde döviz kuru, günlük olarak herhangi bir kamu müdahalesi olmadan belirlenir. Sabit Kur Sistemi: Bir ülke parasının yabancı ülke paraları karşısındaki değerinin hükümet taleri, hükümet ve bankalar dahil olmak üzere ekonomi ve finans çevrelerinin de yılsonu tahminlerine ‘‘sil baştan’’ yaptıracak. Bu yılın bütçesinde 2006’da ortalama dolar kurunu 1.41’den hesaplayan hükümetin de yılsonu tahminleri zora girdi. Önceki gün 1.53 YTL ’ye kadar çıkan doların dün 1.43’e inmesine karşın, bankalar da 1.301.40 YTL arasındaki yılsonu tahminlerirafından belirlendiği sistem. Bu sistemde döviz kuru, piyasadaki arz ve talep koşullarından bağımsız olarak sabit tutulur. Devalüasyon: Bir ülkenin parasının değerinin resmi olarak azaltılması. Sabit kur sistemlerinde hükümetçe alınan bir kararla, ulusal paranın dış satın alma gücünün düşürülmesi. hareketin yıllık enflasyonu en az yüzde 1 artıracağının altını çiziyorlar. Fortisbank Başekonomisti Haluk Bürümcekçi: Enflasyon açısından kurun nereye yerleşeceği önemli. TÜFE üzerinde petrol gibi yeterince dışsal baskı var zaten. Bu düzeltme enflasyon hedefinde işi biraz zorlaştıracak gibi gözüküyor. Cari açık konusunda ise kurdaki hareketliliğin kalıcı olup ol Piyasalardaki son günlerdeki hareketlilik dün belirli bir ölçüde durulurken, ekonomi ve finans çevrelerinde de dalgalanmanın faturası yavaş yavaş çıkmaya başladı. Son bir haftada yabancı yatırımcının bono ve hisse senedi piyasasındaki satışlarının 5 milyar doları bulması ve YTL satıp, dövize yönelme ni revize etmeye hazırlanıyor. Döviz kurundaki artışın genel olarak dış ticarete ve cari açığa olumlu yansıyacağını belirten uzmanlar, büyüme rakamlarının belirli bir oranda aşağı çekileceği görüşünde. Kurdaki dalgalanma kalıcı olursa yıllık yüzde 5 olan enflasyon hedefinin de yüzde 89’lara kadar çıkabileceğine dikkat çeken uzmanlar, dalgalanma sona erse bile söz konusu bir haftalık maması önemli. Yılsonu ortalama dolar kuru hedefimiz yüzde 1.33 idi ancak son günlerdeki hareketlilikten sonra 1.37’ye çektik. Ekonomist Mustafa Sönmez: Kur politikası, Türkiye’nin üretim gücünü ve istihdam potansiyelini olumsuz etkiledi. Dolayısıyla içerdeki bazı etkenler, cari açık, enflasyondaki yükseliş belirtileri ve yabancıların stopajla ilgili kaygıları dünyadaki etkilerle birleşince bu gelişme yaşandı. Türkiye’nin sıcak para bağımlılığını azaltması lazım. Sorun kronikleşmeden önüne geçmek şart. Deutsche Bank Türkiye Analisti Tevfik Aksoy: Ekonomide kalıcı etkiler bırakmaz. Kriz demek yanlış. Kurda yaşanan yüzde 10’luk değer kaybının kalıcı olması halinde 12 aylık TÜFE’yi yüzde 3.54 yukarı çekebilir. DOLAR 1.43’E GERİLEDİ Tansiyon düştü Ekonomi Servisi Piyasalarda son günlerde yaşanan sert hareketler sonrasında döviz ve faiz tekrar düşüşe geçerken gelen tepki alımlarıyla borsa yüzde 2’ye yakın yükseldi. Önceki gün 1.54 YTL ile son 20 ayın en yüksek seviyesine çıkan dolar, dün 1.4380 YTL ’ye kadar geriledi. Euro ise 1.8400 YTL düzeyine kadar indi. Tahvil ve bono piyasasında yüzde 15.44 ile 2006’nın en yüksek seviyesine çıkan 9 Nisan 2008 vadeli tahvilin faizi de, dün yüzde 15.04’ten kapandı. Bir haftada yaklaşık yüzde 10 gerileyen borsada gelen tepki alımlarıyla birlikte Ulusal 100 Endeksi 775 puan artışla 41 bin 44 puana çıktı. Hisse senetleri ortalama yüzde 1.9 değer kazanırken işlem hacmi 1.7 milyar YTL olarak gerçekleşti. Uzmanlar, piyasaların ateşini düşüren asıl etkenin uluslararası piyasalardaki gelişmeler olduğuna dikkat çekiyorlar. YTL ’nin dolar karşısında yüzde 5.5 değer kazandığı dün, gelişmekte olan diğer ülkelerinin paraları da değerlendi. Brezilya, Arjantin, Endonezya ve Rusya’nın para birimlerinin dolar karşısındaki değer artışı yüzde 1.1’i buldu. Özince ve Babacan bir araya geldi. Piyasadan en çok kısa vadeli yatırım yapan yabancıların çıktığını söyleyen Özince: Gidenin yerini biz kapatırız Ekonomi Servisi Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı ve İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, Türkiye’nin ekonomik dengelerinin bütün zamanların en iyi noktalarından birinde olduğunu belirterek, ‘‘Elimizdeki istikrarın kıymetini bileceğiz. Türkiye daima yöresinin yıldızı olacaktır. Türkiye’den çıkan yatırımcı olursa ? Ersin Özince, İş Bankası Genel Müdürü olarak piyasalardaki dalgalanmalardan endişe etmediğini belirtirken Devlet Bakanı Babacan ise enflasyon hedefinde sapma olmayacağını savundu. onun yerini biz kapatırız’’ dedi. Özince, TBB Yönetim Kurulu Üyeleri Kemal Kaya, Piraye Antika, Ergun Özen, Ayhan Çevik, Ahmet Kılıçoğlu, Faik Açıkalın, Hasan Basri Göktan, Halil Eroğlu, Sinan Şahinbaş, Hüseyin Aydın, Hakan Eminsoy, Ümit Leblebici Feriye Lokantası’nda Devlet Bakanı Ali Babacan’la bir araya geldi. Yaklaşık 3 saat süren görüşme sonrasında piyasa Merkez izlemekle yetindi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YTL değerlendiğinde ‘‘olası oynaklık nedeniyle’’ bile piyasalara müdahale eden Merkez Bankası, son iki yılın en büyük oynaklığında, hükümetin isteği doğrultusunda YTL ’yi değer kaybetmeye bıraktı. Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Erinç Yeldan, Merkez Bankası’nın dolar kurunun 1.30 YTL ’nin altına indiği dönemlerde ‘‘Aşırı oynaklık olma olasılığı var, biz bu oynaklığın önüne geçeceğiz’’ diyerek 4 milyar dolarlık alımlarla piyasaya girdiğini anımsattı. Yeldan ‘‘Kur 1.50’yi geçip geri 1.47’ye iniyor ve Merkez ‘Piyasa dengesini arıyor’ deyip köşesine çekiliyor, piyasaya girmiyor. Bu durum Merkez Bankası’nın aslında ne yapacağını bilemediğini gösteriyor. Üstelik bunu hükümetin veya piyasanın büyük aktörlerinin işine geldiği şekilde yapıyor’’ dedi. larda yaşanan dalgalanmaları değerlendiren Özince, İş Bankası’nın Genel Müdürü olarak var olan durumdan endişe etmediğini ifade ederek, ‘‘Siz niye endişe ediyorsunuz. Hangi vatandaşımızı üzdü bu acaba? Bunlar spekülatif gelişmeler. En çok kısa vadeli pozisyon alan yabancı yatırımdan bahsediyoruz. Aramızda bunu temsil eden var mı? Onlar değerlendiriyorlar onlar profesyoneller’’ diye konuştu. Hâlâ devalüasyon ifadesinin kullanıldığını duyduğunu ifade eden Babacan da ‘‘Uyarılarımıza rağmen, teknik hatadır dememize rağmen bu hatayı ısrarla yapanlarda bir kasıt aramak istemiyorum. İnşallah bir kasıt yoktur’’ dedi. ‘‘Serbest kur rejiminde YTL değer kaybeder de kazanır da’’ diyen Babacan, enflasyonun, Türkiye’nin kazandığı çok önemli bir başarı olduğunu belirterek, ‘‘Bu hedeften asla ve asla sapma, gevşeme olmayacak’’ dedi. ENFLASYON TAKİP EDİLECEK Gözler ABD’de MURAT KIŞLALI ANKARA Yapı Kredi Yatırım, hükümetin ve Merkez Bankası’nın kurdaki artışı ‘‘olumlu’’ karşıladıklarını belirterek ‘‘Dalgalanmanın bir krize dönüşüp dönüşmeyeceğini bu çarşamba (bugün) açıklanacak Amerikan enflasyon rakamları gösterecek’’ değerlendirmesinde bulundu. Amerika’daki enflasyon rakamları bugün açıklanacak. Rakamların yüksek çıkması durumun da, yükseltilmesi beklenen faizler nedeniyle YTL ’nin değer kaybının devam etmesi bekleniyor. Yapı Kredi Yatırım’ın yatırımcılara yönelik hazırladığı 15 Mayıs 2006 tarihli raporunda, ‘‘Yüksek doğrudan yabancı sermaye girişi nedeniyle kimsenin kriz beklemediği’’ belirtilmekle birlikte, ‘‘Bu açıdan, bu hafta açıklanacak Amerika’daki enflasyon oranları, piyasaları yatıştırabilir veya krizi patlatabilir’’ ifadesi kullanıldı. Satış Onur Ödülleri sahiplerini buldu ? Ekonomi Servisi EDUPLUS EğitimDanışmanlık tarafından düzenlenen III. Satış Zirvesi, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilen zirvede global satış teknikleri ve taktikleriyle Türkiye’ye özgü stratejiler ortaya konuldu. İki gün süren zirve sonunda bu yıl ilk defa verilen ‘‘Satış Onur Ödülleri’’ de sahiplerini buldu. Digiturk Satış Kanalı Yöneticisi Dr. Meriç Bebitoğlu, Satış Danışmanı yazar (Satış Aşktır’ın yazarı) Özkan Kaymak ve Turkcell Kurumsal Satış Bölüm Başkanı Süha Çolakoğlu’na başarılı çalışmaları nedeniyle ‘‘Onur Ödülü’’ verildi. SIEMENS ELEKTRİKLİ SÜPÜRGELERİ 100 YAŞINDA Siemens Ev Aletleri, elektrikli süpürge üretiminin 100. yılı nedeniyle düzenlediği basın toplantısında 100 yıl serisi süpürgelerinin en yeni modellerini tanıttı. Elektrikli süpürge üretimindeki 100. yılını basın mensupları ile yaptığı bir toplantı ile paylaşan Siemens Ev Aletleri Satış Direktörü Haluk Çelebioğlu ‘‘Siemens’in güvenilir ve tercih edilir olmasının nedenlerinden biri ürettiği her cihazın en iyi ve en kaliteli olmasına gösterilen özendir. Elektrikli süpürgelerin ilk üreticilerinden biri olarak 100 yıllık uzunca bir süreyi başarıyla tamamlamamız da bunun açık bir göstergesidir’’ dedi. MAN, ÖZEL MODELLERİNİ SERGİLEDİ Bu yıl üretimde 40.yılını kutlayan MAN Türkiye, geçen ay Tourliner ve Starliner 2 otobüslerini piyasaya sunmasının ardından, bu kez 1518 Mayıs tarihlerinde düzenlenen İTAF 2006’da; Türkiye için özel olarak geliştirilen TGA 39.390, 2006 yılının kamyonu seçilen TGL 12.180 ve TGL 8.180 olmak üzere üç ayrı yeni kamyon modelini sergiliyor. Şirket, 1518 Mayıs tarihlerinde düzenlenen 5. İstanbul Ticari Araçlar, Yan Sanayi ve Aksesuvarları FuarıİTAF 2006’da, üç yeni kamyon modelini ilk kez kamuoyuna sundu. B İ L G İ TO P L U M U NA D O Ğ RU / Ö Z L E M Y Ü Z A K [email protected] Çerçeve programlarının Avrupa’ya açılma fırsatı olduğuna inanmalarını SAP ile, Fraunhofer Institute ile, Leeds Universitesi ile, Nokia ile, Vodafone gibi Avrupa’nın yüksek teknoloji üreten şirketleriyle birlikte teknoloji geliştirmek istemelerini, Yüksek teknolojiye bu şirketlerle aynı anda sahip olmak istemelerini, Avrupa’daki proje ortakları ile iş fırsatı yaratmalarını, Avrupa teknoloji stratejilerini belirlemede rol oynamalarını, Kısaca... AB’ce tanınmış olmalarını Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri, önünde duran fırsatları değerlendirmesini bilememesi. AB bünyesindeki fonlar da bunun içinde. Bugüne kadar proje üretediğimiz için birçok fonun geri alındığını biliyoruz. Anlaşılan o ki, sivil toplum örgütleri artık işin ciddiyetinin iyice farkında. AB’nin en önemli özelliği, farklı çıkarlar için kıyasıya rekabet içinde olunsa da birlik ruhuna sahip çıkılması. Bizde de KOBİ’ler, büyük şirketler, sivil toplum ve hükümetin ilgili kurumlarının birlikte atacağı adımlara her zamankinden daha çok ihtiyaç olduğu kesin. Yapılamaması halinde, içten ya da küresel en küçük dalgalanmalarda büyük savrulmalar yaşamaya devam edeceğiz... Dünya piyasalarında dalgalanmaların başlaması ile ortalık bir anda yangın yerine döndü. Ve tabii en çok etkilenen ülke Türkiye oldu. Dolar ve Avro fırladı, faizler arttı. Türk Lirası, gelişmekte olan piyasalar içinde yüzde 18 ile en fazla değer yitiren para birimi haline geldi. Günü kurtarma politikalarının sürdürülmesi ile küresel rekabette fazla bir yol kat edilemeyeceği bir kez daha anlaşıldı. İstihdama yansımayan büyüme, tekstil başta olmak üzere kan ağlayan sektörler, planlama yapılmadan strateji oluşturulmadan atılan adımların uzun vadede bizi bekleyen sonuçların ilk habercileri gibi bu son gelişmeler. Umarız yanılmış oluruz. Biz bu toz duman içinde, önceki gün AB bünyesinde 7. çerçeve programının tartışılacağı bir toplantıya katıldık. Ernst & Young Küresel Teşvik Danışmanlığı tarafından düzenlenen çalıştayda Türk şirketleri için önemli fırsatlar sunan 7. Çerçeve Programı’ndaki hibelerden Türk firmalarının yararlanabilmesi için nasıl bir yol izlenmesi gerektiği tartışıldı. Avrupa’nın bilgi toplumu teknolojilerindeki rekabetçi konumunu geliştirmek, teknoloji temelini güçlendirmek, bilgi ve birikim toplumu yaratmayı amaçlayan AB, ‘‘bilgi tekno 7. Çerçeve Programı ve Hibeler lojileri ve telekomünikasyon’’ alanlarında yapılan araştırma ve geliştirme projelerine yönelik hibeler veriyor. 1 Ocak 2007 tarihinde yürürlüğe girecek olan ve 72 milyar Avro bütçesi bulunan 7. Çerçeve Programı, araştırma ve teknoloji geliştirme faaliyetlerini destekleme amacını taşıyor. AB Çerçeve Programı’nın 7. etabında yer alan bilgi ve iletişim teknolojileri konusunda birçok hibe sağlıyor. Belli başlı konular şöyle: Nanoelektronik, fotonik ve entegre mikro/nanosistemleri Aynı zamanda her yerde mevcut ve sınırsız kapasiteli iletişim ağları, Gömülü sistemlerin hesaplama ve kontrolü Yazılım, gridler, güvenlik ve güvenilirlik Bilgi, idrak ve öğrenme sistemleri, simülasyon Canlandırma, etkileşim ve karışık gerçeklikler. Programın ‘‘Teknolojilerin Entegrasyonu’’ başlığında ‘‘kişisel ortamlar’’, ‘‘ev ortamları’’, ‘‘robot sistemleri’’ ve ‘‘akıllı altyapılar’’ bölümleri; ‘‘Uygulama Araştırmaları’’ başlığında ise ‘‘toplumsal zorluklar karşısında ICT’’, ‘‘içerik, yaratıcılık ve kişisel gelişim için ICT’’, ‘‘iş çevresi ve endüstriyi destekleyen ICT’’ ile ‘‘güven ve emniyet için ICT’’ yer alıyor. Türkiye’nin 7. Çerçeve Programı’na katılıp katılmayacağı henüz belli değil. Ancak konu ile ilgili çevreler, hükümetin bu konudaki niyetinin sürdüğünü söylüyorlar. Toplantıda Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) Başkanı Faruk Eczacıbaşı da bir konuşma yaptı. Eczacıbaşı, bilişim sektörü şirketlerini AB ArGe projelerine katılmaya teşvik etmek için TBV, TAGES Danışmanlık ve TÜBİTAK’ın ortak bir projeyi başlattıklarını açıkladı. Projenin adı EASIER Projesi. Avrupa Komisyonu tarafından destekleniyor ve 12 ülkenin işbirliği ile oluşturulan bir proje. Proje kapsamında bilişim şirketlerine yönelik ülke içi eğitim desteklerinin yanında uluslararası katılımlı organizasyonlar ile de Avrupa bilişim şirketlerinin işbirliklerinin arttırılması hedefleniyor. Türkiye’den en az 44 bilişimcinin 7. çerçeve programlarına katılmasının sağlanması amaçlanıyor. Eczacıbaşı, Türk bilişimcilerden ne beklediklerini de şöyle özetledi: CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle