25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 ŞUBAT 2006 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y PB 16 12 17 16 18 18 19 19 18 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB Y Y PB PB Y 12 16 15 16 12 10 15 10 17 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB B B B B PB PB PB 20 19 17 19 14 16 4 7 3 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Ege, Batı Akdeniz, Ankara, Eskişehir, Bolu, Düzce, Ağrı ve Iğdır çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar; Marmara’nın batısı ile kıyı Ege’de etkili olmak üzere yağmur ve gökgürültülü sağanak yağışlı, Ağrı ve Iğdır çevrelerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacak. Hava sıcaklığı yurt genelinde 2 ila 4 derece artacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo PB 4 Helsinki K 4 Stockholm K 4 Londra PB 5 Amsterdam K 5 Brüksel K 2 Paris K 3 Bonn K 2 Münih K 4 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB 2 PB 2 B 13 PB 1 K 0 K 2 Y 13 Y 18 K 1 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K PB K PB PB PB PB Y B 5 22 7 19 10 12 11 27 23 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Övünmenin ölçüsünü de kaçırdı. Üsküdar’daki ilçe kongresinde ‘‘Yoksulluklar bizim dönemimizde minimize oldu, asgariye indi’’ derken bırakalım kimi sendikaların bu konudaki araştırma sonuçlarını bir yana birkaç gün önce Devlet İstatistik Enstitüsü’nün açıkladığı tablodan, 20 milyona dayanan yoksul ve bir o kadar aç ve açıkta insandan söz etmeyi aklının ucundan geçirmiyor. Artık Meclis grubunda da sızlanmalara, eleştirilere yol açan yolsuzluklara sıra gelince yan çiziyor: ‘‘Böyle vak’a yok!’’ Yoksulluğun nedenine gelince; RTE, eşi örneği görülmemiş, duyulmamış bir neden bulmuş. Yoksulluk kısa zamanda çözümlenecek ‘‘iş’’ değilmiş, zira: ‘‘Her gün bakıyorsunuz bir yerden değişik bir çete çıkıyor’’ diyor. Türkiye; çetelerle yoksulluğu bir araya getirmekte sakınca görmeyen, yoksulluğa böyle bir gerekçe bulan siyasal mantıkla yönetiliyor. ??? Aklı fikri, gözü kulağı ‘‘rant sağlamakta’’. Bu konuda galiba rakip gördüğü CHP’yi Hamas olayından ‘‘rant temin etmeye çalışmakla’’ suçluyor. Tahammül edemiyor olmalı ki, hangi tartışmalı konu geçse mutlaka CHP’yi suçluyor ve fakat: Şecaat arz ederken.. parlamenter rejim içinde yaşadığımızı, hükümetlerin ulusal sorunlarda parlamentoyu ve hatta muhalefeti bilgilendirmek durumunda, hatta zorunda olduğunu bir kenara atıyor. ‘‘Her konuyu parlamentoya getirip görüşmek durumunda olmadıklarını’’ söyledikten sonra, şu sözlerle ne gerek var parlamentoya demeye getiriyor: ‘‘Bizim danışmanlarımız, danışma heyetlerimiz var. Kendi aramızda konuyu görüşür, kararımızı verir, adımımızı atarız.’’ Bu, tek adam konuşması. Küçük büyük dağları ben yarattım kafası. Ben ve danışmanlarım var oldukça parlamentoya gitmenin, muhalefetin görüşünü almanın ne gereği var diye konuşuyor. İmamlıktan başbakanlığa transfer olan bir insanla, her söylediğine baş sallayan, ona göre politikalar saptayan etrafına topladığı bir küçük heyetle yönetilmek de varmış! ??? Hamas’ı çağırmasını ‘‘rutin bir iş’’ diye tanımlayan bir Başbakan, elbette parlamentoyu da dışlayacak, ana muhalefeti de... Adamın muhalefet anlayışı demokrasi anlayışını da sergiliyor. Ulusal konularda hemen her demokratik ülkede temel bir kural olan iktidarmuhalefet diyaloğunu özümsemediğini, Hamas konusunda ‘‘CHP’den izin mi alacağız’’a gelen ifadelerle kanıtlıyor. Birkaç köşenin argo konuşmasını halk gibi konuşmak diye yorumlamasına fena halde kaptırmış kendini; Hamas’ın gelişinden Dışişleri’nin haberi yok diyenlere ‘‘Sen onu külahıma anlat’’ diye karşılık veriyor ve... Dışişleri’nin Hamas heyeti ile geldikten sonra oturup konuşmasını, gelmeden önce çağrıdan haberi olduğu şeklinde göstererek saptırıyor. Altına imza atacağımız, atacağınız kimi ifadeleri yok mu, var: Ve işte: ‘‘Ah benim sevgili milletim. Bizim gözlerimiz var, ama birçok gerçekleri görmüyor. Kulaklarımız var, ama birçok gerçeklere kulaklarımızı tıkadık. Hâlâ tıkıyoruz, hâlâ görmüyoruz.’’ Ankara: Uluslararası camianın artan endişelerini giderecek adım atın GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY İran’a nükleer uyarısı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Türkiye’nin İran’dan, nükleer çalışmaları konusunda uluslararası camianın endişelerini ortadan kaldıracak bir tavır sergilemesini ve uluslararası kurallara uymasını beklediğini söyledi. Çiçek, ‘‘Eğer bu gerçekleşmezse önümüzdeki günlerde en çok bizi rahatsız edecek olaylar, gelişmeler olmasın, bunun için dostça uyarılarımızı diplomatik yollardan söylemeye gayret ediyoruz’’ dedi. Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada, toplantıda, dış politika konusunda değerlendirmelerde bulunulduğunu belirtti. Irak’taki gelişmelerin her geçen gün şiddetini ve dehşetini arttırdığını ifade eden Çiçek, ‘‘Vahşet boyutlarına varan bir tırmanış söz konusudur. Irak’taki olumsuz gelişmeler evvela Türkiye’yi rahatsız ediyor. Irak’ın birliğine, bütünlüğüne ve barışın sağlanmasına yönelik her çabayı destekliyoruz’’ dedi. Toplantıda İran’ın nükleer faaliyetlerinin de ele alındığını belirten Çiçek, MGK toplantısında konunun detaylandırıldığını anımsattı. Çiçek, İran’ın nükleer faaliyetleri ve çalışmalarıyla ilgili olarak dünya kamuoyundaki rahatsızlığın giderek tırmanışa geçtiğini gözlemlediklerini belirtti. Çiçek, bir taraftan Irak’taki rahatsızlığın giderek mezhep çatışmasına dönüştüğünü ve Irak’ın bütünlüğünü tehdit eder hale geldiğini, diğer yandan da İran’ın nükleer faaliyetlerinin bütün dünyada rahatsızlık yaratmasının Türkiye’nin bu konularda olup biteni daha yakından izlemesini gerekli kıldığını anlattı. Venezüella, Küba ve Suriye dışında uluslararası camianın İran’ın nükleer çalışmalarıyla ilgili endişelerini ortaya koyduğunu anımsatan Çiçek, ‘‘Taraflardan birinin ‘Ben bu işi, bu maksadın dışında yapmıyorum’ demesi, sorunu çözmeye yetmiyor. İran’dan beklentimiz; uluslararası camianın endişelerini ortadan kaldıracak tavır içinde olmasıdır. Eğer bu gerçekleşmezse önümüzdeki günlerde en çok bizi rahatsız edecek olaylar, gelişmeler olmasın, bunun için dostça uyarılarımızı diplomatik yollardan söylemeye gayret ediyoruz’’ dedi. Çiçek, Şii lider Sadr’ın ziyaretine ilişkin bir soru üzerine, ‘‘Tarihi belli değil.Tarihi belli olan, Irak Başbakanı Caferi’nin geleceğidir. Gelmesi gerekenler gelecektir çünkü Irak’ta durum vahamet arz ediyor. Mezhep çatışması sürecine giden çatışma, Irak ile sınırlı kalmıyor. Başka ülkeler açısından da endişe verici bir durumdur’’ yanıtını verdi. ERDOĞAN’IN TARTIŞTIĞI ÇİFTÇİ ‘Beni kaçırdılar’ ? Baştarafı 1. Sayfada Öncel, ‘‘Özür dilemedim, dilettirildim’’dedi. Kemal Öncel, Başbakan Erdoğan ile yaptığı tartışmanın ardından Başbakan’dan özür dilemiş ve ‘‘Gerekirse elini bile öperim’’ demişti. Öncel, dün evinin bulunduğu bölgede düzenlediği basın toplantısında, o sözleri baskı altında söylediğini iddia etti. Öncel, yaşanan olayların ardından AKP örgütünün, asker arkadaşı olan Hanifi Çelik’i devreye soktuğunu belirterek Çelik’in konuşmasının bir bölümünü basına dinletti. Evine gelen Çelik’in kendisini AKP Mersin Milletvekilleri Eyicioğlu ve İnan ile telefonla görüştürdüğünü anlatan Öncel, milletvekillerinin AKP’nin Meclis’teki grup toplantısında ve Başbakan’ın çevre illere yapacağı gezilere katılarak özür dile mesi konusunda baskı yaptıklarını söyledi. Arkadaşının daha sonra kendisini Silifke’ye götürdüğünü kaydeden Öncel şöyle konuştu: ‘‘Orada bir televizyona bağlandım ve Başbakan’dan özür diledim. Daha sonra beni Anamur’a götürdü. Aslında amaçları beni 510 gün alıkoymak ve Ankara’ya götürmekti. Ancak Ankara’ya gitmeyeceğimi, Erdoğan’ın elini öpmeyeceğimi söyledim. Para tekliflerini kabul etmedim. İki gün sonra eve gelmeme izin verdiler.’’ AKP Mersin Merkez İlçe Başkanı Fehmi Gür ise iddiaları yalanlayarak ‘‘Öncel, yaklaşık bir hafta önce kendisi basın toplantısı düzenleyerek baskı altında kalmadan Başbakan’dan özür diledi. Ayrıca, baskı altında olmadığına dair emniyette rapor var’’ dedi. Konya’da Kaplancılara baskın Konya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, eşzamanlı olarak kent merkezinde ve Selçuklu ilçesinde düzenledikleri operasyonlarda, aralarında kadınların da bulunduğu 70 kişiyi gözaltına aldı.‘‘Kara Ses’’ Cemalettin Kaplan’ın kurduğu, Türkiye’de tutuklu bulunan oğlu Metin Kaplan tarafından yönetilen İslami Cemiyet ve Cemaatleri Birliği (İCCB) adına çeşitli toplantılar düzenledikleri belirtilen grubun Konya’daki lideri Ö. K’nin de yakalandığı öğrenildi. Örgüt üyelerinin evlerinde yapılan aramalarda çeşitli belgeler ele geçirildi. Yetkililer, Kaplancılara yönelik operasyonların devam ettiğini söyledi. (Fotoğraf: AA) Erdoğan, bu amaçla partiye çağırdıklarına 3 söz verdi: 1 Kaldır parmak indir parmak partisi olmayacağız. Milletvekilleri kendi iradelerini en geniş biçimde kullanacak. 2 Lider partisi olmayacağız. 3 Tek bir düşünce (Milli Görüş’ü kastederek) partisi olmayacağız. Çevremizdeki renklere değer vereceğiz. AKP, her fırsatta köklerinden gelen geni öne çıkarıyor, devlet kurumlarından eğitime kadar her kesimi dinselleştirmek için elinden geleni yapıyor. Gerçi bunların çoğunda takıyye taktiği var ama, olsun! Kongrelerde, genel merkezin işaret ettiği parmağın ucunda daha çok Milli Görüş’ten gelenler var. Bu durumda üçüncü şık devre dışı! ??? Kaldır parmak, indir parmak olayı da önceki iktidarlardan daha katı biçimde uygulanıyor. Bunun son somut örneği, Unakıtan ile ilgili gensoru oldu. Başbakan Erdoğan, gensorudan bir gün önce milletvekillerine şu talimatı verdi: ‘‘Birlik görüntüsünü bozmayacağız. Gensoruya hepimiz ret oyu vereceğiz.’’ AKP grubu büyük ölçüde Erdoğan’ın istemine uydu. O isteme uyanlardan AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez dün Unakıtan’a, kamuoyuna açık bir mektup yazdı. Mektubun içeriği CHP’nin gensoru metniyle yarışır desek, abartmış olmayız! İşte Çömez’in mektubundan satırbaşları: Kalkan ellerle gerçekten aklandınız mı? Kâğıt üzerinde evet ama, vicdanlarda hayır! Huzurevinin, yazar telifinin, dökme çayın, okul önlüğünün, tuzun KDV’si yüzde 18 iken, nasıl olur da oğlunuza ait bir işletmenin ürününde indirime gidersiniz? Manyas’taki fabrikanızın etrafında ne kadar arsa satın aldınız? Yeter artık Sayın Unakıtan... Bize, partiye ve ülkeye yük oluyorsunuz... Sizi artık taşıyamıyoruz... AKP Hatay Milletvekili Fuat Geçen de geçen hafta partisinin tüm milletvekillerine birer mektup gönderip, Unakıtan’ın parti içi gensoru ile düşürülmesini önerdi. ??? Yukarıdaki tablo, AKP’nin de özünde bir parmak partisi haline geldiğini, ancak bunu uzun süre sürdürmesinin zor olduğunu ortaya koyuyor. Geçen’in ardından Çömez’in gönderdiği mektup, AKP’lilerin, Başbakan’ın olağanüstü baskısı nedeniyle daha çok ‘‘mektuplu muhalefeti’’ yeğleyeceğini ortaya koyuyor. Parmakla aklanan Unakıtan’ın durumu birinci ve ikinci şıkkın da sizlere ömür olduğunu gösteriyor! 3 Kasım 2002 seçimlerinin verdiği sınırsız gücü parti yönetimine de taşıyan Erdoğan, o dönemde partinin tüzüğünü de değiştirmiş, lidere tüm çevresini seçme, değiştirme yetkisi gelmişti. O günlerde, güncel filmin de verdiği çağrışımla Erdoğan’a şöyle seslenmiştik: Tüzüklerin efendisi! Unakıtan’ın korunması için tüm vekilleri adeta göz hapsinde tutan Erdoğan’a bir unvan daha yakışır: Parmakların efendisi! Parmak üzerine daha fazla çeşitlemeye girmeyelim! ankcum?cumhuriyet.com.tr / IŞIL ÖZGENTÜRK İSTANBUL VE ESKİŞEHİR’İN ARDINDAN İZMİR’DE DE NABIZ YOKLANDI 8 yıllık eğitim en önemli kazanım ? Baştarafı 1. Sayfada Herkesin partisi nasıl olunur? ? Baştarafı Arka Sayfada oluşturmuş ve buna fon bulup hayata geçirmeye başlamışlardı. Dünyanın dört ülkesinden genç insanlar, evlerinde ya da yakınlarının evlerinde bulunan eski günlere ait eşyaları yanlarında getirip Mardin’de oluşturulacak bir mekânda sergileyeceklerdi. Öncü Türkiye’ydi. O dört genç insan yaptıklarını anlatırken heyecan içindeydiler. Mutluydular ve en önemlisi de ilk kez kendilerini var eden bir projede çalışıyorlardı ve şiir kent Mardin artık onlar için bırakılıp göç edilecek bir yer değil, yaşamın vazgeçilmez odağıydı. Olay gene Mardin’deydi. KEDV’nin (Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı) kurduğu kadın kooperatifinde çalışan gencecik kızlar, kadınlar bir parti örgütlenmesindeki kadar ciddi ve bir şenlikteymişçesine neşeyle koşuşturup duruyorlardı: ‘‘Mumlar nereye satılacak?’’, ‘‘TARİŞ’in siparişleri gitti mi?’’, ‘‘Yarın nöbet kimde?’’, Gençlerden söz açılmışken devam edelim. Habitat 21 örgütlenmesi içinde, gençlerin oluşturduğu bir parlamento ve yazdıkları bir anayasa var. Bu parlamento, Türkiye’nin her yerinden gelmiş, kendi sorunlarından yola çıkıp çözüm için projeler üreten yüzlerce genç insandan oluşuyor. Ben merak ediyorum, onlar bu oluşumun içine nasıl girecekler, onları dinleyen olacak mı? Gençler için hepimizde yaygın bir kanı var: ‘‘Canım bunlar çok apolitikler, hiçbir şeyi merak etmiyorlar, öyle bomboş vakit geçiriyorlar...’’ Elli yaşını geçen bizler çoğunluk böyle düşünüyoruz ama, bu ne kadar doğru?.. Büyük kentlerin hayhuyu içinde belki bu biraz böyledir ama, ayağınızı büyük kentlerden birazcık uzaklara attığınızda, orada genç insanların kültüre, yaratmaya, kendi koşullarını daha iyiye götürmeye nasıl aç olduğunu göreceksiniz. Nasıl meraklı, nasıl cabbar... Peki bu genç insanlar bu partinin neresinde olacaklar? Onlar gelirler ama, geldiklerinde hazır pişmiş ve pek de lezzeti kalmamış bir yemeği yemek konusunda gönülsüz olurlar. Onlara kendi yemeklerini hazırlama fırsatı veren bir parti içinde oldukları zaman tam bir görev düşkünü, iş sorumlusu olabilirler. Çünkü istedikleri bu. Peki bu partide kadınlar nerede olacak? Hep biliyoruz, Türk Ceza Kanunu yeniden yapılanırken Türkiye’deki kadın kuruluşları, komünistiyle, feministiyle son derece başarılı bir sınav verdiler. Ortak bir platform oluşturup öylesine direndiler ki, yasanın pek çok maddesini kadınlar lehine değiştirdiler. Böyle bir güç, hiçbir partinin görmeden geçemeyeceği bir güçtür. Yeni oluşum içinde kaç kadın kuruluşu var, kadınlar lehine yüzde 40 kotaya en başta, hiçbir tartışma olmaksızın evet mi?.. Türkiye’nin hemen her yerinde pek çok Sivil Toplum Kuruluşu var. Sayı oldukça yüksek, peki bunların temsilcileri bu oluşumun içinde mi? İçinde değilse neden? Ne çok soru sordum, bazılarınızın ‘‘Kalk bir toplantıya git, kendi gözlerinle gör’’ diyeceğini biliyorum. Dışarıdan ahkâm kesmek olmaz. Ama ben yerimi gençlere bırakıyorum. Sıra onların olmalı. isilozgenturk@superonline.com DİSK’ten solla sıcak temas MİYASE İLKNUR DİSK’in 10 Aralık 2005’te Abant’ta başlayan Solda Yeni Arayışlar Platformu, İstanbul ve Eskişehir’deki salon toplantılarının ardından İzmir’de de tabanın nabzını yokladı. İzmir’deki toplantıya özel önem veren 10 Aralık Platformu, CHP’nin engellemeleriyle karşılaştı. Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda yapılan toplantıda, ilk kez yeni bir parti oluşumu ve programı ayrıntılarıyla dillendirildi. DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, parti programına ilişkin bilgiler verirken muhayyel partinin Kızılelmacılarla neoliberaller dışında herkesi kucaklayan bir şemsiye işlevi göreceğini belirtti. Ancak ikili konuşmalarda yeni bir partiden söz etmenin ille de yeni bir parti oluşumu anlamına gelmeyeceği belirtiliyor. Sol partilerden CHP’nin tümüyle soğuk baktığı bu harekete başlangıçta tepki gösteren ‘‘Gelin bize katılın’’ çağrısı yapan SHP’nin, son dönemde üst düzeyde diyaloğa geçtiği ve önkoşulsuz görüşme taleplerini dikkate aldığı bilgisi veriliyor. Genel Sekreter Ahmet Güryüz Ketenci, aracılığıyla yapılan görüşmelerde partinin, programından adına ve genel başkanlık konusuna kadar tartışmaya açıldığı söyleniyor. DİSK ve platform üyelerinin temasları, SHP ile sınırlı değil. ÖDP’nin bir kanadı ile de yapılan görüşmelerde anlaşma noktasına varılmış durumda. Çelebi, bu konu hakkında ‘‘ÖDP’deki bir grupla üniter devlet yapısından, Atatürk’ün tartışılmazlığına, Kürt sorununa kadar birçok konuyu masaya yatırdık ve büyük ölçüde ortak noktada buluştuk. ÖDP’nin yüzde 40’ı diyebileceğimiz bu grupla epey mesafe aldık’’ diyor. Platformun son diyaloğu ise DSP ile oldu. İzmir toplantısının yapıldı ğı günün akşamı Çelebi, DSP yönetiminden biri ile akşam yemeğinde buluştu. Çelebi, Celal Doğan’ın kendileriyle birlikte hareket ettiği, Erdal İnönü’nün kendilerinin seçtiği yolun zor ama başarılması halinde ‘‘müthiş bir başarı olarak görülmesi gerektiği’’ görüşünü aktardı. Yeni parti yerine mevcut partilerden birinin dönüşümü ve diğer grupların ona katılması yönündeki görüş ağırlık kazanıyor. Siyasi Partiler Yasası ile Seçim Kanunu’nun değiştirilmesi için AKP ve CHP’nin anlaştığı haberi kulaklara kar suyu kaçırmış. İddiaya göre AKP ve CHP, partilerin seçim ittifakını ve örgütlenmesini 1 yıl önce tamamlayamamış partilerin seçime girmesine engel koyacak maddeler üzerinde anlaşmışlar. Bu nedenle, yeni parti fikri dillendirilse de bunun yaşama geçme şansı zor görünüyor. DİSK, 7 Mart’taki Adana toplantısında açıklama yapmaya hazırlanıyor. DİSK YÖNETİCİLERİ, SENDİKAYI SUÇLAYAN CHP’Lİ SELVİ’YE YANIT VERDİ ‘İşimiz solun birliği ve iktidarı’ HAKAN DİRİK İZMİR CHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi’nin ‘‘solun birliği ve iktidarı’’ söylemiyle yola çıkan DİSK’e yönelik suçlamalarına, sendika yöneticilerinden yanıt geldi. Herhangi bir partiyi ya da lideri değil, solun iktidarını hedeflediklerini dile getiren DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, CHP’lilere, geçmişte iktidara gelmelerinde DİSK’in önemli katkıları olduğunu anımsattı. Çelebi, ‘‘Toplantılarımızdaki hiçbir açıklamada CHP ağza alınmamıştır’’ dedi. Selvi, DİSK’in öncülüğündeki 10 Aralık Platformu’nun İzmir toplantısını eleştirirken, ‘‘Kendi tabanında haksızlığa uğrayan işçilerin sosyal ve ekonomik haklarını koruyamayan DİSK’in solu dizayn etmeye kalkması olacak iş değildir’’ demişti. Selvi’nin sözlerini ‘‘talihsizlik’’ olarak değerlendiren Çelebi, ‘‘Sendikal kökenden bir arkadaşımızın bu açıklamayı yapmasından üzüntü duyuyorum. Tartışmaya girmek istemiyorum. Sol solun kurdu olmayacak’’ dedi. Çelebi, ‘‘DİSK, solun iktidarı için mücadele vermiştir, bugün de vermektedir. Geçmişte verdikleri mücadeleyle CHP’nin, sonra da SHP’nin iktidara taşınmasında önemli işlevi olmuştur’’ diye konuştu. Sendikalarla sol partilerin her zaman işbirliği içinde olması gerektiğini kaydeden Çelebi, ‘‘Bu desteklenir, tam tersine ‘Siyaset yapmayın’ denmez” dedi. Başbakanlık Takip Kurulu (BTK), irtica raporu hazırlayan personeli soruşturmaya başladı. REFAHYOL iktidarında gelişen olaylar, Sincan’da RP’li belediyenin gerçekleştirdiği Kudüs Gecesi’nde İran’ın Ankara Büyükelçisi Mohammed Bagheri’nin konuşması, ardından ‘‘tankların yürümesi’’ ve MGK kararlarıyla doruk noktasına çıkan 28 Şubat sürecinin üzerinden 9 yıl geçti. REFAHYOL hükümetinin iktidardan düşmesinin ardından MGK’de alınan kararların yaşama geçirilmesi AnasolD hükümeti döneminde başladı. Bu dönemde temel eğitim 8 yıla çıkarıldı. Seçimlerin ardından Genelkurmay bünyesinde oluşturulan Batı Çalışma Grubu’nun görevleri Başbakanlık Takip Kurulu’na devredildi. Bülent Ecevit’in başkanlığındaki 57. hükümet, 28 Şubat kararlarını uygulamak için bazı girişimlerde bulundu. AKP’nin iktidara gelmesinin ardından 28 Şubat’ın kararları ve kurumları tersine çalışmaya başladı. BTK, kamuda faaliyet gösteren ‘‘irticai personel’’ hakkında fiilen çalışma yapamadı. BTK’nin, ‘‘irticai faaliyetleri’’ nedeniyle hakkında dosya hazırlananlar yerine, dosyayı hazırlayan personele yönelerek soruşturma açtığı iddiaları gündeme geldi. BTK, son toplantılarında irticai faaliyetlerle ilgili hiçbir konuyu görüşmüyor. 28 Şubat sürecinde öngörülmesine karşın bugüne kadar tersi yapılan uygulamalar şöyle: ? İrticai faaliyetleri nedeniyle memurluktan çıkarılanların kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler ile bunların sermayesinin yüzde 50’sinden fazlasına sahip olduğu kuruluşlarda çalıştırılmaması. Bu konuda işlerlik sağlanamadı. İrticai faaliyetleri nedeniyle TSK’den uzaklaştırılan personel Ankara’da belediyede istihdam edildi. 28 Şubat sürecinde ceza alan personelin affedilmesini içeren yasa taslağı halen Meclis’te. ? Türkiye’deki üniversitelerden atılanların yurtdışında diploma almalarının önüne geçilmesi amacıyla yurtdışına gönderilecek öğrencilerin ve yurtdışındaki kurumların, Milli Savunma, YÖK ve MİT’in üst düzey yöneticilerinden oluşan değerlendirme kurulunca belirlenmesi istendi. Bu istem işletilemedi. ? Vakıfların kuruluşunun denetim altına alınması istemi. İrticai faaliyetleri nedeniyle izlenen vakıf ve dernekler günümüzde rahatça faaliyet gösterebiliyor. AB çerçevesindeki düzenlemelerle vakıflara ileri olanaklar sağlandı. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle