23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2006 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Baykal, Unakıtan, Yeni Şafak Gazetesi ve gazeteci Toprak’tan tazminat istiyor POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA 5 ‘Muazzam para’ davası Aşkın’dan ziyaretler ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Van 100. Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yücel Aşkın, eşi Oya Aşkın ile birlikte SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ve DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ı ziyaret etti. Parti genel merkezindeki ziyarette konuşan Karayalçın, Prof. Dr. Aşkın’a yapılan işlemi hiçbir biçimde kabul etmediklerini belirtti. Karayalçın, 70 üniversitenin rektörü hakkında soruşturma başlatılması izni talebinde bulunulduğunu anımsatarak ‘‘YÖK, soruşturma izni versin. Milletvekillerimiz de 4 milletvekilimizin dokunulmazlığını kaldırsın, yargılasın. Ben de talibim. Biz SHP’liler olarak yargılanmak istiyoruz’’ dedi. Aşkın çifti daha sonra da Celal Bayar Köşkü’nde Ağar’ı ziyaret etti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisi ve kendisinin hesaplarında ‘‘muazzam para’’ olduğunu açıklayan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile haberi yayımlayan Yeni Şafak gazetesi sahibi Ahmet Albayrak ve muhabir Veli Toprak hakkında CHP ve kendisi adına 50’şer bin YTL olmak üzere toplam 100 bin YTL’lik manevi tazminat davası açtı. Baykal’ın avukatı Şahin Mengü tarafından Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’ne iletilen dava dilekçesinde, Yeni Şafak gazetesinde Veli Toprak tarafından kaleme alınan ve ‘‘Unakıtan Bombası’’ başlığıyla verilen haberde Unakıtan’ın ‘‘de O Gece... Gecenin içinde yankılanan çığlık, ölüm sancağı çekilmiş dudaklardan kopan bir fırtınaya benzer... Camları kızıla dönüştüren renkler odaların içinde dolaşmaktadır. Ayaza kesmiş bir İstanbul gecesi... Valeri Briussov’dan Alfret Jarriy’e uzanan ‘‘sevda havası’’ Dolmabahçe’nin hemen kıyısında denize doğru akıyor... Gece donmuş... Gece soluk alıp vermiyor... Bir sesle irkiliyorum: ‘‘Muzaffer Buyrukçu ağır hasta, her an ölüm kapısını çalabilir...’’ Cumhuriyet’in Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız’ın sesi titriyor ‘‘Ölüm kapısını çalabilir’’ derken... O anda bir çığ düşüyor içime, üşüyorum... Önceki gece İbrahim Yıldız, Mehmet Sucu ve Güray Öz ile birlikte Teşvikiye’de Hadi Çaman Tiyatrosu’ndaydık... Cumhuriyet’in Hukuk Bürosu’ndan Akın Atalay, Bülent Utku, sekiz Cumhuriyet yazarı ‘‘Yurttaşlar Girişimi’’nin düzenlediği gecede çok sayıda aydın, gazeteci, edebiyatçı ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcileriyle bir aradaydık... Sedat Ergin, Fikret İlkiz, Sezen Öz, Bengi Öz, Ülker Yurdakul, Esat Canan, Ercan Karakaş, Türkel Minibaş, Zeynep Oral, Ufuk Uras, Gencay Gürsoy, Burhan Şenatalar, Deniz Tütengil, Tuğrul Eryılmaz, Türkan Saylan, Aydın Engin, İpek Çalışlar, Deniz Kavukçuoğlu, Mehmet Atay, Vecdi Sayar, Kazım Kolcuoğlu, Süleyman Çelebi, Gürbüz Çapan, Turgut Kazan ve diğer dostlar... 1 Şubat Abdi İpekçi’nin katledilişinin 27. yıldönümüydü... Salon tıklım tıklım doluydu... Usta öykücü Muzaffer Buyrukçu’nun ise 76. yaşgünü... Muzaffer Buyrukçu, karaciğer yetmezliğinden komaya girmiş, bir hastane odasında yaşam ünitesine bağlı ölüm kalım savaşı veriyordu... ??? Muzaffer Ağabey’in oğlu Erdem Buyrukçu’nun sözleri mıh gibi çakılıp kalmıştı yüreğime: ‘‘Babam birinci dereceden emekli devlet memurudur. İki üniversite hastanesi babamı acil servise almadı. Para istediler. Bir hastanede kalbi durdu. Çalıştırdılar. Üç saat boyunca hastane hastane gezdirildi.’’ Türk edebiyatının önemli bir adı olan Muzaffer Buyrukçu’nun başına geliyordu bunlar... Ben olanları düşünürken Orhan Alkaya konuşuyordu sahnede. Sonra Oya Baydar ve Ergin Cinmen konuştular... Susurluk’tan Şemdinli’ye uzanan süreç. 12 Eylül öncesi sağsol çatışması... Ergin Cinmen anımsattı: ‘‘12 Eylül öncesi aynı silahla sağcı ve solcu iki genç öldürüldü.’’ Muzaffer Buyrukçu, 1 Ocak 1930’da Niğde’de doğmuştu. Ben Muzaffer Ağabey’in ilk kitabı ‘‘Bulanık Resimler’’i okuduğumda 19 yaşındaydım... Sık sık gazeteye uğrardı birkaç yıl önceye dek. İlhan Selçuk’la konuşurdu uzun uzun... Yoksul bir ailenin çocuğuydu Muzaffer Buyrukçu. Çukurova’yı ve ırgatları çok iyi tanırdı. Babası ve dayısı uzun süre amelelik ve ırgatlık yapmıştı onun. Kırsal kesimin ve yoksulların öykü ve romanını yazdı 1945’ten bugüne dek... ‘‘Bulanık Resimler’’ beni çok derinden etkilemişti. Kitap 1962’de Türk Dil Kurumu Ödülü’nü aldı. ‘‘Kavga’’ ise Sait Faik Ödülü’nü... Dün sabah Muzaffer Buyrukçu’nun İlhan Selçuk’a imzaladığı ‘‘Yüzün Yarısı Gece’’ (Bilgi Yayınevi) kitabının sayfalarını çevirdim... Buyrukçu, İlhan Ağabey’e şöyle diyordu: ‘‘Büyük yazar, sevgili dost, İlhan Selçuk’a esenlikler...’’ Altında ise bir not: ‘‘Her zaman aklımda ve gözlerimin önündesin...’’ ??? Maviyi çalmış bir gökyüzü altında dolaşırken hüzünlendim... Yıllar öncesine gittim... Bir İzmir gecesini düşündüm... İçki sofrasında İlhan Selçuk, Ahmed Arif, Muzaffer Buyrukçu ve Tayyar Eraslan vardı o gece... Yıl 1986 olmalıydı... ??? Bir kafede oturdum dün sabah Taksim’de... Kahvemi yudumlarken İbrahim Yıldız telefon etti: ‘‘İsviçre Hastanesi Başhekimi Dr. Kazım Taş ve Halkla İlişkiler Müdürü Cuma Boynukara, Muzaffer Ağabey’in ailesiyle görüşüp gerekeni yapacaklar...’’ Bir edebiyatçının başına gelenleri anlatmak istedim bugün... O gece Hadi Çaman Tiyatrosu’nda yaşamın derinliğinde dolaşırken içimde Muzaffer Ağabey vardı... Muzaffer Buyrukçu, küçük insanların sıkıntılarını, cinsel tutkularını, zikzakları, sevgileri, kıskançlıkları, toplumsal ve sosyal olayları anlatır yapıtlarında. O bir yazı ustasıdır... Keşke o da Hadi Çaman Tiyatrosu’nda aramıza katılabilseydi... ? Baykal, Yeni Şafak gazetesinde Veli Toprak tarafından kaleme alınan ve ‘‘Unakıtan Bombası’’ başlığıyla verilen haberde yer alan iddiaların tümünün ‘‘gerçekdışı’’ olduğu gerekçesiyle CHP ve kendisi adına 50’şer bin YTL olmak üzere toplam 100 bin YTL ’lik manevi tazminat davası açtı. dikodu tarzı konuşması’’ kaynak gösterilerek ‘‘Genel merkez inşaatı süren bir partinin genel başkanının hesabında muazzam para bulunduğu ve aynı partinin 150 milyon YTL ’si olduğu’’ yönündeki ifadelere yer verildiği belirtildi. Haberde, aynı siyasi partinin, Siyasi Partiler Yasası’na aykırı gayrimenkul geliri elde ettiği yönündeki ifadelere de yer verildiğine işaret edilen dilekçede haberde yer alan iddiaların tümümünün ‘‘gerçekdışı’’ olduğu vurgulandı. Maliye Bakanı Unakıtan’ın ‘‘dedikodu yaparken aynı zamanda suç işlediği’’ kaydedilen dava dilekçesinde özetle şöyle denildi: ? Maliye Bakanı bu bilgilere başında bulunduğu bakanlığının tüm bankalarda 50 bin YTL’nin üzerinde hesaplarda yaptığı inceleme sırasında ulaşmıştır.Unakıtan, bu gerçekdışı açıklamaları yaparken, Vergi Usul Kanunu’nun, ‘‘vergi mahremiyetini’’ düzenleyen 362. maddesini ve Bankalar Yasası’nın ‘‘Sırların Saklanması’’ başlıklı 73. maddesini ihlal etmiştir. ? Unakıtan, Baykal’ın ‘‘muazzam’’ bir banka hesabı olduğunu, bu hesapta ‘‘şaşkınlık gösterileriyle’’ milyon YTL olduğunu söylemiştir. Bu rakam eski Türk lirası ile trilyonun karşılığıdır. Unakıtan’ın bu beyanı gerçekdışıdır. Öncelikle müvekkilimin bankadaki fon ve cari hesabında 23 Ocak 2006 itibarıyla, son 3 aylık maaşıyla beraber bulunan para toplam 132 bin 16 YTL ’dir. Bu para muazzam bir para değildir. ? Unakıtan, bu açıklamayı, sırf gündemi değiştirip, kendi si hakkında her gün ileri sürülen yolsuzluk ve kendisi için af çıkartmasıyla ilgili haberden ötürü gündemi değiştirmek ve mensubu olduğu partinin rakibi CHP ve onun genel bakanını yasadışı yollardan büyük paralar kazanmış bir kişi olarak göstermeye çalışmaktadır. Bu arada ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson, Baykal’ı dün CHP Genel Merkezi’nde ziyaret etti. Yaklaşık 1 saat 45 dakika süren görüşmenin ardından açıklama yapan Deniz Baykal, siyasilerin geçmiş yerine şu andaki malvarlıklarını açıklamaları gerektiğini belirterek ‘‘Benimle ilgili merakı en kısa zamanda gidereceğim’’ dedi. Erdoğan, ‘Kıvırtıyor’ diyen Koç ile haberi yazan Cumhuriyet ve Radikal’den 90 bin YTL istiyor Eleştiriye tahammülü yok ? Malvarlığı tartışmaları sırasında CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç’un düzenlediği basın toplantısında dile getirdiği ‘‘Başbakan kıvırtıyor, kaçıyor’’ sözlerinin kişilik haklarına saldırı olduğunu iddia eden Erdoğan, haberi yayımlayan gazetelerden de para talep etti. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, malvarlığı tartışmalarında ‘‘Başbakan kıvırtıyor’’ diyen CHP Grup Başkanvekili Haluk Koç aleyhine 50 bin YTL ’lik manevi tazminat davası açtı. Erdoğan, Koç’un sözlerini yayımlayan Cumhuriyet ile Radikal gazetesinden de 20’şer bin YTL istedi. Erdoğan’ın avukatı Fatih Şahin tarafından dün açılan manevi tazminat davasının dilekçesinde, Koç’un geçen pazartesi günü TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, ‘‘Başbakan kıvırtıyor, kaçıyor. İlk defa olmuyor. Sayın Başbakan’da unutkanlık alışkanlığı da var. Herhalde daha son düğünde takılan takıların muhasebesi yapılmadı’’ dediği anımsatıldı. Dilekçede, Koç’un, bir gün sonra AKP grup toplantısından sonra düzenlediği basın toplantısında da ‘‘Dağ fare doğurdu. Sayın Başbakan kaçmaya ve kıvırtmaya devam ediyor’’ şeklinde ifadeler kullandığı belirtildi. Koç’un sözlerinin eleştiri sınırlarını aştığı savunulan dilekçede, söz konusu ifadelerin, Erdoğan’ın kişilik haklarını ihlal ettiği görüşüne yer verildi. Dilekçede, ‘‘katlanılması mümkün olmayan’’ sözlerden ve kişilik haklarına saldırıdan dolayı Koç’tan 50 bin YTL manevi tazminat talep edildi. Erdoğan’ın avukatı Şahin, Koç’un sözlerini yayımlayan Cumhuriyet ve Radikal gazetesine de 20’şer bin YTL’lik manevi tazminat davası açtı. Avukat Şahin, daha sonra giderek Koç hakkında suç duyurusunda bulundu. Haluk Koç’un, iki basın toplantısında sarf ettiği sözlerin Türk Ceza Yasası’nın 125. maddesinde tanımlanan ‘‘hakaret’’ suçu kapsamına girdiği savunulan suç duyurusu dilekçesinde, Koç hakkında yasal işlem yapılması talep edildi. Cumhuriyet için Şişli, Radikal gazetesi için de Bağcılar cumhuriyet başsavcılıklarına gönderilmesi istemiyle yapılan suç duyurularında da Erdoğan’a yayın yolu ile hakaret edildiği öne sürüldü. ÇİZMEDEN YUKARI MUSA KART Pekel’in malvarlığı ? ANKARA (ANKA) Malvarlığını açıklayanlar arasına CHP Balıkesir Milletvekili Sedat Pekel de katıldı. TBMM KİT Komisyonu Üyesi de olan Pekel, ‘‘Siyasetçilerin varlıklı olması yanlış değildir, ancak bu malvarlığını nasıl ve ne zaman elde ettiği önemlidir. Bu nedenle başta Başbakan olmak üzere tüm siyasetçiler malvarlıklarını kamuoyuna açıklamalıdır’’ dedi. Malvarlığını kendi web sitesinde açıklayarak yazılı olarak da duyuran CHP’li Pekel, son günlerde kamuoyunda, siyasetçilerin mal beyanı hakkında, önemli tartışmalar yaşandığını anımsattı. Lince karşı deklarasyon ? ORDU (Cumhuriyet) Ordu’da 29 Ocak günü TKP’lilere yönelik linç girişimine karşı KESK, MemurSen, Türkİş, ADD ve CHP, DSP, ÖDP, EMEP ve SDP ortak deklarasyon yayımladı. Deklarasyonda, olaylardan Vali Kemal Yazıcıoğlu ile emniyet yetkilileri sorumlu tutuldu. Deklarasyonda toplumun ortak değerleri olan vatanseverlik, bayrak, inanç ve bunlara ait özgürlüklerin kimsenin tekelinde olmadığı vurgulanarak ‘‘Daha önce Çorum, Sıvas ve Maraş olaylarını yaşamış bir ülke olarak Ordu ilimizi de bu ortama sürüklemelerine asla izin vermeyeceğiz’’ denildi. musakart@yahoo.com SHP , malvarlığı konusunda soru soracak son kişilerin Erdoğan ve Baykal olduğunu savundu ‘Tartışmaları horoz dövüşü’ ? SHP Genel Sekreteri Ahmet Güryüz Ketenci, Erdoğan ve Baykal’ın açıklamalarının ortak yanının “halkı uyutmak” olduğunu ileri sürdü. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) SHP Genel Sekreteri Ahmet Güryüz Ketenci, malvarlığı tartışmalarının ‘‘horoz dövüşü’’ gibi sürdüğünü savunarak ‘‘Malvarlığı konusunda soru soracak en son iki kişi, Erdoğan ve Baykal’dır’’ dedi. Ketenci, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, malvarlığı tartışmalarını değerlendirdi. Başbakan’ın tavrının düşündürücü olduğunu ifade eden Ketenci, Başbakan’ın, inandırıcılığını ve güvenilirliğini kaybettiğini söyledi. Ketenci, mal beyanı tartışmasında iktidar ve ana muhalefetin anlaşıp ‘‘yasa çıkarma kılıfıyla’’ konuyu zamana yaymak istediğini iddia ederek ‘‘Erdoğan ve Baykal’ın açıklamalarının ortak yanı, halkı uyutmaktır. Yasa yapma ve konuyu zamana yayma yerine herkes kamuoyu önüne çıkıp mal beyanını açıklamalıdır’’ dedi. Ketenci, Baykal’ın Erdoğan’a, belediye başkanı olmadan önceki malvarlığını sorduğunu anımsatarak şöyle devam etti: ‘‘Bu soruyu sormak yerine, Baykal, Erdoğan ile ilgili o zamanki İstanbul CHP İl Başkanı Mehmet Bölük tarafından kendisine teslim edilen dosyaları açıklamalıydı. O dosyalarda BİT’ler, İGDAŞ, AKBİL, gibi kurumlarla ilgili olarak Erdoğan hakkında açılmış davalar ve dokümanlar vardı. Baykal, bu davalarla ilgilenmedi.’’ Ketenci, basın toplantısında, malvarlığını da açıkladı. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212/ 343 72 69 ANAYASA MAHKEMESİ Şemdinli Komisyonu’na bilgi veren Uzun, olaylar için ‘yerel bir disiplinsizlik’ ifadesini kullandı LPG ve otogaza zam ? Ekonomi ServisiTÜPRAŞ, LPG ve otogazın vergisiz rafineri fiyatını yüzde 3.5 oranında artırırken, zam perakende fiyatlarına tüpgazda yüzde 1.9, otogazda ise yüzde 1.7 olarak yansıdı.TÜPRAŞ, dünden geçerli olmak üzere LPG’nin ton başına vergiler dahil fiyatını 1.709.29 YTL ’den 1.742.75 YTL ’ye yükseltirken, otogazın fiyatını da 2000.75 YTL ’den 2.034.21 YTL ’ye yükseltti. ‘Jandarma yetkisini aşıyor’ AYŞE SAYIN AKP’nin hesabı, denetimi geçemedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, AKP’nin 2003 yılı kesin hesabında yer alan 3 milyar 304 milyon lira tutarındaki sağlık giderini ‘‘amacına aykırı’’ kullandığı gerekçesiyle uygun bulmayarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin kararı Resmi Gazete’nin dünkü sayısında yayımlandı. Karara göre, AKP’nin 2003 yılı toplam geliri 48 trilyon 604 milyar 868 milyon 783 bin 320 lira, gideri ise 42 trilyon 7 milyar 614 milyon 259 bin 218 lira olarak gerçekleşti. Anayasa Mahkemesi, kesin hesap içinde gösterilen 3 milyar 304 milyon lira tutarındaki sağlık giderinin Siyasi Partiler Yasası’nın ‘‘Siyasi partilerin giderleri amaçlarına aykırı olamaz. Bir siyasi partinin bütün giderleri, o siyasi parti tüzelkişiliği adına yapılır’’ hükümlerine uygun gerçekleştirilmediğine karar verdi. AKP’nin 3 milyar 304 milyon liralık sağlık giderinin, bir ‘‘koruma görevlisi’’ adına yapıldığı saptandı. ANKARA Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, Şemdinli’de meydana gelen olayların ‘‘yerel bir disiplinsizlik’’ olayı olduğunu belirtirken jandarmayı da, yetkisini zorlayarak operasyon ve istihbarat yapmakla suçladı. Susurluk Raporu’nu hazırlayan Eski Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş ise bu rapor nedeniyle ‘‘korku yaşadığını’’ belirterek ‘‘Tek nüsha olarak raporu hazırlayıp dönemin başbakanı Mesut Yılmaz’a verdim, bir daha da arkama bakmadım’’ değerlendirmesini yaptı. TBMM Şemdinli Araştırma Komis ? Eski Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Savaş, hazırladığı Susurluk Raporu nedeniyle korku yaşadığını belirterek “Tek nüsha olan raporu dönemin başbakanı Yılmaz’a verdim, bir daha da arkama bakmadım” dedi. yonu, Uzun ile Savaş’ın bilgisine başvurdu. Komisyon üyelerinin, Susurluk Raporu’nda adı geçen ‘‘Ali’’ isimli kişi ile Şemdinli olaylarına adı karışan Jandarma Astsubay Ali Kaya’nın aynı kişi olup olmadığını sorduğu Savaş, ‘‘Bilmiyorum’’ karşılığını verdi. Komisyon üyelerinin ‘‘Susurluk’’ tanımını sorduğu Savaş, ‘‘Susurluk bazı kamu görevlilerinin yasadışına çıkmasından kaynaklanıyor. Üst yönetimler bunlara göz yummazsa, fazla kamuoyunu rahatsız etmiyor. Ama göz yumarsa asıl olaylar o zaman çıkıyor, göz yumulmaması lazım’’ dedi. Komisyonda gerek Savaş, gerekse Sabri Uzun’un, tutanak tutulmaması ve kayıt dışı kalması koşuluyla önemli açıklamalar yaptıkları öğrenildi. Daha sonra komisyonun bilgisine başvurduğu Sabri Uzun ise özetle şu bilgi ve görüşlere yer verdi: ? Şemdinli’deki olay asker tarafından yapılmışsa yerel bir disiplinsizlik söz konusudur. Ankara bu işin içinde yok. Lokal bir olay. ? Kitabevi bombalanan Seferi Yılmaz bizim hedefimizde değildi. Çünkü PKK ile irtibat içinde olduğuna ilişkin bizde bir bilgi mevcut değildi. ? PKK bölgedeki bazı olayları üstleniyor. Ama eylemin etkisi beklenin üstünde olursa ve halk zarar görürse üstlenmiyor. Şemdinli olayı halkın fazla zarar gördüğü bir olay değildi. O nedenle bunu kimin yaptığını söylemek zor. ? Askeri istihbaratçıların, emniyet istihbaratçılarının görev yaptığı alana dahil olması doğru değil. Jandarma yetkisini aşıyor. Jandarmanın istihbarat toplama yetkisi yok. Bu yetkiyi kullanması yetkinin zorlanması anlamına gelir. CUMHURİYET 05 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle