17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 ARALIK 2006 CUMARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B B B B B B B B B 13 10 12 13 16 14 18 16 11 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y Y Y S S S KY A 12 12 11 11 10 9 9 5 20 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A PB PB PB PB B K K 20 20 12 14 11 11 3 4 2 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzey ve doğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Orta Karadeniz kıyıları, Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu ile Tokat ve Sivas çevreleri yağışlı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Yurdun iç kesimlerinde sabah saatlerinde sis görülecek. Hava sıcaklığı yurdun doğu kesimlerinde azalacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. DIŞ MERKEZLER Oslo Y 8 Helsinki Y 8 Stockholm Y 10 Londra Y 11 Amsterdam Y 12 Brüksel Y 11 Paris Y 12 Bonn PB 13 Münih PB 13 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB PB Y PB PB PB Y B Y 11 7 13 7 9 13 16 15 11 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı B B B B Y PB K PB B 5 10 9 4 8 3 1 21 18 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu Çok bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Bu farklılıkla dönem başkanı Finlandiya’nın komisyon kararının değişebileceği söylemi kimi çevrelerde “yumuşama” umutlarını arttırdı. Kuşkusuz bugünkü noktaya gelinmesinde Türkiye’nin izlediği diplomasi öncelik alıyor ama, AB’nin kimi kararları uygulamaktaki aczi de önemli rol oynuyor. Örneğin 26 Nisan 2004’te Avrupa Birliği Konseyi KKTC’ye uygulanan izolasyonların kaldırılmasını kararlaştırdı. Güney Kıbrıs üye olduktan sonra bu kararın uygulanmasını engelledi. Bugün ne istiyor Finlandiya? Hükümetin karşı koşulu olan izolasyonların kalkmasını sağlamak için... Kıbrıs’ın Maraş bölgesinin iki yıl için BM’ye, Magosa Limanı’nın yönetiminin iki yıl için AB’ye verilmesini istiyor. 26 Nisan tarihli kararda Türk tarafını bağlayan hiçbir koşul yok! AB kendi kararı yaşama geçsin, uygulansın diye Türkiye’den ödünler istiyor. Onur Öymen’in vurguladığı gibi görülmemiş, işitilmemiş bir istekte, hatta dayatmada bulunuyor. ??? Öymen’in sorusunu ve soruya verdiği yanıtı biz de yineleyelim: (hükümet) Bu kadar haksız tavizlerle karşılaştığı zaman ne yapması gerekirdi? Biz bunları müzakere konusu bile yapamayız, görüşemeyiz, demeliydi. Ne yazık ki bu önerilere karşın hükümet Fin planını görüşmeyi kabul etti. Dışişleri Bakanı Gül, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda öne sürülen koşulları görüşmeyeceğimizi söyleyeceği yerde, Finlandiya’ya takdirlerini bildirdi. Anlamı nedir sergilenen bu davranışın? Öymen’in dediği gibi, “tarihte ilk kez (bu hükümet) kendine ağır baskılar yapan bir devlete takdirlerini” bildiriyor. Sonra neler oluyor: Öne sürülen ağır koşullar... hükümetin ödünler sıralayan Fin hükümetine takdirlerini sunmasının ardından... plan üzerinde müzakereler devam ediyor. Buraya geliş gerekçesini Finlandiya Başbakanı Vanhanen, geçen hafta Türk parlamenterlere söylüyor: “Hiç kimse bizim önerilerimize itiraz etmedi.” Geçen hafta Brüksel’de yapılan TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu’nda Finlandiya’nın Avrupa’dan sorumlu Bakan Yardımcısı Müsteşarı toplantıya katılan Türk parlamenterlere “En son görüşmelerde anlaşmaya varılamadı, sadece zaman yetmediği için sonuca varamadık” diyor. Bu açıklamalardan çıkan sonuç; Türkiye’nin kimi ödünler verdiğini gösteriyor. Ne olabilir bu ödünler? Hükümet Maraş’la ilgili isteği kabul etmemiş, Magosa Limanı’nın iki yıl içinde açılmasına ılımlı bakmış olabilir. Şayet Papadopulos Ercan Havaalanı’nın uluslararası uçuşlara açılmasına rıza gösterse, Maraş üzerindeki ısrarından şimdilik vazgeçse... hükümet Kıbrıs’ta bir dizi yeni ödünler vererek AB kararını yumuşatmaya çalışacak, hatta bir ölçüde limanları Rumlara açacak... Olli Rehn’in söylemiyle kendi kalesine “altın bir gol” atacak! Finlandiya Başbakanı’nın Ankara’ya gelişinde sonuçsuz kaldığını resmen ilan ettiği görüşmelerde Türkiye’nin daha fazla ödün verebileceğine ilişkin bir görüş, bir işaret mi saklı acaba? Laikliği hedef aldı ? Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY üç gününü İzmir ve İstanbul’daki ritüellere ayıran Papa, İzmir Selçuk’taki Meryemana Evi’nde düzenlediği ayinin öncesinde ve sonrasında Türkçe konuşarak “jest” yaptı. Hatta, eline Türk bayrağı alarak salladı. Bütün bu görüntüler, dünyaya “barış ve dostluk mesajları”, “Papa Türk dostu” şeklinde duyuruldu. Ancak Papa, Hıristiyan dünyasına asıl mesajını Fener Rum Patrikhanesi’nde Bartholomeos ile birlikte katıldığı ayinin ardından imzalanan ortak bildiride verdi. Papa’nın altına imza koyduğu ortak bildiride, özellikle Batı dünyasında ol mak üzere sekülarizm, görececilik ve nihilizmin yükselişini görmezden gelemeyeceklerinin vurgulanması, bütün bunların, dine çağrının yeniden, güçlü biçimde tekrar yapılmasını gerektirdiğine işaret etmesi dikkat çekti. Papa’nın her iki tutumu, Sezer’in de ortaya koyduğu şekliyle, Türkiye’nin laiklik konusundaki hassasiyetini görmezden geldiğini ortaya koydu. Ekümeniklik ısrarı Türkiye’nin ekümeniklik konusunda gösterdiği bütün hassasiyete ve Vatikan nezdinde yaptığı bütün girişimlere karşın Papa, ortak bildiride yer alan “Ekümenik Patrik” ifadesinin değiştirilmesini istemediği gibi, bunun altına da imza atmaya çekinmedi. Ancak, bu bile görmezden gelinip ortak bildiri dünyaya sadece “dine çağrı” olarak duyuruldu. Bunun yanı sıra, Fener Rum Patrikliği’nin bir Türkiye Cumhuriyeti kurumu olmasına karşın ortak bildirinin Türkçeye çevirisi yapılmadı. Papa’nın bu ortak bildiriye imza koymasından hemen sonra gittiği Ayasofya Müzesi ve Sultanahmet Camisi’nde yine “dostluk ve barış” mesajları öne çıkarıldı. Dikkatler, Papa’nın birkaç saat önce laikliği hedef alması yerine Sultanahmet’te ettiği duaya çekildi. BAKAN GÜL ‘Tavsiye ilişkileri zedeledi’ MAHMUT GÜRER Demirel’den AIDS mesajı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarla Savaşım ve AIDS savaşım derneklerince düzenlenen “2. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar’’ ve “3. HIV/AIDS Sempozyumları’’ Sheraton Otel’de başladı. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, AIDS’i bir “afet’’ olarak niteleyerek “AIDS ile mücadele sadece ilaçla, eğitimle yapılacak bir mücadele değil’’ dedi. ANKARA Ankara, AB Komisyonu’nun 8 müzakere başlığının askıya alınmasını öngören kararının ardından, birlik üyesi ülkeleri, büyükelçileri aracılığıyla uyardı. AB büyükelçileriyle bir araya gelen Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, komisyonun tavsiye kararının değişmesi gerektiğini belirterek “Bu karar AB’ye hiç yakışmadı. İlişkileri zedeledi. Tavsiye Hükümetlerarası Konferans’a kadar yeniden düzenlenmeli” dedi. Gül, AB Komisyonu’nun kısmi askıya alma konusundaki tavsiye kararının ardından dün birlik üyesi ülkelerin Ankara büyükelçileriyle Devlet Konukevi’nde bir araya geldi. Yemekli toplantıya Gül’ün yanı sıra Dışişleri Müsteşarı Büyükelçi Ali Tuygan, Dışişleri Bakanlığı müsteşar yardımcıları Büyükelçi Ertuğrul Apakan ve Büyükelçi Ahmet Acet, AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Büyükelçisi Maria Serenius, bir sonraki dönem başkanı Almanya Büyükelçisi Eckart Cuntz ve AB’nin yeni Ankara Temsilcisi Marc Pierini ile diğer üye ülkelerin büyükelçileri katıldı. Edinilen bilgilere göre Gül toplantıda, ilk olarak Türkiye’nin tavsiye kararından oldukça rahatsız olduğunu belirterek “Bu karar ne Avrupa’nın bir organı olan komisyona, ne de AB’ye hiç yakışmadı” değerlendirmesini yaptı. Erdoğan’la görüşen Finlandiya Başbakanı Vanhanen, yine limanların açılmasını şart koştu. (AA) Vanhanen’e AB sitemi ? Baştarafı 1. Sayfada Başbakan Erdoğan, Vanhanen ile görüşmesinde AB’nin Türkiye ile müzakerelerin 8 başlıkta askıya alınması tavsiyesinden duyduğu rahatsızlığı iletti. Vanhanen ise Türkiye’nin liman ve havaalanlarını Rum gemi ve uçaklarına açması gerektiğini söyledi. yük önem taşıdığını ifade ettik. İnanıyorum ki AB liderleri de sağduyulu hareket ederek bu sürecin bir üye ülke tarafından, bunun altını çiziyorum, rehin alınmasına izin vermemelidir, vermeyeceklerdir.’’ ‘Tren yavaşladı ama gidilecek yer belli’ Finlandiya Başbakanı Vanhanen ise Türkiye’nin bir Avrupa ülkesi olduğunu ve tam üyelik için müzakere edildiğini belirtti. Müzakerelerin her zaman çetin geçtiğine değinen Vanhanen, şu anki durumun geçici olduğunu ifade etti.“Türkiye’nin AB üyeliğini yavaşlatmak istemiyoruz. Bu tren yavaşlıyor ama sonunda gideceği yer bellidir” diyen Vanhanen, Türkiye’nin limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açması gerektiğini, 11 Aralık’tan önce bu konuda çözüm beklediklerini söyledi. Kıbrıs konusunun Birleşmiş Milletler himayesi altında çözüm bulması gerektiğini ifade eden Vanhanen, Avrupa Birliği’nin buna sadece destek verdiğini söyledi. Vanhanen, Türkiye’nin, Ankara ek protokolünü uygulamayı Eylül 2005’te taahhüt ettiğini de sözlerine ekledi. Türkiye’nin siyasi reformlarda büyük başarı kazandığını belirten Vanhanen, “11 Aralık’ta dışişleri bakanları toplantısında herkesin kabul edeceği bir sonuca ulaşılmasını bekliyoruz” dedi. ‘Güney Kıbrıs emrivaki yaptı’ İki Başbakan görüşmenin ardından basının karşısına çıktı. Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, kapsamlı çözümün parçası olması gereken unsurları Türkiye’nin önüne getirerek “emrivaki yapmaya çalıştığını” vurguladı. Erdoğan, konuk başbakana TürkiyeAB ilişkilerinin derin boyutlara sahip olması gerektiğini ilettiğini söyledi. Erdoğan, “Üyeliğimiz sadece Türkiye ve AB’nin değil bütün dünyanın yararına sonuçlar doğurabilecek büyük bir projedir. Biz bu bilinçle, bu anlayışla yola çıktık” dedi. Erdoğan, şöyle konuştu: “Özellikle iki hafta sonra Brüksel’de yapılacak zirvede AB’nin taahhütleri temelinde müzakere sürecinin pürüzsüz devam etmesine imkân tanıyacak açık bir karar alınmasını, gerek 11 Aralık’ta, gerekse 1415 Aralık’ta, dışişleri bakanları, arkasından liderler zirvesinin bu noktada çok bü ‘Tonlama yakışmadı’ Kararın AB’nin karar alırkenki genel “tonlamasına” hiç uymadığına dikkat çeken Gül, şöyle konuştu: “Artık Kıbrıs konusu AB ile Türkiye arasında bir sorun olmamalı. Türkiye’nin şimdiye kadar elinden geleni yaptığı ortada. Biz bu sorunun sürmesini istemediğimizi hep açıkladık, adımları hep biz attık. Ancak karşı taraftan gelen yanıt belliydi. Buna karşın haklı tarafın cezalandırılması yönünde bir tavsiye gelmesi ilişkileri büyük oranda zedeledi. Türkiye’nin bundan böyle izolasyonlar kaldırılmadan adım atmasının gündeme gelmesi söz konusu olamaz.” Türkiye’nin birliğin normlarını yakalamak için mücadele ettiğini anlatan Gül, “Biz Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının AB normlarını yakalamasını istiyoruz. Bu nedenle de elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız. Bu devrimi kendiliğinden gerçekleştirmek isteyen bir Türkiye önünüzde duruyor” dedi. Gül, komisyonun tavsiye kararının ardından ise biri 11 Aralık’taki Dışişleri Bakanları, diğeri de 1415 Aralık’taki Devlet ve Hükümet Başkanları Doruğu olmak üzere iki zirvenin yapılacağına dikkat çekerken “Burada son milat Hükümetlerarası Konferans. Bu tavsiye kararının o zamana kadar değişeceğini, tonunun ise AB normlarına yaklaşacağını umuyoruz” diye konuştu. Alışveriş merkezinde ölüm ? İstanbul Haber Servisi Şişli’deki Cevahir Alışveriş Merkezi’nin 3. katındaki yürüyen merdivenlerden zemin kata düşen B.H. (16) adlı genç yaşamını yitirdi. Alışveriş merkezinin 3. katındaki yürüyen merdivenin tırabzanına çıktığı bildirilen B.H., dengesini kaybederek zemin kata düştü. Ambulansla Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan genç, tüm müdahalelere karşın kurtarılamadı. İrtica duyarlılığı ? Baştarafı 1. Sayfada Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından Avrupa Birliği’nin ilk refleksi şu oldu: Doğu Avrupa ülkelerini bir an önce dönüştürüp kendi hayat sahama katmalıyım. 1993 Kopenhag Kriterleri’nin tek gerekçesi ve hedefi buydu. Türkiye ile doğrudan ilgisi yoktu. Amerika da şu stratejiyi çizdi: Doğu Avrupa ülkelerini derhal NATO şemsiyesi altına alıp, bu bölgede varlığımı kabul ettirmeliyim. ??? NATO’nun 2002 Prag, 2004 İstanbul ve 2006 Riga zirveleriyle birlikte 21. yüzyılda bu kurumun nasıl bir işlev üstleneceği adım adım netleşti. Riga zirvesinde ABD’nin hazırladığı başta Almanya ve Fransa olmak üzere kimi ülkelerin gönülsüzce onayladığı kapsamlı siyasi yönerge ile NATO artık sadece askeri değil, insani ve ekonomik işbirliğine dayalı hedefleri de üstlenecek. Yine yönergeye göre, yeryüzünde “istikrarsız ülkeler”, “bölgesel çatışma ve krizler”, “önlenmesi gereken konvansiyonel silahlar” var. Bu tanımların Türkçesi şu: Ben NATO olarak (ABD olarak) dünyanın herhangi bir ülkesinde küresel gidişe aykırı bir durum görürsem, müdahale ederim. Benim müdahalem sadece askeri olmaz, toplumsal ve ekonomiye ilişkin düzenlemeleri de içerebilir! Riga’daki sonuç bildirgesine göre Balkan ülkelerinden BosnaHersek, Karadağ ve Sırbistan, NATO ile tam işbirliği yapmıyor, Güney Kafkasya’daki gelişmelerden endişe duyuluyor, Afganistan ve Irak’ta üstlenilen görevlerde aksama olsa da planlar sürecek. Bu değerlendirmenin Türkçesi de şu: Balkanlar, Kafkaslar, Asya ve Ortadoğu NATO’nun kapsama alanına girmektedir! Riga zirvesinde çok konuşulan konulardan biri de Afganistan oldu. ABD buraya NATO üyesi ülkelerin daha çok asker göndermesini istiyor ve gönderilen güçlerin daha yaygın kullanılması için dayatıyor. Buna Amerika dışındaki ülkelerin çoğu karşı çıktı. Türkiye dahil. Ancak ABD’nin kafaya koyduğu bu hedefi önümüzdeki günlerde gerçekleştirmek için yeni manevralar yapacağı kesin. Zirvenin bir kararı da Acil Müdahale Gücü (AMG) oluşturulmasıydı. Türkiye bu güce 300 kişilik bir katkıda bulunmayı taahhüt etti. AMG’de sorumlu olacak ülke 6 ay süreyle dünyanın herhangi bir yerinde kriz olması halinde oraya müdahale görevini üstlenecek. 2007’de görev, kara gücü itibarıyla Türkiye’nin. AMG bir bakıma nöbetçi görevini üstlenecek. NATO küresel dünya jandarması... AMG de bu gücün kapsamında nöbetçi karakol... Durum böyle özetlenebilir. Riga’dan gelen AMG haberlerini okuyunca Avrupa Ordusu’nu (AVOR) anımsadım! 1990’ların sonu 2000’lerin başı Avrupa Birliği’nin, dünyanın krizli bölgelerine müdahale etmek üzere oluşturacağı yaklaşık 60 bin kişilik bir ordu kurması planlanmıştı. Savunma harcamalarında genel bir kısıtlama politikası izleyen AB, AVOR için elini cebine atacak üye ülke bulamadı. Görünen o ki, AB, küresel bir ekonomik güç olacak, ama askeri güç olmayacak. Bunu NATO şemsiyesiyle ABD üstlenecek. ??? Türkiye’nin bu gidişte yeri neresi? Kaderin cilvesine bakın ki, Türkiye’nin AB’den dışlanmasına gidecek haberlerle NATO’da daha aktif rol üstlenmesini öngören haberler aynı anda oluştu. Brüksel, Ankara’yı kapsama alanında tutmak, ama içeri almak istemiyor. Washington Ankara’yı her alanda yanında görmek istiyor! AB ile ilgili gelişmeleri hafta içinde değerlendirdik. Önümüzdeki günlerde de sürdüreceğiz. NATO kapsamındaki durumumuz ise giderek şöyle bir zemine oturabilir: Merkez karakol Türkiye! Soğuk Savaş döneminde Türkiye’ye yapılan yakıştırmalardan biri ileri karakol idi. Sovyetler’in çökmesiyle birlikte Türkiye’nin öneminin azaldığı, ileri karakol işlevinin bittiği tartışmaları sık yapıldı. NATO’nun Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Asya hedefleri dikkate alındığında, Türkiye’nin bir merkez karakol gibi kullanılmak istendiği anlaşılıyor. Bu tablo yorum ya da öngörü değil, bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin de AB süreci de dahil olmak üzere bütün planlarını Soğuk Savaş’ın bitiminin ardından yeni bir dünyanın kurulmakta olduğu gerçeğine göre yapması gerekiyor. Tabii bu durum her şeyden önce dünyaya stratejik bakabilen bir yönetim gerektiriyor! ankcum?cumhuriyet.com.tr Korsanın ablasının intihar girişimi ? İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) THY’ye ait uçağı ekim ayında kaçıran hava korsanı Hakan Ekinci’nin ablası Zeynep A, oturdukları 4 katlı binanın çatısına çıkarak intihar girişiminde bulundu. İtalya’da tutuklu bulunan kardeşi için intihara kalkıştığı öğrenilen Zeynep A, Türkiye’yi ziyaret eden Papa 16. Benedikt’e yönelik mesaj içeren yazıların bulunduğu kartonları açtı. Zeynep A, polisin ikna etmesiyle indirilerek gözaltına alındı. Alevi ayrımcılığına tepki ? İstanbul Haber Servisi Toplumsal Düşünce Derneği Genel Başkanı avukat Fethi Bolayır, AKP’nin Hatay Milletvekili Sadullah Ergin’in, AKP’nin Hatay ilçe teşkilatı yetkilisine, “Ne bu Alevileri peşine takıp getiriyorsun” diyerek ayrımcılık örneği sergilediğini belirtti. Bolayır, “Türkiye’nin temeline konulan irticai ve bölücü dinamitler yetmiyormuş gibi, bir de mezhep ayrımcılığı dinamiti mi konulmak isteniyor?” dedi. lerde bulunmak, hizmetin gerektirdiği şekilde tavır ve hareketlerini ikazlara rağmen düzenlememek veya irticai faaliyetlerde bulunmak” şeklinde sıralanmıştı. Bu YAŞ toplantısının ardından ihraçların nedeni ise “TSK’nin itibarını sarsacak şekilde disiplin bozucu hareketlerde bulunmak ve irticai tutum ve davranışlar” diye ifade edildi. YAŞ’ta rutin olarak iç ve dış tehditler değerlendirmesi de yapıldı. İç ve dış tehdit konusunda yapılan sunum bölümünün daha önceki toplantılara göre uzun sürdüğü öğrenildi. Toplantıda, irticai faaliyetler ve bölücü örgütün faaliyetleri tüm ayrıntılarıyla değerlendirildi. Son toplantıya kadar bu konuları da kapsayan geniş brifingler verilmesine karşın önlem önerileri YAŞ bildirilerine yansımamıştı. 28 Şubat sürecinde bu tür vurgular daha çok Milli Güvenlik Kurulu (MGK) top lantılarından sonra yayımlanan bildirilerde yer aldı. Necmettin Erbakan dönemindeki 28 Şubat MGK toplantısından sonra açıklanan bildiriye “yaptırım” koşulu getirilmişti. Kadrolaşma vurgusu Son YAŞ toplantısında da irticai çevrelerin kamudaki kadrolaşma çabaları, geldikleri aşama, son hedeflerine ilişkin ayrıntılı tespitler yapıldı. İrticai çevrelerin devlet kurumlarındaki örgütlenmelerinden örnekler de verildi. İç tehdit olarak değerlendirilen bölücü örgüt faaliyetlerine ilişkin de kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. PKK terör örgütünün geçen mayıs ayından bu yana ilan ettiği sözde ateşkesle neleri hedeflediği madde madde sıralandı. Örgütün en önemli hedefinin muhatap alınmak ve siyasallaşmak olduğuna dikkat çekilen sunumda, yurtiçinden çeşitli söylemlerle verilen destekler anımsatıldı. Örgütün söz de ateşkes ilan etmesinin bir anlamı olmadığı, devletin terörle mücadele niteliğinin, “dağda tek bir silahlı militan kalmayıncaya kadar mücadele” olduğu bir kez daha yinelendi. Örgütün faaliyetleri Irak’ın kuzeyi bağlamında da değerlendirildi. Örgütün Irak’ta oluşan otorite boşluğundan yararlanma arayışına gittiği tespitleri yapılırken Türkiye, ABD ve Irak arasında oluşturulan mekanizmaların sonuçlarına da değinildi. BAŞBAKANLIK’TAN AÇIKLAMA ‘Papa Türkiye’yi AB’de görmeyi arzuluyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakanlık, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Papa arasındaki görüşmeye ilişkin gazetemizin önceki günkü sayısında yayımlanan “Erdoğan çarpıttı mı?” başlıklı habere ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, “Sayın Başbakanımız, görüşme sonrası yaptığı basın toplantısında bir soruya cevaben Papa 16. Benedikt’in Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusundaki destekleyici sözlerini özetle ifade etmiştir. Görüşmede Papa 16. Benedikt medeniyetler ittifakı çerçevesinde Türkiye’yi Avrupa Birliği’nde görme arzularını açıkça belirtmiş, farklı din ve kültürlerin bir arada yaşayabileceğini göstermesi bakımından Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne olumlu katkıları olacağını düşündüğünü söylemiştir. Papa 16. Benedikt’in diğer temaslarında da benzer vurgular yaptığı kayıtlara geçmiştir” denildi. AKP döneminde 162 ihraç AKP’nin iktidara geldiği 2002’den bu yana TSK’den toplam 162 kişi ihraç edildi. Başbakan olduğu dönemde Abdullah Gül, daha sonra Recep Tayyip Erdoğan ve Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün, anayasaya aykırı olmasına karşın şerh koyduğu ihraçların yıllara göre dağılımı şöyle: 2002’de 53 ihraç, 2003’te 20 ihraç, 2004 ‘te 20 ihraç, 2005’te 15 ihraç ve 2006’da ise 54 ihraç. CUMHURİYET 8 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle