18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
28 ŞUBAT 2006 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Gureba İstanbul’da Vakıf Gureba Hastanesi’nden sağlık hizmeti alacaksanız, türbanlı kadın ya da gümüş yüzüklü erkek doktorlara ‘‘Selamünaleyküm’’ deyin yeter. Ya ğ m u r E k i m 28 Şubat, post modern darbeymiş. ‘‘Yobaz için fazla modern!’’ ADAM rüyasında gördüğü şeyhinin talimatlarını bir mektupla Başbakan’a iletmiş, bir yurttaşın bu konudaki suç duyurusunu Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı yerinde bulmamıştı ya; biz de rüyasında Mustafa Kemal Atatürk’ü görenlerin mektup göndermesini önermiştik. Emekli Cumhuriyet Savcısı Gündüz Akgül, bir rüya görmüş: ‘‘Ulu önderimiz düşünceli ve üzgün bir haldeydi. Gel çocuk sana bazı mesajlar vereceğim, bunları tez elden ilgililere ileteceksin. Aksi halde bir daha karşıma geçip ben laiğim, ben demokratım, ben aydınım deme diyerek şu mesajlarını bildirdi: Görüyorum ki yine ülkeyi özelleştirme adı altında parsel parsel yabancılara pazarlıyormuşsunuz, bu mu yurtseverliğiniz? 1924’te şeriye mahkemelerini ve halifeliği GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Gereği için kaldırmadım mı?1928’de laiklik ilkesini anayasaya koydurmadım mı? Ulema diye bir sınıf olmadığını bilmiyor musunuz? Nereden çıktı mahkemeleri ilgilendiren bir davada ulema diye bir sınıfın varlığını kabul etmek? 1924’te Öğretim Birliği Yasası’nı çıkarmadım mı? Her tarafta açılan imam okulları, izinli ve izinsiz kuran kursları ile nereye varmak istiyorsunuz? 1934’te henüz uygar birçok ülkede yokken çağdaş Türk kadınının seçme ve seçilme haklarını kabul ederken, Türk kadını sen yerde sürünmeye değil, göklere yükselmeye layıksın demedim mi? Uygar Türk kadınını bohçalamak ve Son çetenin adı şuymuş: Sauna! Amma da rahatlarına düşkünler! Özetle Anıl Öçal: ‘‘Lanlı iktidar: Çıkış amacı talan; her zaman yalan; sıkışınca yamulan; çıkarına gelince imam; ana fikir paralan.’’ haklarını elinden alıp kocasının kölesi durumuna getirmek ve bu durumu da insan hakları kılıfı ile savunmak neyin nesi? Caddelerde sarık ve cüppe giyen, yetkililerden aldıkları cesaretle şeriat isteriz diye nara atan gruplarla mı muasır medeniyete ulaşacaksınız? Duydum ki AB’ye üye olmak istiyormuşsunuz, bu çağdışı görüntülerinizle ve onurunuzdan fedakârlıkla mı bunu sağlayacaksınız? 1925’te medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar dememiş miydim? Ayrıca bu Cumhuriyeti, aydın gelecekleri için Türk gençliğine emanet etmiştim. Bu kadar sapmadan sonra gençlik geleceğinin karartılacağının bilincinde değil mi; nerede ve ne ile uğraşıyorlar?’’ Bakalım, bu rüyanın gereğini kim yapacak? Yeter! Sanatı ve Sanatçıları Rahat Bırakın Geçen haftaki gazete haberleri, bardağı taşıran son damla oldu. ‘‘Sigara’’ ile ilgili hazırlanan yasa taslağındaki maddelerden biri, içinde ‘‘sigara içme sahnesi’’ bulunan filmlerin salonlarda oynatılmasını yasaklamayı gündeme getiriyordu. Gözlerim yuvalarından fırladı. Hemen işi gücü bırakıp CHP Milletvekili Sn. Mehmet Sevigen ve Sn. Haşim Oral ile görüştüm, gerekçeli bir dilekçeyle itirazımı bildirdim. Bundan saçma bir yasa teklifi olabilir mi? Geçse, ‘‘Yalnız Türk filmleri için geçerlidir’’ (!) denemeyeceğine göre, yabancı filmler için de uygulayacaksınız. Yani artık filmlerin hiçbirini izleyemeyeceğiz, çünkü sigara denetiminde sınıfta kalacaklar! Kim bu inciyi akıl ettiyse tebrik etmek lazım... Bunun bir adım ötesinde şu soru gelir: ‘‘Peki, sigara sağlığa ve topluma zararlı tek şey mi?’’ İşkence, faşizm, adam öldürme, kumar, alkol, fuhuş, adam dövme, dolandırıcılık, tehdit, intihar... Bunlar sigaradan daha ‘‘iyi’’ şeyler mi? İşte o zaman birileri çıkacak ‘‘Bunları da yasaklayın’’ diyecek... Başka birileri de ‘‘Tabii haklısınız, bunlar sigaradan daha kötü, gözümüzden kaçmış’’ diyecek. Bunların hepsi uygulandığında da herkes rahat edecek!! Çünkü artık sanat eserlerinde, filmlerde yalnız lale bahçeleri, denizcami görüntüleri ve kelebekler dünyasını izleyebileceğiz... Bu kadar komedi yeter! Yıllardır devletin ve özellikle bu hükümetin sanata bakışı belli! Sanat, tehlikeli düşüncelere sahip ve en fazla ‘‘katlanılması’’ gereken tipler tarafından yapılan bir ‘‘artizlik’’ numarasından ibaret! Bu bakış açısı yüzünden Başbakan büyük bir vurdumduymazlıkla kendisini eleştiren vatandaşına ‘‘Artistlik yapma , al ananı git lan’’ diyebiliyor. ‘‘Artistlik’’, böylece onun ağzından topluma ‘‘uyanık, rol kesen, numaracı, sahteci’’ tiplemesiyle sunulmuş oluyor. Ey politikacılar! Sanatı rahat bırakın! Yıllardır, Atatürk ve İnönü dönemi bittikten sonra, sanat ve düşünce adamlarıyla tek ilişkiniz yasaklamalar, dayaklar, kitap toplamalar veya tehditler oldu. Siz et kafalı, şablon yaşamlı, magazin programlarıyla ayakta uyutabileceğiniz vatandaş profili yaratmak istediniz. Sanatçılar ise kimi çıkışlarında toplumu, halkı sarsmak, uyandırmak, güldürmek, mizah ya da şokla bilinçlendirmek istedi. Ama katlanamıyorsunuz. Ne yaratıcılığa, ne eleştiriye ne de kedi karikatürlerine! ??? Sanatçı yaşamı tasvir eder. Özgürdür. Sanatçılar sosyaletik davranışbilimcisi veya örnek insan profesör tiplemeleri de değildir. Bu yüzden sürekli olarak sanatın konularını ve yaşam alanını daraltmak isteyen her kesime topluca bir ikaz yapmak istiyorum. Ve bu ikaz yalnız hükümet ve siyasilerin değil, kendini sosyal eğitmen, psikolog, sosyal demokrat dernek vs. yöneticisi sayan insanlar için de geçerli: Sanatı rahat bırakın! Sanat bağımsız ve özgürdür. Fahişeleri de yüceltebilir, sigarayı da, cinselliği de, maçoluğu da, tam tersine marjinal yaşam tarzını seçenleri de özendirebilir. Hiç kimsenin de bunları yasaklamaya kalkmak haddine değildir. Al Pacino veya Brando, ‘‘Baba’’ rollerinde mafyayı özendiriyor diye yasaklayamazsınız. Julia Roberts’ın ‘‘Pretty Woman’’ı, ‘‘fahişeliği özendiriyor’’ diye aşağılayamazsınız. Yaşamda her renk vardır: Seks, para, şiddet, alkol, iyilik, kötülük, acı, canilik, kıskançlık... Sanat özgürce, ister kanı, ister pornografiyi, ister tarihi, ister kahramanları, ister çeteleri ana teması olarak alır. Siz de o filme ister gider, ister gitmezsiniz. Yine çok moda bir söylem, ‘‘mafya, şiddet ve çete’’ konularını içeren dizilere karşı açılan savaştır. Bu da gülünçtür. En fazla bu dizileri çocukların seyretmemesinin ebeveynlere tavsiye edilmesi ya da gece 22.00’den sonra gösterilmesi gibi taleplerin kabul edilebilir yanları vardır. ‘‘Efendim, bunlar zaten sanat değildir’’ yorumlarını yapan varsa kendisine saklasın. Sonra başkası da gelir, ‘‘Bu resim değildir, saçmalıktır’’, ‘‘Bu roman değildir, propagandadır’’ der. Sanatı çok seviyor ve gerçekten düzeyini arttırmak istiyorsanız kanallara her akşam kültürsanat programı mecburiyeti getirin, evlere şenlik yasaklamalarla uğraşmayın. Sanattan elinizi çekin artık. Faydanız hiç yok, bari daha fazla gölge etmeyin. email: bedbay?tnn.net Faks: 0212 227 34 65 SESSİZ SEDASIZ (!) Maliye Bakanı’nın abideyi sirkati Cumhuriyetin kuruluş yıllarından bir anı aktarıyor, Köy Enstitülü dostlardan Dursun Kut: Cumhuriyetin ilk Maliye Bakanı Gümüşhane Milletvekili Hasan Fehmi Ataç’tır. Ankara’nın Anafartalar semtinde Ataç, büyük bir inşaata başlar; kendisi için bir bina yaptırmaktadır. 1923’ün sonlarında Ataç’ın inşaatı dilden dile dolaşmaya başlar ve konu Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’e kadar ulaşır. Gazi, bir gün Ataç’ı Çankaya Köşkü’ne davet eder; Maliye’nin çalışmaları hakkında bilgi alır, Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kırmızı Savaş Ünlü: ‘‘Milletvekili çocuklarına sürekli kıyak çekilirse pasaportları da kendiliğinden kızaracaktır.’’ Ceza Akif Kökçe: ‘‘Nüfus cüzdanını çaldırana para cezası geliyormuş. Kaçan kapkaççıya değil kalan mağdura ceza!’’ yemeğe alıkoyar ve yemekten sonra da birlikte Meclis’e doğru yola çıkarlar. Gazi’nin şoförü önceden aldığı talimat gereği Maliye Bakanı’nın inşaatının önünden geçer. Gazi, ‘‘Kimin bu bina’’ diye sorar. Ataç, ‘‘Paşa hazretleri, memlekette anadan atadan ne kalmışsa sattık, savdık, bir abideyi namus dikelim dedik’’ yanıtını verir. Gazi’nin yanıtı ise ‘‘Bu bina abideyi namustan çok abideyi sirkate benziyor’’ olur. Yani hırsızlık anıtı! Birkaç gün sonra da Hasan Fehmi Ataç, görevinden alınır. Maliye Bakanı olmak her babayiğidin harcı değildir. Hükümete özelleştirme ilanı: Sahibinden satılık vatan! Diline ve Tarihine İhanet Edenler LÜTFİ KALELİ 1517’de Hilafet erkini de eline alan Yavuz Sultan Selim, şeyhülislamlarının fetvalarıyla kendi soyuna da, diline de kıyanların ihanetlerini devlet politikası haline getirdi. Türkler, ‘‘nâdân’’ (kaba), ‘‘napâk’’ (pis) ve ‘‘biidraki (anlayışsız) Türk’’ gibi küçültücü ve hakaret edici ifadelerle anıldı. Bu ihanet politikası, Atatürk’ün başlattığı Aydınlanma Devrimi’yle sona erdi... ‘‘Dilini yabancı diller boyunduruğundan kurtaramayan uluslar; siyasi, askeri, iktisadi, mali ve kültürel alanlarda da bağımsız olamazlar’’ diyen Atatürk, Türk tarihini ve dilini özüne uygun biçimde yaşatmak için 1930 yılında ön çalışmaları başlattı. ‘‘Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’’ 1931’de ilk toplantısını yaptı. Bu kuruluş 1935 yılında yapılan kurultayda ‘‘Türk Tarih Kurumu’’ adını aldı. Uzman tarihçilerin saptamalarına göre, Türk boyları 5000 yıl öncesi yaşayan Etiler ve Sümerler soyundan gelmektedir. Atatürk, soyuna saygı gereği olarak Etibank ile Sümerbank’ı kurarak Türk ekonomisindeki yerlerini aldırdı. Ama günümüzün AKP iktidar kadrosunda yer alan, sahte fatura düzenlemekten ve kaçak villa sahibi olmaktan dolayı sıklıkla gündeme gelen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın ‘‘Sümerbank’ın kökünü kazıyacağım, adını tarihten sileceğim’’ deyişiyle tahrip edilerek ortadan kaldırıldı... Osmanlı’nın borcunu yıllık taksitler halinde ödeyen genç Türkiye Cumhuriyeti, ulusal sanayi bilinciyle hareket ederek bağımsız ve onuruyla yaşamasını bildi. 1950’den sonra başlayan ihanet politikasıyla ulusal sanayi törpülendi, üreten değil tüketen toplum konumuna getirilen halkımız her alanda iğdiş edildi, ekonomi IMF güdümünde bağımsızlığını yitirdi. Dil konusuna baktığımızda ‘‘Türk Dilini Tetkik Cemiyeti’’nin, 12 Temmuz 1932 günü İçişleri Bakanlığı’na verilen dilekçe sonrası kurulduğunu görüyoruz. 26 Eylül 1932 günü yapılan ilk kurultayında ‘‘Türk dilini dünya dilleri arasında değerine yakışır güzelliğe eriştirmeyi’’ erek edinen karar alınıyor. 1934 yılında yapılan ikinci kurultayda, bu kuruluşun adı ‘‘Türk Dili Araştırma Kurumu’’ oluyor. Bu iki kurum 12 Eylül 1980 darbesiyle iktidarı ele alan Kenan Evren cuntası tarafından kapatılıyor. Yerlerine seçimle değil atama ile yönetilen işlevsiz kuruluşlar oluşturuluyor. Ama atanmışlar, son 20 yılda yeni sözcükler üretemedikleri gibi, her gün biraz daha yabancı diller boyunduruğunda eriyip giden dilimize sahip çıkamamışlardır...Bununla beraber AKP iktidarının güdümünde hareket ederek, CHP’nin müdahalesiyle İş Bankası’ndan aktarılan pay kesilince, hak istemektedirler. Tarikat bağlamında kendini geliştiren, türban krizi yaratarak toplumu geren, dinci kadrolaşmayla devleti ele geçiren, laikliği savunan cumhuriyetçilerle didişen hasılı her alanda tarihine, diline ve geleceğine ihanet edenler, hukuk tanımayarak bir şeriat devleti kurmaya kararlılıkla yollarına devam etmektedirler... Ne acıdır ki solda birliği sağlayamayanlar, bu acı gidişe ‘‘dur’’ diyemiyorlar. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com DİSKOLEYİS İÇ ANADOLU BÖLGE ŞUBE 6. OLAĞAN GENEL KURUL DUYURUSU OLEYİS İç Anadolu Bölge Şubemizin 6. Olağan Genel Kurulu 19 Mart 2006 Pazar günü, 9.3017.30 saatleri arasında, Menekşe 1 Sok. No: 8/A Kızılay/ANKARA adresindeki Ekin Sanat Merkezi’nde aşağıdaki gündemle toplanacaktır. İlk toplantıda çoğunluk sağlanamaması halinde, ikinci toplantı 26 Mart 2006 pazar günü aynı yer, saat ve gündemle çoğunluk aranmaksızın gerçekleştirilecektir. 2821 sayılı Yasa ve tüzük hükümleri gereğince ilgililere ve delegelere ilanen duyurulur. BÖLGE ŞUBE YÖNETİM KURULU GÜNDEM: 1. Yoklama ve açılış, 2. Divan seçimi ve Divana Genel Kurul tutanaklarını imzalama yetkisi verilmesi, 3. Saygı duruşu, 4. Açılış konuşması, 5. Bölge Şube Yönetim, denetim ve Disiplin kurulu raporlarının okunması, bu konuda görüşme yapılması, 6. Bölge Şube Yönetim Kurulunun ibrası ile denetim ve disiplin kurulu raporları hakkında ayrı ayrı karar verilmesi, 7. Sendikal mücadelenin dünü, bugünü ve yarını üzerine görüşlerin açıklanarak mücadele için somut önerilerin sunulması, 8. Seçimler, a) Bölge Şube Başkanı ile Bölge Şube Yönetim Kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimi, b) Bölge Şube Denetim kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimi, c) Bölge Şube Disiplin Kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimi, d) (31) Genel Merkez Üst kurul delegesinin seçimi, e)Bölge Şube Başkanının teşekkür konuşması, f) Dilek ve temenniler ile kapanış. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 28 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Dizlere ka1 dar inen dar ve kısa pantolon. 2 2/ Yön göstermek için belli 3 yerlere konu 4 lan işaret... 5 Başkalarının sırtından geçi 6 nen kimse. 3/ 7 Uğur, iyi ta 8 lih... Sosyolojide boy. 4/ Kür 9 kü değerli bir yaban 1 2 3 4 5 6 7 8 9 kedisi... Matem. 5/ 1 P ON S E T Y A Hintlilerin bağlı ol2 A N A R Ş İ N D dukları tarikatı belirt3 M A N İ M E K E mek için kül ya da İ L İ N A R renkli tozla alınlarına 4 P çizdikleri işaretlere 5 A L K A N T A R A N A Y A L verilen ad... Eski dilde 6 L A D İ K İ L İ İ tüy, kıl. 6/ Akıl... Bi 7 çimlenme süreci. 7/ 8 S İ N A R A O Y Plan... Bir nota. 8/ Vo 9 İ K İ İ K AME leybol ve teniste oyunun her bir bölümüne verilen ad... ‘‘ Üşümesi’’: Adalet Ağaoğlu’nun romanı. 9/ Duyu organlarının dıştan algıladığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri... Bir peygamber. Lise diplomamı kaybettim. Hükümsüzdür. SERPİL BORAZAN Dosya No: 2005/21 MÜFLİS ve ADRESİ: Sident Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. 293528/ 241110 Sicil Nolu. İst. Zeytinburnu, Gümüşsuyu Cad. Dalgıç Yardımlaşma Vakfı No. 3/106 İFLAS KARARI: İst. As. 11. Ticaret Mahkemesi 2004/476 E. 2005/477 K. sayı 04. 10.2005 Tarihli kararıyla iflasa hükmedilmiştir. Tasfiye işlemleri yukarda numarası yazılı Müdürlüğümüzde yürütülen ve kimliği yazılı müflisin iflas masasında yapılan araştırmalar sonunda tasfiye masrafını karşılayacak mal varlığına ulaşılmış olduğundan, İİK. ‘nun 217. maddesi gereğince TASFİYENİN TATİLİNE karar verilmiştir. Müfliste alacaklı olanlar tarafından otuz gün içinde iflasa müteallik muamelelerin (Md. 218, 219) tatbikine devam edilmesini isteyenlerin, masrafı peşin vermek suretiyle tasfiyeye devam edileceği, belirtilen süre içerisinde masraf peşin verilmediği ve müracaat olmadığı takdirde İİK.’nun 254. maddesi gereğince iflasın kapatılacağı ilanen tebliğ olunur. 21.2.2006 (Basın: 7566) İSTANBUL 3. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TASFİYENİN TATİLİ İLANI YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Akdeniz yöresinde doğal olarak yetişen ve tohumlarından pastırma çemeni yapılan bitki... Bir nota. 2/ Belli bir birim alan içinde yaşayan tüm canlıları, fiziksel çevrelerini ve aralarındaki her türlü karşılıklı ilişkiyi içeren kavram. 3/ ‘‘ Gibson’’: Avustralyalı aktör... Soyundan gelinen kimse. 4/ Eski dilde su... Asya’da bir ülke. 5/ Osmanlılar döneminde Sırp, Hırvat, Arnavut, Dalmaçyalı gibi toplulukların bireylerinden oluşan sınır çetelerine verilen ad. 6/ Şube, kol... Altının, simgesini aldığı Latince adı. 7/ Biriyle eğlenme ve onu küçümseme... Derviş selamı. 8/ Mersin’in bir ilçesi. 9/ Yahya Kemal’in hece ölçüsüyle yazdığı tek şiiri... Trabzon’daki ‘‘Meryemana Manastırı’’na verilen bir başka ad. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle