25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 KASIM 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Milli Eğitim Bakanlığı ve bakanlıkça seçilmiş yayınevleri çevirileri de dinci söylem ve hurafeyle doldurdular ‘Hamdolsun Pinokyo’ aşbakan Tayyip Erdoğan’ın her konuşmasında tekrarladığı ‘‘Hamdolsun, Allah razı olsun, Allah yâr ve yardımcınız olsun’’ biçimindeki dini söylemi, eğitime de yansıdı. Bazı yayınevleri, bu yansımayı o kadar abarttı ki, yabancı klasikler bile bu söyleme göre yeniden biçimlendirildi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim okullarına tavsiye ettiği ‘‘100 Temel Eser’’de yer alan kitaplar, bunun örnekleriyle dolu. Anton Çehov’un eserlerinin bulunduğu kitapta, ‘‘Kaval’’ adlı öykünün kahramanları, bakın nasıl konuşur oldu: ‘‘Çünkü çok günah işlemeye başladı. Allah’ı büsbütün unuttuk, onun için... Böyle giderse elbette kötü son gelir. Kendimizi bilmenin, aklımızı başımıza toparlamanın zamanı şimdi.’’ ‘‘Acı’’ adlı öyküde ise Grigoriy, eşine ‘‘Sabret güzelim. Allah’ın yardımıyla hastaneye varır varmaz, bu sancılardan kurtulacaksın’’ diye seslenirken ‘‘Allahım bu ne tipi. Sen ne dersen olur Allahım, ama ne olur bana yolumu kaybettirme’’ diye konuşmaya başladı. B haksızlık olarak görüyorum. Ayrıca bunlarla ilgili gerekli takibatı yapacağız’’ demekle yetindi. sal bakışına farklı yaklaşımlar getirmenin anlamı yok. Onları bu noktada tahrik etmenin anlamı yok. Bunlar ülkemizin huzurunu kaçırmaya yönelik girişimler.’’ Hurafe dolu kitaplar Belediyelerin hurafeleri AKP iktidarıyla birlikte ders kitapları, hurafelerle dolduruldu. 11. sınıflar için hazırlanan din kültürü ve ahlak bilgisi kitabının ikinci ünitesindeki ‘‘İslamda ibadetin faydaları’’ bölümü bunun ilk örneğiydi. ‘‘Bunları biliyor musunuz’’ başlığı altında verilen tümceler, tartışma yarattı: ‘‘Aptes almanın insan sağlığına birçok katkısı vardır. Aptes alırken kullanılan su sayesinde kan dolaşımı hızlanır, alyuvar sayısı çoğalır. Solunum hareketlenir. Alınan oksijen miktarı artar. Sinirler sakinleşir, ferahlar, kalbin yükü hafifler, tansiyon normalleşir. Dışarı atılan karbondioksit oranı fazlalaşır.’’ Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, aptes suyuyla ilgili hurafeyi savunurken söz konusu ifadelerin Alman bilim adamı Elbert Schalle’ye ait olduğunu söyledi. Başbakan Tayyip Erdoğan da Çelik’in sözlerini teyit ederken kitabın orijinalini getirterek kendisinin de baktığını söyledi. Erdoğan, ‘‘Bir sakatlık varsa onu bağlar’’ derken ‘‘Kitapta bu cümleler aynen var mı’’ sorusuna da ‘‘Evet aynen var’’ yanıtını verirken kendinden emindi. Ancak Çelik ve Erdoğan’ın kamuoyunu yanılttığı kısa bir süre sonra anlaşıldı. Çelik’in ön adını ‘‘Elbert’’ dediği Alman bilim adamı Albert Schalle’nin kitabında, ‘‘aptes’’ sözcüğünün hiç geçmediği ortaya çıktı. Schalle, kitabında şöyle diyordu: ‘‘Suyun hemoglobin içeriğinin, alyuvarlar sayısının soğuk su kürü etkisi altında arttığı kanıtlanmıştır.’’ Gerçeğin ortaya çıkması üzerine Çelik, ‘‘Bu ifadeler kitapta aynen var’’ diyen Erdoğan’ı, kendisinin yanılttığını söylemek zorunda kaldı. Çelik, Schalle’nin orijinal kitabında tahrifat yapıldığını kabul ederken sorumlular hakkında gerekli işlemleri yapacağını açıkladı. Ancak bu açıklama, AKP iktidarının eğitim politikasıyla ilgili soru işaretlerini gidermedi. AKP’li belediyelerin hazırladığı ‘‘hurafe dolu’’ kitap ve broşürler de tartışma konusu oldu. Beyeoğlu Belediyesi’nin ilköğretim öğrencilerine dağıtmak üzere hazırladığı trafik rehberinde kazaların ‘‘takdiri ilahi’’ olduğu savunuldu. Tuzla Belediyesi de evlenen çiftlere dağıttığı ‘‘Delilleriyle Aile İlmihali’’ adlı kitapta, ‘‘İmanlı kadınlar ve erkekler el sıkışmayı ya da el öpmeyi yalnız mahrem hısımlarla sınırlı tutmayı şiar edinmeli’’ , ‘‘İslama göre aralarında eşitliği sağlamak şartıyla erkeğin aynı anda dört kadınla evlenmesi mümkün’’ gibi ifadeler yer aldı. Eyüp Belediyesi’nin ise okullara dağıttığı broşürlerde, ‘‘Başörtülüye eğitim ve sosyal sahalarda reva görülen muamele sadece zulüm ve haksızlık olarak değerlendirilemez. Aynı zamanda İslam dinini hatırlatan her şeye düşmanlıktır’’ görüşü savunuldu. ‘Hayırlı sabahlar Hans’ Oscar Wilde’ın ‘‘Mutlu Prens’’ adlı kitabındaki karakterler, nasıl olduysa ‘‘Hayırlı sabahlar’’ diye selamlaşmaya başladı. Pinokyo ise ‘‘Allah rızası için’’ ve ‘‘Allah sizden razı olsun’’ ifadelerini dilinden hiç düşürmez oldu. Pinokyo’nun marangoz babası Gephetto’nun adı da Galip Dede oluverdi. TRT’de şeriat propagandası AKP iktidarıyla TRT’de de büyük bir değişim yaşandı. Şenol Demiröz’ün genel müdür olmasından sonra TRT’de dini içerikli programların süresinde yüzde 400’lük bir artış oldu. ‘‘Diyanet Saati’’ ve ‘‘İnanç Dünyası’’ programlarına, ‘‘Yolcu’’, ‘‘Sonsuzluk Yolcusu’’, ‘‘Düşünce İklimi’’, ‘‘Hayat ve Din’’, ‘‘İslamın Aydınlığında’’ programları eklendi. Daha önce tekrarlarla birlikte yalnızca 120 dakika olan dini programların süresi, bu programların devreye sokulmasıyla birlikte bir ara 610 dakikaya kadar çıktı. Halen 5 dini içerikli program, 445 dakikayla yayınını sürdürüyor. Dinci televizyonlarda progam sunanlar, TRT ekranlarını işgal etti. TRT’de yayınlanan programlara kurum dışından katkı sunacaklara ödenecek ücretler için yönetim kurulunca belirlenen ücret tarifesi varken dini programların sunucuları ve konukları için özel tarife yaratıldı. TRT’de ilk kez dini içerikli programlar, canlı olarak sunulmaya başlandı. Bunun denetimden kaçırılmak için yapıldığı belirtiliyor. Bu programlardan Mim Kemal Öke’nin sunduğu ‘‘Düşünce İklimi’’nde, ‘‘şeriat’’ savunuculuğu bile yapıldı. Programa konuk olarak katılan Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman’ın ‘‘Miras hukuktur. Hukuk da bizim hayatımızın sadece bir parçasıdır. Bizim hayatımız sadece hukuktan ibaret değildir. İslam bir bütün olarak, yani siyaset, hukuk, cemiyet, estetik, ahlak bütün bu alanlarda yeni bir zihniyet gerekiyor. Bu zihniyetle baktığınız zaman siz bütün bu alanları Müslüman aklıyla düşünen insanlar olarak Allah’ın muradına uygun şekilde düzenleyebiliyorsunuz’’ derken Öke, ‘‘Evet, evet’’ diyerek bunu onaylıyordu. SÜRECEK ‘Kukla asla canlanmaz’ Bir yayınevinin Pinokyo kitabının önsözünde, bakın ne anlatılıyor: ‘‘Cansız tahtadan yapılmış kukla, gerçek hayatta asla canlanmaz. Kitapta anlatılanlar, inanç ve geleneklerimizin dışındadır. Ruh, ancak Allah tarafından üflenir, başka insanların veya varlıkların cansız bir nesneyi canlandırması mümkün değildir.’’ Başka bir yayınevinin Pinokyo kitabında ise şu diyaloglar geçiyor: Pinokyo: Allah sizden razı olsun efendim Ateşyiyen: Eksik olma, nasıl anan baban hala sağdırlar inşallah. Pinokyo: Ah babacığım, babacığım şimdi burada olsaydı, ben açlıktan ölür müydüm hiç? Aman yarabbim, ne berbat bir hastalıkmış. Tarikatlara övgü Yine bakanlığın ilköğretim 8. sınıflar için hazırladığı din kültürü ve ahlak bilgisi kitabında, bu kez tarikatlara övgüler yağdırıldığı ortaya çıktı. Aynı kitabın 2002 yılı baskısında ‘‘Tarikatın sözlük anlamı, izlenecek yol demektir. Tarikatlar toplumda kutuplaşmalara ve ayrımcılıklara yol açmıştır. Bu da insanlar arasında sevgi, saygı ve hoşgörü ortamına zarar vermektedir. Ayrıca tarikata bağlı olmak bireyin özgürlüğünü de kısıtlamaktadır. Çünkü bir tarikata üye olan o tarikat liderinin görüş ve düşünceleri doğrultusunda hareket etmektedir. Bu durum da o kimsenin özgür düşünmesini, kendisini geliştirmesini engellemekte ve toplumda gruplaşmalara neden olmaktadır’’ denirken nasıl olduysa 2006 yılı baskısında bakanlığın tarikatlara bakışı değişivermişti: ‘‘Nefsi arıtıp ahlakı güzelleştirerek dini yaşama ve Allah’a yaklaşıma tasavvuf denir. Tasavvufun kurumlaşmış haline tarikat adı verilir. Tarikatlar, tarihimizde önemli görevler üstlenmişlerdir.’’ Heidi’nin dedesi Türk oldu Heidi de yeni yorumlardan nasibini aldı. Heidi’nin dedesi Alm da Türk olmaya karar verip Alp adını aldı. ‘‘Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde..’’ diye başlayan masal girişleri, Andersen masallarında ‘‘Bir varmış bir yokmuş, Allah’ın kulu çokmuş..’’a dönüştü. Polyanna da değişim geçiren öykü karakterlerinden. Teyzesi, Polyanna’ya ‘‘Benimle böyle konuşman hayret verici. Soruna gelince, Allah’ın bana bahşettiklerinin değerini bilirim’’ demeye başladı. Victor Hugo’yu da hidayete erdi Sefiller romanının önsözünde Victor Hugo’nun yaşamöyküsü anlatılırken Hugo’nun Müslüman olduğuna ilişkin mesajlar veriliyor: ‘‘O da çoğu Fransız gençleri gibi, dinsiz yetişti... Victor Hugo, 1885 yılında ölüm döşeğinde iken, papaz istemedi: Allah’a inanıyorum, ahirete inanıyorum; fakat hiçbir kilise papazını başımda istemiyorum.’’ Romanda ise bazı diyaloglar şöyle çevrildi: Gördünüz mü kardeş? Allah yamalı hırkaya razı olan kuluna böyle gümüş sırmalı elbiseler giydirir!.. Bu altınlar da sizin kısmetinizdir... Kiliseni tamir ettir; artanı ile de fakirleri giyindir... Papaz tereddüt içinde: Helal midir, efendim? Piskopos onun sırtını okşayarak: . Bak kardeş! dedi, insanlar zulmeder; Allah adalet eder!... Cenabı Hak cimrilik yapan servet sahiplerinin başına Kravat gibilerini musallat ederek insanları uyarır... Bu para, zenginlerin fakirlerden esirgediği sadakadır. Kravat’ın eliyle bize ulaşmıştır. Eğer ‘‘Kravat bundan sevap alır mı’’ derse; bunun cevabını ben veremem... O Allah’a kalmış bir iştir. Erdoğan, kutsal saydı Başbakan Erdoğan’ın İsmailağa Camisi’nde işlenen cinayetle ilgili basında yer alan haberlere verdiği tepki, ders kitaplarına tarikatlara övgüler yağdırılan ifadelerin nasıl girdiğini açıklar nitelikteydi: ‘‘Bunlar hassas konular ve burada hassasiyetimizi hep birlikte korumalıyız. Halkımızın kendi kutlu değerlerine veya kut ÇYDD Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan: Laiklik karşıtlığı yaratılmak isteniliyor ‘Çağdaşlık yolunda zaman kaybediyoruz’ Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan, AKP iktidarıyla birlikte Türkiye’nin çağdaşlık yolunda zaman kaybettiğini vurguluyor. Saylan, bunu ‘‘Ders kitaplarına, haremselamlık uygulamalarına, türban tartışmalarına bakın. Bu Cumhuriyet mi, yoksa Arabistan’da mı yaşıyoruz’’ diye açıklıyor. AKP hükümetinin başta ‘‘değiştik’’ dediğini anımsatan Saylan, ‘‘Gerçekten değiştiler mi’’ diye soruyor. Saylan, bu sorunun yanıtını kendisi veriyor: ‘‘100 Temel Eser rezaleti ortada. Her türlü kitabın içine dinsel öğretiler sokuldu. Her alanda kadrolaşma, en tepesinden en alt düzeyine kadar. Diyanet’ten 400’e yakın insan milli eğitim kadrolarına transfer edildi. Bunlar, Laik eğitimin çökertilmek istendiğini, özel okulların tarikatların elinde olduğunu dile getiren Saylan, Cumhuriyet ve laiklik karşıtlığı yaratılmak istendiğini vurguluyor. Öğretim birliği diye bir şeyin kalmadığını kaydeden Saylan, her yerde kaçak Kuran kursları açıldığına, bu kursların para cezasını ödeyip yine faaliyetlerine devam ettiğine dikkat çekiyor. AKP’nin amacının ne yönde olduğunu gösteriyor. Bütün milli eğitim müdürleri değiştirildi, imamhatip kökenliler getirildi. Elinde bulundurduğu yetkiden istifade ederek Türkiye’yi dinselleştirmeye götüren bir hükümetle karşı karşıyayız.’’ Laik eğitimin çökertilmek istendiğini, özel okulların tarikatların elinde olduğunu dile getiren Saylan, Cumhuriyet ve laiklik karşıtlığı yaratılmak istendiğini vurguluyor. Öğretim birliği Kitaplarda argo ve küfür ‘‘100 Temel Eser’’ kapsamındaki bazı kitaplardaki mâni, bilmece ve atasözlerinde ‘‘Aklı b.una karışmak, anasını bellemek, b.k atmak, b.kunu çıkarmak’’ gibi küfür ve argo deyimler yer aldı. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, tüm bu gelişmelerin ardından yayınevlerini suçlarken ‘‘Şahsıma, bakanlığıma ve bu camiaya karşı linç kampanyası başlatılmasını diye bir şeyin kalmadığını kaydeden Saylan, her yerde kaçak Kuran kursları açıldığını, bu kursların para cezasını ödeyip yine faaliyetlerine devam ettiğine dikkat çekiyor. Saylan’ın bir başka dikkat çektiği nokta ise İslam ülkeleri. İslam ülkelerinin laik Türkiye’yi örnek aldığını ve çağdaşlaşmak için çaba gösterdiklerine işaret eden Saylan, ‘‘Onlar, Türkiye’ye benzemek istiyorlar, biz de onların en eski modellerini yürütmeye çalışıyoruz. Bir Bakanlar Kurulu düşünün, bakanların eşlerini bir araya getirin. İnanılmaz bir şey, bu Cumhuriyet mi, Arabistan’da mı yaşıyoruz’’ görüşünü dile getiriyor. Son 4 yılda yaşanan olayların kendilerine iyi bir ders olduğunu düşünen Saylan yeni kuşaktan umutlu: ‘‘Hiç umutsuz değilim, öyle bir kuşak yetişiyor ki, çağdaşlaşmaya yüzünü dönmüş ve gelişmek isteyen bir nesil geliyor.’’ RP ile başlayan ve Türkiye’yi bugünlere getiren sürecin ülkeye zaman kaybettirdiğini vurgulayan Saylan, bunun nedenini geçmiş yıllarda dinin siyasete alet edilmesi ve hâlâ ediliyor olmasına bağlıyor. CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle