17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 ARALIK 2006 PAZAR 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Avuka’dan fotoğraf sergisi Gazetemiz Mardin muhabiri Adnan Avuka, 30. fotoğraf sergisini İstanbul Bahçelievler Kültür Sanat Merkezi Sergi Sarayı’nda açtı. “Hoşgörülerin Diyarı Mardin” adlı serginin açılışına Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Kaymakam Turan Ayvaz, Mardin Belediye Başkanı Metin Pamukçu, ressam İsmet Yedikardeş, işadamı Hacı Münir Tahincioğlu, Nusaybinliler, Derikliler, Midyatlılar dernekleri yöneticileri ile sanatseverler katıldı. Avuka, “Ölünceye kadar Mardin için çalışmaya devam edeceğim” dedi. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ Son On Yıl mı? Son Yıl mı? Sevgili, Şunun şurasında ne kaldı ki?.. Topu topu birkaç saat... 2006’yı da geride bırakıyor, yeni bir yıla giriyoruz. Ebediyete akıp giden her on yıl değil, her yıl biraz daha kısaltıyor ömrümüzü. Bundan dört buçuk yıl kadar önceydi. O sıralarda 83’üne girmeye hazırlanan annem için 85’ine geldiğinde, Boğaz’da bir motor partisi düzenlemeye karar verdim ve çok sevdiğim bir yakınıma açıkladım. Tuhaf tuhaf baktı yüzüme, Neden erteliyorsun ki, dedi? Sonra da ekledi: Artık bazı şeyleri erteleyecek yaşı geçtik. Sen o partiyi önümüzdeki günlerde yap. Doğru söylüyordu. Dediği gibi yaptım, yakınlarımızı, annemin en yakın arkadaşını, benim de dostum olan kimi öğrencilerini çağırdım, “Lüfer”in motorlarından biriyle, bir akşamüstü, geceye kadar uzanan, yemekliiçkili bir Boğaz gezisi düzenledim. Annem, o keyfi unutamamış, hâlâ anlatır. O gün kafama dank etmişti. Artık bazı şeyleri erteleyecek yaşı geçmiştik. Oysa bunu çok daha önce anlamış olmam gerekirdi. On yıl kadar önce, Almanya’da oturan bir dostum yurda dönüşünde telefonla aramıştı. Ne var ne yok, diye sorduğumda, kuru bir sesle yanıt vermişti: Ne iyi ne de kötü bir haber var. Akıllım dedim, kötü bir haber olmamasından çok daha iyi ne olabilir artık bu yaşta? ??? Eski yıl ile yeniyi birleştiren (yoksa ayıran mı deseydim?) eşikte insan geleceğin nasıl olacağını düşünüyor. Eskiden önce memleketin halini, sonra dünyayı, sonra onun içinde kendimizi düşünürdük. Türklerin imparatorluk döneminden beri, klasik takıntısıdır “Ah... ah!.. Ne olacak bu memleketin hali?” diye içlenerek sormak. Ülke sevgisi mi, diğerkâmlık mı, kötüyü kendine konduramayıp başkası için üzülerek teselli bulmak mıdır bizi böyle düşünmeye iten, bilemeyeceğim. Altmışlı yılların sonu. Ankara’da hastanede yatmakta olan büyük babamı ziyarete gitmiştim. Kendisini görmeye gelmiş Ankaralı dostları da vardı odasında. Genelde onun durumundan, sonra ziyaretçilerin sağlık sorunlarından söz ediyorlardı. Maşallah hepsinin de bir tutarağı vardı. Nasıl olduysa laf, ortak dostları Hüsnü’ye geldi. Anlaşılan Hüsnü kendine bakmıyor, sağlık kurallarını hiçe sayıyordu. İçlerinden biri, Her gece meyhanede, buna can mı dayanır? diye atıldı ortaya. Sonra artık konuşmalar “ne olacak bu Hüsnü’nün hali” konusuna odaklandı. Ne tuhaftır, o gün orada olanların hepsini gömdüğümüzde, Hüsnü hâlâ yaşıyordu, yalnızca arkasında “ne olacak bu Hüsnü’nün hali” diye yakınacak kimse kalmamıştı artık. ??? İlk kez, dünyamızın 12 milyar yıl sonra yok olacağını okuduğumda kanım donmuştu. Doğrusu, o anda, benim 12 milyar yıl sonra olmayacağım bile gelmemişti aklıma. Hem ülke için hem de dünyamız için, hiçbir açıdan iyi geçmeyecek olan 2007 yılına karamsar bir bakışla girenleri ayıplayamıyorum. Öyle ya, ülkenin hali gözler önünde, Ortadoğu desen, o da öyle!... Üstelik son gelen haberler, kıyametin 12 milyar yıl değil, 10 yıl ötede olduğunu, böyle giderse, on yıl içinde dünyamızın yaşanamaz bir yer haline geleceğini bildiriyor. Çevre konusunda üniversitede ders vermekte olan Ömer Madra bir günlük gazetedeki söyleşisinde, bilim adamlarına dayanarak açıklıyor bunları. Yazılanları okuyunca, bir kez daha donup kaldım. Çok değil, göz açıp kapayıncaya kadar sürede geçecek bir zaman dilimiydi bu. Hoş bütün zaman dilimleri, ister on saat, ister on gün, ister on ay, ister on milyon yıl olsun hepsi geçtikten sonra, göz açıp kapayıncaya kadar geçmişlerdir. Çünkü zaman geçip gittikten sonra, yassılaşır, geçmişin derinliği yoktur. Ona biz sanal olarak katarız o derinliği... Yine de on yıl öngörüsü buz kesmeme neden oldu. Karamsar düşüncelere dalıyordum ki, içimdeki ses uyardı beni: Takma kafana oğlum, on yılsa on yıl, kim bilir belki de senin için şu 2007 son yıl. Bu karamsar bir çağrı değildi. Yalnızca “içinde bulunduğun anı yaşa (carpe diem)” diyordu bana. Ben de, “olur canım, dedim, olur, şu yılı iyimserlikle dolu dolu yaşarım, yaşadığım kadar.” Sevgili, 2007 yılın mutlu olsun! AKP transfer düşünmüyor ? Baykal’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde 367’nin altında bir katılımla oylamaya gidilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını açıklaması yeni bir tartışma başlattı. EMİNE KAPLAN ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin görüşü konusunda sessizliğini korurken; AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, TBMM kararlarının Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi olmadığını, bu nedenle mahkemeye gidilemeyeceğini savundu. CHP’nin böyle bir girişimde bulunsa bile mahkemenin başvuruyu reddedeceğini ileri süren Fırat, 367 oy için transfer yapmayı asla düşünmediklerini bildirdi. Başbakan Erdoğan, Sabih Kanadoğlu’nun görüşü ile CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın “367 bulunamazsa ilk turun hemen ardından 10 dakika içinde Anayasa Mahkemesi’ne başvururuz” açıklamasıyla ilgili sessizliğini koruyor. TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın “Cumhurbaşkanı adayının siyasette yıpranmamış birisi olması gerektiği” yönündeki açıklamaları ise kulislerde “Arınç, aday olarak kendisini tarif ediyor” biçiminde yorumlandı. ‘Mahkemeye gitmeyeceğiz’ AKP’li Fırat, Baykal’ın açıklamalarıyla ilgili olarak “Onu sokaktaki çocuğa da sorsanız mümkün olmadığını söyler” dedi. İlk turdan sonra böyle bir başvuru yapılamayacağını, başvuru yapılabilmesi için bir karar olması gerektiğini dile getiren Fırat, TBMM kararları Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tabi olmadığı için bunun da mümkün olmadığını savundu. Fırat, “İnsanlar dengelerini kaybetmeye başladılar. Hukuku zorluyorlar, aklı da mantığı da zorluyorlar. Sayın Baykal, deneyimli bir siyasetçi, bunu söylemesi bir vurgulama yapmak için. Sayın Baykal’ın açıklamaları aklı zorlamak, başka bir şey değil” dedi. Anayasa Mahkemesi’nin yapabileceği bir şey olmadığını, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir TBMM kararı olduğunu kaydeden Fırat, “Gitseler bile mahkeme reddeder” dedi. ‘Kanadoğlu’nun sözleri siyasi söylem’ Kanadoğlu’nun görüşünün hukuki değil siyasi bir söylem olduğunu ileri süren Fırat, şu görüşleri dile getirdi: “Tartışmaya da lüzum hissetmiyorum bu konuyu. Okuması, yazması olan, anayasayı okuyan bunu anlar. Eğer öyle olursa bugünkü Cumhurbaşkanı’nın seçiminin de olmamış sayılması lazım. Sezer’in seçiminde ilk başta salonda 367 olup olmadığına bakılmadı, böyle bir yoklama yapılmadı. Şekli bir noksanlıksa bu durum, o zaman Sayın Sezer de dahil olmak üzere Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tamamının hukuk diliyle olmamış kabul edilmesi lazım. Bugünkü bütün işlemlerinin de olmamış sayılması lazım. Böylesine bir yorumla hukuki kaos doğar.” Erken seçim isteyenlerin bunda başarılı olamadıklarını, şimdi hukuku zorlama yoluna gittiklerini savunan Fırat, “Eğer hukuk çok zorlanır ve tahrip edilirse, hukuk herkese lazım, bunu çok zorlamamak lazım. Absürd şeyler, postmodern şeyler getirmemek lazım. Dikkat ediyorum, bunu savunanlar da kendi kendileriyle çelişki içindeler.” diye konuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr ‘O duruma düşmeyiz’ Dengir Fırat, 367 oya ulaşmak için transfer yapıp yapmayacaklarına ilişkin bir soru üzerine de “Hayır, kesinlikle biz o duruma düşmeyiz. Böylesine bir şey düşünmeyiz, o zaman onların durumuna düşmüş oluruz, gülünç oluruz. Anayasa ve teamüller ortadadır” dedi. DEMOKRAT BEŞİKTAŞLILAR: Beşiktaş’ta ülkücüler ‘mafyacılık’ oynuyor İstanbul Haber Servisi İstanbul Üniversitesi (İÜ) İletişim Fakültesi 3. sınıf öğrencisi Okan Özperçin’in geçen hafta işyerinden çıkarken ülkücü olduğu öne sürülen 6 kişinin saldırısıyla yaralanması, “Demokrat Beşiktaşlılar” tarafından yürüyüşle protesto edildi. Yürüyüş sonunda yapılan basın açıklamasında, son 11 ayda 9 üniversite öğrencisinin saldırıya uğradığı anımsatıldı. Demokrat Beşiktaşlılar’ın çağrısıyla, Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nin önünde bir araya gelen EMEP Gençliği, Demokratik Gençlik Hareketi, Öğrenci Kolektifi, Sosyalist Gençlik Derneği, Türkiye Komünist Partisi, Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Anarşist Komünist Grubu, Öğrenci Muhalefeti ve EğitimSen 6 No’lu Şubesi üyesi yaklaşık 150 kişi, Okan Özperçin’in saldırıya uğradığı Ihlamurdere Caddesi üzerinde yürüyüşe geçti. Yurttaşlara bildiri dağıtan grup, “Susma sustukça sıra sana gelecek”, “Faşist mafya, çete, bu abluka dağıtılacak”, “Öğrenciye kalkan eller kırılsın”, “Çeteler halka hesap verecek” sloganları attı. Özperçin’in saldırıya uğradığı yerde toplanan grup “Beşiktaşımızda ülkücü teröre izin vermeyeceğiz” pankartı açtı. Grup adına yapılan basın açıklamasında, Beşiktaş’ta ülkücü grupların üniversite öğrencilerine yönelik sürekli olarak saldırı içinde oldukları iddia edilerek, “Geçen 11 ay boyunca değişik üniversitelerde okuyan 9 öğrenci ülkücüler tarafından saldırıya uğradı” denildi. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle