15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 KASIM 2006 CUMA SAĞLIK 6 AKP yöneticileri sağlıkta yaşanan karmaşaya karmaşa ekleyecek politikalar geliştiriyor BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Ameliyat için 8 ay sıra ŞULE KÖKTÜRK Felsefe Günü’nde Bir Söyleşi... TÜYAP’ın, şu geçirdiğimiz 25. yıl Kitap Fuarı’nda, onur yazarlarından, bir saatlerini de “okuma” üstüne ayırarak söyleşi yapmaları isteniyordu. Ben de, lise yıllarıma uzanıp Hugo’nun Sefiller’i ile Voltaire’in Felsefe Sözlüğü’yle tanışmamı anlattım dinleyenlere. Aşağı yukarı altmış yıllık bir öykü. Şimdi, o anlattıklarım Felsefe Günü’ne yakın bir günde, özellikle gençlere sesleniyor... ? 1948 yılında Haydarpaşa Lisesi’ndeydim. Bugün Marmara Üniversitesi’nin eğitim yaptığı ünlü binada Haydarpaşa Lisesi görev yapıyordu o yıllar. İlk derslerin yapıldığı bir haftadaydık. Sınıfımızın mümessili arkadaş, önceden hatırlatmalarda bulundu: Filan saatte, biyoloji dersimize gireceğiz. Hocamız, lisenin ünlü ve mümtaz bir kişiliğidir. Halimize ve tavırlarımıza dikkat edelim, diye... Belirli saatte, o önde biz arkada gittik. Bir büyük laboratuvarın önünde durduk ve içeriye girdik. Dev bir laboratuvarın etkileyici dekorundaydık. Ayrıca, bir masa ve önünde sandalyeler. Masanın gerisinde ayakta öğretmenimiz; giyinişi ve tuvaleti özenli, karşısındakilere saygı telkin eden vakarlı bir kişilik. Ve, “Buyurunuz, oturunuz” dedi. Oturduk, o da, kendisini tanıttı: “Ben, biyoloji öğretmeniniz Halit Avan”. Ve ekledi: “Avanzade Mehmet Süleyman Bey’in oğluyum. Babam, Hugo’nun ünlü eseri Sefiller’in ikinci veya üçüncü!mütercimidir.” Hemen ardından şu soruyu yöneltti öğrencilere: “Aranızdan kaç kişi bu eseri okumuştur:” Kimseden yanıt yoktu. Hoca, şunu söyledi: “Arkadaşlar, Sefiller’i okumadan hayata bakamazsınız!” Dedi ve dersinin ilk konusuna girdi. Ama, asıl dersi, ilk söylediğindeydi. Herkes de, kendi ölçüsünde de olsa, büyük bir şey anladı. Örneğin kendim, Sefiller’i okumak hummasına tutulmuştum. Yaz tatilinde de Van’a gittiğimde, şansa bakınız, rahmetli babamın orta halli kitaplığında, Sefiller’i buldum, Cami Başkut’un bir çevirisiydi. İki büyük cildi kapıp bahçeye çekildim ve elimden bırakmadan bir haftada okudum. Ama bir hafta da hasta yattım; çünkü, eser beni çarpmış ve değişitirmişti. En büyük etkisi şu idi: Onu okuyuncaya değin, insanlığa basmakalıp olarak bakıyordum; oysa onun içinde “ezenler” ve “ezilenler” vardı; ve gerçekten insan olanlar, ezenlere karşı, ezilenlerin yanında yer almalıydılar. İlerde sosyalizmle karşılaştığımda, ona aşılanmaya hazır buldum kendimi. Beni ilk uyaran da, Halit Avan hoca olmuştur. Ve okuma konusunda, ilk uyarım da, hep şu olmuştur: Sefiller okunmadan hayata bakılamaz!.. ? Ertesi yıl, lisede, Şahap Bey diye bildiğimiz bir felsefe öğretmenimiz oldu. O yıllarda, felsefe, Milli Eğitim’in üstüne titrediği konulardı. Şahap Bey de, Viyana’da doktora yapmış diye bilirdik. Tatlı tatlı anlatırdı ve kendince önem verdiği uyarılarda bulunurdu. Beni de severdi. Bir gün, yeni çıkmış bir kitaptan, önemini bastıra bastıra bahsetmişti. Bu, Voltaire’in Felsefe Sözlüğü idi. O yıllarda Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayımladığı klasikler arasında çıkmıştı. Hemen almış ve okumaya başlamıştım. Sayfaları çevirdikçe ve konular da değiştikçe, ben de derinden derine etkisine uğruyordum Voltaire’in. Sonunda, kafamı metafizikten kurtardı. Bugün de, gençlere mutlaka tavsiye ettiğim kitaplardan biri, Voltaire’in Felsefe Sözlüğü’dür. Ama günümüzde, bırakınız gençleri, yetişkinler arasında yüzde kaçı bu eseri okumuştur? Şahap Bey Hocamı, her zaman saygılarla anmışımdır; beni gençken Voltaire’le ve bu eseriyle buluşturduğu için... Yurttaşlar İstanbul’daki hastanelerde ameliyat olabilmek için 2 hafta ile 8 ay arasında süreyle beklemek zorunda kalıyorlar. Önemliacilkanser olanlar ve olmayanlar diye ayrılan yurttaşlara, bu kriterlere göre randevu veriliyor. Her fırsatta, sağlığı dönüştürdüklerini ve daha da dönüştüreceklerini söyleyen AKP yöneticileri ise sağlıkta yaşanan karmaşaya daha da karmaşa ekleyecek politikalar geliştiriyor. Hastalar beklemekten yorulurken çalışanlar, “sağlıkta dönüşüm için sağlıklı düşünmek gerektiğini” vurguluyorlar. Hasta olana göre, hastalığın önemlisi önemsizi olmaz, parmağı bile ağrısa aklı sık sık parmağına gider. Ancak, Türkiye’nin sağlık sisteminde, ameliyat olmak için bekleyen yurttaşlar, hastalığının önemli mi önemsiz mi olduğunu öğreniyor ve ona göre kendisine verilen öneme(!) göz yumuyor. Hastanelerdeki ? Kamu hastanelerinden hastalara 8 ay sonrasına ameliyat için randevu veriliyor. Yurttaşlar bekleme listelerini doldururken hekimler, “kamu sağlık kurumlarının yurttaşlara yetmediğini, sağlıkta dönüşüm için sağlıklı düşünmek gerektiğini” söylüyorlar yoğunluk nedeniyle yurttaşlar bu öneme göre, ameliyat listelerindeki sıralarını alıyorlar. Öncelik, acil hastalar ve kanserli hastalarda. Hastanelerdeki yetkililer, acil hastaların ve ameliyat olması gereken kanserli hastaların hemen ameliyat edildiğini, ancak, guatr, fıtık, safra kesesi, göz rahatsızlığı, kıl dönmesi gibi “basit” sorunları olanların ve basit ürolojik vakaların 68 aya kadar ameliyat için bekleyebildiğini belirtiyorlar. Yeterli sağlık tesisinin olmaması, yaklaşık 20 yıldır, İstanbul’da kamusal sağlık yatırımlarının neredeyse durdurulması, var olan tesislerin verimli kullanılamaması, deneme yanılma yoluyla sağlığın dönüştürülmeye çalışılması, ameliyat listelerinin 8 aya çıkmasının nedeni olarak gösteriliyor. İstanbul Tabip Odası Başkanı ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Özdemir Aktan, kamu sağlık sektörüne yatırım yapılmamasının, var olan kamu sağlık kurumlarının da geri bıraktırılmasının bir sonucu olarak sağlığın karmaşaya dönüştüğünü belirterek “Hastane yapılmıyor, yatak sayısı artırılmıyor, teknolojik altyapı yenilenmiyor ve personel açısından kamu hastaneleri geri bırakılıyor. Bunlar, kamu hastanelerinin çalışmadığını gösterip, sağlığı özelleştirmenin bir yolu” diye konuştu. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi: Hastaların bekleme süresi kliniğe göre değişiyor. 3 cerrahi kliniğinden ikisinde bekleme süreleri genellikle 2 ayı geçmiyor, ancak 2. cerrahi kliniğinde tümör cerrahisi kanser ağırlıklı çalışıldığı için, guatr, fıtık gibi diğer ameliyatlar için hastaların 8 ay beklemesi gerekiyor. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi: Acil servise gelen hastalar hemen ameliyat ediliyor. Polikliniğe başvuran hastalar, eğer kanser hastası değilse, kadın doğumda 1015 gün, beyin cerrahisine gelenler 20 gün, genel cerrahi bölümüne gelenler ise 1.5 ay sonrası için randevu alabiliyorlar. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi: 2 cerrahi kliniği bulunuyor. Cerrahi bölüm yeni binasına taşındıktan sonra, yetkililerin ifadesine göre, “eskisine oranla” daha çabuk randevu alabiliyorlar. 2 cerrahi kliniğinde de, safra kesesi, fıtık, tiroit gibi rutin ameliyatlar için 2 3 hafta sonraya randevu verilebiliyor. Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi: 3 cerrahi kliniği bulunan Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, bekleme süreleri 15 günle 3 ay arasında değişiyor. Hastanedeki 2 KBB kliniğinde ise acil ve kanserli olmamaları durumunda hastalara 2.5 ay sonrası için randevu veriliyor. 2.5 ay ameliyat olmak için bekleyenler arasında, kulak zarı delinmesi, bademcik, geniz eti, burunda kemik, kronik sinüzit, kronik iltihap hastaları yer alıyor. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Samatya): Hastalar 5 gün ile 1 ay arasında değişen sürelerle ameliyat olmak için bekleyebiliyor. Göz bölümünde 5 gün, ortopedi bölümünde 1 hafta, cerrahi bölümünde ise 15 gün 1 ay sonrasına randevu verilebiliyor. Bezmi Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi: Ameliyatlar için ortalama 2 ay sonrasına randevu veriliyor. BAĞIŞLAR YETERLİ DEĞİL 30 bin kişi böbrek nakli için bekliyor ? Memorial Hastanesi Genel Cerrahi ve Organ Nakli Merkezi Başkanı Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Türkiye’de organ bağışının yeterli olmadığını belirterek, “Ülkemizdeki ana problem yeterli sayıda kadavra donör bulunamaması ve organ nakli yapan merkezlerin organ donörü bulmada yetersiz kalmasıdır” dedi. Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Türkiye’de organ bağışının yeterli olmadıYaşaması organ nakline bağlı olan ğını belirterek, “Ülkemizdeki ana birçok hasta yeterli sayıda nakil ya problem yeterli sayıda kadavra dopılmadığı için yaşamını kaybediyor. nör bulunamaması ve organ nakli Türkiye’de 40 binden fazla insan or yapan merkezlerin organ donörü gan nakli beklerken 2005 yılında yal bulmada yetersiz kalmasıdır” dedi. nızca kadavradan 168 organ nakli ger Yaklaşık 40 binden fazla insanın orçekleştirildi. Uzmanlar, toplumun or gan nakli beklediğini, bunların 30 bigan bağışı konusunda daha duyarlı ne yakınının böbrek nakli bekleyen olması gerektiğini söylediler. hastalar olduğunu anımsatan Prof. Dr. Memorial Hastanesi Genel Cerra Kalayoğlu, ayrıca organ nakli yapahi ve Organ Nakli Merkezi Başkanı cak merkezlerin de yeterli sayıda olmadığını söyledi. Organ naklinin başarı oranının yüzde 9095’lerde olduğunun vurgulayan Kalayoğlu, nakil sonrası hastaların günlük yaşamlarını sağlıklı şekilde sürdürdüklerini ifade etti. ABD’deki basketbol takımı NBA’de oynayan Alonzo Mourning adlı oyuncunun böbrek nakli olduğunu anımsatan Prof. Dr. Kalayoğlu, “Hasta sporcu ise sporuna, cerrah ise ameliyatlarına gayet rahat İstanbul Haber Ser organ bağışı kampanyaşekilde devam edebilivisi Türkiye’de halen sına katıldı. yor” diye konuştu. Prof. Özel Final Dergisi yeterli düzeyde olmaDr. Kalayoğlu, bugüne yan organ bağışını teş Dershanesi, Türkiye’de kadar 1500 karaciğer, vik etmek amacıyla bir organ bağışının yaygın1000 böbrek, 500 pankdershane öğretmen, öğ laşması nedeniyle bir reas, 2530 ince bağırrenci ve velilerini bağış kampanya başlattı. Türsak nakli ameliyatları yapmaya çağırdı. Ders kiye genelinde 185 şuyaptığını ve nakil olan hanenin Kadıköy şu besi olan dershane, orhastalarının sağlıklarıbesinde bir araya gelen gan bağışının beklenennın da iyi olduğunu diyaklaşık 80 öğretmen den az olmasından hale getirdi. Kalayoğlu ororganlarını bağışladı. reket ederek 5 bin öğgan nakli merkezlerinÜniversiteye hazırla retmen, 250 bin öğrendeki organizasyon eknan öğrencilerden 18 ci ve veliyi organ bağısikliğinin de bulunduyaşını dolduranlar ise şına çağırdı. ğuna dikkat çekti. SİBEL BAHÇETEPE Öğretmenlerden bağış Kadıköy Şifa Hastanesi’nin Kadın Sağlığı panelleri “Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa Obezite ile Mücadele Bakanlar Toplantısı” kapsamında Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile ilköğretim okulu öğrencileri “Sağlıklı Yaşam Yürüyüşü” gerçekleştirdiler. Toplantının ikinci gününde Beşiktaş’taki Conrad Otel’den Yıldız Sarayı bahçesine yapılan yürüyüşte konuşan Akdağ, toplumda çok fazla sayıda şişman insanın bulunduğuna dikkat çekerek “Aşırı şişmanlık obezitenin başlangıcıdır. Şişmanlık bizi obeziteye götürür. Onun için her fırsatta yürüyüşü önemsemeliyiz, kilo almamaya çalışmalıyız” dedi. Gençlerle birlikte el ele yürüyen Bakan Akdağ, sağlıklı nesiller için sporun önemli olduğunu vurgulayarak “Yapılan araştırmalar Avrupa’da her iki kişiden ve her beş çocuktan birinin aşırı kilolu olduğunu gösteriyor. Avrupa bölgesi için obezite çok önemli olduğundan toplantıya birçok ülkeden katılım oldu. 20’ye yakın bakan katıldı” diye konuştu. Bakan Akdağ, Türkiye’de ise her 4 ila 14 çocuğun aşırı kilolu olduğunu anımsatarak “Bu sayıyı azaltmalıyız. Bunun için beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz. Spora önem vermeliyiz” dedi. Basın mensuplarının “Sağlığınıza dikkat ediyor musunuz” sorusuna Bakan Akdağ, “Dengeli beslenmeye çalışıyorum. Haftada bir ya da ayda 3 kez spor yapıyorum. Evde ise yürüyüş bandında yürüyebiliyorum” yanıtını verdi. Yürüyüşün ardından Bakan Akdağ, Yıldız Sarayı’nın bahçesinde kısa bir süre öğrencilerle birlikte koştu. Yürüyüşün ardından katılan sağlık bakanlarının imzaladığı “Avrupa Obezite ile Mücadele Şartı” bildirisiyle obeziteyle mücadale uluslararası boyuta taşındı. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) ‘Sağlıklı Yaşam Yürüyüşü’ ? İstanbul Anadolu yakasının ilk özel hastanesi olan Kadıköy Şifa Hastanesi, sektördeki 30. yılını kutluyor. Hastane, bu yıl üçüncüsü gerçekleştirecek olan “Kadın Sağlığı” panellerini de gelenekselleştirmeyi hedefliyor. 22 Kasım’da sadece hekimlere yönelik olarak yapılacak panelin bu seneki teması “Alt Genital Sistem Prekanseröz Lezyonları”. 08.00 16.30 saatleri arasında Caddebostan Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan panelde Prof. Dr. Macit Arvas, Doç. Dr. Vedat Atay, Prof. Dr. Ali Ayhan, Prof. Dr. Ergin Bengisu, Prof. Dr. Yusuf Ziya Yergök ve Prof. Dr. Sinan Berkman’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda hekim konuşmacı olarak yer alacak. Ücretsiz olan panele katılmak için 0 216 542 55 55 numaraları arayarak kayıt yaptırmak yeterli. Ücretsiz sağlık seminerleri Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Hastaların, her eğitim düzeyindeki hastanın önde gelen şikâyet konularından biri, hekimlerle olan ilişkileridir. Onlar “doktorların kendilerine hastalıkları ile ilgili bilgi vermediklerini, gerekli açıklamaları yapmadıklarını, hatta çok defa hiç konuşmadıklarını” söylemektedirler: “Reçeteyi alıp çıkıyoruz, ama neyimiz var? Hastalığımız nedir? Ciddi mi? Düzelir mi? Düzelmez mi? anlayamıyoruz.” Bu anlaşmazlıkta ben bir dereceye kadar hastanın da payı olduğunu düşünüyorum. Ama yılların bana kazandırdığı deneyime dayanarak hasta karşısında doktorun açıklamalarının çok defa yetersiz kaldığından kuşku duymuyorum. Hekimler çoğunlukla kendilerini böyle bir yükümlülük içinde bulmuyorlar, hastayı aydınlatmayı önemsemiyorlar. Oysa bu çok ciddi bir eksikliktir. Hasta Hekimhasta ilişkileri lar genellikle hastalıklarını ve sebebini soruştururlar. Ancak onların bekledikleri sıcak, soğuk, üzüntü, yiyecekler, yorgunluk, zehirlenme nihayet mikrop gibi yüzeysel şeylerdir. Ortalama 4 yıl eğitim görmüş olan halkımın aydınlatılmaya büyük ihtiyacı var. Sadece varlıklı kesimle ilişki içinde olanlar onların çaresizliğini, yoksunluğunu kolay kolay göremez, anlayamazlar. Onlarla iyi bir diyalog kurmak bir hekimin görevleri arasında olmalı. Hastalıkların nedeni ve oluş mekanizmaları (patogenezi) çok karışıktır. Yeterli tıp eğitimi görmemiş olanların anlaması olanaklı değildir. Ancak uygun ve anlaşılır bir dille ve düzeyde bunu anlatmak tedavi için nelerin gerektiğini, bunun ne kadar süreceğini açıklamak mümkündür. Hasta ile iyi bir diyalog kurmak ve bunu geliştirmek hekimin sorumluluğu altında olmalıdır. Çok yineledim, tansiyon, epilepsi ve benzeri hastalıklar için ilacın sürekli olarak kontrollerle kullanılması gereğini anlatabilmek doktorun epeyce gayretini gerektirir. Hastanın iyi anladığından emin oluncaya kadar bu gayreti sürdürmek zorundayız. Yazık ki tıp eğitimi süresince bugünkü kapkaç ortamında öğrenci bu insancıl değerlere sahip kılınamıyor. Sağlığın ticarileşmesi hastanelerin işletme haline dönüştürülmesi uzman doktorlara hasta başına prim verilmesi doktorun karşısındaki hastayı ciddiye alıp insan yerine koymasını engelliyor. Şöyle, çok ilginç bulduğum bir anı aktaracağım. Bir kongrede dinledim: İskoçya’da hastalar bir araya geldiklerinde doktorlardan şikâyetçi oluyorlar. Şikâyet konusu, doktorların onlara tatmin edici açıklamalar yapmamaları, bekledikleri ilgiyi göstermemeleridir. Bunu sağlık idaresine duyurmayı kararlaştırıyorlar. Seçtikleri bir heyet bu şikâyetleri iletiyor. Sağlık yönetimi yaptığı incelemeler sonunda hastaların haklı olduğu sonucuna varıyor. Bunun üzerine idare bir kurs düzenliyor. İletişim kursu (Skill of communication ), İskoçya’daki tüm doktorlar bu kursu almaya mecbur ediliyor. Söz konusu kursta doktorlara, hastalara nasıl hitap edecekleri, onları nasıl bilgilendirecekleri, hatta bu ilişkide hangi tavırlar içinde bulunacakları anlatılıyor. Örneğin hasta ile konuşurken o oturur durumda ise siz ayakta olmayın, elinizi cebinize sokarak konuşmayın siz de oturun ve ona öyle hitap edin gibi uyarılar yapılıyor. Çok ilginç değil mi? Bir de Harvard Tıp Fakültesi’ndeki bir gözlemimi aktarmak isterim. Bir hasta sunumunda ünlü nörolog ve klinik direktörü Raymond Adams’ın hastayı ayakta karşılayıp ayakta yolcu ettiğine tanık olmuştum. Alınganlığa gerek yok. Bence yurdumuzda hekimlerin böyle bir kursa fazlası ile ihtiyacı olduğu yadsınamaz bir gerçekliktir. Not: Ecevit’e Saygı: Geleceğe “Umudumuz Ecevit” coşkusu içinde baktığımız günlerde deneyimli bir gazeteci dost Turhan Aytul bana unutulmaz bir ders vermişti. “Aman hocam boşuna umutlanmayın onu ancak iyice çökertmek için iktidara getirirler.” TÜSİAD bildirisi ile başlayan ve yıllar boyu süregelen hazin hikâye Aytul’un ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Türkiye’nin dürüstlüğü, yurtseverliği ile ün yapan seçkin simasına saygılar. ? Profilo Alışveriş Merkezi’nin Şişli Belediyesi’nin katkılarıyla gerçekleştirdiği “Sağlık İçin Elele” etkinliğinin 6’ıncısı başladı. Halk sağlığı bilincinin oluşturulmasına katkıda bulunmak ve koruyucu hekimliğin yaygınlaşmasını teşvik etmek amacıyla ücretsiz olarak düzenlenen seminerler, çarşamba günleri saat 12.30’da, Profilo Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. (0212) 216 44 00 numaralı hat aranarak ayrıntılı bilgi alınabilir. Toplumun yüzde 80’e yakını bel ağrısı çekiyor ? İstanbul Haber Servisi Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Haluk Berk, dünyada ve Türkiye’de omurga rahatsızlıklarından en sık görülenin bel ağrıları olduğuna dikkat çekerek, “Toplumun yüzde 80’e yakını en az bir defa bel ağrısı sorunu yaşıyor” dedi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle