23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 2006 CUMA 2 HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU, önemli hukuk dallarından birinin adı olan ‘‘medeni hukuk’’ sözlerini ‘‘yurttaşlık hukuku’’ diye çevirirdi. Niçin böyle yaptığını da çok kişi anlamaz, hatta, kimilerince ‘‘vatandaşlık hukukuyla karışıklığa yol açıyor’’ diye eleştirilirdi. Oysa, Arapçada ‘‘kent’’ anlamına gelen ‘‘medine’’ sözcüğünden kalkarak o noktaya gelmişti. Medeni hukuk, kentte gibi belli bir yerde topluca yaşayan insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen hukuktu. ‘‘Yurt’’ sözcüğü de biraz bu anlama gelmekteydi. Bu hukuk deyiminin Batı dillerinin çoğundaki karşılığı da aynı kavramdan, yani bir yerdeki belli düzene uyarak yaşayan toplulukları anlatan Latince köklü sözcüklerden türetilmişti. Günlük dilde ‘‘asker olmayan’’ anlamında kullandığımız ‘‘sivil’’ sözcüğü gibi. Ne var ki, şimdi, ‘‘sivil toplum örgütleri’’ dendiği zaman, çoğumuz deyimin gerisindeki anlamı sezmekte güçlük çekeriz. Bu anlam, sadece ‘‘askerî ya da resmî olmayan’’ mı demektir? Bir yurtta yaşamanın insanlara yüklediği ödevler, zorunluluklar, yerine getirilmesi gereken borçlar yok mu AÇI MÜMTAZ SOYSAL Sivillik Z dur? Ya da, biraz daha derinine inersek, sivillik yalnızca ‘‘gönüllülük’’ten mi ibarettir? aten, sözcüğün bu anlamlarını sezenlerin bile yanıldıkları nokta, sezgiyle yapılanı yeterli sayıp bir noktada durmak ve gerisine karışmamaktır. Çok bilinçli saydığımız ve hatta toplum için yaptıklarına bakıp beğendiğimiz, övdüğümüz insanların çoğunda ortak ve yaygın olan davranış bu. Belki, her işi düzgün olan, kurulu düzeni tıkırında ve büyük tehlikelerle karşılaşmayan toplumlar için doğru ve yeterli olan davranış da budur herhalde. Ama, Türkiye öyle mi? Hele bugünlerin Türkiye’si? ayın Cumhurbaşkanı olabildiğince açık konuştu: ‘‘İrtica siyasete, eğitime ve devlete sızmaya çalışmakta, Cumhuriyetin temel niteliklerine, başta ulusalcılık ve laiklik gibi toplu S mun büyük kesimince özümsenmiş değerlerin yıpratılmasına yönelik etkinlikleri sistemli biçimde uygulamaktadır.’’ Daha fazlası, bulunduğu makam ve sürdürmek zorunda olduğu tarafsızlık dolayısıyla kendisinden beklenemezdi. İrtica yerine ‘‘Şimdiki hükümetin politikaları’’ mı deseydi? Ulusalcılığın yıpratılışından söz ederken, ‘‘ulus kavramı yerine ümmetçiliğe inananlar’’ı ve bu yüzden ‘‘alt kimliküst kimlik’’ tartışması başlatanları mı saysaydı? ‘‘Gibi’’yle yetinmeyip ‘‘kamu malını yabancıyla ortak büyük sermayeye peşkeş çekiş’’ türünden ‘‘etkinlikler’’i mi sıralasaydı? Şimdiki tehlike böylesine büyük ve yaygın ise, sivil toplum örgütçülüğü insanları asıl mücadeleden, iktidara yönelik siyasallaşma çabasından uzak tutmanın, oyalamanın, dikkatleri dağıtmanın bir başka çeşidi değildir de nedir? Bir yerlere sürüklenmek istenen bugünün Türkiye’sinde sivillik, artık böyle bir karşı çıkışın seferberlik çağrısına yanıt vermek ve partileşme yoluyla Kemalist Cumhuriyeti koruma mücadelesinin askeri olmayı gerektirmiyor mu? OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Rejim Tehlikede... Doç. Dr. Hüner TUNCER tatürk’ümüzün bin bir özveriyle ve yaşamı pahasına kurmuş olduğu laik ve tam bağımsız Cumhuriyet rejimi, bugün ülkemizde varlığını sürdürebilmek savaşımını vermekte... Atatürk’ün laik Cumhuriyet rejimini kurarken benimsemiş olduğu ‘‘çağdaşlık’’ ilkesi, ondan sonra gelen iktidarlar tarafından ‘‘Batılılaşma’’, daha doğrusu, ‘‘Batı’ya öykünmek’’, ‘‘Batı’nın izinden gitmek’’ olarak algılanmıştır. Bu düşünce biçimi, beraberinde tek yanlı olarak, Batı’ya bağımlı olmayı getirmiş ve ülkemiz, üzülerek söylemeliyim ki, çok yanlı dış politika izlemekten uzaklaştırılmıştır. AKP hükümeti de, çağdaşlaşmayı ‘‘Batı’ya tek yanlı olarak bağlanma’’ olarak algılamayı sürdürmektedir. Dış politikasında AB’nin ve ABD’nin sözlerinden çıkmamayı kabul eden AKP hükümeti, uzlaşma adına ödün üzerine ödün veren, Batılı devletlerin baskılarına karşı direniş gösteremeyen ve onların baskılarına boyun eğen bir çizgi izlemektedir. PENCERE Hindi ile Bukalemun.. Hiç unutmam, geçmişte bir gün Tahran’ın büyük bir lokantasındaydık, bizi ağırlayan Azeri Türkü, garsonu çağırdıktan sonra bana sordu: Ne yiyeceksiniz?.. Bilmediğim bir ortamda yemek seçme sıkıntısından kurtulmak için dedim ki: Siz seçin!.. Azeri, garsona döndü: Beye bir bukalemun!.. Şaşırdım: Aman ha!.. Ben bukalemun yemem... Azeri yanıtladı: Bizim burda hindiye bukalemun denir... Peki, bukalemuna ne denir?.. Makyavelsıfat!.. Azeri dost, açıklama da yaptı: Vaktiyle bir politikacı varmış, zamanına ve yerine göre renk değiştirirmiş, bakarsın sabah liberal, akşam sosyalist, ertesi gün kapitalist, sonra milliyetçi, gerekirse dinci ya da etnikçi!.. Adamın adı Makyavel’miş!.. Bukalemun da yerine ve zamanına göre renk değiştirdiğinden biz bu hayvana makyavelsıfat adını vermişiz... Yalan yanlış ve ağızdan dolma da olsa dostumun verdiği bilgi çok şey anlatıyordu!.. Şu günlerde bir değişimin kokusu ortalığı sardığı için yukardaki anı aklıma geldi... ? İnsanları anlatmak için hayvanlara başvurmak eski bir yöntemdir: Manda yüreği vardır.. Av köpeği gibidir.. Kaz gibi herif.. Sırtlan gibi kadın.. Kedinin nankörlüğü, köpeğin sadakati, devenin kini binlerce yıllık deneyimlerle kanıtlanmıştır... Ama, insanın huyu kurusun!.. Kişinin bugünden yarına ne olacağı belli mi?.. ? Politikada durum büsbütün karmaşıktır, son günlerde esen rüzgârlar, Amerika’dan Türkiye’ye soru işaretleri taşımaya başladı; bir seçenek bulur bulmaz Neo Coni iktidarının AKP’yi harcayacağı yolunda yorumlar çoğalıyor; ülkemizdeki siyasal ortamda ve de mediada makyavelsıfatların renkleri şimdiden atmaya başladı... Bu nedenle RTE’nin suratından düşen bin parça... Çünkü her siyasal dönüşümde kim akrepleşecek, kim köpekleşecek, kim tavşanlaşacak, kim yılanlaşacak, kim köstebekleşecek, kim sırtlanlaşacak, belli olmaz... Kural nedir?.. Temel kural bukalemunlaşmaktır... ? Hele Amerika’da Başkan Bush işaret parmağını bir oynatsın... AKP iktidarının vay haline!.. Ne yazık... AKP’yi Amerika getirdi... Amerika götürecek... Dışa göbeğinden bağımlı bir ülkenin rezaleti içinde demokrasicilik oynuyoruz; Paskalya hindisine dönüştük; ama, ikinci adımız da bukalemun!.. A ABD’nin, başta ülkemiz olmak üzere, öteki Ortadoğu ülkelerine benimsetmek istediği ‘‘ılımlı İslam’’ modeli, ülkemizin laik Atatürkçü rejimine tam karşıt olan bir rejimdir. Ancak, ‘‘ılımlı İslam’’ modeli, AKP hükümetinin yönetim felsefesine uygun, AKP’li yöneticilerin görüşlerini az çok yansıtan bir rejim görünümündedir. Dış politikada ‘‘ılımlı İslam’’ modelini kabul etmeyi öngören hükümet, iç politikada da, yıllardan beri gerçekleştirmeyi hedeflediği dini esasları içeren bir rejimi uygulamaya geçirebilecektir. Türk kamuoyunun, dış politika alanında bilinçlendirilmesi ve aydınlatılması gerekir. Günümüzde artık yalnızca devletten devlete ilişkiler değil, halktan halka ilişkiler ön plana geçmektedir. Dış politika ve diplomasi alanları, artık yalnızca politikacılara ve diplomatlara bırakılamayacak denli önem kazanmıştır. ? Arkası 8. Sayfada CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle