25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 KASIM 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Ladin ile Bush ailesinin arasındaki ‘karanlık’ ilişkilerin odağında yer alan The Carlyle Group, Ortadoğu’ya yöneldi 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Savaş ganimetine hücum! NECDET ÇALIŞKAN Din ve Siyaset Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan 16. Benedikt, Ankara’da farklı konuştu. “Biz siyasi değiliz ama bizler Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini arzu ederiz” dedi. Anlaşılan siyaset yapma noktasında, “Papa olmak, Allah adına inananlara yol gösterici, örnek olmak...” fark etmiyor. Ünlü siyasetçimiz Demirel’in özdeyişi ile “Dün dündür, bugün bugündür” kuralı geçerli oluyor. Yalana, geçerli siyaset aracı olarak, siyaset yapan din adamı da sık sık başvurabiliyor, toplumsal tepki almak yerine, işe yarıyorsa kabul görüyor. Papa’nın dinsel gerekçeli, baştan sona önemli ve anlamlı siyasi amaç içerikli gezisinde, daha önce söylediğinin tam tersine olarak Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olmadığı sözleri bizleri çok mutlu etmiş olarak medyamızın ana haberlerinde en üst başlıkla yer alırken, şaka gibi araya AB’nin Türkiye ile görüşme başlıklarını askıya alan komisyon kararı girdi. Ortalık karıştı tabii. AKP hükümetinin görüşmeleri başlatmak uğruna verdiği ödünün diyeti, Güney Kıbrıs’ı tanıma anlamına da gelen limanların açılması yükümlülüğünün yerine getirilmemesine yönelik AB’den Türkiye’ye biçilen cezasının çerçevesi çizildi. Papa haberleri, Türkiye etkinlikleri ikinci plana itildi. AB’den biçilen, kimilerine göre görüşmelerin askıya alınması, kimilerine göre üyelik ilişkilerinin yeniden gözden geçirilmesine kapı açacak, iyimserlere göre de en hafif cezayı vermek üzere, zaten fiilen kesilmiş görüşme başlıklarında kapama, dondurma, görüşmelerde yavaşlama.. kararı damdan düşer gibi gündemimize girdi. AB Komisyonu kararının basına açıklanmasında, Papa’nın Türkiye ziyareti ve üyeliğe ilişkin görüş açıklamasının sorulması, değerlendirmeye alınması da ilgi çekiciydi. İngiliz, Fransız, Alman hükümet başkanları ile aynı ölçüler içinde değerlendirilmeye alınmasının yanında, Papa’nın Türkiye ziyaretinin sevindirici ölçüler içinde geçtiğinin de altı çizildi. Komisyonun Türkiye’ye biçtiği cezanın değerlendirilmesi, TürkiyeAB ilişkilerinin bu aşamasında galiba Blair ve Papa iyi polis, Fransa ve Almanya hükümet başkanları da kötü polis rolünü üstlenmişlerdi. Sahi Kopenhag’ın görünmeyen, en çok önemsenen kriterlerinden biri Kıbrıs, diğeri de İstanbul’un “ekümeniklik” kimliği idi, değil mi? Tabii aynı gün ABD’den gelen haberlerden biri Fener Rum Patrikhanesi’nin Amerika’daki resmi temsilcisinden; Başpiskopos Demetrios, Fener Rum Patrikhanesi’nin ekümeniklik sıfatının Türkiye için müthiş bir değer olduğunu söylemiş. Türkiye’de dinsel özgürlüğün önünde vakıf malları, ruhban okulları gibi engeller bulunduğunu ileri sürmüş. ABD, AB’nin Ortodoks dünyasının Moskova’ya dönük yüzünü İstanbul’a çevirme operasyonlarının anlaşılan ekonomik, siyasal, sosyal önemi sandığımızdan çok fazla. Papa’nın Türkiye gezisinde bizim heveslendiğimiz HıristiyanYahudiMüslüman, dinlerkültürler çatışmasının yumuşatılması yolunda dini liderlik çabası ikinci planda, eski Doğu Bloku ülkeleri ile petrol bağlantılı çıkar ilişkileri ön planda. Öyle olunca da Papa dini lider kimliğini bir yana koyup, siyasi kimliğini öne çıkararak siyaset yaparken, aslında milyonların dini inanç ve güvenlerini sonuna kadar kullanmakta. Zengin kuzey dünyasında da dinle siyaset kucak kucağa. Üstelik Papalığın hem dini merkez, hem de siyasi bir devlet yapısının olması ile ilgili bir durum hiç değil. En son SPD’nin cumhurbaşkanı adayından ve 7 yıllık parti programı hazırlayıcısı yönetim kurulu üyesinin ağızlarından doğrudan dinlemiştim. AB ülkelerinde de din kimliği, demokrasinin laiklik ilkesine karşın siyasete çok etkin rol oynamakta. ABD, AB, zengin kuzeyin çıkar hesaplarında petrol başta, çıkar kaynakları uğruna, oynanan oyunlarda en çok kullanılan din, radikal İslami örgütler, tersine dönen silah olarak bütün dünya siyasetinde dinin etkinliği, belirleyiciliği olarak geri tepmiş durumda. İşin düşündürücü boyutu, Batı’nın sol partilerinin, solsağ iktidarlarının dinsel kimliği giderek daha etkin boyutlarda siyasette kullanma eğilimleri. Sağ, ötekiler dışlaması ile seçim kampanyalarında yabancılar, Müslüman düşmanlığını en etkin oy getirici koz olarak uzun yıllardır kullanıp durmakta. Sol bunu reddetmek yerine, mahcup ama giderek daha etkin boyutlarda dinsel kimliği öne çıkararak siyaset yapmayı çıkış olarak görmekte. Bu gidişten kaygı duyanlar, Batı demokrasilerinde tarihsel süreç içinde aşıldığı sanılan dinin siyaseti belirlemesine karşı, daha önce hiç gereksinim duymadıkları yasal önlemler, laikliği korumaya dönük hukuk arayışları içindeler. Biz kendi derdimizde, şeriat tehdidinin ağırlığı altında onlarda yaşananların pek de ayrımında değiliz. soner@cumhuriyet.com.tr Bush ailesi ile Ladin arasındaki çıkar ilişkilerinin odağında yer almış olan The Carlyle Group, Türkiye’deki faaliyetlerini artırma kararı aldı. Ortakları arasında Usame bin Ladin başta olmak üzere eski ABD Başkanı George Bush, Colin Powell gibi isimlerin yer aldığı The Carlyle Group; İstanbul, Kahire, Dubai ofislerinin desteğiyle Ortadoğu’da yatırım operasyonuna başlıyor. Dünyada 44.3 milyar dolar büyüklükte yatırım fonu yöneten özel sermayeli global şirket The Carlyle Group, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesinde (MENA) bir ekip kurarak başına daha önce ABD ve Ortadoğu’nun dev finans kuruluşlarında üst düzey görevlerde bulunan Velid Müssellem (Walid Musallam)’ı getirdi. Musallam başkanlığındaki ekibin; İstanbul, Kahire, Dubai ofislerini de arkasına alarak büyüyen şirketlere yatırım yapacağı bildirildi. 1987 yılından beri, 528 işlemde toplam 94.6 milyar dolarlık alım fiyatı için 22.4 milyar dolarlık öz sermaye yatırımı yapan Carlyle’in portföyündeki şirketler yılda 68 milyar dolardan fazla gelir sağlıyor. Grubun kurucularının başında ise eski ABD Başkanı Jimmy Carter’ın yardımcılığını da yapmış olan David M.Rubenstein bulunuyor. ? 11 Eylül saldırılarının ardından gündeme gelen The Carlyle ların ardından daha sık duyulmaya Group, İstanbul, Kahire ve Dubai’deki ofisleri aracılığıyla bölgede başlandı. etkinliğini artıracak. Türkiye’yi kriz yıllarından bu yana takibe BushLadin ortaklığı alan grup, geçen yıl Türk Telekom’a da talip olmuştu. Sebebi ise şirketin Usame bin Lale’e ciddi ve güvenilir bir varlık sağlayacaktır” dedi. onal Başkanı Aldo Koslowski de The Carlyle Group’un çalışma prensibi hakkında şu bilgileri vermişti: “Carlyle aslında Türkiye ile ilgileniyor. Büyük bir kriz içinde olduğumuzu görüyorlar. Carlyle’nin çalışma biçimi, birtakım şirketleri kelepir fiyatına satın almak, bunların fiyatını yükselterek bir süre sonra satmaktır. Bunun en iyi zamanı nedir? En dipte bulunulan yerdir. Türkiye, dibe vurdu mu vurmadı mı, bunu araştırıyorlar.” din ve ailesiyle ilişkili olması. 11 Eylül’ün ardından grup ile ilişkilerinin kalmadığı açıklansa da Ladin ailesi, uzun süre şirketin en büyük yatırımcılarından biri oldu. Wall Street Journal’da yayımlanan bir haber Ladin ailesinin Carlyle’deki yatırımlarını gruptan çekmesine yol açtı. Gazeteye göre ABD, Usame bin Ladin’i terörist olarak ararken baba Bush, Bin Ladin ailesiyle görüşerek Carlyle için yatırım yap Krizleri fırsat bildi Müsellem ise İstanbul, Kahire ve Dubai’deki ofislerden yararlanarak Carlyle’nin uzmanlık ve bilgi birikiminin, enerji, finans, sağlık, endüstri, altyapı, teknoloji, taşımacılık gibi sektörlerde kullanılacağını kaydetti. The Carlyle Group’un Türkiye’de BELGESELİ BİLE ENGELLENDİ “Benim Cici Silahım”la Oscar kazanan ABD’li yönetmen Michael Moore, ABD Başkanı George Bush ve Kaide lideri Usame bin Ladin arasında olduğu iddia edilen çıkar ilişkilerini konu alan “Fahrenheit 9/11” belgesel filminde Baba Bush, Carlyle Group adlı yatırım şirketi ve Ladin ailesi arasındaki iş ilişkilerine ışık tutmuştu. 2004’te Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi alan film Bush’un 11 Eylül saldırıları öncesi ve sonrasındaki politikaları eleştiriyordu. Walt Disney şirketi, Moore’un belgeselinin dağıtımını ABD Başkanı Bush’u sert bir dille eleştirdiği gerekçesiyle engellemişti. ABD Başkanı Bush da Teksas Valisi iken Kraliyet ailesini korumakla görevli Suudi Arabistan Muhafızları’na da eğitim veren The Carlyle Group’ta çalıştı. Başkan olunca da şirketin aldığı milyon dolarlık savunma ihalelerinin altına imza attı. Baba Bush da emekli olur olmaz, The Carlyle Group’un Asya’dan sorumlu danışmanı oldu. Yatırım yaptığı alanların başında savunma gelen The Carlyle Group’un ismi, 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırımalarını talep etti. The Economist dergisinde 26 Haziran 2003’te yer alan habere göre de 11 Eylül saldırılarının olduğu gün Şefik bin Ladin (Usame bin Ladin’in yeğeni) ve baba Bush, The Carlyle Group’un Washington DC’de düzenlediği yatırımcılar konferansında da bir araya geldiler. İstanbulKahireDubai üçgeni Müsellem’ın yeni göreviyle ilgili açıklama yapan Carlyle kurucu üyesi ve üst düzey yöneticisi David M.Rubenstein: “Walid Musallam’ın bölge hakkındaki bilgisi ve yatırım tecrübesi dünyanın bu önemli ve gelişen bölgesinde Carly ki faaliyetlerinin geçmişi ise 2000 ve 2001’deki kriz yıllarına dayanıyor. Baba Bush, The Carlyle Group’un üst düzey yetkilileri ile birlikte 4 Nisan 2001’de İstanbul’a gelmişti. Grup, Koç Holding ile 2001’de elektronik satın alma ve elektronik ihale uygulamaları alanında Promena adlı şirketi kurdu. İki grup geçen yıl da Türk Telekom’un özelleştirme ihalesine birlikte girdiler. TÜSİAD Internati TARIM İhracatçıların ortak olduğu şirket sefere çıkıyor. UND Marsilya ve Slovenya hattı için karar aldı Selzedeye borç ertelemesi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sel felaketine maruz kalan illerdeki üreticilerin tarımsal kredi borçları, 1 yıl süre ile faizsiz olarak ertelenecek. Bakanlar Kurulu’nun konuya ilişkin kararına göre, 15 Eylül 200620 Kasım 2006 tarihleri arasında sel felaketine maruz kalan illerde gerçek ve tüzel üreticilerin, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan ve 30 Kasım 2006 tarihi itibarıyla vadesi henüz gelmemiş veya vadesinden itibaren 90 günlük bekleme süresi içerisinde olan tarımsal kredi borçları, 1 Aralık 2006 tarihi itibarıyla faiz tahakkuk ettirilmek suretiyle, bu tarihten itibaren 1 yıl süre ile faizsiz olarak ertelenecek. Üreticilerin borçlu bulundukları banka ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne erteleme için müracaat süresi, bugünden itibaren 3 ay olacak. Nakliyede RoRo atağı Yalnız kâr gütmekle suçlanan ve yabancılara satışı için hazırlıklar yapılan UN RoRo’nun satış için City Group’un yetkili kılındığı, şirkete 830 milyon Avro değer biçildiği ileri sürüldü. UN RoRo İşletmeleri, 1993’te UND RoRo İşletmeleri ve UND Denizcilik adıyla iki ayrı şirket olarak kurulmuştu. 2004’te UN Denizcilik AŞ adıyla aynı ortak ve hisse yapısına sahip UN RoRo İşletmeleri adı altında birleştirilen şirketin 212 ortağı bulunuyor OLCAY BÜYÜKTAŞ Yatırım tutarı 400 milyon dolar Roro’nun 1993’ten bu yana Yugoslavya savaşı sırasında geçişi kolaylaştırmak için kullanılmaya başlandığını hatırlatan Çetin Nuhoğlu, o zaman temel amacın nakliye sektöründeki sorunun çözümü olduğunu, bu işin kâr merkezli olarak düşünülmediğini anlattı. O dönem alınan kararlara göre UND üyelerinin ortaklığıyla kurulan şirkette kimse yüzde 4’ten fazla hisse sahibi olmayacak, hiçbir uluslararası nakliyeci de RoRo işine girmeyecekti. Ancak zamanla hisselerin 45 kişinin elinde toplandığını anlatan Nuhoğlu, yıllarca UND’nin bir iştiraki olarak algılanan bu şirketin kamu tarafından da desteklendiğini belirterek “Bugün burada çok kârlı ve rekabetçi bir yapı oluştu. Para getiren her şeyi satarak para kazanma fikri buraya da sirayet etti” dedi. Yönetim kurulunun İtalyan bir grupla yüzde 5050 ortaklıkla bir şirket kurarak Marsilya ve Slovenya’ya roro taşımacılığı konusunda karar aldığını söyleyen Nuhoğlu, bu kez de üyelerden hiç kimsenin binde 1’den fazla hisse sahibi olamayacağı bilgisini verdi. Aynı durumun yaşanmayacağının nasıl sağlanacağı sorusunu Nuhoğlu “Tüzükte, hisselerin devredilemeyeceği ve satılamayacağı şartı getirilecek” diye yanıtladı. 400 milyon dolarlık bir yatırımla gelecek yıl uygulamaya geçmesi planlanan projede altı gemiyle taşıma yapılacak. 900 üyesi bulunan UND’nin 500 üyesinin ortak olabileceğini anlatan Nuhoğlu, yetersiz kalınması durumunda Türk menşeli olmak üzere başka sermaye gruplarının da ortaklığa alınabileceğini ifade etti. Nuhoğlu, hesaplamalarına göre söz konusu yatırımla TIR başına 800 dolar tasarruf yapılabileceğini de sözlerine ekledi. Bir yandan uluslararası nakliyede yaşanan kota sorunları, bir yandan nakliye sektöründe yaşanan kavgalar ihracatçı ve nakliyecileri harekete geçirdi. 13 yıldır tek bir hatta yapılan RoRo seferlerine 3 Aralık’ta KepezGüney İtalya, gelecek yıl da Marsilya ve Slovenya hatları eklenecek. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Oğuz Satıcı, TİM olarak, roro işine girmediklerini, RoRo işine giren üyelerine destek olduklarını dile getirirken, UND Başkanı Çetin Nuhoğlu, sektörde ticaret kaygısı olmaksızın yükü hafifletmek amacıyla bu yola girildiğini dile getirdi. Güney İtalya’ya karadan direkt ulaşım olmadığı için uzun süredir Türkİtalyan İş Konseyi’nin gündeminde olan ve Yunanistan üzerinden 34 saatlik kara ulaşımını kısaltacak bir çözüm olarak geliştirilen proje 3 Aralık’ta uygulamaya konuluyor. Yüzde 50’sine İtalyan ihracatçı ve nakliyecilerin, yüzde 50’sine de Türk ihracatçılarının sahip olduğu TİM RoRo üç gemiyle ta şıma yapacak. Her bir geminin 80 TIR taşıyacağı şirket, her bir seferde 3 bin kilometre tasarruf etmiş olacak. İtalya’nın Brindisi Limanı’na gidecek TIR’lar, oradan İspanya ve Fransa’ya denizden girme olanağı bulacak. Karayolunun mümkün olduğunca az kullanılacağı bu güzergâhta, Türkiye’de de asıl olarak denizler tercih edilecek. İstanbul Harem ya da Ambarlı’dan denizle Bandırma’ya gidecek TIR’lar, iki saatlik bir karayoluyla Kepez Limanı’na ulaşacak. İtalyanlar geçişler limandan limana olduğu için farklı bir geçiş belgesi vereceğinden kota sorunu da yaşanmayacak. Her TIR’ın 1550 Avro’dan taşınacağı proje için Satıcı, ihracatın artmasına ne katkıda bulunuyorsa ona destek vereceklerini dile getirerek “Türkiye’de RoRo taşamacılığının yeni hatlarla gelişmesini arzu ediyoruz. Türkiye’nin rekabetine büyük bir katkı sağlıyor. Onlar olmasaydı bugün bu büyüklükte ihracat nasıl yapılacaktı? Bu işin geliştirilmesi gerekiyor. Yeni hatlara, yeni oyunculara gereksinim var. Biz de bu nedenle bu rekabeti destekliyor, mevcut RoRo şirketlerine destek veriyoruz” dedi. Sakızda ArGe meyve veriyor ? Ekonomi Servisi Çilekkarpuz, frambuazkivi ve kavunlimon olmak üzere altı farklı lezzeti bir araya getiren Vivident Full Fruit Mix serisini piyasaya sundu. Sıvı dolgulu sakız olma özelliğine sahip Vivident Full Fresh de en büyük boy ambalajında tüketicinin beğenisine sunuldu. AraştırmaGeliştirme’ye (ArGe) önemli bir bütçeyle ağırlık veren Vivident, sıvı dolgulu draje sakız portföyüne yeni ürünler eklemiş oldu. İŞÇİDEN ARALIK EYLEMLERİ Türkiye sıcak günlere hazırlanıyor. Sağlık, eğitim ve vergi politikalarından şikâyetçi olan sendikalar, hükümete karşı protestolarda buluşmaya hazırlanıyor. Çalışanlar ve emekliler, aralık ayında bütçe görüşmeleri boyunca çeşitli eylemler yapacak. Türkiye KamuSen Genel Başkanı Bircan Akyıldız, kamu çalışanlarının sorunlarına çözüm getirilmemesi nedeniyle seçime kadar bir dizi eylem yapacaklarını söyledi. Akyıldız, “Gelir adaletsizliği ve işsizliği azaltmanın koşulu yatırımlardan geçer. Bütçede yatırımdan söz etmek mümkün değil. Ne bu bütçeden ne de hükümetten artık bir şey beklemiyoruz’’ dedi. KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul da bütçede yatırıma, kamu hizmetlerine ve kamu çalışanlarına kaynak aktarmak yerine, IMF’nin taleplerinin dikkate alındığını söyledi. DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi ise IMF direktifleriyle hazırlandığını belirttiği bütçenin tek önceliğinin borç ödemek olduğunu ifade etti. K İ T Ç A L I Ş A N I N A E N F L A S Y O N F A R K I Devlet memurları ve emeklilerinden sonra KİT çalışanlarına da yılın ilk 6 ayına ait yüzde 2.32’lik enflasyon farkı ödenmesine ilişkin Yüksek Planlama Kurulu (YPK) kararı, dünkü Resmi Gazete’de yayımlandı. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı’nın, ‘’KİT’lerde 2006 Yılında Uygulanan Ücretlerde Artış Yapılmasına İlişkin Tebliği’’nde yer alan YPK kararıyla, KİT’lerdeki sözleşmeli ve kapsam dışı personel ile yönetim kurulu başkan ve üyeleri, denetim ve tasfiye kurulu üyeleri ve denetçilerin mevcut ücretlerinde, 1 Temmuz 2006 tarihinden geçerli olmak üzere yüzde 2.32 oranında artış yapılması hükme bağlandı. Kararda, halen 80 YTL olan ek ödeme tutarının da 82.5 YTL’ye yükseltilmesi öngörüldü. İ S TA N B U L’ D A TAKSİYE ZAM İstanbul’da taksi ve taksi dolmuş ücretlerine 1 Aralık 2006 tarihinden geçerli olmak üzere yüzde 15 oranında zam yapıldı. İstanbul Otomobilciler Esnaf Odası Başkanı Semih Kaçanoğlu’nun verdiği bilgiye göre, İstanbul Esnaf ve Sanatkâr Odaları Birliği’nin teklifi üzerine yapılan değerlendirmede İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) kararı doğrultusunda, taksi ücretlerinde daha önce 1.50 YTL olan açılış ücreti 1.73 YTL’ye, 1 YTL olan kilometre başı ücret 1.15 YTL’ye, bekleme ücreti ise 0.20 YTL’den 0.23 YTL’ye yükseltildi. Kaçanoğlu, İstanbul’da taksi ve taksi dolmuş ücretlerine en son Aralık 2005’te zam yapıldığını, bugüne kadar Türkiye’deki ekonomik şartların değişkenliği sonucunda da taşımacılık sektöründe çalışan esnafın yaşamsal ekonomik girdilerinin arttığını ifade etti. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle