12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 MART 2006 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Elde orman kalmayacak ki... Ormancılık ile ilgili demokratik kitle örgütleri bir araya geldiler, 21 Mart Ormancılık Günü’nü kutlamamayı kararlaştırdılar. Açıkçası ‘‘Nasıl kutlayalım ki?’’ demeye getirdiler: Temel ormancılık çalışmalarının özelleştirilmesine yönelik düzenleme ve uygulamalar giderek yaygınlaştırılıyor. Devlet ormanı sayılan alanların, başta turizm ve madencilik olmak üzere ormancılık dışı amaçlarla kullanımlara tahsis edilmesi, kapsamı daha da genişletilerek sürdürülüyor; devlet ormanı sayılan alanların ‘özel orman’ statüsünde orman yetiştirmeleri için yerli ve yabancı özel kişi ve kuruluşlara devredilmesi uygulamaları kolaylaştırılıyor. ‘Kent ormancılığı’, devlet ormanı sayılan arazilerdeki kamusal rantların devredilmesine yol açan bir işleyiş içinde uygulanıyor. Devlet orman fidanlıkları, eğitim tesisleri, binalar, araziler vb. kamusal varlıklar satılmakta; avlaklar, milli park ve tabiat parkları, orman içi dinlenme yerleri kiralanıyor; kamuoyunda kısaca ‘2B arazileri’ olarak anılan yerlerin işgalcilerine devredilmesine yönelik anayasal ve yasal düzenleme çabaları sürdürülüyor. Bu koşullarda gel de bayram yap... Sayım suyum yok Genelkurmay Başkanlığı’nın Şemdinli iddianamesi ile ilgili hafta başında yaptığı açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelen suçlamalar karşısında ‘‘makam, statü ve konumları ne olursa olsun’’ suçlamaların ardındaki temsilciler hakkında işlem yapılması istenmişti. Genelkurmay, olayın ‘‘siyasi’’ derinliği bulunduğu kanısındaydı. İktidar sözcüleri ise, yalnızca teknik bir algılama içinde gözükmekten yanalar: İlgili savcının yalnızca Adalet Bakanlığı genelgelerine uymadığını söylemek gibi, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı’nı görevden uzaklaştırmakla yetinmek gibi... Makam, statü ve konumları ne olursa olsun siyasi sorumlulukları yokmuş gibi davranıyorlar. Sonuç? Akvaryum giderek bulandırılıyor... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Bin Bereket Arapların kurduğu İslami banka Albaraka Türk’ün Genel Müdürü Adnan Büyükdeniz’i önce Halk Bankası’nın başına getirmek istemişlerdi. Şimdi sıra Merkez Bankası Başkanlığı’nda... Ankara bürosundan arkadaşlarımız, Büyükdeniz’in namı diğer ‘‘Kemal abi’’, Kemal Unakıtan ile birlikte vakıflar, şirketler kurduklarını belirlediler. İlginçtir, Büyükdeniz ve Unakıtan’ı yan yana getiren vakıfların da, şirketlerin de adı ‘‘Bereket’’ti. Albaraka’nın da Arapçada ‘‘bereket’’ anlamına geldiğini vurgulayıp Unakıtan ve Büyükdeniz’in gerek vakıf olarak, gerekse şirket olarak bin ‘‘bereket’’te birlikte oldukları bazı isimlerin kimler olduğuna geçelim: Bereket Vakfı: Mustafa Latif Topbaş (Kemal Unakıtan’ın bir dönem çalıştığı Bahariye Mensucat’ın sahibi, Kastamonu Entegre Ağaç Sanayi TAŞ şirketinden Unakıtan’ın eski ortağı, BİM AŞ’nin başkanı, bir zamanlar Albaraka Türk’ün yöneticisi, İslami İlimler Araştırma Vakfı Türkiye Kalkınma Bankası’nı kelimenin tam anlamıyla hallaç pamuğu gibi attılar. Sanki orada çalışanlar Türkiye Cumhuriyeti’nin memurları değil de, düşman kuvvetler. CHP’li Mevlüt Aslanoğlu’nun TBMM kürsüsünden aktardı ‘Kalıcı Ateşkes’ ‘‘İspanya’da Bask terörünün sonuna gelindi. Ama Bask sorununun sonuna gelinip gelinmediği henüz meçhul!’’ ETA’nın ilan ettiği ‘‘kalıcı ateşkes’’ böyle yorumlanabilir. Demokrasiye geçişten bu yana ETA düzineye yakın ‘‘ateşkes’’ ilan etti. Hiçbiri terörün noktalanmasıyla sonuç vermedi. Bu kez ilk defa İspanyol yayın organları bir ‘‘umut penceresinden’’ söz ediyor. ‘‘Euskadi ta Askatasuna’’ (Bask Ülkesine Özgürlük) kısaltılmış şekliyle ETA çünkü yıllar içinde ‘‘tükendi’’. ETA Avrupa’da kalan; Avrupa topraklarından çıkma son terör örgütü. ‘‘Terör’’ sözcüğü Avrupa kamuoyunda artık yalnız ‘‘İslamcıların tekelinde’’ görülen ve ‘‘uygarlık karşıtlığı’’ ile özdeşleşen bir kavram halini aldı. Bu, ETA’nın çıkış noktasıyla taban tabana zıt bir çağrışım ifade ediyor. Otoriter, baskıcı politikaların kol gezdiği Franco İspanyası’nda doğan ve o yıllarda Bask kökenli olsun olmasın demokrat, muhalif kesimlerin desteğini alan ETA; demokrasiye geçişten bu yana bu desteği kaybetmekle kalmadı; destek ‘‘nefrete’’ dönüştü. ‘‘Tükenişin’’ en kısa açıklaması bu. kurucusu), Yalçın Öner (Albaraka Türk İkinci Başkanı), İlhan İmik (Kemal Unakıtan’ın geçmişte yönetim kurulu üyeliği yaptığı ve eski adı Faisal Finans olan Family Finans’ın şimdiki adıyla Türkiye Finans Katılım Bankası yönetim kurulu üyesi.) Bereket Mensucat şirketi: İbrahim Çağlar (MÜSİAD üyesi, İstanbul Ticaret Odası Başkan Yardımcısı, AKP kurucusu), Yalçın Öner (Albaraka Türk 2. Başkanı), Abidin Topbaş (Hisar Tekstil Başkanı, İslami İlimler Araştırma Vakfı kurucusu), İlhan İmik (Kemal Unakıtan’ın geçmişte yönetim kurulu üyeliği yaptığı ve eski adı Faisal Finans olan Family Finans’ın şimdiki adıyla Türkiye Finans Katılım Bankası yönetim kurulu üyesi), Salim Alkan (Eski Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı, TMSF Başkan Yardımcısı, bir dönem Star Grubu Yönetim Kurulu Başkanı), Ahmet Ertürk (TMSF Başkanı). Ankara’da çok sık duyulur olan bir saptama: ‘‘Bir cemaat ‘kardeş’leri, bir kader Yönetişimin dik âlâsı ‘ortak’ları grubu, devletin en kilit noktalarına yürüme çabasında... Bir güç denemesi gibi değil bu yürüyüş. ‘Zamanı geldi’ kararlılığının göstergesi sanki...’’ tirdiniz. Bu çalışanlar hırsızlık mı yaptı, namussuzluk mu yaptı? İnsanların şerefiyle oynamak kadar kötü bir şey yoktur arkadaşlar. Bir günde 60 kişiyi gönderip yerine yeni 60 kişi getiriyorsunuz. Kim kaybetti? Bu ülke kaybetti...’’ Kalkınma ğı gibi: ‘‘3.5 yıldır Türkiye Kalkınma Bankası’nı yönetiyorsunuz. Türkiye Kalkınma Bankası, Türkiye’yi kalkındıracak banka. Burada çalışan insanlar, 3.5 yıldır çok mu kötüydü arkadaşlar? Bu insanlarla 3.5 yıl çalıştınız. Bir günde, yukarıdan bir şey düştü, 60 kişiyi attınız, yerine 60 kişi ge Hatay’da tüm yerel ihaleleri, AKP’li il ya da ilçe yönetimlerinde görev yapanlar ile onların akrabalarının kurdukları şirketler kazanmış. Pek övülen ‘‘yönetişim’’ dedikleri naneye göre, tüm hizmetler yerelleşecek, özelleşecek ve ‘‘sivil’’ toplum kurumları ile özel sektörce yürütülecekti ya... Hatay’da onun dik âlâsını yapmışlar. Sivil toplum örgütü olarak AKP’nin üyeleri, yerelleşmiş ve piyasalaştırılmış hizmetleri yerine getirmek için serbestçe özel sektör şirketleri kurmuşlar, al gülüm ver gülüm, güzel güzel yönetişmişler. Hedef: Davanın ‘meşruiyetini’ yok etmek 1976’da dikta rejiminden çıkan İspanya’da birbirini izleyen demokratik hükümetlerin, ayrılıkçı terör örgütüne karşı gerçekleştirdikleri ‘‘etkili mücadele’’ bu ‘‘tükenişte’’ belirleyici rol oynadı. İster sol, ister sağ, ister merkezde olsun; son 30 yıla damga vuran demokratik hükümetlerin tek bir amacı oldu: ‘‘ETA’nın elinden davalarını meşru gösterebilecek her türlü gerekçeyi almak’’. Bunu geniş anlamda özgürlükleri kısarak değil arttırarak yaptılar... ETA ile mücadelenin mimarlarından biri demokratik İspanya’nın stratejisini bana şöyle özetlemişti: ‘‘ETA’ya Franco döneminde şiddet yöntemleriyle yanıt veren devlet, işin inceliklerini kavrayamadı. Yaralı bir ayı gibi davrandı. Demokratik hükümetler ise olaya kıvrak ve zekice yaklaştı. İnsan hakları ihlallerine başvurmadı. Baskıyı yalnız örgüt üyeleri üzerinde kullandı...’’ Tabandaki desteği bu sihirli formülle eritmeyi başaran Madrid; örgütün lider kadrosunu da 1990’lı yılların başında çökertti. Lider kadrosunun saf dışı bırakılmasında da 1985’te gerçekleştirilen AB üyeliği tayin edici rol oynadı. O tarihe dek sınırı geçen ETA teröristlerine kucak açmaktan kaçınmayan Fransa, AB sürecine giden yolda komşusu İspanya ile sıkı işbirliği yapmak zorunda kaldı. Bu tarihi süreç içinde lider kadrosuyla birlikte, uluslararası destekten yoksun kalan ETA, stratejisini yitirdi. Ve ‘‘anokronistik bir olgu’’ haline geldi. Geçen çarşamba günü ‘‘kalıcı ateşkes’’ ilan eden örgüt, son üç yıldır hiçbir terör eylemine imza atmamıştı. Çocuklarda ve Gençlerde Çoklu Zekâ Kuramı İ. GÜRŞEN KAFKAS Eğitimci YazarEğitim Danış. Genç nüfusumuzun çokluğuyla dinamik bir ülkeyiz. Gençlerimizi eğitmek, yarınlara hazırlamak ve üretken olmaları için yeterli kaynaklara gereksinim vardır. Ulusal gelişmemiz gençlerin yaratıcı zekâ ve fikirleriyle olacaktır. Onların eğitiminde, yenileşme ve gelişmesinde ‘‘toplam kalite yönetimi’’ uygulanmalıdır. Sorumluluğu paylaşmayı, gelişim planını oluşturmayı, öğretim stratejilerini ve bağımsız çalışma güdüsünü kavramayı bilmelidirler. Onlar, problemlerin parçası olma yerine, çözümün parçası olma, zekâlarını nasıl kullanacaklarını, nasıl fark yaratacaklarını bilmelidirler. Kariyer olanaklarını değerlendiren ve bilinç gelişimini edinmiş gençlik ideal gençliktir. İnsanlar, katılımla edindiklerini, etkileşimle geliştirerek yeni değerler yaratırlar. Bu yaratıcılıkta ve yaşantıda davranışlarıyla kalıcı izler bırakırlar. Eğitim bilimcilerin tartışmalarında, eğitimde değişimi, gelişimi, yenileşmeyi, bilgiyi, elektronik devrimi, yeni yöntemleri irdelemenin arayışı içindedirler. Okulöncesi, anaokul, örgün ve yaygın eğitim kurumlarında çağın gereği olan eğitimde yenileşme ve gelişme detaylanarak tartışılmaktadır. Tüm arayışlar, nasıl bir eğitim olmalı, uygulama ve başarı çıtasını nasıl yükseltme içindir. Amaç; yarınlara iyi bir gençlik hazırlamaktır. Toplam kalite yönetiminde de ana ilke çocuğun ve gencin kendisidir. Onlara verilen eğitim, toplumsal bir etkinlik olup davranış ve tutumlarını geliştirecek ve olumsuzlukları azaltacaktır. Bireyin gelişmesi ve eşgüdümle hazırlanacağı ortam eğitimin bir parçasıdır. Çocukların ve gençlerin gelişmesinde zekâ zirveye taşınmalarında önemli tetikleyici unsurdur. Bireylerin gelişmesinde zekâsının, çekirdek ailenin, çevrenin, yaşadığı sosyal ortamın da önemli yeri vardır. Yani, her çocuğun büyüme, gelişme ve başarısında ‘‘bir ilerleme öyküsü vardır.’’ Bireyler sürekli öğrenme çabası içindedirler. Öğrenmenin gerçekleşmesi, olayların, edinimlerin ve bilginin davranışa dönüşümü gereklidir. Öğrenmenin özünde bireyin ve toplumun gereksinimleri yer alır. Eğitim bilimciler, öğrenmenin oluşma şekline, koşullarına, kalıcılığına ve benzeri tüm sorulara yanıt aramaktadırlar. Amaç, ‘‘öğrenme kuramlarının’’ nitelik ve niceliğine ulaşmaktır. 21. yy’da, çağdaş eğitim yaklaşımına ulaşmada tüm dünya devletlerince ‘‘çoklu zekâ’’ kuramının ışığında yeni düzenlemelere gidilmektedir. Bireysel farklılıklara saygılı, öğrenci merkezli bir öğrenme tipi kurulmaya çalışılıyor. Bu amaçla, Harvard Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haward Gordner’in yazdığı ‘‘zihinsel çerçeveleri çoklu zekâ kuramı’’ çoklu zekâ teorisini ortaya koyuyor. Bu teori eğitimin bazı evrensel sorunlarını yepyeni çözüm ve yaklaşımlarla ortaya koyduğu için benimsenmiştir. Teoriye göre: a) Kalıtımla getirilen zekâ iyileştirilebilir. b) Zekâ, üründe, performansta veya problem çözmede sayısal değerde hesaplanamaz. c) Zekâ çoğuldur ve birçok amaçla sergilenebilir. d) Dilsel, mantıksal, müziksel, bedensel, sosyal uyum, içsel ve doğa içerikli zekâlar diğerlerine oranla bağımsız işlevdedirler. Birbirlerinden bağımsız olan bu zekâ tipleri uyumlu bir biçimde sonuca ulaşırlar. e) Zekâ, gerçek yaşamdan soyutlanamaz. f) Zekâ, gencin ve çocukların edinilen gizli güçlerini ve doğal potansiyellerini kavramak ve başarmak amaçlı uygulanabilir. Bugünkü geleneksel eğitim sisteminde Gardner’in tanımladığı zekâ tiplerinden birkaçı kullanılabiliyor. Edebiyat, fen veya matematikten başarısız bir öğrencinin sanatsal ya da yetenek ağırlıklı alanda üstün başarısı bu sistemde göz ardı ediliyor. Sanatta ve yeteneğe dayalı üretici başarılarda üstün görülen bireyler körelip gidiyor. Birey, güvensiz ve ümitsiz arayışlara itiliyor. Son zamanlarda Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun çoklu zekâ kuramını ilk ve ortöğretim okullarında yaşama geçirme, yeni yaklaşımlarla, zekâ tiplerine yönelik etkinlikleri aktif düzeye getirme uğraşı içinde olduğu gözlenmektedir. Zekâ türlerine yönelik temel etkinliklerde seçkinci önerileri şöyle sıralayabiliriz: a) Dilsel zekâ: Okuma, anlatma, dinleme, sembolleştirme, tartışma, rapor yazma, gazete ve dergi hazırlama; öykü, şiir, roman yazma, slogan, bulmaca bulma vb... konular. b) Bedensel zekâ: Beden dili, pandomim, rol yapma, dans, röportaj, deney, uygulama, konuşmasız anlatım, yüz ve göz mimikleri vb... c) İçsel zekâ: Yaratıcı, üretici çalışmalar, yorumlama, amaç belirleme, sorunları sıralama vb... d) Doğa zekâsı: İşlenen tüm konuları doğa ile örtüştürmek, doğal nesnelerin ayrışımı, yaprak, kelebek, taş, para koleksiyonları; hayvan, bitki, flora incelemeleri, raporları, secleri, meteorolojik incelemeler, e) Kişiler arası zekâ: Grup çalışması, yorumlama, amaç saptama, grup projeleri, çatışma çözümleme, etkin dinleme, sosyal sorunları irdeleme. f) Mantıksal zekâ: Benzerlikleri ve karşıtları bulma, ana ilkeleri bulma; neden, niçin, sonuç bulma, olasılıkları bulma, olayları formüle etmek, denklem kurmak, sınıflandırmak, analiz/sentez etmek, soruları ve yanıtları hazırlamak. g) Uzamsal zekâ: Şekil, tablo oluşturma, kâğıt, duvar, çizme boyama, maket yapma, harita, kroki çizme, poster hazırlama, gözlem yapma, zihinde canlandırma, uzunluk, uzaklık, yakınlık tahminleri. h) Müziksel zekâ: Beste, müzik, sunu hazırlama, güfte, beste seçkinliği, cıngıl düzenleme, ses, armoni ve nefes çalışmalarını önde tutma gibi kuramlar. Toplumsal bir etkinlik olan eğitime çocuk yaşlarda başlamakla daha olumlu başarı sağlanacaktır. Birleşmiş Milletler’in hazırladığı ‘‘Çocuk Hakları Sözleşmesi’’ 191 ülkede kabul edilmiştir. Türkiye bu sözleşmeyi 1990’da imzaladı. 54 maddeden oluşan çocuk hakları sözleşmesinde, çocuğun kişiliğinin tam ve uyumlu olarak gelişebilmesi için sevgi, anlayış ve esenlik içindeki bir aile ortamında yetişmesi gerektiği benimsenmiştir.Bireylerde var olan zekâ tiplerinin ve kuramlarının işlerliği, uygulanırlığı, bulunduğu, eğitildiği ve yetiştirildiği ortamla doğru orantılıdır. Çocuklarına ve gençlerine sahip çıkmayan toplumların gelecekten bir şey beklemeye hakları yoktur. Geleceğimizin ışık saçan çiçekleri çocuklarımızdır. Bütün ümidimiz onlardadır. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr İspanya’da ‘bekle gör’ havası Dolayısıyla gelinen nokta artık ‘‘terörün sonu’’ olarak algılanabilir. Bu, demokrasi adına başlı başına zafer. Ancak ‘‘Bask sorununun sonunun geldiğini’’ söylemek mümkün değil. Teröristler siyaset sahnesinden çıksa da, ayrılıkçılar sahneyi bırakmış değil ve ‘‘Bask halkının kendi kaderini kendi tayin etme’’ düşünden vazgeçmiş değiller. Bu uğurda şimdi bir ‘‘referandum’’ yapılmasını istiyorlar. ‘‘ETA’’nın deklare ettiği ‘‘kalıcı ateşkes’’ doğrudan doğruya buna gönderme yapıyor: ‘‘Bask ülkesindeki demokratik sürecin sonuçlarının, hiçbir sınırlama getirilmeksizin tanınmasını’’ talep eden deklarasyon; ‘‘Bask yurttaşlarının söz konusu süreç sonunda geleceklerine karar verme yetkisine sahip olmalarını’’ istiyor. Bu işte bir ‘‘referandum’’ anlamına geliyor. Mevcut İspanyol anayasası ise böyle bir referanduma geçit vermiyor. ‘‘Kalıcı ateşkes deklarasyonunun’’ İspanya’da sevinçle karışık limoni etki yaratması bu yüzden. İspanyol yayın organları deklarasyona ‘‘temkinle’’ yaklaşıyor. Merkez sağ muhalefetin yayın organı olan ‘‘El Mundo’’ gazetesi, ateşkes ilanındaki ifadeleri ‘‘kaygı verici’’ bulurken; Zapatero hükümetine yakın görüşleriyle tanınan ‘‘El Pais’’, ‘‘ihtiyatla karşılanması gereken bir fırsat penceresinden’’ söz ediyor. Medyaya genel olarak bir ‘‘bekle gör’’ havası hâkim. Gözler şimdi Zapatero hükümetine çevrilmiş durumda. İktidara geldiği iki yıl içinde Irak’tan asker çekmek ve homoseksüel evlilikleri yasallaştırmak dahilbirbiri ardına gelen devrimci hamlelere imza atan Zapatero ne yapacak? ‘‘Bask sorununa kalıcı çözüm’’ için siyasi müzakereye oturacak mı? Konuyu nasıl ele alacak? Devamı pazartesiye... ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 25 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Karında su 1 birikmesi nedeniyle olan 2 ve şişmeyle 3 beliren hastalık. 2/ Şöhret... 4 Marmaris ilçe 5 sinde, doğal 6 güzelliğiyle a7 nınmış bir koy. 3/ Fransa’da bir 8 kent... Rıhtım, 9 iskele gibi yer1 2 3 4 5 6 7 8 9 lere yanaşmış gemilere girip çıkmak için 1 K I R K P A R E D Ü konulan köprü. 4/ Ka 2 A R A R O T ra batmamak için aya 3 N A M A Z M E Y İ K ON A E ğa takılan bir çeşit ör 4 G L A R A gülü ayaklık... Büyük 5 A R Z MO Z O L E demiryolu durağı. 5/ 6 L İ MA R J İ N A L Selçuklularda şehza 7 de eğitmeni. 6/ İnci 8 S E K İ R R E Aral’ın bir romanı... 9 A L I Ç E D AM Şeker üretiminde billurlaşan şeker alındıktan sonra kalan posa. 7/ Salgın hastalık. 8/ Kars’ın doğusundaki ünlü ören yeri... Haysiyet. 9/ Keten ve yünden dokunan bir tür kumaş... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bazı mantarların yol açtığı yaygın bir bitki hastalığı. 2/ Ordu’nun bir ilçesi... İnce ve düzgün dokunmuş pamuklu kumaş. 3/ Yumurta biçimli ve sekiz delikli bir tür flüt. 4/ Tanrı bağışlamasından yoksun kalma... Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası. 5/ İlaç... Mektup. 6/ ABD’de yayımlanan dünyanın en ünlü mizah dergilerinden biri... Bir sesin yarım ton kalınlaştırılacağını gösteren müzik işareti. 7/ Kırmızı mercimekle yapılan bir tür çorba. 8/ Japonya’da bir kent... Akıl. 9/ ‘‘İhsan Oktay ’’: Yazarımız... Hızlı. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle