27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ŞUBAT 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 28 Şubat kararları 50 yıldır süren dinin siyasete alet edilmesinin sonucunda ortaya çıktı İrtica birinci tehdit kabul edildi ürk siyasal yaşamı ve demokrasimizin gelişim tarihinde önemli bir gün olan 28 Şubat 1997 kararlarının 9. yıldönümünü yaşıyoruz. 28 Şubat 1997 aslında Türk siyasal yaşamı için bir milattır. Öncelikle, 28 Şubat 1997’de Türkiye’nin iç tehdit stratejisi açısından irtica, MGK kararıyla, PKK terörünün önüne geçmişti. İkincisi, Cumhuriyeti korumak ve kollamak görevine sahip olan yetkili kuruluş ve kurullar bu anayasal yetkilerini hukuk sistemi içinde kullanmışlardır. 28 Şubat kararları ve uygulamaları tartışmalıdır. Kimi yazarlara göre bu hareket, demokrasiye aykırı olan postmodern bir askeri darbedir. Kimilerine göre ise demokrasiye uygundur, demokrasinin önünü açan son derece önemli kararlardır. 28 Şubat kararlarının 9. yılında, bu kararların arkasındaki temel nedenleri ve tarihsel gelişmeleri göremezsek, bu kararları anlayıp özümseyemeyiz. Çünkü 28 Şubat kararları yılların birikiminin sonucudur. Bu birikimin ana noktalarda çok kısa bir özeti verilmelidir. TARİHSEL GELİŞMELER Feodal ekonomik düzeni tam anlamıyla yıkamamış, milli gelir düzeyi düşük kalmış toplumlarda, çoğulcu demokrasinin yerleşmesi ve bütün kurum ve kurallarıyla işlerlik kazanması zor oluyor. Türkiye 1839’dan bugünlere kadar geçen süre içindeki toplumsal gelişme aşamalarıyla, Tanzimat, I. ve II. Meşrutiyet dönemindeki gelişmeleriyle ve özellikle 19231946 dönemindeki 23 yıllık Aydınlanma hareketiyle önce Cumhuriyet, sonra da demokrasi denemeleriyle, Ortadoğu ve İslam coğrafyasında demokrasi modeline en yakın bir ülkedir. Bu uğurda özellikle son yüzyıldır büyük savaş ve ödünler de vermiştir. Kuşkusuz kazanımları da çoktur. T 2 8 Şubat 1997 kararları aslında Türk siyasal yaşamında bir milattır. 28 Şubat kararları ve uygulamaları tartışmalıdır. Kimi yazarlara göre bu hareket, demokrasiye aykırı olan postmodern bir askeri darbedir. Kimilerine göre ise demokrasiye uygundur, laiklik ilkesinin güçlenmesini sağladığı için demokrasinin önünü açan son derece önemli kararlardır. D emokrat Parti’nin iktidara gelmesi, özellikle 1965’ten sonra süregelen sağ iktidarların uygulamaları, soğuk savaş tertip ve düzenleri, Türkİslam sentezinin kabulü ve güçlenen karşıdevrimcilerin uygulamalarıyla Atatürk’ün Aydınlanma devrimleri gericiliğin hınçlı ve öç alıcı tekmelerinin yıkıcılığına bırakılıyordu. RP’NİN AÇIKLAMALARI: 14 Nisan 1994 23.10.1996 tarihinde Erbakan, DYP Genel Başkanı Çiller ile birleşerek 54. hükümeti kurdu. Ç OK PARTİLİ DEMOKRASİ Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, kurulan yeni düzen demokratik rejimlerin öne çıkmasını öngörüyordu. O dönemde, bu uluslararası koşulların da etkisiyle Türkiye, Cumhurbaşkanı İnönü’nün de istekleri doğrultusunda, 1950 seçimleriyle çok partili rejime geçti. 1950’den sonra çok partili rejime girildi. Ama unutulmasın ki, çok partili rejim başka, çoğulcu demokrasi başkadır. Hâlâ çoğulcu demokrasiye ulaşmış olduğumuz iddia edilemez. EDİLENEDİLMEYEN K ABUL DEVRİMLER Çok partili demokrasiye girildiği 1950’den, hatta 1946’lardan itibaren kutsal din duyguları ve öğeleri Türk siyasal yaşamında, siyasal çıkar amacıyla ve oy toplamak için kötüye kullanılmaktadır. Bu konuda temel adımlar DP ile başladı. 14 Mayıs 1950’de, hukuka dayalı özgür bir seçimle iktidara gelen DP’nin başbakanı Adnan Menderes, 15 gün sonra, 29 Mayıs 1950’de TBMM’de yaptığı bir konuşmada Atatürk Devrimlerini, ‘‘halk tarafından kabul edilenler ve kabul edilmeyenler’’ diye ikiye ayırmıştı. Sonun başlangıcı REFAHYOL hükümeti ‘Geçiş dönemi kanlı mı kansız mı olacak?’ 54 1 Necmettin Erbakan’ın, 11 Ocak 1997 yılında tarikat liderleri ve şeyhlere verdiği iftar yemeği bardağı taşıran son damlaydı. K ARŞIDEVRİM Bu ayrıma göre halk tarafından kabul edilmediği saptanacak olan ‘‘inkılaplar’’ gericiliğin hınçlı ve öç alıcı tekmelerinin yıkıcılığına bırakılıyordu. Yeni iktidara gelen Demokrat Parti’nin genel başkanı ve başbakanı Menderes’in bu sözleriyle karşıdevrim başlamış oluyordu. Bu anlayıştan sonra, Türkçe ezanın hemen Arapçaya çevrilmesi gerçekleşiyordu. Menderes’in 1951 yılında DP İzmir İl Kongresi’nde ‘‘Şimdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık. İnkılap softalarının yaygaralarına önem vermeyerek ezanı Arapçalaştırdık. Türkiye bir Müslüman devletidir ve Müslüman kalmalıdır’’ sözleri girdiğimiz yeni döneme açıklık getiriyordu. Erbakan 11 Ağustos 1996 yılında İran Cumhurbaşkanı Rafsancani ile görüştü. 995’te genel seçimlerin yapılmasına karar verildi. Refah Partisi büyük hız ve hazırlıkla seçimlere giriyordu. Seçimler sırasında RP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül, İngiltere’nin en ciddi gazetelerinde The Guardian’a yaptığı açıklamada şöyle diyordu: ‘‘Türkiye’de Cumhuriyetin sonu geldi, kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz. ’’ Abdullah Gül’ün The Guardian gazetesine yaptığı açıklama geleceğin nelere gebe olduğunu göstermeye yetiyordu, ama gören kimdi? 5 Aralık 1995’te genel seçimler yapıldı. Seçimlerde RP 158, ANAP 133, DYP 135, DSP 76, CHP 49 sandalye kazandı. Parlamentodaki bu dağılım, hiçbir partinin tek başına hükümet kurmasına olanak vermiyordu. Çeşitli girişimler ve düzenlemelerden sonra, 23.10.1996 tarihinde Erbakan, DYP Genel Başkanı Çiller ile birleşerek 54. hükümeti kurdu. Güven oylamasının yapıldığı Meclis toplantısında Tansu Çiller Meclis’e bir simge olarak elinde tespihle gitti ve güven oylaması müzakereleri boyunca hükümet sıralarında oturan Çiller tespih çekmeyi sürdürdü. Sonunda 54. hükümet güvenoyu aldı. Atatürkçülerin korktuğu başlarına gelmiş, bir zamanlar oyu yüzde 12’den fazla değildir denen Erbakan, Başbakanlık koltuğuna oturmuştu... . hükümetin ne yapacağı aslında daha önceden biliniyordu. Onun, laik Atatürkçü düzenle sorunları olduğu herkes tarafından görülüyordu. Erbakan düşüncelerini açıkça söylüyordu, şöyle ki: ‘‘Benim inandığım şekilde sen yaşayacaksın...’’, ‘‘Çok hukuklu sistem olmalı, vatandaş genel prensiplerin içerisinde kendi istediği hukuku kendisi seçmeli...’’ Artık Erbakan ve kadrosu bu söylemleri sürekli yineliyordu. Kuşkusuz bu söylemin anlamı, ulus devletin parçalanması ve cemaatlere dayalı ümmetçiliği esas alan bir düzene geçilmesiydi. İşte Erbakan’dan ve kadrosundan sadece birkaç paragraf: ‘SERT Mİ OLACAK YUMUŞAK MI?’ ‘‘Refah Partisi iktidara gelecek, adil düzen kurulacak. Sorun ne? Geçiş dönemi sermi olacak, yumuşak mı olacak; kanlı mı olacak, kansız mı olacak...’’ (Erbakan TBMM Meclis Grubu konuşması 13.04.1994) ‘‘Sen Refah Partisi’ne hizmet etmezsen hiçbir ibadetin kabul olmaz... Refah bu ordudur. Bütün gücünle bu ordunun büyümesi için çalışacaksın. Çalışmaz isen patates dinindensin...” (13.01. 1991 Tarihli Sıvas Çermik’te yapılan konuşma) ‘TÜRKİYE YIKILACAK’ “Biz Kuran nizamından yüz çevirenlerden, ülkesinde Allah Resulünü yetkisiz kılanlardan mutlaka hesap soracağız.” (Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın konuşması) “Bu vatan bizimdir, rejim bizim değildir kardeşlerim. Rejim ve Kemalizm başkalarınındır... Türkiye yıkılacak beyler.” (Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan 14.03.1993 tarihli konuşması) ‘KAN AĞLADIM’ “Parlamenter sistemin hâkim olduğu yerlerde eğer millet gerekli şuuru göstermezse.. mükellef olduğu nizamın tesisi için çalışmadığı için.. hesap verecek.. zelil olacaktır.” (RP Genel Bşk. Yrd. Ahmet Tekdal’ın konuşması. 24.11.1996) ‘‘Bu sabah ben de resmi görevli sıfatım nedeniyle bir törene katıldım. Süslü püslü görünüşüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın. İnancımıza saygı duyulmadığı, sövüldüğü bir dönemde, içim kan ağlayarak bugünkü törenlere katıldım... Bu düzen değişmeli... Müslümanlar içerisindeki hırsı, kini, nefreti eksik etmesin.’’ (10. 11.1996 günü Kayseri Belediye Başkanı Şükrü Karatepe’nin konuşması) CAMİ DUVARLARI ARASIİ SLAMİYET NA HAPSOLMAYACAK “Refah Partisi iktidarında imam hatipleri kapatmaya kalkarsanız kan dökülür, Cezayir’den beter olur. Ben de kan dökülmesini istiyorum. Demokrasi böyle gelecek. Fıstık gibi olacak” (8.05.1993 RP Şanlıurfa Milletvekilinin Meclis kürsüsünde yaptığı konuşma) RP’nin milletvekilleri, yöneticileri ve laiklik karşıtları için önemli konu: ‘‘İslamiyetin siyasal bir talebi olup olmadığı’’ noktasında odaklanıyor, ‘‘İslamiyeti cami duvarları arasına hapsetmeyeceğiz’’ sloganları atılıyordu. Sağ iktidarlar dini kullandılar 1 980 askeri darbesinden sonra Turgut Özal, Demirel, Çiller, Erbakan ve Mesut Yılmaz gibi sağ kesimden gelen, ama iktidarlarını güçlendirmek ve sürdürmek için sürekli kutsal din duygularını kullanan siyasal iktidarlar tarikatların, tarikatlara dayalı yurt ve okulların ve imam hatip liselerinin çoğalmasını sağladılar. Sağ iktidarların arka bahçeleri olarak kabul edilen bu yurtlar ve okullar giderek çoğalıyordu. İmam hatip liselerinin 1997 yılına girdiğimizde sayısı 650’ye yaklaşmıştı. Bir yandan dayatılan Türk İslam sentezi öte yandan soğuk savaş koşullarının yarattığı Yeşil Kuşak kuramları ve uygulamaları Türk siyasal yaşamını giderek kutsal din duygularının etki ve baskısı altına alıyordu. 1991’de Sovyetler’in yıkılışı, Ortadoğu’da yepyeni ufukların doğmasına neden olmuştu. Şimdi süper güç, Ortadoğu’da yeni modeller ve düzenler ortaya atıyor, Türkiye’nin de içinde olacağı Büyük Ortadoğu Projesi’ni öngörüyordu. Türk hükümetlerinin ve Meclis’inin desteğindeki Çekiç Güç her 6 ayda bir çıkarılan izinlerle destekliyor ve günümüzün Kuzey Irak olgusu yaratılıyordu. Zayıf hükümetler, her an patlamaya hazır bir toplum yapısı yaratmak süper gücün işine geliyordu. larını belirtti ve ‘‘Türkiye ile ilişkilerimizin devamı açısından laikliğin sürmesi gereken bir şey olduğunu daha önce söylediğimizi hiç sanmıyorum’’ diyerek konuya açıklık getirdi. (Milliyet 31.07.1996) Süper güç için önemli olan, kendisine hizmet edecek hükümetlerin işbaşına gelmesiydi. Laiklikdemokrasi o derece önemli değildi. Bu durumda karşıdevrimci yükselişin önü alınamazdı. Bu durum, özellikle 1993’te eylem düzeyinde doruğa ulaştı. 1993 Ekimi’nde Sıvas’ta, Pir Sultan Abdal Kültür Şenliği kapsamında yapılan söyleşiden sonra, bir kısım gözü dönmüş eylemci Madımak Oteli’ni ateşe verdi. 35 kişi diri diri yakıldı. Adeta ortaçağ yaşanıyordu. 8 0 İHTİLALİYLE KURUMSALLAŞTI Bir kere açılan bu ‘‘dinin siyasete alet edilmesi kapısı’’ artık yıllarca sürdü. 27 Mayıs 1960 devriminde bir süre duraksamaya uğradı, ama 1965’ten sonra, 12 Mart 1969 ve özellikle 12 Eylül 1980’den sonra kesinkes kurumsallaştı. Türkİslam sentezi ve Yeşil Kuşak kuramının etkileriyle gelişti. Özellikle 1980 askeri yönetiminin 16.06.1983’te çıkardığı yasa ile imam hatip liselerinden mezun olanların üniversitelerin istedikleri bölümlerine girmeleri sağlandı. SÜPER GÜCÜN TERCİHİ Örneğin Beyaz Saray Sözcüsü Nicholas Burns Washington’da Başbakan Erbakan’a teşekkür ederek RP’nin hem eylemlerinden hem girişimlerinden memnun olduk SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle