16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KASIM 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 İntikal Asil Gümüşdal: “Bülent Ecevit, gönüllerde dürüst politikacı olarak ebediyete intikal etti. Süleyman Demirel’e iletilir.” Ya ğ m u r E k i m Bush, Kongre seçimlerini kaybetmiş... “Ama bütün dünya kazandı!” NİKARAGUA’DA devlet başkanlığı seçimini Washington’un hiç haz etmediği Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi lideri Daniel Ortega kazandı. Bu çok önemli gelişmeyi Ankara’daki dostumuz Mustafa Yıldırım yorumluyor: “Orta Amerika diktatörlerinin kanlı egemenliklerinin benzeri yoktu. Hemen bütün diktacılar ABD’de özel olarak eğitilmişlerdi. Nikaragua’nın psikopat diktatörü Somoza da bunlardan biriydi. Ancak, Nikaragua halkının güvenini kazanan Sandinistler dağlarda başlattıkları savaşımı zaferle sonuçlandırdılar. Onlarca yıl sonra ilk kez halktan yana uygulamalar başladı. ABD yönetimi bu duruma katlanamadı. Diktatörün gangsterleri Miami’de ve komşu ülkelerde toplanıp yeniden eğitildi. Ortega yönetimini yıkmak üzere iç savaş başlatıldı. Sandinistlerin cephe ortakları kışkırtılarak iktidar DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Saddam’a idamdan daha ağır ceza: Irak’ı yönet! Kanal Hüsnü Bozkurt: “Ecevit’in ölümü üzerine TRT’nin yayımladığı biyografisindeki tarihsel yanlışlar; Samanyolu TV’de de aynen tekrarlanınca insan düşünmeden edemiyor: Hocaefendi, kanallarını epey çoğaltmış!” zayıflatılırken, milyonlarca dolar destek alan ABD eşkıyası Kontralar, CIA el kitaplarına uygun cinayetlere, katliamlara başladılar. Kısa sürede zafer bekleyen ABD, sonuç alınamayınca doğrudan müdahalede bulunarak, ekonomiyi çökertecek deniz kuşatmasına başvurdu. Nüfusu 4 milyon Nikaragua’yı boğmak için her türlü saldırıya başvurdu. Büyük düşmanları Humeyni’ye İsrail’den roket satıp karşılığında aldıkları parayla Kontralara yeni silahlar sağladılar. 10 yılda 400 bin Nikaragualı öldürüldü. Her zamanki bahane hazırdı. İç savaş içinde bunalan Nikaragua’da demokrasinin olmadığını ileri sürüyorlardı. Tıpkı PKK ile savaşan Türkiye’de olduğu üzere. Liberal gazete patronu Violeta Nikaragua Chamorro başkanlığında bir iç muhalefet bloku oluşturdular. Seçimleri kazanamayınca devreye NED’in ajanları girdi ve 1990’da Sandinist yönetimi devirdiler. Nikaragua’da soygunlar, yolsuzluklar derken halk bir kez daha ezildi. Sandinist ruhu yeniden canlanıyordu. NED ve ajanları işbaşı yaptılar. Türlü oyunlar, Amerikan dolarları, Amerikan ve Batı Avrupa medyası derken bu yıl başkanlık seçimine gelindi. Ortega bir kez daha Managua’ya yürüyordu. Ancak bu kez dağ köylerinden değil, kentlerden de yükseliyordu bağımsızlık bayrağı. Ortega, ABD’ye karşı başkanlığı geri aldı. Sonra ne mi olacak? Venezüella’da ne olduysa o olacak ve ABD bu sonucu hazmedemeyecek; Ortega’yı yıkmak için içerden NED ajanları, dışardan ABDAB kartelleri kanlıkansız ama kesinlikle ahlaksız savaşımı yükseltecek.” ‘Aman Ecevit Gitsin!..’ Son kampanyanın düğmesine 31 Ekim günü basıldı... Ve giderek artan yoğunlukta sürdürüldü!.. Konu; Ecevit’in bir an önce, ne şekilde olursa olsun alaşağı edilmesiydi!.. Bu kez yalnızca maşalar değil, ipleri ellerinde tutanlar da kampanyaya katıldı!.. 31 Ekim Çarşamba günü Radikal gazetesi şöyle bir manşet attı: “Ecevit gitsin Özkan gelsin...” Haberin içeriğini özetlemiyorum, çünkü tamamıyla ısmarlamaydı!.. 4 Kasım Pazar günü ise Hürriyet gazetesi sürmanşetten şu haberi verdi: “Financial Times’tan inanılmaz iddia: Yardım yaparız ama Ecevit’i değiştirin!..” Habere göre; sanayileşmiş ülkeler, Türkiye’ye yapacakları yardımın karşılığında yaşlı Başbakan Ecevit’in değiştirilmesinin yararlarını anlatacaklardı!.. Financial Times Deutschland, geçiş hükümetinin başbakanlığına da Kemal Derviş’in düşünüldüğünü ileri sürdü!.. 6 Kasım Salı günü Yeni Şafak gazetesinde Nazlı Ilıcak aynen şöyle yazdı: “Yeni bir hükümet için Ecevit’in bertaraf edilmesi lazım. Muhakkak önümüzdeki aylarda, bir şekilde Ecevit köşeye konulacak...” Aynı gün, aynı gazetede Cengiz Çandar, “Ankara ŞahinleriAB Gerçekleri” başlıklı yazısında, Ecevit, Şükrü Sina Gürel ve İsmail Cem’i Afganistan’a asker gönderme kararını, Kıbrıs sorununda “şantaj” olarak kullanmakla suçladı!.. Sonra da hiç unutulmaması gereken şu satırları sıraladı: “Bu şantaj tutmaz. Bir kere özellikle Batı medyasında ‘artık Ecevit’in yolcu edilmesi gerektiği’ne ilişkin giderek artan haberyorumlara dikkat... Ne Kıbrıs’ın Ecevit döneminde çözüme ulaşabileceği ve dolayısıyla Türkiye’nin AB entegrasyonunun mümkün olabileceği ve ne de Saddam Hüseyin rejimini devirmeyi hedef alan Irak’a yönelik bir operasyonun Ecevit iktidarı altındaki bir Türkiye ile yürütülemeyeceği düşüncesinin Batı dünyasına egemen olduğu seziliyor. Kıbrıs’ın (Rum kesimini kastediyor!) AB üyeliğine ve Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerine başlamasına sıra geldiği vakit, Ecevit’in iktidarda bulunmayacağı anlaşılıyor. Bu çerçevede, Ecevit’in ‘evladı maneviyesi’ Şükrü Sina Gürel’in ve hatta ‘şahin’ söyleme dilini kaptıran İsmail Cem’in ‘istikbali’ garanti gözükmüyor!!!” İyi mi?! Bu satırlar; Türkiye’ye gözdağı veren Pentagon sözcüsüne, AB komiserine ya da hükümete ömür biçen Batılı bir şahin köşe yazarına değil, dinci gazetede kalem oynatan Türk kimliğine sahip bir zata ait!.. ??? Yukarıya bir bölümünü aldığım bu yazı aynı başlıkla 8 Kasım 2001’de yayımlandı... Türkiye bir uçurumun eşiğindeydi ve Başbakan Bülent Ecevit ülkenin uçuruma kayması demek olan Batı isteklerine direniyor, “hayır” diyordu... O halde ne olursa olsun gitmeliydi.. O gazetelerin, o “yazar” takımının söyledikleri, yazdıkları birkaç ay sonra bir bir gerçekleşmeye başladı (bu isimleri hiç unutmayın)... Ecevit, içinde Kemal Derviş’in ve işbirlikçi medyanın ve de kiralık kalemlerin yer aldığı bir Amerikan operasyonuyla seçime zorlandı ve gitti!.. Sonra ne oldu?. Irak operasyonu başlatıldı. Türkiye’nin AB üyeliği adı altında köleleştirilme süreci için düğmeye basıldı.. Koca Türkiye Cumhuriyeti, göz göre göre dipsiz bir uçuruma kayıverdi!.. Ecevit şimdi bir daha dönmemecesine gitti... Ardından dökülen timsah gözyaşlarına, onu yıkmak için manşet atanların “Bir güvercin uçtu” söylemlerine bakınca gerçekten midemin bulandığını hissediyorum... Bir gazeteci olarak 1970’lerin sonunda tanıdığım Bülent Ecevit’e gelince; kendi doğruları için her şeyi göze alan, yapayalnız bırakıldığında bile dimdik durmayı başaran bir “romantik şövalye” olarak hatırlanacak... Halkı için yaptıkları, dürüstlüğü hatalarını ve yanlışlarını unutturacak... Mavi gömlekli, kasketli adam hiç unutulmayacak... e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Cumhurbaşkanı için imza kampanyası BİR grup yurtsever aydın ve yurttaş, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin uzatılması için halkoylaması yapılmasını talep eden imza kampanyası başlattı: “O bizlere demokrasinin cumhuriyetten ayrılmazlığını öğretti. Özellikle 1950’lerden sonra hızla yıpranan cumhurbaşkanlığı makamını yeniden güvenilir hale getirdi. Bizlere hukukun üstünlüğünü hatırlattı. Görevi süresince hiçbir fark gözetmeksizin, ‘yürütme’nin hukuk normlarına uygun olmayan her karar ve uygulamasına ve kadını çarşafa sokmak, kafes arkasına hapsetmek Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kan Uykusu Akif Kökçe: “Serdar Akinan’ın televizyonda, bölücü terörle savaşan askerleri anlattığı ‘Kan Uykusu’ belgeseli niye kıymetli? Çünkü günümüz medyasında Orhan Pamuk hikâyelerini anlatan çok, Osman Pamukoğlu ve askerlerini anlatan yok!” isteyen doğulu irticaya karşı aldığı titiz ve kararlı tutumunun yanı sıra; Batılı irticanın, ‘bölparçalayönet’ taktiklerine karşı da tavır alarak halkın yüreğinden geçeni yüreklice dile getiren bir cumhurbaşkanı oldu. Ülkemizin bir varlık ve yokluk meselesi ile karşı karşıya olduğu bir süreçte görev süresinin bitmesi ile ülkemizin bitirilmesi süreci üst üste geliyor. Bizler Cumhuriyet bayramlarımızı kutlamaya önümüzdeki yıllarda da devam etmek istiyoruz.” Birkaç milyonu hedefleyen imza kampanyasına www.vatanpostasi.org adresinden katılabilirsiniz. Eski tas eski hamam; sana jakuzi lazım abi! Atatürk’ün Bilime İlgisi ve Dine Bakışı FATMA ESİN Einstein ile görüşebilmiş az sayıdaki bilim adamlarımızdan biri olan Prof. Dr. Münir Ülgür’ün Cumhuriyet gazetesinin CBT Eki’nde yayımlanan söyleşisi ve bu söyleşide Einstein’ın, Atatürk’ün kendisini de Türkiye’ye davet ettiğini söylediği ve Atatürk’ü övdüğü, “Biliyor musunuz, dünyanın en büyük liderine sahipsiniz” dediği ifade edilmişti. 29 Ekim 2006 tarihli Hürriyet gazetesinde de Einstein’ın 1933 yılı Eylül ayında TC Başbakanlığı’na gönderdiği ve halen Başbakanlık’a bağlı Cumhuriyet Arşivi’nde saklı olan bir mektup yayımlandı. Einstein bu mektubunda, Almanya’da güç durumdaki bilim adamlarının Türkiye’ye çağrılması isteğini çok nazik bir ifade ile belirtmektedir. 1933 üniversite reformundan sonra Almanya’dan pek çok bilim adamının Türkiye’ye çağrılmış olması ve üniversitemizin bir altın çağ yaşamış olması bu mektubun ciddiye alındığının bir göstergesidir. Fakat aynı zamanda Atatürk’ün hem bilime hem de bilim adamlarına ne denli önem verdiğinin de göstergesidir. Bu bilgiler bana, o günlerde, Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkedeki bilimsel atmosferi somut bir şekilde ortaya koyan bir anıyı anımsattı; İstanbul Kız Lisesi’nin değerli fizik öğretmeni merhume Mubahat Gürsel’in anlattığı anıyı: Sayın Mubahat Gürsel genç bir fizik öğretmeni olarak ilkin Adana Kız Lisesi’ne atanmış. Oradaki görevi sürerken Atatürk’ün Adana gezisi gerçekleşmiş. Bu gezi kapsamında Kız Lisesi’ne de gelmiş Atatürk. Büyük bir heyecan ve coşkuyla karşılanmış tabii. Daha sonra bir ders dinlemek istediğini ve bu dersin fizik dersi olmasını tercih ettiğini bildirmiş müdüre. Böylece piyango Mubahat Hanım’a çarpmış. Derse girdikten sonra, sıralardan birine oturmuş ve Mubahat Hanım’a “izafiyet nazariyesini” (rölativite kuramı) dinlemek istediğini söylemiş. “Ama” demiş, “Fizikçi olmayanların da anlayabileceği şekilde olsun lütfen.” Mubahat Hanım çok sevinmiş, korkusu geçmiş; heyecanını kontrol altına almayı başarmış. Atatürk’ün huzurunda başarılı bir ders verme onurunu yaşamış. Meğer üniversite son sınıfta bitirme tezi olarak rölativite kuramını hazırlamış. “Çok şanslıymışım” demişti, bunları anlatırken “O yıllarda bu konu henüz ders konularının içeriğine girmemişti. Ya bu konuda tez hazırlamamış olsaydım! Ne yapardım? Bu utancı nasıl taşırdım?” Bunları anlatırken bile hâlâ hem o korkuyu, hem onuru yaşadığı belli oluyordu. Bu anıdan da açıkça görüldüğü gibi, bilim Atatürk için sadece veciz sözlerinde kullandığı bir sözcük olarak kalmamış, düşüncelerinin temelini oluşturmuş ve güncel bilimsel gelişmeleri de izlemiştir. Zaten böyle olmasaydı, reformlarını bilimsel temellere dayandırmasaydı 15 yıl gibi kısa bir zamanda Türkiye Cumhuriyeti o günlerdeki çağdaş ülkeler düzeyine erişebilir miydi?.. Yine Mubahat Hanım’dan dinlemiştim: Atatürk döneminde görevini sürdüren babası Ferhat Paşa dindarmış. Fırsat bulursa cuma namazını kaçırmazmış. Görevi gereği, o anda bulunduğu yere hangi cami yakınsa oraya gidermiş. Atatürk’ün reformlarını doğru algılamamış biri, sözde ihbar gibi Atatürk’e iletmiş bunu. “Her cuma başka bir camide kılıyor namazını” demiş. Atatürk’ün yanıtı şöyle olmuş: “Evet Ferhat Paşa dindardır, ama aydın bir kişidir. Her dindar vatandaşımız onun kadar aydın olsa, zaten bir sorun kalmaz bu ülkede!” Evet, aydın ve dindar; birbirleri ile ne güzel bağdaşır. Ama bir yobazın, bir dincinin aydın biri olması mümkün mü? Ya da aydın birinin dinci? Bu soruyu, “İnsan hem laik hem Müslüman olamaz” diyenlere sormak gerekir. Acaba ne yanıt verirler? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com ACI KAYBIMIZ Ailemizin büyüğü, aydınlanma ışığımız, canımız, ağabeyimiz TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 9 Kasım www.mumtazarikan.com HALİT AYAROĞLU’nu yitirdik. Acımız sonsuzdur. AYAROĞLU AİLESİ ADINA ALİ AYAROĞLU 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Doğru ya 1 da doğru olduğu düşünü 2 len öncüller 3 den yola çıkarak saçma ya 4 da çürütülme 5 si zor bir so 6 nuca varan 7 akıl yürütme... İskam 8 bilde bir kâ 9 ğıt. 2/ Değerli 1 2 3 4 5 6 7 8 9 madenlerin saflık 1 K A R A GÖ L E derecesi... Hastalık 2 I I L C A İ O C nöbeti. 3/ Tarlayı sürerek dinlenmeye bı 3 R D I M I Ş K İ A L E N rakma... Oy. 4/ İyilik, 4 D A V yardım. 5/ Bir işi 5 E L A M G R O N yaptırabilme gücü... 6 N İ N O V A M İ KA R T E L Çorak, verimsiz top 7 İ Ş rak. 6/ Renyum ele 8 Z A M A N E G E mentinin simgesi... 9 R E AMB A R Yaşamsal sıvı... Bir nota. 7/ El, göz ya da baş ile yapılan işaret... Sipersiz şapka. 8/ Bir iskambil oyunu. 9/ İğdiş edilmiş hayvan. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Küba’ya özgü dinsel bir hareket. 2/ İnce dantel... Penye konfeksiyonunda zincirli dikiş yapan aygıt. 3/ Afyonkarahisar yöresine özgü bir halk oyunu... Bir şeyin yapılmasını yasaklama. 4/ Asya’da bir ülke... Briç, poker gibi oyunlarda, oyunu oynayan dört kişilik grup. 5/ Daha çok şeker hastalarının kullandığı bir tür tatlandırıcı. 6/ Eski dilde su... Giysi kolu... İlgi eki. 7/ İnce bir kumaş cinsi... Yağmur suyunun biriktiği çukur yer. 8/ Güçlü ve beyaz bir ışık vererek yanan hidrokarbonlu bir gaz. 9/ Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde bir kaplıca... Bir inceleme sonucunu içeren yazı. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle