25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 MART 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr ERDEM BAŞÇI’NIN KARARNAMESİ YOK Herkesin dikkati Erdem Başçı ile ilgili kararnamede iken Cumhurbaşkanlığı, Erdem Başçı’nın Merkez Bankası Başkanlığı’na atanmasını öngören bir Bakanlar Kurulu karar taslağı bulunmadığını bildirince tam bir soğuk duş yaşandı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden yapılan açıklamada, ‘‘Cumhurbaşkanlığı’nda, Erdem Başçı’nın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanlığı’na atanmasını öngören bir Bakanlar Kurulu Karar Taslağı bulunmamaktadır. Durum kamuoyunun bilgisine saygı ile sunulur’’ denildi. 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN ‘KARARNAME VAR AMA İSİM VEREMEM’ Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularına şu yanıtı verdi: ‘‘Şu anda Çankaya’ya biz kararnameyi gönderdik ama kararnamenin kiminle ilgili olduğu konusunda bizden isim isterseniz, biz bu ismi vermeyiz. Çünkü biz Sayın Cumhurbaşkanı’na bunun sözünü verdik ve bunun Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından Çankaya’da açıklanmadıktan sonra bizim tarafımızdan açıklanmayacağı bilinmeli... ’’ BAŞÇİ BİLE KENDİSİNİ BEKLİYORDU Merkez Bankası Başkan Vekilliği görevine, Banka Meclisi tarafından 15 Mart 2006’da Başkan Yardımcısı Erdem Başçı seçilmiş, daha sonra hükümet kanadı dahil her yerde Başçı’nın adı üzerine süren bir tartışma süreci yaşanmıştı. 15 Mart’ta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Devlet Bakanı Ali Babacan’ı kabul etmiş, ancak yaklaşık 1 saat 15 dakika süren görüşmenin bir açıklama yapılmamıştı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan daha önce yaptığı açıklamada, Merkez Bankası başkanının isminin, Babacan tarafından Cumhurbaşkanı Sezer’e arz edileceğini söylemişti. Merkez Bankası Bağımsızlığı ve Enflasyon Hedeflemesi II Geçen haftaki Ekonomi Politik’te ‘‘enflasyon hedeflemesi’’ kavramını ele almış ve şu soruya yanıt aramaya çalışmıştım: Enflasyon hedefi rejimi altında en uygun (optimal) enflasyon oranı ne olmalıdır? Bir ülkenin büyüme, istihdam ve dış denge gibi makroekonomik hedefleri de gözetildiğinde, sadece enflasyon hedeflemesine (fiyat istikrarına) odaklanan bir merkez bankası açısından bile düşünüldüğünde, acaba şu anda neoliberal iktisat anlayışının önerdiği yüzde 34 düzeyindeki düşük enflasyon gerçekten en uygun hedef midir? Bu hedef kimin çıkarını gözetmektedir? Geçen haftaki yazımda ulaşılan sonuç, düşük düzeyli enflasyonun öncelikle finansal sermayenin çıkarını gözettiği ve aslında yüzde 812 aralığında sürdürülebilecek bir enflasyon düzeyinin reel ekonominin büyüme ve istihdam hedefleriyle daha tutarlılık gösterdiği yönünde elimizde bilimsel çalışmalar bulunduğu şeklinde idi. Dolayısıyla ‘‘bağımsız’’ bir merkez bankasının enflasyon hedeflemesi rejiminde çalışmasını kabul etsek bile, seçilen hedefin en uygun oran olup olmadığı konusunda farklı görüşlerin var olduğunu görmekteyiz. Bugünkü yazımda ise doğrudan doğruya kavramın kendisini tartışmaya açmayı arzulamaktayım. ??? Enflasyon hedeflemesi para politikası ilk olarak 1990’ların başında Yeni Zelanda Merkez Bankası tarafından uygulamaya konuldu. Politikanın temel çıkış noktası, sermaye hareketlerinin tam serbestisi altında artık merkez bankalarının geleneksel aktif para politikası uygulama olanağı kalmadığı gerçeği idi. Nitekim sermaye hareketlerinin serbestisi altında eğer merkez bankası faiz oranını düşürerek genişleyici politikalar izlemeye çalışır ise ülkeden sermaye çıkışı başgösterecek ve söz konusu politikalar başarısızlığa mahkum olacaktır. Benzer şekilde döviz kurunun da pahalılaştırılarak (yerli paranın değeri düşürülerek) izlenebilecek genişleyici ticaret politikaları gene uluslararası sermaye hareketlerince boşa çıkartılacaktır. Dolayısıyla, bu şartlar altında merkez bankaları artık tek bir görev üstlenmelidir: Enflasyon öngörülerini kamuoyu ile (‘‘piyasa aktörleriyle’’) şeffaf olarak paylaşmak ve fiyat istikrarı dışında hiçbir ekonomik değişken ile ilgilenmemek. ‘‘Güven verici’’ (‘‘kredibilite sahibi’’) merkez bankacılığı ancak bu şekilde gerçekleşecektir. Enflasyon hedeflemesi rejimini seçen ülke deneyimlerine ilişkin iktisat yazınındaki değerlendirmeler henüz yeterli sayıda olmamakla birlikte şu olgu açıkça görülmektedir: Enflasyon hedeflemesi serbest dalgalı kur rejimi ve sermaye hareketlerinin sınırsız serbestliği ile birleştirildiğinde öncelikle finans sermayesinin ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Dolayısıyla enflasyon hedeflemesi yapan merkez bankalarının piyasa aktörlerine sunmakta olduğu güven konusu her şeyden önce uluslararası finans sermayesinin güveni olmaktadır. Ancak bu noktada ekonominin diğer kesimlerinin ihtiyaçları ikinci plana itilebilmektedir. Zira seçilen enflasyon hedefi altında merkez bankaları aşırı daraltıcı politikalar izlemeye mecbur kılınmaktadır. Ayrıca merkez bankalarının ‘‘bağımsızlığı’’ kavramı ile ‘‘enflasyon hedeflemesi’’ tercihi birbirine karıştırılmaktadır. Örneğin University of Masachusetts, Amherst iktisat profesörü Gerald Epstein’e göre, enflasyonu hedeflemek ‘‘bağımsız’’ merkez bankalarının önündeki politika seçeneklerinden sadece bir tanesidir. Merkez bankaları bağımsız kalmakla birlikte enflasyon yerine başka reel değişkenleri de hedefleyebilir. Örneğin istihdam hedeflemesi veya ihracat ya da yatırım hedeflemesi gibi makro ekonomik hedefler de olası politika seçenekleri arasında düşünülmelidir. ‘‘Bağımsız’’ merkez bankaları bu işlevleri yerine getirebilmek için sermaye hareketleri ve döviz kuru rejimleri üzerine gerekli gördükleri müdahalelerde bulunmalıdırlar. Bir diğer unsur ise enflasyon hedeflemesi altında merkez bankalarının işlevinin de artık ortadan kaybolmakta olduğudur. Sözgelimi gerçekleşen enflasyon düzeyinin hedeften sapması durumunda merkez bankasının sorumluluğunun çoğunlukla sadece bir rapor yayımlamaktan ibaret olduğu görülmektedir. Hedeften sapan bir enflasyonun merkez bankasına yüklediği ‘‘sorumluluk’’ sadece kamuoyuna bir rapor ile söz konusu sapmanın ekonomik nedenlerini açıklamakla sınırlıdır. Özetle, enflasyon hedeflemesi rejimi altında merkez bankaları gerçek varlık nedenlerini kaybetmekte ve aslında uluslararası sermaye hareketlerine bağımlı hale gelmektedir. Söz konusu rejimin pratikteki uygulaması ise bu durumun açıkça tescilinden başka bir şey değildir. Hükümetin, Merkez Bankası Başkanlığı’na Albaraka Türk Genel Müdürü’nü önerdiği ileri sürüldü Gel de çık işin içinden! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Merkez Bankası Başkanlığı’na yapılacak atama bilmeceye dönüştü. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Cumhurbaşkanlığı’nda Erdem Başçı’nın Merkez Bankası Başkanlığı’na atanmasını öngören bir Bakanlar Kurulu karar taslağı bulunmadığını açıkladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise başkanlık için Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ne bir kararnamenin gittiğini belirterek ‘‘Ama kararnamenin kiminle ilgili olduğu noktasında Çankaya açıklama yapmadıktan sonra bizden bir açıklama duymayacaksınız’’ dedi. Kararnamede, Albaraka Türk Genel Müdürü Adnan Büyükdeniz’in adının ? Tüm finans dünyasının saygısını kazanan Serdengeçti yönetiminin adım adım kazandırdığı ‘‘istikrar görüntüsü’’, hükümetin yeni bir kadroyu işbaşına getirmek istemi yüzünden bir haftada riske girdi. Erdem Başçı’nın atanmasına soğuk bakan Köşk’ten ‘‘Bizde bu isimle ilgili bir kararname yok’’ açıklaması gelince işler arapsaçına döndü. yer aldığı ileri sürüldü. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek’in, Merkez Bankası Başkanlığı ile ilgili olarak önceki gün ‘‘Kararname ilgili bakan arkadaşımız tarafından Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilmiştir. Merkez Bankası Başkanı ile ilgili Sayın Cumhurbaşkanı’nın tasarrufu beklenmektedir’’ yönündeki değerlendirmesinden sonra dün sürpriz bir açıklama yaptı. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nden yapılan açıklamada, ‘‘Cumhurbaşkanlığı’nda, Erdem Başçı’nın Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanlığı’na atanmasını öngören bir Bakanlar Kurulu karar taslağı bulunmamaktadır. Durum kamuoyunun bilgisine saygı ile sunulur’’ denildi. Erdoğan ise partisinin grup toplantısının ardından Çankaya Köşkü’nün açıklamasının anımsatılması üzerine ‘‘Kararname gitti, ama kararnamenin kiminle ilgili olduğu noktasında Çankaya açıklamayı yapmadıktan sonra bizden bir açıklama duymayacaksınız. Çünkü biz Sayın Cumhurbaşkanı’na bunun sözünü verdik’’ dedi. Erdoğan, ‘‘Cumhurbaşkanlığı, Erdem Başçı olmadığını açıkladı’’ sorusuna ise yanıt vermedi. Ankara kulislerinde Merkez Bankası Başkanlığı için Cumhurbaşkanı’na, Albaraka Türk’ün genel müdürü Adnan Büyükdeniz’in kararnamesinin gönderildiği ileri sürüldü. 1958 yılın da Adana’da doğan Büyükdeniz, liseyi burslu olarak ABD’de tamamladı. 1980’de Boğaziçi Üniversitesi’nden mezun olan Büyükdeniz, 1981’de Londra Üniversitesi London School of Economics’ten ekonomi diploması aldı ve 1982’de de ekonomi dalında bilim master derecesi elde etti. TÜSİAD’daki görevlerinin ardından 1985 sonunda Albaraka Türk’e katılan Büyükdeniz, 1990’da İstanbul Üniversitesi’nde doktora çalışmasını tamamladı. Haziran 2003’te genel müdürlüğe atanan Büyükdeniz, 2005’in başında getirildiği Halk Bankası genel müdürlüğü görevini, sağlık gerekçesiyle iade etti. M ERKEZ BİLMECESİ Piyasalar tedirgin ama rahatsız değil Ekonomi Servisi Merkez Bankası başkanının kim olacağı konusundaki belirsizliğin Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamayla daha artması piyasaları tedirgin etti. Uzmanlar, Merkez Bankası Başkanlığı için şu ana kadar konuşulan isimlerin piyasada rahatsızlık yaratmadığını ancak beklentiler dışında bir ismin çıkması durumunda piyasaları etkileyebileceğini belirtiyorlar. Piyasanın dikkatle takip ettiği bir diğer konu ise sürecin uzaması. ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke’nin önceki günkü konuşmasının ardından faiz arttırım olasılığının artması tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dolara değer kazandırdı. Serbest piyasada dolar 20 YKr artışla 1.3420 YTL’ye çıktı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda ilk seansta 555 puan düşen Ulusal 100 Endeksi, MB gerginliğine karşın ikinci seansta gelen alımlarla günü 26 puan kayıpla 44 bin 399 puandan kapıttı. Faiz cephesinde ise 5 Eylül 2007 vadeli tahvilin bileşik faizi yüzde 13.85’ten yüzde 13.95’e yükseldi. TÜSİAD: Serdengeçti ile devam edilmeliydi Ekonomi Servisi Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, eski Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’nin fiyat istikrarını sağlamak konusunda başarılı olduğunu belirterek ‘‘Başarılı bir Merkez Bankası Başkanının neden görevine devam ettirilmediğini anlamış değiliz’’ dedi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın’ın TÜSİAD’ı ziyaretinin ardından gazetecilerin, sorularını yanıtlayan Sabancı şöyle konuştu: ‘‘Merkez Bankası Başkanı görevini, hiçbir boşluk bırakılmadan asaleten yeni başkana devredebilmeli. Bu konuda ne hazırlık yapılması gerekiyorsa onu yapacak kadar zaman vardı. Sonuç olarak hükümet, atama sürecini daha sağlıklı olarak yönetebilirdi.’’ Başçı’nın tavrının ne olacağı beklenirken gözler başkanlık için diğer isimlere çevrildi Çanakçı’nın ismi de gündemde Merkez Bankası Başkanvekilliği görevine, banka meclisi tarafından 15 Mart 2006 tarihi itibarıyla başkan yardımcısı Erdem Başçı seçilmişti. Merkez Bankası’ndan konuya ilişkin yapılan açıklamada, ‘‘14 Mart 2006 Salı günü toplanan banka meclisi, 14 Mart 2006 günü mesai saati bitiminde görev süresi dolan Başkan Süreyya Serdengeçti yerine, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanlığı (Guvernörlüğü) görevini ifa etmek ve yetkilerini kullanmak üzere vekâleten, halen Bilgin’in de görev süresi doluyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanlığı’nı üç yıldır yürüten Tevfik Bilgin’in görev süresi 31 Mart’ta doluyor. 29 Kasım 2003 tarihinde Halkbank’ın genel müdürü iken BDDK başkanı olan Bilgin’in adının Merkez Bankası başkanlığı için de geçtiği ancak, BDDK Başkanlığı’na yeniden getirilmesinin yüksek ihtimal olduğu işaret ediliyor. Tevfik Bilgin, 6 yıllık ilk sürecin başından beri görev yapmadığı için yasal olarak yeniden seçilme hakkına sahip bulunuyor. ? Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı, Başçı’dan sonra en güçlü aday olarak gösteriliyordu. Tartışmaların odağında yer alan Erdem Başçı’nın tavrı merakla bekleniyor. başkan yardımcılığı görevini sürdürmekte olan Erdem Başçı’nın seçilmesini kararlaştırmıştır’’ denilmişti. Öte yandan, 15 Mart’ta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Devlet Bakanı Ali Babacan’ı kabul etmiş, ancak yaklaşık 1 saat 15 dakika süren görüşmenin ardından herhangi bir açıklama yapılmamıştı. Merkez Bankası Başkanlığı için hükümetin Sezer’e, Başçı’yı önerdiğine ilişkin haberler yaklaşık son 1 haftadır gündemden düşmüyordu. Tartışmalar, Başçı’nın eşinin türbanlı olması etrafında yoğunlaşıyordu. Ancak, hükümet kanadından haberlere ilişkin hiçbir açıklama ya da yalanlama yapılmamıştı. Ayrıca Başçı’ya yönelik eleştirileri de bizzat Başbakan Erdoğan İbrahim Çanakçı . yanıtlamıştı Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği ve Başbakan’ın açıklamalarının ardından gözler yeniden başkanlık için konuşulan diğer isimlere çevrildi. Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakçı ismi yeniden gündeme gelirken Başçı’nın tavrı da merakla bekleniyor. Başkanlık için Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanı Ahmet Ertürk, Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Tevfik Bilgin’in de isimleri geçiyor. B İ L G İ TO P L U M U NA D O Ğ RU / Ö Z L E M Y Ü Z A K ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Hindistan, Çin ve Doğu Asya, küçük dükkânlardan, tek odalı fabrikalardan, mühendislik fakültelerinden oluşan, kimsenin uyumadığı, şehrin öte yakasına geçmek için gecegündüz çalıştığı, şimdilik nispeten yoksul bir semt olurdu. Friedman, Hindistan’a gidip o ülkedeki büyük sıçramayı yerinde gördükten sonra ‘‘Dünya Düzdür’’ adını verdiği kitabı yazmaya karar verdiğini söylüyor. Kanımızca Türkiye’nin kitaptan çıkaracağı çok fazla ders var. Neden mi böyle düşünüyoruz? Çünkü: ‘‘Tek bir güzel örnek, bin teoriye bedeldir. İnsanlar sadece zorunda kaldıklarında değişmezler. Kendileri gibi başka insanların değişip geliştiklerini gördüklerinde de değişirler...’’ Baykal:Başkanı saklıyorlar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Merkez Bankası Başkanlığı ile ilgili yaşanan karmaşa ve sıkıntıya dikkat çeken CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hükümetin başkanvekili atama ‘‘ısrarının’’ 3 üyenin istifasına mal olduğunu söyledi. Baykal partisinin grup toplantısında şöyle konuştu: ‘‘(Serdengeçti) Görevini başarıyla yaptığı anlaşılıyor, yaşı uygun, sağlığı yerinde. Hiçbir inandırıcı gerekçe ortaya koymadan, bir yöneticiyi alma derdine giriliyor. Yerine kimi getireceğini söylemiyor. Niye saklıyorsun? Merkez Bankası mı ,öğrenci derneği mi? Merkez Bankası tartışması mı, ideoloji, türban tartışması mı yapıyoruz, anlamak mümkün değil.’’ Suni gündemlerle haftalardır çalkalanıp duran, en son Merkez Bankası Başkanlığı ataması ile ilgili neredeyse kara mizaha dönüşen Türkiye’de, kalkınma, inovasyon, bilgi toplumu gibi konulardan bahsetmek giderek zorlaşıyor olsa da New York Times’ın ünlü yazarı Thomas Friedman’ın ‘‘Dünya Düzdür’’ adıyla yeni Türkçeye çevrilen kitabına biraz göz atınca bu konuda ısrarcı olmanın zorunluluğu daha bir ortaya çıktı. ‘‘Bu çağı diğerlerinden ayıran en önemli nokta, dünyayı küçültüp düzleştirirken sadece gelişmiş ülkelerde yaşayan bireylere değil, dünyanın her köşesinde yaşayan insanlara da güç kazandırması ve onların da küreselleşme sürecine dahil olabil Meğerse Dünya Düzmüş... Peki Türkiye Nerede? meleri’’ diyen Friedman, bu son kitabında şu sorunun yanıtını arıyor: ‘‘Yerimizde kalmak için daha hızlı koşmamızı gerektirecek biçimde düzleşen dünyamız, acaba insanoğlunun istikrarlı bir şekilde uyum sağlayamayacağı kadar küçük ve hızlı bir dünya haline mi geldi?’’ Küreselleşmede artık bireyler ana aktörler. Bunu sağlayan ise fiber optik şebekeler ve çok çeşitli yazılımlar... Çağımızın en büyük misyonu, yaşanan değişimleri benimserken insanları mahvolmuş bir halde geride bırakmayacak, onları yanına katacak yollar bulması olmalı... ‘‘Gelişmekte olan ülkelerin düz dünya karşısında yapmaları gereken ilk şey, katı bir dürüstlükle kendilerini incelemeye almaktır. Ülkelerinin ne kadar ilerlediğini ya da ne kadar geri kaldığını, yeni işbirliği ve rekabet ortamının avantajlarından ne derece yararlanabildiğini sorgulamaktır’’ diyen Friedman, kitabında küçük bir zihin egzersizi yapıyor. Soru şu: Eğer dünyanın bütün ülkelerini bir şehrin semtlerine benzetseydik dünya nasıl görünürdü? Gelin bir de yanıtlara bakalım: Batı Avrupa, Türk hemşirelerin özenli bakım hizmeti verdiği bir yaşlılar yurdu olurdu. ABD, etrafı duvarlarla çevrili, kapısı metal dedektörlü, işe yarayacağı halde enerjik göçmenlerin girmesini önleyen bir site olurdu. Latin Amerika herkesin öğlene kadar uyuduğu, mülk sahiplerinin kazandıkları parayı oraya değil, şehrin başka semtlerine yatırdığı eğlence bölgesi olurdu. Arap sokağı, Dubai, Ürdün, Bahreyn ve Fas gibi yerler hariç, herkesin girmeye korktuğu, benzin istasyonlarından başka işyeri olmayan, onların sahiplerinin de Latinler gibi paralarını başka yerlere yatırdıkları bir çıkmaz olurdu. Malezya’yla ticaret gelişecek Ekonomi Servisi Türkiye ile Malezya arasındaki ticaretin arttırılması ve aradaki engellerin kaldırılmasını öngören Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) Toplantısı Mutabakat Zaptı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ile Malezya Uluslararası Sanayi ve Ticaret Bakanı Rafidah Aziz tarafından imzalandı. Bakan Şahin, Türkiye ile Malezya arasındaki 1 milyar dolara dahi ulaşmayan ticaret hacmini arttırmak için gereken unsurların her iki ülkede de fazlasıyla bulunduğunu söyledi. Dış Ticaret Kompleksi’nde gerçekleştirilen toplantıda konuşan Malezya Uluslararası Sanayi ve Ticaret Bakanı Rafidah Aziz de, KEK’in iki ülke iş çevrelerini yakınlaştırmak, kapasite geliştirmek ve iş, ticaret ve sanayi anlamında büyük katkılar sağladığını söyledi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle