19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 EKİM 2006 PERŞEMBE Başbakan, Bush’la görüşmeye giderken, kendi kadrosuna ‘‘Cumhurbaşkanı Sezer misafirimizdir, iyi davranın’’ diyesiymiş!.. Kim ‘‘misafir’’? Yedi yıl Çankaya’dan Türkiye Cumhuriyeti’ni onurla temsil eden kişi nasıl AKP’nin misafiri sayılabilir? Gerçek bir konuk, onların deyimiyle ‘misafir’ olan varsa o, yüzde yirmi beş oyla tüm çoğunluğu elde etmiş AKP hükümetidir... Ne sanıyor Erdoğan Bey? Sürgit ülkenin başında kalacağını mı? Başbakan, derken Cumhurbaşkanı, derken daha daha büyük biri olacağını mı? Çok kalmadı, ilk genel seçimde tası tarağı toplayıp iktidardan uzaklaşabileceğini nasıl düşünemiyor? Son konuşmasını mı yaptı Sayın Sezer? Sinsi sinsi gülmesinler, ‘‘Oh.. altı ay sonra Çankaya’da olmayacak’’ diye sevinmesinler! Sezer’ler yalnız görevleri gereği, görevlerinin verdiği güçle konuşmazlar. Onlar, ulusal bildirinin insanlarıdır. Bugün Cumhurbaşkanı olarak konuşurlar, yarın Atatürk devriminin yılmaz bir eri olarak!.. Belki de daha inançla, daha güvenle, daha vazgeçilmezlikle... ??? Nice bakanlar, başbakanlar, parti liderleri gelip geçti, daha da ge EVET / HAYIR OKTAY AKBAL AKP’ye Bir ‘Muhtıra’ Gibi.. lip geçecek!.. Ama kaçı bu ülkenin tarihinde silinmez bir iz, kalıcı bir değer olmanın saygınlığını bıraktı? Adları bile unutuldu. Ama Necdet Sezer, eylemiyle, uyarılarıyla, dirençli tutumuyla çağımızın önemli adlarından biri olarak anılacaktır. AKP lideri de, tüm kadrosu da, istedikleri kadar Sezer’i kendi ‘‘misafirleri’’ saysınlar, boş bir yanılma içine düştüklerini bugün olmazsa, en yakın günlerde anlayacaklardır. Sayın Sezer TBMM’deki konuşmasıyla kişiliğinin damgasını vurmuştur. ‘‘Türkiye’de irtica diye bir şey yok’’ diyen AKP’li Başbakan da, tüm bakanlar da geçmişte bu tür yadsımalarla halkını kandıranların hangi utanç çizgisine düştüklerini anımsamalıdırlar. ‘‘İrtica yok’’ diyenler, bu tür sözleriyle, irtica kaynaklarına en büyük desteği verdiklerini bilmiyorlar mı? Her inkâr, her yadsıma, bir çeşit benimsemedir. Geçmiş yıllarda şeriatçı tutumu yüzünden üst üste kapatılan partileri bir bir sayalım mı? Bu partilere daha önceden verilen uyarı örnekleri bir belge olarak durmaktadır. Çünkü o günkü yönetimler irtica kaynaklarının üstüne gidecekleri yerde, gerilik tohumlarının daha da yeşermesine yol açmışlardır. Tayyip’ler, Gül’ler, Arınç’lar ve sürekli biçimde ‘‘İrtica diye bir şey yok’’ diye direnenler hangi kapatılan partilerin üyeleriydi? ??? Türkiye Cumhuriyeti’nin unutulmaz cumhurbaşkanlarından biri, Atatürk devriminin en önde gelen savaşımcısı olan Necdet Sezer’in son konuşması günün yönetim kadrosuna, Başbakanı’na sunulmuş bir çeşit ‘‘muhtıra’’dır: ‘‘Türkiye’deki toplumsal ve bireysel yaşamın nerden nereye geldiğini iyi çözümlemek gerekmektedir. İrticai tehdidin devletin temel niteliklerini temelinden değiştirme hedefinden sapmadığı görülmektedir, gözlemlenmektedir. İrticai tehdide karşı savaşımın temel taşı laikliktir. Unutulmamalıdır ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi laik düzene dayanmaktadır.’’ Bu sözleri, AKP’li Meclis’in ‘‘misafir’’ saydığı biri değil, Atatürk Cumhuriyeti’nin önde gelen bir öncüsü söylüyor... PENCERE Üç Alıntı... Bugünkü ‘Pencere’de üç alıntıyı alt alta sizlere sunmak istiyorum... Birinci alıntı, yazarımız Hikmet Bila’dan... Medyamızın bugünkü hali pür melalini sergilemek bakımından somut bir göstergeyi vurguluyor. Gerçekten basınımız haberleri değerlendirirken artık bütün “objektif kıstaslar”dan soyutlanmıştır... Hikmet Bila, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt’ın konuşmasını İstanbul medyasının nasıl değerlendirdiğini köşesinde özetlemiş... ? Bila yazıyor: “Kimi Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasına küçük yer vererek, devekuşu gibi başını kuma gömüyor. Kimi alaycı başlıklarla Paşa’nın boşa konuştuğunu anlatmaya çalışıyor. Kimi Büyükanıt haberiyle Amerika’daki Başbakan haberini santim sütun hesaplarıyla dengelemeye çalışıyor. Kimi konuşmanın piyasaları etkilemediğine seviniyor. Kimi askerlere ve iktidara son günlerin deyimiyle ‘ateşkes’ çağrıları yapıyor, kimi de uzlaşma önerileri... ‘Tarihten ders’ hak getire... Bu medyatik ‘kaos’, olayın hâlâ yeterince anlaşılmadığını göstermeye yetiyor.” ? İkinci alıntı ‘Yeni Çağ’ gazetesinden... Birinci sayfada mavi zemin üzerine beyaz harflerle dizilmiş manşet: “Madem ki AB’cisiniz, hadi yapın bunları!” “Medeniyet projesi deyip sonradan yan çizmek olmaz...” “AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Oli Rehn şöyle buyurdu...” Yeni Çağ gazetesi yine mavi zemin üzerine beyaz hurufatla koşulları madde madde şöyle özetlemiş: “ 301’inci maddeyi yumuşatın, yetmez içini boşaltın, o da yetmez, Türk’e küfrü serbest bırakın. Bu bir AB kriteridir. PKK’ye karşı silahlı mücadeleyi bırakın. Sosyal, kültürel, özellikle siyasi çözüm yolu bulun. Bu bir AB kriteridir. Gümrük Birliği Ek Protokolü’nü uygulayın, limanları vakit geçirmeden Rumlara açın. Bu bir AB kriteridir. Sivil Ordu ilişkileri demokratikleştirilmelidir. Avrupa’da Ordu sivil denetim altındadır. Bu bir AB kriteridir. Heybeliada Ruhban Okulu’nu açın. Patrik Bartholomeos derhal ‘ekümenik’ ilan edilsin. Bu bir AB kriteridir. Sadece Ermeni yetmez, Pontus ve Süryani soykırımını da tanıyın. Atatürk’ü artık unutun. Bu bir AB kriteridir.” ? Yeni Çağ’ın haberi gerçek dışı mıdır?.. Hiç öfkelenmeden gayet serinkanlı olarak düşünülmelidir; bir de bütün bunların üstüne ülkemize gelen ve basın toplantısında Türkiye’ye demokrasi dersi veren Rehn’e yöneltilen soruyu alıntılayarak bugünkü yazıyı noktalayalım... Basın toplantısında AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Rehn’e gazeteci Şükrü Küçükşahin’in sorusu: “ 301’inci maddeye fikir özgürlüğü açısından kesinlikle karşı olduğunuzu söylediniz. Fransa’da, İsviçre’de ‘Ermeni soykırımı olmamıştır’ diye fikir beyan eden hapse atılıyor. Bu fikir özgürlüğüne uygun oluyor da, Türkiye’de 301’inci madde fikir özgürlüğüne nasıl engel oluyor?..” ? Evet, medyamızın külahını önüne koyarak düşünmesi ve artık ülkenin çıkarlarını gözetmesi vaktinin geldiğine inanıyorum. Bilimsel Gerçek Yargıda Prof. Dr. Halet ÇAMBEL âbus! Karabasan! Neredeyiz? Zaman ve mekân, içinden çıkılmaz bir yumak halinde birbirine karışmış. Hangi çağda yaşıyoruz? Ortaçağda mıyız? Enkizisyon mahkemesinde İtalyan düşünür ve filozof Giordano Bruno’nun ulaştığı bilimsel gerçeklerden ödün vermediği için, zındık diye yakıldığı (1600), Galileo Galilei’nin (1633) dünyanın döndüğünü inkâr etmesi için yargılandığı dönemde miyiz? Laik Türkiye Cumhuriyeti’nde miyiz? Yoksa yazıları nedeniyle hakkında tutuklama emri çıkartılan ‘‘ölüm fermanı’’ ile aranan, ülkesinden ayrılmaya zorlanan Teslime Nesrin’lerin, karanlıkta kalan uzak Asya ülkelerinde miyiz? Nasıl olur da bugün 21. yüzyılda laik Türkiye Cumhuriyeti’nde bir bilim insanı ortaya çıkardığı bilimsel sonuçlardan ötürü K yargılanır? Bu bilim insanı Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’dır. Kendisini okutmaya kararlı medresede okumuş aydın bir babanın ‘‘İlmiye’’ adını koyduğu kızıdır. Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün girişinde Gazi Mustafa Kemal’in sözleri (1913) 75 yıl önce eski uygarlık eserlerinin açığa çıkarılması içni uzmanların yetiştirilmesi gereğini vurgular: ‘‘Ülkemizin hemen her yanında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan eski uygarlık eserlerinin ileride tarafımızdan açığa çıkarılarak, bilimsel biçimde korunmaları, tasnifleri ve geçmişin ihmali yüzünden pek harap duruma gelmiş olan anıtların korunup onarılmaları için, müze müdürlüklerinde kullanılmak üzere arkeoloji uzmanlarına kati lüzum vardır.’’ Muazzez İlmiye Çığ işte bu uzmanlardan biridir. Nazi Almanyasından Atatürk tarafından çağdaş bir üniversite kurulması için getirilen dünyaca tanınmış antinazi Yahudi hocaların elinde yetişmiştir. Hocalar Ankara’da Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi’nde dönemin en büyük Asuroloğu Benno Landsberger ile Hititolog H.G. Güterbock’tur. Muazzez İlmiye Çığ, arkadaşı Sümerolog Hatice Kızılyay ile 33 yıl boyunca en sıkı ve sorunsuz bir işbirliği halinde İstanbul Arkeoloji Müzeleri Çivi Yazısı Arşivi’nde çalıştı, onunla birlikte bir ‘‘tarih abidesi’’ denilen 5000 yıllık 74.000 tabletlik Çivi Yazılı Belgeler Arşivi’ni kurdu, belgelerin tasnifini, kopyalamasını, çevirisini yaparak 14 kitap olarak yayımladı. Bugün Muazzez İlmiye Çığ dünyada sınırlı Süme rologların en önde gelenlerindendir. Muazzez İlmiye Çığ ayrıca bilimi fildişi kulesine hapsetmemiş, toplumla paylaşmış, konferanslar vermiş, bildiriler sunmuş, sayısız makaleler yazmış, herkesin anlayacağı şekilde yayınlar yapmıştır. Emekli olduktan sonra da durmamış, 5 yeni kitap daha yayımlamıştır. Muazzez İlmiye Çığ 2000 yılında İstanbul Üniversitesi fahri doktorluk unvanını aldı. Kuşadası aydınlarının orada kurdukları ‘‘Aydınlık Parkı’’nda büstü yer alıyor. Bugün 92 yaşında olan Muazzez İlmiye Çığ bilimsel çalışmaları, yazıları, sözleriyle hâlâ üretkendir. Ömrü boyunca bilime, topluma, ülkeye durup dinlenmeden hizmet eden bu bilim insanının üstelik bir hukuk mezunu avukatın girişimi ve bu girişimin bir hukuk kurumunca işleme konulması sonucu yargılanması ülkemiz için yüz karasıdır. İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI EKİM AYI AYDINLANMA KAHVALTISI 15 Ekim 2006 Pazar Saat:11.0014.30 KONUĞUMUZ E. Tümg. ORTAK ÇAĞRI ADD, 68’LİLER VE CUMOK’LAR İSTANBUL’UN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞUNUN 83.YILDÖNÜMÜNDE, EMPERYALİSTLERİN VE PADİŞAHIN KOVULDUĞU; DEVRİMCİ GENÇLİĞİMİZİN AMERİKALILARI DENİZE DÖKTÜĞÜ TARİHİ DOLMABAHÇE RIHTIMINDA, ‘‘AB VE ABD EMPERYALİZMİ’ne ve GERİCİLİĞE HAYIR!’’ KONULU KİTLESEL BASIN AÇIKLAMASI YAPMAK İÇİN TOPLANIYORUZ. Toplantı Tarihi : 6 Ekim 2006 Saat 11.30 Toplantı Yeri : Dolmabahçe Rıhtımı Osman Pamukoğlu GÜNEYDOĞU, TERÖR ve ORTADOĞU TEHLİKENİN FARKINDA OLMAYANLARI UYARIN! CUMHURİYETİNİZE SAHİP ÇIKIN! Toplantı Yeri: ADEN OTEL Rıhtım CaddesiKadıköy İletişim ve yer ayırma: 0216.336 94 34 0532 282 36 880533 438 50 220555 432 32 29 Açık büfe kahvaltı bedeli 15.00 YTL’dir. LÜTFEN YERİNİZİ AYIRTINIZ ADD’LİLER, 68’LİLER VE CUMOKLAR 6 EKİM CUMA 11:30’da İSTANBUL’UN DÜŞMAN İŞGALİNDEN KURTULUŞUNUN 83. YILDÖNÜMÜNDE, DOLMABAHÇE RIHTIMI’NDA, İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI ‘‘Unutulanlar Dışında Yeni Bir Şey Yok’’u Türkiye’ye kazandıran ‘‘gerçek dağı’’ ve ‘‘Mehmetçiğin ölümsüz destanını’’ bizlere tüm hüznü, coşkusu ve saygınlığıyla yaşatan Hakkâri DağKomando Tugayı’nın 19931995 yıllarındaki Komutanı Sayın E.Tümg. Osman Pamukoğlu’nun “AB VE ABD EMPERYALİZMİNE, GERİCİLİĞE HAYIR!” KONULU KİTLESEL BASIN AÇIKLAMASI İÇİN TOPLANIYORUZ. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ Toplantı Yeri: Dolmabahçe Rıhtımı İletişim: 0532.282 36 88 0533 438 50 22 GÜNEYDOĞU, TERÖR VE ORTADOĞU konulu sunumunu kahvaltılı toplantımızda paylaşıyor, bilgileniyor, sorularımızla derinleşiyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ. YANINIZDA BİR GENÇ GETİRMEYİ UNUTMAYINIZ! Toplantı Tarihi : 15 Ekim 2006 Saat 11.00 Toplantı Yeri : ADEN OTEL Terası Rıhtım CaddesiKadıköy. İletişim : 0216.336 94 34 0532.282 36 88 0533 438 50 22 0555.432 32 29 Açık büfe kahvaltı bedeli 15.00 YTL dir. TC KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ 2006/665 Vas. Tayini Mahkememizce verilen 29.9.2006 tarih 2006/665704 E.K. sayılı sayılı karar ile Temel Ayşe kızı Fatma Kendir TMK’nin 405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine 1952 d.lu oğlu ŞERAFETTİN KENDİR vasi olarak tayin edilmiştir. 29.9.2006 Basın: 47792 2004/1390 Vas. Tayini Mahkememizce verilen 08.03.2005 tarih ve 2004/1390 E 2005/153 K. sayılı karar ile Kanber ve Zeynep’ten olma 01.05.1966 doğumlu CEMAL MADEN TMK’nin 405. maddesi gereğince vesayet altına alınarak kendisine 07.01.1973 doğumlu MESUT ÖZKAN vasi olarak tayin edilmiştir. 28.03.2005 Basın: 47709 KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ LÜTFEN YERİNİZİ AYIRTINIZ CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle