21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 NİSAN 2006 CUMARTESİ 6 ATGB’den Selçuk’a destek ? Haber Merkezi Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB), çizerimiz Turhan Selçuk’un karikatürleri nedeniyle şeriatçı çevreler tarafından uğradığı saldırıları kınadı. ATGB’den yapılan yazılı açıklamada Selçuk’un birliğin onur üyesi olduğu belirtilerek, gazetemizde Türkiye’deki şeriatçıların AB ile ilişkilerindeki sahteliğini konu alan bir karikatürü nedeniyle aynı çevrelerin saldırısına uğradığı anımsatıldı. Açıklamada şunlar kaydedildi: ‘‘Bu arada Turhan Selçuk ile birlikte ATGB’nin kurucu üyelerinden, Cumhuriyet Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Güray Öz hakkında da bu karikatürler nedeniyle suç duyuruları yapıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu saldırıları kınıyor, Selçuk ve Öz’ün, dolayısıyla çağdaş bir basın özgürlüğünün yanında yer aldığımızı bildiriyoruz.’’ HABERLER Tasarıyla ‘silah ve şiddete başvurmayan dinci yapılanmalar’ın kurtarılması amaçlanıyor TMY’ den Gülen çıktı İLHAN TAŞCI CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Sessiz Çoğunluğun Sesi Biz yazarlar için yazılarımızın okura ulaşıp ulaşmadığının ve etkisinin ölçüsü, okurdan gelecek tepkilerdir. Ne kadar umursamıyor görünsek de, olumlu ya da olumsuz, okur tepkisini bekleriz... İnternette, köşe yazarlarının sütunları altında, okur görüşüne ayrılmış bölümler var. Yazarlar böylece, ne ölçüde okunduklarının bilgisine sahip oluyor ve okurla bir çeşit diyaloğa girmiş oluyorlar. Cumhuriyet yazarları olarak bizim bu ilişkimiz şimdilik, okurlardan gelen telefon, mektup, ‘‘mail’’ iletileri; kişisel karşılaşmalarda söylenenler ve çok yerinde bir kararla gazetemizde açılan okur köşesindeki mektuplar ve elektronik iletilerle sınırlı... Başka yazar arkadaşlarım gibi ben de, okurlarımdan zaman zaman mektuplar ve çoğunlukla da elektronik iletiler alıyorum. ‘‘Türkiye Türklüğünü Parçalamak’’ başlıklı yazımla ilgili olarak, tahmin ettiğim gibi, çok sayıda elektronik ileti geldi. Bunların çoğunu ‘‘sessiz çoğunluğun sesi’’ olarak niteliyor ve konunun önemi bakımından, bütünüyle olamasa da bazı bölümleriyle, bütün okurlarımla paylaşmak istiyorum. Münih Teknik Üniversitesi mimarlık bölümünde öğrenim görmüş Yük. Müh. Mimar Pınar Nilgün Kutsal, ‘‘çok hassas bir konu’’nun ‘‘anlaşılır’’ biçimde ortaya konmasından ötürü yazıyı kutluyor. Bayan Kutsal’ın eğitimini yurtdışında yapmış olduğunu özellikle belirtiyorum. Çünkü ülke dışında uzun süre yaşamış olanlar, bizde kimilerince demokrasi karşıtlığı olarak görülüp küçümsenmek istenen ‘‘ulusalcı’’ duygunun, demokrasinin beşiği sayılan Batı ülkelerinde, (sağcısıyla solcusuyla, faşistiyle komünistiyle) bu toplumların bütün bireylerinde nasıl güçlü ve köklü bir kimlik duygusu olarak varlığını iyi bilirler. Nitekim, ‘‘Bordeaux’dan Sevgiler’’ başlığı ile uzun bir ileti gönderen Sayın İ. Yıldız, ailesiyle birlikte uzun yıllardır yaşamakta olduğu Fransa’daki deneyimlerinden söz ediyor. Farklı etnik unsurların bu ülkede, etnik kimliklerini de koruyarak ve gocunmaksızın, nasıl ‘‘Fransızlık’’ kimliğinde buluşup kaynaştıklarını, kendisinin ve ailesinin yaşamından da örneklerle anlatıyor... Bir başka okurumun, bayan Nilgün Çerikçioğlu’nun kısa iletisi şöyle: ‘‘Türklük niteliği ile ilintili bugüne kadar gördüğüm en anlamlı ve en net açıklamalardan birisi olarak ve bunu göremeyenlerle ilgili görüşleriniz nedeniyle, 8 Nisan 2006 tarihli ‘Türkiye Türklüğünü Parçalamak’ başlıklı yazınız için size teşekkür ediyorum.’’ Emin Er imzalı bir iletide şöyle deniyor: ‘‘...yazınızda, ülkemizin solmakta olan yüzünü besleyen kardeşlik can damarının fare sinsiliğiyle nasıl üflenerek kemirildiği betimlenmektedir...’’ Kastamonu’dan yazan ‘‘eğitim emekçisi’’ Ahmet Tevfik Bal, çıkaracakları yerel bültende söz konusu yazıları yayımlamak için izin isterken, öğretmenlerin bir bölümü arasında bile ulusal değerlerin, yurtseverlik ve bağımsızlık kavramlarının değer yitimine uğramakta oluşundan yakınıyor... Sayın Orhan Çağlargil makale kapsamındaki uzun iletisinde, yazılardaki görüşlere katılmakla birlikte, ‘‘Türkiye Türklüğü’’nün Anadolu’daki varlığını 1000 yıllık tarihle sınırlamanın yetersiz ve yanıltıcı olacağını, bu tarihin Anadolu ve Mezopotamya tarihlerinin binlerce yıllık geçmişiyle de bağıntılı olduğunu anlatıyor... (Sayın Çağlargil, görüşlerini bence ayrıca yayımlamalıdır.) Sayın Dr. Tarık Ziya Ekinci’den aldığım değerli mektuba ilişkin düşüncelerimi ise önümüzdeki hafta yazacağım... ‘‘Türkiye Türklüğü’’ kavramının bütün boyutlarıyla ve her görüşten siyasetçi ve düşünürümüzce tartışılması bence zorunludur... Fakat yine de en çok merak ettiğim, ülkeyi oluşturan bütün etnik kökenlerden sessiz çoğunluğun, yüreğinin en derinindeki düşünce ve duygudur... ANKARA Silah ve şiddete başvurmayan örgütlerin yargılanmasının dayanağını oluşturan Terörle Mücadele Yasası’nın (TMY) 7/1. maddesindeki ‘‘silahsız örgüt’’ suçu, TMY tasarısıyla yasadan ve suç olmaktan çıkartılıyor. Tasarının ilgili maddesinin Fethullah Gülen’i kurtarmayı hedeflediğine dikkat çekiliyor. TMY tasarısına ilişkin ‘‘Öcalan’a af’’ tartışması öne çıkarken; mevcut yasada yer alan ve Yargıtay kararlarında da vurgulanan ‘‘silahsız örgüt’’ suçunun ? Tasarıyla “silahlı terör örgütü suçu”nun getirilmesinin gereksiz ve kandırmaca olduğunu vurgulayan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Kanadoğlu, bu yolla Gülen’in yargılanmasına da dayanak olan “silahsız örgüt” suçunun madde kapsamından çıkartılmasının amaçlandığına işaret etti. suç olmaktan ve yasa kapsamından çıkartılmasının hedeflendiği anlaşıldı. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, TMY tasarısının 6. maddesinin (TMY’nin 7. maddesindeki terör örgütleri) birinci fıkrası gerekçesiyle birlikte yorumlandığında, bu maddedeki ‘‘silahsız örgüt suçu’’ yerine ‘‘silahlı terör örgütü suçu’’nun öngörüldüğüne işaret etti. Kanadoğlu, ‘‘Böylece silahlı örgüt suçu yeni TCY’de, silahlı terör örgütü suçu ise TMY tasarısında düzenlenmektedir. Çıkar amaçlı suç örgütleri (yeni TCY 220. madde) dışında kalan eski 168. maddedeki ‘silahlı örgüt suçunun’ şimdi yeni TCY’nin 314. maddesinde düzenlenmesi karşısında, TMY tasarısıyla ayrıca ‘silahlı terör örgütü suçu’ getirmek gereksiz ve kandırmacadır’’ değerlendirmesini yaptı. 2003 yılında yapılan değişiklikle örgüt suçlarında yalnızca cebir ve şiddet koşulu arandığını anımsatan Kanadoğlu, ancak uygulamada ‘‘manevi cebirin’’ de bu kapsamda değerlendirilmesi nedeniyle TMY’nin 7/1. maddesinde düzenlenen ‘‘silahsız örgüt suçları’’ yönünden bir değişiklik olmadığını vurguladı. Tasarıyla ‘‘mevcut yasadaki silahsız örgüt suçunun’’ ortadan kaldırıldığına işaret eden Sabih Kanadoğlu, ‘‘Şimdi bu yolla halen TMY 7/1. maddesinde yer alan Fethullah Gülen’in yargılanmasına da dayanak olan ‘silahsız örgüt suçunun’ madde kapsamından ve suç olmaktan çıkartılması amaçlanmaktadır’’ diye konuştu. İlgili maddenin yasalaşması durumunda, Fethullah Gülen yargılanmasına dayanak oluşturan ‘‘silahsız örgüt’’ suçunun suç olmaktan çıkartılmasını gerekçe göstererek beraatını isteyebilecek. Bu arada, Abdullah Öcalan’ın TMY tasarısıyla affı ise mümkün görünmüyor. Askerden sonra emniyet de tartışılan 6. maddeyi kendilerinin istemediğini açıkladı Değişikliğin sahibi aranıyor ? Tasarı askerlerin bulunduğu TMYK toplantısından sonra Bakanlar Kurulu’na gitmişti. Maddenin burada eklenmiş olabileceği dile getiriliyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Savunma Bakanlığı Temsilcisi Hâkim Albay İsmail Hakkı Dirik’in, TBMM AB Uyum Komisyonu’nda TMY tasarısının 6. maddesinin son fıkrasını kastederek ‘‘Bizim gördüğümüz metinde bu düzenleme yoktu’’ sözlerinin ardından, Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü İsmail Çalışkan da, Terörle Mücadele Yasa Tasarısı’nın Öcalan’a af getirdiği ileri sürülen maddesini istemelerinin söz konusu olamayacağını bildirdi. Hükümetin, ilgili kurum ve kuruluşlara gönderdiği tasarının daha sonra Bakanlar Kurulu’nda değiştirildiği belirtiliyor. Abdullah Öcalan’a af getireceği gerekçesiyle eleştirilen Terörle Mücadele Yasa Tasarısı’nın 6. maddesinin, ilgili kurum ve kuruluşların bilgisi olmadan değiştirildiği ortaya çıktı. Milli Savunma Bakanlığı Temsilcisi Hâkim Albay Dirik’in TBMM AB Uyum Komisyonu’nda önceki gün, maddenin son fıkrasına işaret ederek ‘‘Bizim gördüğümüz metinde bu düzenleme yoktu... Bizden ve jandarmadan böyle bir şikâyet olmadı’’ sözlerinin ardından dün de Emniyet Genel Müdürlüğü Sözcüsü Çalışkan, benzer bir çıkış yaptı. Çalışkan, gazetecilerin ‘‘Bu fıkranın eklenmesi polisin önerisi mi’’ sorusuna, terör örgütü elebaşısının affedilmesini ne Silahlı Kuvvetler’in ne Emniyet mensuplarının ne de TBMM’nin istemesinin söz konusu olamayacağı yanıtını verdi. Emniyetin hiçbir zaman terör örgütlerinin elebaşlarının affedilmesi ya da tahliyesine ilişkin isteminin olmadığına dikkat çeken Çalışkan, ‘‘Terörle mücadele için ne gerekiyorsa onunla ilgili düzenleme yapıldı. Bu hiçbir zaman terör örgütlerinin elebaşlarının affedilmesine yönelik bir düzenleme olmadı’’ dedi. Hükümetin, ‘‘tasarı hazırlanırken ilgili güvenlik birimlerinin görüşleri doğrultusunda hareket edildiği’’ savının ardından, askerlerden ve emniyetten arka arkaya gelen açıklamalar, ‘‘Tasarıyı kim değiştirdi’’ sorusunu gündeme getirdi. İlgili kurum ve kuruluşların görüşüne sunulduktan sonra, önce Terörle Mücadele Yüksek Kurulu’nda (TMYK) ele alınan, Başbakan Erdoğan’a bilgi verildikten sonra da Bakanlar Kurulu’nda masaya yatırılan taslaktaki son değişikliklerin, Bakanlar Kurulu’nda yapıldığı belirtiliyor. ‘Devlet kârlı çıktı’ ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüce Divan’da yargılanan eski Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu, davaya konu olan ihalelerden devletin kazançlı çıktığını, devletin kâr ettiğine ilişkin uzmanların raporu bulunduğunu savunarak ‘‘8 yıldır hesap veriyorum. Kimse bana ‘haksız kazanç edindin’ demedi, ‘ihaleye girenler kazandı’ denildi. İhale şartlarının düzenlenmesini onaylayıp bundan müteahhitler para kazandı diye itham edilen ilk bakan benim’’ dedi. Topçu, ‘‘Karadeniz Sahil Yolu Projesi’’ ihalelerine fesat karıştırdığı iddiasıyla Yüce Divan’da yargılandığı davanın dünkü duruşmasında, ek ve esas hakkındaki savunmasını yaptı. Topcu, ‘‘Ben suç işlemedim ama vereceğiniz cezadan korkmam’’ diye konuştu. Yüce Divan, Topçu hakkındaki kararını 26 Mayıs 2006’da verecek. CHP lideri Baykal, güvenlik güçlerinin tasarının 6. maddesinin arkasında olmadığının görüldüğünü söyledi. Baykal, TMY tasarısına 6. maddeyi kimin koyduğunu sordu ‘Başbakan hesabını versin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Terörle Mücadele Yasa (TMY) Tasarısı’na yönelik iddiaları konusunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını ‘‘Başbakan polemiği ve hakareti bıraksın. Yasaya o maddeyi kim, hangi amaçla koydu, onun hesabını versin’’ diye değerlendirdi. Baykal, ‘‘Sayın Başbakan vatana ihanet etmediğini söylüyor. Onu bilmem. Ama herhalde, başta Öcalan olmak üzere terör örgütünün kurucu ve yöneticilerine sağladığı bu imkânla vatana hizmet etmemiştir’’ görüşünü kaydetti. Baykal, yaptığı yazılı açıklamada, önceki gün TMY Tasarısı’yla ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin Başbakan Erdoğan ve hükümet yetkililerinin değerlendirmelerinin, ‘‘iddialarının, tespitlerinin ne kadar doğru olduğunu gösterdiğini’’ belirtti. TMY tasarısına 6. maddenin nasıl ve kimin önerisiyle konulduğunun bir türlü ortaya çıkmadığını belirten Baykal, ‘‘Türkiye’nin güvenlik güçlerinin, tasarının bu maddesinin arkasında bulunmadığı görüldü. Peki, bunu kim önermiştir? Bu hâlâ aydınlığa çıkmamıştır. Tasarı, sahipsiz, kimsenin sahip çıkmadığı bir bebek gibi cami avlusuna bırakılmıştır. Eğer bu tasarıda bir yanlış yoksa, yanlış olmadığını düşünüyorlarsa çıkarsınlar. Ama çıkaramayacaklar’’ dedi. ‘‘Eğer biz doğru söylemiyorsak bu telaş niye’’ diye soran Baykal, ‘‘Eğer Başbakan benimle bu polemiği yapmak istiyorsa yapar, ona haddini bildirmesini de biliriz’’ dedi. Baykal, Sky Türk Televizyonu’nda ‘‘Öcalan’a af’’ tartışması konusunda Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in açıklamaları ile askerlerin bu maddenin geri çekilmesi istemini değerlendirdi. AKP’li birçok ismin bu düzenlemeyi ‘‘Asker istedi, biz koyduk’’ dediğine dikkat çeken Baykal, ancak TBMM AB Uyum Komisyonu’nda Milli Savunma Bakanlığı temsilcisi olarak görev alan hâkim albayın bunu yalanladığını ve çıkarılmasını istediğini anımsattı. İngiltere’den ‘ek protokol’ kulisi ? BRÜKSEL (ANKA) Türkiye’nin Gümrük Birliği Ek Protokolü’nü yıl sonuna kadar Kıbrıs Rum Kesimi’ni de içine alacak şekilde uygulaması beklenirken İngiltere’nin, Türkiye’nin Ek Protokolü uygulaması için bir yıl daha ek süre verilmesi yönünde AB içinde çalıştığı bildirildi. Türkiye, yıl sonuna kadar Ek Protokol çerçevesinde Rum Gemi ve uçaklarına liman ve havaalanlarını açmak zorunda. Ancak, İngiltere söz konusu protokolün tam olarak uygulanması için Türkiye’ye AB’nin bir yıl daha ek süre vermesi için Birlik içinde kulis yaptığı ileri sürüldü. İngiltere’nin önerisine ABD’nin de destek verdiği ifade edildi. ataol b?cumhuriyet.com.tr Faks: (0212) 513 85 95 ERDOĞAN: KÜSKÜNÜM Tüm hukuk yolları tükenince bakanlığa sesini duyurmak için son çare olarak eyleme başladı ‘Baykal anlayacak kalitede değil’ Haber Merkezi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Terörle Mücadele Yasa Tasarısı’nı, terör örgütü lideri ‘‘Abdullah Öcalan’a af’’ getirdiği iddiasıyla eleştiren CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ‘‘küskün’’ olduğunu açıkladı. Erdoğan, Baykal’ı, ‘‘terörle mücadele hassasiyetini anlayabilecek kalitede olmamakla’’ suçladı. Başbakan Erdoğan, Esenler’deki Giyimkent’te tapu dağıtım töreni nedeniyle yaptığı konuşmada, CHP liderinin eleştirilerini yanıtladı. Baykal’ın basın toplantısını dinlediği sırada ‘‘tüylerinin diken diken olduğunu’’ söyleyen Başbakan Erdoğan, ‘‘Zira, terörist başını affetmeye yönelik Terörle Mücadele Yasası’nı çıkarma zannı altına bizi sokma gayretinde olan sayın ana muhalefet liderine hakikaten çok ama çok küskün olduğumu ifade etmek istiyorum. Adeta bir ihaneti vataniye tehdidiyle bizi karşı karşıya bırakma gafletidir bu. Şunu çok açık ve net söylüyorum. Bizim bu noktadaki hassasiyetimizi Sayın Baykal, sınayabilecek kalitede değildir’’ dedi. Tasarının görüşüldüğü İçişleri Komisyonu’nda CHP’lilerin olumsuz yaklaşım sergilemediklerine dikkat çeken Erdoğan, CHP’lilere, ‘‘Teklifiniz nedir, bunu söyleyin’’ çağrısında bulundu. Terörle Mücadele Yasası’nın, ‘‘sadece bir siyasi zihniyetin kullanabileceği veya ülkede uygulamaya koyabileceği bir yasa olmadığını’’ dile getiren Erdoğan, ‘‘Bu hepimizin ortak malı olmalıdır. Ama yapmış oldukları açıklamayla benim Gabar Dağları’ndaki güvenlik gücünde bulunan askerimi, şehirdeki polisimi tedirgin etmeye senin hakkın yok. Bunu yapamazsın. Bu tür yaklaşımlar ülkede gerginlik yaratır. Buna da asla hakları yoktur’’ dedi. Aşçı 24 gündür ölüme yatıyor HİLAL KÖSE Akaryakıta yine zam ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Akaryakıt ürünlerinden motorin, eurodizel olarak bilinen düşük kükürtlü motorin, gazyağı, jet yakıtı ve kalorifer yakıtının rafineri çıkış fiyatları, bugünden geçerli olmak üzere arttı. Zammın motorinde pompa fiyatlarına, yüzde 1.63 oranında yansıması bekleniyor. Yıllardan beri kördüğüme dönüşen ölüm orucu eylemine, tutuklu ve hükümlüler ile onların ailelerinden sonra bir avukat da katıldı. İstanbul Barosu üyesi, Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Behiç Aşçı, gitgide ağırlaşan tecrit uygulamalarının tekrar gündeme getirilmesi için, ‘son çare’ olarak ölüm orucuna başladığını belirtti. F tipi cezaevlerinin, 32 kişinin öldüğü ‘‘Hayata Dönüş’’ operasyonlarıyla açılmasının üzerinden 6 yıl geçti. Fiziki hak ihlallerine açık, 8 metrekarelik tek kişilik hücrelerin bulunduğu cezaevlerindeki uygulamalara karşı, tutuklu ve hükümlülerin başlattığı ölüm orucu eylemi de o günden beri sürüyor. 5 Nisan Dünya Avukatlar Günü’nde ölüm orucuna başlayan Behiç Aşçı, çözümün, Adalet Bakanlığı’nın tutuklu ve hükümlülerin temsilcileriyle yapacağı görüşmeye bağlı olduğunu belirtti. Tecrit daha da ağırlaştı Savunman olarak tüm hukuk yollarını denediğini söyleyen Aşçı, suç duyuruları ile davalar açtığını, AİHM’ye başvurduğunu, eylemlere katıldığını, buna karşın tecritin yeni İnfaz Yasası ile daha da ağırlaştırıldığına dikkat çekti. Kendine ait bir talebi olmadığını, tutuklu ve hükümlülerin seslerinin duyulmasını istediğini söyleyen Aşçı, ‘‘Ölüm orucu benim tercihim değil. Zorlayan Adalet Bakanlığı’dır. Cezaevlerinde her gün ağırlaşan tecrit sorunu var. Sansür etmekle yok olmuyor’’ diye konuştu. ‘Avukat olarak başka bir yol bulamadığı için’ ölüm orucunda olduğunu söyleyen Aşçı, sorunun, cezaevlerinin tipinden öte, tutuklu ve hükümlüleri toplumdan ve diğer mahkumlardan soyutlayan sistemden kaynaklandığını dile getirdi. Ölüm orucunda 122. kayıp İSTANBUL/ADANA (Cumhuriyet) Gebze M Tipi Cezaevi’nde 9 Mayıs 2005’te ölüm orucu eylemine başlayan, DHKPC davasından tutukluyken tahliye olan ve ölüm orucuna dışarıda devam eden Fatma Koyupınar Avukat Behiç Aşçı. önceki akşam hayatını kaybetti. Cezaevlerindeki tecrit uygulamasının kaldırılması ve F tipi cezaevlerinin kapatılması istemiyle bazı tutuklu ve hükümlüler tarafından 2000 yılından bu yana sürdürülen ölüm orucunda ölenlerin sayısı 122’ye ulaştı. Gebze M Tipi Cezaevi’nden 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye edildikten sonra ölüm orucuna devam eden Fatma Koyupınar, avukat Behiç Aşçı ile aynı evde kalıyordu. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle