19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 2006 PAZARTESİ 4 HABERLER Engelli yurttaşlar Dünya Özürlüler Günü nedeniyle Harbiye’den Taksim’e yürüdüler 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Eşit yaşam hakkı istediler İstanbul Haber Servisi 3 Ara de saygı duruşu ve anıta çelenk bı kat çekti. Türkiye Sakatlar Dernelık “Dünya Özürlüler Günü” ne rakılması ile başlayan törende ko ği Başkanı Şükrü Boyraz da AKP deni ile Harbiye’den Taksim’e ka nuşan AKP Milletvekili Lokman iktidarının engelliler ile ilgili polidar yürüyen engelli yurttaşlar, ay Ayva, kendisinin de engelli olduğu tikasını eleştirdi. Türkiye Engelliler Spor Yardım rım yapılmadan eşit yaşam hakkı nu belirterek “Özürlülerin yok sanı savunarak “engelsiz bir Türki yılmasının ne Avrupa Birliği ne ve Eğitim Vakfı (TESYEV) da önde Türkiye’de kabul edilebilece ceki akşam Çırağan Sarayı’nda enye” istediler. Şişli Belediyesi, Altı Nokta Kör ğini, geçtiğimiz günlerde ülkemi gelliler yararına bir balo düzenleler Derneği ve Türkiye Sakatlar zi ziyaret eden Papa 16. Bene di. “Düşler Engel Tanımaz” başDerneği’nin düzenlediği ve arala dikt’e de engelliler için dünyanın lığıyla gerçekleştirilen baloda açılış konuşmasını yapan rında AKP İstanbul Millet? Şişli Belediyesi’nin öncülüğünde TESYEV Yönetim Kuvekili Lokman Ayva, Şişli Belediye Başkanı Mustafa gerçekleştirilen Sevgi Yürüyüşü’nde özürlüler, rulu Başkanı Yavuz Kocaömerç, vakfın enSarıgül, Altı Nokta Körler “Sadaka değil iş istiyoruz”, “Merhamet gellileri dört duvar araDerneği Başkanı Murat Dedeğil, eğitim istiyoruz” dövizleri taşıdılar. sından çıkarmayı başarmirok, Türkiye Sakatlar Derneği Başkanı Şükrü Boyraz ve yeniden şekillenmesi gerektiğini dığını belirtti. Dört büyük kulübün bağışladığı imzalı formalar ile çeTürkiye’nin çeşitli illerinden gelen söylediklerini” belirtti. Şişli Belediye Başkanı Sarıgül şitli antika eserlerin satışa sunulengelli yurttaşların katıldığı “Sevgi Yürüyüşü” gerçekleştirildi. “Sa ise herkesi gözlerini 2 dakikalığı duğu bir müzayede gerçekleştirildaka değil iş istiyoruz”, “Merha na kapatmaya çağırarak “Engelli di. Galatasaray formasının 50 bin ’ye Kaya Çilingiroğlu’na, Bemet değil, eğitim istiyoruz”, “Acı yurttaşların yaşadıklarını düşü YTL ’ye yarak değil, hak ettikleri gibi dav nelim. Engelli ayrımı yapmadan şiktaş formasının yine 50 bin YTL ranalım” dövizleri ile yürüyen en herkes yaşamda onların da var eski Beşiktaş Kulübü Başkanı Sergelli yurttaşlar, gereken desteği sağ lığını kabul etmeli” dedi. Sarıgül, dar Bilgili’ye satıldığı müzayedelamayan AKP iktidarına ve diğer si devletin engelli yurttaşların sorunu de Fenerbahçe formasını da 75 bin na çözüm bulmak için “engelli ba YTL’ye eski Fenerbahçe Yönetim yasi partilere tepki gösterdiler. Taksim Cumhuriyet Anıtı önün kanlığı” kurması gerektiğine dik Kurulu üyesi Sadettin Saran aldı. İrade... “Sekiz cins top ateşinin toplandığı bu yerde kurmay heyetinin vazife görmesi çok güçleşmişti. Kurmay heyeti başkanımız binbaşı Davutpaşalı Bay Hayri (merhum general Hayri), kumandanıma karşı bulunulan mevki ve vaziyette sükunetle çalışılamadığı ve gerideki karargâhımıza dönülmesinin daha münasip olacağı mütalaasında bulundu. Kat’i neticeyi istihsal ve tespit etmeden geriye gitme hususundan bahsolunması Mustafa Kemal’i pek kızdırdı. Ve: ‘Beyefendi, beyefendi, gerilerde yeşil masa üzerinde vazife görmek devri artık geçmiştir’ şiddetli ihtarını yaptı. Ağır zayiat veren fakat muharebenin ve maksadın kilit noktası olan Conkbayırı tepesinde daha birkaç saat kalındıktan sonra karargâha dönülebilmişti.” Atatürk’ün Yaveri Cevat Abbas Gürer kitabından aldığım bu kısa bölüm, en yakınında 24 yıl geçirmiş önemli bir insanın ağzından açıklanan bir ‘büyük irade’ örneğidir. Kitabın daha pek çok yerinde bu ‘sarsılmaz irade’nin örnekleri görülmektedir. ‘İrade’, sözcük olarak çok kullanılan ama günlük yaşamımızda önemi pek fark edilmeyen temel bir nitelik. Gerçekten de özellikle güç koşullar altında daha da büyük bir önem kazanan ‘irade’, insanın yaşamsal nitelik taşıyan bir özelliği. Günümüzde yaşanan pek çok başarısızlıkta göze pek de çarpmayan ‘irade eksikliği’ yaşam kültürümüzün en dikkat çekici yanlarından birisidir. ‘Siyasal irade’niz yoksa, politik kararlarınızda başarıya ulaşamazsınız. ‘Kişisel irade’niz zayıfsa, ya hiç karar veremezsiniz ya da verdiğiniz kararları sürdüremezsiniz. ‘Toplumsal irade’niz oluşmamışsa, hiçbir kazanımınıza sahip çıkamazsınız. Günlük yaşamımızda bütün bunların nasıl yaşandığına, nelere yol açtığına çok tanık olduğumuz halde, ‘irade’ üzerinde yeterince durmuyoruz. İrade, bir duygusal zekâ özelliğidir. ‘İrade eğitimi’ yapılabilir, kişisel irade güçlendirilebilir, ortak iradenin ne olup ne olmadığı anlatılabilir. İrade, bir kararın sonuna kadar uygulanmasını sağlamak için sürdürülen enerjidir. Kültürümüzde, eğitimimizde, gündelik yaşamımızda eksikliğini çok gördüğümüz konuların başında gelenlerden birisi ‘irade’dir. İrade eksikliği nedeniyle, başlanan işler bitirilmemekte, eğitimler yarım kalmakta, alınan görevler sonuna ulaşamamaktadır. İradeye eşlik etmesi gereken ikinci nitelik ise ‘cesaret’tir. İrade ve cesareti iyi ve doğru işlere yöneltecek olan ise akıl ve vicdandır. Eğer akıl ve vicdan olmazsa, irade ve cesaret en kötü işleri de yapabilir. Akılvicdaniradecesaret. İşte, insanı da toplumu da doğru işlerin başarısına götürecek dört özellik. Günümüzde yaşadığımız, gördüğümüz birçok kötülüğün, yanlışlığın nedeni, bu dört özelliğin bir arada olamamasıdır. Akıl yapılacak işin seçimini, vicdan seçilenin doğru olup olmayacağını, irade verilen kararın sürdürülmesini, cesaret nelerin göze alınması gerektiğini belirleyecektir. Başarı, işte bu dört özelliğin birlikte bulunmasıyla sağlanabilir. Cevat Abbas Gürer’in anılarında Atatürk’ün savaşta, barışta, her alanda, her konuda nasıl davrandığını görebiliyoruz. Bu kitap, sadece Atatürk’ten anılar kitabı değil, Cevat Abbas’ın duyarlı ve zeki gözlemleriyle büyük liderin çok yönlülüğünü anlatan bir yapıt. Burada komutan Mustafa Kemal’i de, toplum lideri Atatürk’ü de, günlük yaşamında ve yakın arkadaşları içindeki zeki, şakacı insanı da görüyoruz. Bu yapıtı hazırlayan eski dostum Hüseyin Gürer’i de, oğlu Turgut Gürer’i de kutluyorum. Bu alanda büyük bir boşluğu dolduracak olan belgelere dayalı yeni yapıtlarını da bekliyorum. email:[email protected] [email protected] www.erdalatabek.com Engelliler gereken desteği sağlamayan, iktidarıa tepki gösterdiler. (ALİ AÇAR) Özürlüler İdaresi, AKP’nin koordinasyon merkezinin gölgesinde kaldı Hükümet engelliyle sorunlu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP iktidarı, göreve geldiği günden bu yana, diğer birçok dernek ve federasyonda uyguladığı ele geçirme operasyonlarını özürlü federasyonlarına da uyguladı. Türkiye Sakatlar Konfederasyonu Genel Kurulu siyaset gölgesi altında gerçekleşirken AKP Özürlüler Koordinasyon Merkezi, Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın görevlerini üstlenmeye çalıştı. Merkez tarafından “başbakanla yemek ödüllü” bilgi yarışmaları düzenlendi. Göreve geldikten sonra, FİSKOBİRLİK’ten Futbol Federasyonu’na kadar birçok kuruma müdahale eden AKP iktidarı, özürlülere de siyasi bir yaklaşım sergiledi. Hükümet, 2005 yılı ortalarında Özürlüler Yasası çıkardı. Yasada, kamu kurum ve kuruluşlarına ait mevcut resmi yapılar, mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel altyapı alanları ile gerçek ve tüzelkişiler tarafından yapılmış ve umuma açık hizmet veren her türlü yapının 7 yıl içerisinde özürlülerin erişilebilirliğine uygun hale getirilmesi öngörüldü. Yasada, toplu taşıma araçları için de gereken düzenlemelerin yapılması gerektiği kaydedildi. Ancak yasanın üzerinden 1.5 yıl geçmesine karşın bu noktada hiçbir adım atılmadı. AKP, özürlüler yasasının tanımını da siyasi şova dönüştürdü. AKP Özürlüler Koordinasyon Merkezi, yasayla ilgili kitapçık bastırarak Türkiye geneline dağıttı. Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’nın çalışmaları merkezin gölgesinde kaldı. Merkez, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü’nde, Türkiye genelinde Özürlüler Arası Bilgi Yarışması düzenledi. Bütün illerden yarışmaya her biri 3’er kişiden oluşan en az 2 veya en çok 5 grup katıldı. Kazanan için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la yemek ödülü öngörülen yarışma için özürlüler, AKP il ve ilçe başkanlıklarına “taşındı.” Prof. Mürşit Pekin’in Açıklaması Profesör Dehen Altıner tarafından kendisine hakaret ettiği gerekçesiyle mahkum ettirilen Profesör Mürşit Pekin’den bir mektup aldım. Kendisine yönelik yazdıklarıma cevap veren Pekin’in mektubunu aynen yayımlıyorum: Sayın Oral Çalışlar, 13 Kasım 2006 Pazartesi günkü Cumhuriyet gazetesinde adımın geçtiği yazınızı büyük bir üzüntü ile okudum. 68 kuşağından ve 40 yıllık bir Cumhuriyet okuru olarak şaşkınlığımı engelleyemedim. İnternette yayımlanan özgeçmişinize göre lisans eğitiminiz gazetecilik olmasa da, yıllardır köşe yazarlığı yapan birisi olarak ve belgeler yüzde 99 haklılığı ya da doğruluğu işaret etse bile gazetecilik mesleğinin temel bir etik kuralını göz ardı ettiğinizi affınıza sığınarak düşünüyorum. Dostluk ilişkinizi ön plana çıkararak yazdığınız yazıda, hedef alınan biri olarak bana da ulaşabilseydiniz daha objektif, daha insaflı, daha insan haklarına saygı gösteren bir davranış sergilemiş olurdunuz herhalde. Eksik bıraktığınız bu davranışı izniniz olursa ben kısaca yerine getirmek istiyorum. Yazınıza konu olan ve yaklaşık üç yıl önce yaşanan olay üniversitemizde soruşturulmuş ve sonucu tarafıma Rektörlükçe 26 Ağustos 2005 tarihli bir fezleke ile tebliğ edilmiştir. Fezleke kısaca ‘adı geçenin (yani benim) hakkında men’i muhakeme kararı verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmış’ demektedir. Bu karar onanmak üzere Danıştay Birinci Daire Başkanlığı’na gönderilmiş olup 19.10.2005 tarih ve Es. No: 2005/858, Karar No: 2005/1226 sayılı kararla oybirliğiyle onanmıştır. Alınan karar şöyledir: “Şüphelinin üstüne atılı suçu işlediğini doğrulayacak ve hakkında kamu davası açılması gerektirecek yeterli kanıt bulunmadığından, Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’nce oluşturulan yetkili kurulun 22.6.2005 günlü, 34 sayılı meni muhakeme kararının onanmasına, dosyanın Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’ne gönderilmesine 19.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.” Danıştay Birinci Dairesi’ndeki dava sonuçlanmadan 2004 yılı içinde yazınızda adı geçen dostunuz, İstanbul 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde aleyhimde 5000 YTL’lik manevi tazminat davası açmıştır. Mahkeme tazminatın 3000 YTL’sini kabul etmiştir. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’ne yaptığım itiraz, Danıştay Birinci Dairesi’nin kararına rağmen kabul görmemiştir. Eğer 5000 YTL tazminat uygun görülseydi bir üst mahkeme olan Yargıtay Dava Daireleri’ne itiraz edebilecektim. Özetle aynı olay için Danıştay bir kamu davası açılmasını reddederken, Yargıtay para cezasına hükmetmiş oldu. Bunu da sizin çok iyi bildiğiniz ve eleştirdiğiniz hukuk sistemimizin garip bir cilvesi olarak kabullendim. Ayrıca izin verirseniz bir ayrıntıya daha kısaca değinmek istiyorum. Toplantıda 28 kişi olmasına rağmen söz konusu öğretim üyesi 3 kişiyi tanık olarak seçmiş ve bu 3 kişinin mahkeme ifadeleri kendisince yeterli bulunmadığından o günden beri bunlardan bazıları ile arkadaşlık ilişkisini kesmiştir. Eğer dilerseniz size dava ve soruşturma ile ilgili tüm belgeleri gönderebilirim. Dava tümü ile sonuçlandıktan 8 ay sonra bu olayın yeniden gündeme getirilmesini ise nasıl yorumlamak gerekir diye düşünüyorum. Bireysel düzeyde hak aramasını gerektirecek herhangi bir mağduriyeti olmayan söz konusu öğretim üyesi, fakültemizin en özgür ve özerk kişisi olarak işine gelip gitmektedir. Şimdiye dek yeterince üstüne düşmediğim bu olayın bu aşamadan sonra sonuna dek takipçisi olacağımı duyurmak istiyorum. Saygılarımla. Profesör Dr. Mürşit Pekin, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı ve Üniversitelerarası Kurul Üyesi. ??? Profesör Mürşit Pekin’in benim yazımda neye itiraz ettiğini anlamadım. Ben de zaten Üniversite Rektörlüğü’nün Dehen Altıner’in şikâyeti konusunda savcılığa “men’i muhakeme kararı” gönderdiğini, yani Mürşit Pekin’in yargılanmasına izin vermediğini belirtmiştim. Dehen Altıner’in açtığı tazminat davasının ise Üniversite Rektörlüğü’nün iznini gerektirmediğini, bu nedenle davanın yürüdüğünü ve Mürşit Pekin’in mahkumiyetiyle sonuçlandığını yazmıştım. Pekin’in anlattıkları da benim yazdıklarımı doğruluyor. Üniversitelerdeki yönetim sisteminin 12 Eylül’ün ürünü olduğunu ve yönetimlere olağanüstü yetki verdiğini biliyorum. 68’li Pekin’in de bu yetkilerden yararlanarak yöneticilik yaptığı bir gerçek. Ben de 12 Eylülcü otoriter sistemi aynen benimseyen 68’lileri anlamakta güçlük çekiyorum. ‘SPK değişsin’ ? MERSİN (AA) Merkezi Mersin’de bulunan Çevre ve Tüketici Hakları Koruma Derneği’nce (ÇETKODER) ‘‘Siyasi Partiler Kanunu’’nun değiştirilmesi amacıyla başlatılan kampanya kapsamında toplanan 2 milyon imzanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) gönderildiği bildirildi. ÇETKODER Genel Başkanı Mustafa Göktaş, yazılı açıklamasında, 26 Ekim Perşembe günü ‘‘Siyasi Partiler Yasası değişmeli, partilere verilen Hazine yardımı kaldırılmalı ve Seçim Kanunu değişmeli’’ sloganı ile başlattıkları kampanya kapsamında 300 bin imza toplamayı hedeflediklerini, ancak katılımın beklentilerinden fazla olduğunu ifade etti. Göktaş, ülke genelindeki kampanyanın daha ilk gününde 178 bin imza topladıklarını belirtti. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle