25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr 11 El Baradey: Henüz kriz yok UAEK İran’ın nükleer dosyasının BMGK’ye sevkını görüşmek üzere olağanüstü toplandı. Rusya ve Çin’in Batı’yla işbirliği sözü verdiği kaydediliyor. Tahran ise misilleme tehdidinde bulundu Dış Haberler Servisi Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Yönetim Kurulu, İran’ın nükleer programına ilişkin gelişmeleri görüşmek üzere Viyana’da dün olağanüstü toplandı. Rusya ve Çin’in, İran konusunda işbirliği sözü verdiği belirtilirken Tahran Batı’ya gözdağı verdi. UAEK Başkanı Muhammed el Baradey, İran’ın nükleer programının ‘‘acil tehdit’’ oluşturmadığını söyledi. El Baradey, sorunun kritik bir aşamaya ulaştığını, ancak kriz noktasına gelmediğini kaydetti. UAEK Yönetim Kurulu üyesi 35 ülke temsilcisi, dün başlayan olağanüstü toplantıda, AB’nin üç büyükleri Almanya, Fransa ve İngiltere ile ABD’nin ortaklaşa sundukları ve ‘‘İran’ın nükleer dosyasının UAEK Başkanı tarafından BM Güvenlik Konseyi’ne havale edilmesini’’ öngören karar tasarısını ele aldı. Tasarının bugün oylanması bekleniyor. UAEK Başkanı El Baradey, ‘‘İran’ın, uranyum zenginleştirme ve nükleer yakıt çalışmalarını askıya almak gibi güven arttırıcı önlemler alması gerekiyor. Tahran’ın nükleer emellerine yönelik uluslararası baskılar acil tehditle ilgili değil’’ dedi. Batılı istihbarat servisleri, İran’ın nükleer bomba üretmesinin uzun yıllar alacağı görüşünde. UAEK Başkanı, ‘‘Kurum İran’a çok açık bir mesaj gönderirken bir fırsat penceresi de açıyor. Önümüzde 1 ay var. İran Konsey’e havale edilse bile 6 Mart’ta yapılacak UAEK toplantısına kadar bir adım atılmayacak’’ şeklinde konuştu. El Baradey, 6 Mart’taki toplantıda İran’la ilgili raporunu sunacak. İran’a, 6 Mart’a kadar, ‘‘UAEK ile şeffaf işbirliği yapması ve AB üçlüsüyle görüşmelere yeniden başlaması çağrısında bulunduklarını’’ belirten El Baradey, UAEK Başkanı Mu‘‘İran’ın NPT ek hammed el Baradey. protokolünün uygulamasını da yeniden başlatmasını beklediklerini’’ kaydetti. Diplomatlar, İran’ın müttefikleri Çin ve Rusya’nın Batılı ülkelere karar tasarını destekleyecekleri sözü verdiğini belirttiler. Bir diplomat, ‘‘Rusya ve Çin tasarıyı destekleyeceklerini söyledi. Rusya bu sözünü tutmazsa ABD ile ilişkileri bozulur’’ dedi. BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Yerelleşme, Küreselleşme ve Türkiye Yerelleşme ve küreselleşme birbirlerini tamamlar. Yerelleşme yoksa küreselleşme de gerçekleşemez. Her iki kavram bir elmanın iki yarısına benzer. Yerelleşme ve küreselleşme, bir köprünün iki ayağı gibi birleşerek aradaki ‘‘ulusallaşmayı’’ kenara iter. Soğuk savaş sonrasında Arjantin parasının dolara bağlanması, Arjantin ekonomisinin ulusal kimliğini ortadan kaldırmak için yapıldı. Arjantin bu yüzden krize girdi. Brüksel’in Diyarbakır belediyesi ile doğrudan işbirliğine girmesi, Ankara’nın bir kenara itilmesi anlamına gelir. Ulusal kimliğe ve bütünlüğe karşı, yerel ve küresel unsurlar işbirliği yapmış olurlar. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın kimi yabancı bankaların güdümü altına sokulması, ‘‘küreselleşmeyerelleşme evliliğinin’’ şaheser bir örneğidir. Türkiye’nin ulusal iktisadi kimliği dışlanmış olur. Bir cephede küreselleşme ve yerelleşme yan yana ve omuz omuza birleşmişlerdir. Karşı cephede ise ulusal politikalar yer alır. Yerelleşme ve küreselleşme beraberliği, dünya üzerinde ‘‘oligarşik bir küresel yapılanmayı’’ zorunlu hale getirir. Batı’nın büyük şirketlerinin, büyük mali çevrelerinin, büyük nükleer ordularının ve büyük Hıristiyanlığının Kuzey Irak’tan Singapur’a, Türkiye’den Afganistan’a kadar egemen olmaları demek, yerküremizde oligarşik yerleşmesi demektir. Güney Amerika küreselleşmeyerelleşme oyununu bozdu ve ulusallaşmaya dört elle sarıldı. Yerelleşmeküreselleşme oluşumu, antidemokratik bir yapılanmadır. Adını açık koyalım. Batı kapitalizminin yerkürede egemen olması anlamına gelir. ‘‘Bunun adı, yeni sömürgeciliktir’’ demediğimiz sürece kendimize karşı dürüst olmayız. DİPLOMATİK YOL VURGUSU ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, İran’ın nükleer alandaki araştırmageliştirme faaliyetlerine tekrar başlama kararının uluslararası toplumda yarattığı endişeyi Türkiye’nin de paylaştığını söyledi. Tan, haftalık basın toplantısında bir soru üzerine ‘‘Ülkemiz, İran’ın nükleer programından kaynaklanan sorunun diplomasi yoluyla çözümlenmesini savunagelmektedir” dedi. Tan, Hamas’ın seçim zaferiyle ilgili bir soruya ‘‘Hamas’a bir fırsat verilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Diğer taraftan İsrail tarafına da önyargılı hareket edilmemesi ve barış sürecinin aksamadan devamına yardımcı olunması şeklinde telkinlerimiz olmaktadır’’ yanıtını verdi. ErdoğanBlazy görüşmesinde Türkiye’nin yeni eylem planı da ele alındı. (Fotoğraf: AA) Dışişleri Bakanı Blazy: Türkiye’nin bazı mesajları iletmesi önem taşıyor İslamcı siyasilerin desteği... Türkiye’deki İslamcı siyasiler küreselleşme ve yerelleşmeyi sonuna kadar savunuyorlar. Çünkü bu görüşleri ile ‘‘ulusalı ortadan kaldırmış oluyorlar’’. Cumhuriyetin kuruluş dayanakları, Türk milleti kavramı, ulusal kimlik aradan çıkarılmış oluyor. Bunun için de devletin hem küçülmesi, hem de sosyal kimliğinin ortadan kalkması gerekiyor. İşte bu nedenle federalleşmeyi ve yerelleşmeyi geliştirmek istiyorlar. Eğitimin, sağlığın, iletişimin, ulaştırmanın, enerjinin tamamen ‘‘piyasaya devredilmesine çalışıyorlar’’. Ne ulusal eğitim, ne sosyal sağlık politikası ve ne de sosyal devlet kalmalı diyorlar. Her şey ‘‘özel piyasalar’’ ve dış güçler tarafından yönlendirilmeli. Cumhuriyetin ve hukuk devletinin ilkeleri ve kuralları yerine İslami kurallar sosyal sisteme yavaş yavaş şırınga edilmeli. Sosyal sınıflara dayalı bir demokratik anlayış yerine İslami, tarikatlara, cemaatlere dayalı bir sistem egemen kılınmalı... Küreselleşme ve yerelleşmeye bu nedenle dört elle sarılıyorlar. Aynen Talabani ve Barzani’nin ABD ve İngiltere’ye dört elle sarıldıkları gibi. Onlar, Bağdat ve Ankara’yı aradan çıkarmak için, ABD ve İngiltere’nin bölgedeki taşeronları olmayı kabul ettiler. İslamcı siyasiler de aynı yoldalar. Cumhuriyeti, ulusal kimliği, sosyal devleti ve laikliği ortadan kaldırmak için küreselleşme ve yerelleşmeye dört elle sarılıyorlar. Ordunun laiklik ve ulusallık konusundaki duyarlılığını, Washington ve Brüksel kanalı ile yok ediyorlar. Yerel yönetimleri öne çıkararak ulusal siyasi, iktisadi, sosyal kimliği parçalamaya çalışıyorlar. Devletin kolluk güçleri yerine belediyenin güçleri devreye girecek; iktisadi olarak yerel yönetimler istediklerini yapacaklar. Dini ve kültürel olarak da Cumhuriyet ilkeleri yavaş yavaş tasfiye edilecek. Bu örnekler, küreselleşme ve yerelleşmenin nasıl bütünleştiğini gösteriyor. Ancak bu silahlar, Batı emperyalizminin silahlarıdır. Washington ve Brüksel ile yatağa girenler, kullanılmayı baştan kabul etmişlerdir. Kuzey Irak’ta Talabani ve Barzani, ‘‘yerel egemenlik’’ için Washington’a, ‘‘Ben senin emrindeyim’’ diyorlar. Washington da kullanabildiği kadar kullanacaktır. Türkiye’deki ‘‘yerelcilere’’ de amaçlarına ulaşmak için evet diyorlar. Ancak Batı’nın stratejik hedefleri içinde kendilerinin sadece ‘‘taktik olarak kullanıldıklarını’’ bilmiyorlar mı? Veya bilmelerine rağmen o kadar köşeye sıkışmışlar ki bile bile evet diyorlar. Ancak tarih kendilerini hiçbir zaman doğrulamadı. Küreselleşme ve yerelleşme bütünleşmesi öylesine büyük dev dalgalar yaratır, kendileri de bunun altında kalmaktan kurtulamazlar. Emperyalizm sonunda onları da yutar. www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Fransa İran için destek istedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste Blazy, Türkiye’nin İran’a bazı mesajlar iletmesinin kendileri için önemli olduğunu söyledi. DousteBlazy, dün ilk olarak Başmüzakereci Ali Babacan ile görüştü. Çok sayıda Fransız işadamının katıldığı görüşmenin ardından Babacan ile konuk Bakan, gazetecilere ortak açıklamada bulundular. Babacan, Türkiye’nin ekonomik büyümesiyle Avrupa, özellikle Fransız firmaları için büyük fırsatlar sunduğunu söyledi. Blazy de Türkiye’de etkinlik gösteren 300 Fransız şirketi olduğunu kaydetti. DousteBlazy, Fransa olarak, Türkiye’de yakın gelecekte de ulaşım, taşımacılık ve nükleer enerji alanlarında çalışmak istediklerini ifade etti. AB’nin kaygılarını iletti Blazy daha sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakanlık’ta bir görüşme yaptı. Görüşmede Ankara’ya, AB’nin İran konusundaki uyarılarını ileten Blazy, Türkiye’nin İran’a diplomatik normlar çerçevesinde sert tepki göstermesinin birlik için önemli olduğunu söyledi. Erdoğan da, İran’ın Türkiye’nin komşusu olduğunu ve bu ülkeyle birçok alanda ticari ilişkisi bulunduğunu belirtirken Tahran yönetimine gerekli uyarıların yapıldığını ilettiği öğrenildi.Blazy görüşmenin ardından soruları yanıtladı. Erdoğan ile görüşmesinde İran’ın nükleer programının ele alınıp alınmadığının sorulması üzerine Blazy, bu konunun da görüşüldüğünü ancak İran’ın durumunun daha ayrıntılı olarak Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile yapılan toplantıda ele alındığını kaydetti. İran’ın nükleer dosyası konusunda uluslararası toplumun hızlı, kararlı ve birleşik bir şekil İran yönetiminden gözdağı İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki, Batı’ya gözdağı vererek ‘‘Bizden uzak durun, aksi takdirde aynı şekilde yanıt alırsınız’’ dedi. Mutteki, Batı’dan gelecek bir harekete aynı sertlikte misillemede bulunacaklarını belirterek ABD’yi, sürekli kriz üretmeye çalışmakla suçladı. ABD ya da İsrail’den gelecek ‘‘yanlış bir hareketin ciddi sonuçları’’ olabileceği uyarısı da yapan Mutteki, böyle ağır bir sonuçtan kurtulmak için hâlâ zaman ve fırsat bulunduğunu söyledi. Mutteki, bir askeri harekât girişiminin de pişmanlıkla sonuçlanacağını öne sürdü. İsrail’e de gözdağı veren Mutteki, bir harekâta İsrail’in de katılacağına ihtimal vermediğini söyleyerek ‘‘Saldırırlarsa pişman olurlar’’ dedi. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad da ‘‘Hükümetiniz baskıcı güçlerin zorbalıkları karşısında dimdik duracaktır’’ dedi. ABD’yi, ‘‘dünyanın en menfur gücü’’ olarak nitelendiren Ahmedinejad, ‘‘Amerika’ya ölüm, bütün dünya uluslarının sloganıdır’’ dedi. Afganistan’a yardım sözü Londra’da yapılan Afganistan’ın Geleceği konferansına katılan 70 ülke ve uluslararası kuruluş 10.5 milyar dolar yardım sözü verirken, ülkede köktendinciliğin etkisi, kadınlara baskı ve yoksulluk sürüyor. Taliban yönetimi çoktan yıkılsa bile, pek az kadın burkasız sokağa çıkmaya cesaret edebiliyor. (Fotoğraf: AP) de görüş birliği içinde olmasının önemine değinen DousteBlazy, İran’ın ‘‘yasadışı nükleer programına’’ tepki gösterilmesi gerektiğini ifade etti. Fransız Bakan, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) BM Güvenlik Konseyi’ne sunacağı raporun oylanmasına, uluslararası bir görüş birliği oluşturabilmesi için Türkiye’nin de katılmasının önemli olduğunu bildirdi.Fransız Bakan, ‘‘Türkiye’nin İranlılara bazı mesajları iletmesi bizim için önemli. İran’a bir yandan sert bir mesaj vermek gerekiyor, bu doğru. Ancak onlarla diyalog kapısını da hiçbir zaman kapatmamak gerek’’ dedi. Fransa’da Türkiye’nin AB üyeliğine yönelik tepkilerle ilgili bir soru üzerine Dışişleri Bakanı DousteBlazy, Türkiye’de de Fransa’da olduğu gibi bir kamuoyunun bulunduğunu belirtti ve ‘‘Türkiye’nin 70 milyonluk nüfusunun, Avrupa’nın paylaştığı demokrasi ve insan hakları ilkelerine bağlılığı ve bu yöne dönmüş olmasının stratejik önemini herkesin bildiğini’’ söyledi. Öte yandan Blazy’nin görüşmelerinde İran’ın yanı sıra Kıbrıs konusunda da ‘‘Ek protokolü Meclis’ten geçirin, limanlarınızı ve havaalanlarını Rumlara açın’’ uyarısında bulunduğu kaydedildi. Özellikle Gül ile yaptığı görüşmede konuk Bakan’ın ‘‘Yeni önerinizi inceliyoruz, bir jest yapılmıştır, bunu yükümlülükleri yerine getirmenizle tamamlamak gerekir’’ dediği öğrenildi. Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Üyesi Meryem Ebu Dakka, bölgeye yönelik değerlendirmelerde bulundu ‘Hamas, yeşil kuşağın bir ürünü’ GAMZE ERBİL Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Politbüro Üyesi Dr.Meryem Ebu Dakka Hamas’ın seçim zaferini değerlendirirken örgütün 1970’lerdeki yeşil kuşak ve gerici İslam akımının desteklenmesinin bir ürünü olduğuna dikkat çekiyor. Irak’ta İşgale Hayır Koordinasyonu’nun davetlisi olarak İstanbul’a gelen Dakka ile Hamas’ın seçim zaferini, Filistin mücadelesinde kadınların yerini konuştuk. Hamas’ın seçim zaferini nasıl değerlendiriyorsunuz? EBU DAKKA Sovyetler Birliği ve sosyalist sistemin çöküşü, tüm dünyada solun gerilemesi, İran’da yaşananlar ve en önemlisi emperyalizmin medya aracılığıyla yaptığı yönlendirmeler insanları ilahi güçlere yöneltti. Emperyalizmin sola karşı ideolojik saldırısı, insanların beynine yönelik tahrip yöntemleri, ki bunların en çarpıcı olanı sivil toplum örgütleridir, solun kimi kadrolarını maddi olanaklar sunarak kendi safına çekmesi gibi geliş meler de ihmal edilmemeli. Hamas 1970’lerdeki yeşil kuşak ve gerici İslam akımının desteklenmesinin bir ürünüdür. Bir diğer önemli faktör Filistin’deki tek partili sistemin yolsuzluklara bulaşmasıdır. Ayrıca Hamas İkinci İntifada’nın silahlı mücadelesinde önemli bir aktördü. İktidardaki Hamas Hamas iktidara gelirse ABD ve İsrail ile ilişkileri ne rotada seyredecek? Hamas’ın ideolojisinin ana kaynağı İslamdır ve propaganda şiarı ‘‘Kurtuluş İslamda’’. Bu slogan bölgenin ve Filistin’in sorunlarını çözen bir slogan değildir. Burası tüm dinlerin birleştiği noktadır. Dünyada hiçbir parti dinin avukatı olamaz. Filistin’de bir sürü dini parti var. Müslüman Kardeşler, Dava, İslami Cihad ve Hamas gibi... Acaba hangisi doğru İslamı temsil ediyor sizce? İslam tektir. O zaman niye onu temsil ettiğini savunan birden fazla parti var? Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi kimdir o zaman? Allah varsa eğer ve bu inanca göre, ahrette herkesi Allah sorgulayacak; kendileri değil. İktidar konusuna gelince, iktidar olmak ayrı, dışında olmak ayrı. Seçimden birkaç hafta önce Hamas içinde çatlak sesler çıkmaya başladı. Bir kanat, biz kazanırsak İsrail’le direkt görüşmeler başlayacak diyor, ikinci kanat, hayır direnişe devam edeceğiz. Hamas kendi çizgisini sürdürürse hiçbir uluslararası ve ulusal bir merci onu muhatap almayacak. Bu da bölgede bir kaos yaratacak. İki yol var: Bir ulusal hükümetin kurulması veya intifada ve silahlı mücadelenin sürmesi. 1952 doğumlu Dr. Meryem Ebu Dakka, 15 yaşında İsrail tarafından tutuklanmış. İki yıl askeri cezaevinde kaldıktan sonra, Filistin toprakları dışına sürülmüş. Filistin topraklarına 1996 yılında dönen Ebu Dakka, mücadelesini Gazze’de sürdürüyor. El Fetih’in emperyalistlerin taleplerine boyun eğdiği görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Arafat’ın ölümü özel bir dönemeci ifade ediyor mu? ‘Arafat zehirlendi’ El Fetih bir parti değil, bir ulusal kurtuluş hareketi; içinde sağcılar, demokratlar, Maocular var; tek bir ideoloji yok. Önderliği burjuvazinin elinde. Oslo sürecinde ve Filistin yönetimi oluştuktan sonra iktidar mekanizması kendi çıkar zümrelerini üretti. Bu kesimlerin İsrail’le çıkarları yoğunlaştıkça, dayatmalar doğrultusunda kararlar almaya başladı. Emperyalistler güçlü taraf olduğundan, ne kadar taviz verirsen daha fazlasını ister. İsrail hep daha fazlasını istedi. Arafat ikinci Camp David görüşmelerinde taviz veremeyeceği bir noktaya gelmişti ve Arafat’ı kuşattılar. Bu Arafat’ın kişiliğiyle ilgili değil, emperyalistlerin ona yönelik tutumu El Fetih içindeki yurtsever akımı, Filistin’deki devrimci akımı kuşatmayı hedefliyordu. Filistin halkının direnmesi oların planlarını suya düşürdü. Bu sürecin bir aşamasında, ileride tarih de bunu yazacak, İsrail ve CIA ajanları Arafat’ı zehirlemeyi başardı. Bundan eminiz. Arafat normal bir şekilde ölmedi, zehirlenerek öldü. Arafat’ı öldürerek Mahmud Abbas için zemin hazırladılar ve ABD şu mesajı vermeye başladı: Siz İsrail’in emirlerine ne kadar uyarsanız, biz kuşatmayı o kadar gevşetiriz. İsrail Arafat’ı istemediği gibi Abbas’ı da istemiyor, mutlak işbirlikçi bir yönetim istiyor. Filistin’i ne bekliyor? Bundan sonra, Filistin halkı için tek birleştirici unsurun silahlı mücadele olduğunu düşünüyorum. Filistin devrimi her kaos döneminin ardından daha güçlü adımlarla ilerledi. Bugün FHKC Politbüro üyeliğinin yanı sıra kendinizi bir kadın hakları aktivisti olarak tanımlıyorsunuz. Filistinli kadınların mücadeledeki yeri nedir? İşgal, Filistin kadınını doğrudan etkiliyor. Babası ölüyor, kardeşi hapse atılıyor, abisi yaralanıyor, kocası öldürülüyor. Bu durumdaki bir kadın daha çok bilinçleniyor. Artık ona kimsenin düşmanı anlatmasına gerek kalmıyor. Ve Filistinli kadının bir yurtseverlik duygusu var. Yaşadıklarımdan öğrendiğim şu ki, kadınlar fedakârlık konusunda gerçekten erkeklerden daha üstün bir konumda. Özellikle silahlı mücadele ve tutsaklık süreçlerinde. Çünkü kadın doğal olarak bir annelik duygusu taşıyor; inandığı bir dava için ölmeye hazır hale geliyor. Bu, onu yücelten, onu büyüten bir özelliktir. M EKSİKALI YAZAR FUENTES: ‘Chavez tropikal bir Mussolini’ Dış Haberler Servisi Ünlü Meksikalı yazar Carlos Fuentes, Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez’in, ‘‘kendisini solcu gibi göstermeye çalışan tropikal bir Mussolini’’ olduğunu ileri sürdü. Fuentes, Reforma gazetesinde önceki gün yayımlanan ‘‘Y eni sol mu?’’ başlıklı makalesinde, Chavez’i kendi ülkesinin petrole bağımlılığı sorunuyla ilgilenmeden ABD’nin serbest ticaret politikasına saldırmakla suçladı. Latin Amerika’nın en ünlü roman ve deneme yazarlarından biri olan ve ılımlı bir solcu olarak tanınan Fuentes, sık sık ABD’nin Latin Amerika politikasını eleştiriyor. Makalesinde genel olarak Latin Amerika solunu liderler düzeyinde değerlendiren Fuentes, Küba Devlet Başkanı Fidel Castro’yu ‘‘Latin Amerika solunun duayeni’’ olarak tanımladı. Brezilya Devlet Başkanı Luis Inacio Lula da Silva’yı başarılı ekonomik politikaları için takdir ettiğini belirten Fuentes, Silva’yı kendi seçmen tabanını hayal kırıklığına uğrattığı ve yolsuzluk skandalları nedeniyle eleştirdi. CUMHURİYET 11 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle