23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 ŞUBAT 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr UYGARLIKLARIN İZİNDE... OKTAY EKİNCİ 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tarihi dokusuyla birlikte özgün kültürünü de yaşatarak geleceğini güvenceye alıyor Taraklı ‘Ben de varım’ diyor ‘‘Bu çalışmanın titiz bir şekilde yürütülmesinde, projelerin en iyi şekilde hazırlanıp onaylanmasında bizlere yardımcı olan Bursa Koruma Kurulu’na teşekkür ederim.’’ Kendini Taraklı’daki kültürel değerlere adamış Belediye Başkanı Tacettin Özkaraman’ın 31 Ocak 2006 tarih ve 55 sayılı ‘resmi’ teşekkür yazısında sözünü ettiği ‘çalışma’, koruma kararı alınmamış geleneksel evlerin de ‘tescil’ edilmeleri. Nice yerel yöneticimiz, eski yapıların yıkılmalarına engel olan Koruma Kurulları’na tepkiliyken Taraklı’daki meslektaşları adeta bir ‘Kurul uzmanı’ gibi; kentine ‘kimlik’ veren tarihsel sivil mimariyi belgeleyerek Bursa Kurulu’na bildiriyor. Bu ‘alışılagelmemiş’ Belediye Başkanı’nı kutlamak için Taraklı’ya vardığımızda, herkesin yüzü gülüyordu. Geleneksel evlerin Sakarya Üniversitesi mimarlık öğrencileri tarafından hazırlanan rölöveleri ‘onarım yardımı’ istemiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na sunulmuş; ilk aşamada 28’ine ‘ödenek’ çıkmış bile. Başkanlığından önce Taraklı’nın ‘Halk Eğitim Müdürlüğü’nü yapan Tacettin Özkaraman diyor ki: ‘‘Bu evlerin sayesinde, yıllardır gözden ırak ilçemizde kültür turizmini başlatacağız...’’ Bu nedenle özellikle ‘mimari’ye o denli önem veriliyor ki ‘restorasyon atelyesi’ bile kurulmuş. Dahası, İtalya’daki ‘Mimari Koruma Enstitüsü’yle de işbirliği içindeler. Almanya’daki ‘Türk Federasyon Vakfı’nın katkılarıyla gerçekleşen ve desteğinden ötürü eski Kastamonu Valisi, Çalışma Bakanlığı Müsteşarı Enis Yeter’in adı verilen atelyenin yöneticisi Sıtkı Buluntekin diyor ki: ‘‘Safranbolu kentsel korumada, Beypazarı canlandırmada örnek oldular; Taraklı da özgün ‘Ben’ Olunabilen Bir Mekân: ‘Antre Cafe’ Günün birinde ‘‘kendimden alıntılar yapabileceğim’’ bir mekâna ihtiyaç duyabileceğimi, hele onu bulacağımı hiç düşünmemiştim. Ta ki, ‘‘antre cafe’’ye alışana kadar. Sürekli ‘megakent’, ‘büyükkent’, ‘dünya kenti’ vb. diye adlandırılan, ama bir yandan da insan sıcaklığına kaynak olabilme, insana insanlarla birlikte yani insanların yanından geçip giderek değil! yaşamanın desteğini hissettirebilme anlamında gittikçe artan ölçüde kent olmaktan çıkıp kaosa dönüşen İstanbul gibi bir kentte belki de en zor olan şeylerden biri, isteyenlerin, yeğleyenlerin kendileri olabilecekleri mekânlar yaratmak. Bugün içinde yaşadığımız bu kentte oluşturulan birliktelik mekânlarının büyük çoğunluğu, insanların, birlikte gittikleri kişilerin söyledikleri bir yana, kendi iç seslerini bile duymalarını engelleyecek perdeden müziklerin ağır bastığı, bir masada oturanların konuştuklarını her nedense! başka birkaç masaya da duyurma tutkusuyla davrandıkları, aralarında zaten konuşmadıkları, yalnızca uğuldaştıkları hava boşluklarından başka bir şey değil. Yaşadığımız iklimde düşüncenin nasıl iyice can çekişir hale geldiğini, ‘birlikte biraz vakit geçirmek’ amacının nasıl çoğunlukla bilincine varılmayan birbirini öldürme eylemine dönüştüğünü ve böyle beraberliklerden sonuçta nasıl ölünerek çıkıldığını sanırım en açık ve seçik biçimde bu hava boşluklarında görebilirsiniz. ??? Sözünü ettiğim ‘‘antre cafe’’, Moda’da, Oyun Atölyesi’nin giriş katında. Tiyatronun şık kapısından girer girmez sağda ister davetli, ister paralı girin, size kendinizi mutlaka davetli hissettiren genç bir tiyatro çalışanının bulunduğu bilet gişesiyle, solda da fuayeye ve tiyatro salonuna inen merdivenlerle karşılaşırsınız. ‘‘antre cafe’’, bu ikisinin arasından geçtikten sonra ulaştığınız mekânın adıdır. Ve burası, yaşadığımız şu uçsuz bucaksız kentte bütün ayrıntılar bakımından sadeliğin müthiş bir estetiğe dönüştürülmüş olduğu ender mekânlardandır. Can dostum ressam Hale Işık olmasaydı, sanırım daha uzun süre bu yerin ‘müdavimi’ kesilemeyecektim. Başkalarına da rastlayacağım mekânlara girmeyle ilintili alerjim ya da korkum çocukluğumdan beri hiç geçmedi. O yüzden gişenin ilerisine doğru birkaç adım daha atıp ‘‘antre cafe’’ye girişim de ancak günlerden bir gün Hale’nin: ‘‘İsterseniz bugün öğlen yemeğini burada yiyelim!’’ cümlesiyle gerçekleşti. O günden sonra her buluşmamızda oraya gitmeye başladık. Asıl önemlisi ise benim yalnız başıma da gitmeyi ağırdan alışkanlığa dönüştürmem oldu. ??? Sonra gün geldi, evimin dört duvarının dışında bugüne kadar asla yapmadığım, yapmayı da düşünmediğim bir şeyi, ‘‘kendimden alıntılar yapmayı’’ bu mekânda da yapmaya başladığımın farkına vardım. Kafamda gazeteye yazacağım yazının taslağını oluşturmak, yazmakta olduğum romanın şu ya da bu bölümünün ayrıntılarını bir çizgiye oturtmak veya bunların da ötesinde, başkalarının da bulunduğu bir yerde kendimle yalnız kalabilmek; ‘‘kendimden alıntılar yapmak’’ dediğimde, bütün bunları kastediyorum. Elbet bu mekânın, örneğin görevlileriyle kısa ve sıcak sohbetler yapmak veya eski ya da yeni tiyatro öğrencilerimle karşılaşmak gibi hoş sürprizlerinin de benim için büyük önem taşıdığını belirtmeliyim. Sanırım aslında her şey, bir üslup ya da kimlik sorunu; bir yer, ancak tüm çalışanların katkısıyla tümüyle kendine özgü bir üsluba ulaşabildiği, bir kimliği geliştirebildiği ve bu kimliği de hiçbir zorlama olmaksızın oraya gelenlere benimsetebildiği zaman bir mekân olabiliyor. ‘‘antre cafe’’nin de üslubu var; bu, bir süre sonra artık varlığının farkına bile varamayacağınız kadar doğal, ama yine artık dışında kalamayacağınız kadar da kendini benimseten bir üslup. Gece yarıları yazı yazmanın olumsuz yanları da var. Şimdi bu yazının üstüne ‘‘antre cafe’’de bir fincan nefis espresso, çok, ama çok iyi giderdi. Gelgelelim saat... Olsun. Biliyorum ki o mekânda kendimden yapacağım daha çok alıntı ve içeceğim çok espresso var! eposta: acem20?hotmail.com ahmetcemal?superonline.com ‘Mimarlık ve kentsel planlama’ ir süredir sorguluyoruz: ‘Mimarlık’ ile ‘kent B planlaması’nı birbirlerinden ‘tümüyle’ ayıran eğitim sistemi Türkiye’ye uygun mudur? Bu köşeciğe gelen ‘görüşler’ sürüyor: Mimardan başkası imar planı yapamaz! Prof. Dr. Şengül ÖYMEN GÜR (KTÜ) ÇAĞDAŞ VE KİMLİKLİ Cumhuriyetin kuruluşunda heyecanla yerini alan Taraklı, 1930’lu yıllarda Atatürk’ü ağırlarken (üstte). Taraklı evleri geleneksel mimarinin ahşap ağırlıklı zerafetini ve tarihten gelen estetik birikimlerini güler yüzleriyle taşıyor (sağda). restorasyonun merkezi olacak...’’ Nitekim yakında ‘yerli kiremit’i bile yeniden üretecekler. Taraklı’nın kültürel derinliklerini yayımlayan ‘Irmak’ dergisi de bu büyük hedefin adeta ‘güvence’si olan şu atasözümüzü anımsatıyor: ‘‘Herkes kaşık yapar; ama Taraklı kaşığı gibi sapını düz düşüremez...’’ Bitinya’nın kenti Sakarya ilinin Bolu sınırında, İstanbul’a 200, Ankara’ya 270 km. olan Taraklı’nın tarihteki adı ‘Dablar’. Antik Bitinya’dan bu yana yerleşildiği, kentin simgesi Hisartepe’deki MÖ 1. binden kalan sarnıçlar ile Paşalar köyü ormanlarındaki ‘Roma hamamları’ndan anlaşılıyor. Ünlü ‘köpük helvası’ da belli ki bu tarihsel keyiflerin armağanı. En gösterişli evler, merkezdeki Ulucami Mahallesi ile Hıdırlık Tepesi eteğindeki Hacımurat Mahallesi’nde... Geleneksel imalathaneler ‘Aşağı Çarşı’ da denilen ‘Orhangazi Çarşısı’ndalar... Belediye başkanları hep oradan oldukları için ‘Başkanlar Mahallesi’ denilen Yusufbey Mahallesi’ni ise 500 yıllık çınarı ile Ertuğrul Gazi’nin çeşmesi süslüyor. Kentin yaşam kaynağı Göynük Suyu’ndan ayrılan ‘değirmen suları’nın arkları, vaktiy le ‘çamaşır evi’ olan tek katlı taş yapıların ‘içinden’ geçiyor. Belediye Meclisi üyesi Alaaddin Yılmaz, bunların adına ‘doncak’ deyince, aklıma Fethiye kıyılarındaki ‘Donyücek’ koyu geliyor. Kayaköyü’nde yaşamış ‘Rum’ların, tatlı su kaynağından ötürü ‘don yuğdukları’, yani çamaşır yıkadıkları koyla bu isim benzerliği, Anadolu kültürlerinin tarihsel beraberliğini kanıtlıyor. İşte, böylesi heyecanları yaşamak için bir hafta sonunuzu Taraklı’ya ayırın... Yıllardır gözden ırak kalan bir ilçemizin, sadece ‘özgüven’iyle neleri başardığına siz de hayran kalacaksınız.. Mimari tasarım ‘yansıtmacı’ (reflektif) bir düşünme ve akıl yürütme biçimi olarak özgündür. Tasarım önce zihinde inşa edilir. Bu özgün ‘yapmayaratma’ disiplini, yaşanmışlıkların toplamı olarak çoğalır. Mimari tasarım mantığı, tümdengelim (dedüksiyon), tümevarım (endüksiyon) mantığından öte, kendine özgü yaratım (retrodüksiyon) mantığına dayalıdır. Mimarlık, kent ve eğitim tarihini harmanlayarak diyorum ki: 1 Kent ve mimari ayrılmaz bir bütündür. Kentle barışık sürdürülebilir mimari, tarihin en güzel kentlerini yaratmıştır. 2 ‘Kentsel ütopya’lar, doğrudan mimarların gelecekçi önermeleridir. (Filarette, Sant’ Elia, Tony Garnier, Ebenezer Howard, vb...) 3 Tarihin ‘ilk kentbilimciler’i olarak anılanların meslekleri tartışmalıdır. (Hippodamos) 4 20. yy başında ortaya çıkan otoyollar sonucu mimarlar arasından atanan ‘kent mimarları’ (kavrama dikkatinizi çekerim) sosyalist ve kapitalist ülkelerde her türlü imar kararından sorumlu olmuşlardır. (Berlage, Amsterdam) 5 Mimarlık, zamanla kendi uzmanlık alanlarını ortaya çıkarmış; ancak eğitimde ‘kolaycı parçalanmalar’a gidilmiştir. 6 Mimarlar kent tasarımcılarını, iç mimarları, peyzajcıları ve hatta inşaat mühendislerini bizzat ‘kendileri’ yetiştirmişlerdir. 7 ‘Akıllı ülkeler’de mimarın ‘orkestra şefliği’ sürmektedir. Çünkü; başka türlüsü eşyanın tabiatına aykırıdır. 8 ‘Evlat’ disiplinlerden takım çalışmaları kapsamında önemli katkılar alınmaktadır. Kent planlamacı, mimara bu konuda destek verir. 9 Mimari tasarım yapmamış; bütünün parçaları hakkında hiçbir fikre sahip olmayanlar, bir bütünü nasıl tasarlayabilir? 10 Şehir ve bölge plancısı, ülke toprağının işlevsel ve mülki dağıtımını yapabilir; ama ayrıcalıklı bir iş olan ‘imar planı’nı yapamaz! Akla aykırı... Derginin bu sayısında da plastik sanatlar alanında çeşitli konular ele alınıyor rh+ sanat dergisinin yeni sayısı çıktı Kültür Servisi rh+ sanat dergisinin yeni sayısı çıktı. Derginin bu sayısında da plastik sanatlar alanında çeşitli konular ele alınıyor, söyleşiler, haberler ve eleştiri yazılarına yer veriliyor. Geçen ay sonunda sonuçlanan ‘Yılın Genç Ressamı’ yarışmasının birincisi Seydi Murat Koç’la Tevfik İhtiyar Sanat Galerisi ve derginin başındaki Tevfik İhtiyar söyleşiyor bu sayıda. Ayrıca, finale kalan genç sanatçıların yarışma üzerine görüşleri de alınmış. Gülay Yaşayanlar, ‘Romantik Bir İhlal Serüveni’ başlıklı yazısıyla yer alıyor dergide. ‘1908: Süsleme ve Suç’ başlıklı yazı, Adolf Loos’un sanatı üzerine. Derginin ‘Arşivden’ adlı bölümünde, Nurullah Berk’in kaleminden Hale Asaf hakkında bilgi edinilebilir. İdil Ergün de ‘İstanbul Modern: Kesişen Zamanlar’ başlıklı yazısıyla bu sayıda. Bu müzede yer alan sergi ve yapıtları tanıtan bir yazı da var bu sayıda: ‘İstanbul Modern 1 Yaşında’. Fatih Balcı’dan ‘Video Sanatı Üzerine Kısa Kesitler’, Hülya Küpçüoğlu’ndan ‘Canan Beykal’la İnteraktif Söyleşi’, Elif Dastarlı’dan ‘Pazarlamanın Est‘Etik’ Sınırı’, Suat Hayri Küçük’ten ‘Sanat ve Hayat Arasında Değer/Anlam Trafiği’ dergide yer alan yazılara birkaç örnek. Aliye Berger’in tanıtıldığı ‘Albüm’ köşesini Emel Koç hazırEdouard Manet’nin yapıtı ‘Kırda Öğle Yemeği’. lamış. İZMİR CUMOK ÇAĞIRIYOR Aydınlanma Söyleşileri Şubat ayı kuşluk kahvaltımızda SUAT ÇAĞLAYAN ile “SOL SEÇMEN HANGİ OYUNA GELMEMELİ?” konuşuyoruz. 12 Şubat 2006, Saat: 11.00 Dayanışacağız, çoğalacağız, oyunu bozacağız. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Yer: Hasan Sağlam Öğretmenevi Eşrefpaşa / İZMİR Kahvaltı Ücreti: 10 YTL'dir. İletişim ve rezervasyon için 0532 326 10 25 0533 765 52 67 0538 250 99 73 www.cumok.org izmir@cumok.org Dosya No: 2000/4 Müflisin Adı, Soyadı: Penkapen Plastik ve Yapı Elemanları Sanayi ve Ticaret AŞ. Şişli Yeniyol Sokak No: 4 Kat: 3 Şişliİstanbul İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 1999/435 esas sayılı dosyasından 2000/83 karar sayılı ilamı ile 17.02.2000 tarihinden geçerli olmak üzere iflasına karar verilen ve iflas tasfiye işlemleri müdürlüğümüzün 2000/4 esas sayılı dosyasından yürütülen Penkapen Plastik ve Yapı Elemanları Sanayi ve Ticaret AŞ hakkında verilen iflas kararı, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2005/575 esas sayılı dosyasından 30.12.2005 tarih ve 2005/908 karar sayılı ilamı ile İİK’nun 254. maddesi gereğince kapatılmış ve karar kesinleşmiştir. İİK’nun 166. maddesi uyarınca tebliğ ve ilan olunur. 02.02.2006 Basın: 4483 İSTANBUL 2. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İFLASIN KAPATILDIĞINA DAİR İLAN İSTANBUL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NDEN Esas No: 2005/303 Davacılar Kudret Ayyıldız ve Ayşe Ayyıldız vekilleri tarafından mahkememize açılan Tescil davasında, Diyarbakır ili, Merkez ilçesi, Bahşiler Köyü, Cilt: 036/01, Sahife: 44, Kütük Sıra No: 64’te nüfusa kayıtlı bulunan müvekkillerinin müşterek çocukları Hakan Ayyıldız ve Emine Ayyıldız’ın ölü olduklarının ve 19.08.1999 tarihinde öldüklerinin tespitine karar verilmesini talep etmekle, Yukarıda adı geçen Diyarbakır 13.11.1978 doğumlu Emine Ayyıldız ve Diyarbakır 10.09.1980 doğumlu Hakan Ayyıldız’ın hayat ve mematları hakkında bilgisi ve görgüsü olanların, ayrıca adresleri hakkında bilgi sahibi bulunanların altı aylık süre içinde İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/303 esas sayılı dosyasına müracaatları, ilgililere ilanen duyurulur. 02.02.2006 Basın: 4544 ANTALYA CUMOK AYDINLANMA KAHVALTISINA ÇAĞIRIYOR: Gelmezseniz değişmez ki: SUYUN TAŞI DELMESİ GÜCÜNDEN DEĞİL SÜREKLİLİĞİNDENDİR! Mustafa YILDIRIM araştırmış, yazmış: “SİVİL ÖRÜMCEĞİN AĞINDA” Arkadaşlarımız Avukat Semih ÖNEM ve Mimar Tuncay D. KALEMOĞLU ağları ve ağa takılanları anlatacak bize. Sevgili CUMOKLAR, kıyısından köşesinden bildiğimiz AĞLAR acı gerçeğinin bütününü görmek için, kuşluk kahvaltısında birlikte olalım mı? İlçelerdeki CUMOKLAR, sizleri de bekliyoruz. 12.Şubat.2006 Pazar günü saat:10.00’da Akdeniz Çiçek Pasajı TERAS’ta. ÖNEMLİ!... ÖNEMLİ!... ÖNEMLİ!... Sevgili genç CUMOKLAR, konuğumuzsunuz. (Ücretsiz) Safların sıkı ve geçilmez olması için: Sen gelmezsen bir eksiğiz! Adres: Kale içi girişi, Uzun Çarşı Sokak No:2426 Tel: 243 43 03 – 242 32 15 Kahvaltı ederi: 8.00 YTLİletişimBilgi: Hicran KARABUDAK 247 67 17 – 243 47 17 – 0532 325 05 63 – Akşam: 243 00 80 hicran07@gmail.com hicrankarabudak@hotmail.com hicran07@ttnet.net.tr, www.antalyacumok.org Esas No: 2005/429 Karar No: 2006/10 Davacı Yakup Şenol (kızı Işıldeniz’e velayet) tarafından davalı Nüfus Müdürlüğü aleyhine mahkememize açılan yaş tashihi davasında, Davanın kabulü ile İstanbul ili, Eyüp ilçesi, Karadolap Mahallesi, Cilt: 0011, ASN: 00222, BSN: 0009’da nüfusa kayıtlı 23666093162 T.C. kimlik numarasına sahip 01.08.1988 Eyüp ilçesi doğumlu, Yakup ve Meral kızı Işıldeniz Şenol’un adının Işıl Deniz olarak düzeltilmesine karar verilmiştir. İlan olunur. 03.02.2006 Basın: 4392 EYÜP 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Ruhsatımı, nüfus kâğıdımı, ehliyetimi, sigorta poliçelerimi, maliye vergi makbuzumu kaybettim. Hükümsüzdür. MUSTAFA BAŞOĞLU Dosya No: 2004/22 Müflisin Adı, Soyadı: MTur Turizm Seyahat Oto Kiralama ve Tic. Ltd. Şti. Mecidiyeköy Mah. Atakan Sokak Berkan Han No: 4 K: 2 D: 29 Şişliİstanbul İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2004/390 esas sayılı dosyasından ve 2004/1209 karar sayılı ilamı ile 25.10.2004 tarihinden geçerli olmak üzere iflasına karar verilen ve iflas tasfiye işlemleri müdürlüğümüzün 2004/22 esas sayılı dosyasından yürütülen MTur Turizm Seyahat Oto Kiralama ve Ticaret Ltd. Şti. hakkında verilen iflas kararı, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/1 esas sayılı dosyasından 16.01.2006 tarih ve 2006/3 karar sayılı ilamı ile İİK’nun 254. maddesi gereğince kapatılmıştır. İİK’nun 166. maddesi uyarınca tebliğ ve ilan olunur. 30.01.2006 Basın: 4484 İSTANBUL 2. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN İFLASIN KAPATILDIĞINA DAİR İLAN CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle