25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Sağlıkta hükümetin istediği dönüşüm çöküşe yol açıyor. Yakıt, temizlik ve ilaç sorunu büyük 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT ‘IMF istedi, hastalar ölecek’ ? Kamu hastaneleri borçlanarak aldıkları tıbbi malzemelerle hastalara bakıyor. Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı Metin Bakkalcı, acillerde olması gereken ilaçlarda da sorunlar yaşandığını vurgulayarak “Elde zorunlu olması gereken ilaçlar bile yok’’ diye konuştu. MURAT KIŞLALI ANKARA Maliye Bakanlığı, devlet hastanelerinin 3.5 katrilyon lirasını kesince, hastanelerin başta ilaç alımı olmak üzere önemli alımlarında aksaklıklar yaşanmaya başlandı. Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı Metin Bakkalcı, sağlık sisteminin çökmek üzere olduğunu belirtirken CHP’li Kemal Kılıçdaroğlu da ‘‘IMF istedi, hastalar ölecek’’ diye konuştu. Bakkalcı, hastanelerde yaşanan sıkıntıları ‘‘Hastanelere tedarik sağlayanlar mal vermemeye başladılar. Kaloriferler yanmıyor. Yakıt, beslenme, temizlik, ilaç eksikliği olmak üzere büyük bir problemle karşı karşıya kalacağız. Acillerde olması gereken ilaçlarda problem yaşanmaya başlandı, elde zorunlu olması gereken ilaçlar bile yok’’ sözleriyle dile getirdi. Bakkalcı, şunları kaydetti: ‘‘Bütün bu sorumluluklar, başta Sağlık Bakanı olmak üzere bu politikaları yürütenlere aittir. Hükümetin ‘Sağlıklı Dönüşüm Programı’ her düzeyde ‘Sağlıklı Çöküş Programı’na dönüşmüştür. 3.5 katrilyon liranın bilerek taammüden silinmesi bunun bir unsurudur. Çünkü hükümet ‘Ben kamu olarak sağlık hizmetini vermekten çekiliyorum. Ben bundan sonra kamu olarak sınırlı tedavi yardımında bulunacağım’ diyor. Meclis’teki genel sağlık sigortasının ruhu budur.’’ 3.5 katrilyon liranın silinmesinin rastlantı olmadığını vurgulayan Bakkalcı, ‘‘Hükümetin burada kaynakların başka yere aktarılması tercihi var. Kamu hizmetlerine aktarmıyor. Hiç insani bir yaklaşım değil ama ‘Bu sistem artık çıkmaza girdi, genel sağlık sigortası zorunluluktur’ mesajı vermek istiyorlar. İlaç yazımına sınırlama getirdiler, bu nedenle hastanelerde ilaç kuyrukları beşe katlandı. Tüm basamak sağlık hizmetlerinde muazzam bir çöküş var. Bunların hiçbirisi rastlantı değil’’ diye konuştu. MF TAAHHÜTLERİ CHP’li Kılıçdaroğlu da sağlık politikalarının IMF’nin istekleri doğrultusunda yönlendirildiğini belirterek şunları söyledi: Niçin Sır Küpü Demişler? Hiç merak ettiniz mi? Bildiklerini anlatmayan kişi için, neden ‘‘Adam sır küpü gibi’’ derler? Ya da çatlamış bir toprak küpü, artık sır tutmaz gerekçesiyle kullanmaktan vazgeçerler? Cam kavanozların var olmadığı dönemlerde, özellikle turşu gibi yiyeceklerin saklandığı toprak küplerin içleri, hem suyu sızdırmaması hem de içindeki malzemenin hava almaması için bir tür cilalı malzeme ile sıvanırdı. O işleme de ‘‘sırlama’’ denilirdi. AKP Genel Başkanı, öyle anlaşılıyor ki, üç yıllık küpün çizilip bozulmadan ‘‘sır’’ tutmuş bir şekilde durduğunu sandığı için önceki gün partisinin grup kürsüsünde, Başbakan ve bakanlarla milletvekillerinin malvarlığı konusunu; siyasal partilerinkilerle karıştırdı. O sırada, sapla saman da birbirine karışmış oldu. CHP Genel Başkanı da bir gün sonra Başbakan’ı yanıtlamak amacıyla kendi grubunun mikrofonlarından partisinin iki sayın milletvekilinin mal bildirimlerinin verildiği makamlardaki gizlilikle saklanma koşulunun kaldırılmasını sağlamak amacıyla bir yasa tasarısı verdiklerini müjdeledi. Oysa o türlü bir meydan okumayı bizzat Erdoğan yapabilirdi. Çünkü AKP’yi birlikte kurdukları, ilk günlerin meşakkatli yolculuğuna birlikte çıktıkları ve o çok sevdiği şarkıda olduğu gibi beraber yürüdükleri yollarda, yağan yağmurda birlikte ıslandıkları bir arkadaşı, eski Başbakan Yardımcısı ve bugün düz Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır, 24 Aralık 2003 tarihinde o gizlilik kalkanını koruyan 3628 sayılı yasadaki 9. maddenin kaldırılmasını isteyen bir yasa teklifini TBMM Başkanlığı’na vermişti. Vermekle de yetinmemiş, Erdoğan ve bir kısım arkadaşlarının, artık eski yoldaşları ile beraber yürümekten sıkıldıklarını, hele yağan yağmurda ıslanmak istemedikleri için özel korunma yöntemleri seçtiklerini gördüğü için de 15 Ekim 2004 günü teklifinin sumen altından çıkartılarak gündeme alınmasını sağlamak amacıyla TBMM Başkanlığı’na bir önerge vermiş, o önergesini savunmak için kürsüye çıkmıştı. Kendi yasa teklifi gibi hükümetin görüşülmesini istemediği başka teklifleri de komisyonların hasır altı etmesinden şikâyet eden Yalçınbayır, içtüzüğe göre belirli bir sürede komisyonlarda konuşulmayan değişiklik teklifinin doğrudan gündeme alınmasını istemişti. Yalçınbayır’ı CHP’li Algan Hacaloğlu da destekleyince, yasanın doğrudan görüşülmesi sözüm ona kabul edilmiş. Niçin ‘‘sözüm ona” diyorum.. Kürsüde oturan AKP’li başkan tarafından gündemin 204’üncü sırasına itilmiş de ondan. Yani ‘‘...Ört ki ölem’’ denilircesine sırasını beklemeye başlamış. I ‘‘Şu anda devlet hastaneleri borçlanarak aldıkları tıbbi malzemelerle hastalara bakıyor. Hastanelerin eli kolu bağlanmış durumda, hekimler, hastane yöneticileri büyük baskı altında. AKP söylediğinin tam tersini yaptı. ‘Herkese sağlık güvencesi, kuyrukları kaldırdım, hekim seçme hakkını getirdim, sağlıkta dönüşüm yapıyoruz’ diyordu, o dönüşümün geldiği nokta, hastaların ölümüne yol açacak.’’ Hükümetin devlet hastaneleri alacaklarından sildiği 3.5 katrilyon lira, Sağlık Bakanlığı’nın 2005 bütçesi olan 5.4 katrilyon liranın üçte ikisine denk geliyor. 2005 yılında Türkiye’de toplam 16.5 katrilyon liralık kamu sağlık harcaması yapılmıştı. 1215 YAŞ GRUBU ÇOCUKLARA Demokrasiyi oyunla öğreniyorlar FİGEN ATALAY oplum Gönüllüleri Vakfı, Demokrasi ve Haklarımız Projesi kapsamında, 1215 yaş grubundaki çocuklara yönelik demokrasiyle ilgili bir kutu oyunu tasarladı. Oyunun temel ilkeleri, eşitlik, özgürlük, adalet, hukukun üstünlüğü, barış, hoşgörü, farklılıklara saygı, sorumluluk ve katılımcılık. Oyunun adını oynayan çocuklar koydu: ‘‘Rengârenk’’. Geliştirilen oyun, Toplum Gönüllüleri ve Oyun Tasarım Ekibi tarafından Türkiye’nin çeşitli illerinde 1215 yaş grubundaki çocuklarla oynanıyor. Rengârenk, bir ‘‘soyut strateji’’ oyunu. Yani konulu bir oyun değil, belli kurallarla oynanan dama, tavla veya satranç gibi bir oyun. Dört kişiyle oynanıyor. Oyundan sonra çocuklarla demokrasinin temel ilkeleri ve oyunda yer alan durumlarla ilgili kısa bir çalışma yapılıyor. Avrupa Birliği’nin, Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa Girişimi Mikro Proje Programı kapsamında desteklenen Demokrasi ve Haklarımız Projesi ile gençlerin demokratik değerler ve insan hakları konusundaki bilinç ve duyarlılıklarının arttırılması hedefleniyor. KRAN EĞİTİMİ PROGRAMI Gençler için hazırlanan ‘Akran Eğitimi Programı’nda ise katılımcıların ve eğitmenlerin kişisel düşünce ve deneyimlerini birbirleriyle paylaşmaları ve görüş geliştirmeleri hedefleniyor. Eğitim programının hedefleri arasında, bilgi düzeyini yükseltmenin yanı sıra, tutum ve davranış değişikliğine yol açmak da bulunuyor. Programda çoğunlukla canlandırmalara ve rol oyunlarına yer veriliyor. Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın, gençlere eğitim bursu ve sosyal sorumluluk projelerine kaynak sağlamak amacıyla hayata geçirilen son projelerinden biri de ikinci el satışlarının yapıldığı İyi Kalpler Dükkânı. Üsküdar’daki dükkânda, giysiden zücaciyeye, oyuncaktan kitaba, aksesuvardan CD’ye pek çok ürün uygun fiyatlarla satışa sunuluyor. T Hastanelerde sıra numarası bitti ama bu kez de barkot kuyruğu başladı. Sağlık Bakanlığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne tedavi amacıyla gelen hastalar ‘Mesai 08.00’de başlıyor, barkot 08.30’da bitiyor. Bu ne biçim bir sistem’ diye yakınıyor. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) Umut kuyruğu uzadı 80 yaşında olmasına karşın sabah 04.00’te kuyruğa girenler... Çanakkale’den, Zonguldak’tan gelip İstanbul’da derman arayanlar ŞULE KÖKTÜRK akın hasta olmayın, çünkü derman aramak için gidilen hastaneler, derman arayanları daha çok hasta ediyor. İstanbul’daki kamu hastanelerinde kuyruk sayısı artmış, kuyruklar düğüm olmuş, sinirler gerilmiş, her an bir kavganın içinde bulabilirsiniz kendinizi. Sağlık sisteminin sorunlarını çözdüklerini öne süren Başbakan ve Sağlık Bakanı Türkiye’nin gerçeklerinden uzak. Hastalar, ‘‘Bu ülkenin Sağlık Bakanı yok mu, buralarda beklerken ölmesek bari’’ diyorlar. 2002’de iktidara gelen AKP’nin ‘‘acil planları’’ arasında sağlık sistemindeki sorunların çözümü de yer alıyordu. Ancak, geçen 3 yıl içinde, Türkiye’deki hastalar daha önce görmedikleri kuyruklarla karşılaştılar. Kamudan özele, Türkiye tarihinin en büyük kaynak aktarımı yapıldı ancak, alacakları bir kalemde silinen kamu hastaneleri ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldi. Sağlıkta reform adı altında, sosyal güvenlik kurumuna bağlı hastalar özel hastanelerden belirli bir ücret ödeyerek yararlanmaya başladı. SSK’liler de ilaçlarını serbest eczaneden alma hakkını kazandı. Ancak, hasta yine ne muayene olabildi ne de ilacını alabildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çok sayıda konuşmasında, AKP’nin sağlık alanındaki başarılarını konu edindi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ ise sorunların çözüleceğini yineledi durdu. 80 yaşında olmasına karşın sabah, aslında gece demek daha doğru olur, saat 04.00’te hastaneye gelip kuyrukta bekleyenler; Çanakkale’den Giresun’a, Zonguldak’tan İzmit’e şehrinde tedavi olamadığı için İstanbul’daki kamu hastanelerinde derman arayanlar... ZAR İŞİTMEK İÇİN Mİ? Canan Satılmış’ın isyanı ise artık sömürülecek bir şeyi kalmamış fakirin, ölüme direniş çığlığı sanki: ‘‘30 yıldır prim ödüyoruz, bu kuyruğu çekmek için azar işitmek için mi? Maaş alırken de aynı şey, yıllarca çalış primi öde, doktor isteme, 60 yaşında emekli ol, emekli maaşını almadan öl ya da maaş kuyruğunda öl. Devlet bize bunu söylüyor.’’ Kızının ameliyat öncesi işlemleri için kuyruklara giren Sevgi Erdemir ise saat 04.30’da hastaneye geldiğini anlatıyor. Erdemir, ‘‘Mesai 08.00’de başlıyor, barkot 08.30’da bitiyor. Bu ne biçim bir sistemdir anlamadım gitti’’ diyor. Tam bir yalçın bayır... Önceki günkü yazımı destekleyen belki elliden fazla eposta, faks ve telefon mesajı arasında Sayın Yalçınbayır’ın bir tür sessiz anımsatma yöntemi ile bana gönderdiği 15 Ekim 2004 günkü konuşmasını okurken bir iktidar milletvekilinin bu konuda nasıl sistemli bir savaşım verdiğini anımsadım. O konuşmasında Yalçınbayır, Tayyip Erdoğan’ın 1997 yılında kapalı toplum, açık toplum ekseninde siyasal yozlaşmayı anlattığı Yeni Türkiye adlı dergideki yazısından da söz etmiş. Rüşvet ve yolsuzluğun AKP grubunun o günkü birleşiminde ele alınışını da üstü kapalı biçimde hatırlatmış.. belki de dostlarına, nereden nereye geldik demek istemiş... Çoğunluk grubu yine bildiğini okumuş. Dahası CHP de yeniden suskunluk periyoduna girmiş. Ta ki Unakıtan, o nedeni hâlâ bilinmeyen kulis konuşmalarında, Baykal ile CHP’nin malvarlıklarını diline dolayıncaya ve o konudaki haber Albayraklar’ın Yeni Şafak gazetesinde 7 sütun üstüne manşet oluncaya kadar. Eşref saati galiba ondan sonra yeniden çalmaya başladı. Dün itibaryla TBMM’de üçü AKP, ikisi CHP’li beş milletvekili mal bildirimlerini doğru dürüst, adam gibi açıkladılar. Gerisi nedense hâlâ suskun. A S Kanser hastalarının ağzını bıçak açmıyor astanenin onkoloji bölümündeki hastalarınsa söylenecek bütün sözleri söyledikleri halde hâlâ aynı durumda olmanın verdiği acıyla ağızlarını bıçak açmıyor. Bu bölümde de hekime ulaşmak için en az 3 kuyruk beklemek gerekiyor. Birincisi, muayene barkodu sırası, ikincisi hasta dosyalarının arşivlendiği bölüm. Hastanın muayeneden önce, hekime gösterebilmek için kendine ait dosyayı arşiv bölümünden alması gerekiyor. Üçüncüsü ise kan tahlili sırası... Kanser tedavisi için ekim ayında Çanakkale’den oğlu Kadir’le birlikte gelen Nefise H İYİ KALPLER DÜKKÂNI Köktepe, kontrol amacıyla yine hastanedeydi. Önceki gece Çanakkale’den çıktılar yola ana oğul, sabah 07.30’da, İstanbul’a geldiler ve hiç dinlenmeden hastaneye gittiler. Sonra başladılar yine kuyruklarda beklemeye... Oğul Kadir Köktepe şikayetçi: ‘‘Annem iyileşti, şimdi kontrollere gidip geliyoruz. Doktorlar çok iyi, annemi iyileştirdiler ama burada bakım çok kötü. Kuyrukları aşmak için hastaneye 3 kişi gelinmesi gerekiyor. İnsanlar üst üste, sürekli kavga ediyorlar. Bu ülkenin Sağlık Bakanı yok mu, İstanbul’da hastanelerden sorumlu bir yetkili yok mu? Bu durumu hiç mi görmüyorlar. ’’ Gündem etik kurallar ve kurul olmalı... Zaten bundan sonra tartışma sadece mal bildirimlerinin açıklanması ile yetinilmeyerek, politikacıların etik kurallarla çalışmasını sağlayacak yöntemlerin bir an önce yasallaştırılmasını gerçekleştirmeyi gerektirecek aşamaya gelmiş olmalıdır. Malvarlığım şu kadar diyeceklerdir elbette. Ama onunla yetinmeyerek kaynakların gösterilmesinin istenilmesi de beklenilecektir. Kaynaklar inandırıcı olacaktır. Yani annesinin çıkını, oğlunun sünnet, kızının düğün armağanları dışında, emeğin, alın terinin, helal kazançların sorgulaması beklenilecektir. Kapalı zarflarda saklanmış o bilgilerin vergilerinin hesabı da sorulacaktır. Özetle politikacının iddia edip övündüğü gibi gerçekten Ak olup olmadığının da belgelenmesi istenecektir. Madem ki sır küpü bir kez çatlamıştır. Başta genel başkanlar, tüm liderler ciddi mal bildirimlerini, sözünü ettiğim yöntemlere uygun olarak açıklamalı ve milletvekilleri de kendilerini izlemelidirler. Ve izleme sırası tüm bürokrasiyi de kapsamına alarak uzamalıdır. GECE SIRAYA GİRİLİYOR ukiye Kuru 69 yaşında. Rru, Üç ameliyat atlatan Kubel fıtığından son ameliyatını bir ay önce olmuş. Sabah 04.00’te gelini Rukiye Kuru için gelip sıraya girmiş. Kuru, ancak sabah 10.00 gibi muayene olabilmiş. Tahlil için ikinci gün de hastaneye gelen Kuru, bahçede bulduğu bir bankta soluklanıyor. İlaçsız kaldı şi ALS hastası (bugün tıp literatüründe kanıtlanmış bir tedavisi olmayan kas hastalığı) olan Oya Çelikkaya, eşinin sürekli kullanması gereken ilaçlar bittiği için hastanede sıra bekliyor. Eski adı ‘‘muayene numarası’’, yeni adıyla ‘‘barkot’’ ise doktora ulaşmasındaki en büyük engel. Çelikkaya, barkot bittiği için 2 gün sonra gelmek zorunda olduğunu anlatıyor: ‘‘Eşimin kullandığı 12 çeşit ilaç var, ama şimdi sadece 4 ilacı kaldı ve ben ilaçları yazdıramadığım için ilaçsız kalacak.’’ E Faks: 0 212 677 08 21 obirgit?ekolay.net Sağlık çalışanlarından ‘mezarda emekliliğe’ hayır İ stanbul Tabip Odası ve TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda demokratik kitle örgütü üyeleri, Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nı protesto etti. Önceki gün Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi bahçesinde toplanan demokratik kitle örgütleri, ‘‘Mezarda emekliliği kabul etmeyeceğiz’’, ‘‘AKP sağlığa zararlı’’ dövizleri taşıdılar. Ezilenlerin Sosyalist Platformu üyeleri de dün Sağlık Bakanlığı İl Özel İdaresi Ağız ve Diş Hastalıkları Hastanesi’nin penceresine ‘‘Sağlıkta Özelleştirmeye Son, GSS İptal Edilsin’’ pankartı astılar. (SİBEL BAHÇETEPE/SALİM HALİMOĞLU) A Hemşire İrem Öksüz de hasta yakını mağduru SağlıkSen İstanbul 1 No’lu Şubesi, hemT ürk şire İrem Öksüz’ün, geçen pazartesi günü, Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalıştığı klinikte, hasta yakınları tarafından saldırıya uğramasını protesto etti. ‘‘Hastalar canımız, güvenlik bizim de hakkımız’’, ‘‘İnsanca yaşamak bizim de hakkımız, can güvenliği istiyoruz’’ yazılı dövizler taşıyan grup adına basın açıklamasını okuyan Şube Başkanı Mahmut Akman, son yıllarda, hekimlere, hemşirelere ve sağlık çalışanlarına yönelik baskıların arttığına dikkat çekti. (Fotoğraf: ŞULE KÖKTÜRK) BARKOT İSYANI CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle