18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2006 SALI 10 KAVŞAK ÖZGEN ACAR DIŞ HABERLER dishab?cumhuriyet.com.tr KKTC’ye mali yardım tüzüğü doğrudan ticaret tüzüğünden ayrılarak onaylandı Oyuncağı Alınan Hasan Cemal! Hasan Cemal kitabına Aldous Huxley’in ‘‘Gazete yöneten adam. Bana cehennem ateşini bir kova suyla söndürmeye çalışan bir meleği hatırlatır’’ sözleriyle başlıyor. Peki ateşe körükle giden yöneticiye ‘‘şeytan’’ mı demeli? ‘‘Durup dururken, bugün Hasan Cemal’in kitabından söz etmenin ne anlamı var’’, diye sorabilirsiniz. ‘‘Cumhuriyeti’i çok sevmiştim’’ diyen Hasan Cemal’in körüklediği ateşte yanmamak için Cumhuriyet’ten kaçtığı o gün, bugündür de ondan. Hasan, 14 yıl önce 28 Şubat’ta kayalıklara oturttuğu gemisini herkesten önce terk eden bir kaptandır. O yıl şubatın 29 çekmesini bile beklemeden kaçış öncesini şöyle anlatıyor: ‘‘1992 yılı şubat ayının ilk haftasında ise dibe vurduk: 41 bin 838 satabildi Cumhuriyet! Bu bir başarısızlıktı. ‘Cumhuriyet boykotu’nda başı çekenlerin de başarısı... Ve başarısızlığın altındaki imza, Genel Yayın Müdürü Hasan Cemal’di. Gemi karaya oturmak üzereydi ve kaptan bendim.’’ Bir gazeteyle bir gemi arasında fark yoktur. İkisinin de sahibi, yönetim kurulları, ekonomik koşulları, ilkeleri, rotaları, kaptanı, yöneticisi, çalışanları vardır. Bu insanların tümü, güvendikleri bir kişiyi kaptan köşkünde ya da genel yayın koltuğunda görmek ister. Kaptanın, gemiyi batırmaya, çarpıp kayalıklara oturtmaya nasıl hakkı yoksa, genel yayın müdürünün de böyle bir lüksü yoktur. Hasan şöyle yazıyor: ‘‘Darbeye, ‘karşı darbe’yle karşılık verdim son anda... Vazo kırıldı! Keşke kırılmasaydı... Peki, önleyebilir miydim kırılmasını? Kavga etmek yerine, çekip gitseydim sessizce?.. Şimdi geriye dönüp baktığımda, bir daha anlıyorum, Cumhuriyet’te vazonun kırılmasını önlemek çok güçtü.’’ Kaptan, geminin patronunun belirlediği rotada, gemiyi yüzdürmek zorundadır, rotayı istediği gibi değiştiremez. Hasan öyle yapmıyor, 1973’te girdiği Cumhuriyet’te 11 yıl oturduğu kaptan köşkünde rota değişikliği isteğini şöyle itiraf ediyor: ‘‘Cumhuriyet hiç kuşkusuz ‘Türk radikalizmi’nin, Kemalizmin önde gelen kalelerinden biridir. Bu, Cumhuriyet’in ‘radikalizmi’nin törpülenmesi, demokrasiyle daha çok bağdaşması için çok uğraştım.’’ 11 Mayıs 1992’de gazetede bu uğraşıya biz şu tanıyı koymuşuz: ‘‘Yeni Gazete, Yeni İstanbul, Ortam, Yeni Ortam, Hürgün ve Söz gibi gazeteler de ‘Cumhuriyet gibi ciddi olmak’ iddiası ile ortaya çıkmışlardı. Ama olmamıştı, hiçbiri tutunamamıştı. Tutunamamışlardı... İşin ilginç yanı, benzeri bir durum 5 Kasım’da ‘Cumhuriyet’ içinde de yaşandı. Özünden ve okurundan koparılan bu gazete ‘Cumhuriyet’ dahi olsa, kendisine yapılmak istenen aşıyı kabul etmemişti. Kopyacılık ne kadar yanlışsa, özünden uzaklaşmak da o kadar yanlıştı.’’ Hıncal Uluç, Hasan Cemal’i şöyle anlatıyor: ‘‘Hıncal Oktay’a (Kurtböke) söyle... Benim hedefim bir gün Cumhuriyet’e Genel Yayın Müdürü olmak... Ama Oktay o makamda oldukça, aleyhine tek hareketim olmaz. Bunu bilsin. O bıraktığı gün harekete geçerim.’’ Daha kral ölmeden, kral olma ihtirasına sahip Hasan, gazetenin kralı, onu o koltuğa oturtan Nadir Nadi için de yüzü kızarmadan şöyle yazabiliyor: ‘‘Nadir Bey, öğle vakti şoför Halit’in kolunda geliyor. Güçlükle yürüyor, ara sıra tökezlenir gibi sürükleniyor. Arkasında Hasan Efendi, elinde plastik torba içinde çiş tası...’’ Hıncal’ın yansıttığı bu ihtiras, Nadir Bey’in yeğeni Emine Uşaklıgil ile oluşturulmak istenen bir iktidara tırmanma ihtirası olasılığını da insanın aklına getiriyor. Hıncal’ın Hasan Cemal’in kitabı hakkındaki yargısı: ‘‘Oyuncağının elinden alınmasının öfke ve nefreti...’’ Oyuncak, yoksa Nadir Bey’in ölümünden sonra ele geçirilmek istenen yeni koltuklar mıydı? AB Türkiye’yi dinlemedi ELÇİN POYRAZLAR MAHMUT GÜRER BRÜKSEL/ANKARA Avrupa Birliği, Türk tarafının itirazlarına rağmen KKTC’ye yönelik mali yardım tüzüğünü doğrudan ticaret tüzüğünden ayırarak resmen onayladı. Brüksel’deki Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi toplantısında dün bir araya gelen AB dışişleri bakanları, 139 milyon Avro tutarındaki mali yardım tüzüğüne herhangi bir tartışma olmaksızın onay verdi. Mali yardım tüzüğünün doğrudan ticaret tüzüğünden ayrılmasına karşı çıkan Türkiye, AB’nin yardımın ‘‘Rum kesimi üzerinden verilmesini’’ içeren kararına tepkili. ? AB dışişleri bakanları, Türk tarafının itirazlarına karşın 139 milyon Avro tutarındaki mali yardım tüzüğünü, doğrudan ticaretten ayırarak kabul etti. Türkiye ile KKTC arasındaki diplomasi trafiğinden, ‘‘yardımın KKTC tarafından kabul edilmemesi’’ kararı çıktı. ğunu savunan AB yetkilileri tüzüğe yönelik görüşmelerin henüz AB Konseyi gündeminde olmadığını bildirdiler. AB Komisyonu Genişleme Komiseri Olli Rehn, konseyin kararına yönelik olarak yaptığı yazılı açıklamada ‘‘Yardım paketinin onaylanması Kıbrıslı Türklerin izolasyonunun kaldırılması yönünde ilk adım olarak görülmeli’’ dedi. Rehn açıklamasında ayrıca, doğrudan ticaret tüzüğünün onaylanması yönünde AB Konseyi’ne adım atması çağrısında bulundu. AB Komisyonu, geçen cuma büyükelçiler düzeyinde yapılan COREPER toplantısında tüzüğün uygulanmasına yönelik olarak Kıbrıs Rum kesimine belli başlı konularda danışacağı yönünde tutum bildirmişti. Kuzey Kıbrıs’ta AB Komisyonu tarafından yönetilecek olan mali yardımın enerji, çevre, tarımsal projelerde kullanılması planlanıyor. AB kaynakları artık KKTC’ye yönelik tüzüklerde yaşanan tıkanmanın sona erdiği yorumunu yaptılar. Ortak tavır: Yardıma ret AB’den garanti alınmasına karşın ayrılarak kabul edilen tüzüğün ardından, Türkiye ile KKTC arasında yaşanan diplomasi trafiğinden, ‘‘yardımın KKTC tarafından kabul edilmemesi’’ kararı çıktı. KKTC ‘‘Rum kesimi üzerinden gelecek’’ olan krediyi kabul etmeyecek. Buna gerekçe olarak ise COREPER toplantısında kredinin kabulünün yanında çıkan kısa açıklama gösteriliyor. Açıklamada, Kıbrıs adasındaki tek devletin Kıbrıs Cumhuriyeti olduğu vurgulanırken ‘‘Başka bir devletin tanın Rehn: İlk adım olarak görülmeli AB’nin 26 Nisan 2004’te KKTC için öngördüğü 259 milyon Avro’luk mali yardım tüzüğünün 2005 yılı sonuna kadar kabul edilmemesi nedeniyle yardımın 120 milyon Avro’luk bölümü kullanılamaz hale gelmişti. Doğrudan ticaret tüzüğünün hâlâ masa üzerinde oldu ması söz konusu değildir’’ deniyor. Ankara, özellikle Londra’nın COREPER toplantısında tüzüğü ‘‘onaylamasının’’ ardından gerekçesini soracak. Ankara, daha önce KKTC’yle ticaret yapma konusunda iyi niyetli olduklarını ileten İsrail ve İran ile ilgili girişimlerde bulunacak. Özellikle İsrailli turizmcilerin adada halen bulunan tesislerinin sayısının arttırılması istenecek ve Tel Aviv yönetiminden bu tesislere doğrudan ‘‘deniz seferi’’ yapılıp yapılamayacağı sorulacak. İran’a da ada ile ilişkilerini gözden geçirme çağrısında bulunulacak. Dışişleri Bakanlığı kaynakları AB’nin Kıbrıs konusunda bu denli acele kararlar almasını ‘‘BM Genel Sekreteri Kofi Annan inisiyatif almadan önce, AB’nin de söz sahibi olmayı sürdürmesi’’ olarak değerlendiriyor. Financial Times gazetesi de AB ülkelerinin ulaştığı uzlaşıyı ‘‘tartışmalı’’ olarak nitelendirirken kararın Ankara’yı üzdüğünü ve Türkiye’nin üyelik müzakerelerini daha da karmaşık hale getirebileceğini yazdı. O RTADOĞU DÖRTLÜSÜ: Filistin yönetimi iflasın eşiğinde Dış Haberler Servisi İsrail’in aktarması gereken meblağı vermemesi nedeniyle Filistin yönetiminin mali bakımdan ‘‘çöküşün eşiğinde’’ olduğu bildirildi. Konuyla ilgili açıklama yapan Ortadoğu Dörtlüsü’nün temsilcisi John Wolfensohn, Filistin Maliye Bakanı’ndan mektup aldığını ve gerekli maddi kaynak sağlanamazsa iflasa sürükleneceğinin iletildiğini bildirdi. Gelecek haftadan itibaren memur maaşlarını ödemesi gereken Filistin yönetimine 6080 milyon dolar gerektiği belirtiliyor. Financial Times gazetesi, ABD, BM, AB ve Rusya’dan oluşan Ortadoğu Dörtlüsü’nün bu hafta içinde mali çöküş için önlem almaya çalışacağını bildirdi. Filistinlilerin karşı karşıya kaldığı krize çözüm bulmak amacıyla Ortadoğu Dörtlüsü’nün temsilcileri yarın bir telefon konferansı yapacaklar. Kaçan ve Kovulan Yönetmenler! Bu satırların yazarı gazeteciliğe 13 Kasım’da fiilen, 1 Aralık 1960’ta hukuken Cumhuriyet’te başladı. Bugün Abdülkadir Yücelman’dan sonra en kıdemli çalışanıdır. 12 Mart muhtırasından sonra ailenin başyazarlıktan uzaklaştırdığı Nadir Nadi, İlhan Selçuk ile birlikte 11 kişinin görevine son verilmesini protesto için Cumhuriyet’ten istifa etmiştir. Yerli ve yabancı yayın organlarında çalıştıktan sonra 1990 yılında New York’tan Türkiye’ye dönmeden önce Emine Uşaklıgil ve Hasan Cemal’den ‘‘Cumhuriyet’e yeniden dönme’’ önerisi almıştır. O günlerde personel alımı dondurulduğu halde, yönetim kurulunda aile içi ve dışı üyelerin oybirliğiyle işe alınarak yine bir rastlantı 1 Aralık 1990’da, Cumhuriyet’te ‘‘yeniden’’ çalışmaya başlamıştır. 5 Kasım 1991’de Hasan gemiyi kayalara çarptırdığında 80 çalışan istifa etti. En kıdemli çalışan, bir ağabey olarak, yakın olduğumuz iki taraf arasında diyalog kurup gazetenin zarar görmesini önlemeye çaba gösterme gibi kendi kendimize bir görev yüklenip istifa etmedik. 11 Kasım’da ‘‘son kararım’’ soruldu: ‘‘Arabuluculuk çalışmamızı sürdüreceğimizi, sonuç alamazsak ay başında ayrılacağımızı’’ söyledik. Bir saat sonra Uşaklıgil imzalı bir mektupla kovulduk... Yaşamımızda bir işyerinden ilk kez kovuluyorduk... Talihin garip cilvesi, Hasan’ın gazeteden kaçmasından kısa bir süre sonra arkadaşların güveniyle kaptan köşkünde görevlendirildik. Bu görevin özel, aile ve ekonomik yaşamımızdaki olumsuz etkilerinden söz edecek değiliz. Ancak, kayalara oturmuş bir geminin başına bir kurban gibi oturtulduğumuzu hissettiğimizi söylemekle yetineceğiz. Göreve başladıktan sonra, 4 Mayıs’taki ilk yazımızda değerli okurlarımıza kim olduğumuzu anlatırken şöyle demiştik: ‘‘Bizim kimseye kırgınlığımız yok. Bizler için önemli olan okurun aylardır özlediği ‘Cumhuriyet ailesi’nin bütünlüğüdür. ( ...) Bu olaylar hakkında çok yazıldı, çok konuşuldu. Günün birinde kitaplar yazılacak, belki belgesel filmler bile yapılacak.’’ Tahminimiz doğru çıktı, Hasan kitabını yazdı. Filipinler’de, 4’ü milletvekili 16 muhalif, Devlet Başkanı Gloria Macapagal Arroyo’yu devirmeyi amaçlayan komplo kurmakla suçlanıyor. Polis kaynakları, komployla suçlananlar arasında geçen cuma darbe girişiminde bulunmakla suçlanarak gözaltına alınan milletvekili Crispin Beltran’ın da yer aldığını belirtti. Beltran, sol koalisyonun bir numaralı ismi olarak biliniyor. Aynı kaynaklar, terörle mücadele polisinin üst düzey 4 yetkilisinin de tutuklandığını kaydetti. Arroyo’nun askeri bir darbe tehdidinin hâlâ mevcut olduğunu düşündüğü için cuma günü ilan edilen olağanüstü hali uzatacağı açıklandı. Filipinler’i 1966 ile 1986 arasında ‘‘demir yumrukla’’ idare eden ve 1986’da devrilen diktatör Ferdinand Marcos’un kızı Maria Imelda Marcos, zorda kalan Arroyo’nun yerine güvenilir birinin gelmesi konusunda bir çözüme ulaşılmaması halinde askerlerin iktidara el koyabileceğini söyledi. (Fotoğraf: AP) Manila’da kargaşa sürüyor AB’den 120 milyon Avro AB Komisyonu’nun dış ilişkilerden sorumlu üyesi Benita FerreroWaldner, Filistin yönetimine 120 milyon Avro yardım aktarılacağını açıkladı. AB Genel İşler Konseyi başlangıcında bir açıklama yapan FerreroWaldner, yardımın, Filistinlilerin enerji tüketim faturalarının ödenmesi ve BM çatısı altında gerçekleşen insani yardımlara katkı için kullanılacağını bildirdi. Birleştirme Programı kaldırıldı Çin’i kızdıran karar PEKİN (AA) Tayvan lideri Çen Şuibien, Çin’in kıta kısmıyla birleşmeyi amaçlayan ‘‘Vatanı Birleştirme Komitesi ve Vatanı Birleştirme Programı’’nın kaldırıldığını açıkladı. Karar, Pekin yönetiminin tepkisine yol açarken, Washington’u da yeni bir kriz olasılığına karşı alarma geçirdi. Çin’den yapılan açıklamalarda ‘‘Çen Şuibien’in, Tayvan’ın bağımsızlığı yönündeki bölücü faaliyetlerini tırmandırmasının, Tayvan Boğazı bölgesini ciddi bir kriz içine sokacağı ve AsyaPasifik bölgesinin barış ve istikrarını bozacağı’’ görüşü savunuldu. Tayvan basınında çıkan haberlerde, Amerikan yönetiminin, Çen’i bu kararından vazgeçirmek için ayın başlarında adaya heyet yolladığı kaydedildi. 3 MART 1924’ün 82. YIL KUTLAMASI (Üç Devrim Yasası’nın Kabulü) Sunuş Konuşması Kâğıt Yok, Gazete Paydos! Hasan’ın tam tersine, hiçbir zaman yönetici olmak istememiş, daima muhabir kalmayı yeğlemişizdir. Göreve geldiğimizde, tanıdık tanımadık herkesin sorduğu tek bir soru vardı; ‘‘Kurtarabilecek misiniz?’’ Dikkat ettiniz mi bilmiyorum! Ortak soru ‘‘Kurtaracak mısın?’’ değildi. Geminin rotasına, ancak takım çalışmasıyla girebileceği vurgulanıyordu. O halde gemiyi yüzdürüp en yakın limana batırmadan götürmek için çalışanlarla okurların elbirliği gerekiyordu. Bu elbirliğidir ki Cumhuriyet’i kurtardı.... Bizim ‘‘pusulamız’’ ise kovulduğumuzu bildiren, kaptan köşküne astığımız mektup oldu. Yine ilk yazımızda şu satırlar yer almıştı: ‘‘Şu anda aylıklarını ne zaman alacaklarını dahi bilemeyen genç meslektaşlarımın büyük özveri ve coşkuları.. (...) Gecegündüz demeden, fazla mesaisini, ikramiyesini aramadan ve hatta ailesini dahi düşünmeden okurlara Cumhuriyet’i yetiştirmeye...(...) Cumhuriyet’in içinde bulunduğu ekonomik darboğazdan, bunalımdan öte bir anlam taşıyan ‘konkordato’ olgusu, okurun verdiği moral desteğiyle atlatılacaktır.’’ O günlerin Cumhuriyet’i okurların ve çalışanların elbirliğiyle bugün çok gerilerde kaldı. Ancak, yaralı bir gemiyle medyada boy göstermekten öte o günlerde neler yaşadığımızı birkaç noktayla anımsamakta yarar görürüz. Aylıklar ödenemiyor. Gün oluyor araçlara akaryakıt alınamıyor. Muhabirlerin elinde teyp yok. Rahmetli Doğan Nadi’nin kızı Suzan Nadi’yi Vaşington’dan arıyor, Türkiye’ye gelirken 10 teyp getirmesini istiyoruz. Turgut Özal, Orta Asya ülkelerine gidecek. Gazeteler muhabir gönderiyor. Cumhuriyet’te kasa tamtakır ki adam gönderebilsin. Yine Suzan Nadi’yi arıyoruz.. Cebinden verdiği parayla Işık Kansu’yu gönderebiliyoruz. Uzan’ların icracıları kapıya dayanıyor. Çalışanlar işbölümü yapıyor, bir bölümü kapıları tutup Kanije savunmasıyla icracıların girmesini önlerken ötekiler gazeteyi çıkarıyorlar. 26 Ekim’de şu satırlara yer veriyoruz: ‘‘... İmar Bankası’nın haciz ekibinin gazetemizin kâğıtlarına el koyma işi cuma günü başarısızlıkla sonuçlandı. Ancak, bugün aynı girişimin yeniden yapılması olası...’’ İlhan Ağabey, yüzünü kızartıp yaşamında yapmadığı bir iş için, Yunus Nadi ailesinin Cumhuriyeti’ni kurtarmak için, Kemal Uzan’ı ziyaret ederek ‘‘bir borç ödeme planı’’ öneriyor. Kurt Uzan, kararlı, kuzuyu yiyeceğini söylüyor Selçuk’a... Bir arkadaşımız bomba gibi bir haber yakalıyor. İdareye baskıyı arttırmasını söylüyoruz. İdare Müdürü Hüseyin Gürer boynu bükük geliyor. ‘‘Baskıyı arttıramayacağını’’ söylüyor. Nedeni basit: ‘‘Ertesi güne kâğıt kalmaz, gazete çıkmaz.’’ O gün satışı arttıracaksın, ancak ertesi günü gazeteyi çıkaramayan genel yayın yönetmeni olacaksın! O an Hasan’ın gazeteyi kayalıklara oturttuğuna kim aldırır ki? Birkaç hafta sonra yine para yok, kâğıt yok. İlhan Ağabey, Aydın Doğan’a gidiyor, gazete ödünç kâğıtla çıkabiliyor. Prof. Dr. NECLA ARAT Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı Açış Konuşması NAZAN MOROĞLU İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Panel 82. YILINDA YOK SAYILAN ÜÇ DEVRİM YASASI Oturum Başkanı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu: AYDENİZ ALİSBAH TUSKAN İstanbul Barosu Kadın Hakları Komisyonu Başkanı Konuşmacılar İran işbirliği yapmıyor VİYANA (AA) Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), İran kurumla tam olarak işbirliği yapmadığı için bu ülkenin nükleer programının tümüyle barışçı olup olmadığının belirlenemediğini bildirdi. UAEK Başkanı Muhammed el Baradei, kurumun 35 ülkenin üye olduğu yönetim kuruluna gönderdiği gizli raporda, ‘‘Kurumun 3 yıllık yoğun denetimine rağmen İran’ın nükleer programının boyutları ve doğasının kesin olarak açığa çıkarılamamış olması üzücü ve kaygı vericidir’’ dedi. El Baradei, raporunu yönetim kuruluna bugün gönderdi. UAEK Yönetim Kurulu’nun İran’ın nükleer programı konusunda 6 Mart’ta toplanması bekleniyor. MERİÇ VELİDEDEOĞLU AraştırmacıYazar Prof. Dr. İSA EŞME Öğretim Üyesi Moskova’da toplantı Bu arada, İranlı ve Rus yetkililer, bugün Moskova’da ikinci kez bir araya gelecek. Heyetler İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerini Rus topraklarında sürdürmesi önerisini görüşüyor. Ancak uzlaşma sağlanması yönünde umutlar azalıyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, önerilerinin İran’ın kendi topraklarındaki uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurması koşuluna bağlı olduğunu açıklamıştı. Yrd. Doç. Dr. FİRDEVS GÜMÜŞOĞLU Öğretim Üyesi VURAL SAVAŞ Em. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı MUSTAFA BALBAY GazeteciYazar Tarih: 3 Mart 2006 Cuma, Saat: 11.00 14.00 Yer: Harbiye Askeri Müzesi (Giriş Harbiye Orduevi yanındaki ilk kapıdandır) İstanbul Kadın Kuruluşları Kadın Araştırmaları Birliği Derneği Giriş Serbesttir HAFTAYA SÜRECEK Faks: 0312. 442 79 90 Elmek: oacar?superonline.com CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle