18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2006 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Yüksel Pazarkaya, Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu’nca düzenlenen yarışmada birinci oldu DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Güzün 91 gününe 91 öykü NENA ÇALİDİS ‘Evrensel’ Geçen hafta gazetemizin kültür sayfasında, ‘‘Evrensel’de ayrılık rüzgârı’’ başlıklı haberde, yayınevinin on altı yıllık yayın yönetmeni Hayri Erdoğan’ın görevinden alındığını, onunla birlikte yayınevinin editör, teknik servis, muhasebe ve dağıtım görevlilerinin de işlerinden ayrıldıklarını okudum. Belli ki yayınevi çalışanlarıyla ‘‘patron’’ konumundakiler arasında bir kırılma yaşanmış. Brecht’in ünlü oyunu Kafkas Tebeşir Dairesi geldi aklıma; hani bir çocuğu doğuran mı, yoksa onu yetiştirip büyüten mi anasıdır sorununu tartışan oyunu. Kimdir bir işletmenin gerçek sahipleri? Oranın varoluşunu sağlayan yöneticisinden en sıradan kol gücüne dek emekçiler mi, yoksa onları bu işlere atayanlar mı? Evrensel Yayınları’nın on altı yıllık geçmişine bakıldığında ilk ayrımsanan ardındaki özverili, yoğun emek gücü. Ülkemiz ve dünya toplumcu edebiyatının temel ürünlerini okurlara sunabilmek için heyecanla girişilmiş bir yayıncılık serüveni. Bu sürede yayımlanmış üç yüze yakın kitap. Bürosundan düzenlediği türlü etkinliklerine dek kurumsallaşmış, güven veren bir kuruluş. Olaya sıradan bir görev değişimi olarak da bakılabilir ama bu sıradan gibi görünen olay aslında çoğu sol hareketlerin 1930’lardan günümüze dek uzanan temel bir sorununu ortaya koymasıyla ilginç. Nedir o? Hep yukarıdakilerin en iyiyi bilmesi, onların kararlarının tartışmasız kabulüne dayanan bir buyurgan ast üst ilişkisi. Daha güzel bir dünya özlemiyle yola çıkıp, yönetime geldikleri ülkelerde eli kanlı diktatörlere dönüşenleri, o güzelim sözcükle, ‘‘sosyalist’’ diye nitelemeye gönlü varır mı insanın. Adının sosyalist olması ya da emek adına yola çıkılmış olması, demokrasi karşıtı, buyurgan tavırlara haklılık kazandırır mı? ??? Ülkemiz ve dünya tarihi, böylesi değerbilmezliklerle sol hareketlerden uzaklaştırılmış binlerce aydının öyküsüyle doludur. Siyasal örgütlerin demokrasiden korkmalarını anlayabilmek de çok güç. Demokrasi ve düşünce özgürlüğü, haklı olanın haklılığını ortaya koymasını sağlayacak bir olanak değil midir? Koca bir yirminci yüzyıl, demokratik yöntemlerden uzaklaşan toplumsal hareketlerin nasıl çıkmaz sokaklarda dağılıp gittiklerinin sayısız örneğiyle dolu değil mi? Evrensel kültürün temel değerlerinden biri en geniş, en katılımcı anlamıyla demokrasi değil mi? Evrensel Yayınları’nda çalışan kimini tanıdığım, kimini tanımadığım arkadaşların işlerinden ayrılmalarından daha çok, sol adına hareket edenlerin emeğe değer vermeyen, buyurgan tavırlarına üzüldüm. Atmayın yabana, iyi aklınızda tutun İnanıp doğruluğuna eskilerin şu sözünün: Her şey onu en iyi kılanındır: Çocuk, yetişsin diye onu sevmesini bilenin, Araba onu en usta sürenindir Yolda devrilip kalmamak için. Kim susuz komazsa odur sahibi düzlüğün Topraktan en iyisi fışkırsın diye ürünün. (Bertolt Brecht, çev.: Adalet Ağaoğlu) [email protected] 1997 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü’nde ikinciliğe değer görülen Yüksel Pazarkaya’nın 91 öyküden oluşan ‘Güz Öyküleri’ dosyası, ustanın 90. yaşı dolayısıyla Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu’nca düzenlenen yarışmada birinci oldu. Pazarkaya’nın en büyük isteği, dosyanın yıl içinde kitaplaşarak okurla buluşması. 1997 yılında Haldun Taner Ödülü’nde ikinci olmuştunuz. Şimdiyse, gene aynı ustayla ilgili bir başka ödül kazandınız. Haldun Taner’in sizin için önemi nedir? YÜKSEL PAZARKAYA Haldun Taner, tanıdığım en incelikli, en alçakgönüllü, en usta yazarlarımızdan biri. Türk tiyatrosuna yazar ve tiyatro/kabare kurucu olarak katkıları, ancak çok boyutlu bilimsel çalışmalarla anlatılabilir. Ayrıca öykücülüğümüzün doruklarından biri, özellikle de öykümüzde humor’un ilk ustası. Ama bu kadar değil, Haldun Taner adının bende yarattığı çekimin gerekçeleri. Haldun Taner, her türlü tavrıyla tam bir aydın. Bugün köşeleri ve ekranları kapmış, kendilerinden menkul aydınlar karşısında bu kavramı yerli yerine koymak, sahtecilere ve uşaklara kaptırmamak için, Haldun Taner’in ‘Devekuşuna Mektuplar’ını, makale ve röportajlarını arada bir okumak, benliğinize ve bilincinize güç kaynağı olur. Hele 12 Eylül sürecinde Türkiye’yi denetime gelen Arthur Miller ve Harold Pinter’lara verdiği yanıtMiller’ın anılarında Batı ile hep iç içe olan benim gibi biri için şaşmaz pusuladır. Bu nedenlerden olacak, Haldun Taner adını duyunca, onun çekimine giriyorum. 1997 yılı Haldun Taner Öykü Ödülü’nü kazanan sevgili Necati Tosuner’in ardından, ‘İki Sığınık’ adlı öyküm ikincilik ödülünü almıştı. Ustanın 90. yaşı dolayısıyla çeşitli etkinlikler arasında Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu’nun düzenlediği yarışmanın ilanını Cumhuriyet gazetesinde okuyunca, bir kısa öykü dosyasıyla katılmaktan kendimi Pazarkaya’nın en büyük isteği, ‘Güz Öyküleri’ dosyasının yıl içinde kitaplaşarak okurla buluşması. pan değerleri yerip yok etmeyi ilke edinmiştir. Salt ekonomik açıdan, diyelim kişi başına ulusal gelir açısından bakınca bile, bize ters, bizi daha da çürütmeye yönelik bir akım. (Bu akımın çıktığı ülkede bile, Amerikalı bilimciler değil mi, postmodern olmanın ölçütü olarak, kişi başına ortalama ulusal gelirin 10 bin doların üstünde olması gerekir diyenler?) Gerçekçi anlatımın da yüzlerce, binlerce değişik görünümü var. (Gerçek zaten bu değil mi?) Dil, deyiş ve anlatım kaygısını öne çıkarmaya uğraşırım, ama biçim ve dil içinde insanın, insan hallerinin boğulmamasını isterim. Bazen olur, bazen olmaz... Yurtdışı deneyimlerinin etkisi ykülerimde günlük yaşam içinde insan hallerinden, insan davranış ve duyumsayışlarından söz ediyorum. Modern gerçekçilikten yanayım. Yani bireyin içinde hemhal olduğu toplumu göz ardı etmemekten. Çünkü postmodern denilen, geçim ve ekonomik güvence sıkıntısı olmayan toplumlardan gelen yöneliş, bireyi toplumdan yalıtmayı, hatta toplumu toplum yapan değerleri yerip yok etmeyi ilke edinmiştir.’’ alamadım. Aynı ilanda değerlendirecek adların da yer alması, ayrıca etkili oldu. Bunca değerli ve saygın kişinin dosyayı okuması bile benim için ödüldür. Ödülü, ‘Güz Öyküleri’ dosyama vermeleri ise ikinci büyük ödül oldu. Toplum içindeki birey ‘‘Ö Öykü kazanan dosyanızdan söz eder misiniz? PAZARKAYA 91 kısa öykü var bu dosyada. Güz aylarının her gününe bir kısa öykü. Umarım, bu yıl içinde kitaplaşarak okurla buluşur. Henüz bir yayıneviyle anlaşmam yok. Benim ‘Oturma İzni’ ve ‘İki Sığınık’ öykülerimin de yer aldığı ‘Güz Rengi’ adlı iki öykü kitabım yayımlandı. Ama dosyalarda yüzlerce öyküm var. Ben, durmadan yazan, yazdığını çekmeceye atan biriyim. Okurla paylaşmakta aceleci değilim. Necatigil okulunun, her şey bir vakti bekler tevekkülüyle davranıyorum bu konuda. Öykülerinizde daha çok günlük olaylardan söz ediyorsunuz? PAZARKAYA Günlük yaşam içinde insan hallerinden, insan davranış ve duyumsayışlarından. Modern gerçekçilikten yana. Yani bireyin, içinde hemhal olduğu toplumu göz ardı etmeden. Çünkü postmodern denilen, geçim ve ekonomik güvence sıkıntısı olmayan toplumlardan gelen yöneliş, bireyi toplumdan yalıtmayı, hatta toplumu toplum ya Siz uzun bir süre Almanya’da yaşadınız. Örneğin, ‘Uygulamalı Ders’ öykünüzde rastlıyoruz buna. Almanya sizin yazılarınıza nasıl yansıyor? PAZARKAYA Doğru, uzun süre Almanya’da, o kadar olmasa bile çeşitli defalar, uzunca süreler Amerika’da yaşadım. Son yıllarda yılın önemli bölümünü Gökçeada’da yaşıyorum. Şu sıralar bir de Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi’nde öğretim üyeliği görevim var. Evet, yurtdışı yaşantı ve deneyimi, galiba insan hal ve davranışlarının daha fazla çeşitlenmesi olarak yansıyor yazdıklarıma. Özellikle de Anadolu insanında, onun benliğinde odaklanmış üretim ve insan ilişkileri açısından bir tarihsel sürecin, yurtdışında, Avrupa ve Amerika toplumlarında yaşanan daha değişik bir süreçle karşılaşmasından ortaya çıkan hassas an içindeki insanın hal ve tavrı, sanatın arayıp da bulamayacağı bir sunum. Bu, zaten o ülkelerin çoktan bilimsel araştırma ve değerlendirme nesnesi yaptığı bir durum. Metinlerimizin bu ülkelerde yüzlerce okul kitabına girmesi, sayısız yüksek lisans ve doktora tezine konu olması boşuna değil. Bizdeyse durum hâlâ ‘‘Bize ne?’’ aşamasında. Bunu da anlamak gerek. Geleceği ekonomik güvenceye sahip olmayan bir toplumda bu tavır haklıdır. K ATILIM İÇİN SON GÜN 1 MAYIS Anadolu ve insana adanmış resimler İş Bankası Kibele Sanat Galerisi’nde Mustafa Esirkuş sergisi eden Nedim Günsür, Turan Erol, Orhan Peker ve Nevin Çokay’ın da aralarında olduğu arkadaşlarıyla ‘Onlar’ grubu içinde önemli bir yeri bulunan sanatçı, mezuniyetin ardından 18 yıl Anadolu’nun çeşitli illerinde öğretmen okullarında görev yaptı. 1977’de atandığı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi restorasyon atölyesindeki uzmanlık görevinden 1989’da emekli olan Esirkuş, aynı yıl yaşamını yitirdi. Sanat yaşamı boyunca ulusal ve uluslararası karma sergilerde yer alan Esirkuş, 19 kişisel sergi gerçekleştirdi. Eserlerinde genel olarak balıkçıları resmeden Esirkuş’un aldığı ödüller arasında 1965 Akademi Sanat Ödülleri birincilik ödülü, 1969 Devlet Resim Sergisi 2. ödülü, 1969 İstanbul Operası Teşvik Ödülleri 1.’lik ödülü, 1973 Cumhuriyetimizin 50. Yılı Sergisi Atatürk ve Cumhuriyet ödülü, 1979 Akbank Resim Yarışması 1.’lik ödülü bulunuyor. (0 212 316 15 80) Kültür Servisi Türkiye İş Bankası Kibele Sanat Galerisi, 25 Şubat’a dek 27 yıl önce yitirdiğimiz bir ustanın, Mustafa Esirkuş’un resimlerini sanatseverlerle buluşturuyor. Anadolu’nun köylü ve balıkçılarının yaşamlarını konu alan bu yapıtlarda, Mustafa Esirkuş’un 41 yıllık sanat yolculuğundan bir kesite yer veriliyor. Güner Somtürk, sanatçının yapıtlarını şöyle değerlendiriyor: ‘‘...İnsanları ve çevresini folklorik bir yöreselliğe, soğuk bir natüralizmin gerçekçiliğine düşmeden ve yalın üslupla, renklerle, lekelerle veren Mustafa Esirkuş, içli, duygulu, yanık ezgili resimleriyle bir türkü çığırır bize sanki. Gösterişten uzak, arı ve özgün çabasıyla, kendi bildiği, beğendiği türde, özgür kişiliğiyle yoğurmuştur resimlerini.’’ 1921 yılında İstanbul’da doğan Mustafa Esirkuş, ilk ve ortaöğreniminin ardından 1948’de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ni bitirdi. Bedri Rahmi Atölyesi’ne birlikte devam Pirelli Hollywod’a gidiyor ? Kültür Servisi Pirelli hazırladığı ‘Pirellifilm’ tasarısıyla sinema alanına adım atıyor. Sloganı olan ‘Kontrolsüz güç güç değildir’ ile ünlü yıldızların başrol oynadıkları filmlerle her yıl internet ortamında film gösterimi yapılacak. Tasarı için her senaryo, fiziksel ya da zihinsel bir performans sergileyecek; uluslararası fikri ve sansasyonel içeriğiyle izleyicileri kurgulanarak hazırlanacak. Pirellifilm’in ilk kısa filmi olan ‘The Call’un gösterimi, Mart ayının sonunda ‘www. pirellifilm.com’ adresinde yapılacak. Ayrıntılı bilgi ve diğer tüm yayımlar yine bu site üzerinden gerçekleştirilecek. ‘5. Uluslararası Akdeniz Karikatür Yarışması’ birincisi Polonyalı Pawel Kuczynski’nin karikatürü. Karikatür Yarışması’na başvurular başladı Kültür Servisi Alanya Turizm ve Tanıtma Vakfı’nın Alanya Belediyesi işbirliğiyle düzenlediği ve bu yıl altıncısı yapılacak olan ‘Uluslararası Alanya Karikatür Yarışması’ için belirlenen konu ‘‘Akdeniz’de Turizm’’. Bütün dünya karikatürcülerine açık olan ve her yıl daha geniş bir katılımla süren bu yarışmaya karikatürcüler 30x40 cm’yi aşmayan ölçülerde bir karikatürle katılabilecekler. Büyük ödül 2000 dolar... K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K KÂMİL MASARACI Büyük ödülün 2000 dolar, muz kabuğu, uçak bileti ve Alanya’da bir hafta iki kişilik tatil olduğu yarışmanın seçici kurulu Deniz Som, Kâmil Masaracı, Mahmut Karatoprak, Cihan Demirci, Nüvit Özkan, İbrahim Tapa ve Erdoğan Karayel’den oluşuyor. Yarışmacılar karikatürlerini 1 Mayıs 2006 tarihine kadar ‘‘6. Uluslararası Alanya Karikatür Yarışması, Alanya Turizm Tanıtma Vakfı Atatürk Caddesi Şen Apt. No: 51/6 07400 Alanya/Türkiye’’ adresine yollayacaklar. Katılımcıların eserin arkasına büyük harfle ad ve soyadlarını, ülkesini, adresini ve telefon numarasını yazarak Türkçe veya İngilizce kısa bir özgeçmişleriyle birlikte gördermeleri gerekiyor. Yarışmanın sonuçları 7 Mayıs 2006 tarihinde açıklanacak ve ödül töreni 27 Mayıs’ta Alanya’da yapılacak. Mustafa Esirkuş’un sergisinde yer alan yapıtlarından biri. Kötülüklere karşı Medusa Sanatçıların ve sanatseverlerin sürekli adresi Vitra Seramik Sanat Atölyesi Kültür Servisi Vitra Seramik, ‘Kötülüklere Karşı Tılsımlı Bir Yüz: Medusa Vitra’ ile Anadolu Koleksiyonu geleneğini antik çağdan günümüze kadar gelen Medusa heykeli ile sürdürüyor. 12. yılındaki Anadolu Koleksiyonu’nda yer alan yılan saçlı kadın Medusa, mitolojiye göre; olağanüstü gücü, kendisine bakanı bir anda taşa çeviren gözleriyle ‘yaşam, ölüm ve yeniden doğuş’u simgeliyor. Günümüze dek ulaşan en güzel işlenmiş ve korunmuş Medusa figürlerinden birisi, Didim’deki Apollon Tapınağı’nın bahçesinde bulunuyor. Didim’in simgesi haline gelen bu figür dışında, tapınakta yarım kalmış birçok Medusa figürü de yer alıyor. Bilinen Medusa başlarının en etkileyicileri ise İstanbul Yerebatan Sarnıcı’nda. Medusa başları karanlık suların içinde, uçsuz bucaksız bir ormanı hatırlatan sütunlarla bezeli sarnıcın en dibinde yer alan iki sütunun altında duruyor. Kuruluşundan bu yana Alev Ebüzziya, Candeğer Furtun, Nasip İyem, Füreya Koral, Atilla Galatalı gibi pek çok seramik sanatçısını bünyesinde bulunduran Vitra Seramik Sanat Atölyesi, sergi, atölye çalışması, saydam gösterisi ve konferanslarla seramiğe gönül veren sanatçılarla sanatseverleri buluşturuyor. Anadolu Koleksiyonu, geleneği antik çağdan günümüze kadar gelen Medusa heykeli ile sürdürüyor. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle