21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ Doğan Öz’ün Türkiye üzerinde oynanan oyunların ilk farkına varan aydınlardan olduğunu söyleyen eşi Sezen Öz: 9 Kontgerilla gerçeğini gördü BENGİ HEV AL ÖZ B en yine bir ümit taşıyorum hâlâ. Tetikçilerin bile bir hayatı var, çocukları, sevdikleri, değer verdikleri var. Onların da benim söylediğim gibi bir dünyayı düşlediklerini ümit etmek tek avuntum. Artık gerçekler açığa çıksın. Kimse kendini kullandırmasın, kimse kendisini figüran ya da piyon gibi hissetmesin, temiz bir dünyanın alnı açık fertleri olalım. Gelin hepimiz konuşalım. Kim ne biliyorsa anlatsın. Gerekirse adını deşifre etmeden, anonim kalarak anlatsın. Ama doğrular sadece gerçekten doğar. Gerçek, asıl yol göstericimiz olsun. Bu benden sizlere davet. Sezen Öz, Hakan Öz ve Bengi Heval Öz evlerinin mutfağında konuşuyorlar Babam neden öldürüldü anne? SEZEN ÖZ Bu soruyu sen bana henüz beş yaşındayken defalarca sormuştun. Elimden tutar yatak odasına çekerdin. Kapıyı kapar, ‘‘Anne bana bir söyle, neden babamı öldürdüler’’ diye sorardın. Şimdi, 28 yıl sonra bu röportajda bana yine aynı soruyu soruyorsun. Doğan, Türkiye üzerine oynanan oyunların ilk farkına varan aydın kişilerden biri olmuştu. Tıpkı dönemin Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul gibi, gazeteci Abdi İpekçi gibi, öğretim görevlisi Bedrettin Cömert gibi, Uğur Mumcu gibi ve daha niceleri... ‘‘Bu kanı durdurmanın bir yolu olmalı’’ diye düşünüyordu. Görevi gereği yaptığı soruşturmalardan yola çıkarak oluşturduğu bir rapor, onun öldürülmesine neden oldu. Bu raporda ortaya çıkan kontrgerilla gerçeğidir. 24 Mart 1978 yılında evinin önünde katledildiğinden bu yana Doğan’ın gördüğü bu durum devam ediyor. İDAM KARARI 4 KEZ BOZULDU ? Savcı Doğan Öz’ün oğlu Hakan Öz, ‘‘Bu insanların neyinden korktular da böyle kıydılar onlara’’ sorusuna şu yanıtı veriyor: ‘‘Kimsenin adamı olmadıkları, kimsenin emrine girmedikleri için... Satın alınamayacak insanlar bunlar. Belli amaca giden yolda karşılarına her zaman engel olarak çıkabilecek insanlar. Aslında şu anda bulunduğumuz zamandan baktığımızda onlara ‘uyumsuz’ dememiz doğru olur değil mi?” mak lazım... Ama onlar ipleri ellerinde bulunduranlar olarak hiçbir zaman açığa çıkmayacak. Tamam, ‘‘kullanıldık’’ diyorlar ama niye bu kullanılanlar konuşmuyorlar? Kimden emir aldıklarını hâlâ deşifre etmiyorlar? Demek ki bu ilişkiler ağı devam ediyor diye düşünüyorum o zaman. Herkes ne biliyorsa anlatsa, daha temiz bir dünya yaratsak kendimize, herkesin vicdanı rahatlasa daha iyi olmaz mı? Yoksa kendileri de hâlâ korkuyor mu? HAKAN ÖZ Onları koruyorlar da. Bunun içinde mesaj da var: ‘‘Bizim için çalışanları harcamayız’’ diyorlar. Çünkü her seferinde bir tetikçilerini öldürseler, başka bir zaman kendilerine adam bulamazlar. Hayatta olsa şimdi babam nerede olurdu anne? SEZEN ÖZ Babanın yolu belliydi. Paylaşımdan, eşitlikten, bağımsızlıktan yana olur ve ulusun üretim mekanizmalarını kimseye kaptırmamak için hukuki platformda gerekeni yapardı. Politikaya atılabilir miydi? SEZEN ÖZ Olabilir. Muhakkak bir baş olurdu. Liderlik özelliği varmış çünkü değil mi? SEZEN ÖZ Evet. Katile sıkıyönetim koruması BERİV AN TAPAN KATİL ÇİFTÇİ DEĞİLSE KİM? T Doğan Öz, eşi ve çocuklarıyla birlikte. (CUMHURİYET ARŞİVİ) Bu ülkede yasalar yok mu? SEZEN ÖZ Yoo, yasalar var. Yasaları uygulamıyorlar. Ben şimdi yasalar çalışıyor diyebilir miyim? Emniyetin görevi ne? Doğan Öz’ün katili gerçekten İbrahim Çiftçi değilse, katil kimse, bulup yargı önüne getirmek zorunda. Keza, cumhuriyet savcıları takibi yaptırtmakla yükümlüdürler. Sanığın yakalanması adına gerekli emirleri vermeli, soruşturma açmalıdırlar. HAKAN ÖZ Yasalar tabanca gibi değil mi? Karşısına kimi koyarsan ona doğrultuyor ama kimseyi koymak istemiyorsan ateş etmeyecek. Yani istekle yönlendirilebilen bir şey. Bu arada hukuka olan inancında ne değişiklik oldu? SEZEN ÖZ Devlet dediğimiz hükmi şahsiyeti kimler temsil eder? Dönemin önemli görevlerinde bulunan kişiler bu sorumluluğu paylaşırlar. Hiçbir şey olmamış gibi gözlerini kapayıp kulaklarını tıkayamazlar. Cumhuriyete yönelik bir tehdit söz konusu ise bu tehdidin istihbaratını almak ve gereğini yapmak sorumlulukları vardır. Bu durumda bir Doğan insan öldürülmüş ve Öz’ün eşi üstelik bu cumhuriyet Sezen Öz. savcısı ise, bir başka devletin mensubuymuşçasına kendi ülkesindeki bu büyük olaya seyirci kalamazlar. Bu mekanizmada sorumlular kimlerdir? Emniyet mi, jandarma mı, yargı mı, Yargıtay mı, Bakanlar Kurulu mu, Meclis mi, cumhurbaşkanı mı, Genelkurmay mı, başbakan mı?.. Bizim bütün vicdani hislerimiz rencide olmuş, inancımız yok olmuştur. Ben güya hukuk eğitimi aldım, babam da hâkimdi, eşim de öyle... Onlarla dürüstlük ilkelerini paylaşarak buraya geldim ama benim anladığım anlamda hukuk bu değil. Şimdi yaşadıklarınla, gördüklerinle geriye baktığın zaman durumu nasıl değerlendiriyorsun? SEZEN ÖZ Son günlerde her gece medyada, birtakım insanlar görüşler bildiriyorlar, kimisi ‘‘Adını veremem. Bir teşkilata mensubum. Ben profesyonelim’’ diyor, bir diğeri İsveç’te Musa Anter’in cinayet planını kızına açık açık anlatıyor, Mehmet Ali Birand programını ‘‘İşte hakiki Kurtlar Vadisi’’ diye takdim ediyor. Devletin içi böylece çatırdamaya başlıyor ama devleti temsil eden kişilerden hâlâ ses yok. Bu ölü toprağı nasıl kaldırılabilir? Kimler karıştıysa bu idareye, bu yönetime, bilmek isterdik. Devletin sır küpü ne zaman kırılır ve içindekiler ne zaman sır olmaktan çıkar? Hukuk devleti olmanın esasları nelerdir? Yaşama hakkı nedir? Bu hakkın ihlali suç mudur? Ceza adaleti var mıdır, soruları bizim için cevapsız kaldı. İnancımız kırıldı. Sorunu çözümsüz haliyle sonraki nesillerimize miras olarak bıraktık. Şimdi artık konuşma ihtiyacı duyan herkes konuşmalı; suçlusu da, mağduru da. Babam, Cevat Yurdakul’la o zamanlar tanışmıyor mu? SEZEN ÖZ Doğan o zamanlar Cevat Bey’i tanımıyor. Keşke tanışsalarmış ve birlikte çalışsalarmış. Bu insanların neyinden korktular da böyle kıydılar onlara? HAKAN ÖZ Kimsenin adamı olmadıkları, kimsenin emrine girmedikleri için... Birtakım idealleri olan insanlar. Satın alınamayacak insanlar bunlar. Belli amaca giden yolda karşılarına her zaman engel olarak çıkabilecek insanlar. Aslında şu anda bulunduğumuz zamandan baktığımızda onlara ‘‘uyumsuz’’ dememiz doğru olur değil mi? SEZEN ÖZ Evet... HAKAN ÖZ Evet, o yüzden bu zamanın ruhuna uymuyorlar. Uzaylı gibi kalıyorlar. SEZEN ÖZ Doğru. 1977 Temmuz ayında biz Ankara’ya atandık. Ne için: Ankara’da çok olaylar var, bunun hakkından gelse gelse savcı Doğan Öz gelir diye CHP kadrosu Ankara’ya atıyor. Bir yılı dolduramadı orada... Mart ayı... En son Aydıncık’ta tatil yaptık, gidiş o gidiş, marta kadar... HAKAN ÖZ Babam gibi insanlar ortadan kaldırıldı, aşama aşama engel oldukları için. Genel planda da 12 Eylül’e giden yolu açmak var. Çünkü ondan sonra bütün yapıtaşları oluşturuldu, yeni bir sistem kuruldu. Ama buna giderken Ağca, Çiftçi gibi insanlar kendileri söylüyorlar kullanıldıklarını. Kullanan kişiler kim? Aslında çok basit bir yöntem var: En nihai olarak birtakım gelişmelerden kim kârlı çıktı, kim palazlandı, kim zenginleşti? Onlara bak NEDEN KORKTULAR? arih: 24 Mart 1978, saat: 07.30. Ankara Emniyet Müdürlüğü telefonu kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından aranır. Telefondaki ses, polise ‘‘Ben Kızılırmak Sokak’ta oturuyorum. Sokakta 56 kişi var, şüpheli hareketler yapıyorlar’’ diye ihbarda bulunur. Telefonu açan polis, ‘‘Gocunduğunuz bir şey mi var’’ karşılığını verir. İhbarın yapıldığı sırada Kızılırmak Sokak’la kesişen Bayındır Sokak’ta oturan Ankara Savcı Yardımcısı Doğan Öz, evden çıkmak üzere hazırlanıyordu. Telefon ihbarından yaklaşık 45 dakika sonra çocuklarını ve eşini öpen Öz, Kızılırmak Sokak’ta park ettiği eski model Anadol’una bindi. Arabasının ısınmasını beklerken gördüğü son kişi kendisine 6 el ateş eden katili oldu. Babamın en azından faili yakalandı. Sonra beraat ettirildi ama bir noktadan sonraki suikastların failleri meçhule döndü. Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Tütengil... Bunlar hep faili gerçekten meçhul cinayetler. Bizde hiç değilse bir isim var. İpekçi suikastında isim var: Ağca. Ama geri kalanlarda kesin bir isim vermek imkânsız. Bunu neye bağlıyorsun anne? SEZEN ÖZ İlk başlardaki suikastlarda biraz tedbirsiz davrandılar. Onun için de geride iz bıraktılar. Bizde mesela, geride çok iz bıraktılar. Onun için de yakalandı. Aynı şekilde Ağca olayında da iz bıraktılar. Ama ötekilerde yok. Biraz daha ustalaştılar. Mesela bizim olayda, Doğan’ı öldürdükleri tabancayla bir başka solcu öğrenciyi daha öldürmüşler. Demek ki aynı tabanca iki ayrı olayda kullanılmayacakmış... Bu sefer daha dikkatli oldular. Tanık varsa tanığı ürküttüler, öldürdüler, susturdular... Böylece daha usta oldular. Ama bu sonucu değiştirdi mi? Bizim davamızda da tetikçi beraat ettirildi. Hâlâ adalet yerini bulsun diye çırpınıyoruz. Taşlar yerine oturmuyor. SEZEN ÖZ Bir başka konu daha var. Devletin görevi nedir? İşlenen cinayetlerin failini bulmaktır. Failini bulmuyorsun ya da fail bulunduysa onun kurtarılmasına seyirci kalıyorsun. Abdi İpekçi faili bulunmuş, faillere yardım mekanizması çalışıyor. Cevat Yurdakul’da katil kim? MHP davası dosyasının içine sokuluyor; 1520 cinayet bir arada. MHP davası ortadan kaldırılıyor, cinayetlerle ilgili hiçbir şey yapılmıyor, failler de aftan yararlanıp çıkıyorlar. Doğan Öz davasında ise onca delile rağmen fail beraat ettiriliyor... Cinayetler ortada kalıyor. Kan davası adına söylemiyorum ama hukuk diye bir şey var... Yoksa devlet devlet olmaktan çıkar. Bunların arkasında sen neyi ya da kimi görüyorsun? Tetikçiler değilse önemli olan, azmettirenlerse, onlar kim? SEZEN ÖZ Daha önce bu devlet birileriyle evlenmiş; mukavele yapmış, imza atmış. Gelip o birileri senin ülkendeki adamına her türlü suçu işletiyor. Ondan sonra da sen yasalarını çalıştırıp onları yakalamıyorsun, yakalanırsa da kurtarıyorsun, cezadan kaçırıyorsun... TECRÜBE KAZANDILAR... SEYİRCİ KALMAMALILAR... ZYÖRÜK ARAŞTIRMASI Öz, ölümüne yakın Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi olan Levent Özyörük’ün öldürülmesini araştırıyordu. O sırada nöbetçi Savcı olan Doğan Öz, Özyörük’ün katilinin bulunması için 19 Ocak 1978’de Ankara Emniyet Müdürü Muharrem Bartın’dan, Özyörük’ün katillerinin kaçtığını öğrendiği ülkücülerin kalesi durumundaki Site Öğrenci Yurdu’nun aranmasını ister. Öz’e aramanın yapıldığı ve bir şey bulunmadığı söylenir. Ancak Öz, ikinci bir arama yapar. Aramada, öğrencilerin kendi dolaplarının önünde durmalarını ister. Yalnız bir dolabın önü boş kalır. Açılan dolapta Özyörük’ün öldürülmesinde kullanılan silahı bulur ve bir grup kuşkulu ülkücüyü gözaltına alır. MHP milletvekili İhsan Kabadayı yurdun aranmasına TBMM’de yaptığı bir konuşmayla tepki göstererek ‘‘Sayın savcının; kâhinler mi çağırdı, eren evliyalardan mı istimdat etti, bu tabancayı, bıçağı nasıl bulduğu endişesini taşıyoruz’’ sözleriyle Öz’ü hedef gösterir. Öz’ün öldürülmesi bu olaydan birkaç gün sonradır. Cinayetin tanığı Hayati Erdoğan’ın bir tesadüf eseri gördüğü ülkücü İbrahim Çiftçi’yi teşhis etmesi üzerine katiller açığa çıktı. Emniyete çağrılan Erdoğan, Çiftçi’yi teşhis etti. Teşhis anı tutanağa şu sözlerle geçti: ‘‘Tanık Hayati Erdoğan, İbrahim Çiftçi’yi görünce önce sarardı, sendeledi ve ‘Buydu buydu, savcıyı vuran buydu’ dedi.’’ Teşhis edilen MHP üyesi İbrahim Çiftçi, suçunu itiraf etti ve ‘‘Doğan Öz’ü öldürdüm’’ dedi. Çiftçi, ifadesini alan 3 savcı yardımcısına cinayeti, eski Ankara Ülkü Ocakları İkinci Başkanı Hüseyin Demirel ve Hüseyin Kocabaş’tan aldığı talimatla işlediğini söyledi. SKERİ YARGITAY DEVREDE Dava Ankara Savcılığı’nca 26 Aralık 1978’de 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, ‘‘Tasarlayarak adam öldürmek’’ten açıldı. 12 Eylül’de sıkıyönetimin ilanı üzerine bu mahkeme tarafından ‘‘görevsizlik kararı’’yla Ankara Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi’ne gönderilmişti. Askeri Mahkeme, Çiftçi hakkında 4 kez oybirliği ile ölüm cezası verdi. Ölüm cezaları her seferinde, Askeri Yargıtay’ca bozuldu. Yerel Sıkıyönetim Mahkemesi son kararında İbrahim Çiftçi için dördüncü kez idam, Hüseyin Kocabaş için de 12 yıl ağır hapis cezası verdi. Bu kez Askeri Yargıtay 1. Dairesi 1’e karşı 4 oyçokluğu ile idam hükmünü onadı. Ancak o güne dek sürekli idam isteminde bulunan Başsavcılık, 1. Daire’nin onama kararına karşı Daireler Kurulu’na itiraz etmedi. Ankara 1 No’lu Askeri Mahkemesi, Çiftçi’nin Doğan Öz’ü taammüden öldürdüğü, ancak hukuki zorunluluk nedeni ile 25 Haziran 1985’te delil yetersizliğinden beraatına karar verdi. Beraat kararı gerekçesinde, ‘‘Sanık İbrahim Çiftçi’nin maktul Doğan Öz’ü taammüden öldürdüğü mahkememizce sabit görülmüş, ancak Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararları mahkememizi bağlayıcı nitelikte bulunduğundan sanık İbrahim Çiftçi hakkındaki 7/8’lik oyçokluğuna dayanan bozma ilamına uyularak, sırf bu hukuki zorunluluk nedeniyle sanık İbrahim Çiftçi’nin beraatına karar verilmiştir’’ denildi. İFTÇİ, ŞİMDİ İŞADAMI Turgut Özal, Çiftçi’yi Mamak Askeri Hapishanesi’nden çıkar çıkmaz İlksan’da müdür yaptı. Türkeş’in ölümünden sonra Bahçeli’nin kazandığı 17 Haziran 1997’de yapılan seçimlerde MHP kurultayında genel başkan adayı oldu. Devlet dairelerine akaryakıt satan şirketler kuran Çiftçi, şimdi ihalelere giren bir işadamı. Ö A PORTRE DOĞAN ÖZ İ YASALAR VAR AMA... YARIN: DOÇ. ORHAN YAVUZ CİNAYETİ lerici, aydın ve yurtsever kimliğiyle öne çıkan Öz, göreve 1962’de başladı. Öz, 1968’de Konya’daki gerici örgüt ‘‘Mücadele Birliği’’nin kapanmasına yol açan dosyayı hazırladığı için 3 bin imzalı bir telgrafla şikâyet edilmişti. Denizli’de görev yaptığı sırada ise Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın kardeşi Akgün Erbakan ile ilgili yolsuzluk dosyasını hazırladı. 1970’te ölüm cezasının kaldırılması için bir bildiriyi imzalamaktan soruşturma geçirdi. Öz, DGM’lere karşı çıkan ilk isimlerdendi. 1973 yılında DGM’lerin kapanması için imza kampanyası başlatmıştı. Ç CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle