Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 2006 PERŞEMBE 6 HABERLER Üç darbe yaşayan Türkiye’de TSK içindeki en geniş kapsamlı tasfiye 12 Mart’ta gerçekleşti PERŞEMBE ORHAN BURSALI İadei itibar bekliyorlar MİYASE İLKNUR Öğrenci ve Hoca Bir tarih hocasının söyledikleriyle üç yazıdır uğraşıp duruyorum. Değer mi? Çünkü ortalık zırvalarla dolu! Üç nedenle yanıt vermek önemli: İlki, karşımızdaki bir akademisyen. İkincisi, üstelik bir hoca, öğrencilere ders veriyor. Üçüncüsü, bazı üniversitelerimizde bilim ile popülerlik karıştırılıyor. Bugün bu üç konu üzerinde duracağım. 1) Ülkemizde bir “akademisyen sorunu” var. Özellikle Tarih (ve sosyal bilimler) alanında. (Bir de jeolojide!) Sadece Doç. Cemil Koçak (Sabancı Üniversitesi) değil tarihi ve olguları ideolojik çarpıtan veya en namuslusundan bilgi eksikliği veya kavrayış sorunları nedeniyle fahiş değerlendirme yanlışları yapan... Örneğin Fethullahçı gazete yazarı Atilla Yayla adındaki “akademisyen” de (Gazi Üniversitesi), şu günlerde Atatürk’e sövmekle meşgul! Bu ulusun çıkardığı ender parlak beyini aşağılamaya kalkışan bir düşünce soytarısı arzı endam eyledi! “Bilimsel araştırmaları” gösteriyormuş ki, “Atatürk zamanında Türkiye geri gitmiş”! ??? Bir “ideolojik bilim adamlığı” türü gelişti. Öyle ki evrensel nitelikteki tarihçilerimizi “Onlar tarihçi ise ben değilim” dedirtecek kadar! Sorunun kökeninde, “bilim” ve “bilim insanı” kavramlarının ülkemizde yerli yerine oturmamış olması var. İdeolojik bilim adamları, “tabuları yıkan”, “cesur” olarak tanıtılıyor. “Kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini yiğitçe dile getirdikleri (!)” için, ödüllendiriliyor. Burada, “gerçeğe yakınlık” değil, salakça bile olsa kimsenin söylemediği şeyler söylemek önemli! Popüler kültür, bilimi batırıyor! Bir de pazarlamacı bilim adamı türü var. Bunları en çok jeolojide görüyoruz. Bir kısmı, depremin ticaretini yapıyor. Ne yazık ki toplumumuz, basınımız, “bilim” ile safsatayı birbirinden ayırabilecek duruma gelemedi. Profesör titriyle bilim adamlığını eş tutuyor. Pazarlamacı veya ideolojik... Bu iki tür de bilime müthiş zarar veriyor. Ne yazık ki, bu tür soytarılıkların bir “akademik cezası” yok! Aksine, bir ödüllendirme var! (Dış veya iç, ideolojik ve siyasi çevrelerce!) Bilim adamı, bilgilerini dikkatlice ve alçakgönüllü olarak aktarır. Söylediklerinin, özellikle tarih, sosyal bilimler vb. gibi bilimselleşememiş alanlarda, farklı yorum ve bakışlara açık olduğunu, mutlak gerçeği aktarmadığını bilir. Onlar ne yazık ki çok azlar! 2) Bazı üniversitelerimizde “popülerlik” prim yapıyor. Mesela çok öğrenci çeken bir öğretim üyesi “iyi akademisyen”! Belki de (özel üniversitelerde tabii), maaşına zam bile yapılıyordur! Çünkü bu tür anlatıcılar “müşteri”yi (öğrenci!) mutlu ediyor. Üniversiteyi pazar vizyonu içinde “işverenmüşteri” ilişkisi temelinde görmekle bilim arasında sorun ortaya çıkıyor! 3) Gelelim hocaöğrenci ilişkisine: Cemil Koçak, Sabancı Üniversitesi’nde öğrenciler tarafından sevilen bir hoca gibi. En azından “Ekşi Sözlük”e kayıt düşen öğrencilere bakılacak olursa. Örneğin oradan üç notu buraya alıyorum: “Radikal gazetesinde yayımlanan röportajıyla..., tc devletinin ve kemalistlerin mustafa kemal’in görmedikleri, göstermedikleri yönünü ve tarihini açıklıkla ortaya koymuş tarihçi.”; “tarihçinin işi tarihi olduğu gibi ortaya koymak olduğu, ideolojilere uygun hale getirmek olmadığı için, tarihçiliği sebebi ile teşekkürü hak eden insan”; “tiyatro sahnesindeymişçesine ders anlatan, her gördüğü öğrenciye tanısın tanımasın inanılmaz içten selam veren amfi hocası”. ??? Anlaşılan, Koçak, sahnede canlı bir anlatıcı! Öğrencinin dikkatini konuya çekmeyi başarıyor. Fakat, nasıl anlattığından daha önemlisi, neyi nasıl anlattığıdır! Eğer Atatürk, Cumhuriyet, laiklik gibi, önceki iki yazımda eleştirdiğim yanlışlıkları “doğru bilgi” olarak “sahne sanatçısı” rolüyle çok iyi anlatıyorsa, yazık ki yazık! Öğrenci, ülkemizde ve üniversitelerimizde ne yazık ki tamamen “alıcı” pozisyonundadır. Öğretim üyesi kötü bir malı, çok iyi sunan bir pazarlamacı olabilir, ama bilim yapmaz. En önemli konu, öğrenciye “kötü malı kakalamak” değil, öğrenciye “doğru” ile “yanlışı”, bilim ile bilimsel olmayanı ayırt edebilecek bir eleştirel, akli bakış açısı kazandırmaktır! Aktardığı “bilgileri” öğrencinin araştırmasını ve yeni yorumlar getirmesini sağlamaktır. Bir tarihçi, yargılarını mutlak bilgi gibi aktarıyorsa, öğrenciye yazık ediyor! Öğrenciler, sözlüğe yazdıklarına bakılacak olursa, görünüşe aldanıyor, içerik konusunda zerre kadar kafa yürütmüyor. Sahne artistliğine ve sokak kucaklamalarına prim veriyor. Bunlar üstelik “en iyileri”nden ise hele! Bilimde, üniversitede derin bir sorunla karşı karşıyayız! T ürkiye Cumhuriyeti, 83 yıllık tarihine sığdırdığı üç darbede, arkasında çok sayıda sivil ve askeri mağdur bıraktı. Darbeleri gerçekleştiren Türk Silahlı Kuvvetleri kendi içinde de geniş çaplı tasfiyeye gitti. Bu tasfiyenin en kapsamlısı 12 Mart’ta gerçekleşti. 12 Mart’ta tasfiye edilenler arasında 8 general, 35 albay ve alt kademede yüzlerce subayın ordu ile ilişkisi kesildi. Büyük bir kısmı gözaltına alındı. 12 Mart mağduru subaylar için 35 yıl aradan sonra CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, iadei itibar için bir yasa tasarası için çalışıyor. Baratalı’nın tasarısı AKP’nin de desteğiyle yasalaşırsa 12 Mart 197126 Ocak 1974 tarihleri arasında resen emekli edilen subay ve askeri öğrencilere kıdemli albay rütbesinden maaş bağlanacak. Temmuz 2006 tarihi itibarıyla kıdemli albay emeklilerinin aldığı 833 YTL aylıkla itibarları geri verilecek olan 12 Mart mağduru subaylar, aylıktan çok itibarlarının geri verilmesini istiyor. CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı, bugüne kadar CHP’nin hazırladığı tasarılara destek vermeyen AKP’nin 12 Mart mağdurları ile ilgili tasarıya destek vereceğine inandığını belirtti. AKP Milletvekili Eyüp Fatsa’nın daha önce hazırladığı benzer bir yasa tasarısının Meclis’te”n geçtiğini anımsatan Baratalı, “Benim üzerinde çalıştığım yasa tasarısı da Fatsa’nın tasarısıyla benzer özellikler taşıyor. O nedenle destek vereceklerini umuyorum. Bu konuda AKP milletvekilleriyle görüşüp desteklerini isteyeceğim” dedi. ? CHP İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın hazırladığı tasarı AKP’nin de desteğiyle yasalaşırsa 12 Mart’ta resen emekli edilen subaylara, “kıdemli albay rütbesi” üzerinden maaş bağlanacak. 12 Mart 197126 Ocak 1974 tarihleri arasında resen emekli edilen subaylar, maaş bağlanmasından çok itibarlarının geri verilmesini istiyor. AKP’li Eyüp Fatsa’nın benzer bir tasarısının yasalaştığını anımsatan Baratalı, tasarı için AKP’nin destek vereceğini ümit ediyor. man, Seffan Özdemir, Haluk Ergüven, İbrahim Çetinkaya. Son iki darbenin mağdurlarından olan ve 12 Mart’ta subaylıktan, 12 Eylül’de ise yurttaşlıktan atılan Yücel Top, Baratalı’nın hazırladığı 12 Mart mağduru subaylara iadei itibar tasarısını olumlu buluyor. Maddi açıdan kimsenin bağlanacak maaşa artık ihtiyacı kalmadığını, ancak kırılan gönüllerin tamiri ve manevi açıdan onore edilebilmesi için tasarının çıkmasında yarar gördüğünü söylüyor. 12 Mart darbesi gerçekleştiğinde Kara Kuvvetleri’nde üsteğmen ğı yasa tasarısını ve darbe mağdurlarının yaşadıklarını Yücel Top’la konuştuk. Her darbe döneminde ordu kendi içinde tasfiyeye yönelmiş. Bunun en kapsamlısı 12 Mart’ta yapıldı. Siz de üsteğmen rütbesindeyken tasfiye edildiniz. 12 Mart’taki bu kıyım yapılmasaydı 12 Eylül olur muydu? Top: Zannetmiyorum. O dönem subaylarının, en azından benim çevremde gördüğüm subayların önemli bir kısmı yurtsever, çok okuyan, sorgulayan, ülke ve dünya sorunları ile yakından ilgili kişilerlı bir şey. Bu bakımdan devrelerin ikincileri üçüncüleri arasında arkadaşlarımız vardı. Bu subayların tasfiyesi hem ülke açısından hem de Türk Silahlı Kuvvetleri açısından önemli bir kayıptır. Bu olay sadece kendilerinin tasfiyesi ile kalmadı, kendilerinden sonraki kuşaklar için tehdit unsuru oluştu. Tasfiyeyi yapanlar bizden sonraki genç subaylara ‘ülke sorunları ve siyasetle ilgilenenlerin akıbetini görüyorsunuz’ diye korku saldılar. Tabii bir de bizim kuşağın tecrübesizlikleri, gençlikleri, atılganlıkları, acelecilikleri de bu işte rol oy 1 2 İddianame en ufak bir maddi delile dayanmadan hazırlanmıştı. Dava yıllarca sürdü ve ancak 1977 yılında beraatla sonuçlandı. Aşağı yıkarı 6 sene sürdü. Ben 30 ay tutuklu kaldım. Emekli edilmeseydiniz askerlikteki idealiniz neydi? Top: Tutuklandığım zaman Hukuk Fakültesi’nin son sınıfındaydım. İki şey düşünüyordum, ya askeri hâkim olmayı ya da kurmay olmayı seçecektim. Diğer arkadaşlarımın da benzer idealleri vardı. Çeşitli fakültelerde okuyan arkadaşlarımız çoktu. Askerlikle ilişkiniz kesildi, hapisten çıktınız, sivil yaşama uyumda zorluk çektiniz mi? Top: Harp Okulu mezunusunuz, üsteğmensiniz ve tutuklanıyorsunuz. Emrinizdeki askerler tarafından itilip kakılıyor, horlanıyorsunuz. Gerçi ne benim ne de diğer arkadaşlarımın bunu sorun ettiklerini pek sanmıyorum ama cezaevi çıkışında sudan çıkmış balık gibi hissediyorsunuz kendinizi. Bir meslekten atılmışsınız, başka bir mesleğiniz de yok. Tuhaf bir duygu. Bereket versin ki ben Hukuk Fakültesi son sınıfında öğrenciydim. Bir iki dersim vardı, onları verdim ve avukat oldum. Ama bu olanaktan yoksun bir yığın arkadaşımız vardı. 2 EYLÜL’DE YURTTAŞLIKTAN ATILDIM Siz sadece 12 Mart değil, aynı zamanda 12 Eylül’ün de mağdurları arasında yer aldınız. 12 Eylül’de de yurttaşlıktan atıldınız sanıyorum. Top: Evet... İki darbe gördüm, birini içerde birini dışarda yaşadım. 12 Mart’ta tam içeride 12 Eylül’de ise tam dışarıda. 12 Eylül darbesi olduğunda ben DİSK’in Hukuk İşleri Dairesi’nin müdürüydüm. Darbe olunca aranmaya başladım. 12 Eylül hukuku dostlar başına. Sonuçta ben bir işçi sendikaları konfederasyonunun hukuk işlerinden sorumluydum, avukattım. Hukuksuzluğun egemen olduğu bir dönemde hukukçuların da suçlanması ve yargılanması anlaşılabilir bir şeydi. Darbeden iki ay sonra kasım ayında yurtdışına çıktım. İşçi sendikalarının merkezinin Belçika’da olması nedeniyle oraya gidip iltica ettim. İşin komik yanı, sonradan bana dava bile açılmadı. Tabii yakalansaydım büyük eziyet görecektim diğerleri gibi. Ama sonuçta teslim olmadığım için yurttaşlıktan çıkarıldım. Darbe dönemlerinde dava açmayı gerektirecek bir durum var mı diye düşünülmüyor. “Biz bunu alalım iyice bir haddini bildirelim, cezasını önceden verelim sonra aklanırsa ne âlâ” deniyor. O nedenle kolay kolay hukuka güvenilemiyor. 12 yıl vatandaşlıktan çıkarılmış halde yurtdışında yaşadım. Sonra yurttaşlığa geri alındım ve hiçbir şey olmamış gibi gidip gelmeye başladım. DİSK’in kapalı olduğu, yöneticilerinin de tutuklu olduğu dönemde siz yurtdışında DİSK’in tek temsilcisi olarak Avrupa sendikalarından kabul gördünüz. Bu nasıl oldu? 1 EYLÜL MAĞDURLARI VAR 12 Eylül’de de çok sayıda subayın ordudan atıldığını belirten Baratalı, onlar hakkında da yasa tasarısı hazırlayabilmek için devre arkadaşlarının ordudan emekli edilmelerini beklemek gerektiğine dikkat çekti. “Biz ancak devre arkadaşları emekli olduktan sonra kanun teklifi verebiliyoruz” diyen Baratalı, 12 Mart mağdurlarının devre arkadaşlarının emekli olması nedeniyle yasa tasarısı hazırladıklarını, 12 Eylül mağdurlarının ise önümüzdeki Ağustos’u beklemeleri gerektiğini söyledi. Tasarının yasalaşması halinde bundan yararlanacaklar arasında tanınmış isimler de bulunuyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem, ATV Haber Koordinatörü Ali Kırca, TürkiyeAvrupa Sendikaları Koordinasyon Kurulu Başkanı Yücel Top, gazeteci Atilla Özsever, Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner, işadamı Haluk Ergüven ve Sarp Kuray da tasarıdan yararlanacak isimler arasında yer alıyor. SIRADA 12 5 KİMLER TASFİYE EDİLDİ Resen emekli edilen subaylardan bazıları: Generaller: Tümgeneral Celil Gürkan, Tümgeneral Şükrü Köseoğlu, Hv.Tuğgeneral M.Ali Akar, Tuğamiral Vedii Bilget, Tuğgeneral Lütfü Erol, Tuğgeneral Ömer Çokgör, Tuğgeneral Necdet Gürkan, Tuğgeneral Mehmet Tuğcu. Albaylar: Nedim Arat, Bahattin Taner, Kadir Tandoğan, Ömer Şamlı, Hidayet Ilgar, Mehmet Namlı, Kadir Ok, Cavit Bayer, Kemal Tunusoğlu, Nihat Değer. Teğmenler: Eşref Erdem, Yücel Top, Ali Kırca, Sarp Kuray, Ömer Laçiner, Atilla Özsever, Erol Kızılelma, Şahin Aldoğan, Hüseyin Atalay, İsmail Cankardeş, Saim Kıroğlu, Hikmet Çelik, Mehmet Akmaner, Seçkin Pader, Hasan Çetin, Ahmet Çoker, Ercüment Çoker, Ahmet Ergüden, Ergün Türüsel, İzzet Demirhan, Ulusel Berrak, Coşkun Erkal, Bülent Dinçer, Vahittin Ergin, Ayhan Kandaş, Ali Ercan, Mehmet Şengör, Volkan Rişvanoğlu, Erol Kartal, Ruhi Demirören, Orhan Atan, Yakup Hindistan, Çetin Algon, Yücel Ersoy, Cahit Uzunhasan, Mustafa Süzer, Emin Babakuş, Bahadır Ergün, Mehmet Tuncay, Fahri Kıvanç, Lütfi Yılmaz, Fahrettin Karayel, Şakir Ündeyici, Mehmet Aktüre, Mehmet Sağcan, Cumali Ülgün, Hasan Koca, Erhan Ünal, İhsan Yanar, Şeref Taş, Okan Esmen, Özmettin Az 3 4 obursali?cumhuriyet.com.tr 12 Mart askeri darbesi sırasında ordudan uzaklaştırılan subaylar arasında Yücel Top (1), Ali Kırca (2), Eşref Erdem (3), Ömer Laçiner (4) ve Sarp Kuray (5) da bulunuyordu. Şimdi bu subaylar itibarlarının iadesini bekliyorlar. DİSK’İN BÜROSU namış olabilir. Ancak sonuçta tasfiye edilen bizlerin çok büyük bir aşkla ülkelerini ve halklarını sevdiklerini biliyor ve görüyorum. Hâlâ bugün o düşüncelerini terk etmemiş arkadaşlarımız var. Top: Bu başlı başına bir olay. Askeri darbe olduğu zaman DİSK 13 yaşındaydı. DİSK kapatıldı ve 12 sene faaliyetlerinden alıkonuldu. Cezaevindeki arkadaşların verdiği yetki ile bu 12 sene süresince DİSK’i yurtdışında ben temsil ettim. DİSK’in yurtdışı bürosu olarak faaliyet gösterdim. Adıma davetiyeler geliyor, toplantılara katılıyordum. Bu süre içinde DİSK’i Avupa Sendikalar Konfederasyonu’na, Ulusal Birlik Sendikalar Konfederasyonu’na üye ettim. Sizlere iadei itibarınızı verecek bu yasa tasarısını nasıl karşılıyorsunuz? Top: İşin hakçası uzun yıllar hukukla uğraşmış biri olarak ceza almamış hatta kimileri yargılanmadı bile insanların bir biçimiyle iadei itibar edilmeleri normaldir. Bu yaraların sarılması açısından da iyi bir şeydir. Maddi açıdan kimsenin bağlanacak bu maaşa ihtiyacı belki olmayabilir ama tanınma, eski itibarlarının geri verilmesi ve Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu göstermesi açısından son derece olumlu bir adım olur. Maddi açıdan değil manevi açıdan onore edilmemiz, kırılmış gönülleri tamir eder diye düşünüyorum. TBMM ADALET KOMİSYONU rütbesindeydi. Aralarında bugünün CHP Genel Başkan Yardımcısı Eşref Erdem, yayıncı ve Birikim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Laçiner ve gazeteci Atilla Özsever’in de bulunduğu birçok subayla birlikte “Devrimci örgüt kurma” suçundan tutuklandı. 30 aylık yargılama sonrasında beraat etti. Ancak yargılama sonunda ordudaki görevine dönemedi. Zira birçok arkadaşı gibi o da ordudan resen emekli edilmişti. Aynı zamanda Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi olduğu için işsiz güçsüz kalmadı. Fakülteyi bitirdi ve avukat oldu. DİSK’in Hukuk Dairesi Müdürlüğü görevini üstlendi. Ancak bu kez de 12 Eylül’ün gazabına uğradı. 12 Eylül darbesi nedeniyle DİSK kapatıldı ve yöneticileri gözaltına alındı. Kendisi de arananlar listesindeydi. Gözaltına alındığında eziyet görmesi kaçınılmazdı. Teslim olmadı ve darbeden iki ay sonra bir yolunu bulup yurtdışına çıktı. Belçika’ya iltica etti ve yurttaşlıktan atıldı. Yurttaşlığa ancak SHPDYP iktidarı döneminde DİSK açıldıktan sonra alındı. Baratalı’nın hazırladı di. Askeri servislerde bütün subayların elinde bir kitap görürdünüz. Bu kuşaklar eğer tasfiye edilmemiş olsalardı 12 Eylül olmazdı ya da 12 Eylül’ü gerçekleştiren niteliksiz kadrolar o komuta kademesine gelmezlerdi diye düşünüyorum. Tasfiye edilenler hiyerarşik olarak tepede bulunan komutanlarıyla aynı siyasi görüşte değillerdi. Dünyadaki ve Türkiye’deki gelişen olaylar bu insanları kuşkusuz etkilemişti. O gün o insanların söylediğinin büyük bir bölümü bugün artık reddedilmez bir gerçek olarak kabul görüyor. Tam demokrasi, ekonomik ve siyasal bağımsızlık, planlama gibi görüşler her kesim tarafından savunuluyor. Bu kuşağın tasfiye edilmemiş olması halinde 12 Eylül olmayabilirdi. Tasfiye edilenlerle tasfiyeyi gerçekleştiren kadrolar arasında ne gibi farklar vardı? Top: Tasfiye edilenlerin çok büyük bir bölümü sınıflarında, okullarında iyi, çok iyi derecelerle mezun olmuş parlak öğrencilerdi. Zaten sosyal ve siyasal konuları merak etmek de aslında insanların iyi yetişmeleri ve okumaları ile orantı Hayali ihracatçıya pişmanlık yolu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Adalet Komisyonu’nda, Kaçakçılıkla Mücadele Yasa Tasarısı’nda yapılan değişiklikle hayali ihracatçılara hapis cezasından kurtulma olanağı getirildi. TBMM Adalet Komisyonu’nda, Kaçakçılıkla Mücadele Yasa Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edildi. Tasarının “etkin pişmanlık” başlıklı maddesi tartışmalara neden oldu. Madde üzerinde yapılan değişiklikle, hayali ihracat suçları da “etkin pişmanlık” kapsamına alınırken etkin pişmanlık için para cezasının yanı sıra indirim uygulanarak hapis cezası verilmesi öngörüldü. Kaçakçılık suçlarından birine iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce suçu, diğer failleri ve kaçak eşyanın saklandığı yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin faillerin yakalanmasını veya kaçak eşyanın ele geçirilmesini sağlaması durumunda cezalandırılmayacak. Haber alındıktan sonra fiilin ortaya çıkmasına yardım eden suç ortağına verilecek ceza üçte iki oranında uygulanacak. Aynı suçlardan birini işlemiş olan kişi, etkin pişmanlık göstererek soruşturma evresi sona erinceye kadar suç konusu eşyanın gümrüklenmiş değerinin 2 katı kadar parayı devlet hazinesine ödediği takdirde hakkında kaçakçılık suçlarından dolayı verilecek ceza yarı oranında indirilecek. DEVRİMCİ OLMAK Siz ve arkadaşlarınız resen emekli edilmenin dışında bir de tutuklandınız. Askeri mahkemede neyle suçlandınız? Top: Açılan davada Kara Kuvvetleri içinde devrimci bir örgüt kurma suçundan yargılandık. Bu arada bir anımı aktarayım; Timuçin adlı bir arkadaşımız emekli bir askeri hâkimi avukat olarak tutmuştu. Tonton bir adamcağızdı. Geldi bizlerle görüştü. Neyle suçlandığımızı sordu? “Devrimci olmakla” dedik, çok şaşırdı ve “Tabii ki devrimci olacak Türk subayı, karşıdevrimci mi olacak?” dedi. Sonra cezaevi koşullarını gördü, erlerin bile bizleri itip kakması, hakaretler edilmesi karşısında çok üzüldü ve “Evladım ben kaldıramam bunları” diyerek davaya gelmedi. CUMHURİYET 06 K