12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 MART 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER Üsküdar ve Kadıköy’deki arkeolojik kazılar dışında yapılan çalışmalarda dini bir yapı ve sarnıç bulundu YASA HAZIRLANIYOR 7 İstanbul açık hava müzesi ÖZLEM GÜVEMLİ armaray Projesi için Üsküdar’da yürüM tülen arkeolojik kazı çalışmaları bittikten sonra altyapı sisteminin döşenmesi için yapılan kazı sırasında yarım daire şeklinde dini bir yapıya rastlandı. Kadıköy Ayrılık Çeşme’de de projede çalışacak araçlar için tünel açılırken Bizans dönemine ait sarnıç kalıntıları bulundu. İstanbul’da yürütülen arkeolojik kazılarda önemli buluntulara ulaşılırken projeye yardımcı olması için yapılan diğer çalışmalarda da tarihi kalıntılara rastlanıyor. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Dr. İsmail Karamut, Üsküdar Meydanı’nda 16 Haziran 2004’te başlayan çalışmaların büyük oranda tamamlandığını, sonradan doldurulan bir koy olan meydanda geç Osmanlı dönemine ait arasta (çarşı) ve tabakhane kalıntılarına rastlandığını anlattı. Rumi Mehmet Paşa Vakfı’na ait olan bu 50 dükkânlık arastanın 1956’da imar çalışmaları sırasında yıkıldığını anımsatan Karamut, kurul kararı ile buluntuların kaldırıldığını söyledi. Söz konusu alanda eksi 7 metreye kadar inildiğini dile getiren Karamut, bölgede 193233 yıllarından kalma, Tekel’e ait tütün depolarının betonarme duvar kalıntıları, 400 kadar taşınabilir kültür varlığı bulunduğunu anlattı. YEDİ METREYE İNİLDİ Karamut, ‘‘Bulduğumuz, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait cam şişeler, sikkeler, metal objeler, pişmiş toprak kaplar müzeye getirildi. Bu kalıntılar bazı işlemlerden geçirildikten sonra istasyonun içinde sergilenecek’’ dedi. Karamut, arkelojik buluntular kurul kararı ile kaldırıldıktan sonra Üsküdar Meydanı’ndan geçen altyapı sisteminin taşınacağı bölgede kazı yapmalarının istendiğini söyledi. OYDA DEĞİL KARA BÖLGESİNDE Proje dışında gerçekleştirilen bu kazılar sırasında ‘‘apsidal’’ denilen yarım daire şeklinde bir dini yapının temel kalıntılarına rastlandığını dile getiren Karamut, ‘‘Çalışmalarımızı orada yoğunlaştırıyoruz. Apsidal yapı koyun için K de değil, kara bölgesinde bulundu. Bizans dönemine ait şapel veya kilise olabilir. Şehitlik de olabilir. Kesin bir şey söyleyemeyiz. Çalışmalar devam ediyor’’ diye konuştu. Karamut, Kadıköy Ayrılık Çeşme’de kazı makinelerinin gireceği yer için 400 metrekarelik bir alanda çalışma yaptıklarını ifade ederek burada Bizans dönemine ait sarnıç kalıntıları bulduklarını söyledi. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun üniversiteden alınan rapor doğrultusunda, sarnıcın dilimler halinde sökülüp kaldırılmasına karar verdiğini kaydeden Karamut, ‘‘Buradaki çalışma bitince sarnıç yerine oturtulacak. O güne dek sarnıç kalıntıları, DLH’nin Harem’deki yerinde korunacak’’ dedi. Türkiye’nin su reçetesi açıklandı İstanbul Haber Servisi ‘‘Türkiye’nin Çevre ve Tarım İttifakı’’nca (ABce) hazırlanan raporda, Türkiye’de ‘‘Su Çerçeve Yasası’’ bulunmadığına dikkat çekilerek suyun kullanımıyla ilgili çalışmaların çelişkiler içerdiği, bu çelişkilerin, su kaynaklarının verimsiz kullanımı nedeniyle Türkiye’nin geleceğini tehlikeye sokacak kadar ciddi boyutta olduğu vurgulandı. Buğday Derneği, ÇEKÜL Vakfı, Doğa Derneği ve TEMA Vakfı; AB müzakerelerinin tarım ve çevre başlıklarını izlemek, değerlendirmek ve öneriler geliştirmek amacıyla ulusal bir ittifak oluşturdu. ABce adı verilen ortak girişim ilk çalışmasını Türkiye’nin su politikası hakkında yaptı. Hazırlanan ‘‘Türkiye’nin Su Reçetesi’’ adlı rapor 22 öneriden oluştu. Raporda temel olarak bütüncül bir su politikasının ve suyun yönetimiyle ilgili temel ilke ve yöntemlerin çerçevesini belirleyen bir ‘‘Su Çerçeve Yasası’’nın ilgili sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin katılımı ile hazırlanması ve en geç 2007 sonuna kadar yürürlüğe girmesi hedefleniyor. ? AB Su Çerçeve Yönetmeliği’nin ulusal mevzuatımızla uyumlaştırılması sürecinde ilgili sivil toplum kuruluşlarının etkin katılımı sağlanmalıdır. ? DSİ’nin bugüne dek tamamladığı projeler çevresel ve ekonomik açıdan değerlendirilerek yapılan hataların yinelenmesi engellenmelidir. ? DSİ’nin tüm projeleri çevresel açıdan bir bütün olarak değerlendirilmeli ve farklı havzaların su kaynakları üzerindeki etkileri kümülatif olarak ölçülmelidir. ? Su kullanımına dayalı farklı ölçekteki projelerin her biri çevresel, toplumsal, ekonomik etkileri bakımından yeniden değerlendirilmelidir. ? Uluslararası sular konusunun multidisipliner bir yöntemle hazırlanan bilimsel verilere dayanarak ilgili kamu kuruluşlarının ve ulusal sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla tartışılması gerekmektedir. ? Sulama faaliyetlerinde yüzey sulama yöntemleri yerine su kullanımının daha verimli olduğu basınçlı sulama yöntemleri desteklenmelidir. ? Türkiye’nin enerji politikası oluşturulurken enerji arzı yerine talebin yönetilmesi dikkate alınmalıdır. ? Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nin tüm hükümleri uygulanmalıdır. ULUSAL BİR İTTİFAK uş Araştırmaları Derneği Genel Koordinatörü Osman Erdem, K Türkiye’de son elli yılda 1 milyon 300 bin hektar sulak alanın kaybedildiğini söyledi. Pek çok canlıya ev sahipliği yapan sulak alanların çoğunun durumu, yanlış politikalar ve uygulamalar nedeniyle ya kötüleşti ya da tamamen yok oldu. ÖNERİLERDEN BAZILARI Üç Van Gölü’nü kuruttuk ANAYASA MAHKEMESİ Türkiye’nin su zengini olmadığını vurgulayan uzmanlar, bir zamanların sulak alan zengini Orta Anadolu’da bu alanların neredeyse tümüyle kuruduğunu söylüyor ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Kuş Araştırmaları Derneği Genel Koordinatörü Osman Erdem, Türkiye’de son elli yılda 1 milyon 300 bin hektar sulak alanın kaybedildiğine dikkat çekerek, ‘‘Üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan artık yok. Ülkemizi gelecekte zor günler bekliyor’’ dedi. ‘‘Dünya Su Günü’’ için yaptığı açıklamada Türkiye’nin su zengini bir ülke olmadığının altını çizen Erdem, kişi başına düşen 1300 metreküp su miktarı ile uluslararası ölçütlere göre su sıkıntısı çekenler arasında değerlendirildiğini kaydetti. Yanlış politikalar ve uygulamalar nedeniyle akarsularımızın, yeraltı sularımızın ve göllerimizin durumunun kötüleştiğini ve bazılarının kullanılamaz hale geldiğini vurgulayan Erdem, yeraltı sularımızın Orta Anadolu’da son 15 yılda aşırı kullanım nedeniyle 1718 metre düştüğünü söyledi. Erdem ‘‘Üç Van Gölü büyüklüğünde sulak alan yitirdik. Kısıtlı yağışlara rağmen bir zamanlar sulak alanlar bakımından Türkiye’nin en zengin yörelerinden olan Orta Anadolu’da neredeyse bütün sulak alanlar kurudu. Suğla Gölü (16 bin 500 ha.), Samsam Gölü (830 ha.), Tersakan Gölü (6 bin 400 ha.), Yarma Bataklığı (10 bin ha.), Arap Çayırı (20 bin ha.), Hotamış Sazlığı (16 bin 500 ha), Eşmekaya Sazlıkları (11 bin 250 ha.), Karapınar Ovası (15 bin 200 ha.) gibi sadece Konya Ovası’nda kaybettiklerimiz toplam 115 bin 180 ha. Ya kaybetmek üzere olduklarımız! Ülkemizin tuz deposu Tuz Gölü, en büyük tatlı su gölü Beyşehir ve Eber, Akşehir ve daha birçoğu. Ya kurutuyoruz, ya kirleterek kullanılmaz hale getiriyoruz’’ diye konuştu. Çevre ve Tüketiciyi Koruma Derneği Yumurtalık Lagünleri Yönetim Planı Proje Asistanı Elife Danışoğlu da, Akyatan, Yumurtalık ve Tuzla gibi önemli lagünlerin su rejiminin bozulması, kirlenme, erozyon, kumulların tarım alanlarına dönüştürülmesi, yanlış ve aşırı avlanma gibi nedenlerle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu anımsattı. Gecekondu affına iptal ? CHP’nin açtığı davayı sonuçlandıran Anayasa Mahkemesi, 12 Ekim 2004’ten önce inşaat ruhsatı alınmış olan ancak kullanma izni verilmeyen konutlara yol, elektrik, su, telefon, kanalizasyon ve doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinin götürülmesini öngören hükmü iptal etti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, 2006 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun, 12 Ekim 2004’ten önceki gecekondulara, kullanma izni alınıncaya kadar geçici olarak su ve elektrik bağlanabileceğini öngören hükmünün da aralarında bulunduğu bazı maddelerini iptal etti. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, CHP’nin, 2006 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle açtığı davanın esastan sonuçlandırıldığını bildirdi. Kılıç’ın verdiği bilgiye göre Anayasa Mahkemesi’nin iptaline karar verdiği maddeler arasında, 12 Ekim 2004’ten önce inşaat ruhsatı alınmış olan ancak kullanma izni verilmeyen konutlara yol, elektrik, su, telefon, kanalizasyon ve doğalgaz gibi altyapı hizmetlerinin götürülmesi de bulunuyor. SUYUN YARISI ONLARIN SADECE KÂR AMACI GÜDÜLÜYOR Çiftçilik kaynakları tehdit ediyor Çeviri Servisi Çiftçilik dünyanın temiz su kaynaklarını en çok tehdit eden unsurların başında geliyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan ve Meksika’da düzenlenen 4’üncü Dünya Su Forumu’nda sunulan raporda çeşitli kaynaklardan elde edilen suyun üçte ikisinin çiftçiler tarafından kullanıldığı vurgulanıyor. Artan dünya nüfusu nedeniyle su kullanımının artmasının dışında ilaçlama ve gübreleme yöntemleri de içme suyu miktarını azaltan ve kirleten unsurlar arasında. NLEM ALINMASI ŞART BBC’nin internetteki sitesinde yayımlanan habere göre ‘‘Uluslararası Suların Karşısındaki Engeller’’ adlı rapor 1500 araştırmacının verilerini içeriyor. Raporda ilaçlama, gübreleme ve fazla su kullanımı konularında önlem alınamadığı takdirde gelecekte çok daha büyük sorunlar yaşanacağına dikkat çekiliyor. Temiz su kaynaklarının korunamamasının nehir yataklarının azalmasına, temiz su olmadan yetişmesi olanaksız bitkisel gıdaların azalmasına ve hatta insanların besin kaynağı bazı hayvan türlerinin nesillerinin tükenmesine neden olacak. ENİ SU KAYNAKLARI ARAYIŞI UNEP yetkilileri bu nedenle yeni su kaynaklarının bulunması için çalışmalara hız kazandırılması ve finansal kaynak sağlanması gerektiğini, var olanların da koruma altına alınması için çağrı yapıyorlar. Onların çağrısı dünyada temiz içme suyu olmadan yaşayan 1 milyar insanın büyük bölümünün Afrika’da olduğuna dikkat çeken Afrika Kalkınma Bankası’nın forumda yaptığı yeni kaynak arayışı çağrısıyla örtüşüyor. Özelleştirmek doğru değil... Çeviri Servisi Dünya Kalkınma Hareketi tarafından hazırlanan rapor, içme suyu ve arıtımını sağlamaya yönelik hizmetlerin özelleştirilmesinin yanlış olduğuna işaret ediyor. Ve, ‘‘özel sektörün’’ değil ‘‘devletlerin’’ yurttaşlarının su ihtiyacını karşılamak için hizmet vermesi gerektiğini savunuyor. BBC’nin internetteki sitesinde yayımlanan haberine göre, 22 Mart Dünya Su Günü arifesinde yayımlanan raporda, özel şirketlerin sadece kâr edebilecekleri yerlerde yatırım yaptıklarına dikkat çekiliyor. Uzmanlar bu saptamaların, 30’u aşkın sivil toplum örgütünden oluşan Sürdürülebilir Kalkınma Ağı’nın geçen hafta yayımladığı, özel sektörün su hizmetlerini iyileştirdiğine ilişkin savıyla çeliştiğine işaret ediyor. Dünya Kalkınma Hareketi’nin direktörü Peter Hardstaff, özel sektörün söz verdiği yatırımı yapmadığını vurguluyor. ÜVENİLİR DEĞİLLER’ Hardstaff şöyle devam ediyor: ‘‘Su hizmetleri konusunda en çok yatırım yapılması gereken yerler Afrika ve Güney Asya. Raporu hazırlarken yaptığımız araştırmalar özel sektörün yaptığı yatırımın yüzde 1’inden azının bu bölgelerde yapıldığını gösteriyor. Yani özel sektör en çok ihtiyaç olan yere el uzatmıyor, çünkü kâr etme amacı güdüyor.’’ Rapora Uluslararası Kamu Hizmetleri Örgütü yetkilisi David Boys’dan destek geliyor. Boys özel sektörün su ve su arıtımı gibi önemli hizmetleri yürütmek için güvenilir olmadığını savunuyor. Ö SSK TAŞINMAZLARI... Mahkeme, yasanın, SSK’nin mülkiyetindeki taşınmazların Hazine’ye tescil ve ilgili bakanlıklara tahsisini öngören hükmünü de iptal etti ve yürürlüğünü durdurdu. Sağlık Bakanlığı ve üniversitelere bağlı hastanelerin döner sermaye gelirlerini oluşturan ilaç, kan ve kan bileşenleri ile tıbbi sarf malzemesi hasılatının yüzde 5’inin genel bütçeye aktarılacağına ilişkin hüküm de anayasaya aykırı bulundu. Yüksek Mahkeme, öğretim üyeleri dışındaki öğretim elemanlarının, KPSS sonuçlarına göre yapılacak atamalar hariç, göreve başladıkları yükseköğretim kurumunda en az 3 yıl çalışmadıkça 657 sayılı yasaya tabi kadrolara naklen atanamayacaklarına ilişkin hükmü de iptal etti. Düzenlemenin yürürlüğü de durduruldu. ‘G Y Oynadıkları suyu içiyorlar ganda’nın kuzeyindeki Lira’da U bir çocuk derede oynuyor. O ve onun gibi ailelerinin evlerinde içme suyu bulunmayan milyonlarca çocuk dere, su birikintisi veya başka kaynaklardaki sularda oynamakla kalmıyor aynı zamanda o suları içiyorlar. Ve, dolayısıyla çoğu, her gün suyun temiz olmamasından kaynaklanan ishal ve benzeri hastalıkların kurbanı olan 4 bin 500 çocukla aynı kaderi paylaşıyor. (REUTERS) CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle