19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIŞ POLİTİKA SIKINTI YARATAN İKİ KONU 2006 yılı Irak ve PKK konusunda Türkiye için sıkıntılı geçti. Türkiye, Irak’taki siyasi sürecin dışında bırakıldığı gibi, Kerkük konusunda da Türkiye’nin bütün hassasiyetleri yok sayıldı. Kürt gruplar, ABD’nin desteği ile büyük bir siyasi avantaj elde ettiler ve Türkiye’ye yönelik tutumlarını sertleştirdiler. AKP hükümeti, sessiz kalmayı sürdürmesinin yanı sıra Türkmenleri de görmezden gelmeyi tercih etti. Yapılan açıklamalar uygulamaya dönmedi, havada kaldı. AKP hükümeti, PKK’nin Irak’ın kuzeyindeki varlığının sona erdirilmesi için ABD’ye umudunu bağladı. Ancak yıl içinde bu konuda birkaç göstermelik girişimin dışında somut adım gelmedi. Irak’taki şiddet sarmalının artması, Irak’ta güvenliği ortadan kaldırdı. Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Ünal Çeviköz ve beraberindekileri taşıyan konvoy, yeni yılın ikinci günü saldırıya uğradı. EL MALİKİ ANKARA’DA El Maliki de 16 Kasım’da Ankara’ya gelerek destek aradı. Görüşmelerde Irak’taki son durum, PKK ile mücadele ve Kerkük konuları ele alındı. Ancak görüşmelerden somut bir sonuç elde edilemedi. Türkiye’nin bütün girişimlerine karşın ne Irak Anayasası’nda ne de El Maliki’nin hükümet programında, Ankara’nın hassasiyetleri gözetildi. Kürt gruplar, başta Kerkük konusu olmak üzere hemen her konuda taleplerini kabul ettirdiler. AKP hükümeti, yılın son altı ayında ABD’nin uygulamaya koyduğu “Irak’ta Sünnileri güçlendirme ve Ortadoğu’da Sünni bloku oluşturma” politikasını da öne çıkarıp Iraklı Şiilerin tepkisini çekmeye başladı. Bu çerçevede, Iraklı Sünni grupların oluşturduğu “Irak Halkını Destekleme Konferansı”na vize verilmesi, yılın son günlerinde AnkaraBağdat arasında ipleri iyiden iyiye gerdi. Devlet geleneklerini AB’nin dayatmalarıyla yok sayan hükümet, dış politikada verdiği tavizlerle yıla damgasını vurdu AKP dış politikada sınıfta kaldı BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA AKP, dış politikada verdiği tavizlerle 2006 yılına damgasını vurdu. AKP, Kıbrıs konusunda, daha önceki TBMM kararları ve Milli Güvenlik Kurulu belgeleriyle oluşturulan devlet politikasını göz ardı ederken AB’nin dayatmaları karşısında sürekli geri adım atarak Türkiye’nin ulusal çıkarlarını yok saydı. Irak’ta da pasif bir politika izleyen AKP, Washington yönetimi ile “Ortak Vizyon Belgesi” açıklayıp özellikle Ortadoğu konusunda ABD’nin dümen suyuna girdi. ABD’nin talebine “hayır” yanıtı veremeyen AKP, Lübnan’a Türk askeri gönderilmesine vize verdi. Fransa’da sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlere ceza verilmesini öngören yasanın çıkmasını da engelleyemedi. AKP hükümetinin dış politikada 2006 yılı karnesi şöyle: Kıbrıs ve AB: Türkiye, 24 Ocak’ta, 10 maddelik eylem planı açıkladı. “Siyasi taviz verilmesine ekonomik taviz alınması” şeklinde özetlenen eylem planında Türkiye’nin deniz limanlarının, ATTürkiye Gümrük Birliği kapsamındaki malların ticareti çerçevesinde Kıbrıs Rum gemilerine açılması karşılığında, Kıbrıs Rum havayolu taşıyıcılarının üst uçuşlar için Türk hava sahasını kullanmalarına ve Türk havaalanlarını kullanmalarına, ilgili uluslararası kurallar ve usuller çerçevesinde izin verilmesi, Gazimagosa, Girne ve Gemikonağı dahil, Kuzey Kıbrıs’taki limanların, Kıbrıs Türk yönetimi altında malların, kişilerin ve hizmetlerin uluslararası dolaşımına açılması, Ercan Havaalanı’nın Kıbrıs Türk yönetimi altında doğrudan uçuşlara açılması yönünde maddeler yer aldı. Üzerinde mutabık kalınacak bir takvim çerçevesinde bir bütün olarak uygulanacak eylem planına nihai şeklini vermek amacıyla BM Genel Sekreteri’nin himayesinde ve Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Türk tarafı ve Kıbrıs Rum tarafının katılımıyla en geç MayısHaziran 2006’ya kadar bir üst düzey toplantı gerçekleştirilmesi istendi. Gelenekler yok sayıldı: Sürecin çökmesinin faturası yine Türkiye’ye çıkarıldı. 6 Aralık’ta yapılması öngörülen AB Komisyonu toplantısı bir hafta öne çekildi. Komisyon 8 müzakere başlığının açılmaması ve Türkiye’nin limanlarını Rum kesimine açmadan hiçbir başlığın kapatılmaması önerisini karara bağladı. AKP söz konusu önerilerin konsey kararına dönüşmesini engellemek için diplomatik manevra yaptı. Finlandiya aracılığı ile yeni öneriler getirildi. Ancak bu öneriler getirilirken AKP hükümeti devlet geleneklerini de yok sayıp ne Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ı ne de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’i bilgilendirdi. Ancak AKP’nin bu son dakika manevrası başarılı olamadı ve komisyonun tavsiye kararı önce AB Genel İşler Konseyi’nde, ardından da AB zirvesinde kabul edildi. Hükümet darbesi: AB bağlamında Kıbrıs konusunda siyasi süreç böyle işlerken AKP hükümeti, KKTC’deki iç politika sürecine de müdahalede bulunarak bir ilke imza attı. Bugüne kadar KKTC’nin iç politika dengelerine karşı büyük hassasiyet gösterilmiş olmasına karşın AKP KKTC’nin Din İşleri Başkanı Ahmet Yönlüer aracılığı ile hükümetin yıkılıp yerine AKP’ye yakın isimlerin yer aldığı bir başka hü 2006 YILI BÖYLE GEÇTİ EMİNE KAPLAN 22 Ocak: Eski SHP Genel Başkanı Aydın Güven Gürkan, İstanbul’da, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 31 Ocak: “Malvarlığı” tartışılan Başbakan Tayyip Erdoğan, mal bildirimi konusunda şahsı, partisi ve hükümetin kanunların gerektirdiğini harfiyen yerine getirdiğini belirterek, “Ne şahsımızın ne de partimizin millete hesabı verilemeyecek tek bir kuruşu vardır” derken CHP’nin, Atatürk’ün vasiyetnamesinin gereğini yerine getirmediğini ileri sürdü. 7 Şubat: Genelkurmay Askeri Mahkemesi, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral İlhami Erdil’i “haksız mal edinmekten” 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Satın aldığı iki gayrimenkulün zor alımına karar verilen Erdil’in TSK’den çıkarılması kararlaştırıldı. 8 Şubat: Danıştay, okula geliş gidişlerinde türban takan bir öğretmenin, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı buldu. Gerekçede, “Anayasaya göre, çağdaş eğitimöğretim esaslarına dayanan düzenin, laiklik ilkesinin göz ardı edildiği bir ortam olmasının mümkün olmayacağı” belirtildi. Karar tartışmalara neden oldu. Danıştay 8’inci Dairesi, Açıköğretim Lisesi Yönetmeliği’nin, meslek lisesi öğrencileri için ÖSS’de uygulanan katsayı farklılığını kaldıran hükmünün yürütmesini durdurdu. 11 Şubat: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Mersin’de tartıştığı çiftçi Kemal Öncel’e “Ananı da al git” dedi. Erdoğan’ın bu sözleri tartışma yarattı. 31 Mart: Eski Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan ile eski Devlet Bakanı Recep Önal, Halk Bankası’nı zarara uğrattıkları gerekçesiyle Yüce Divan’da yargılandıkları davada beraat ettiler. 6 Nisan: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, bir kez daha görüşülmesi için Meclis’e geri gönderdiği, eski Başbakan ve kapatılan RP’nin son Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın cezasını evinde çekmesine olanak sağlayan yasa, genel kurulda aynen kabul edildi. 23 Nisan: TBMM Genel Kurulu, özel gündemle toplandı.TBMM Başkanı Bülent Arınç, laiklik ile ilgili görüşlerini dile getirdi. Arınç’ın, “Anayasamızın değiştirilemez maddesi olan laiklik maddesi, ilelebet var olacaktır. Ancak günün şartlarına, toplum yapımıza uygun olarak yorum farklılıklarını da gidermek gerekir. Bu, laikliğin özünü değiştirmeyecek, bilakis toplumun bir arada daha uyum içinde yaşamasına katkı sağlayacaktır” sözleri, yeni bir tartışma konusu oldu. 4 Mayıs: Anayasa Mahkemesi, yeni kurulan 15 üniversitenin kurucu rektörlerinin 2 yıl için Milli Eğitim Bakanı ve Başbakan’ın önereceği 3 isim arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanmasını öngören yasa hükmünü iptal etti. 15 Mayıs: Danıştay 2. Dairesi’ne silahlı saldırı düzenlendi. Daire üyeleri toplantı halindeyken düzenlenen saldırıda, üye Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetti, Daire Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayfer Özdemir ve Ayla Gönenç ile Tetkik Hâkimi Ahmet Çobanoğlu yaralandı. Saldırıyı gerçekleştirdiği belirtilen İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat Alparslan Arslan, Danıştay binasından çıkamadan yakalandı. 19 Haziran: Van Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Şemdinli’deki olaylarla ilgili yargılanan sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz’e, “adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs etmek” suçlarından 39 yıl 5 ay 10 gün hapis cezası verildi. 23 Haziran: Yüce Divan, eski Başbakan Mesut Yılmaz ve eski Devlet Bakanı Güneş Taner hakkında “Türkbank ihalesine fesat karıştırdıkları” iddiasıyla açılan davadaki suçu “görevi kötüye kullanma” olarak kabul etti ve Şartla Salıverilme Yasası uyarınca kamu davasının kesin hükme bağlanmasını erteledi. AB’NİN LİMANLARIN AÇILMASI ISRARI AB, AKP’nin eylem planını ciddiye almadı. Türkiye’nin Ankara Protokolü’nden kaynaklı yükümlülüklerini hatırlatarak, ek protokolün Rum kesimini de içine alacak şekilde bir an önce uygulanmasını istemeyi sürdürdü. Ankara ise KKTC’ye uygulanan izolasyonların kaldırılması yönünde verilen sözlerin tutulması gerektiğini dile getirmekle yetindi. RumYunan ikilisinin veto kartını kullanmasının önüne geçilemediği gibi AKP, müzakerelerin askıya alınması tehdidine karşı bir tutum ortaya koyamadı. Konunun BM zeminine çekilmesi çabaları da sonuç vermedi. Bu çerçevede BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı İbrahim Gambari’nin Ankara’da yaptığı temaslar Türkiye’nin beklentilerini karşılamadı. Yaz aylarında yaşanan diplomatik hareketlilik, sonbahara doğru BM zemininden yine AB’ye kaydı. AB Dönem Başkanlığı’nı yürüten Finlandiya eylül ayında Kıbrıs sürecine ivme kazandırılması yönünde yeni bir girişim başlattı ve bazı sözlü öneriler sundu. Finlandiya Dışişleri Bakanı Erkki Tuomioja tarafından gündeme gelen önerilerle, izolasyonlara son verecek doğrudan ticaret tüzüğünün AB tarafından onaylanması ve Magosa Limanı’nın ticarete açılmasıyla bu bağlamda Türkiye’nin deniz ve havalimanlarını Rum gemi ve uçaklarına açması konularında bir uzlaşma öngörüldü. 24 Ocak’taki eylem planından daha geride olan sözlü önerilerde, Rum yönetimi Maraş’ın verilmesi konusunu, Türk tarafı da Ercan’ın uluslararası uçuşlara açılması konusunu gündeme taşıyınca süreç çöktü. kümet kurulmasını sağladı. Böylece Serdar Denktaş hükümet dışında bırakılıp AKP’nin atacağı her adıma “evet” diyen bir hükümet kurduruldu. AKP politikaları ile Kıbrıs, AB sürecinde Türkiye için net bir önkoşul durumuna gelirken müzakerelerde Hırvatistan Türkiye’nin önüne geçti. Türkiye, 3 Ekim 2005’te tarama süreci ile başladığı müzakerelerde, sadece “Bilim ve Araştırma” başlığını açıp kapatabildi. RumYunan vetosu, müzakerelerin çalışma grubu içinde de sürekli gündemde oldu. Finlandiya Dönem Başkanlığı bitmeden açılışına kriter getirilememiş olan üç başlığın açılması kararının alınmasını bekleyen Ankara, bu noktada da hayal kırıklığı yaşadı. Rumlar sadece “Sanayi ve İşletme Politi kaları” başlığının açılmasına vize verdi. AB ile bir başka kriz noktası, Fransa’nın sözde Ermesi soykırımına ilişkin tutumu oldu. Fransa, Türkiye’nin adaylığını ve ikili ilişkilerini hiçe sayarak sözde Ermeni soykırımını inkâr edenlere ceza verilmesini öngören yasayı parlamentosunda kabul etti. AKP hükümeti bunu engelleyemediği gibi, yaptırım uygulama konusunda ise pasif bir tutum içine girdi. Diplomasi trafiği: 15 Aralık 2005 tarihinde yapılan seçimlerin sonuçlarını Ankara “memnuniyetle” karşıladı. Ancak süreç Türkiye’nin lehine işlemedi. Irak Başbakanı İbrahim Caferi, 28 Şubat’ta Ankara’ya geldi. Caferi ile yapılan görüşmelerde, ülkedeki SünniŞii temelli gerginliğin bir an ön ce sona erdirilmesi, bu sağlandıktan sonra hükümet kurma çalışmalarına hız verilerek merkezi yönetimin güçlendirilmesi, ulusal birlik hükümetinin kurulması ve anayasal sürecin kısa sürede tamamlanması yönünde mesajlar verildi. ABD ve PKK: AKP hükümeti, 2006 yılı içinde ABD ile “Stratejik Ortak Vizyon Belgesi” açıklayıp Türk dış politikasını ABD’nin çıkarları eksenine çekerken PKK ile mücadele konusunda da pasif bir tutum sergiledi. Ortadoğu: AKP’nin Dışişleri Bakanlığı’nın onayı olmadan Filistin’de iktidara gelen Hamas’ı Ankara’ya davet etmesi, Türk dış politikasında önemli bir kırılma noktası oldu. Hamas Siyasi Büro Şefi Halid Meşal başkanlı ğında Hamas heyeti 16 Şubat’ta Ankara’da görüşmeler yaptı. Ziyaret, başta İsrail olmak üzere ABD’den de büyük tepki çekti. İsrailFilistin anlaşmazlığında şimdiye kadar dengeyi korumuş olan Türkiye, AKP iktidarı ile birlikte bu dengeyi ortadan kaldırdı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da 23 Nisan’da Ankara’ya geldi. Abbas’ın ziyareti Filistinİsrail çatışmasında barış yolunda atılabilecek adımlar ve barış sürecinde Türkiye’nin rolü üzerinde yoğunlaştı. Ancak gerginliğin ortadan kaldırılması bir yana, Hamas ile El Fetih arasında yoğun çatışmalar başladı. Abbas’ın hemen ardından mayıs ayında İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni Ankara’ya geldi. Livni, İsrail ve Filistin arasındaki ihtilafa son verecek en iyi yöntemin, iki devletli çözüm olduğunu kaydetti. Türkiye çözüm için adres olarak yol haritasını ve BM zeminini göstermekle yetindi. AKP hüktümeti Büyük Ortadoğu Projesi’nin enerji ayağına da yılın son döneminde imza attı. Türkiye ve İsrail Karadeniz’den Kızıldeniz’e uzanan çoklu enerji hattı projesini imzaladı. Böylece Hazar Havzası petrolü ve doğalgazı ile Türkiye’den suyun Ceyhan üzerinden İsrail’e gönderilmesi projesinde düğmeye basıldı. Lübnan: AKP, Lübnan konusunda da sıkıntılı bir politika izledi. AKP, henüz BM Güvenlik Konseyi kararı alınmadan Türkiye’nin Lübnan’a asker gönderebileceği açıklaması yaparak diplomatik açıdan önemli bir yanlışa imza attı. AKP, yoğun kamuoyu muhalefetine karşın Lübnan’a asker gönderilmesi kararındaki ısrarını korudu. İran: İran’ın nükleer çalışmaları konusunda da krizin sona erdirilmesi için Türkiye 2006 yılı süresince devrede olmaya çalıştı, ancak ne Tahran’ı bu çalışmalardan vazgeçirebildi ne de BM Güvenlik Konseyi’nin karar almasının önüne geçebildi. Sorunun müzakereler ve diplomatik yollarla çözümünden yana olan Ankara, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) taraf olan İran’ın bu çerçevede yükümlülüklerini yerine getirerek nükleer faaliyetlerini daha açık ve şeffaf biçimde sürdürmesi yönündeki beklentiyi sürekli gündemde tuttu. Ancak somut bir sonuç elde edemedi. Yılın son günlerinde Dışişleri Bakanlığı, Güvenlik Konseyi kararını incelemeye başladı. Afganistan ve NATO: Ankara, 2006 yılının ilk günlerinde Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’yi ağırladı. Taliban’ın ülkede güç kazanması üzerine ABD, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ittifak üyelerinden daha fazla asker talebinde bulundu. Genelkurmay Başkanlığı bu talebe net biçimde “hayır” yanıtını verdi. NATO da temmuz ayı sonlarında Afganistan’daki çokuluslu gücün sorumluluk alanının güneye genişletilmesini onayladı. ISAF kapsamında 6 Ağustos’ta Türkiye, Fransa ve İtalya’nın müşterek liderliğinde oluşturulacak Kâbil Bölge Komutanlığı bu çerçevede göreve başladı. Afganistan’da görev yapan Afganistan Türk Görev Kuvveti Komutanlığı da tabur seviyesine çıkarıldı ve personel sayısı 260’tan 900’e yükseltildi. Tugay seviyesindeki birliğe her üç ülkenin katılımıyla muhabere ve lojistik destek birliği de tahsis edildi. NATO yaz aylarında Afganistan’daki Kıdemli Sivil Temsilcisi Hikmet Çetin’in yerine Hollandalı Daan Everts’i atadı. SINIR ÖTESİ HAREKÂT TARTIŞMALARI ABD’nin beklenen adımları atmaması üzerine Ankara’da sıkıntılı bir dönem başladı. Terör olaylarının artması üzerine Türkiye’nin sınır ötesine bir harekât yapıp yapmayacağı tartışma konusu oldu. Genelkurmay Başkanlığı, mayıs başında düzenlediği basın toplantısında, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ülkenin bölünmez bütünlüğüne karşı silahlı olarak tehdit oluşturan tüm unsurlar bertaraf edilinceye kadar operasyonlarına ve mücadelesine bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da aynı kararlılıkla devam edeceğini’’ açıkladı. Askeri kanattaki kararlılığın net olarak ortaya çıkması üzerine ABD, “sınır ötesi bir harekâtın akılcı olmayacağı” görüşünü Türk tarafına iletti. Ancak terör olaylarındaki artışın hız kesmemesi üzerine Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Ali Tuygan, Irak’ın Ankara Büyükelçisi Sabah Ümran ve ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’u 17 Temmuz’da bakanlığa çağırdı. Gerekli uyarılar yapıldı. Ancak ABD tarafında sonuç değişmedi. Washington yönetimi, sınır ötesi harekâta soğuk baktığı yönündeki görüşünü yineledi. ABD, bu noktada Türkiye’nin üzerinden gerginliği almak ve AKP’ye manevra alanı sağlamak için PKK ile mücadele özel temsilcisi atadı ve 28 Ağustos’ta bu göreve eski Genelkurmay Başkan Yar dımcısı emekli Hava Orgeneral Joseph Ralston getirildi. Türkiye de Raslton’ın karşıtı olarak emekli Orgeneral Edip Başer’i atadı. Ralston bu süreçte Türkiye’ye üç kez geldi. Görüşmelerde karşılıklı beklentileri ifade edildi. Ekim ayında da iki kez Türkiye’ye gelen Ralston, Başer ile en son aralık başlarında Almanya’da bir araya geldi. Ralston’ın görev kapsamı Türkiye’de tartışmalara neden oldu. Ralston bu tartışmalarla ilgili olarak “Ben koordinatör değil, özel temsilciyim ve PKK ile görüşmeyeceğim. Biz teröristlerle görüşmeyiz” görüşünü ileri sürdü. Başer, Türkiye’nin PKK konusundaki beklentilerini, ABD’nin ardından Irak’ın da “özel temsilci” olarak atadığı Şirvan el Vaili’ye de iletti. CUMHURİYET 12 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle