25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 KASIM 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Şekerİş’in mücadelesine destek Şekerİş Sendikası Başkanı İsa Gök, aralarında en çok kâr edenleri dahil şeker fabrikalarının özelleştirilmesi çalışmalarına yardımcı olmak üzere görevlendirilen üçlü konsorsiyumda, ülkenin şeker üretimindeki her azalışta daha çok kâr elde edecek olan ED & F Man İstanbul Pazarlama Ltd. Şti.’nin de bulunduğunu açıklamıştı. CHP Milletvekili Gürol Ergin yakından ilgilendiği konuyu Meclis’e taşımayı düşünüyor: “AKP bugün, en kârlı Ilgın, Bor ve Ereğli fabrikalarını satıyor. Türkiye’deki tüm şeker fabrikaları özelleştirme sonucu satılmaya çalışıldığı zaman, şekeri yüksek maliyetle elde eden Doğu Anadolu ve Marmara Bölgesi’ndeki şeker fabrikalarının alıcısı çıkmaz , yalnızca, şekeri, düşük maliyetle elde eden İç Anadolu Bölgesi’ndeki şeker fabrikaları satılır ve şeker üretim maliyeti yüksek olan şeker fabrikaları devlet elinde kalır. Bu durumda olacaklar şunlardır: Şeker satış fiyatı, satılamayarak devletin elinde kalacak şeker fabrikalarında oluşan yüksek şeker üretim maliyeti dikkate alınarak belirlenirse; Orta Anadolu’daki fabrikaları elinde bulunduran özel sektör, şekeri yüzde 4060 kâr marjı ile pazarlayarak haksız bir şekilde yüksek kazanç elde eder.” Gürol Ergin’e göre, şeker fabrikalarının özelleştirme çalışmalarına yardımcı olmak üzere görevlendirilen üçlü konsorsiyum içinde ED & Man İstanbul Pazarlama ve Limited Şirketi’nin yer alması ise hiç de şaşırtıcı değil. Çünkü: “Amaç Türkiye’de şeker üretimini azaltmak olunca bu konuda destek ya tatlandırıcı üretenlerden istenecekti, ya da şeker ticaretiyle meşgul olanlardan. ED & Man Şirketi de dünyanın önde gelen şeker ticaretçisi firma olduğuna göre, seçim gayet doğru yapılmış. Ortaya konacak önerilerle Türkiye’de şeker üretimi ne kadar azaltılabilirse bundan ülke ekonomisi, pancar üreticileri ve şeker fabrikası çalışanları o ölçüde zarar görecek; ama, tatlandırıcı üreticileri ile şeker ticareti yapanlar ve şeker kaçakçıları da o ölçüde çıkar sağlayacaklardır. Aslında, nasıl ki, süt fabrikalarının özelleştirilmesi sonucunda süt sanayimiz yabancıların eline geçti ise, şeker fabrikalarının özelleştirilmesi sonucunda da neredeyse Cumhuriyetimiz ile yaşıt olan şeker sanayiimiz de tamamen yabancıların eline geçmiş olacaktır.” SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Her derde deva ‘Recepcin’ Ankara Tabip Odası (ATO), sağlık bütçesinin yaratacağı olası fiziksel ve ruhsal çöküntü için “Bütçe 2007 tablet”i öneriyor. Eğer ATO izin verirse biz ilacın adının “Recepcin” olarak tescil edilmesini önerelim ve prospektüsü birlikte oluşturalım: Formülü: Her tablette, dolaylı vergi % 70, doğrudan vergi % 30, servet vergisi % 5, kurumlar vergisi % 3. Farmakolojik özellikleri: Dolaylı vergi, merkezi idare tarafından belirlenen borç aktarma oranını tutturmak üzere vatandaşa hissettirmeden iğneden ipliğe yüklenen bir madde olup dolaylı yoldan vatandaşın cebindeki parayı çeker. Çekilen bu parayı yine dolaylı yoldan ülke içi ve ülke dışı büyük sermaye gruplarına ulaştırmak için toplanmasına hizmet eder. Vatandaşın öfkesini doğurmaz, herkesten eşit alınıyor gibi bir görüntü yarattığı için tepki çekmez, herhangi bir tahrişe yol açmaz. İşkembeden atılan “ülkenin içinde bulunduğu durum, borçları ödeme zorunluluğu, istikrarın bozulmaması gerektiği, izlenen başarılı politikanın sonuna yaklaşıldığı, bu aşamada hep beraber biraz daha kemer sıkılması gerektiği” gibi siyasal reaksiyonlar emilimi kolaylaştırır. Vatandaş tarafından metabolize edilir. Endikasyonlar: Recepcin, şiddetli para hırsına gözü dönmüşlüğün eklendiği durumlarda, borç ve faiz ödemeleri sıkışıklığında, Kemal abimizin affında, partidaşların üleşiminde, sağlığın tüccarlaşması ve at pazarlığında kullanılabilir. Kontrendikasyonları: Yoksullaştırılırken bilinçlenme eğilimi gösteren vatandaşlar üzerinde polisiye ve askeri destek olmadan kullanılmamalıdır. Uyarılar, önlemler: Parti teşkilatlarınca önerilen doz aşılmamalıdır. IMF tarafından başka şekilde tavsiye edilmedikçe bir yıllık belirlenen oranlar gözlenerek uygulamanın devamında mutlaka kurtarıcı dervişlere danışılmalıdır. Medya desteği ve enayileştirme süreci ihmal edilmemelidir. Kullanım şekli ve dozu: Hep aç karnına alındığından kronik mide kazınması karşısında bir kuru ekmekle beraber yutulmalıdır. Üstüne bir bardak soğuk su içilmesi tavsiye edilir.1 yıl boyunca her gün bir adet alınması zorunludur. Ramazan aylarında sahur ve iftarda olmak üzere iki Papa’nın ‘Cinleri...’ ROMA İstanbul, bin yıl önce olduğu gibi, büyük “din mücadelelerinin” merkezinde... “Uygarlık çatışması” bir yanda; Katolik ve Ortodoks dünyasını “yakınlaşmaya” sokan bir “tarihi kavşak” öte yanda... Büyük din karşılaşmaları ve karşıtlaşmalarını içeren bu iki (KatoliklikOrtodoksluk; İslamHıristiyanlık) eksenin tarihi ve coğrafi anlamda İstanbul’dan geçtiğini, bilmesine biliyorduk. Sürpriz; bu “iki eksenin” 2000’lerde böylesine canlı ve diri biçimde karşımıza çıkması. Alaattin’in lambasından fırlayan cin gibi bir şey bu... Papa’nın ziyareti, “bin yıllık cinleri” şişeden çıkarıyor. “Şişeden çıkan” ilk “cin”; Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasındaki “müstakbel birleşme”! Bu tabii tek ziyarette halledilecek bir mesele değil. XVI. Benedikt, buna karşın geziyi, Papalık çizgisini tanımlayacak birleşme doğrultusunda “iz bırakacak” bir atılım olarak görüyor. Ziyaretinin “ilk hedefi” bu. Davet zaten Bartholomeos’tan geliyor. XVI. Benedikt de “Hıristiyanlığın ikinci ciğeri” olarak anılan “Ortodoks kilisesi ile birleşmeyi”, Papalığın “ana stratejisine” dönüştürüyor. Ve bu “strateji” için en kestirme yolun Moskova ya da Atina patrikliğine göre kolay lokma saydığı “İstanbul patrikliğinden” geçtiğini düşünüyor. Bartholomeos ile “tercihli yol” kurmak amacıyla planlanan ziyaret, ne var ki Papa açısından “sürpriz bir bomba şeklinde” patlayan Regensburg konuşması nedeniyle şişeden “ikinci cini” de çıkarttı. Vatikan’ın türlü çeşitli “tekzip teşebbüslerine” rağmen Regensburg şişede tutulmaya çalışılan “medeniyetler çatışması cinini” de dışarı saldı. Bu “iki devasa cin”, İstanbul’u eşine benzerine rastlamadığımız türden bir “küresel vitrine” dönüştürmüş durumda. Bu “küresel vitrinde” cereyan edecek her şey, söylenecek her söz, yapılan her jest... küresel medyanın tamtamlarıyla küresel köyün en ücra köşesine dek duyurulacak ve XVI. Benedikt kadar, Türkiye’nin de “21. yüzyıl başındaki yerini” belirleyecek. Öylesine can alıcı bir gezi bu... 22 bin güvenlik görevlisi, 2000’i aşkın gazeteci; boşuna İstanbul’u mesken tutmuyor. Yanarım Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, bir sendikanın ancak kendisini anlatabildiği zaman çığır açabileceğine inananlardan. O yüzden çok dolaşıyor. Dolayısıyla yaşanan gerçeklere daha yakın olabiliyor. O anlattı: Doğu’da bir ilçede yemekteler. Sendika üyesi bir öğretmen, “Ah yanarım, o çocuklara yanarım” diyor, “Günler, geceler boyu öğrencilere ayrıca ders verdik, ilçede yaşanmamışı yaşattık. 18 öğrencimiz üniversite sınavlarını kazanıp Erzurum’a gittiler. Çocuklar, yokluktan cemaat vakıflarının yurtlarında kalmışlar. Apaydınlık 18 çocuktan 16’sını tarikatlar kaptı, onları şimdi tanıyamaz olduk.” kere alınması sürekli uyku hali verebilir. Aşırı doz ve tedavisi: Aşırı doz belirtileri görüldüğünde en yakın inşaattan balyoz istenebilir. Kobaylar üzerindeki laboratuvar deneylerindeki bazı vakalarda “AB’ye giriyoruz, çok ilerliyoruz, çok iyi gidiyoruz” türünden zevzekliklerin yararı görülmüştür. Ticari takdim şekli ve ambalaj muhtevası: 365 tabletlik pembe kutularda, “sağlıkta dönüşüm, aramızda bölüşüm” amblalajında sunulur. Katkı payı yoktur ki, katkı payında indirim olsun. Vatikan mı yaman, Türkiye mi? ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Sosyal Güvenlik 2007: Kamu İdareleri (1) Sosyal Güvenlik Reformu olarak tanıtılan, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası’nda, kimlerin sigortalı olması gerektiği, yasanın 4. maddesinde kapalı ve karmaşık bir yazılımla açıklanmıştır. 5510 sayılı yasanın “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde “kamu idaresi” şöyle tanımlanmaktadır. “Kamu idaresi: 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen idare ve kurumlar ile bunların ödenmiş sermayesinin % 50’sinden fazlasına sahip oldukları ortaklıkları veya özel kanunlarına göre personel çalıştıran diğer kamu idareleri” anlamına gelmektedir. “Kamu idaresi”nin hangi kurumlardan oluştuğunu öğrenmek için, öncelikle 5018 sayılı “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 3’üncü maddesinin (a) bendinde belirtilen idareler ve kurumlar”ın bilinmesi gerekir. Kamu İdareleri ve Kamu Kurumları: a) Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri: Uluslararası sınıflandırmalara göre belirlenmiş olan, merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idareleri, b) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri: Bu kanuna ekli (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerini, c) Düzenleyici ve denetleyici kurumlar: Bu kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan kurumları, d) Sosyal güvenlik kurumları: Bu kanuna ekli (IV) sayılı cetvelde yer alan kamu kurumlarını, e) Mahalli idare: Yetkileri belirli bir coğrafi alan ve hizmetlerle sınırlı olarak kamusal faaliyet gösteren belediye, il özel idaresi ile bunlara bağlı veya bunların kurdukları veya üye oldukları birlik ve idareleri, (I) Sayılı Cetvel: Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri: 1) Türkiye Büyük Millet Meclisi, 2) Cumhurbaşkanlığı, 3) Başbakanlık, 4) Anayasa Mahkemesi, 5) Yargıtay, 6) Danıştay, 7) Sayıştay, 8) Adalet Bakanlığı, 9) Milli Savunma Bakanlığı 10) İçişleri Bakanlığı, 11) Dışişleri Bakanlığı, 12) Maliye Bakanlığı, 13) Milli Eğitim Bakanlığı, 14) Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, 15) Sağlık Bakanlığı, 16) Ulaştırma Bakanlığı, 7) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, 18) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, 19) Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, 20) Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 21) Kültür ve Turizm Bakanlığı, 22) Çevre ve Orman Bakanlığı, 23) Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, 24) Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı, 25) Jandarma Genel Komutanlığı, 26) Sahil Güvenlik Komutanlığı, 27) Emniyet Genel Müdürlüğü, 28) Diyanet İşleri Başkanlığı, 29) Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, 30) Hazine Müsteşarlığı, 31) Dış Ticaret Müsteşarlığı, 32) Gümrük Müsteşarlığı, 33) Denizcilik Müsteşarlığı, 34) Avrupa Birliği Genel Sekreterliği, 35) Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, 36) Devlet Personel Başkanlığı, 37) Özürlüler İdaresi Başkanlığı, 38) Türkiye İstatistik Kurumu, 39) Gelir İdaresi Başkanlığı, 40) Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, 41) Karayolları Genel Müdürlüğü, 42) Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, 43) Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü, 44) Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, 45) Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, 46) BasınYayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü, 47) Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, 48) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü, 49) Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, 50) Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (II) Sayılı Cetvel Özel Bütçeli İdareler: A) Yüksek Öğretim Kurulu, Üniversiteler ve İleri Teknoloji Enstitüleri B) Özel Bütçeli Diğer İdareler, (…) (III) Sayılı Cetvel Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar: 1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, 2) Telekomünikasyon Kurumu, 3) Sermaye Piyasası Kurulu, 4) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 5) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, 6) Kamu İhale Kurumu, 7) Rekabet Kurumu, 8) Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu (IV) Sayılı Cetvel Sosyal Güvenlik Kurumları: 1) Sosyal Güvenlik Kurumu, 2) Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü, 1 Ocak 2007’den geçerli olarak, bağlı oldukları 5434 sayılı TC Emekli Sandığı kapsamından ayrılıp 5010 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası kapsamına geçeceklerdir. 5510 sayılı yasanın “Sigortalı sayılanlar” başlıklı 4. maddesi, “Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar kurum tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir” denilerek son bulmaktadır. Bu yönetmeliğin, Sosyal Güvenlik Reformu Yasası olarak tanıtılan 5510 sayılı yasanın yürürlüğe gireceği 1 Ocak 2007’den önce çıkarılmasının büyük yarar sağlayacağı ve bir kavram karmaşasını da önleyeceği görüşündeyiz. HARBİ SEMİH POROY İmparatorluk geçmişinden gelen ve “DoğuBatı arasında uygarlık köprüsü” olmak iddiası taşıyan Türkiye’nin, Papa’nın saldığı bu “büyük cinleri” şimdi kazasız belasız kontrol altında tutması bekleniyor. Her şeyden önce, “güvenlik”... ne Papa ne de kendisine eşlik eden Vatikan mensuplarına en ufak tacizin yapılmaması, Ankara için bir numaralı öncelik olacak... Türkiye, aşırı kanatlardaki “çeşitli Ağca’larını” kontrol altına alabilecek ve bu “zorlu gezinin” altından kalkabilecek olgunlukta bir ülke olduğunu kanıtlamak zorunda. Gezinin “siyaseten doğru” biçimde cereyan etmesi, güvenlik denli önemli. Erdoğan’ın, havaalanında Papa’yı selamlama kararı bu bağlamda çok olumlu... Hedef, “bağcı dövmek değil, üzüm yemek”! Türkiye’nin çıkarı, bu “çetrefil sınavdan” yüz akıyla çıkmak ve dünya âleme “feda edilemez bir dengeler ülkesi” olduğunu göstermek olmalı. AB projesi olsun olmasın; Türkiye, uluslararası camiaya “güvenilir” ve de “vazgeçilmez muhatap” olduğunu, bu “bin yıllık boy ölçüşme” aynasında bir kez daha anlatmak durumunda... 80’lik Papa’nın karşımıza koyduğu bu “tarih randevusunu” biz bir “avantaja” dönüştürmek mecburiyetindeyiz. Başka da alternatifimiz yok zaten... Herhangi bir siyaset ya da güvenlik zaafı, Türkiye için yalnız uluslararası bağlantılar açısından değil; turizm açısından da “badire” olacak. İkinci “bir Ağca macerası” ya da bir “Midnight Express” gölgesi, Batı turizminin görünür gelecekte Türkiye’den ayak kesmesi için yeterli neden sayılacak. İtalya günlerdir Papa ile yatıp kalkıyor. Türkiye’nin AB üyeliği, ekonomisi, siyaseti, kültürü... baş sayfalardan, manşetlerden inmiyor. Papa’nın gideceği mekânlar; Ayasofya ve Sultanahmet’in resimleri, planları, krokileri sayfa sayfa tefrika ediliyor. “Başarıyla” sonuçlanacak bir gezi, Türkiye için milyarlarla Avro’nun sağlayamayacağı bir “promosyon” olacak. Talihsiz bir “gaf” ya da “zaaf” ise bedeli çok yüksek “yaralar” açacak... “Vatikan mı yaman, Türkiye mi?” Bahis bu. Bin yıldır bu topraklarda var olmayı başaran bir halkın, bu bahsin altında kalma lüksü yok. BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 27 Kasım www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Artvin ilinde ünlü bir yayla. 2/ 1 Yünden dövülerek 2 yapılan kalın ve kaba kumaş... 3 Kaynatılarak ko4 yulaştırılmış şerbet. 3/ Zambia’nın 5 başkenti... Utanç 6 duyma. 4/ Gizli görevli... İskambil 7 lerle oynanan bir 8 oyun. 5/ ‘‘ iltifata tabidir/Müşteri 9 siz meta zayidir’’ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 (Muallim Naci). 6/ Karışık rekli. 7/ İzmir’in Mende 1 Ç İ N K İ R A Z I res ilçesinde ünlü bir antik 2 O K A R A D İ L kent... Köpek. 8/ Duman 3 M İ D A S A N I lekesi... Huzur. 9/ Sığırın 4 A K İ K A C altı aylıktan bir yaşına kaA K V A dar olan yavrusu... Doku 5 B U S E teli. 6 E H R İ T A YUKARIDAN AŞAĞIYA: 7 B U N OMA C A 1/ Aydın ilindeki Dilek Ya 8 E R İ E EMA Y rımadası Ulusal Parkı’na 9 K U Ş K İ R A Z I verilen bir başka ad. 2/ Nijerya’nın başkenti... Uyuşturucu bir maddenin kısa yazılışı. 3/ Boş ve anlamsız söz. 4/ Kars’ın doğusundaki ünlü eskiçağ kenti... Evcil bir geyik türü. 5/ ‘‘ söyletir en yanık türküleri/Ay buluta girdiği gecelerde’’(C.S. Tarancı)... Bir bölgede yetişen bitkilerin tümü. 6/ Gece yapılan sinema ya da tiyatro gösterisi... Bir nota. 7/ Çit, perde... Yunan abecesinde bir harf... Hollanda’nın plaka imi. 8/ ‘‘Sakağı’’ da denilen ölümcül bir hayvan hastalığı... ‘‘Çinkirazı’’ da denilen ve nemli bölgelerde yetişen bir meyve ağacı. 9/ Bütün maymun türlerini içine alan memeliler takımı. CUMHURİYET 17 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle