15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
23 KASIM 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr 2007 yılında 10.6 milyon çalışan 3 milyar 400 milyon YTL ’lik vergi iadesini alamayacak 13 İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER AKP 2007 vergi iadesini iç ediyor ? Hükümet, 2007’de vergi iadesinin kalkacağını, yeni “asgari geçim sistemi”nin de 2008’de yürürlüğe gireceğini bildirdi. Buna göre 10 milyon 600 bin çalışan 2007 yılında ne vergi iadesi alacak ne de asgari geçim indiriminden faydalanacak. MURAT KIŞLALI İrtica Tehlikesi Yok mu? TESEV’in yaptırdığı, ‘‘Değişen Türkiye’de Din, Toplum ve Siyaset’’ başlıklı araştırmanın sonuçları kamuoyuna benzer başlıklarla, ‘‘irtica tehlikesinin, şeriat tehdidinin olmadığı, türban takanlar, başını örtenlerin sayısının hızla düştüğü’’ başlık, spotları ile vurgulanarak verildi. İki uzman bilim insanımızın, Binnaz Toprak ile Ali Çarkoğlu’nun araştırmasının sonuçlarının değerlendirildiği tartışmaya iyi ki katılmışım. Gözleriniz bağlı ‘‘Filin neresine dokunursanız farklı sonuç çıkarırsınız’’a uygun, araştırma sonucu rakamların anlamlarının açılımlarını dinleme şansını yakaladım.. Benim gibi çoğunluğun gözlemlere dayalı yargısı, AKP iktidarı ile birlikte kadın, türban üzerinden yapılan ılımlı da olsa siyasal İslamcı siyasetin, başını örten kadınları artırdığı yolunda. Araştırma sonucu tam tersini, 1999’dan 2006’ya hem türbanlı, çarşaflı hem de tüm başı örtülü olanların sayılarında azalmayı ortaya koyuyor. Başlarını örtenler yüzde 53.4’ten yüzde 48.8’e düşmüş. Türbanlılar yüzde 15.7’den yüzde 11.4’e, çarşaflılar yüzde 3.4’ten yüzde 1.1’e. AKP iktidarı önlerini açmışken oransal düşüşü açıklamak zor. Araştırmacılardan araştırmalarındaki alt verilere dayanarak, yanılgı paylarını da katarak açıklama istedim. Yapılacak tüm araştırmalarda birkaç puanlık sapmalarla benzer sonucun çıkacağını, yani araştırma sonuçlarının gerçeği yansıtmada güvenilir olduğunu savundular. Araştırmanın gençlerde örtünmeyenler oranının yüksek olduğunu ortaya koyduğunu, ayrıca kentleşme bağlantılı örtünmenin azaldığını söylediler. Artış önyargısının özellikle iktidarla birlikte, örtünen kesimin zenginleşmesi, vitrine çıkmaları, toplumsal yaşamda ağırlıklı rol almaları ile bağlantılı olduğunu vurguladılar. Örtünen sayısında azalmanın örtünenlere yönelik baskılarla ilişkili olabileceği yargısının gerçeği yansıtmadığını, çünkü ankete katılanlara yöneltilen sorularla, kendilerini AKP iktidarı ile çok daha özgür hissettikleri sonucunun ortaya çıktığını açıkladılar. ??? Zaten araştırmanın en çarpıcı sonuçlarından biri de süreç içinde dindarlığın artışı ile ilişkili. 1999’a göre 2006’da kendini Türk, hatta Türk vatandaşı olarak tanımlayanların oranında önemli düşüş yaşanırken, öncelikle Müslüman kimliği ile tanımlayanlarda yüzde 35.7’den yüzde 44.6’ya, çok büyük bir tırmanış var. Kendini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görenlerin oranı yüzde 29.9’da kalırken, dinsel kimlik algılamasının bu kadar çok öne çıkmasında dış etkenler kadar AKP iktidarının rolü yadsınamıyor. Kendini dindar olarak tanımlayanlarda da 7 yılda yüzde 25’ten yüzde 46.5 gibi çok büyük bir tırmanış görülüyor. Özetle ulus bilinci bir yana, vatandaşlık bilincinin çok üstüne çıkmış İslami bilinç algılaması gündemde. Şeriat devleti isteyenlerin sayısındaki düşüşe dayalı olarak, medyada şeriatın tehdit oluşturmadığı sonucunun çıkarılmasına gelince. Gerçekten de araştırma sonucuna göre 1999’da yüzde 21 oranına çıkmış şeriat devleti istenci, 2006’da yüzde 9’a düşmüş gözüküyor. Ancak söz konusu yıllar içindeki dünya gelişmeleri, şeriat üzerinden dünya ve ülkemizde yaşanmakta olan şiddet olayları, terör, şeriatla yönetilen ülkelerde yaşananlar, dünya uygulamaları bağlantılı şeriat kavramı algılaması üzerindeki değişimi de gözlemlemek gerekiyor. Şeriata dayalı din devleti isteyenlerin bugün de yüzde 9 gibi bir oranla kendilerini ifade etmeleri hâlâ çok ciddi bir oran olarak karşımıza çıkıyor. Kaldı ki araştırmacılar, araştırmanın bütünü üzerinden çıkan sonuçlarda özellikle çok ciddi bir toplumsal kutuplaşmanın, gerilimin altını çiziyorlar. Halen laikliğin tehdit altında olduğuna inanan yüzde 22.1 gibi bir kesim var. AKP’liler kendilerini Müslüman olarak tanımlarken, CHP’liler TC vatandaşı olarak tanımlıyorlar. Yüzde 51 gibi yüksek bir oran da cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olmamasını istiyor. Özetle kendini Müslüman kimliği ile tanımlayanların içinden de önemli bir grup, cumhurbaşkanının eşinin türbanlı olmaması gerektiğini düşünüyor. Türkiye’de ordunun desteği olmadan da laikliğin ayakta tutulabileceğine inanmayanlar yüzde 24 gibi büyük bir oranı oluşturuyorlar. Özetle araştırmanın bütünü için araştırmacıların sonuç değerlendirmelerinde tabanda cepheleşmeye karşın birlikte yaşayabilmenin sonuçları da var. Asıl cepheleşme tavanda, siyasette keskinleşiyor. AKP iktidarı ile birlikte dinsel kimliğe olan hızlı kayışa karşın, şiddet ve şeriat eğiliminden uzaklaşma, radikal İslami gelişmeler ile Anadolu İslamı arasındaki ayrışmayla açıklanıyor. Yine de araştırma sonuçları giderek güçlenen cepheleşme olgusunun boyutlarını kapatamıyor.. Araştırmanın gerçek sonuçları ile medya sunumu arasında önemli bir çarpık algılama olduğu ortaya çıkıyor.. [email protected] Gelir İdaresi işverene güveniyor Ekonomi Servisi Ücretlilerde vergi iadesi kalkıyor, özel sektörde sözleşmeleri net ücret üzerinden yapan işverenlerin yeni sistemi nasıl uygulayacağı merak ediliyor. “İşveren hassas davranacaktır’’ diyen Gelir İdaresi Başkan Vekili Osman Arıoğlu, kayıt dışının artacağı eleştirilerine de katılmadı. Yeni sistem, ücretlileri genel olarak fiş yazma zahmetinden kurtulmaları bakımından sevindirse de özel sektör çalışanları “işverenin insafına kalacağı” Prof. Dr. Şükrü Kızılot, “Peki 2007 ne olacak? Hükümet 2007 yılında 10 milyon 600 bin çalışanın 3.4 milyar YTL’lik hakkını gasp edecek” yanıtını verdi. Maliye Bakanlığı’nın 2007 Yılı Bütçe Gerekçesi rakamlarına göre Türkiye’de 8 milyon 186 bin 114 işçi ve 2 milyon 431 bin 298 devlet memuendişesi taşıyor. Özel sektörde sözleşmelerin net ücret üzerinden yapılması, “İşveren isterse vergi indirimi farkını ücrete yansıtmayabilir” yorumlarına neden oldu. Arıoğlu ise işverenin hassasiyetine güveniyor ve “İşverenlerin hassas davranıp yansıtacaklarını düşünüyorum” diyor. Arıoğlu’nun bir başka güvencesi de denetim gücü. ‘Vatandaşın fiş biriktirme zorunluluğu duymaması vergi kaybı yaratır” yorumlarına Arıoğlu katılmadı. riminin 2007’de başlatılması ya da vergi iadesinin 2007’de de sürmesi gerekirdi” dedi. Kızılot “2007’yi arada yok ediyorlar” diyerek şunları söyledi: “2006’da 2005’e mahsuben 2 milyar 469 milyon YTL vergi iadesi ödemesi yapıldı. 2007 yılının ocak ayında ise bu sefer içinde bulundu ğumuz 2006’ya mahsuben ücretlilere yapılması öngörülen vergi iadesi ödemesi bütçede 2 milyar 903 milyon YTL olarak gözüküyor. 2008’de ise çalışanlara 2007 yılına mahsuben, tahmini artışla birlikte 3.4 milyar YTL ödeme yapacaklardı. Şimdi bu ödenmeyecek.” ‘Çifte ödeme yapmamak için’ Hükümetin bu yola 2007’de çifte ödeme yapmamak için başvurduğunu belirten Prof. Dr. Şükrü Kızılot, “Bunun nedeni şu: Bütçeden 2007’de vergi iadesi olarak 3 milyar lira ödeyecekler. Eğer en az geçim indirimi 2007’de başlasaydı, oradan da yaklaşık bir 3 milyar YTL ödeyecekleri için toplam 6 milyar YTL’lik ödeme yapmaları gerekecekti. 2007’ye böyle bir yığılma olmaması için uyanıklık ediyorlar. Bu uyanıklıkla milyonlarca ücretlinin hakkını gasp edecekler” diye konuştu. ANKARA Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın “Vergi iadesi kaldırılıyor” açıklamasının ardından 10 milyon 600 bin işçiye “hak gaspı” çıktı. Unakıtan’ın “Bir boşluk katiyen söz konusu değildir. 2007’de, 2006’da toplanan fişlerin iadesi yapılacak. 2008’de de asgari geçim indirimi uygulanacak” açıklamasına, vergi uzmanı Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim üyesi ru bulunuyor. 2006 sonunda vergi iadesi kalkıyor, yerine getirilen “en az geçim uygulaması” 2008’de başlıyor. Böylece hükümet, 2007’de her çalışanın ortalama 320 YTL ’sine el koyacak. 2007 Ocak ayında 2006 yılının vergi iadelerinin verileceğini anımsatan Prof. Kızılot, “2007’de hak gaspı yaratmamak için ya en az geçim indi KalDer’in bu yıl 14’üncüsünü düzenlediği ‘Ulusal Kalite Ödülleri’ sahiplerini buldu Bilim İlaç’a kalite Oscar’ı THY Genel Müdürü Temel Kotil. THY’de Kotil’e yetki tırpanı Ekonomi Servisi Türk Hava Yolları yönetiminde anlaşmazlıklar yaşandığı belirtiliyor. İnternetten yayın yapan Airporthaber adlı sitenin haberine göre, Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin ile Başkan Yardımcısı Hamdi Topçu, Genel Müdür Temel Kotil’in harcama yetkilerini elinden aldılar. Karlıtekin’in, Topçu ile birlikte hareket ettiği ve bundan böyle Kotil’in bazı konularda tek başına karar veremeyeceği bildiriliyor. Edinilen bilgiye göre THY’de olaylar şöyle gelişti: Yönetim kurulu kararlarını ve Karlıtekin’in isteklerini yerine getirmeyen ya da çok geç uygulayan Kotil için operasyon kararı. Geçen günlerde İcra Kurulu kurularak Kotil’in harcama yetkileri elinden alındı ve tüm ihaleler Topçu’ya bağlandı. Kotil’in 15 bin YTL ’lik harcama yetkisi bile bulunmadığı iddia ediliyor. ? Kalite Ödülü Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Kaylan, Ulusal Kalite ödüllerinin, Türkiye’nin kalite alanındaki en büyük kalite etkinliği olduğunu belirtti. Ekonomi Servisi Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve TÜSİAD tarafından bu yıl 14’üncüsü düzenlenen ‘Ulusal Kalite Ödülü’ töreninde, ‘İşletmeler’ kategorilerinde Ulusal Kalite Büyük Ödülü’nü Bilim İlaç AŞ, Ulusal Kalite Başarı Ödülü’nü ise TNT Express kazandı. Bilim İlaç AŞ ve TNT Express, ödüllerini, 15. Kalite Kongresi çerçevesinde düzenlenen törende KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Ayça Dinçkök’ten aldı. Bu yıl işletmeler kategorisinde TNT Express, Soyak Yapı, Bilim İlaç ve Kütahya Porselen finale kalmıştı. Ulusal Kalite ödüllerinin, Türkiye’nin kalite alanındaki en büyük kalite etkinliği olduğunu belirten Kalite Ödülü Yürütme Kurulu Baş SCHRODER ÖDÜL VERDİ TNT Ekspres Ülke Genel Müdürü Turgut Yıldız ödülünü KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Çetin Nuhoğlu ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Ayça Dinçkök’ten aldı. (üstte solda) Bilim İlaç AŞ nin Genel Müdürü Dr.Erhan Baş ödülünü eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’den aldı. kanı Prof. Dr. Ali Rıza Kaylan, “Geçen on dört yılda ödül sürecine 180 kuruluş başvurmuştur. Ödül sürecine katılım, sektörel yayılım ve çeşitlilik açısından sevindirici olmakla beraber, sayısal olarak oldukça azdır. Şimdiye kadar 23 Başarı, 16 Büyük olmak üzere toplam 39 ödül verilmiştir” diye konuştu. Türk şirketlerinin 1996’dan başlayarak bugüne kadar Avrupa’da 5 Büyük Ödül ve 9 Başarı Ödülü kazandığına dikkat çeken Kaylan “Türkiye’nin İngiltere’den sonra Avrupa Kalite Büyük Ödülü’nü en fazla kazanan ülke olması, Avrupa’nın geleceğine en fazla özen gösteren şirketler arasında ülkemizdeki kurumların da yer aldığının somut bir göstergesidir. Türkiyenin bir dünya markası olabilmesinin bir göstergesi de, bu tür kalite başarılarının artmasıdır” dedi. TESEV: Doğu’ya sosyal politika zorunlu ANKARA (AA) “Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyal ve Ekonomik Öncelikler’’ adlı projenin koordinatörü Dr. Orhan Kurmuş, bölgeyi kalkındırabilmek için piyasa mekanizması ile çözüm sağlanamayacağını, sosyal politikaların hayata geçirilmesi için devletin müdahalesine ihtiyaç olduğunu söyledi. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) koordinatörlüğünde hazırlatılan ‘’Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Sosyal ve Ekonomik Öncelikler Raporu’’ndaki değerlendirme şöyle: ? Kişi başına düşen GSYİH ülke ortalamasının 3’te 1’i kadar. ? Bölgeye aktarılan kamu kaynağından en yüksek pay, Tunceli’ye aktarılıyor. ? Bölgenin yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında. Devlete büyük güvensizlik var. ?Çözümlerde “fiyat mekanizması’’ esas alınmamalı. Devlet kanalıyla müdahaleye ihtiyaç var. ? Bölgede “bir yangın’’ var. Önce yangının kontrol altına alınması ve daha sonra söndürülmesi gerekiyor. ? Tarım bölge için büyük önem taşıyor. Ancak kurtuluş çaresi olarak görülemez. DEİK İcra Kurulu Başkanı Rona Yırcalı, istatistikler konusunda tereddütlü ‘İşsizlik hâlâ büyük bir tehdit unsuru’ Ekonomi Servisi Dünya Odalar Federasyonu ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) İcra Kurulu Başkanı Rona Yırcalı, işsizliğin, önemli bir “tehdit unsuru’’ olmayı sürdürdüğünü söyledi. Yırcalı, başkanlığını yürüttüğü Balıkesir Sanayi Odası’nın aylık olağan meclis toplantısında yaptığı konuşmada, “İşsizlik 9.4’ten 9.1’e düşmüş görünüyor. Tabii bunların ne kadar sağlıklı rakamlar olduğu konusunda tereddütlerimiz var. Özellikle kırsal kesimdeki rakamlar dikkat çekici. ‘Kırsal kesimde özellikle genç nüfus arasında işsizlik oranı 18.2’den 17.5’a düşmüş’ diye istatistiki bilgi veriliyor. Yüzde 17.5’i yüzde 20 kabul ederseniz, genç nüfusun beşte biri işsiz’’ dedi. Yırcalı, bazı çevrelerin “kayıt dışı istihdamın yüzde 50 olduğu’’ yönündeki açıklamalarını tereddütle karşıladığını da belirterek “Bu rakam bana çok yüksek geliyor” diye konuştu. GİZLİ İŞSİZ İKİ KATINA ÇIKTI İktisatçı Mustafa Sönmez ise sayılmayan işsizlerin sayısının resmi işsizlere yaklaştığını belirterek işsizlik oranının da yüzde 9.1 değil, yüzde 16.1’e çıktığını, işsiz sayısının da 2.3 milyon değil, 4.5 milyona yaklaşmış durumda olduğunu söyledi. Sönmez, TÜİK’in işsizlik ve istihdam verilerinde izlenen çarpık yoldan bir türlü vazgeçmediğini belir terek Türkiye’deki gerçek işsizlik tablosunu da gizlemiş olmanın vebalinden kurtulamadığını savundu. Sönmez, TÜİK’in işsiz diye tarif ettiği kitlenin, işgücü olarak tarif ettiği nüfustan istihdam imkânı bulamayanlar olduğunu hatırlatarak bunların bu yılın ağustos ayında 2 milyon 215 bin kişi, yani her 1000 işgücünden 91’i olduğunu kaydetti. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle