25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 23 KASIM 2006 PERŞEMBE 4 Eski diplomat, yeni milletvekili sınıf arkadaşım telefon edip, “Yazını okudum, önemli bir noktayı vurgulamışsın, ama dikkat et, bunlar bu işi yine de kotaracaklar” dediği zaman iki çelişik duygu içinde kaldım. Önce, rahmetli Hasan Esat Işık’ı hatırladım. Diplomatlıktan ayrılıp, devlet adamlığına geçtikten sonra, oradan da 12 Eylül dolayısıyla zorunlu emekli olmuştu. Bir yakını hakkında açılan dava yüzünden zor günler geçirmekteydi. Ama bıkmadan usanmadan, koltuğunun altında notları, yazıları, gazete gazete dolaşıp, vahim sonuçlar verebilecek yanlışları engellemek için herkesi uyarmaya çalışıyordu. Devlet hizmetinde geçirdiği diplomasi ve politika yılları onda böyle bir alışkanlık yaratmıştı, artık üstüne vazife olmasa bile, yine de bütün sorunları kendi davası olarak görüyordu... Hasan Esat Bey’in çabaları sonuç vermedi, uyarıları boşa gitti, Türkiye Kenan Evren’in marifetiyle Rogers Planı’nı kabul ederek, kendi kalesine çok kötü bir gol attı. Sınıf arkadaşım Onur Öymen diplomasiden emekli olmuştu ama, İstanbul milletvekili olarak, aktif siyasetin içindeydi. Durumu Hasan Esat Bey’den farklıydı. Ama o da işini muhalefetle sınırlı görmüyor, çoğu zaman, yabancılara iktidarın vermesi gereken yanıtları hazırlıyor, dosyalar oluşturuyor, devletin çıkarlarının asli sahibi olarak çalışıyordu. Onur Öymen dış geziden dönüşte telefonda, Finlilere ve AB yetkililerine verdiği yanıtları açıkladıktan sonra, “Abdullah Gül’ün açıklamalarından, AKP’nin üstü örtülü bir Fin çözümüne yatabileceği kuşkusunu taşıdığını” belirtti. HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Kuş Olup da Önümüze Konanı Yemeyelim! ??? Yok Onurcuğum, olmaz, o kadarını yapamazlar, diyecektim, vazgeçtim. Ertesi sabah Murat Yetkin’in Radikal’deki köşesinde çıktı haber: AKP, Fin formülünün yumuşatılarak yürürlüğe gireceği bir çözüm için gizli diplomasi yollarını denemekteydi. El altından görüşmeler yürütülmekte, ama bunların kamuoyuna duyurulmaması için büyük çaba sarf edilmekteydi. Onur Öymen haklı çıkmıştı. Benim tereddüdüm ise AKP’nin bu seçim ortamında Türk kamuoyuna bu denli ters gelecek bir teslimiyetçiliği, herkesin önünde sergilemeyeceği düşüncesinden kaynaklanıyordu. Gerçekten de içten çok dış desteğine güvenen, Osmanlı’nın son dönemlerini andıran bu iktidarın, doğrusu ya, AB’ye üye olmak değil (çünkü o bu koşullarda mümkün değil) ama müzakereleri sürdürme konusunda vermeyeceği yoktu. “Satıyorsunuz” çıkışları onları hiç rahatsız etmiyordu. O iktidarın Maliye Bakanı değil miydi “Ne varsa babalar gibi satarız” diyen?... Ama son zamanlarda durum biraz değişmişti. Ne varsa babalar gibi satılmasını, kuzu kuzu seyredenler, hafiften uyanmaya başlamışlardı. Avrupa masalı solmuş, çekiciliğini yitirmiş, elmas dökülmüş, foya meydana çıkmıştı. Türkiye’nin Papadopulos rejimini Kıbrıs’ın tek egemeni olarak kabul etmesi anlamına gelecek olan istekler kamuoyunu rahatsız etmişti ve Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Gül, kamuoyu baskısı yüzünden direniyor görünmekteydiler. ??? Direncin hedefi dış baskılar değil, içerde yaratılmak istenen görüntüydü. Türkiye’nin AB üyeliğinin Kıbrıs şantajına bağlanmasını, iç kamuoyu kabul etmediği için Fin projesinin suya düşmekte olduğunu AB çevreleri de biliyorlardı; hatta diplomaside utanmaya yer olmasa bile, oyunun bu denli kaba ve çirkin oynanmasından kimileri, örneğin Fransa bile biraz utanır gibi oluyordu. Müzakerelere gelince: Onlar zaten bir süredir fiilen askıya alınmış gibiydi. Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki kararlı tutumuna ne yanıt verilirse verilsin, aslında değişecek çok fazla bir şey olmayacaktı, eğer ekonominin sakat yapısı sıcak para manevrasıyla çökecek durumda bulunmasaydı. Şimdi gizli diplomasiyle aranan formül Türk halkının tepkisini yatıştıracak uyutucu bir çözümdü. Bir süredir kuş gibi her önüne konanı yiyen, şimdilerde yediği kazıkların acısıyla uyanmış olan kamuoyu, eğer bu uyanıklığını sürdürmez de yine her önüne konanı yemeye başlarsa, yeniden eski çözümlere dönülecekti. O zaman yapılması gereken, kuş olup her önümüze konanı yememektir. Çünkü iş başa düşmüştür ey ahali! Bizim çıkarımızı bizden başka koruyacak kimse yok, herkesin haberi ola! Batı karşıtı söylem MÜSİAD’ın düzenlediği kongreye Erdoğan da katıldı. ‘İslam IMF’sinin önerildiği toplantıda gösterilen kısa filmde Hitler, ABD ve Papa’nın görüntüleri dikkat çekti İstanbul Haber Servisi Başbakan Tayyip Erdoğan, İslam ülkelerinin ekonomi yetkilileri ve işadamlarının buluştuğu 10. Uluslararası İş Forumu Kongresi’nde 6 Aralık’a kadar Türkiye’nin limanlarını Rum kesimine açmasını isteyen AB’ye rest çıktı. Batı karşıtı sinevizyon gösterisinin de sunulduğu kongrede, Erdoğan, “Böyle tarih koymak suretiyle Türkiye’yi sıkıştırmak politikaları öyle bizim anladığımız dil değildir, biz o dilden pek anlamayız’’ dedi. MÜSİAD’ın düzenlediği 10. Uluslararası İş Forumu Kongresi dün İslam ülkelerinden çok sayıda ekonomi yetkilisi ve işadamının katılımıyla İstanbul’da başladı. Erdoğan’ın da katıldığı kongrenin açılışında yapılan sinevizyon gösterisinde “Batı karşıtlığı’’ dikkat çekti. “Milliyet, Medeniyet, Nübüvvet” adlı kısa filmde, Batı medeniyetinin dünyaya hâkim olmak istediği, ancak “kendine hâkim olamadığı” ifade edildi. ‘Medeniyet hep yıkım ve ölüm getirdi’ Adolf Hitler, ABD’nin Irak işgali ve İslam ülkelerinde yoksulluğa ilişkin görüntülere yer verilen filmde, 28 Kasım’da Türkiye’ye gelmesi beklenen Papa 16. Benedictus’un görüntüsünün de kullanılması dikkat çekti. Filmde, “Katliamların ve işgallerin gerekçesi hep aynıydı. Müslümanları medenileştirmek. Nasıl bir nimetse bu medeniyet, hep yıkım ve ölüm getirdi. Uygarlığın bileşenleri diye tanıtılan şeyler insanlığın ortak değerleri değil, Avrupalı düşünürlerin fikirleriydi. Bu ‘uy MÜSİAD’ın düzenlediği 10. Uluslararası İş Forumu Kongresi, İslam ülkelerinden çok sayıda ekonomi yetkilisi ve işadamının da katılımıyla İstanbul’da başladı. Kongrenin açılışına katılan, Müslüman olduktan sonra Yusuf İslam adını alan Cat Stevens, Başbakan Erdoğan’a albümünü hediye etti. (Fotoğraf: AA) garlığı’ dünyaya yaymak için dünyanın beşte dördü sömürgeleştirildi” ifadeleri kullanıldı. Erdoğan: Küreselleşme amacımız için araç Kongrede konuşan Erdoğan, “Küreselleşme nihai amacımız için önemli bir araç. Bu yüzden kendine özgüveni olan ülkeler bunu başarır. Eğer özgüveniniz yoksa o zaman kümes hayatı diye tabir ettiğimiz kapalı bir ekonominin içerisinde kalıp hiçbir zaman büyüyemezsiniz’’ dedi. Toplantı çıkışında asirmen?cumhuriyet.com.tr gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, AB’ye sert mesajlar verdi. Erdoğan, Kıbrıs Rum Kesimi’ne deniz ve hava limanlarının açılması için Finlandiya Dönem Başkanlığı’nın, 6 Aralık’a kadar Türkiye’ye süre vermesine ilişkin, “Türkiye’yi köşeye sıkıştırma politikaları, bizim anladığımız dil değildir. Yapacaklarımızı yaptık, bundan sonra yapması gerekenler görevlerini yapsın’’ dedi. ‘Ahirete ulaşmak için...’ Kongrede konuşan Uluslara rası İş Forumu Başkanı Erol Yarar, uluslararası sermayenin tahakkümünden kurtulmak için İslam ülkeleri arasında IMF benzeri bir yapının kurulması gerektiğini belirterek “Böyle bir yardımlaşma sistemi kurulduğu takdirde, varlıklı Müslüman ülkeleri fakir ülkelere inançlarımız doğrultusunda destek olabilir” diye konuştu. Yarar, stratejilerinin Batı dünyasından farklı olduğunu dile getirerek “Onlar sadece dünya için yaşayıp çalışıyor. Biz ise dünyayı, ahirete ulaşmak için yaşıyoruz” dedi. DÜZELTME VE CEV AP METNİ 22 Eylül 2006 tarihinde gazetenizde yayımlanan “Dış Ticaret ve Gümrük Müsteşarlığı, Genelkurmay ve MİT’in görüşünü beklemeden ihracata onay verdi”, “Kaçakçılara Resmi İzin” başlıklı haber üzerine aşağıdaki açıklamanın yapılması lüzumu ortaya çıkmıştır. Haberde sözü edilen işlemlerin tamamı ilgili Bakanlık ve Kuruluşlar arasında sağlanan mutabakat çerçevesinde ve mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmiştir. “Dış Ticaret ve Gümrük Müsteşarlığı, Genelkurmay ve MİT’in görüşünü beklemeden ihracata onay verdi” şeklinde yer alan ifade gerçek dışıdır. “Kaçakçılara Resmi İzin (verildiği)” yönündeki başlık ise, adalete intikal ettirilmiş ve hukuki sürecin devam ettiği bir olayda, yargı kararı beklenmeksizin hüküm verilmesi anlamına gelen ağır bir hukuk ihlalidir. Habere konu olan Toplantı Tutanağı nihai kararın verildiği toplantının değil, süreç içinde gerçekleştirilen toplantılardan birinin tutanağıdır. Dolayısıyla, bu ön toplantı esas alınarak yapılan “Kaçakçılığa Resmi İzin” başlıklı haber, gerçeği yansıtmamaktadır. Haberde suçlanan Kuruluşların görüşüne dahi başvurulmadan yanlış ve yönlendirilmiş bilgilere yer verilmesi, onay sürecinde 13 üst düzey bürokrat bulunmasına rağmen, yalnızca iki kişinin isminin zikredilmesi ve eşzamanlı olarak hazırlanan ve adli makamlara intikal ettirilen soruşturma raporlarında yer alan diğer bazı firmalara yer verilmemiş olması kasıt unsuru bulunduğu şüphesini de güçlendirmektedir. Söz konusu habere konu olan işlemlerin seyri hakkındaki bilgiler aşağıda yer almaktadır. 1. Söz konusu haberde adı geçen şirketlerin Irak’a yönelik LPG sevkıyatlarına ilişkin sözleşmelerinin sevkıyat sürelerinin, Irak Devlet Petrol Pazarlama Şirketi’nin (SOMO) 26/05/2006 tarihli yazılı bildirimi ile 30/06/2006 tarihine kadar uzatıldığı Dış Ticaret Müsteşarlığı’na bildirilmiştir. 2. Gümrük Müsteşarlığı’ndan alınan 23/05/2006 tarihli yazıda, daha önce kaçakçılığa karıştıkları iddiasıyla haklarında soruşturma raporu düzenlenerek adli makamlara işlem yapılmak üzere intikal ettirilen firmalara sevkıyat izni verilmesi keyfiyetinin yeniden değerlendirilmesinin uygun olacağının mütalaa edildiği bildirilmiştir. 3. Bu görüşe istinaden, adı geçen firmaların sevkıyatlarının devamına ilişkin talep yazılarına yanıt verilmemiş, ilgili Kurum ve Kuruluşlarla gerçekleştirilen yazışma ve toplantılar sonucunda sevkıyatların durdurulmasının hukuka uygunluğu ve uygulanabilirliği araştırılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda, soruşturma raporlarına dayandırılarak alınacak bir durdurma kararının hukuki olmayacağı ve idarenin sorumluluğunun ortaya çıkacağı belirlenmiştir. 4. Bu çerçevede, fırmaların, sevkıyat surelerinin bitimine çok kısa süre (14 gün) kala DTM’ndan olumsuz da olsa yanıt verilmesini talep etmeleri üzerine, Gümrük Müsteşar Vekili, Gümrükler Genel Müdür Vekili, Gümrük Müsteşarlığı I. Hukuk Müşaviri, DTM İhracat Genel Müdür Vekili, DTM Anlaşmalar Genel Müdür Vekili, DTM Hukuk Müşaviri ve her iki Müsteşarlığın ilgili Daire Başkanı ve Şube sorumlularının katılımıyla, 16/06/2006 tarihinde bir toplantı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu toplantı sonucunda 16/06/2006 tarihinde imzalanan Toplantı Tutanağı ile, sevkıyatların durdurulmasının hukuki ve uygulanabilir olmadığı, bu nedenle mevcut mevzuat çerçevesinde sevkıyatlara izin verilmesi, bununla birlikte, DTM’nın 07/06/2006 tarihli yazısı ile en geç 22/06/2006 tarihine kadar görüş bildirilmesi talebinde bulunduğu Bakanlık ve Kuruluşlardan (Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, MİT Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve EPDK) izin işlemlerinin durdurulmasına yönelik bir görüş gelmesi halinde izinlerin iptal edilmesi ve ilgili Kuruluşların konuyu yeniden değerlendirmek üzere acilen toplantıya çağırılması kararlaştırılmıştır. 5. Bu Tutanağa istinaden alınan Devlet Bakanlığı Makamı’nın 22/06/2006 tarihli Onayı ile adı geçen firmaların sevkıyatlarına izin verilmesi, ancak izinler hakkında idari işlemlerin durdurulması yönünde mahkeme kararı, ara karar veya ilgili Kurum ve Kuruluşlardan görüş gelmesi halinde sevkıyatların durdurulması uygun görülmüştür. 6. Söz konusu onayın alındığı tarihte, yukarıda mezkur Bakanlık ve Kuruluşlardan, Genelkurmay Başkanlığı ve MGK hariç, tamamının görüşleri DTM’na intikal etmiştir. 7. Firma izinleri için bu iki Kurumun yazılı görüşleri de beklenmiş ve Genelkurmay Başkanlığı ve MGK’nın görüş yazılarının DTM’na intikal ettiği tarihten hemen sonra uygulayıcı birimlerin (Gümrük Müsteşarlığı, DTM ve Ulaştırma Bakanlığı) temsilcilerinin katılımıyla 30/06/2006 tarihinde yapılan Toplantı sonucunda Dış Ticaret Müsteşarı, Gümrük Müsteşar Vekili, Ulaştırma Bakanlığı, Gümrük Müsteşarlığı ve DTM’nın ilgili üst düzey yetkililerinin imzaladığı Tutanağa istinaden 01/07/2006 tarihinde sevkıyatların sürdürülmesine ilişkin izinler verilmiştir. 8. Öte yandan, haberde yer alan Bakanlık Onayı dahil, sözü edilen belgelerin önemli bir bölümünü, kamu Kurum ve Kuruluşları arasında yapılan “gizli” ibareli yazışmalar oluşturmaktadır. T.C. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşar Vekili Ülker Güzel CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle