25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 ŞUBAT 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ÇAĞRIŞIMLAR AYŞE EMEL MESCİ 15 Oktay Arayıcı anılıyor ? Haber Merkezi Oyun yazarı Oktay Arayıcı, 70. doğum yılında Beyoğlu Akşam Sefası Restoran’da anılıyor. Melek Taner’in sunuşuyla bu akşam saat 19.00’da başlayacak oturumda, oyuncu Rutkay Aziz ve yönetmen Yusuf Kurçenli, yazarla ilgili anılarını anlatacaklar. ‘‘Rumuz Goncagül’’, ‘‘Nafile Dünya’’ gibi oyunlarıyla tanınan Arayıcı’nın sevdiği türküleri de arkadaşı Yavuz Top’un seslendireceği geceye eşi Semiha Arayıcı da katılacak. (0 212 243 28 26) Bir çayır ağlıyor... Bir tufan sonrası görüntüsü... Su, her yanı kaplamış. Su, tüm dünyayı kendine benzetmiş, farklılıkları silmiş. Hikâye Ege’de geçiyor, ama o suda Ege’nin bulutla, zeytinle, toprakla, gökle karışan denizinin maviliğinden veya dibi gözüken cam göbeği renginden eser yok. Karanlık bir su bu, o anda üzerinden geçenlerin soluk ve titrek görüntülerini yansıtan, ama derinlerine gömdüğü sırlardan hiçbirini asla ele vermeyen bir su... Belleksizliğin suyu... Şimdiki zamanın bulanık yansımaları bir an varlar, sonra o karanlıkta yitip gidiyorlar... Hikâye Ege’de geçiyor, ama filmin geneline egemen olan su daha çok Akheron’u, antik Yunan mitolojisinde ruhların ölüler ülkesi Hades’e varabilmek için Kharon’un kayığına binip geçtikleri ırmağı çağrıştırıyor. Göç insanları bir papaz yolumu kesmiş, gayet düzgün bir Türkçeyle, ‘‘Biz sizi seviyoruz, halklar kardeştir, düşmanlığı siyasetçiler körüklüyor’’ demişti. Adını hatırlayamadığım seksenlik bir nine vardı. Mübadele sonucu Anadolu’dan Yunanistan’a göçenlerdendi. Türk olduğumu öğrenince bir sarıldı bana, memleket toprağına sarılır gibi: ‘‘Ben de oralıyım’’ dedi, ‘‘ben de oralıyım. Savaşlar, acılar sürdü attı bizi buraya.’’ Yılmaz Güney’e hayrandı. Toprakta çalışa çalışa kim bilir kaç kat nasır bağlamış elleriyle sımsıkı tuttu elimi: ‘‘Kızım, biz aynıyız, ayrımız gayrımız yok bizim’’ dedi. Biz aynı biz değiliz ‘Türlerle Türk Sineması’ ? Kültür Servisi Agâh Özgüç ‘‘Türlerle Türk SinemasıDönemler /Modalar/Tipler’’ kitabıyla daha önce yapılmamış bir çalışmayı gerçekleştiriyor. Dünya Kitapları tarafından basılan kitapla Özgüç, Türk sinemasında bugüne kadar üretilen filmleri türlerine ayırıp sinemamızın ‘‘türsel anatomisi’’ni yapıyor. Kovboy filmleri, polisiye, güldürü, cinsellik ve din temalı filmler yaklaşık kırk başlık altında inceleniyor. Bunun yanı sıra Türk sinemasında Nâzım Hikmet’in yerinden sinemamızda mekândekor ilişkilerine kadar Yeşilçam’la ilgili söylenebilecek hemen her konu irdeleniyor. Ayrıca kitapta, Özgüç’ün arşivinden seçilmiş nadir set fotoğrafları ve afişler de yer alıyor. Karanlık suların üzerinde bir sal ve peşinde küçük bir kayık ordusu... Salın üzerinde bir cenaze. İlk göçmenin, ilk sürgünün, ailenin reisinin cenazesi. Hikâyenin başı ve sonu ya da sonsuzluğu. Aynı zamanda kuşaklar arasındaki kırılma noktası. Arkada salınan siyah flamalar hem matemi simgeliyor aslında hem de tufandan önceki son mitingi. Sonra Tufan... Yine su, yine salların üzerinde insanlar... Bu kez Tufandan kurtulanlar... İki üç parça eşyasını valizlere, denklere doldurmuşlar, meçhul bir geleceğe doğru kürek çekiyorlar. Her yan su... Onlar, silik ve titrek görüntülerini bir an için karanlık suların ekranı üzerine yansıtıp sonra unutulmuşların arasına katılmak üzere ilerliyorlar. Hiç ses yok, sulara dalıp çıkan uzun küreklerin şıpırtılarından başka. 20. yüzyılın tüm mültecileri, muhacirleri, mübadilleri; bölgeler, ülkeler, kıtalar arasında bir savaştan diğerine, bir boğazlaşmadan diğerine sürülüp duran tüm yersiz yurtsuzlar doluşmuşlar bir salın üzerine, karanlık F ilmin son karesini kaplayan deniz silinmiyor gözlerimin önünden, o benim de hayatım aslında, bizim hayatımız... Arkadaki masmavi fonun önünde dalgalanan o bembeyaz çarşaflar aslında ruhlarımızda köpüren dalgalar, umutlarımız... Ve kan bulaşmış umuda. Bu dünyada sürgünüz biz. Doluşmuşuz bir salın üstüne, ilerliyoruz bilinmez bir geleceğe doğru. Karanlık sulara titrek suretlerimiz düşüyor, siliniveriyor sonra. Bir çayır ağlıyor... mişti. Yunanistan’ın batısında, Adriyatik Denizi’nde bulunan Lefkada, Yunan Komünist Partisi’nin kalelerindendi ve II. Dünya Savaşı’nda da faşizme karşı mücadele geleneğinin en derinlere kök saldığı yerlerden biri olmuştu. ‘Ağlayan Çayır’da bir sahne var: Kamyonetin üstündeki ajitatörler mahalle mahalle dolaşıp faşistlere karşı genel grev ve direniş çağrısı yaparken gözcüler jandarmanın geldiğini haber veriyorlar. Kamyonet hemen uzaklaşıyor, kamyonetin yanındakiler de bisikletlerine atlayıp kaçıyorlar. O kaçan bisikletlileri görünce Serefino geldi birden aklıma. 1984’te yetmişine yakındı herhalde. Biz film setinde çalışırken veya paydos ettikten sonra bir çay bahçesinde otururken bisikletine atlamış bu ihtiyar delikanlının geldiğini görürdük uzaktan. Lefkada’nın yaşayan efsanelerindendi Serefino. ‘Direniş’in ve ‘İç Savaş’ın ünlü komutanı Ares’in yanında savaşmıştı. Bayılırdı bizimle sohbet etmeye. Ada nüfusunun çoğu gibi o da iyi Türkçe biliyordu. Ve hepsinde yerleşik bir kanaat vardı: Yunan ve Türk halkları dosttur, bizi hükümetler düşman ediyor. Bir gün Lefkada çarşısında dolaşırken sakallı sularda, bilinmezliğe doğru süzülüyorlar... Theo Angelopulos sürgünün, göçün ve ölümün şiirini yazıyor su görüntüleriyle. Ege’nin ağıdı ‘Ağlayan Çayır’ oluyor. Lefkada 12 yıl önce, İsveç televizyonunda, siyasal nedenlerle ülkelerinden ayrılıp İsveç’e sığınan bir ailenin öyküsünün anlatıldığı bir dizide rol almıştım. Ailenin küçük çocuğunun adından hareketle, ‘Akın Evini Arıyor’ başlığıyla gösterilen dizinin bazı bölümleri, Yunanistan’ın Lefkada adasında çekil Angelopulos’un filminin son karesinde, ‘İç Savaş’ta karşı cephelere savrulan iki oğlunu da yitiren Ana, o sonsuz fonun, denizin önünde vurulup ölmüş direnişçi oğlunun cesedine sarılıp ağlarken ‘‘O, sendin; sen, sensin’’ diye yineleyip duruyordu, bir ritüeli beynimize nakşetmek ister gibi. Ben de yineleyip duruyorum içimden, onunla birlikte, bu toprakların tüm sürgünleriyle birlikte: ‘‘Biz aynıyız, ayrımız gayrımız yok aslında, biz biziz...’’ Ama biliyorum, ne Serefino var artık ne de o seksenlik nine... Bisikletler de terk edilmiş, sahipsiz duruyorlar bir duvarın dibinde. Ve biz aynı biz değiliz. Filmin son karesini kaplayan deniz silinmiyor gözlerimin önünden, o benim de hayatım aslında, bizim hayatımız... Arkadaki masmavi fonun önünde dalgalanan o bembeyaz çarşaflar aslında ruhlarımızda köpüren dalgalar, umutlarımız... Ve kan bulaşmış umuda. Bu dünyada sürgünüz biz. Doluşmuşuz bir salın üstüne, ilerliyoruz bilinmez bir geleceğe doğru. Karanlık sulara titrek suretlerimiz düşüyor, siliniveriyor sonra. Bir çayır ağlıyor... aemelmesci?yahoo.fr Prof. Kamuran Gündemir’i yitirdik ? Kültür Servisi Piyanist ve eğitimci Kamuran Gündemir (1933) önceki gün Ankara’da yaşamını yitirdi. Sanatçı için 7 Şubat 2006 Salı günü saat 10.00’da Ankara Devlet Konservatuvarı’nda bir tören yapılacak, cenazesi Kocatepe’de kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek.Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Ferhunde Erkin’in ve Paris Ecole Normale de Musique’de Lazer Levy’nin öğrencileri olmuş, uzun yıllar Ankara Devlet Konservatuvarı’nda kendini öğrencilerine adamıştı. Fazıl Say, Emre Elivar ve Muhiddin Dürrüoğlu Demiriz’i gibi dünyaca ünlü piyanistlerimizi yetiştiren sanatçı, aynı zamanda çağdaş Türk bestecilerinin de nice yapıtını ilk kez gün yüzüne çıkartıp çalmıştı. 2000 yılında kendisine Sevda Cenap And Müzik Vakfı’nın Altın Onur Madalyası verilmişti. Eşi Selçuk Gündemir ile birlikte Türk piyanistlik ekolüne katkılarda bulunmuşlardı. Cem Karaca anılıyor Sanal Mimarlık Müzesi ICAM üyesi oldu Kültür Servisi YapıEndüstri Merkezi tarafından sanal ortamda oluşturulan Mimarlık Müzesi, Uluslararası Mimarlık Müzeleri KonfederasyonuICAM (International Confederation of Architectural Museums) üyeliğine kabul edildi. Dünya çapında mimarlık müzeleri, mimarlık merkezleri ve koleksiyonlarının en üst düzeyde örgütü olan ICAM, mimarlık belgelerinin korunması, yapılı çevrenin kalitesinin yükseltilmesi ve korunması, geleceğe yönelik uygulamalara ışık tutacak biçimde mimarlık tarihi araştırmalarının desteklenmesi, kamunun mimarlığa duyduğu ilginin teşvik edilmesini ve üyeleri arasında bilgi ve profesyonel deneyim alışverişini amaçlıyor. Bir süredir yaşlılığa bağlı rahatsızlıkları nedeniyle tedavi görüyordu Tarihçiyazar Kutay öldü İSTANBUL (AA) Tarihçiyazar Cemal Kutay, dün, tedavi gördüğü Marmara Üniversitesi Vakfı Academic Hospital’da yaşamını yitirdi. Marmara Üniversitesi Vakfı Academic Hospital’dan yapılan yazılı açıklamada, bir süredir yaşlılığa bağlı çeşitli rahatsızlıkları nedeniyle tedavi görmekte olan Cemal Kutay’ın, fenalaşarak gözetim altına alındığı hastanede dün akşam saat 21.17’de hayata gözlerini yumduğu bildirildi. Cemal Kutay’ın, bir süredir Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sevinç Aktan gözetiminde tedavi gördüğü belirtilen açıklamada, Kutay’ın, sağlık durumu ağırlaştığı için ? Cemal Kutay’ın, bir süredir Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Bölümü’nde tedavi gördüğü belirtildi. Kutay’ın, sağlık durumu ağırlaştığı için dün Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Academic Hospital’a kaldırıldığı kaydedildi. dün Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Vakfı Academic Hospital’a kaldırıldığı kaydedildi. Academic Hospital Sorumlu Hekimi İç Hastalıkları Uzmanı Türkan Özer, Kutay’ın vefatına ilişkin şu açıklamayı yaptı: ‘‘Hastamız, bir süredir evinde yatarak pnömoni (zatürree) tedavisi görmekteydi. Artan şikâyetleri ve böbrek yetmezliği nedeniyle dün (cumartesi) saat 15.00 sıraları hastanemize yatırılarak 114 numaralı odamızda bakım altına alındı. Tıbbi müdahaleler sonuç vermedi. Başımız sağ olsun.’’ Kutay’ın cenazesinin ne zaman kaldırılacağı konusunda aile mensuplarının bugün bilgi vereceği belirtildi. 1912’de Konya’da doğan tarihçiyazar Cemal Kutay, ortaöğrenimini Kadıköy Lisesi’nde tamamladı. Anadolu Ajansı’nda 19241928 yılları arasında muhabirlik, Hâkimiyeti Milliye’de istihbarat şefliği ve fıkra yazarlığı yapan Kutay, Konya’da Yeni Anadolu gazetesini ve Zaman Dergisi’ni, İstanbul’da Halk Gazetesi’ni, Millet Dergisi’ni çıkardı. Cemal Kutay, pek çok gazete ve dergide özellikle tarihi konularda yazılar yazdı. Cemal Kutay’ın kitap halinde basılan 187 eserinden bazıları ise şöyle: ‘‘Türkiye İstiklal ve Hürriyet Mücadeleleri Tarihi’’ (20 cilt, 195762), ‘‘Bilinmeyen Tarihimiz’’ (4 cilt, 197475), ‘‘Tarih Sohbetleri’’ (9 cilt, 196668), ‘‘Örtülü Tarihimiz’’ (2 cilt, 1975), ‘‘Sisli Tarihimiz’’ (2 cilt1975), ‘‘Midhat Paşa’nın Gurbet Hatıraları’’ (3 cilt, 1983), ‘‘Geçmişten Günümüze Türk Kitaplığı’’ (1970).’’ ? Kültür Servisi Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) tarafından 8 Şubat günü saat 20.00’de Cem Karaca’yı ölümünün 2. yılında anmak üzere Bakırköy Kültür ve Sanat Konağı’nda bir etkinlik düzenleniyor. Anadolu rock müziğinin önemli isimlerinden Karaca’yı anma gecesine, aralarında Asım Uysal, Barış Akarsu, Cahit Berkay, İskender Doğan, Haslet Soyöz, Ayhan Yerel, Cihat Tamer, Erkin Koray, Eser Taşkıran, Erol Büyükburç, Bora Gencer, Kıraç, eşi Özdemir Erdoğan, Timur Selçuk, Ömür Göksel, Haluk Levent, Yücel Erzen, Sümer Ezgü, Zafer Şancı’nın da bulunduğu çok sayıda sanatçı dostu katılacak. (0 212 570 45 95) EYÜP BİRİNCİ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 2001/1316 Esas Bir borçtan dolayı hacizli bulunan, Bayrampaşa, Sağmalcılar köyü mevkiinde kain, 18/19, 11, 12 pafta ve 20843 parsel, 580 m2 arsanın borçluya ait 286/1740 hissesi açık artırmayla satışa çıkartılmıştır. İmar Durumu: Bayrampaşa Belediye Başkanlığı, İmar Müdürlüğü’nün 21.12.2005 tarih ve 6722 sayılı yazısında, Altıntepsi Mahallesi, Akpınar Caddesi 18 pafta, 20843 parsel sayılı yerin 21.11.2005 tasdik tarihli, 1/1000 ölçekli revizyon uygulama imar planında söz konusu parselin bir kısmının 5 kat irtifalı, Ticaret alanında, az bir kısmının da 4 kat irtifalı olarak konut alanında kalmakta olduğu bildirilmiştir. Gayrimenkulün Hali Hazır Durumu: Satışa konu, Bayrampaşa, Sağmalcılar köyü mevkiinde kain, 18/19, 11, 12 pafta ve 20843 parsel taşınmaz (Altıntepsi Mah. Akpınar Caddesi No: 95 adresindeki binanın sağında kalan yer) parsel 580 m2 alana sahip olup, üzerinde herhangi bir yapı yoktur. Taşınmaz arsa vasıflıdır. L şeklinde olan bir yerdir. Bu arsa meyilli bir arazi yapısına sahiptir. Akpınar caddesine olan cephe genişliği 46.00 mt’dir. Alttaki sokağa göre yukarı doğru meyilli olup, üstteki ana arter olan Akpınar caddesine göre aşağıda kalmaktadır. Arazinin meyilli olması nedeniyle cadde ile sokak birbirine merdivenle bağlantılıdır. Akpınar caddesi üzerinde olan binaların genelinde zemin katlar işyeri, normal katlar ise mesken amaçlı olarak kullanılmaktadır. Kıymeti: Mahkemece, borçluya ait 286/1740 hisseye 128.700.00.YTL. kıymet takdir edilmiştir. Satış Şartları, Yeri, Zamanı: 1 Birinci açık artırması Eyüp 1. İcra Müdürlüğü’nde, 20.03.2006 tarihinde Saat: 15.00’den 15.30’a kadardır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklıları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile en çok artırana ihalesi yapılacaktır. Böyle bir bedelle alıcı ve talipli çıkmadığı takdirde satış 10 gün uzatılarak yine Eyüp 1. İcra Müdürlüğü’nde, 30.03.2006 tarihinde saat: 15.00’den 15.30’a kadar ikinci açık artırması yapılacak. Bu artırmada da muhammen kıymetin %40’ını ve satış masrafını, satış isteyenin alacığına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması şartıyla en çok artırana ihalesi yapılacaktır. KDV alıcıya aittir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nisbetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. İhale pulu, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. birikmiş vergiler ve tellaliye resmi satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla irtifak hakkı sahipleri, diğer ilgililerin bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname 03.02.2006 tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için daire açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2001/1316 E. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları. 7 İşbu gayrimenkul satış ilanı ilgililere tebliğ edilmek üzere, bilinen adreslerine gönderilmiş olup herhangi bir sebeple tebliğ edilemediğinden, tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 4196 CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle