27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 KASIM 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr 15 Kız Kulesi’nin bir gün müze olacağı inancı hiçbir zaman kaybolmadı yüreğimde ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Kız Kulesi Müzesi!.. Sayıları giderek azalsa da, kuş evlerini yine de görebilirsiniz İstanbul’da… Ama eski binaların dış yüzeyinde gördüğümüz bu evlere martılar iri gövdeleriyle sığamazlar… Martılara sorsanız, aldırış etmezler bu soruna… Çünkü onların denizin ortasında duran kocaman bir evleri vardır!.. Sözün özünü daha ilk baştan söyleyelim; Kız Kulesi kimselerin değil, yalnızca martılarındır… Uçarlarken, gagalarındaki midyeleri atıp kırdıkları bir sofradır Kız Kulesi… Kayalıklarında, sokak kedilerinden uzak, tasasız bir şekilde balıkları midelerine indirdikleri, yosun kokulu bir deniz sofrası… Her akşamüstü, Kız Kulesi’nde toplanan martılar, Hezarfen Ahmet Çelebi’nin, Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçarken, kulenin beyaz duvarına düşen gölgesini konuşurlar… Onlara göre Hezarfen, Galata Kulesi’nin Kız Kulesi’ne gönderdiği bir aşk mektubudur aslında… ‘Bedri Reis, oldu mu yaptığın?’ Acımasız Olan Doğa Değil, İnsan... Günlerdir Güneydoğu’yu izliyor gözlerimiz, yüreklerimiz. Diyarbakır, Mardin, Şırnak, Bitlis, Batman, Urfa, Harran, Hakkâri, Mersin ve daha nice iller, ilçeler, beldeler, mahalleler, evler, barklar, okullar, hastaneler …. Hepsi sular altında. Sel diyorlar, su baskınları diyorlar, dinmeyen yağışlar diyorlar, doğal felaket diyorlar, doğal afet diyorlar, doğanın acımasızlığı diyorlar! Yalan! Yalan! Yalan! “Hırsızlık” diyemedikleri için, “Yolsuzluk” diyemedikleri için, “Gözleri bürüyen para hırsı, çıkar hırsı, rant hırsı” diyemedikleri için, “Yanlış politikalar, insana ve doğaya düşman politikalar” diyemedikleri için bunları diyorlar! İnanın bana, doğa bu kadar acımasız değil. “Bu kadar”, yani insanoğlu kadar acımasız değil! İnanın, doğa insan kadar yozlaşmış ve yalancı, insan kadar hırslı ve hırsız, insan kadar tehlikeli değil. İnanın, insanın insana yaptığını, doğa insana yapmıyor! Kulesi’nin resmini tüm seferlerinde yanında taşımıştır… Ankara gemisinin salonunda vitraydan yapılma bir resmi vardı tarihi kulenin… Belki de bu yüzden, Kız Kulesi sokağı İstanbul’da değil, Ankara’dadır… Evet, yanlış duymadınız; Kız Kulesi Sokağı’ndaki evlerin çatılarına martılar konamazlar… Çünkü bu sokak, vapur dumanlarından çok uzaklardadır… Ankara’daki Kız Kulesi Sokağı’nda bir de “Kız Kulesi Apartmanı” vardır! Nâzım Hikmet ve Kız Kulesi... Galata Kulesi abayı yakmıştır Kız Kulesi’ne… Aralarını yapması için çok yalvarmıştır Bedri Rahmi Eyuboğlu’na… Şair de dayanamamış, şu dizeleri yazarak iki kule arasında çöpçatanlık yapmıştır: İstanbul deyince aklıma kuleler gelir Ne zaman birinin resmini yapsam öteki kıskanır Ama şu Kız Kulesi’nin aklı olsa Galata Kulesi’ne varır Bir sürü çocukları olur Siz Bedri Rahmi Eyuboğlu’nun şiirine aldanmayın… Şair, birkaç yıl sonra Avrupalı bir kuleyi Kız Kulesi’nin üstüne kuma olarak getireceği şu dizeleri kaleme alır: Ama şu Eyfel Kulesi’nin aklı olsaydı Galata Kulesi’ne varırdı Bir sürü çocukları olurdu… Eh yani Bedri Reis, oldu mu yaptığın?.. Kız Kulesi’ni önce umutlandır, sonra yalnızlığa terk et!.. Galata Kulesi evlenir Eyfel Kulesi’yle ve bir sürü de çocukları olur… Çamlıca tepesindeki radyo verici antenleri bu evlilikten olma çocuklardır… Bereket versin, gö rünümleri annelerine, boyları babalarına çekmiştir!.. Boğaz’dan geçen gemilere engel olmasın diye, İstanbul’un saçlarını toplayan beyaz bir tokadır Kız Kulesi… Bütün gemiler de âşıktır kendisine… Ama yalnızca bir gemi Kız Nâzım Hikmet, Paris’te yazdığı bir şiirinde Notr Dam kilisesinin bahçesinde koşmaca oynamayı düşler… Oyuna kattığı arkadaşları arasında Kız Kulesi de vardır. Hiç de şaşırtıcı değildir bu dostluk: Nâzım ki, yaklaşık 12 yıl süren mahkumluğun ardından 15 Temmuz 1950’de özgürlüğe ilk adım attığında, kendisine nereye gitmek istediğini soran arkadaşlarını Salacak kıyısına götürmüş ve bir elini denize sokarak öylece bakakalmıştır Kız Kulesi’ne!.. Nâzım Hikmet’in Moskova’daki çalışma masasının üstündeki kalem kutusunda bir de Anadolu işi bir kaşık vardır. Tahta kaşığın içindeki Kız Kulesi resmiyle o ölümsüz eserlerini yazarken kim bilir kaç kere göz göze gelmiştir koca şair?.. Kız Kulesi’nin bir gün müze olacağı inancı hiçbir zaman kaybolmadı yüreğimde. Bir gün bu millet, tarihi eserlerin lokanta değil, müze ya da sanat merkezi yapılması gerektiğini öğrenecek. Topluma bir plaket gibi müzeye dönüşmüş Kız Kulesi’ni sunduğum gün benim ödül törenim olacaktır. Son söz, Kız Kuleli dizelerim olsun: Çocuğunu asma köprüde sallayan Bir annedir İstanbul Ki onun İçi süt dolu Biberonudur Kız Kulesi Soğusun diye suya tutulan Bu sel ne seli Evet, ülkem bir sele kapılmış gidiyor. Yeni değil, ne zamandır sele kapılmış, elden gidiyor… Ama bildiğimiz yağmur sularından, su baskınlarından oluşan sel değil söz konusu olan. Daha çok, daha çok kazanma tutkusu seli bu… Hırsızlık ve rüşvet… Malzemeden çalmak, topraktan çalmak seli bu… Bilgisizlik, yetersizlik., Beceriksizlik seli… Doğanın yasakladığı yerleri, imara açmak seli… Dere yataklarına inşaat ve yol yapılmayacağını çocuklar bile bilir. Ama insanı sadece seçmen ya da oy potansiyeli olarak görenler, bu gerçeği bilmezlikten gelir! Birbiri peşi sıra çıkarılan imar afları seli… Bana rant sağlayacaksa, oy kazandıracaksa, varsın yozluk yolsuzluk devam etsin, varsın insancıklar ölüversin düşüncesi! Çarpık yapılaşma, altyapı olmadan kentleşme seli bu! Denetimsizlik seli! Ağacı, ormanı yok etme, yok edip yerine beton yığma seli! Ağaca saygısı olmayanın toprağa da saygısı olmaz! Evet bilim dışı, akıl dışı, izan ve insaf dışı bir afete kapılmış gidiyoruz! İnanın bunun doğayla hiçbir ilgisi yok! “Doğal felaket” diye nitelediğimiz, “suçu” doğaya yıkıp, vicdanlarımızı rahatlatmaya çalıştığımız her olaydan sonra yaşanan acıların, yokluğun, ölümlerin hiç ama hiç de doğal olmadığını anlamak kavramak için daha kaç “felaket” yaşamamız gerekiyor? Mimar, mühendis, şehirciler, inşaat ve çevre mühendisleri odaları uyarıyorlar, tehlikeyi gösteriyorlar, raporlar sunuyorlar, haykırıyorlar, ama duyan yok… Muhsine Helimoğlu Yavuz’un yeni kitabı Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı Çocukları uyandıran masallar Kültür Servisi Muhsine Helimoğlu Yavuz’un "Esil ile Yesil" Türk Masalları1 adlı kitabı Cumhuriyet Kitapları'ndan çıktı. Akademik yaşamı başta masallar olmak üzere halk alıntılarını derleme, bilimsel olarak sınıflandırma, çözümleme ve yayımlamayla geçen, halkbilim alanında "masal anası" ve "efsane uzmanı" olarak bilinen Muhsine Helimoğlu Yavuz'un bu alanda yayımlanmış 11 kitabı, 60 makalesi ve çeşitli ulusal ve uluslararası kongrelerde sunulmuş 45 bildirisi bulunuyor. Yazar kitabın önsözünde; "Masallar ait oldukları toplumların gelenek, görenek, inançlarını; sosyal, kültürel, ekonomik yapılarını yansıtan pek çok motiften oluşur. İnsanın serüvenini geçmişten günümüze, günümüzden de geleceğe taşır dururlar. Bu taşıyıcı işlevi özellikle, sosyolojik ve kültürel açıdan önemlidir" diyor ve bu kitaptaki halk masallarının sözden yazıya geçirilmiş özgün derleme ürünleri olduğunu sözlerine ekliyor. Yazar; kitabıyla ilgili olarak ,"Halkın özellikle çocuklar için masal yaratmak gibi bir ayrıcalığı yoktur. Masallar içerdikleri iletilerle, çocuk yetişkin ayrımı gütmeden, tüm halkın eğitimi için yaratılmışlardır. Bu nedenle derlediğim halk masallarından pedagojik olarak çocuklara en çok seslenebilecek olanları seçmeye özen gösterdim. Bu masalları çocukları 'uyutmak' için değil , onların bilinç düzeyini yükseltmek, duygu ve düşün dünyalarını zenginleştirmek, kısacası 'uyandırmak' için kaleme aldım" diye belirtti. Bedeli ödeyen Önceki gün Oktay Ekinci yaşadıklarımızın “imar rantına sevdalı politikaların" ürünü olduğunu belirtiyor ve kentsel rantları da engelleyeceği için iktidarın “İmar ve Şehircilik Yasası”nı erteledikçe ertelediğini yazıyordu. Bu ne demek biliyorsunuz. Bu akıl dışılık, bu kapkaç düzeni, bu hırsızlık ve yağmacılık düzeni hep sürsün, her “doğal felaketten” sonra daha çok insan ölsün, daha çok kent yıkılsın, daha çok acı çekilsin demek! Belki anımsarsınız, Adana depreminden sonra enkaz altında kalan bir çocuk, yardıma gelenlere, "Beni kurtarırsanız, size gazoz ısmarlarım” demişti. Hayatın, yaşamanın karşılığında gazoz… Oysa ülkemde, hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzluğun, yağmacılığın, bilgisizliğin, denetimsizliğin ve sorumsuzluğun karşılığı, çıkar ilişkilerinin, oy depolarının , kabaran banka cüzdanlarının labirentlerinde ödeniyor… Hiç kuşkunuz olmasın. Bu kez de sel, en yoksulu, en kıt kanaat geçineni vurdu. Bundan sonra da İstanbul’da ya da Diyarbakır’da , farklı olmayacak. Yoksulluğu, işsizliği, yokluğu sırtlamış da yaşamaya çalışanları vuracak bundan sonraki seller ve depremler de… Bu vurdumduymazlık ondan mıdır diye sormaktan kendimi alamıyorum… İstanbul’da dolaşıyorum. Gözlerim açık. Ortaköy’de Ambarlı Dere yatağına kurulmuş sitelere bakıyorum… Ihlamur’da, Fulya Dere yatağına dikilmiş gökdelenlere bakıyorum… İçimden bir küfür sallıyorum… Kâğıthane’de Cendere Deresi’nin, Kadıköy’de Kurbağalı Dere’nin boz bulanık sularına bakıyorum… Bakalım bunlar ne zaman kurutulup , üzerleri yapılanmaya açılacak diye sorarken yakalıyorum kendimi… zeynep@zeyneporal.com Faks: 0 212 257 16 50 DT’NİN 12 YERLEŞİK SAHNESİNİN 2’Sİ ARALIK AYINA KADAR KAPALI Tadilattaki sahneler hâlâ açılmadı ESRA YAZDIÇ DT Genel Müdür Vekili Mine Acar ise tadilatların en kısa zamanda tamamlanacağını söyleyerek şöyle konuştu: ? DT Genel Müdür Vekili Mine ‘‘Konya bir yıl önAcar, “Tiyatroların tadilatları ce bütçemize koyduğumuz bir projeydi. il özel idareleri nedeniyle bitmiyor. ‘Tiyatro sahnede İlk ihaleye çıktık, anBu konuda yapabileceğimiz bile değil' cak doğru teklifi alabir şey yok” diye konuştu. madık, bu nedenle Devlet Tiyatroları Saikinci bir ihale yapnatçıları Derneği Başeleştiren Ege, ‘‘Bu sahnelerde tık. Tabii bunlar işi geciktirdi. kanı Mehmet Ege, ‘‘DT'nin in yapılacak tadilatlar için har Aslında bunları gecikme olaternet sitesinde yer alan 14 il canacak paralar bütçelerde rak sayamayız. de 36 yerleşik sahne'' söylemi tespit edilmiş olmalıydı. ‘NeBursa'daki tadilatı ise il özel nin gerçekleri yansıtmadığına den bu kadar gecikiliyor?' diye idaresi yaptırıyor. Bu konuda işaret ederek ‘‘Tadilatı yaz ay soruyoruz. Ama gerçekçi ce bizim yapabileceğimiz bir şey larında tamamlanması gere vaplar alamıyoruz. Yönetim yok. Bir aydır Hollanda'dan ken sahneler bir türlü bitmek sorumluluklarını üzerinden bir malzeme bekliyoruz dedibilmiyor. DT'nin etkinliklerini atmaya çalışılıyor'' görüşünü ler. Bina onların, müdahale daha da artırdığını iddia eden kaydetti. Ege şöyle devam etti: edemiyoruz. Antalya'daki biyönetim, bugün yerleşik sah‘‘Deprem nedeniyle 2 yıldır na yıkılma tehlikesi geçirdi. nelerde bile oyun oynayamaz Antalya Sahnesi de kapalı. Biz de Antalya'da Haşim İşhale geldi'' dedi. Sahnelerdeki AKM salonunda oyun oynan can Kültür Merkezi'ni Devlet aksaklıkların bürokratik işleyiş maya çalışıyor. Antalya bugün Opera ve Balesi ile konferanslerdeki tıkanıklıktan kaynaklan kâğıt üstünde var, ama bu larda yer alan kurumlarla birdığını söyleyen DT yönetimini kentte oyunlar diğer kentler likte ortak kullanıyoruz.'' ANKARA Devlet Tiyatroları'nın (DT) 12 yerleşik sahnesinin 2'si aralık ayına kadar kapalı. Tiyatroların tatile girdiği mayıs ayından bu yana tadilatı yapılarak sezona yetiştirileceği söylenen sahneler henüz açılamadı. DT, 1 Ekim'de perdelerini açtı. Ancak Konya Sahnesi ve Bursa Ahmet Vefik Paşa Salonu'nda ekim ve kasım aylarında oyun oynanamadı. Depremde aldığı zarar nedeniyle boşaltılan Antalya Sahnesi ise yenilenmeyerek, Antalya'daki Haşim İşcan Kültür Merkezi'nde faaliyet göstermeye çalışıyor. den gelen turnelerle idare ediliyor. Bürokrasi yavaş işliyor söylemlerine sırt dayayan kişiler de bürokrasinin bir parçası. İstediklerinde işi hızlandırabiliyorlar. DT'nin ‘Tiyatro Her Yerde' söylemi bu gelişmeler ışığında yanlış oluyor. Tiyatro sahnede bile değil.'' ‘Müdahale edemiyoruz' TÜYAP İSTANBUL KİTAP FUARI ? BÜYÜKADA SALONU'nda 15.30'da 'Memet Fuat ve Dergi Yayıncılığında Bir Yolculuk' adlı panel. Konuşmacılar: C. Çapan, Ü.Tamer, U. Kökden, C.Üster, O.Koçak, E.Ercan, M.Yalçın. Düzenleyen: Bilgi Üniversitesi Yayınları. ? KARADENİZ SALONU'nda 12.00'de 'Öldürülüşünün 70. Yılında Federico GarciaLorca/ Ne Garip Federico Adında Olmak' adlı söyleşi. Konuşmacılar: C.Çapan, M.Günşıray, E.Alova. Düzenleyen: Can SanatYayınları. 13.30'da 'Eleştiri Bir Okuldur' adlı söyleşi.Yöneten: A.Öz Konuşmacılar: A.Cemal,D.Hızlan Düzenleyen: Dünya Kitapları. 17.15'te '2000 Yılı Onur Yazarı: Şükran Kurdakul' adlı söyleşi. Konuşmacılar: D.Kavukçuoğlu, A.Özyalçıner, A.Çubukçu. Düzenleyen: İthaki Yayınları 15.15'te '70.Doğum, 30.Ölüm Yıldönümünde Sevgi Soysal' adlı söyleşi. Yöneten: V.Sayar. Düzenleyen: Uluslararası P.E.N Türkiye Merkezi İletişimYayınları. 17.00'de 'Sulhi Dölek Ödül Töreni'. Düzenleyen: Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği. ? INTEREXPO SALONU'nda 17.15'te 'Kültürden Koparılmış Eğitim' adlı söyleşi. Konuşmacı: E.Atabek. Düzenleyen: Alkım Yayınları. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle