18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ALLEGRO EVİN İLYASOĞLU 15 İtalya’dan ödül, ABD’den davet ? Kültür Servisi Dünya turnesinin İtalya ayağından ödülle dönen yönetmen Pelin Esmer’in ikinci filmi ‘Oyun’, New York Tribeca Film Festivali’nin yarışma bölümüne davet edildi. Film, mart ayında ise Türkiye sinemalarında gösterime girecek. Geçen hafta sonu sona eren 17. Trieste Uluslararası Film Festivali seçici kurulu, Oyun’a ‘En İyi Belgesel Film’ ödülü verdi. Esmer’in filmi daha önce de San Sebastian ve Sao Paulo festivallerinde En İyi Yeni Yönetmen, Montpellier Film Festivali’nde En İyi Belgesel Ödülü’ne aday gösterilmişti. Şimdiye dek otuz film festivalinden davet alan ‘Oyun’u ABD’nin en önemli film festivallerinden New York Tribeca Film Festivali de yarışma bölümüne davet etti. Martin Scorsese ve Robert de Niro’nun kurucusu olduğu Tribeca Film Festivali’nde Türkiye’yi geçen yıl ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ temsil etmişti. Kar yağarken barok sesler Geçen hafta kar yağdı İstanbul’da. Geçen hafta eve tutsak olduk. Bir önceki yazımda Mozart’ı doğum günü gecesinde Türkiye’de hiçbir senfoni orkestrası anmıyor, diye sitem ediyordum. Bırakın Mozart çalmayı, kar yüzünden, olağan haftalık konserini bile kaldırdı İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası. Cuma günü yirmi dört saat Mozart yayını yapan Mezzo müzik kanalının canlı konser yayınlarını dinlemek ayrı bir heyecandı. Bestecinin doğduğu kent Salzburg’dan, ardından Viyana’dan, Prag’dan, onun yaşamöyküsüyle süslenmiş konser yayımlandı. Kar yağdı mı, nedendir bilmem, hep insan sesinin saflığını içeren yapıtlar dinlemek, insan sesini yeniden keşfetmek gelir içimden. Bu kez de günlerce evde kalınca durmadan Haendel, Schütz, Bach, Vivaldi ve Mozart’ın vokal müziğini dinledim. Barok dönemin duruluğuna uzanıp Emma Kirkby’nin sesinden Haendel’in İtalyan kantatlarını, Cathleen Battle’ın sesinden aryalarını; Judith Nelson ve Rene Jacobs’dan düet ve kantatlarını dinledim durdum. Sonra Barbara Hendricks’in Bach kantatlarına kaptırdım kendimi: ‘‘Ich habe genug’’daki o tarifsiz acı, düğün kantatındaki o tarifsiz coşku... Yine Kathleen Battle’ın seslendirdiği Mozart’ın konser aryaları! O dönemde her bir bestecinin gözdesi olan, sesinin tınısına hayranlık duyduğu bir kastrat (castrato) varmış. Daha çocuk yaşta, sesi kırılmadan hadım edilerek yaşamı boyunca o melek gibi saf sesi koruyabilmiş erkek sopranolar, altolar. 16. yüzyıldan 18. yüzyıl sonlarına dek özellikle İtalya’da yapılan bir uygulama. Kastratların İtalyan opera sahnelerindeki başarısı bestecilere esin kaynağı olmuş. Belki de Avrupa’nın her yerinden onca bestecinin mutlaka İtalya’ya gidip orada deneyim kazanması ve orada operalar bestelemesi, İtalyan bestecilerin bilgeliği kadar bu kastratların tılsımına dayanıyordu! Mozart, kastrat Venanzio Rauzzini’ye bestelediği ünlü moteti Exultate Jubilate’nin akrobatik girişi ve hüzünlü andantesi’nden sonra nasıl kanatlanıp uçmuş Alleluia’da! Haendel, soprano ve alto için GülerSüher Pekinel kardeşlerin son CD’leri bir başyapıt... ekineller’in Warner Classics’ten en son piyasaya sürülen kayıtları, onların olgunluk döneminden bir başyapıt sayılabilir. Brahms’ın ‘İki piyano için sonat’ı, valsleri, Macar Dansı ve Saint Saens’ın Beethoven Teması Üstüne Çeşitlemeler’ini içeriyor. Yumuşacık tuşeleriyle, inanılmaz birliktelikleri ve tuşların ardındaki derinliğe varışlarıyla bu yapıtları tarihe geçirmişler bir kez daha. bestelediği İtalyan düetlerinde mutlaka zamanın en ünlü kastratı Senesino’nun ses rengini düşünmüş, ona göre, kadife bir alto için yazmış. Düetlerdeki yapı sade bir kontrpuan tekniğinin yanı sıra her biri dramatik boyutuyla bir opera sahnesine hazırlanışın kanıtı. J. S. Bach’tan önceki en büyük Protestan besteci Heinrich Schütz’ün Davud Mezmurları üstüne yazdığı ‘‘vokal konçerto’’nun koro seslerindeki duruluk ve içtenlik insanı alıp başka dünyalara götürüyor. Bunların yanı sıra Zehra Yıldız’ı dinliyorum: Vivaldi’nin Gloria’sından, Vivaldi’nin Bayezit Operası’ndan, Pergolesi’nin Stabat Mater’inden aryalar söylüyor. Gözyaşlarımı tutamıyorum! Bu dönemde bestelenen vokal müziğin her biri bir deneyim süreci. İnsan sesinin boyutlarını denemiş besteciler. İnsan sesinin çalgılarla yarışmasının deneyimi. İnsan sesinin kendi içinde taşıdığı dramatik anlatımın deneyimi. Sinema salonları, videolar, CD’ler, televizyonlar ve de MP3’lerin olmadığı bir dönem. Bugün CD kayıtlarında elektronik stüdyolarda kusursuzlaştırılmış sesler dinliyoruz. Oysa 17., 18. yüzyıl bestecisi yapıtını bestelerken kendi iç kulağıyla duyduğu sesi, icracısının sahnedeki yorumuyla örtüştürmeye çalışıyormuş. Bu seslerin doğallığını düşünmek, soğuk kış gününde insanın içini ısıtıyor... Pekineller’den Brahms ve Saint Saens P yıtları, onların olgunluk döneminden bir başyapıt sayılabilir. Brahms’ın ‘İki piyano için sonat’ı, valsleri, Macar Dansı ve Saint Saens’ın Beethoven Teması Üstüne Çeşitlemeler’ini içeriyor. Yumuşacık tuşeleriyle, inanılmaz birliktelikleri ve tuşların ardındaki derinliğe varışlarıyla bu yapıtları tarihe geçirmişler bir kez daha. Fa minör sonatın o kamçılayıcı scherzo’sunu tek çizgi halinde bir bütünlük çemberi içinde çalıyorlar, dinlerken baştan sona soluğunuzu tutuyorsunuz. Derken son bölümde kocaman bir orkestra oluyorlar, hem de 19. yüzyılın en kalabalık orkestrası kadar zengin bir tını duyuruyorlar. Brahms’ın Op. 39 Beş Valsi’nin her biri kendi içinde ayrı bir zevk verirken bütünlük içinde yeni bir söylem kazanıyor. Bestecinin çok tanınmış Macar Dansları ise su gibi akıyor ve bildik ünlü varlıklarının ardında yuvarlak çizgilerle yeni anlamlar kazanıyorlar. Saint Saens’ın çok az çalınan Beethoven Çeşitlemeleri ise onların ustalık düzeyine uygun, güvenli ve yaşam dolu yorumlanmış. Bu CD’nin içindeki yapıtların art arda dizilişleri de çok başarılı. Avrupa basınında olağanüstü övgüler derlemiş bu CD. Gramofon dergisinin şubat sayısında Bryce Morrison’ın yazısı çıktı karşıma: Pekineller’in hocalarına değinmiş öncelikle, Serkin, Arrau, Yvonne Loriod ve Horozowski gibi dev isimlerle çalışmış olduklarını ve bu izleri yorumlarında yansıttıklarını belirtiyor. Brahms sonatta her noktayı kontrol altında tutabilmelerini övüyor, kristal saydamlığındaki yorumlarıyla yapıtın matlaşma, donuklaşma tehlikesini ortadan kaldırdıklarını söylüyor. Sonatın yüklü atmosferinden sonra valslerin ve Macar Dansları’nın kıvılcımlar saçan yorumunu; Saint Saens’ın teknik zorluklar içeren Beethoven çeşitlemelerinde sanatçıların baştan sona korkusuzca virtüözite sergilemelerini ve büyüleyici bir ışıltı elde etmelerini övüyor. [email protected] Quartet’ten Mozart konseri ? ANKARA (AA) Yaylı çalgılar topluluğu Kuijken String Quartet, Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi’nce düzenlenen Mozart yılı etkinlikleri kapsamında konser verecek. Sigiswald Kuijken tarafından 1986 yılında kurulan, Avrupa, ABD ve Japonya’da çok sayıda konser veren topluluk, 2 Şubat Perşembe günü Bilkent Konser Salonu’nda vereceği konserde, Mozart’ın Haydn’a adadığı ‘Yaylı Sazlar Kuarteti No. 1, Sol Majör KV. 387’, ‘Yaylı Sazlar Kuarteti No. 2, Re Minör KV. 421’ ile ‘Yaylı Sazlar Kuarteti No. 3, Si Bemol Majör, KV 458’ yapıtlarını seslendirecek. Video sanatının öncüsü Paik öldü ? Kültür Servisi ‘Video sanatı’nın yaratıcısı/öncüsü olarak bilinen Güney Kore doğumlu sanatçı NamJune Paik, Miami’deki evinde 74 yaşında yaşama veda etti. ‘Fluxus’ sanat akımının üyesi olan Paik, çalışmalarında müzik, video görüntüleri ve heykele birlikte yer vererek videonun sanatsal bir anlatım biçimi olarak kullanılmasında öncü rol oynadı. NamJune Paik’in video sanatı alanındaki çalışmaları New York’taki Guggenheim Müzesi ve Chicago’daki Broadcast Communications Müzesi’nin de aralarında bulunduğu pek çok müzede yer aldı. Sanatçının çalışmalarının birçoğu ise halen Güney Kore’nin Kyonggi kentindeki NamJune Paik Müzesi’nde sergileniyor. Sundance’ta ödüller belli oldu ? Kültür Servisi Sundance Film Festivali’nde, ABD yapımı dramatik ve belgesel film dallarında yapılan değerlendirmede, ‘Büyük Jüri’ ve ‘İzleyici’ Ödülleri, ilk kez aynı filmlere verildi. Dramatik Film dalında, ABD’deki yaşam biçimine ayak uydurmaya çalışan Latin gençlerini ele alan ‘Quinceanera’, Belgesel Film dalında ise iç savaştan kaçan Sudanlı mülteci gençlerin ABD deneyimlerini anlatan ‘God Grew Tired of Us’, iki ödülü birden kazandılar. Dünya Sineması bölümünde dramatik film dalında Gürcü yönetmen Gela Babluani’nin Fransız yapımı gerilim filmi ‘13 Tzameti’ filmi Büyük Jüri Ödülü’nü, belgesel film dalında ise Juan Carlos Rulfo’nun Meksika yapımı ‘In the Pit’ filmi En İyi Belgesel Büyük Jüri Ödülü’nü aldılar. Dünya Sineması bölümünde İzleyici Ödülleri’ni ise, dramatik dalda Toa Fraser’in Yeni Zelanda yapımı ‘No. 2’, belgesel dalında da Tin Dirdamal’ın bir başka Meksika yapımı göçmen öyküsü ‘De Nadie’ kazandı. ‘Iraq in Fragments’ belgeseli ise En İyi Yönetmen, En İyi Sinematografi ve bu yıl Sundance’ta ilk kez verilen En İyi Kurgu ödüllerini kazandı. Dramatik dalda, Jüri Özel Ödülü’nü de ‘En İyi Ekip Başarısı’ ile Dino Montiel’in ‘A Guide to Recognizing Your Saints’ filmi aldı. Pekineller’in Warner Classics’ten en son piyasaya sürülen ka Müzikal Eva Peron’un yaşamını konu alıyor Webber yorumuyla Evita LONDRA (BBC) Andrew Lloyd Webber, Eva Peron’un yaşamını konu alan ‘Evita’ adlı ünlü müzikalini yeniden kurgulayarak sahneye koyacağını açıkladı. Peron’un gerçek yaşam öyküsünden yola çıkan gösteri, Webber’ın diğer büyük ilgi gören müzikalleri gibi 28 yıl önce çok beğenilmişti. Müzikalde bu kez Eva Peron’u Arjantinli Elena Roger canlandıracak. 1996’da çevrilen filmde ise bu rolü Madonna canlandırmıştı. Webber’ın Tim Rice’la birlite kaleme aldığı müzikalin sanat yönetmenliğini Michael Grandage yapacak. Lord LloydWebber, geçtiğimiz günlerde birçok kişi için hala en güzel müzikal filmlerden biri olan ‘The Sound of Music/Neşeli Günler’i de TV’ye uyarlacağını açıkladı. Hande Özyürek’e piyanist Uwe Brandt eşlik etti Mutluluk veren bir resital ÖNDER KÜTAHYALI Geçen hafta İzmir Sanat’ta genç kemancımız Hande Özyürek’in resitali vardı. Kendisine piyanist Uwe Brandt eşlik etti. Dinleyenleri mutlu kılan bu resital, güzel sanatların en büyük gereksinmesi olan akılcılıkla duygusallık arasındaki dengenin inandırıcı bir örneği idi. Şöyle ki: Özyürek’in çalgısından çıkan ton son derece dolgun; ama o kertede yumuşak. Yay tekniğinde hiçbir pürüz yok. Üstelik Pianoları, kemanın sahneden uzaklaştığı aldatmacasını yaratacak kertede derinlikli. Sağlam tekniği, dinleyene güven veriyor; yanlış yapmıyor; ama sanatçı bu becerisinin çekiciliğine sığınarak müziği savsaklamıyor. Yorumunu en doğru cümlelendirmeler içinde, incelikli bir müziksellikle süslüyor. Sanatçı teknik güçlükleri saf dışı bıraktı tığı kısa açıklamadan anladık. İki telde ve kemanın gövdesinde açılmalar oluşmuş, Özyürek bu olumsuz durumla baş etmeye çalışmıştı. Yine de Kreisler’den kısa bir parçayla dinleyicilerine teşekkür etti. Bu güzel resitalden çok etkilendim. Özyürek, şu sırada Almanya’da Saarbrücken Müzik Akademisi’nde Prof. Joshua Epstein’in sınıfında doktora çalışması yapıyor. Bir yarışma kazanarak Münih Bayerische Rundfunk Orkestrası’nda birinci keman çalma hakkını elde etmiştir. Ayrıca ödülleri ve çeşitli dinleti etkinlikleri var; ancak genç kemancımızı en kısa zamanda ülkemize çekmek ve sanatından yararlanmak gerek. Candan kutlarım. DESO geçen hafta yeni bir dinleti verdi. Şef İ. Galati’ydi. Solocular Ayla Erduran ile Valeri Oistrakh, W. A. Mozart’ın iki keman ve orkestra için ‘‘Konçertant Senfoni’’sini çalacaklardı. İzmir’e özgü acı soğukların azizliğine uğra yarak dinletiye gidemedim. Öğrendiğime göre Valeri hastalanmış. Erduran da başka bir yapıt çalmak istememiş. Bunun üzerine Galati, Mozart’ın Re Majör 35. ve Sol Minör 40. senfonileriyle izlenceyi oluşturmuş. Yaşanan olay bizi 1950 öncesine götürmektedir. O dönemdeki orkestra dinletilerinin birçoğuna solocu katılmazdı; ama halkın ilgisi yine de yoğun olurdu. Günümüzde ise müzikseverlerimiz bir dinletiye solocusuna göre ilgi gösteriyor. Bu doğru değil. Unutmamalı ki bir senfoninin içeriği konçertoya kıyasla çok daha yoğun ve düşündürücüdür. Aslında İzmirli dinleyicilerin ilgisizliği üzerinde daha kapsamlı olarak durulmalı, müzikçiler gerekli önlemleri düşünerek ivedilikle uygulamaya aktarmalıdır. Üzülerek söyleyeyim; Hande Özyürek’in resitali, ilgisizliğin doruk noktasıydı. Salonda piyaniste sayfa çevirecek bir tek müzikçi bile yoktu. Wendy Wasserstein öldü ? LONDRA (BBC) Plutzer Ödüllü oyun yazarı Wendy Wasserstein 55 yaşında lenfomaya yenik düşerek yaşama veda etti. ‘The Heidi Chronicles’ ile Plutzer Ödülünü alan yazar, oyunlarında annelik ve aile ilişkilerini kendi bakışından işledi. Son oyunu ‘Third/Üçüncü’ geçen yıl Broadway’de sahnelenmeye başlanmıştı. Oyuncu Glenn Close, yazarın ‘feminist konulara olağanüstü bir bakış açısıyla yaklaştığını, yaptığı işe kendi imzasını attığını’ söyledi. İzlencenin ilk yapıtı, G. Tartini’den Sol Minör Sonat’tı (‘‘Şeytan trili’’). Sanatçı teknik güçlükleri saf dışı bırakan rahat bir yorum ortaya koydu. Müziksel yaklaşımı da çok güzeldi. Ardından, L. Van Beethoven’in Op. 30 No: 3 Sol Majör ve J. Brahms’ın Op. 108 Re Minör sonatlarını dinledik. Özyürek ve iyi bir piyanist olan Uwe Brandt, iki yapıtta da oda müziğinin usta sanatçıları olduklarını kanıtladılar. Müziğin keman ile piyano arasında paylaşılışı inandırıcı ve etkileyiciydi. Son yapıt, C. SaintSaens’in ‘‘Introduction et Rondo Capricciosu’’suydu. Sanatçımızın burada biraz tedirgin olduğunu sezdik ve nedenini coşkulu alkışların ardından yap CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle