18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ 4 HABERLER Üst kurul başkan ve üyeleri ile personelin aldığı ücrette büyük farklılıklar olduğu ortaya çıktı 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Kurullara da AKP ataması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP hükümeti, üst kurullarda da kadrolaşıyor. AKP hükümeti döneminde 6 üst kurula toplam 614 personel atandı. Üst kurul başkanlarının maaşları 1.174 YTL ile 4 bin 684 YTL arasında değişiyor. Şeker Kurumu’nda ise genel sekreter ile kurum uzmanları kurum başkanının maaşının iki katından fazlasını kazanıyor. DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın Başbakan Tayyip Erdoğan’a yönelttiği soru önergesine verilen yanıt, hükümetin üst kurullarda da kadrolaştığını, kurul başkan ve üyeleri ile personelin aldığı ücrette büyük farklılıklar olduğunu ortaya çıkardı. AKP hükümetleri döneminde EPDK’ye 184 kişi alındı, halen 127 kadro boş bulunuyor. Kurumun web sitesindeki bilgilere göre, kurum baş Gençliğe Kimler Örnek Oluyor?.. Önce bir gençlik araştırmasının saptamalarına bakalım: ‘‘1970’ler gençliği sevgiözgürlükeşitlikeğitim gibi olguları ön planda tutarken 1990’lar gençliği parameslekeğitimiletişim’i ön planda tutmaktadır. 1970’lerde 8. sırada olan paranın 1990’larda 1. sıraya yükselmiş olması önemli bir değişmedir. Öte yandan özgürlük ve eşitliğe verilen önemin gerilemiş olması son derece anlamlıdır’’. ‘‘Anlamlı sorulardan birisi de paraya önem veren gençliğin zengin olmaktan çok para kazanma yolu konusundaki yaklaşımlarıdır. Sıralama şöyledir: Ticaret Miras Politika Eğitim Memurluk Başka (şans, piyango vb.) Burada önemli olan, politikanın bir para kazanma aracı olarak görülmesidir. Mutlu olmak için paranın en önemli araç olduğunu düşünen gençlik, para kazanmanın yollarından biri olarak siyaseti göstermektedir. İlk bakışta bu sonuç şaşırtıcı görünse de Türkiye’nin bugünkü yapısına uygundur. Özal dönemiyle başlayan serbest piyasa ekonomisi felsefesinin toplumda yaygınlaşması ve çarpık uygulamaları bunda etkili olmuştur. Paranın temel güç kaynağı olduğu görüşü politikacılarca topluma aşılanmıştır. Para ile her şeyin elde edilebileceği düşüncesi yaygınlaşmıştır. Parası olanın politikacı olabileceği, politikacının da hızla köşeyi döndüğü kötü örneklerle, medya yoluyla topluma aşılanmıştır. Para ile her şeyin elde edilebileceği düşüncesi yaygınlaşmıştır. Bazı politikacılar bu konuda gençliğe kötü örnek olmuşlardır.’’ ??? Prof. Dr. İbrahim Armağan’ın Gençlik Gözüyle Gençlik araştırması 2004 yılına kadar sürdürdüğü 25 yıllık çalışmanın ürünü. Burada çok önemli saptamalar ve bunlara dayalı yorumlar var. En önemli değişim ‘‘gençliğin değerler sistemi’nde yaşanıyor. 68 kuşağı gençliğinin değer verdiği ‘sevgiözgürlükeşitlik’ kavramları yerini 90 lar kuşağında, ‘parameslekeğitim’e bırakmıştır. Para kazanma yolları da ‘‘ticaretmiraspolitika’’ olarak görülmektedir. Eğitim yoluyla para kazanmak ilk seçenekler içinde yer almamaktadır. Politika bir para kazanma yolu olarak görülmektedir. İşte, 12 Eylül’ün ve Özal felsefesinin topluma getirdiği sonuçlar bunlardır: Öncesi de farklı değildi. Süleyman Demirel’in yeğeni, hayali ihracatlar, yeğen Yahya’lar akıllarda olmalıdır. Sağ iktidarların yolu hep böyle çizilmiştir. Şimdi bu yolda yürüyüşünü sürdüren topluma yeni örnekler de eklenmektedir: AKP siyasal iktidara geldiği günden beri her türlü yola başvurarak yandaşlarını zengin etmektedir. Partinin başkanı ve başbakan olan R.T. Erdoğan, ticaretle uğraştığını, çünkü geçinemediğini açıklamıştır ama malvarlığını açıklamaya yanaşmamaktadır. Hükümetin Maliye Bakanı, kaçak villaları için yasa çıkartmakta, oğlunun ticaretini yaptığı alanda mısır ithalini, son icatları olan pastörize yumurtayı para kazanma yolları arasına katmaktadır. Özal’dan beri sürüp giden ‘‘politika yoluyla zengin olma’’ yolu böylece gençlere örnek olmayı sürdürmektedir. ??? Bu durumda gençlerin ‘‘Mutlu olmak için birinci koşul paradır’’ görüşünü benimsemesinde şaşılacak ne olabilir? Trabzonspor’un iki ulusal takım oyuncusu ‘‘karanlık para ilişkileri’’ kuşkusu altında tehdit edilmektedir. Televizyon programlarında herkesin ve her şeyin amacının sadece ‘‘para kazanmak olduğu’’nun altı çizilmektedir. Düşünceler, duygular, kadınların bedenleri, çocukların hayalleri, her şey ama her şey para için kullanılmaktadır. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, bu örneklerin çok dışında sade yaşamıyla, özenli harcamalarıyla, olgun, kararlı, ciddi duruşuyla büyük bir örnek olmaktadır ama onun da toplumsal para iktidarıyla uyuşmadığı ortadadır. Bu toplumun geleceği olan gençler kimi örnek almaktadır? Kimi örnek alabilir? Bu sorunun yanıtı bu toplumun geleceğini belirleyecektir. email:[email protected] [email protected] www.erdalatabek.com ? DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın Başbakan Erdoğan’a yönelttiği soru önergesine RTÜK başkan ve üyeleri 4 bin 168 ile 4 bin 684 YTL, personel ise 1004 verilen yanıt, üst kurullardaki atamaları ortaya çıkardı. AKP döneminde ile 3 bin 664 YTL arasında değişen 6 üst kurula 614 personel atandı. kanı Yusuf Günay 4 bin 317, EPDK üyeleri ise 3 bin 918 YTL maaş alıyor. Daire başkanları ise 3 bin 437 YTL alıyor. BDDK’ye ise, 134’ü kurum tarafından açılan sınavlarda başarılı olan bankalar yeminli murakıp yardımcısı ve bankacılık uzman yardımcısı olmak üzere toplam 177 kişi atanırken bunlardan 6’sı kurumdan ayrıldı. Kurum Başkanı Tevfik Bilgin, 3 bin 994 YTL, kurul üyeleri 3 bin 763 YTL, kurum başkan yardımcıları 3 bin 214 YTL maaş alıyor. Daire başkanı ile dağıtıcı arasındaki personelin ücreti ise 812 ile 3 bin 77 YTL arasında değişiyor. Telekomünikasyon Kurumu’na biri lise mezunu olmak üzere 17 personel nakil yoluyla atandı. Ayrıca 8 uzman yardımcısı da sınav sonucunda kurumda işe başladı. Kurum başkanı 4 bin 245 YTL, kurul üyesi ise net 4 bin 33 YTL maaş alıyor. Telefon dinleme için kurulan birimin başındaki Telekomünikasyon İletişim Başkanı’nın 4 bin 33 YTL, başkan yardımcısı 3 bin 617, bakanlık müşaviri, daire başkanı, bölge müdürü, I. hukuk müşaviri ise net 3 bin 429 YTL, bölge müdür yardımcısı net 3 bin 9 YTL maaş alıyor. Hukuk müşaviri ve telekomünikasyon uzmanlarının net 3 bin 167 YTL aldığı kurumun basın müşaviri, özel kalem müdürü ve savunma uzmanı da net 2 bin 751, diğer personel ise ortalama olarak net 1400 YTL maaş alıyor. Kamu İhale Kurumu’na (KİK), AKP döneminde toplam 99 personel atandı. 15 meslek personeli de ‘‘görevlendirme’’ yoluyla göreve başlatıldı. 11 Ocak’tan itibaren KİK’te 2 kurul üyeliği boş bulunuyor. 377 kadronun bulunduğu kurumda halen 200 personel çalışıyor. 4’ü kurul üyelerine ait olmak üzere toplam 14 lojmanın bulunduğu KİK’te, başkan 4 bin 246, 2. başkan ve üyeler 4 bin 146 YTL net maaş alıyor. Kurum personeline ise net olarak 3 bin 343 YTL ile 1020 YTL arasında ödeme yapılıyor. RTÜK’e toplam 34 kişi atanırken halen 314 kadro boş bulunuyor. ücret alıyor. Şeker Kurumu’na, boş bulunan bir üyelik için kalan süreyi tamamlamak üzere iki atama yapıldığı belirtildi. 57 kadronun bulunduğu kurumda halen 34 kadro boş bulunuyor. Kurul başkan ve üyelerine YPK kararı ile 15 Temmuz 2005 itibarıyla 1174 YTL maaş ödeniyor. Buna karşın, yine aynı tarih itibarıyla Şeker Kurumu Genel Sekreteri’nin 2 bin 842 YTL, uzmanının 2 bin 286, üniversite mezunu idari personelinin ise 1650 YTL maaş alması dikkat çekti. Kurumun lise mezunu idari personelinin ücretleri ise 834868 YTL arasında değişiyor. Lojmanın bulunmadığı kurumda, çalışanlar için kira yardımı da yapılmıyor. Bilgi Edinme Kurulu, sorularına yanıt vermediği için Kültür Bakanı’nı şikâyet eden Şirin’i haklı buldu Koç, yasaya aykırı davrandı ? Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili Emin Şirin, Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde yaptığı başvurulara olumsuz yanıt veren Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’u Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na şikâyet etti. Şirin’i haklı bulan kurul, Koç’a yasaya aykırı davrandığını bildirdi. EMİNE KAPLAN CHP ANKARA Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili Emin Şirin, Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan Fener Rum Patriği’nin faaliyetleri, Ayasofya Camisi’nin ibadete açılacağı iddialarıyla ilgili bilgi istedi. Bakan Atilla Koç, ‘‘soyut ve genel’’ olduğu gerekçesiyle Şirin’in başvurularını işleme koymadı. Şirin, bunun üzerine Koç’u Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na şikâyet etti. Şirin’i haklı bulan kurul, Koç’a yasaya aykırı davrandığını bildirdi. Başbakanlık Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu, Anavatan Partisi İstanbul Milletvekili Emin Şirin’in başvurularına olumsuz yanıt veren Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç’un yasaya aykırı hareket ettiğine karar verdi. Şirin, bir süre önce Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, Bilgi Edinme Yasası çerçevesinde şu soruları yöneltti: ? İçişleri Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı’nın İstanbul dışındaki kiliselerde Lozan Antlaşması’na göre sadece İstanbul’da bulunan RumOrtodoks vatandaşların dini hizmetlerini yapmakla görevli patrik hazretlerinin Anadolu’daki kiliselerde ayin yapmasının Lozan Antlaşması’na aykırı olmadığına dair bakanlığınıza hi taben yazılı bir görüşü var mıdır? Ortodoks Patriği’nin Katolik mekânlarda ayin yapması normal mıdır? Din ve kültür turizm adı altında örneğin Mekke Müftüsü, Ayasofya Camii’nde cuma namazı kılmak ve kıldırmak isterse bu izin verilecek midir? ? 24 Aralık 1934 tarihli 2/1589 sayılı kararname ile Ayasofya’nın müzeye çevrilmesinin hiçbir hukuki dayanağı olmadığına göre, bu Bakanlar Kurulu kararının yeni bir Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlükten kaldırılması ve Ayasofya’nın Fatih Vakfı şartlarına uygun olarak tekrar cami şeklinde hizmete açılması gerekmez mi? Kültür ve Turizm Bakanı Koç, ‘‘soyut ve genel, siyasi nitelikte, yorum, polemik ve sansasyona açık sorular’’ olduğunu gerekçe göstererek bu soruların yer aldığı başvuruyu işleme koymadı. Şirin’i ‘‘Bilgi Edinme Yasası’nı siyasi amaçla polemik ve sansasyona araç etmekle’’ de suçlayan Koç, Şirin’in daha önce de soru önergesiyle aynı soruları sorduğu ve önergenin yanıtlandığını bildirdi. Şirin, bakanlığın bu kararı üzerine Koç’u Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’na şikâyet etti. Kurulun kararını değerlendiren Şirin, ‘‘Atilla Koç, şimdi sorularıma kuzu kuzu yanıt verecek’’ dedi. Seçim hazırlığı başladı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP, seçim hazırlıkları çerçevesinde ülke genelinde her sandık bölgesinde seçmenlerle yüz yüze çalışma yapmak üzere 500 bini aşkın partiliyi eğitecek. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın açılış konuşmasıyla önceki gün başlayan il başkanları ve il temsilcileri toplantısı dün sona erdi. Toplantının dünkü bölümü, seçim hazırlıkları için oluşturulan komisyona da başkanlık eden CHP Genel Sekreteri Önder Sav yönetiminde gerçekleşti. Bu toplantıda seçim hazırlıkları değerlendirildi. Alınan bilgiye göre; ülke genelindeki 172 bin 300 sandık için 3 üye görevlendirilecek. Bu üyeler 1 Mayıs’a kadar parti içi eğitimden geçirilecek. Daha sonra bölgelerinde seçmenlerle bire bir temasa geçecekler. Bu arada, il başkanları ve il temsilcilerinin katılacağı bölge toplantıları da düzenlenecek. CHP’nin üyesi bulunmayan yerlerde üye yazımına ağırlık vermek üzere harekete geçeceği bildirildi. SHP’ye katılan emekli hava pilot albay Nazif Harcanoğlu’nun rozetini Karayalçın taktı. (Fotoğraf: AA) Karayalçın’dan DİSK Genel Başkanı Çelebi’ye çağrı: ‘SHP’de siyaset yapın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi’ye ‘‘Gelin SHP’de siyaset yapın’’ çağrısı yaptı. Karayalçın, ‘‘SHP’ye gelmeyeceklerse yeni bir siyasi parti oluşumuna gitmesinler. Bu, çok büyük bir yanlışlık olur’’ dedi. Partisinin küçük kurultayında konuşan Karayalçın, soldaki arayışlar konusunda değerlendirmeler yaptı. Solda nicelik sorunu yaşandığını savunan Karayalçın, DİSK Genel Başkanı Çelebi ve arkadaşlarını SHP’de siyaset yapmaya çağırdı. Karayalçın, ‘‘Onları buraya çağırmamın sebebi solda birliktelik konusunda SHP’nin daha önceden de somut adımlar atmış olmasıdır. Bu arkadaşlarımız SHP’ye gelmeyecekler ise yeni bir siyasi parti oluşumuna gitmesinler, bu çok büyük bir yanlışlık olur’’ görüşünü dile getirdi. CHP’yi de eleştiren Karayalçın, ‘‘Cumhurbaşkanlığı seçiminin CHP’nin tetiklemesi ile Türkiye’nin gündemine çok erken düştüğünü, bu konudaki kısır tartışmanın CHP ve AKP’nin inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini’’ söyledi. Karayalçın, Danimarka’da başlayan karikatür krizini de ‘‘provokasyon’’ olarak değerlendirdi. Karayalçın, ‘‘Kim neye inanıyorsa, inançların tümüne saygı göstermek gerekir. Taliban’ın Afganistan’da Buda heykeline yaptığı saldırı nasıl kabul edilmez ise karikatür yolu ile bugün yapılanlar da kabul edilmez’’ dedi. kimliği belirsiz 3 kişinin sahte plakalı bir araçla kaçtıkları öğrenildi. 1979’da Adana Emniyet Müdürü Yurdakul’un öldürülmesiyle ilgili davada sanık olan Kıpçak’ın adı 12 Eylül darbesinden önce birçok öldürme olayına karışmıştı. MHP ana davasından yargılanırken Aydın Telli ile birlikte cezaevinden kaçan Kıpçak, daha sonra yurtdışına çıkmıştı. Kıpçak 1989’da İstanbul’da 47 kilo eroinle yakalanmıştı. Yurdakul’un katil zanlısı Kıpçak öldürüldü İstanbul Haber Servisi Ümraniye’de 1 Şubat’ta silahlı saldırıda yaşamını yitiren kişinin, 12 Eylül öncesi MHP ana davasından yargılanan, Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul cinayeti sanığı, uyuşturucu kaçakçısı Abdurrahman Kıpçak olduğu anlaşıldı. Kıpçak, 1 Şubat’ta Ümraniye’de öğle saatlerinde kimliği belirsiz 3 kişi tarafından yaylım ateşine tutuldu. Kıpçak kafasına aldığı üç kurşunla ölürken Değerli insan, tiyatro sanatçısı Danimarka’da bir gazetede yayımlanan Hazreti Muhammet’i hedef alan karikatürler ortalığı karıştırmaya devam ediyor. İslam dünyasından gösterilen sert tepkiler üzerine, Avrupa’daki başka gazeteler de bu karikatürleri tepkilere karşılık olarak yayımladılar. Neden böyle bir yola başvurduklarını da şöyle özetlediler: Basın ve ifade özgürlüğü. Bu arada karikatürleri ilk yayımlayan JyllandsPosten gazetesinin internet sitesindeki açıklamaya baktım. Gazete, gösterilen tepkiler nedeniyle geri adım atmıştı. İnançlara ve İslam dünyasına ne kadar saygılı olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Batı’daki bazı gazetelerin yangına körükle giden tutumu ve İslam dünyasını kışkırtan çizgisi üzerinde biraz düşünmek gerekiyor. Sorun yalnızca ‘‘Bakın onlar başkalarına hakaret etmeyi ifade özgürlüğü sayıyorlar’’ üzerinden yapılacak bir tartışma değil. Bu vesileyle Batı’nın ne kadar medeniyetsiz olduğunu ispatlama gayretinin de bir manası yok. Daha derin bir Medeniyetler Çatışması ya da... durum analizine gerek olduğunu görmeliyiz. Avrupa’daki bazı çevreler, İslam dünyasıyla kapışmayı gerekli gören bir ruh hali içindeler. İslam dünyasını, şu anda demokratikleşmenin, özgürleşmenin, gelişmenin önünde bir engel olarak gören bu çevreler; ABD’deki şahinlerin ve İsrail’deki sertlik yanlılarının İslam dünyasına yönelik saldırganlığının düşünsel altyapısını oluşturmak gayreti içindeler. Demek istiyorlar ki, İslam dünyası öylesine bağnaz ve geri ki, bir karikatüre bile tahammül edemiyor. Onlara ancak anladıkları dilden yanıt verilebilir. Irak’ta olduğu gibi... ??? İran’a yönelik yeni baskı planlarının gündemde olduğu şu günlerde, böylesine bir kışkırtma Bush ve adamlarına tam anlamıyla ilaç gibi geldi. ‘‘Gördünüz mü, işte İslam dünyası bu’’ diyerek kışkırtmayı keyifle seyrediyorlar. Ancak, çağımız küreselleşme çağı ve kapitalizmin pazar ekonomisine dayalı politikası da bir yandan devreye girmiş durumda. Arap ülkelerinde Danimarka mallarına boykot şeklinde başlayan kampanyalar, karikatürün yayımlandığı diğer ülkeleri de hedef almaya başlayınca, siyasetçiler telaşlandılar. Birçok Batılı lider, birbiri ardı sıra açıklamalar yaparak, karikatürlerin yayımlanmasının doğru olmadığını söylemek gereğini duydular. Tepkileri yumuşatmaya ve gerginliği azaltmaya çalıştılar. Çünkü bu gelişmeler sonunda şirketleri vuracak bir düzeye ulaşıyor. ??? Batı’daki Haçlıların harekete geçmesiyle, Doğu’daki karşıtları da boş durmadılar. Hemen onların istediği karşılığı verdiler. Filistin’de seçimleri yeni kazanan ve yönetiminde meşruiyet için çaba gösteren Hamas, Danimarka ve karikatürü yayımlayan medya kuruluşlarını ölümle tehdit etti. Lübnan’daki Hizbullah’ın lideri Nasrallah, ‘‘Zamanında Salman Rüştü’yü öldürseydik böyle olmazdı’’ şeklinde açıklamalar yaptı. Şam’daki gösteriler ise felaketin büyüklüğünü gözler önüne serdi. Elçilikler ateşe veriliyor, ölüm saçan yüzler öne fırlıyordu. Tablo, Batı’da ve İslam dünyasında çatışma isteyenleri memnun edecek düzeyde gelişiyor. Medeniyetler, onların isteği yönünde ‘‘çatışıyor’’. Zaten Irak’ın işgali iki dünya arasına büyük bir uçurum açmıştı, son gelişmeler bu uçurumu daha da derinleştiriyor. Kopuşu hızlandırıyor. Öfkeli kalabalıkların başındaki bazı tipler, tam da Batı’daki bazı çevrelerin göstermek istediği İslam imajını yansıtıyorlar... İki tarafta da düşmanlığın yükselmesinden mutlu olanlar, aslında birbirlerinin çok zıddı gibi görünseler de birbirlerinin ikizi gibi ha reket ediyorlar. Düşünsel olarak da birbirlerine çok yakınlar. Bu karşıtlık AB’deki Türkiye düşmanlarıyla Türkiye’deki AB karşıtlarının aynı cephede toplanmalarına benzemiyor mu? İkisinin hedefi de aynı: Çatışmak. Medeniyetleri çatıştırmak. ??? Medeniyetlerin uzlaşmasıyla çatışması arasında ince bir çizgi bulunduğunu son olaylar sırasında daha iyi gördük. İki taraf içinde birlikte yaşamak isteyenlerle çatışmak isteyenler arasındaki denge bazen uzlaşma yönünde, bazen kavga yönünde değişiyor. Hazreti Muhammet’i hedef alan kışkırtıcı karikatürler, savaşmak isteyen taraflar için iyi bir fırsat oldu. Bu çatışmadan olumlu bir sonuç çıkarmak mümkün değil. Dünya bundan zarar görüyor, insanlık bundan zarar görüyor. En önemlisi de İran’a saldırma planları yapan Bush ve ekibinin ekmeğine yağ sürülüyor. İsrail’deki saldırganlık yanlılarına fırsat doğuyor. Medeniyetler tehlikeli bir şekilde çatıştırılıyor. OKTAY SÖZBİR’i kaybettik. Cenazesi, Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde bugün saat 10:30’da yapılacak törenin ardından Karacaahmet Mescit Camii’nde kılınacak öğle namazını takiben Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilecektir. AİLESİ Can, Defne, Angela CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle