23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 MART 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr TOBB Başkanı, “bütçede açık verildiği sürece kemikli duruş sergilenemeyeceğini” söyledi 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Borç alan emir de alır S okağa iyileşme neden yansımıyor: Vergi arttığında kayıt dışılık da artar. 2005’te cari harcamalar yüzde 16 arttı. Bu artış, enflasyondaki yüzde 8’lik artışın 2 misli. Vergiler ise 2005’te yüzde 18 oranında, yani 16 katrilyon lira arttı, bu durum da ekonomideki büyümenin hissedilememesinin nedenlerinden biri. Vergi ne kadar artarsa kayıt dışı ekonomi de o kadar artar. Geçen yıl ham petrol ithalatı azaldı, ancak trafiğe çıkan araç sayısı yüzde 65 arttı. Bu durum, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmadığını gösterdi. Vergi arttırıldığında bir anlamda kaçakçılık sistemi de destekleniyor. Bazı akaryakıt istasyonlarında ucuz mazot ilanları rafineri fiyatlarının altında satış yapıyor ve bu kimsenin dikkatini çekmiyor. Gelecek Umudu Olmadan... Türkiye’nin sıcak gündemi nedeniyle bekletmek zorunda kaldım. Alman SPD yönetim kurulu üyesi, partinin ‘‘Temel Değerler Komisyonu’’ Başkanı Wolfgang Thierse’nin, partinin son yedi yıllık arayışlarının özeti olan konferansını sizinle paylaşmadan geçemezdim. Friedrich Ebert Vakfı’nın konuğu olarak 8 Mart günü İstanbul’da yaptığı sunuşu özetlemeye çalışacağım. Küreselleşme olgusu adına tek ideolojili dayatmanın sonuçlarından yola çıkılarak, SPD’nin programını yeniden hazırlamak üzere yapılan çalışmaların sonucu sol, insanlık, gelecek adına hiç de parlak bir tablo değil. SPD, özgürlük, dayanışma, solun değerlerini korumaya çalışarak yola çıkıldığında, adaletin tanımlanması, bölüşümün sağlanması konularında günümüz gelişmeleri karşısında tıkanmış. Zengin yoksul ayrımının hızla büyüdüğü bir dünyada, zenginliğin, yoksulluğun, farklılıkların patlaması olgusu karşısında, sosyal demokrasinin bilinen temel değerleri ile yola devam etmenin olanaksız olduğu sonucuna varılmış. Seçenek arayışlarında, ekonomik gelişme, teknik gelişmeye ayak uyduramayan sosyal paylaşımın yeri sorgulanmış. AB’nin sosyal devlet temeli üzerine oturmuş kapitalizminin hızlı kabuk değişimi, paylaşım, eşitlik adına devleşen sorunları ortaya çıkarmış. Komisyon başkanı, eski ilişkilerin ortadan kalktığının altını çiziyor: ??? Öncelikle, ‘‘Çocuklarımız bizden daha iyi bir dünyada yaşayacak’’ umudu yok olmuş. AB’nin sosyal devlet kriterleri, kazanılmış sosyal, sendikal haklarından, ‘‘2030 yıl öncenin değerleri. Geçmişte kalan güzel düşler, bugünün gerçeklerinden uzak’’ tanımlaması yapılıyor. Başta eğitim, sağlık, yaşamın her alanına dönük fırsat eşitliği fiilen ortadan kalkmış. Üretimde bozulan aktif çalışan, yaşlı dengesine bağlı sosyal güvenlik sistemleri çöküşe geçmiş. İşsizlik büyümüş.. AB ülkeleri içinde farklı boyutlarda sorunlar ve yaklaşımlar, temel değerlerde büyük ayrışmalar, ortak programlarda buluşma, ortak sorun çözmeyi de olumsuz etkilemiş. Çokuluslu şirketlerin artan isteklerine karşı duracak daha güçlü sosyal demokrasi hareketleri, daha güçlü sendikacılık ortada yok. Tam tersine solun rotasını kaybettiği, sendikaların çok büyük zaaflar içine düştükleri bir süreç yaşanıyor... AB düzeyinde solun, sosyal damping olmaksızın işsizliğe çözüm üretmede ortak hareketi henüz gündemde değil. AB sosyal standartları geliştirilmedikçe, sermayenin en ucuz emeğe yönelik arayışları durdurulamayacak. Sermaye, ‘‘haksız rekabet, iflasa sürüklenme..’’ sloganları ile geçmişin çalışma koşulları, sosyal devlet düzenine karşı duruyor. Partilerin, sendikal hareketlerin makul uzlaşılar, daha yakın işbirliği arayışlarına girmek zorunda kaldıkları belirtiliyor. Üçüncü yol olarak da tanımlanan yeni arayışlarda devlet sorumluluğu, kamu görevi, kamu malı.. kavramları değişime uğruyor. Devlet sorumluluğu, devlet güvencesinden tümden vazgeçilmeden, özele bırakılamayacağı düşünülen alanlar için toplumsal sorumluluğun genişletilmesi öngörülüyor. Özetle, asla özel sektöre bırakılamayacağı düşünülen başta eğitim ve sağlık, kamu sorumluluğundaki alanlar için ortak sorumluluklar gündeme geliyor. Daha açık bir anlatımla eğitim, sağlık da dahil, kamu sorumlulğuna giren tüm alanlar için, devlet, özel sektör ve bireyin katkıları, bir tür sosyal piyasa ekonomisi öngörülüyor. ??? Ancak sosyal bölüşümün kriterlerinde AB ülkelerinin ortak değerlerde buluşmaktan henüz çok uzakta olduklarının da altı çizliyor. Tony Blair’in sol adına tümden liberalizme kayan programıyla, Alman SPD, Fransız solu, Doğu Avrupa ülkelerininin yaklaşımlarının, sosyal devletin geleceği üzerine arayışlarda da çok farklı çizgilerde oldukları belirtiliyor. AB ülkeleri için, sosyal devletin, bölüşümde adaletin sağlanmasının hâlâ anahtar sözcük olduğu, sosyal demokrat değerlerin, mutlak değil ama denge sağlayıcı işlevini koruyacağı vurgulanıyor. Küreselleşmenin getirdiği sonuçlar, hukuk devletinin tek başına yeterli olmadığını bir kez daha çarpıcı, acıtıcı sonuçları ile ortaya koyuyor. Sosyal devletin anahtar değer olduğu kabul ediliyor. Ama kapitalizmi dizginleyecek komünizm ortada yokken, vahşi kapitalizmi neyin dengeleyebileceği henüz sorgulanmıyor... ‘‘Sol aktörler kimler olabilir? Küresel deneyim kazanan sermaye gücünün etkisi ortada. Buna karşı sistemler henüz gelişmiş değil. Spekülatif para hareketlerinin vergilendirilmesi için dahi ortada uluslararası geçerli formüller yok. Sol bütün bunları düşünmek, sorgulamak zorunda. Hâlâ Ekim Devrimi’, nin başarısızlığı ile cebelleşiliyor. Dünya barıştan çok uzakta, çok yönlü tehditler altında...’’ ? Hisarcıklıoğlu’nun Ekonomi Zirvesi’nde yaptığı sunuma göre, büyümenin hissedilememesinin nedenini vergi gelirleri ve cari harcamalardaki artış açıklıyor: 2005’te cari harcamalar yüzde 16 arttı, bu artış enflasyondaki yüzde 8’lik artışın 2 misli. Vergiler yüzde 18 oranında, 16 katrilyon lira arttı. Bu artışın, kayıt dışının kayıt altına alınmasıyla ilgisi yok. FATMA KOŞAR KARTEPE Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun, Ekonomi Muhabirleri Derneği ve TOBB tarafından düzenlenen ‘‘Kartepe Ekonomi Zirvesi’’nde yaptığı sunum, Türkiye’nin ekonomide 3 yıldır kaydedilen büyümeyi neden hissetmediğini açıklıyor. Artık ‘‘bütçeyi okumayı öğrendiklerini’’ belirten Hisarcıklıoğlu, sanayicinin girdi maliyetleriyle ilgili talepleri konusunda ‘‘Nereden verirsen ver’’ yaklaşımıyla hükümetten talepte bulunmadıklarını, böyle olur sa bütçedeki faturanın yine kendilerine çıkarıldığını belirtti. TOBB Başkanı, ‘‘Emir almak hoşumuza gitmiyorsa bütçemizde açık verdirmeyeceğiz’’ dedi. Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) ve TOBB tarafından bu yıl ikincisi İzmit Green Park Otel’de düzenlenen ‘‘Kartepe Ekonomi Zirvesi’nde’’ Hisarcıklıoğlu, ‘‘Türkiye Ekonomisinde Durum, Riskler Fırsatlar’’ konulu bir sunum yaptı. Türkiye’nin tarihte ilk kez sıfır bütçe açığına doğru gittiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, bu durumun tam olarak deklare edilmediğini, ama sıfır bütçe açığına doğru gidişin teşvik edil mesi gerektiğini söyledi. Sunumunda başka bütçe açığı olmak üzere birçok konuda saptamalar yapan Hisarcıklıoğlu’nun bütçe açığıyla ilgili vurgu yaptığı saptamalar özetle şöyle: Bütçe açığı: Emir almaktan hoşlanmıyorsak, ‘‘Kemikli duruş sergilenmiyor’’ diye sitem ediyorsak bütçe açığı verdirmemeliyiz. 20022005 yılları arasında gerçekleşen yüzde 32’lik kümülatif büyümenin 3.8’i kamu tarafından, geri kalan yüzde 28’i ise özel sektör tarafından yaratıldı. Özel sektör olarak Türk milletinin yüzünü kara çıkarmadık. Bu bizim gurur tablomuz. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Kartepe zirvesinde konuştu. İ stihdam ihtiyacı karşılanamıyor: 2005’te 591 bin kişi SSK’li oldu, 900 bin kişi ise tarım sektöründe işsiz kaldı. Sanayide 300 bin, hizmetler sektöründe 700 bin, inşaat sektöründe 200 bin kişiye istihdam imkânı verildi. Böylece toplam 1 milyon 200 bin kişiye istihdam yaratıldı, ancak tarımdaki işsiz sayısı çıkarıldığında 2005’te toplam 300 bin kişi istihdam edildi. Her yıl 700 bin kişi de istihdam piyasasına girdi. Ancak büyüme, istihdam ihtiyacını karşılayamadı. 2005’te işsizler ordusuna 400 bin kişi katıldı. E lektrik maliyetinde Türkiye ikinci: Türkiye elektriği 13.7 sentle satan Japonya’dan sonra 9.8 sentle ikinci sırada. Sanayiciye çıkarılan elektrik faturası içinde TRT payı var. Yüzde 2’lik bu payın sanayiciye yıllık yükü yaklaşık 200 milyon dolar. TRT’yi finanse etmek benim işim değil. Biz hükümetten ‘‘Nasıl verirsen ver’’ yaklaşımıyla talepte bulunmuyoruz. Çünkü faturası bize çıkıyor. Şimdi TRT’de 8 bin 200 kişi çalışıyor gözüküyor. En büyük özel TV kuruluşunda çalışan sayısı bu rakamın yirmide biri. ünlük tedaviye karşıyız: Bugün can yanarken yapısal reformları yaptırdık, yaptırdık. Yaptıramazsak kaldı bir başka bahara. Ankara’dan isteyerek bugünü iyileştirmek, hastalıkları örtmek, pislikleri halının altına süpürmek istemiyoruz. Kurda düzeltme yapıldığında yapısal sorunların hepsi ‘‘halının altına girecektir’’. O anda canı yanan yeri tedaviye karşıyız. TOBB olarak 4 yıldır, anı kurtarmaya yönelik günlük tedavi yöntemlerinin karşısındayız. ‘ Türkiye’nin sanayi stratejisi yok. Çin’de her yıl 20 milyon kişi köyden kente göç ediyor. Türkiye’nin attığı her bir adımına karşılık Kore 2, Çin 4 adım atıyor. Global aktör olmadan savaşı kazanamayız. ’ G Çalışan için SSK bonus Üniversitesanayi işbirliği 001 krizinde 20 gün ekonominin başına biri arandı. Dönemin Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan bizden ekonomi yönetimine geçecek adam tavsiye etmemizi istedi. Otel lobilerinde ekonominin başına adam aranıyordu. Daha sonra Kemal Derviş V ergi yükü istihdam üzerinde çok yüksek. Artık gazetelere verilen iş ilanlarında ‘‘SSK+yemek+servis+yatak’’ gibi ifadeler kullanılıyor. Kanuni mecburiyet olmasına rağmen işçiyi SSK’li yapmak ‘‘bonus’’. Geçen yıl sosyal güvenlik sistemi açığı 15 milyar dolar oldu ve refor mun yapılmaması durumunda bu rakam seneye 17 milyar dolar olacak. 72 milyonluk Türkiye’de 81 milyon kişi sosyal güvenlik kapsamında görünüyor. 20 milyon kişi de sistem dışında görünüyor. Ülkenin nüfusu 72 milyon olmasına rağmen bu rakamları topladığımızda nüfus 101 milyon çıkıyor. 2 ekonominin başına geçti. Bu süreçte biz ‘‘Kendi insanımızı kendimiz yetiştirmeliyiz’’ diye düşündük ve üniversite kurma fikrini edindik. TOBB Üniversitesi’ni kurmadaki diğer nedenimiz ise üniversite ile sanayi arasındaki işbirliğinin yeterli olmamasıydı. Beko’dan Çin’e ilk sevkıyat ? Ekonomi Servisi Avrupa’nın en büyük beyaz eşya üreticilerinden biri olan Arçelik AŞ, Ankara tesisinden Çin’e ilk ürün sevkıyatını başlattı. Arçelik’ten yapılan açıklamada, şirketin Beko marka bulaşık makineleriyle Çin pazarına da girdiği belirtilerek ‘‘100 milyar Avro’luk dünya beyaz eşya pazarının global oyuncularından biri olan Arçelik AŞ, 2006’da Türkiye’den Çin’e ilk defa bulaşık makinesi ve çamaşır makinesi ihracatına başlıyor’’ denildi. Arçelik AŞ, nisanda da çamaşır makinesi sevkıyatına başlayacak. Arçelik AŞ Genel Müdürü Aka Gündüz Özdemir, Çin’in cazip bir ülke olduğunu aktardı. Arçelik, bu yılın sonuna kadar Çin’e 50 bin adet ürün ihraç etmeyi hedefliyor. Essen Seyahat ve Kamping Fuarı’nda bir kez daha gerileme beklendiğinin altı çizildi Turizmde endişeli bekleyiş ? Bazı turizmcilere göre, önlemlerde geciken Ankara, bir tanıtım atağıyla rezervasyonlardaki gerilemeyi yine de yüzde 10’larda tutabilecek durumda. Alman ve Türk turizminin tanınmış isimleri, 2006’da çok zor bir dönem geçirileceği görüşünde birleştiler. OSMAN ÇUTSAY Rusya ile doğalgaz pazarlığı başlıyor ? Ekonomi Servisi Türkiye, doğalgazının yüzde 65’ini aldığı Rusya ile doğalgaz maliyetinin düşürülmesi amacıyla görüşmelere başlıyor. BOTAŞ Genel Müdür Vekili Rıza Çiftçi başkanlığında dün Moskova’ya giden heyet, doğalgazın üçüncü ülkelere satılması konusunu da görüşecek. Rusya’nın bu kez daha olumlu yaklaşım içinde olabileceği belirtiliyor. ESSEN Almanya’daki önde gelen turizm fuarlarından Essen Seyahat ve Kamping Fuarı’nın bu yılki partner ülkesi Türkiye’yi zor bir sezon beklediği belirtildi. Önceki gün (pazar) sona eren fuarın canlı geçtiğine dikkat çeken uzmanlar, özellikle Almanya’dan Türkiye’ye gelen turist sayısında bir düşüş olacağının bu yılın şubat ayında ortaya çıktığını kaydettiler. Bazı turizmcilere göre, önlemlerde geciken Ankara, bir tanıtım atağıyla rezervasyonlardaki gerilemeyi yine de yüzde 10’larda tutabilecek durumda. Fuarın açılış konuşmalarından birini yapan Prof. Dr. Faruk Şen, geçen yıl Almanya’dan Türkiye’ye 4.2 milyon turist gittiğini, dolayısıyla bu yılki sinyallerin ciddiye alın ması gerektiğini bildirdi. Fuar bünyesinde gerçekleştirilen bir sempozyumda, Alman ve Türk turizminin tanınmış isimleri, 2006’da çok zor bir dönem geçirileceği görüşünde birleştiler. Alman Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Klaus Laepple, Türkiye’nin Almanya’da ilk kez bu kadar popüler olduğunu belirtirken, yılbaşından bu yana rezervasyonların geçen yılın çok gerisinde kaldığını, bu tehlikeli eğilimi değiştirmek için hemen harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin Almanya’daki turizm sektörü için de çok önemli bir ülke olduğunu belirten Laepple, Türk tarafının gösterdiği çabaların yetersiz kaldığını, sadece fuarlara gelip görünmekle Türkiye’nin gerçek potansiyelinin açığa çıkarılamayacağını savundu. soner@cumhuriyet.com.tr SPK Başkanı Doğan Cansızlar: Mortgage yasası mayıs ayında çıkar CUMHURİYET FUARDA Essen Fuarı’nda, Cumhuriyet’in Avrupa yayını, ‘Cumhuriyet Hafta’ bir kokteyl verdi. Kokteyle Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı Başkanı Faruk Şen de (sağdan üçüncü) katıldı. (AA) TUI: Türkiye’ye haksızlık edildi T UI’nin Türkiye’den Sorumlu İşletme Müdürü Helmut Heim: Rezervasyonlardaki gerileme kuş gribinden çok önce ortaya çıktı. Büyük fiyat indirimlerini Türkiye hak etmiş değildir. olitour Turizm Müdürü Dieter Schenk: Sektörde çeşitlendirmeye gidilmeli. Gerilemeye histeriyle yanıt verilmemeli, nedenler araştırılmalıdır. Türkiye, eğilim yaratabilen bir ülke olmalıdır. H B entour Türkiye İşletme Müdürü Kadir Uğur: Türkiye’nin imajı biraz çizildi. Marketing ihmal ediliyor. Bu açık kapatılmalıdır. Önlem alabilirsek, geçen yılki turist rakamlarını yakalayabiliriz. ürkiyeAvrupa Turizm Konseyi Başkanı Hüseyin Baraner: Gerileme kriz boyutlarında değil. Planlı bir kapasite artışıyla kalitenin yükseltilmesi, kriz göstergelerine en iyi yanıt olur. T İSTANBUL (AA) Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Doğan Cansızlar, mortgage sisteminin mayıs ayında yasalaşmasını tahmin ettiğini belirterek ‘‘Önümüzdeki yılın ikinci döneminde de bu sistem yavaş yavaş çalışmaya başlar’’ dedi. Cansızlar, ‘‘Türkiye Yapısal Sermaye Piyasaları Zirvesi’’nde yaptığı konuşmada, mortgage sisteminin önümüzdeki 20 yıla damgasını vuracak bir reform hareketi olacağını belirtti. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin ise ‘‘Mortgage kanunlaştığında sabit faizin yanında değişken faiz kesinlikle olmalıdır. Erken ödeme isteğinde olan müşterilere de bir nevi ceza uygulanmalıdır’’ dedi. Bilgin, mortgage ile ilgili mevzuat düzenlemelerinin çok iyi dizayn edilmesi gerektiğini, bunun bankacılık sisteminin geleceği açısından çok önemli olduğunu vurguladı. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle