19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 EKİM 2006 PERŞEMBE 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI B B B B A A A A PB 25 28 31 27 29 30 29 32 26 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB PB PB B B B B A 26 28 25 24 26 28 27 24 31 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B B B B PB PB PB PB 30 29 29 32 27 28 21 17 18 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurtta yağış beklenmiyor. Yurdun doğu kesimleri parçalı bulutlu, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek. Hava sıcaklığı tüm yurtta artacak. Rüzgar genellikle güney ve güneybatı, orta ve doğu Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde kuzey ve kuzeybatı yönlerden hafir arasıra orta kuvvette esecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo B 10 Helsinki B 15 Stockholm B 14 Londra Y 16 Amsterdam Y 17 Brüksel Y 14 Paris PB 16 Bonn PB 15 Münih PB 12 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih PB Y PB PB Y B PB PB PB 18 20 23 17 21 28 24 27 16 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y B PB B B B PB A A 16 28 8 26 20 23 26 31 34 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCELCÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Beri yandan ABD Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’ın bilir bilmez Türkiye’nin içişlerine burnunu sokan demeçleri, bu hükümetin ABD ile ilişkilerde geldiği noktaya teşhis koymayı da kolaylaştırıyor. Gündemin birinci konusu dün irtica idi, yarın da olacağı gibi bugün de. Fakat nedense irtica sadece bu iktidarı tırmalamıyor. Yandaşlarını, dalkavuk dış kaynakları da hükümetin yanı sıra vaziyet almaya zorluyor. Örneğin dün gazetelerde ABD’nin Ankara Büyükelçisi Wilson’ın RTE’nin Washington serüvenini izledikten sonra Türk basınına yaptığı değerlendirmeyi okuduk. Adam gayet rahat. Sanki bu hükümetin bir üyesi veya AKP genel merkezinde genel başkan yardımcılarından biri. Son günlerin tartışmalı sorunu ‘‘irticai tehdit’’ konusunda şöyle buyuruyor: ‘‘Türk iç politikası ve medyasında belli oranda bir kakofoni ve gürültü hep var’’. ??? Kakofoninin sözlük anlamını gazeteler ‘‘ahenksizlik, farklı seslerin bir arada olması, ses uyumsuzluğu, ses kirliliğinin iletişimi engellemesi’’ diye açıkladıklarına göre; Wilson cenapları herhalde konuları birbirine karıştırdı. Örneğin Washington’daki kovboyun bir yandan terörle mücadeleden söz ederken öte yandan PKK’nin ortadan kaldırılması olanaklarına karşı çıkmasının Türk halkında ABD’ye karşı nefret duygularını kamçıladığını bilmezlikten geliyor. Başkan Bush’la eşi Laura’yı RTE ile kızı Sümeyye’ye ezberlettiği açıklamaya kapılarak Türk ulusunun duygularına not veriyorlarsa bu dostluğun vay haline! Babakız koro halinde, biri Başkan’a, öteki Laura Bush’a Türkiye’deki antiamerikanizmin gelişmesini halkımızın ‘‘bölgemizde yaşanan olaylarla, zaten savaşa karşı hassasiyetine’’ bağlamışlar. Yıllardır şehitlerin yurt düzeyinde yarattığı tepkiden söz etmiyorlar. Büyükelçi burada yaşıyor; Türk halkı ile ABD arasında kakofoninin farkında bile değil. ??? Büyükelçi hükümet içindeki kakofonik gerçeklerin de farkında değil. RTE Türkiye’de irtica yoktur derken, Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’nun irtica vardır diyen demeçleri acaba neyi simgeliyor? Bu Başbakan’ın irticanın varlığını reddederken gerçeklerden nasıl kaçtığını CHP lideri Deniz Baykal somut bir örnekle aydınlığa çıkardı. Salı grubunda dedi ki: ‘‘...Hükümet Milli Güvenlik Kurulu Belgesi’nin altına ‘en önemli tehdit diye bir numaraya irticayı’ yazıp imza atıyor. Daha sonra Başbakan çıkıp ‘Türkiye’de irtica yoktur’ diyor’’. Üstelik ABD Büyükelçisi’nin kakofoniden mustarip olduğunu Baykal, ‘‘...Avrupa’daki saygın yayın organlarında ‘Türkiye nereye gidiyor’ diye yorumlar yapıldığını... ABD Kongresi’nde de ‘Türkiye’nin nereye gittiğiyle’ ilgili resmi raporun gündeme getirildiğini...’’ söyleyerek açıklıyor. Türkiye’nin (daha sonra nereye varacağını umursamadan) ılımlı İslamla yönetilmesi politikasını benimseyen ABD ve onun büyükelçisi için bugün din üzerinde oynanan oyunlara karşı çıkmak elbette işine gelmiyor. Bir Başbakan onca şehit verirken ülkesi; terör örgütü ile mücadeleye yan çizen ABD Başkanı Bush’un ‘‘...Irak liderlerini PKK konusunda uyardığını söylemesinden memnun kalırsa...’’ kapalı kapılar arkasında kişisel ve partisel ihtirasları uğruna daha nelere şapka çıkardığını elbette bilmenin olanağı yok! 12 Eylül 1980 askeri darbe sonrasında, askeri yönetim ve onu izleyen Özal dönemi sırasında yepyeni bir “kamuoyunu biçimlendirme çabası” yaşandı: Türkiye’de tartışılan ana kavram ve terimlerin içleri boşaltıldı, onlara yeni içerikler verilmeye çalışıldı. Bu kavramların başında laiklik ve demokrasi geliyor. ??? Laiklik ilkesi demokrasinin önkoşuludur; laiklik olmadan demokrasi olamaz; bu kavramlar çatışma halinde değil, uyum içindedir. Çünkü demokrasi, bütün vatandaşlar için, din, dil, ırk ayrımı yapılmaksızın tanınan temel hak ve özgürlüklere ve bu açıdan vatandaşların eşitliğine dayanır. Bir eşitliği, tek bir din ya da mezhep mensuplarına tanımak, “ötekilerine” tanımamak olmaz. Ayrıca sadece “ötekiler” değil, toplumda egemen olan dinin ya da mezhebin mensupları da inançlarını, bir şeyhin veya devletin baskısından bağımsız olarak özgürce yaşayabilme güvencesine sahip olmalıdır. Bir başka deyişle laiklik, sadece farklı inanç sahiplerinin eşit haklara sahip olmasını değil, egemen inanç sahiplerinin de dinsel özgürlüklerini, inançlarını, istedikleri gibi yaşayabilme MEDYA NOTU EMRE KONGAR Laiklik ve Demokrasi: Cumhurbaşkanı ve Medya lerini güvenceye alır. Bu özgürlük güvencesinin sınırı, başkalarının dinsel özgürlükleridir. Devlet, bazı kişi veya grupların “inanç özgürlüğü” adı altında, aynı din ya da mezhepten, veya farklı din ve mezheplerden olanların inanç özgürlüklerine, ibadetlerine karışılmasını, bunların baskı altına alınmasını engellemekle yükümlüdür. ??? Bir demokraside, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin başında gelen inanç ve ibadet özgürlüğünün devletin güvencesi dışında bırakılması düşünülemez. Çünkü devletin güvencesi dışında bırakılırsa, bu hak ve özgürlük, derhal birtakım müdahalelere, baskılara açık hale gelir: Tarih bu tür müdahale ve baskıların ve bunların sonunda ortaya çıkan kanlı çatışmaların örnekleriyle doludur. ??? Devlet, bireylerin inanç ve ibadet özgürlüğünü, bu özgürlüğe başkalarının müdahalelerini engelleyerek korur. Başkaları bu müdahaleleri “kendi inançlarına göre” yaptıkları veya böyle iddia ettikleri için, devletin bunları önlemesi, bu alandaki “özgürlüklerin” “kötüye kullanılmasının” engellenmesi anlamını taşır. İşte Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Meclis’i açış konuşmasında dile getirdiği, dini inançlar üzerindeki “sınırlama ve denetim” budur. Bu sınırlama ve denetim, demokratik bir rejimde devletin sadece hakkı değil, görevidir de: Demokrasinin temeli olan, vatandaşların dinsel özgürlüklerini koruyan bir görev. Devlet bu görevini yapmadığı ya da yapamadığı zaman o toplumda demokrasiden söz etme olanağı kalmaz. ??? Bazı büyük medya kuruluş larının, Ahmet Necdet Sezer’in bu konuşmasını “laiklik demokrasiye karşıymış gibi” yorumlamalarını büyük bir üzüntüyle gördük. Oysa demokrasi, çoğunluğun isteği ve desteğiyle de olsa, laiklik ilkesini kaldıramaz, zedeleyemez; çünkü o zaman o rejimin adı demokrasi olmaz. Tabii, büyük medyanın bu cehaletinin veya bilinçli saptırmasının altında, demokrasi kavramının, temel hak ve özgürlüklerden soyutlanarak, sadece bir “çoğunluk yönetimi” yani bir “çoğunluk diktatörlüğü” derekesine indirilmesi çabası yatmaktadır. Türkiye’nin laiklik ve demokrasi yolunda geldiği bu nokta, büyük medya açısından çok düşündürücüdür; çünkü laikliğe ve demokrasiye en çok muhtaç olan kurum hiç kuşkusuz medyadır. Medyanın, bu kavramların içlerini boşaltması, onları anlamsızlaştırması ve saptırması, “kendi bindiği dalı kesmesidir”. ??? Laik ve demokratik rejim zedelenirse, bundan ilk zarar görecek olan kurum medyadır. Medyanın bunun bilincinde olmaması çok hüzün vericidir. [email protected]; www.kongar.org GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Baykal, Cumhuriyet yazarları Arcayürek, Çetinkaya, Genel Yayın Yönetmeni Yıldız ve Ankara Temsilcisi Balbay’la bir araya geldi. Baykal: AKP eriyor ? Baştarafı 1. Sayfada Sudan bir gezi! Bush bu kadar etkilendiğine göre, dünyayı dolaşmaya meraklı başbakanımız bundan sonra Bush özel gözlemcisi sıfatını da alsa yeridir! Konuyu daha fazla sulandırmayalım! Zırvanın, çok affedersiniz zirvenin üzerinden 3 gün geçti. İlk günkü açıklamaların şaşkınlığı bitti, hâlâ içerikle ilgili beklentileri karşılayacak bir bilgi yok. Başbakan’ın haziran ayında planladığı bu gezinin temelde AKP’nin 2007 yılı hesaplarının bir parçası olduğu söylenebilir. Ancak ABD’nin bu konuda da AKP’yi tatmin edici bir tavra girdiğini söylemek zor. Büyükelçi Wilson’ın sözlerini ayrı bir yazı konusu yapacağız. ??? Son ziyaret bir kez daha gösterdi ki, TürkiyeABD ilişkileri hâlâ sağlıklı bir zemine oturmuş değil. Başbakan’la birlikte ABD’ye gidip gelenlerin dönüş yolunda yazdıkları şöyle Türkçeleştirilebilir: En iyisi bu geziyi unutmak, unutturmak! AKP’nin iktidara gelişi, ABD’nin Irak’ı işgale yönelik planlarını son aşamaya getirdiği döneme karşılık düştü. Önceki koalisyon hükümetinden umduğunu bulamayan ABD, AKP’nin tuttuğu yerden şekillenecek bir parti olduğunu düşündü. Bu nedenle Erdoğan, seçim sonrası sadece AKP genel başkanı sıfatını taşırken Beyaz Saray’da kabul edildi. O gün Erdoğan’ın Bush’un gözündeki yeri şuydu: ‘‘Biz bu iktidara istediklerimizi yaptırırız.’’ AKP, 2003’e Bush yönetiminin beklentileri doğrultusunda girdi. 1 Mart Tezkeresi geçecekmiş gibi Bakanlar Kurulu kararları çıkardı. Tezkere Meclis’e çarpınca, beklenti yüksekliğinin etkisiyle ilişkilerdeki düşüş büyük zarara yol açtı. Son ziyaret gösterdi ki, hâlâ 1 Mart’ın hasar tespit çalışmaları tamamlanmış değil! AKP, 1 Mart’ı unutturmak için her şeyi vermeye hazır ama, ABD’nin bu konuda fazla güveni kalmamış görünüyor. Buna karşın AB, ABD, AKP’yi desteklemeyi neden sürdürüyor? Karşılarında daha ezik bir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bulamayacaklarını bildikleri için! ??? Yeniden geziye dönersek... Türkiye’nin temel beklentisi PKK terörüne ilişkin kesin bir sözün ağızlardan çıkmasıydı. Net bir söz olsun, varsın yalan olsun! O da olmadı... Buna karşılık ne oldu? Bush, Erdoğan’a kendi isteklerini kabul ettirdi. Zirve açıklamasında PKK yoktu ama, küresel terör vardı. Küresel terörün bugünkü tarifi şudur: ABD’nin terörist ilan ettiği ülke ve örgüte küresel terörist, denir! Bush, ‘‘barış adamı’’ Erdoğan’la bir şeyi daha paylaştıklarını vurguladı: Radikalizmle mücadele! Küresel anlamda bugün radikalizmle mücadele, köktendinci terörle mücadele olarak kullanılıyor. İlk çeviriyi yapanlar da böyle söylediler. Bu durumda Erdoğan, Beyaz Saray’a kendi görüşleriyle girdi, Bush’un görüşleriyle çıktı! Başbakan’ın PKK ile mücadele kararlılığını Bush’un gözlerinden okuması, gezilere şenlik! Yoksa bu durumda şöyle bir tanım mı üreteceğiz: Bushbakan! ankcum?cumhuriyet.com.tr Yemekhaneler kapatıldı Oruç tutmayana yemek yok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tüm BelSen 2 No’lu Şube Başkanı Satı Burunucu, AKP’li Altındağ ile MHP’li Keçiören belediyelerinde ramazan ayı nedeniyle yemek çıkmadığını, çay ocakları ve yemekhanelerin kapalı tutulduğunu söyledi. Burunucu, Tüm BelSen Genel Merkezi’nde yaptığı açıklamada, ‘‘ramazan ayının, her yıl yerel yönetim emekçilerinin haksız ve hukuksuz uygulamalarla karşı karşıya kaldığı ay olduğunu’’ söyledi. Altındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki’nin göreve geldiğinden bu yana her yıl ramazan ayında yemekhaneleri ve çay ocaklarını kapattığını belirten Burunucu, ‘‘Üstelik istisnasız her ramazan ayında, öğle yemeği çıkarılmayan yemekhanelerde iftar yemeği veriliyor. Keçiören ve Altındağ belediyelerinde çay ocakları ve yemekhaneler kapalı. Özellikle, Turgut Altınok yönetime geldiğinden beri her ramazan ayında oruç tutmayan çalışanlara karşı taciz edici hareketler yapılıyor’’ diye konuştu. Veysel Tiryaki ise yalnızca 22 kişinin oruç tutmadığını belirterek ‘‘Bu kadar insan için özel yemek çıkar mı?’’ dedi. Keçiören Belediyesi yetkilileri ise yemekhanenin alt katında su sızması olduğunu, ramazan ayı da fırsat bilinerek tadilat yapıldığını söylediler. Orada CHP’nin ne durumda olduğunu kamuoyuna açıklamadılar! Son bir yıldır AKP’nin sistemli olarak inişte olduğunu görüyoruz. Bu önümüzdeki dönemde daha da hızlanacak. CHP ÇIKIŞTA: Bir yıl önce CHP’yi yüzde 10’larda gösterenler, şimdi yüzde 20’lerin üstüne çıktığına işaret ediyorlar. Biz sadece kamouyu yoklamalarına göre durum değerlendirmesi yapmıyoruz. Bizim gözlemlerimiz, bize olan yöneliş de partinin çıkışta olduğunu gösteriyor. AKP TÜRKİYE’Yİ YALNIZ BIRAKTI: AKP’nin pek çok konuda yanlışları oldu. AKP, sıradan Türk insanına, yalnızlık duygusu yaşattı. “Ülkemin yönetimini gönül rahatlığıyla emanet edebileceğim biri değil bunlar” dedi. “Türkiye’ye sahip çıkma, dışarıda ya da değişik ortamlarda Türkiye’nin çıkarlarını koruma iradeleri yok” dedi. Bu çok ağır bir durumdur. Özellikle terörle mücadelede AKP’nin tutumu toplumun gözünden kaçmadı. ABD GEZİSİ BOŞ ÇIKTI: Başbakan’ın ABD gezisi 5 aydır gündemde. İlk ortaya çıktığında konu İran’dı. Uçağa binişte, PKK idi. Yepyeni öneriler sunulacaktı, kesin çözüm ortaya çıkacaktı. Terör örgütünün adı dahi anılmadı. Örgütün propagandası olmasın diye böyle oldu demek, Türkiye ile alay etmektir. Daha birkaç ay öncesi stratejik vizyon belgesine terör örgütünün adının güçlükle sokulmasını büyük başarı diye sunan AKP değil miydi? AKP’YE ABD DESTEĞİ: ABD’nin Ankara Büyükelçisi Wilson’ın Cumhurbaşkanı’nın ve Genelkurmay Başka nı’nın irtica ile ilgili konuşmalarının ardından yaptığı açıklama, şık değil. AKP iktidarını kollama havası görünüyor ama, Türkiye’de ABD’ye bakışın nasıl olduğu anımsanırsa, Wilson’ın desteğinin anlamı ortaya çıkacaktır. CHP olarak ABD’ye ülke olarak karşıtlığımız yok ama, Bush politikalarının çevremizi ve dünyayı ne hale getirdiği ortada. Hiçbir önyargıya, çekinceye girmeden karşı olduğumuzu söylüyoruz. Toplumdan oy almak, iktidara gelmek için böyle bir dış ülke desteğine gereksinmemiz yok. Bunu ahlaki bulmayız. SANDIKTA ÇÖZECEĞİZ: 2007 yılının en geç ekim ayında seçimler var. Bütün gücümüzle buna hazırlanıyoruz. Türkiye’nin birinci sorunu bu iktidardan kurtulmaktır. Bunu sandıkta başaracağız. Halk bunu yapacak. Oy kaybetmeye başlayan partiler iki şey yapar; medyayı baskı altında tutmak için önlem alır, yeni bir seçim yasası yapma telaşına girer. AKP ikisini de yapıyor. Seçime bir yıl kala yasada yapılacak değişiklik uygulanamıyor. Bunu aşmak için anayasa değişikliği yapmak istiyorlar, CHP’ye geleceklermiş. Biz La Fontaine masallarını geçtik. CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ: Bunu çok önemsiyoruz. Değişik görüşler ortaya atanlar var. CHP’nin yapabilecekleriyle ilgili düşünce önerenler var. Dikkatle dinliyoruz. Seçim süreci Nisan 2007’de başlayacak. Daha önce karar açıklamanın pratiği yok. Başbakan’ın Köşk’ü çok istediği ortada. Bunun sakıncalarını anlatmaya devam edeceğiz. Israr ederse, AKP’yi cumhurbaşkanlığı seçimiyle baş başa bırakmak düşünülebilir. Ancak bir karar açıklamak için erken. TOPLUMSAL UZLAŞMA: CHP, 2007’ye büyük gücüyle hazırlanıyor. Halkın önemli bir çoğunluğu bu gidişi durduracak parti CHP’dir görüşünde. Bu oranı daha da artıracağız. Herkese çözüm için gelin CHP’ye diyeceğiz. Tepede 35 kişi bir araya gelmek yerine topluma gideceğiz. Toplumda en geniş uzlaşmayı oluşturacağız. Bu seçimde geçmişteki alışkanlıklarımızı bırakacağız. Hepimiz bırakmak durumundayız. EKONOMİDEN KİM MEMNUN: Başbakan, “Durumu 4 yıl öncesinden daha kötü olan varsa, oy vermesin” diyor. Toplumun geniş tabanı, tarım kesimi, memur, 4 yıl öncesinden iyi değil. Ekonomide asıl sorgulanması gereken yabancılaşmadır. Örneğin, bankacılık sisteminin neredeyse yüzde 60’ı yabancılaşıyor. Yabancı bir banka Burdur’daki KOBİ’nin durumuyla niye ilgilensin. Nereden kâr edecekse, oraya gider. YERLİYABANCI HATTI: Türkiye’nin bugünkü dengeleri önceki yıllardan farklı bir özellik gösteriyor. Aks, yerliyabancı aksıdır. Yani, bir Türkiye’ye öncelik veren, ulusalcı bir yaklaşım vardır. Bir de göbeği yabancıya bağlanmış yaklaşım vardır. Birinci kesimin tümünü kucaklamak temel hedefimiz olacak. ASKER SORUMLUSAĞDUYULU: Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve kuvvet komutanları tam bir uyum içinde ortak görüşlerini açıkladılar. Bu konuşmalar, sorumlu, sağduyulu konuşmalardı. Sorumlu oldukları, sorumluluk aldıkları konularda görüşlerini ortaya koydular. Biz, toplumun bütün kesimlerinden Türkiye’nin sorunlarına sahip çıkanlara saygı duyarız, biz de sahip çıkarız. Sıvas sanığı yakalandı ? İstanbul Haber Servisi Sıvas katliamı davası kapsamında ‘‘yakalama emriyle’’ aranan ve Eminönü’nde bir toptancıda çalıştığı belirlenen Bülent Düğenci, düzenlenen operasyonla gözaltına alındı. Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne çıkarılan Bülent Düğenci, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Hakkâri’de gerginlik ? HAKKÂRİ (AA) Hakkâri’nin Bulvar Caddesi’ndeki Mahmut Aydoğan’ın elbise mağazasında alışveriş yapan 3 polis memurunun mağaza sahibi ve çalışanlarını tartakladığı bildirildi. Olayın kısa sürede duyulması üzerine işyeri önünde toplanan bir grup, çarşı merkezinde olayı protesto etmek amacıyla yürüyüş yapmak istedi. Ancak Belediye Başkanı Metin Tekçe ve Hakkâri Ticaret Sanayi Odası Başkanı Ahmet Şen yürüyüş yapmak isteyen grubu sakinleştirerek dağılmasını sağladı. Olaya ilişkin soruşturma başlatıldı. Mayın tuzağı: 3 yaralı ? ELAZIĞ (AA) Elazığ’ın Palu ilçesine bağlı Gökdere köyü kırsalında operasyon yapan Jandarma Komando Taburu’na bağlı askerler, teröristlerce döşenen mayına bastı. Patlama sonucu, 1 astsubay ile 2 uzman çavuş yaralandı. Yaralılar, Elazığ Asker Hastanesi’ne kaldırıldı. Aydar’ın iadesi istendi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İsviçre’den, Kongra Gel lideri Zübeyir Aydar’ın mültecilik isteminin reddedilmesini ve iadesini istedi. Çiçek, Ankara’da görüştüğü İsviçre Adalet ve Polis Bakanı Christoph Blocher’dan ‘‘İsviçre, tarafsız bir ülke olarak bazı örgütleri terör örgütü olarak kabul etme konusunda çekingen davranmaktadır’’ yanıtını aldı. Esat Canan tanık olacak ? MALATYA (Cumhuriyet) Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005’te meydana gelen patlamanın ardından ateş açarak 1 kişinin ölümüne, 5 kişinin de yaralanmasına neden olan jandarma uzman çavuş Tanju Çavuş’un yargılanmasına dün devam edildi. Mahkeme, CHP Hakkâri Milletvekili Esat Canan’ın tanık olarak dinlenmesine karar vererek duruşmayı erteledi. Başbakan Erdoğan alkışlanmadı Haber Merkezi Üniversitelerde 20062007 akademik yılı açılış törenleri devam ediyor. Çukurova Üniversitesi’nin açılışında, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın mesajları büyük alkış alırken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mesajını yalnızca iki kişinin alkışladı. Çukurova Üniversitesi’nin açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Alper Akınoğlu, çağdaş bir Türkiye için üniversitelerin özerk, siyasal etkilerden uzak olarak kendi kararlarını verebilmesi gerektiğinin altını çizerek bunun en önemli şartının da laik Cumhuriyet üniversitelerinin korunmasından geçtiğini kaydetti. Adnan Menderes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Gürel, ‘‘Ulusumuzun aydınlanması ve bilgilenmesi için üniversitelerin göstereceği çabalardan kimse rahatsız olmamalıdır’’ diye konuştu. Mersin Üniversitesi’nde de 20062007 akademik yılı dün düzenlenen törenle başladı. Rektör Prof. Dr. Uğur Oral, ‘‘Atatürk ilke ve devrimlerini rehber edinmiş, çağdaş, laik, demokrat bir üniversiteyiz’’ diye konuştu. ‘Ateşkes bir fırsattır’ ? İstanbul Haber Servisi Bazı siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri, İHD İstanbul Şubesi’nde düzenledikleri toplantıda, ‘‘PKK’nin ateşkes ilanını ‘fırsat’ olarak değerlendirerek, devletin operasyonları durdurup, üzerinde tartışılacak genel af programı ortaya koyarak Kürt sorununun çözümü için adım atılmasını’’ istediler. Şube Başkanı Hürriyet Şener, ‘‘Kürt sorununda başta devlet yetkilileri olmak üzere herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli’’ dedi. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle