13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MART 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 9 İşadamı Sudi Topal, işadamlarının memleketlerine katkı için bir araya gelmesinin şehrin kaderini değiştirdiği görüşünde Kastamonu göçle savaşıyor LEYLA TAVŞANOĞLU Sudi Topal, İnebolu Gemiciler Köyü doğumlu, Kastamonulu bir işadamı. Sülaleden gemici bir aileden geliyor. Maçka Sanat Okulu’nu bitirdikten sonra kendini iş âleminde bulmuş. Eski milli boksörlerden. Türkiye Boks Federasyonu Başkanvekilliği görevini de sürdürüyor. Bugün Bayer ilaçlarının Türkiye dağıtımını yapıyor. Sürekli dernekçilik ve vakıfçılıkla ilgileniyor. Yıllar önce Kastamonu Holding’i, Kastamonu Vakfı’nı kurmuş. İkisinin de başkanı. Memleketine ne gerekirse yapmaya çalışıyor. Siz, Kastamonu Holding’i ne amaçla kurdunuz? TOPAL Bir kere bizim doğup büyüdüğümüz topraklar Kastamonu’da. Ama koşullar İstanbul’a nakletmemizi gerektirdi. Burada büyük mücadelelerle iş sahibi olduk. O arada İstanbul’a göç etmiş Kastamonulularla birlikte cemiyetler kurduk, bir araya geldik. Cemiyet kurmak, bir araya gelmek iyi güzel de doğup büyüdüğümüz yerler için bir şeyler yapmamız gerektiğini düşündük. Zaten Kastamonu kökenli bir grup işadamı bundan 35 yıl önce İstanbul Dudullu’da Türkiye’nin en büyük sanayi sitesi olan İMES Sanayi Sitesi’ni kurmuştuk. Bu sanayi sitesinde birleşmemiz, bizim için itici güç oldu. Bir de bizim Kastamonulular Cemiyeti’nin İstanbul’da her ilçede şubelerini kurmuştuk. Bu birlik ve beraberliğimizin ürünü olarak Kastamonu Holding ortaya çıktı. ‘ABD kalkınmasını model aldık’ ? Kastamonu Holding ve Kastamonu Vakfı’nın kurucularından Sudi Topal, doğduğu yere bir şeyler yapmak için çaba gösteren bir işadamı. Kastamonu’nun en büyük sorununun işsizlik nedeniyle yaşanan göç olduğunu belirten Topal, işadamlarının yaptıkları yatırımlarla bunun önünün kesileceğini belirtiyor. Topal’a göre Kastamonu ekonomisi en fazla iki yıl içinde patlama yapacak. milletvekillerimizle de bir araya geldik. Öncelikle Kastamonu’nun acil ihtiyaçlarını saptadık. Her şeyden önemlisi de Kastamonu’ya yatırım götürmenin gerekliliğiydi. TOBB’la, İSO’yla, İTO’yla temas kurduk. Onların hepsini Kastamonu’ya davet ettik ve getirdik. Onlara kenti, kentin ihtiyaçlarını anlattık. Kastamonu’nun bu ülkenin bir parçası olOradaki işyerlerinin hepsini İstanbul’daki sanayicilerimiz aldı. Geçen yıl bizim işadamlarımız Kastamonu’ya 10 tane okul yaptılar. Yeni Valimiz Mustafa Kara’nın da bu çalışmalarda büyük katkısı oldu. Son derece dürüst, idealist bir kişidir. İnanın, Kastamonu ekonomisi bir, bilemediniz iki yıl içinde bir patlama yapacak. Turizmiyle, tarihiyle, kültür Başlangıçta jandarma askeri eğitim birliğinin Kastamonu’ya gelebilmesi için bizden arazi istediler. ‘‘Altyapısını da yaparsanız geliriz’’ dediler. Ben askerin Kastamonu’ya gelmesini çok istiyordum. Hatta kendisi de Kastamonulu olan emekli Orgeneral Atilla Ateş’e, Kara Kuvvetleri Komutanı’yken başvurmuştum. ‘‘Ben de çok isterim, ama Kara Kuvvetleri olarak Galiba siz ABD’nin nasıl süper devlet olduğu modelinden esinlenerek mikro düzeyde bu holding fikrini geliştirdiniz... TOPAL Evet, öyle oldu. Ayrıca dünyada kalkınan devletlerin nasıl öylesine kalkınabildiklerini de inceledik. İşadamı olmamız sayesinde sürekli yurtdışına çıkma olanağı doğuyordu. ABD’nin, bundan 200 yıl önce 180 kişiyle kurduğu bir holding sayesinde bugünlere geldiğini gördük. Böyle bir holding modelini Türkiye’nin bir bölgesine uyarladığımızda o bölgeye büyük yararlar getireceğini düşündük. Böylece 500 ortaklı Kastamonu Holding doğdu. Bu holdingin hedefleri çok büyüktü. Bir kere Kastamonu çok göç vermişti. Köylerinin bir kısmında neredeyse nüfus kalmamıştı. İstanbul’a 1.5 milyon Kastamonulu yığılmıştı. Holdingle birlikte göçü geri döndürebileceğimizi de düşündük. Üstelik Boynerler gibi, Mehmet ve Nuri Çolakoğlu gibi İstanbul’da pek çok zengin iş insanlarımız var. Bu zengin iş insanlarını bir araya getirdik. Ayrıca Sudi Topal, eski milli boksörlerden. Türkiye Boks Federasyonu Başkanvekilliği görevini de sürdürüyor. Bugün Bayer ilaçlarının Türkiye dağıtımını yapıyor. Sürekli dernekçilik ve vakıfçılıkla ilgileniyor. duğunu onlara hatırlattık. Peki, onlar ne yaptı? TOPAL Çok mutlu oldular. Daha önce Kastamonu’ya gitmemiş oldukları için hayıflandıklarını söylediler. Yakından biliyorsunuz. Kastamonu’nun doğal güzellikleri bambaşkadır. Bir kere Türkiye’nin ormanlık alana en çok sahip olan ilidir. Yüzde 70’i ormanlıktır. ‘36 fabrika kuruluyor’ Demek ki Kastamonu ormanlarını hâlâ yağmalayamadılar... TOPAL Hâlâ yağmalanmadı. Götürdüğümüz iş insanları arasında Kastamonu’ya yatırım yapan çok insan oldu. Şu anda Kastamonu Holding ortaklarımızın 36’sı kente fabrika kuruyor. Organize Sanayi Bölgesi kurduk. mirasıyla Kastamonu patlaması yaşayacağımıza size söz veriyorum. Nasrullah Meydanı’nda tarihi yapıların olduğu yöreyi trafiğe kapatacağız. Oradaki binaların onarımları için hepsinin ihaleleri yapıldı. Hanlar, oteller inşa ediliyor. Belediye Başkanımız da iyi bir insan. Kastamonu için var gücüyle çalışıyor. Kastamonu Holding olarak Et Balık Kurumu Tesisi ve Orman Entegre Tesisleri’ni satın almış, ama bunları daha sonra Silahlı Kuvvetler’e devrettiğiniz için çok eleştiri almıştınız. Bunun öyküsünü anlatır mısınız? TOPAL Biz yanlış iş yapmayız. Bizi tanımak lazımdır. Hem 500 ortağın, 2 milyonluk Kastamonulular Derneği’nin başkanı olacaksınız, hem yanlış iş yapacaksınız. İntihar edin, daha iyi... küçülüyoruz’’ demişti. Daha sonra ben Jandarma Komutanlığı’nı davet ettim. Dolayısıyla bugün 10 trilyon lira değeri olan o tesisi orduya hibe ettik. Çünkü ileride Kastamonu’ya getirisi olacağını biliyorduk. Komutanlığın gelişi Jandarma Bölge Komutanlığı’nın Kastamonu’ya gelmesi böyle mi oldu? TOPAL Aradan iki yıl geçince bu sefer Kastamonu’ya Jandarma Bölge Komutanlığı’nın getirilmesi gündeme geldi. Bu sefer, ‘‘Elimizde Et Balık Kurumu’ndan aldığımız 500 dönümlük tesis var. Bunu çalıştıramıyoruz. Buyurun, alın’’ dedik. Orası Kastamonu’nun en güzel yeri. Bugünkü değeri belki 20 trilyon lira. Ama atıl kapasite olarak öylece duruyordu. Ordudan böyle bir istek gelince Jandarma Bölge Komutanlığı’nın böylece Kastamonu’ya taşınabileceğini düşündük. Böylece o yeri Jandarma Komutanlığı’na verdik. Şimdi o konuda dedikodu ediliyor. Neden? Her şey açık ve seçik. Benim holdingi kurmaktaki amacım Kastamonu’yu kalkındırmak. Jandarma Bölge Komutanlığı’nın Kastamonu’ya gelmesi kötü mü oldu? Aksine, son derece yararlı bir iş oldu. Düşünün, Kastamonulular beni şikâyet ediyorlar. Artık insanlar doğru adama da inanmıyorlar. ‘‘Acaba bunun altında ne var’’ şüphesi içindeler. İş o noktaya gelmiş. Bir de holding olarak hayvancılık işine girmiştiniz... TOPAL Benim idealimde hayvancılık vardı. ABD’ye gittim. Oradan 2 bin inek aldım. Bu ineklerin 25’ini numune olarak getirdik. Üç ay sonra Amerikalı uzmanlar kontrol için geldi. İneklerin hallerini görünce neredeyse ağlıyorlardı. Meğer köylü ineklere bakmayı becerememiş. Yem verilmemiş. Daha neler neler... İneğe yem vermemek, insanın çocuğuna süt vermemesiyle aynı. Bir de yine holding olarak ‘‘Kastamonu’ya öyle bir köy kuralım ki yöre mimarisiyle yapalım ve bütün Türkiye’ye örnek olsun’’ dedik. Böylece 500 evlik bir proje ortaya çıktı. Şimdi oradaki sekiz evi bitirdik. Geri yanının inşaatı sürüyor. Biz bu evleri kâr amaçlı yapmıyoruz. Amaç, 500 aileyi Kastamonu’ya getirmek. Bu konuda seçici de olacağız. 500 iyi ailenin bir araya gelmesindeki gücü düşünebiliyor musunuz? Esas amacımız, ülkemize Kastamonu’dan sahip çıkmak. Birlikten güç doğuyor. Bir de Kastamonu Havalimanı projesi var. O ne aşamada? TOPAL Bu yıl ona 5 trilyon liralık bir ödenek ayrıldı. Tarifeli seferlere açılacak. Havalimanı eskiden 1400 metrekareydi. Şimdi 2500 metrekarelik oldu. Hedefimiz Rusya, Ukrayna, Türk devletlerinden turistleri kayak için Ilgaz’a çekmek. Bütün bunların dışında bölgemize iki tane, Türkiye’nin en büyük golf sahalarını yapıyoruz. Kastamonu Holding, Türkiye Golf Federasyonu ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü üçgeninde gerçekleştiriyoruz. Ortaklarımız İtalya’yla organik tarımı geliştiriyor. Bu amaçla 20 bin mürdüm eriği ağacı dikildi. Fidanlığımızda iki milyon fidanımız var. Bir de epeyce çaba harcadıktan sonra Kastamonu’ya üniversite geldi... TOPAL Bunun çalışmaları sürüyor. İzni çıktı. O da bölgemiz için son derece yararlı sonuçlar verecek. Artık verdiğimiz göçü geri döndürmenin zamanı geldi de geçiyor bile... Vakıf gibi çalışan holding Bildiğim kadarıyla sizin holding neredeyse bir vakıf gibi faaliyet gösteriyor... Evet. Çok fazla yatırıma yönelik değiliz. Vakıf holding gibi çalışıyoruz. Zaten yapısı da çok fazla yatırıma dönük olmaya elverişli değil. Şunu da anlatmam lazım: 500 ortaklı bir kuruluşta, herkesin işi gücü olduğu için beşon kişinin özverili çalışmalarıyla işler yürüyor. İyi de holding para kazanmıyor mu? Biz istiyoruz ki biz yatırım yapalım, ortaklarımız kazansın. Bunun sorumluluğu da onlara ait olsun. Zaten başlangıçtaki amacımız da buydu. Ama orada başka bir şey yaptık. Ilgaz Dağı’nda Türkiye’nin en büyük kayak merkezi projesini geliştirdik. O merkezde 32 km. uzunluğunda kayak pisti, 500 yataklı otel, 4 bin 800 devre mülk tatil sitemiz var. Pistlerin izni alındı. İhale de yapıldı. Bu kayak merkezine, bittiği zaman kış olimpiyatlarını da getirebileceğiz. Proje ne zaman hazırlandı? Altıyedi yıl önce geliştirdik, ama ne yazık ki izinler daha yeni alındı. Ama biz yılmıyoruz. Mücadelemiz devam ediyor. Hedefimiz orada 40 bin devre mülklük tatil sitesi yapmak. 40 bin devre mülklük tatil sitesi yılda 40 bin ailenin Kastamonu’ya gelmesi anlamına gelir. Tabii ki bu aileler kente para da bırakıyorlar. Bu da bir sektör. İnsanlar devre mülk tatil sistemini bilmiyorlar. Biz, 4 bin 800 otellik sistemin içindeyiz. İlk 10’a girdik. İlle Kastamonu’da tatil yapmak diye bir kayıt yok. Anlaşmalı ABD’deki, İtalya’daki yerlere de gidebilirsiniz. Fakat sistemi iyi çalıştırmak lazım. Bir zamanlar birileri Türkiye’de bu sistemi yapmıştı. Ama ne yazık ki iyi çalıştırılmadığı için sonu gelmedi. Ünlü tarihçi Francis Fukuyama, son kitabında Bush’un hem Irak işgalini hem de ABD dış politikasını ağır dille eleştirdi: Amerika tehdidi yanlış algıladı ÖZLEM YÜZAK ABD’nin Irak’ı işgalinin 3. yılına girildiği şu günlerde, kısaca ‘neocon’ diye bilinen yeni muhafazakârlık akımının fikir babalarından ünlü siyaset bilimcisi Francis Fukuyama, geçen hafta piyasaya çıkan son kitabında hem neoconları, hem de ABD’nin dış politikasını ağır dille eleştirdi. Irak savaşı için ileri sürelen mantığın kendisini hiçbir zaman ikna etmediğini vurgulayan Fukuyama, Bush yönetiminin en büyük tehdidin radikal İslam olduğu şeklindeki tezinin fazla abartılı olduğunu belirterek ‘‘Amerika aslında tehdidi yanlış algıladı. Ne kitle imha silahları ne de radikal İslam; en büyük tehlike Müslümanların Batı toplumları ile entegrasyonunda yaşanan sorunlar’’ diyor. 1992’de yayımlanan ‘Tarihin Sonu’ adlı kitabı ile ünlenen Japon asıllı bilim adamı Francis Fukuyama, aslında her yeni teziyle bir öncekini yalanlayan bir akademisyen kimliğine sahip. Buna karşın ABD dış politikasının oluşumunda önemli bir rol oynadığı da gerçek. Fukuyama, ge ? Neoconların politikasını eleştiren Fukuyama, bir anlamda ‘‘pardon’’ diyor. Fukuyama, Bush yönetiminin en büyük tehdidin radikal İslam olduğu şeklindeki tezinin fazla abartılı olduğunu belirterek ‘‘Amerika aslında tehdidi yanlış algıladı. Ne kitle imha silahları ne de radikal İslam; en büyük tehlike Müslümanların Batı toplumları ile entegrasyonunda yaşanan sorunlar’’ diye yazıyor. çen hafta piyasaya çıkan ‘ABD Dönüm Noktasında’ (America at the Crossroads) adlı kitabında, neocon yani yeni muhafazakâr akımının şu anda ‘‘yerlerde süründüğünü’’ belirtiyor ve ‘‘bir politik sembol ve düşünce organı olan yeni muhafazakârlık artık benim destek veremeyeceğim bir noktaya geldi’’ diyor. Johns Hopkins Üniversitesi’nde görev yapan Fukuyama, Saddam Hüseyin’e karşı bir mücadele başlatılması gerektiği konusunda en fazla ısrar eden yazarların başında geliyordu. 2003 yılında ise fikrini değiştiren ve Irak’taki işgale karşı çıktığını söyleyen, geçen yıl yayımlanan ve Türkçeye ‘Devlet Kurma Yirmibirinci Yüzyılda Yönetişim ve Dünya Düzeni’ adıyla çevrilen kitabında ulus devletin rolünün önemine işaret etmişti. Fukuyama yeni kitabında, neoconların politikalarını derinlemesine irdeliyor. Büyük sosyal mühendislik projelerinde (devletin yeniden yapılandırılması gibi) genelde beklenmeyen sonuçlarla karşılaşıldığını söyleyen Fukuyama, ‘‘Irak’ın işgali tamamen gereksizdi, çünkü bugün ABD’nin karşı karşıya olduğu güncel tehdit ile hiçbir şekilde bağlantısı yok’’ diyor. ‘Sorun entegrasyonda’ dale etmek istiyorsa ABD önce Irak’ı işgal etmesi ile başlayan karışıklığı temizlemeli ve dış politikasını bütünüyle değiştirmeli.’’ ‘Neoconizm tarihin çöp sepetine atılmalı’ Fukuyama, ‘‘İslami militanların yol açtığı tehdidin kökenlerini Ortadoğu’da aramak doğru değil, çünkü söz konusu tehdit daha küçük ve çok daha parçalı. Avrupa ve Amerikan toplumlarındaki Müslümanların bu toplumlarla entegrasyonunda yaşanan sorunlar asıl önemli olan. Yoksa Arap ya da Müslüman ülkelerin demokratikleşmeleri ile ilgili bir sorun değil’’ saptamasını yapıyor ve ekliyor: ‘‘Bu gerçek tehdit ile müca Fukuyama’nın kitabını yorumlayan The Economist dergisi, Fukuyama’nın reçetesini ‘‘gerçekçi bir Wilson doktrini’’ olarak tanımlıyor. ABD’nin 28. Başkanı olan Woodrow Thomas Wilson’un modelini oluşturduğu insan hakları ile ilgili idealizm, askeri çözümlerin daha az kullanılmasını ve bunun yerine çok taraflı yöntemlerin uygulamaya konulmasını öngörüyor. Fukuyama ‘‘Her krizi doktrinimizin en dar kalıbı olan askeri müdahale yaklaşımıyla çözmeye çalışmak ABD’yi çökertti. Dış politikada artık daha gerçekçi bir çizgi izlenmesi gerekiyor. Neoconizm, tarihin tozlu raflarında, başarısız ideolojiler arasında yerini almalı. Çünkü artık benim dahi destekleyemeyeceğim bir şekil aldı’’ diyor. Bush ve yeni muhafazakârların politikalarına muhalefet edenler ise Fukuyama’nın çark ederek, bir anlamda kendini aklama gayreti ile yazdığı kitabı sert bir dille eleştiriyorlar. Örneğin www.whatkindofamerica.com ve www.globalparadigms.com adlı muhalif internet sitelerinde, ‘‘Neoconların uyguladığı politikalar yüzünden onbinlerce insanın yaşamını kaybetmesi, bir ülkenin kültürel ve sosyal değerlerinin tümüyle yerle bir olması, bir iki ‘pardon yanılmışım’ diyerekten sıyrılmakla geri gelmez..’’ vurgusu yapılıyor ve şunlar belirtiliyor: ‘‘Neoconların düşüncelerini değiştirmeleri için artık çok geç. Büyük bir zarar ve kayıp söz konusu ve bunun tamir edilmesi imkânsız. Neoconlar bu savaşla kendi ideolojilerini test ettiler ve sonuç başarısızlık oldu. Irak’ta mezhepler arasındaki çatışmalar şiddetleniyor, terörist sayısı arttı ve uluslar arasındaki düşmanlık büyüdü.’’ CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle