25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 2006 CUMARTESİ 2 PARAGRAFIN bir anlamı vardı eskiden; öğretmenler öğretirdi. ‘‘Yazarken belirli bir düşünce bütünlüğü oluşturan tümceleriniz varsa, onları bir paragrafta toplar, sonra satırbaşına geçersiniz’’ derlerdi. Şimdi öyle değil. Aşağı yukarı her tümce bir paragraf. Tümce de söz mü? Tek sözcükten paragraf oluşturup satırbaşına geçenler bile var. abancı öğretmenler ayrıca ‘‘tahrir temrinleri’’ de yaptırırdı. Yani, bugünkü dille, Türkçesi(!) ‘‘kompozisyon egzersizleri’’. Bir öykü ya da makale okutur, sonra da sorarlardı: ‘‘Söyleyin bakalım, bu yazıda kaç bölüm var?’’ Aklınızı çalıştırıp bölerdiniz yazıyı. Doğru paragraflar da bu bölünüşe göre oluşurdu. Ama, ille de vurgulamak iste OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Satırbaşı diğiniz bir tümce ya da sözcük varsa, onu ayrı paragraf yapabilirdiniz. ‘‘İstisnai’’ olarak. Şimdi öyle mi? Yüzlerce satırbaşı olan bir yazıyı bölmek de zor. Yoksa, her satır bir bölüm mü? O yazıları yazanlar derin düşüncelerini birkaç sözcükle anlatabildiklerini mi sanıyorlar acaba? için böyle? Galiba, ‘‘çağdaş’’ ve ‘‘medyatik’’ yazıişleri müdürlerinin etkisi var. Belki de, ‘‘genel koordinatör’’ denen daha büyüklerin. ‘‘Kolay okunsun’’ diyorlar. Okuyucunun uzun tümceye, toplu düşünceye tahammülü Y N G yokmuş. Zaten bunları becerebilecek marifet de yokmuş şimdiki yazarlarda. Üstelik, çağımız ‘‘sür’at’’ çağıymış. Her yazı bir çırpıda okunabilmeliymiş. Her şeyin bir çırpıda olup bittiği bir çağda buna karşı çıkabilir misiniz? Bir çırpılık imzayla büyük vurgunların vurulabildiği bir çağda. Yılların birikimiyle oluşmuş kamu işletmelerinin bir çırpıda satıldığı. Yeteneksiz ve donanımsız kişilerin biraz çırpınıp saf değiştirince yüksek yerlere gelebildiği bir çağda. aliba, bu üslubun ortaya çıkışında yazarların da payı var. Yazıyı bir çırpıda bitirip köşeyi dolu vermek işlerine gelmekte belki. Ayrıca, kolay okunan, hafif bir ‘‘hafta sonu yazısı’’ olmuş oluveriyor. Fena mı? Yolun Solu Gözüktü mü? Şevket ÇORBACIOĞLU PENCERE ABD’nin Türkiye’ye Rejim İhracı!.. Bir süper devletin daha küçük bir ülkeye ‘rejim ihracı’ kimi zaman olasıdır; ama, kimi zaman da olanaksızdır... ABD kendi iddiasına göre Irak’a demokrasiyi götürmek istedi, silahla ülkeyi işgal etti, seçim yaptı; ama, başarılı olabildi mi?.. Irak demokrasiye gitmiyor, iç savaşa sürükleniyor... ? Bir süreden beri Amerika’nın Türkiye’ye de rejim ihracından söz ediliyor; Bush’un ‘Neocon iktidarı’ ülkemize ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ni öngörüyor; bu yolda epey ‘mesafe’ de alındığı ileri sürülüyor... AKP’nin kuruluşu, 2002’de erken seçime gidilmesi, iktidarın takıyyecilere pazarlanması ve Irak işgalinin tezgâhlanmasında ‘Ampul Partisi’nden beklenenlerin fos çıkmasını da sinema şeridi gibi gözlerinizin önünden geçirin!.. ABD’nin Irak’taki ve Türkiye’deki tasarımlarının ya da daha doğru deyişle tezgâhlarının başlangıçta başarılı görünen, ama son dönemlerde çuvallayan manzarası düşündürücüdür... Irak’ın mezhepsel körlüğe oturan çağdışı toplumsal yapısında demokrasi uzak bir düş gibi... Peki, Türkiye’nin 80 yılı aşkın laik Cumhuriyet rejimi dışardan destekle ‘Ilımlı İslam Devleti’ne dönüştürülebilir mi?.. ? Türkiye Cumhuriyeti’nin iki kırmızı çizgisi var: Laiklik.. Bölünmezlik.. ABD’nin ikisiyle de oynayan ve ikisini de rizikoya düşüren Ortadoğu politikası Türkiye’de ne üretti?.. Yanıt: ‘Kurtlar Vadisi’ filmini... Film gerçekliğin palavrası da olsa, palavranın gerçekliği Türkiye’nin ta kendisidir... Başkan Bush’un Ortadoğu’da oynadığı oyuna Türkiye’yi iki kırmızı çizgisini de çiğneyerek katmaya çabalaması akıl kârı değil... Bu oyun fena halde geri tepecektir... ? Amerika’da yükselen kimi sesler, Başkan Bush ve Neoconilerin Ortadoğu politikalarına karşıt görüşleri ve eleştirileri şimdiden dile getirmeye başladılar; çünkü işler sarpa sarmaya yüz tuttu... Üstelik olayın özünde bir terslik var: Ortadoğu’daki dinci ya da İslamcı radikal güçler Türkiye için de bir tehlikedir ve tehdittir... Peki, Amerika laik Türkiye’deki bu temel realiteyi göz ardı ederek neden dincilerle birlikte Anadolu’da ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ üzerine bir oyuna giriyor? ? ‘Ilımlı İslam Devleti Modeli’ düpedüz fasaryadır... Kendi kendini aldatmaktır.. Ilımlı İslam, radikal İslamın ön adımıdır, şeriatçılığın harcını karmaktan başka bir işe yaramaz; Türkiye’de demokrasinin köküne kibrit suyu ekmek için yatırımdır... Yoksa Başkan Bush yönetimi Irak gibi Türkiye’de de kanlı bir kaos mu yaratmak istiyor?.. Amerika eliyle Türkiye’ye rejim ihracı, başarısızlığı şimdiden tescil edilmiş bir yanlış siyasetin zorlanmasıdır. Yineliyoruz; geri tepecektir. Ç ok partili demokratik süreçte tüm toplum bireylerinin siyaset yapma hakkı vardır. Emperyalizme ve karanlığa karşı verdiği ve kazandığı savaş sonrası büyük önder Atatürk, arkadaşlarıyla başlattığı devrimlerin olgunlaştırdığı demokrasi; Atatürk’ün silah arkadaşı İnönü tarafından 1940 sonrası kurumsallık sürecine sokuldu. Ulusumuz bireyleri bu demokratik evrensel hakkı ne kadar yaşıyor ve faydalanıyor? Soruyu yanıtlayabilmek için konuyu gelişmiş ülkelerin normlarıyla karşılaştırıp değerlendirmemiz gerekmektedir... Aslında siyasi partiler ve seçmeseçilme yasalarını çağcıl normlara konuşlandıramamış ülkeler için böylesi bir karşılaştırmaya gerek yok diyebiliriz. Özellikle ülkemizin bu bağlamdaki yapılaşmasının çağcıl Batı normlarından çok uzak olduğunu görüyoruz. Eşitlik ve demokrasiden yoksun bu yapının kurgulayıcısının, ekonomi ve siyasi rant donanımlı egemenlerin olduğunu bilmemize karşın, örgütlülük bağlamında duyarlılıktan yoksun olmamız nedeniyle böylesi egemenleri sürekli kılmaktadır. Bundandır ki ‘‘siyasetin yeniden yapılanma’’ arayışlarında, bilinen bu egemen çevre dışına çıkılamıyor. Doğrusu yeni lider, yeni si yasi kimlikler deyince hep bilinen bu çevreye yakın örgütlülüklerin ve partilerin içindeki grup ve bireyler öne çıkmakta/çıkarılmakta, dolayısıyla siyasette insanlara bıkkınlık veren bilinen aynılıklar tekrar edilmektedir. Yine lider erki ve bu erke tapınan siyasi yağdanlıklar partilerin egemenleri olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Bugünlerde sağda ve solda, bilhassa solda yaşanan ‘‘yeniden oluşum’’ arayışlarının temelinde bu gerçekler yatmaktadır. Bu yadsınamaz realitedir. Çünkü, bugünkü siyasi kaotik yapıdan en az aktif egemenler kadar, edilgen duran bu potansiyel egemenler de sorumludur. Yani bugün yeni lider, yeni siyasetçi arayışında kurtarıcı olarak sunulan kimlikler, Siyasi rantın sıra bekleyen gizli aktifleridir (de facto). Yaşadığımız siyasi üretkenliğimizin kaynağı olan ve ranta eklemlenmiş partiler ve onun adeta bileşenleri konumundaki sivil toplum örgütlerinin bugünkü yapılanmalarını kimse yadsıyamaz. Olgunun bu bağlamdaki günümüz temel taşları TİSK, TOBB, TÜSİAD ve Türkİş’tir. Son yıllarda sağ partilerin yanında solu da inşa etme misyonunu üstlenmişlerdir. ? Arkası 8. Sayfada CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle