23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 2006 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ İki Müjde 12 Nisan günkü Cumhuriyet, ‘‘İstanbul Kültür Başkenti’’ başlığıyla, bir müjde veriyordu: ‘‘Tarihi kent Boğaz’ı, Haliç’i, çanları, minareleri ve kültürel zenginliğiyle Kiev’i geride bıraktı. Avrupa Birliği (AB) Seçici Kurulu 2010 yılı Avrupa kültür başkenti olarak İstanbul’u önerdi. Brüksel’de dün kamuoyuna açıklanan seçici kurulun kararının Finlandiya dönem başkanlığında, kasım ayında yapılacak AB kültür bakanları toplantısında onaylanması bekleniyor.’’ Bu müjde, bütün gazetelerde. Gazetemizde, ayrıca, olaya anlam kazandıran, Zeynep Oral ile Elçin Poyrazlar’ın yazıları. Ve hepimizde sevinç... AB jürisinin, İstanbul’u 2010 Avrupa kültür başkenti olarak seçmesinde, önemli nedenler var: İstanbul’un, Avrupa kültürünün kesişme noktalarında yer alması; kentin kültürel zenginliği; bir de doğasındaki büyü. Böylece, ne siyaset, ne kayırma ve bağış. İstanbul, hak etmiştir bu değerbilirliği. Bu yolda emek verenler, özellikle sivil toplum örgütleri kutlanmalı. Karar, İstanbul’un bütün kültürel zenginliğinin dünyanın önüne çıkarılmasında rol oynayacak; böylece Türk ve AB kültürlerinin yüzyıllar boyunca etkileşim içinde olduğu anlaşılacak. Onun yanı sıra, İstanbul’un şehirciliği ortaya konacak, ne olduğu ne olmadığı da görülecek. Konuya, sadece turizm, onun kazanacağı hareketlilik bakımından bakmamalı. Şu gerçeğin de altı çizilmeli: İstanbul, özellikle 1950’lerden başlayarak, her bakımdan büyük kayıplara uğramıştır. Başta, kente musallat olan göç, onun doğasından, dil ve kültüründen çok şey alıp götürmüştür. Ona plansızlığı, siyasetçilerin ve belediyecilerin düzeyindeki düşüşü eklemeli. Özellikle 1980’lerde yapılan yanlışlar, kentin bugün yaşadığı ‘‘facia’’ya yol açtı. İstanbul, bizzat Büyük Belediye’den kaynaklanan, Orhan Bursalı’nın deyişiyle ‘‘toplu bir saldırı ile karşı karşıya’’dır. İstanbul’un yeni bir kurtuluşu, önce bu belediyede çöreklenmiş olanlardan kurtarılması ile gerçekleşecek... ? Hatırlanacaktır: Üniversite mezunu gençlerin çalışma koşulları, marttan beri Avrupa genelinde protesto ediliyordu. Almanya’da Berlin’de, yüzlerce stajyer, beyaz maskeler takarak protesto eylemi yaptılar. Gençler, üniversiteyi bitirdikten sonra girdikleri işlerde işverenlerce ağır biçimde sömürüldüklerini belirtiyorlardı. Öte yandan, binlerce genç Viyana’da ve Paris’te, aynı gerekçelerle gösteri yaptılar. Paris’te olanlar özellikle dikkat çekiciydi. Gerçekten, Fransa’da, geçen yılın sonlarında yaşanan ‘‘Varoş isyanları’’na çözüm olarak getirilen yeni İş Yasa Tasarısı, daha büyük gösterilere yol açtı; 26 yaş altı çalışanların işten çıkarılmasını kolaylaştıran yasa önerisi, büyük kitleleri sokağa döktü. Düzenlemeye karşı çıkan öğrencilerin başlattığı boykot ve işçilerin protestosu, Başbakan Dominique de Villepin’in koltuğunu iyiden iyiye sarsmış bulunuyordu. Olaylar, gençlerin zaferiyle noktalanmıştır. İlginçtir, Fransa’daki olaylara bakıp Anglosakson çevrelerde, ‘‘küreselleşmeden habersizlik’’ deniyor; ‘‘sahte devrim’’ diye alay ediliyordu. Bu teraneye bizde de katılanlar oldu. Söz konusu olan, elbette devrim değil, bir sosyal hakkın istenmesi idi, sosyal devlette doğaldı ve Fransa bu konuda direniyordu. Öğrencileri de, sonuca bakıp alkışlamalıyız! Ya bizim öğrencilerimizin durumu? Eğitim yıllarında çektiklerini biliyorlar ve sonunda karşılaştıkları da genellikle hüsrandır. Kim değiştirecek bu koşulları? Fransız öğrencileri boyun eğmiyor; ama bizim öğrencilerimiz bu bilinçte değil, böyle yetiştiriliyorlar, demokrasiye yabancılaşıyorlar. Ne yapmalı? Deniz Kavukçuoğlu, 12 Nisan günlü Cumhuriyet’teki ilginç yazısını şöyle bağlıyordu: ‘‘Sağlıklı bir toplum olabilmek için her şeyden önce demokratik haklarının bilincinde olan, bu haklarını sırası geldiğinde kullanmaya hazır, bunların kullanım yöntemlerini iyi bilen bir gençliğe gereksinim vardır. Yarının yetişkinleri olarak bu gençlik nasıl yaratılır sorusu, gündemin en tepesine oturtulması gereken yaşamsal konulardan biridir.’’ Siz ne düşünüyorsunuz sevgili okur? Cumhuriyet’in Anadolu Aydınlanması etkinliklerinin duraklarından Bursa’daki panele akademisyen ve öğrenciler büyük ilgi gösterdi. Panelde Türk ve dünya gündemi masaya yatırıldı. Katılımın yoğun olduğu panelde, aydınlanmanın aklın inançtan kurtulup özgürleşmesi olduğu vurgulandı Tehlikenin farkında mısınız ? Gençlere seslenen İlhan Selçuk, “Eğer dünyayı algılamak, mutlu olmak istiyorsanız lütfen aydınlanmayı öğrenin” dedi. Yazarımız Hikmet Çetinkaya da rakamlarla dünyadaki ve Türkiye’deki İslamcı örgütlenmelerin ulaştığı noktayı gözler önüne serdi. BURSA (Cumhuriyet) Cumhuriyet Anadolu Aydınlanması etkinlikleri kapsamında gazetemiz yazarları İlhan Selçuk, Alev Coşkun, Hikmet Çetinkaya, Ali Sirmen ve Şükran Soner, Bursa’da Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri değerlendirerek ‘‘Tehlikenin farkında mısınız’’ diye sordular. Uludağ Üniversitesi Rektörlük A Salonu’nda önceki gün düzenlenen panele akademisyenler ve öğrenciler büyük ilgi gösterdiler. Panelin başında öncelikle gençlere seslenen gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk, ‘‘Eğer dünyayı algılamak, mutlu olmak istiyorsanız lütfen aydınlanmayı öğrenin. Aydınlanmayı öğrenmeden ne Romeo ve Jülyet’i, ne Don Kişot’u ne de başka bir şeyi anlayabilirsiniz. Aydınlanma bilincine kavuşmadan bu dünyanın insanı olamazsınız. Aydınlanma, aklın inançtan kurtulup özgürleşmesidir’’ dedi. SELÇUK’A AYDINLANMA ONUR ÖDÜLÜ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Köy Enstitülerinin kuruluşunun 66. yıldönümü çeşitli etkinlik ve törenlerle kutlanıyor. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nce düzenlenen İzmir’deki program kapsamında bugün gazetemiz İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk’a, ‘‘2006 Aydınlanma Onur Ödülü’’ verilecek. Saat 13.30’da Dr. Selahattin Akçiçek Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek törende ayrıca, Oğuz Makal’ın, ‘‘Eğitim Tarihinin Sessiz Kahramanları, Eğitmenler’’ Daha sonra söz alan Ali Sirmen de Cumhuriyet gazetesinin ‘‘Tehlikenin farkında mısınız?’’ diye sormasının önemine değinerek ‘‘Tehlikenin farkına varanlar, tehlikeye karşı birleşmenin adımını da atmış olurlar ki, böylece aydınlanmanın önünü biraz daha açmış oluruz’’ diye konuştu. İVİL BİLİNÇ Cumhuriyet kurulduktan sonra üç darbe olduğunu, ancak bugün Türkiye’nin, kayıtlı seçmenin yüzde 25’inin oyuyla seçilen bir parti tarafından yönetildiğini vurgulayan Sirmen, ‘‘Debaşlıklı belgesel sunumu gerçekleştirilecek. Ardından Yusuf Balaban, Haşim Kanar ve Halil Vural’ın katılımıyla ‘‘66. Kuruluş Yıldönümünde Köy Enstitülüler Konuşuyor’’ konulu panel yapılacak.Balıkesir’de Salih Tozan Kültür ve Sanat Merkezi’nde de bugün 15.00’te ‘‘Devrimin Eğitim Kurumları Köy Enstitülüler’’ paneli yapılacak. Etkinliğe konuşmacı olarak Prof. Dr. Mahmut Adem ve Nazım Bayata katılacak. Saat 20.00’de de Otel Basri’de kutlama yemeği verilecek. mek ki darbeler sorunu çözmüyor. Ciddi bir sivil sorumlulukla karşı karşıyayız. Laiklik konusunda askere umut bağlamak yerine sivil bilincimizi her zaman açık tutmakta fayda vardır’’ dedi. Cumhuriyet Vakfı İkinci Başkanı Alev Coşkun da, Batı dünyasının 400 yılda ulaştığı aydınlanmaya Türkiye’nin Atatürk sayesinde 15 yılda ulaştığını, bunun değerinin bilinmesi gerektiğini ifade ederek ‘‘Rektörünüz Mustafa Yurtkuran’ın söylediği bir deyiş var. ‘Hiçbir gün, 18 Mayıs 1919’dan daha kötü değildir’... Ger çekten de korkmayın, hiçbir gün o günden daha kötü değildir. Bizler gerektiğinde Kuvayı Milliye’yi yeniden yaratmayı biliriz’’ diye konuştu. ? S Yazarımız Şükran Soner de Yugoslavya ve Irak’ta yaşananları örnek göstererek Türkiye’nin bunlardan ders çıkarması gerektiğini belirtti. Soner şöyle devam etti:‘‘Yugoslavya küçük devletlere bölünerek şimdi ABD desteğiyle zar zor ayakta durmaya çalışıyor. Hiç kuşkunuz olmasın Kuzey Irak’ta da böyle olacaktır. Türkiye’de de her taraf tuzaklarla dolu. ABD’nin çıkarlarına göre Türkiye’nin de konumu sürekli değişiyor. Evangelizm, Türkiye için de büyük bir tehdittir.’’ Yazarımız Hikmet Çetinkaya da dünyada ve Türkiye’deki İslamcı örgütlenmelerin ulaştığı noktayı rakamlarla örnekler vererek anlattı. Türkiye’deki 1800 özel eğitim kurumunun 1500’ünün tarikatlara ait olduğuna dikkat çeken Çetinkaya, çağdaş sivil oluşumlarının benzer örgütlenmelere gitmekte geç kaldığını belirtti. Çetinkaya, Bursa’da 10 yıl önce, ortak değerler etrafında toplanmış aydın kişilerce kurulan Çağdaş Eğitim Kooperatifi modelinin Türkiye’ye örnek olmasını diledi. Yazarlarımız panelin ardından kentin üst düzey yöneticileri, demokratik kitle kuruluşları temsilcileri ve okurlarımızla bir araya geldiler. ‘TÜRKİYE DERS ÇIKARMALI’ NÜKLEERE TEPKİ Tuzla’da seralara yaklaşık 100 metre mesafede 4 atık varili daha bulundu Sinop halkı ayaklandı ANKARA/SİNOP (Cumhuriyet) Türkiye’nin ilk nükleer santralının Sinop’ta kurulması kesinleşirken; yöre halkı ve milletvekillerinden bu karara sert tepki geldi. CHP Sinop Milletvekili Engin Altay ‘‘Bu, sıfır güvenlikli, dev bir felaket projesidir. Sinop, Avrupa’nın nükleer çöplüğü olamaz. Referandum yapılmalıdır’’ dedi. Sinop’ta nükleer santral kurulması kararına tepki gösteren CHP Sinop Milletvekili Engin Altay, ‘‘Bu, sıfır güvenlikli dev bir felaket projesidir. Hükümetin amacı enerji politikası değil, rant politikasıdır. İhale yapmak istiyorlar, burada da işleyecek rant çarkıdır’’ dedi. Altay, 29 Nisan günü Sinop’ta nükleer karşıtı platformun düzenlediği mitinge katılacaklarını bildirdi. CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç da santralın yeri konusunda tek belirleyicinin Başbakan Erdoğan olmasını da eleştirerek ‘‘Başbakan sadrazam mı, şeyhülislam mı? Sen kimsin? Sinop’u tercih etmiş. Sinop Türkiye’nin en güzel doğa köşelerinden biri’’ açıklamasını yaptı. Nükleer santralın Sinop’ta kurulacağının açıklanmasının ardından kent halkı ayaklandı. Sinop’ta yaklaşık 10 gün önce başlatılan ‘‘Nükleer Sizin Olsun, Sinop Bizim’’ imza kampanyasında imza sayısı 15 bini aştı. Sinop Nükleer Karşıtı Platformu’na da katılımlar da sürüyor. Platform Sözcüsü Hale Oğuz, 60 demokratik kitle örgütünün platformda temsil edildiğine dikkat çekerek ‘‘Bu, Sinop’un en az yüzde 70’inin platformda temsil edilmesi demektir. Örgütsüz kesim içinde kalan ev hanımları, öğrenciler gibi kesimlerden de çok büyük destek alıyoruz. Bu demektir ki, şu ana kadar nükleer santral konusunda tavrını belli edenlerin oranı en az yüzde 90’dır. Bir kentin yüzde 90’ının karşı olduğu bir işi hükümetin başarabileceğini düşünmüyoruz’’ dedi. Altı zehir, üstü sera İstanbul Haber Servisi Tuzla’da Aydınlı Beldesi Konaşlı mevkiinde dere yatağında 4 atık varili daha bulundu. Varillerin bulunduğu bölgenin yakın çevresinde sürdürülen seracılık faaliyetleri olayın daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gözler önüne serdi. Tuzla’nın Orhanlı beldesinde daha önce bulunan variller de salı günü kaldırılıp yakılmak üzere İZAYDAŞ’a götürülecek. Aydınlı bölgesinde yaşayan yurttaşların ihbarı üzerine bulunan 4 varilin çevresinde jandarma ve belediye zabıta ekipleri tarafından güvenlik çemberi oluşturuldu. Toprağa yarı gömülü varillerin yakınında da çuvallarına içinde tıbbi atıklar bulundu. Sebzemeyve tarımının yapıldığı seralara yaklaşık 100 metre mesafede bulunan varillerden akan sızıntıların da dereye karıştığı gözlendi. Ayrıca çevredeki boş arazilerde büyükbaş hayvanların da otlatılmaya devam ettiği görüldü. Tuzla Kaymakamı Fahri Keser, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile İSKİ yetkililerinin bölgede incelemede bulunduklarını ifade ederek ‘‘O bölgede bulunan seraları olumsuz etkileyecek bir durumun tespit edilmesi halinde seralardaki üretim durdurulacak ve mevcut Varillerden akan sızıntıların seraların hemen yanıbaşındaki dereye karışması, olayın daha tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini gözler önüne serdi. Bölgedeki boş arazilerde büyükbaş hayvanların da otlatılmaya devam ettiği görüldü. (Fotoğraflar: AA) ‘SÖYLENTİLERLE AÇIKLAMAM’ DEREYE SIZINTI Pepe’nin ‘belge’ çarkı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tuzla’da toprağa gömülü olarak birbiri ardına ortaya çıkarılan kanserojen madde dolu varillerin sahiplerine ulaşılamazken Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin tavrı şaşkınlık yarattı. TBMM Genel Kurulu’nda CHP’li Salih Gün’ün konuşmasını yanıtlayan Pepe, önceki gün ‘‘varillerin sahiplerine ilişkin belge bulunduğu’’ yönündeki sözlerinden çark ederek ‘‘söylentilerle budur, şudur’’ açıklamasında bulunamayacağını söyledi. Pepe, ‘‘Birtakım firmaları, kurum ve kuruluşları işaret eden birtakım bilgiler var, ama kesin bilgiler değildir’’ dedi. TBMM kulisinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Pepe, ‘‘Tuzla Belediyesi’nin değil, belde belediyesinin’’ suçlu olabileceğini belirterek ‘‘Böyle bir belediye başkanı bizim partimizde kalmamalı’’ dedi. Ancak varillerin bulunduğu Orhanlı beldesinin belediye başkanı Cemil Ekşi’nin AKP’li değil ANAVATAN’lı olduğu ortaya çıktı. Bu sırada çalan cep telefonunu açarak yanıtlayan Pepe, ‘‘Hocam’’ diye hitap ettiği karşıdaki kişiyle, ‘‘Hocam, ben bu konuda çok hassas davranıyorum. CHP, AKP ayrımı yapmıyorum. Böyle bir adam bizim partimizde olamaz. Tutun kulağından atın’’ diye konuşması dikkat çekti. Bu arada, Çevre ve Orman Bakanlığı, varillerle ilgili olarak Tuzla Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. üretime el konulacak. Bölgede bulunan tıbbi atıklar daha tehlikeli’’ dedi. Çevre ve Orman İl Müdürü Mehmet Emin Birpınar, yeni bulunan varillerden yarın (bugün) İZAYDAŞ ekipleri ile birlikte numune alınacağını, eski varillerin olduğu bölgede de tarama çalışması yapılacağını söyledi. Varillerdeki atıkların menşeinin tespiti için alınan numunelerin TÜBİTAK’a gönderileceğini belirten Birpınar, kaldırma işleminin salı günü gerçekleştirileceğini anlattı. İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul’da tehlikeli atık varillerinin bulunduğu bölgede hayvanların otlatılmasını yasakladıklarını, girişçıkışı kontrol altına aldıklarını belirterek ayrıca bir sağlık taraması da yapacaklarını anımsattı. Tuzla Cumhuriyet GÜLER: İHMALİM YOK Doç. Dr. Yücel Çağlar, Pepe hakkında suç duyurusunda bulundu ‘Bakan’ın açıklamaları yavuz hırsızlık’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi Doç. Dr. Yücel Çağlar, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin Tuzla’daki zehirli atıklar üzerine yaptığı açıklamalara işaret ederek ‘‘Deyiş yerindeyse ‘yavuz hırsızlık’ yapmaya çalışıyor’’ dedi. Çağlar, Pepe hakkında suç duyurusunda bulunduğunu ve gerekenin yapılmasını isterken, Bakan’ın ‘‘görevi savsaklama’’ suçu işlediğini vurguladı. Doç. Dr. Çağlar, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin, Tuzla’daki zehirli varillere ilişkin değerlendirmelerine dikkat çekti. ‘‘Ülkemizin Çevre ve Orman Bakanı birkaç gündür her fırsatta gizemli bir şekilde bunları söylüyor ve sürekli olarak yakınıyor. Sözgelimi; ülkemizde 1 milyon ton tehlikeli atık üretildiğini, ancak bunun yalnızca yüzde 10’unun uygun biçimde yok edilebildiğini söylüyor’’ diyen Çağlar, ilgili yasalar uyarınca konu hakkındaki tedbirlerin alınması sorumluluğunun Çevre ve Orman Bakanlığı’nda olduğunun altını çizdi. Başsavcılığı’nın gerekli adli işlemi yaptığını kaydeden Güler, ‘‘ Tehlikeli atıklarla uğraşan firmaların bu konuda tedbir de almaları gerek. Sorumlunun tespit edilmesi halinde kamuoyunun bunu bilmeye hakkı var’’ dedi. Güler, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe’nin, bu konuyla ilgili açıklamalarını da şöyle yanıtladı: ‘‘Sayın Bakan genel bir değerlendirme yapmıştır. Sayın Bakan’ın yorumu üzerinde ben herhangi bir yorum yapamam. Sayın Bakan söylemişse doğru söylemiştir, ama o bizim ihmalimizle ilgili bir şey değil. Bizim ihmalimizle ilgili olsa, biz de çıkar açıkça söyleriz, ama ortada yapılmış bir kirlilik var.’’ Kocaeli Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün, İstanbul Tuzla’da toprağa gömülü bulunan tehlikeli atık varilleriyle ilgili inceleme kapsamında, Gebze’deki Ünifar Kimya Sanayi AŞ’den aldığı numuneler TÜBİTAK’a gönderildi. Zehirli atıkları doğaya bıraktığı iddia edilen Ünifar Kimya Sanayi AŞ’de incelemede bulunan ekipler, bu işyerindeki tüm atıklardan, satışı yapılan ürünlerden, atık su giriş ve çıkışlarından numuneler aldı. ‘HOCAM KULAĞINDAN TUTUN ATIN’ CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle