20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 2006 SALI 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y Y 15 15 14 14 16 20 25 20 16 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y Y B B Y Y Y Y Y 18 18 19 18 13 15 12 9 23 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y Y Y Y Y B B 23 23 16 18 15 15 9 13 11 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Bütün bölgelerimiz parçalı çok bulutlu, Marmara’nın güney ve doğusu, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Batı Karadeniz, Orta Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Anadolu’nun güney ve batısı, Güneydoğu Anadolu ile Samsun ve çevreleri yağışlı geçecek. Hava sıcaklığı yurdun doğu kesimlerinde artacak, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih K Y Y Y Y Y B B Y 0 6 6 15 16 14 16 19 14 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B Y Y Y Y B B Y B 18 10 23 14 9 10 22 16 21 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K Y Y Y B PB Y Y Y 1 30 12 28 23 23 3 28 23 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ken sorunu nedir sorusuna gelen yanıtlarda tam bir ittifak vardı: İşsizlik! Ne çare; RTE işsizlik feryatları yükselir yükselmez AKP grubunda kürsüye fırlar; ‘‘İşsizlik mi, nerede yok ki; İngiltere’de, Almanya’da da yani gelişmiş ülkelerde de işsizlik bir sorun’’ diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışır. O ülkelerde işsizlere iş buluncaya dek maddi yardım sağlayan sağlam sigorta sistemlerinin varlığından söz etmezdi. ??? Son bir araştırmada Türk halkına göre Türkiye’nin çözülmesi gereken sorunlarını sıralayan tabloda işsizlik; ekonominin, eğitimin, terör ve bölücülüğün ve sağlığın önünde birinci sırada yerini koruyor. RTE’nin partisinde istihdam ve işsizlik sorununu incelemeye aldığını ‘‘müjdeleyen’’ habere fazla sevinmemek gerekiyor. Nedeni ise, müjdeyi veren haberde yer alan başka bir müjde! Görevlendirdiği genel başkan yardımcılarından ‘‘istihdam ve işsizlikle ilgili dünyadaki durumu dikkate alarak ve yerinde inceleyerek araştırma yapmalarını ve bir rapor hazırlamalarını’’ istiyor. Seçim öncesi, seçimde kullanılmak üzere tabii kimi çözüm önerileri de içerecek bir raporu RTE seçmeni yeniden kazanma umuduyla kullanacağa benziyor. İşsiz elbette mutsuz. Ya işçi emeklisi? Geçim sıkıntısı şiirlere yansımış; kitaplaşmış: ‘‘Maaş düştü yarıma / Sözüm geçmez karıma’’. ??? Oysa hükümetin (IMF kaynaklı ve IMF’nin başarılı bulduğu) ekonomi programı neresine dokunulursa ıstırap yüklü sesler veriyor. Dışarıdan uyarıcı açıklamalar gelmeseydi bu hükümet cari açığın gelecek mevsimlerde yeni bir krizi tetikleyebileceğini acaba kabul eder miydi? CHP Ekonomi Bülteni, ‘‘İşaretin IMF’den geldiğini, ardından da hükümetin aşırı cari açığın kötü bir şey olduğunu anladığını’’ yazıyor. ‘‘Cari açığa karşı kimi önlemler almamız lazım’’ diyen Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın niyeti halkın üzerine daha çok vergi salmak! Zira cari açık yeni bir rekor düzeye çıktı. Açık son bir yıllık dönemde 29.615 milyar dolar... Geçenlerde medyada bu hükümetin hazırlayıp Meclis’e sunduğu Özel İdareler ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarısı’nın doğrudan halkın sırtına binecek vergi ve harç düzenlemelerinin listesi yayımlandı. Neredeyse vatandaşın nefes alışı bile vergilenecek! Sinema, lunapark, sirk, bilet, jetondan başlayarak aklınıza ne ve neresi geliyorsa vergiye giriyor. ??? Uzmanlara göre, izlenen program çok yüksek düzeyde dış ticaret açığı yaratılmasına neden oldu. İhracatla karşılanmayacak kadar büyük ithalat patlaması yaşanıyor. Neden açık; ihraç malları üretimi büyük ölçüde ithal kaynaklı ara mallarına bağımlı hale geldi. Bu bir kısırdöngü! Toplam (kamu+özel) borcumuz ise yüzde 71.1 oranında artarak (Ağustos 2006 sonu itibarıyla) 375.3 milyar dolara tırmandı. 1950’den beri gelip giden sağ iktidarlar ve kendini muhafazakâr iktidar diye tanıtmak isteyen, oysa dinciliğe yakın bugünkü iktidarın da sürdürdüğü politikalar 195060 arasında cumhurbaşkanlığı yapan Celal Bayar’ın bir sözünün izinde yürüyor. ‘‘Borç yiğidin kamçısıdır’’. Tam 56 yıldır halkın sırtına vurulan bir kamçı! ‘Asker direniyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İlerleme Raporu’nun açıklanmasına bir hafta kala, 4 yıllık görevini tamamlayan AB Türkiye Temsilcisi Büyükelçi Hans Jörg Kretschmer, hükümetin reformlara devam etmek istediğini, ama askerin buna direndiğini savundu. Kretschmer, askerlerden çok kez görüşme talebinde bulunduğunu anımsatarak ‘‘4 yıldır defalarca randevu talep ettiysem de cevap bile verilmedi’’ dedi. Kretschmer, Türkiye’den ayrılmadan önce CNN Türk’e yaptığı açıklamada, AB ile Türkiye arasında bir ‘‘kriz’’ yaşandığını ifade etti. Kretschmer, ‘‘Eğer Türkiye limanlar konusunda adım atmazsa Avrupa Konseyi hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edemez. Mutlaka bunun müzakerelere etkisi değerlendirilecektir. Limanların açılması, müzakereler için bir önkoşuldu ve Fin önerisi Kıbrıs için olumlu bir çözüm fırsatı’’ dedi. Türkiye’nin son 4 yıl içinde önemli bir gelişme kat ettiğini belirten Kretschmer, ancak bu ilerlemede dış baskıların rol oynadığını, iç dinamiklerin son dönemde yavaşladığını belirtti. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Randevu vermediler’ Görevde olduğu 4 yıl içinde askerlerle diyalog kurmaya çalıştığını, ancak bunda başarılı olamadığını belirten Kretschmer, ‘‘Hükümet bazı adımlar atmak istese bile hepimiz biliyoruz ki ülkenin farklı kesimlerinde, devlet bürokrasisinde, orduda bir mukavemet var. Bir tarafta belli bir dönem için gelen siyasiler, hükümet var. Diğer yanda, özellikle çok net ideolojik duruşu olan ordunun temsil ettiği güçlü devlet kurumları var’’ diye konuştu. ‘‘Askerlerle ilişkimi tarif etmek gerekirse basitçe ‘Hiç yok’ demem gerekiyor’’ ifadesini kullanan Kretschmer, ‘‘Alt düzeyde bir görüşmenin dışında görev sürem boyunca komutanlarla yüz yüze görüşme fırsatını bulamadım. Defalarca randevu talep ettiysem de cevap bile verilmedi’’ açıklamasını yaptı. Kretschmer, bu durumun reddedilmek değil ‘‘yanıt alamamak’’ olduğunu ileri sürdü. İlerleme Raporu’nda da AB’yi en fazla rahatsız eden konunun askerin siyaset üzerindeki etkisi olması dikkat çekiyor. Raporda askerin izin alarak ve sadece kendi alanıyla ilgili konuşması gerektiği savunuluyor. ‘Siyaseti etkiliyorlar’ Rapora göre, sivilasker ilişkileri alanında kaydedilen tek gelişme, yeni yasa gereği askeri mahkemelerin sivilleri yargılayamayacak olması. Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin de TBMM’de tartışılmamış, gizli bir belge olmasına dikkat çeken raporda, ordunun belirgin bir şekilde siyaseti etkileme girişimlerini sürdürdüğü savunuluyor. Milli güvenlik stratejisinin oluşturulması ve uygulanması sırasında sivillerin denetleme görevlerini tam olarak yerine getirmeleri de AB’nin istekleri arasında yer alıyor. Kretschmer’in yerine Pierini MAHMUT GÜRER 112 örgüt destekliyor Cumhuriyet için yürüyecekler ZEYNEP ŞAHİN ANKARA ‘‘İrticaya dur demek’’ ve ‘‘tam bağımsız Türkiye’’ için 112 sivil toplum örgütünün katılımıyla 4 Kasım’da Ankara’da ‘‘Cumhuriyetimiz İçin Halk Yürüyüşü’’ yapılacak. Cumhuriyet Okurları’nın da (CUMOK) desteklediği yürüyüş hakkında bilgi veren Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan, eylemin çıkış noktasını, ‘‘Pek çok sivil toplum örgütü, ülkemizde cereyan eden gerici tırmanışa karşı huzursuzluk içinde ve ortak bir eylem gerçekleştirerek bu rahatsızlığı ifade etmek istiyordu. Bizim derneğimiz de aynı kaygıları taşıyor. Bu kapsamda, yaz boyunca davet mektupları gönderdik. Şu anda 112 örgüt katılıyor’’ sözleriyle anlattı. Yürüyüşte, katılımcı örgütlerin üyelerinin yer almasının yanı sıra en çok örgütsüz halk kesiminin sokağa çıkmasını ve tepkisini göstermesini önemsediklerinin altını çizen Sarıhan, ‘‘Biz halkı sokaklarda görmek istiyoruz. Danıştay saldırısı karşısında tepki koyanlar, nasıl örgütlenmeden vicdanlarının ve akıllarının sesine kulak vererek sokağa çıktıysa, aynı isteklilikle bu yürüyüşe katılım olsun istiyoruz. Cumhuriyete sahip çıktığını göstermek isteyen herkes alanlara gelsin lütfen’’ vurgusunu yaptı. Eylem, 4 Kasım Cumartesi günü katılımcıların saat 10.00’da AKM önünde toplanmasıyla başlayacak. Buradan Tandoğan Meydanı’na yapılacak yürüyüşte ve alanda gerçekleştirilecek mitingde ‘‘Laik eğitim istiyoruz, Türkiye şeyhler, müritler ülkesi olamaz; Laiklik kadının güvencesidir; Din ticaretine son, ABD haritanı ve üslerini al, def ol; Başbakan, kadınlar seninle aynı yolda yürümeyecek, onların yolu ulusal birlik yoludur’’ gibi sloganlar atılacak. Konuşmaların ardından Anıtkabir ziyaret edilerek Ata’nın mozolesine çelenk bırakılacak. ANKARA AB Komisyonu’nun Türkiye temsilciliğini Hans Jörg Kretschmer’den devralacak isim belli oldu. Edinilen bilgilere göre Fransız diplomat Marc Pierini komisyonun Ankara’daki yeni temsilcisi olacak. Fransa’yla yaşanan kriz döneminde bir Fransız büyükelçinin Türkiye temsilciliğine atanmasının sorunlara neden olabileceği ifade ediliyor. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, AB Komisyonu’nun Türkiye temsilciliğini yürüten Büyükelçi Kretschmer’in dün görevinin sona ermesinin ardından yerine Fransız Pierini getiriliyor. Marsilya doğumlu olan Pierini, Ekim 2002 tarihinden bu yana Avrupa Komisyonu’nun Tunus ve Libya temsilciğini yaptı. Pierini, 1998 yılında ise Şam’da bulundu. Fransız Büyükelçi, 1989 yılından itibaren ise AB Komisyonu’nun Akdeniz ülkeleri ile ilişkilerinin geliştirilmesi üzerine çalışıyordu. Dışişleri Bakanlığı kaynakları ise Pierini’nin Türkiye temsilciliğine atanmasının olumlu olduğunu kaydediyor. Fransız diplomatın oldukça deneyimli olduğuna dikkat çeken kaynaklar, Fransa’yla yaşanan krizin de büyükelçinin durumunu etkilemeyeceğini dile getiriyor. AB yetkilileri ise Pierini’nin Türkiye’deki sivil toplum ve kamu kuruluşlarından tepki görmesinin olası olduğunu, bunun da müzakereleri sıkıntıya sokabileceğini dile getiriyor. Aynı kaynaklar, Pierini’nin atamasının bu nedenle durdurulmasının ise söz konusu olmadığını belirtiyor. Tarih yargıç karşısında İstanbul Haber Servisi Dünyaca ünlü Sümerolog Prof. Muazzez İlmiye Çığ, örtünmenin tek tanrılı dinlere özgü olmadığını anlattığı Vatandaşlık Tepkilerim kitabı nedeniyleTCK’nin 216/2 ve 218. maddeleri nden yarın yargıç karşısına çıkacak. Sümer çivi yazılarından elde ettiği bilgiler nedeniyle mahkemelik olan Çığ ile Analiz Yayın’ın sorumlu müdürü İsmet Öğütücü’nün “halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçlarından 9 aydan 1.5 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep edilen davanın ikinci duruşması Beyoğlu 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Türbanın Sümerlere dayandığı anlatılan kitabın 48. sayfasında “...Örtünmenin nereden geldiğini bilsen, örtünmeye utanırdın sen. Mabet fahişeleri örtünürdü bir zaman ayrılmak için diğer kadınlardan” ifadesinin yer aldığı belirtilen iddianamede, kitabın 100. sayfasında “...En iyisi Fatih’te bazı evlerde yapıldığı gibi (oraya bir gidenin anlattığına göre) geneleve bir hoca konsun, geleni nikâhlasın, çıkarken boşasın veya biri nikâhlayan biri boşayan olmak üzere iki tane. Böylece hem kadınların şerefi kurtulur ve aç kalmazlar, hem erkekler kendilerini tatmin edecek sapık şeylere başvurmaz hem de hocalara iş çıkar; bundan dolayı Allah’ımızın memnun olacağı kuşkusuzdur.” şeklinde yazıların bulunduğu kaydedildi. Söz konusu yazılarda atılı suçun işlendiğinin anlaşıldığı belirtilen iddianamede Çığ’ın kitabının 150 ve 163. sayfalarındaki aşağıdaki ifadeleri nedeniyle de yargılanması istendi: “...Madem ki dinimizde bir imam nikâhı ile seks doğal görülüyormuş, o zaman gizli yerlerde değil, eski mabetlerde olduğu gibi camilerde birer aşk odası konsun, isteyen gidip orada bir imam nikâhı ile seks yapsın, böylece hem camiye gelir olur hem de imam para kazanır! Canı seks isteyen kadınlar ve erkekler orada imam nikâhı ile kendilerine göre veya şeriata göre yasal seks yaparlar.” “...Başörtüsünün başlangıcı da Sümerlilere dayanıyor. Çok tanrılı olan Sümer dininde özellikle büyük tanrıların ve şehrin tanrısının evleri, daha doğrusu mabetleri var. Bu mabetlere isteyen kadınlar Tanrının gelini olarak giriyor. Bunların çok çeşitli görevi var. Bu görevlerden biri de kutsal bir görev olarak genel kadınlık yapmak. Bunların diğer rahibelerden ayrılması için başlarını örtmeleri gerek. Çok çok sonra İ.Ö. 600 yıllarından bir Asur kralının yaptığı kanunda evli ve dul kadınların da başını örtmesi şart koşulmuş, böylece bu kadınlarda yasal seks yapan mabet fahişeleri gibi kabul edilmiş oluyor. Bu gelenek önce Yahudi kadınlarına geçmiş daha sonra da İslam kadınlarına uygulanmış..” Cumhurbaşkanı üniversitelere ayrı bir önem veriyor. Bunun yansıması olarak Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Ülkü Bayındır’dan, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Rektörü Prof. Ferit Bernay’a kadar geniş bir kadro katılımcılar arasındaydı. Sezer, sanatçıları davet ederken doğası gereği ‘‘Türkiye’de en çok kim izleniyorsa onu seçeyim’’ havasına girmemiş, sanatın hakkını veren sanatçılardan bir seçki yapmış. Gülriz Sururi, ‘‘Hangi koşullarda olursa olsun, önümüzdeki yıl Cumhuriyetin 84. yılını Sezer’le birlikte kutlamak isterim’’ diyordu. Sezer; yargı çevrelerinden iş âlemine, bürokrasiden kurum temsilcilerine kadar geniş bir yelpazede, girişte sözünü ettiğimiz kaygıyla hareket etmiş. Sezer için yapılabilecek pek çok tanımdan biri şu olabilir: Halk dalkavukluğuna girmeden halkın en beğendiği kişilerden biri oldu. Çankaya Köşkü’nde son Cumhuriyet resepsiyonunu veren Sezer’in cumhurbaşkanlığı dönemiyle ilgili gözlemlerimizi önümüzdeki yazılarda paylaşacağız. ??? Çankaya Köşkü’nün büyük salonundaki sohbet konuları için şu özeti yapabiliriz: Ankara’da 2007 yılı başladı! Önümüzdeki yılın iki önemli olayı; cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler, başkentin gündemine şimdiden yerleşmiş durumda. Elbet öncelikli durum 11. cumhurbaşkanının seçimi... Sezer’den sonra Çankaya Köşkü’nde, bir başka deyimle Atatürk’ün koltuğunda kim oturacak? Salonun değişik köşelerindeki ortak sorulardan biri buydu. Görünen o ki, Başbakan sağlığına kavuşma mücadelesi verirken cumhurbaşkanı seçimini de kafasına sağlıklı şekilde yerleştirme uğraşına girmiş. Erdoğan’ın konuya ilişkin sorulara verdiği yanıt şu oldu: ‘‘Nisan ayına kadar bu konuyu konuşmayacağım...’’ Sezer’in görev süresi 16 Mayıs 2007’de doluyor. Bu tarihten 30 gün önce yeni cumhurbaşkanını seçme takvimi başlıyor. Başbakan nisanda zaten konuşmak durumunda! Bugünkü görünüme bakılırsa, Erdoğan 2007 Nisan’ına kadar konuyu gündem dışı tutmayı, ardından da sıkıştırılmış bir takvimle Çankaya Köşkü’ne çıkmayı hedefliyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da stratejisini buna göre çizmiş görünüyor. ??? Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, gazetecilerin 11. cumhurbaşkanı başta olmak üzere gündemdeki konulara ilişkin sorularına gülümseyerek ‘‘Sürekli olta atmayın, yemem’’ karşılığını verdi. Sorular artınca ‘‘Bu durumda Genelkurmay Başkanı olarak değil, bir yurttaş olarak konuşmak istiyorum’’ deyip devam etti: ‘‘Cumhurbaşkanı; Cumhuriyetin değerlerini tam olarak koruyan, mükemmel bir kişi.’’ Org. Büyükanıt’ın bu değerlendirmesi, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin orada görmek istediği kişiyle ilgili bir tarif niteliği de taşıyor! Toplumun çok geniş bir kesiminin ortak paydası da ‘‘Sezer gibi bir kişinin Köşk’e çıkması’’ yönünde... Ankara’da siyaset, devlet katları 2007’ye girdi. Toplum da girmeli... Bunun ilk adımı Ankara’da 4 Kasım Cumartesi günü yapılacak miting neden olmasın? Bu miting neden büyük bir buluşmaya dönüşmesin! ankcum?cumhuriyet.com.tr IŞIL ÖZGENTÜRK Coşku ve Öfke ? Baştarafı Arka Sayfada geceleri çocuk yaşta kızlar, barlardan çıkıp yaşlı adamlarla fuhuş yapmaya gidiyorlar. Hepsi de kentin buralarda pek bilinmeyen yerlerinde, yoksul semtlerinde yaşıyorlar. Eve para getirdikleri için de analar babalar bu duruma göz yumuyor.Ve biz neyi kutluyoruz? Atatürk yaşıyor olsaydı kahrından defalarca ölürdü.” Adama dikkatlice bakıyorum, altmış yaşlarında olsa gerek. Mutlaka çocukları, hatta torunu vardır; neşeyi, sevinci biliyordur ama bugün öfkeli.. öfkesinde fazlasıyla gerçek bir yan var.. içimden ona hak veriyorum, bayram belki de sadece bir kutlama olmamalı, bir yüzleşme zamanı da olmalı. O, öfkesi hep aynı, sözlerini sürdürüyor: “Elektriğe, doğalgaza, köprülere, içkiye, sigaraya müthiş zamlar gelecek. Neden?.. Seçimde harcamaları için partilere para gerek. Bütün partilerin hepsi aynı. Her gelen kendi yandaşlarını zengin yapıyor.. bunlar hepsinden beter çıktı, hele bir de Çankaya’ya çıkarlarsa, seyret o zaman manzarayı. Ben şimdiden şalvarımı, fesimi hazırladım, çünkü öyle olacak, en çok da turizmciler yandı. Ne Almanı gelir ne Fransızı... Ağabeyimin, o yıllardır Almanya’da, torunları bile bu yıl ülkelerine gelmek istemediler. ‘Korkuyoruz Amca’ dediler. ‘Başımız açık, giyimimiz açık diye taciz edilmekten korkuyoruz...’ Gördün mü durumu... Bizim bu bayramı kutlamaya hakkımız yok! Hepimiz elbirliğiyle on yılda kurulan muhteşem bir ülkeyi böyle bir yere götürdük. Utançla başımızı öne eğip nerede, ne yanlış yaptık diye düşünmeliyiz.” Evim caddeye yakın ama yol uzadıkça uzuyor, kendimi kötü hissediyorum. Az önce her şey ne kadar güzeldi, annelerinin kucaklarındaki bebeler bile 10. Yıl Marşı’na eşlik eder gibiydiler: “Çıktık açık alınla, on yılda her savaştan, on yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan...” O, “En çok ramazanda perişan oldum” diyerek, konuşmasına devam ediyor: “İşim gereği her yere gidiyorum ya, insanların sabahın erken saatlerinde iftar çadırlarının önünde kuyruklar oluşturduklarını gördüm, yemek dağıtılan yerlerde birbirlerinin üstüne basıp ekmek almaya çabaladıklarını gördüm, hiçbir şey bu ülkenin yoksulluğunu,kimsesizliğini bu kadar gösteremez. İnsanlar aç, burada binlerce liralık kutlama yapılıyor, lanet olsun, ikiyüzlüler..” Nihayet evin önündeyim, bindiğimden beri ağzımı ilk kez açıp tek bir soru soruyorum: “Son seçimde oyunuzu hangi partiye verdiniz?” Yüzüme bakmadan yanıt veriyor, “AK Parti’ye.. bugünlerde içimden o oy veren elimi kesip atmak geçiyor.” Paramı verip iniyorum, sersem gibiyim ve canım yeniden caddeye inip yürüyüşe katılmak istemiyor. Rumların gündeminde önce ‘gözetim’ BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Türkiye’nin AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Kıbrıs Planı’nı kabul etmesi durumunda Türk savaş gemileri Magosa’da RumYunan kıskacında kalacak. Magosa limanının askeri bölümünü oluşturan ‘‘Terminal’’ bölümü, AB gözetimine verilmese bile, limanın yapısı gereği, Türk savaş gemileri AB gözetiminde olacak konvansiyonel limandan geçerek terminal limana ulaşmak zorunda kalacak. Cumhuriyet’in ulaştığı değerlendirmelere göre AB, Magosa limanının gözetimini ele alması durumunda Rum yönetiminin, limanlarda kendi adamlarını çalıştırmasına kesin gözüyle bakılıyor. AB, limanın gözetimine ek olarak 11 Eylül saldırılarının ardından BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı ‘‘Uluslararası Deniz ve Liman Güvenliği’’ (ISPS) kararıyla oluşturulan yapının yö netimini de üstlenmek isteyecek. Bu durumunda AB, dolayısıyla Rum yönetimi, Türkiye’den Magosa limanına giden bütün sivil gemilerin bilgilerini de kolayca elde etmiş olacak. Kıbrıs uzmanı Prof. Ata Atun Cumhuriyet’e bilgi verirken ‘‘Magosa limanı Finlandiya önerileri doğrultusunda AB’nin gözetimine verilirse, AB yüzde 99 Kıbrıs Rum kesiminden personel görevlendirmesi yapacak. Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nden personel görevlendirmesi yapacak. Papadopulos ısrarla isteyecek ve eninde sonunda başaracak.AB, limanın gözetimine ilaveten ISPS yönetimini de ele almak isteyecek ve alacak da. 11 Eylül 2001’deki ikiz kuleler saldırısından sonra 12 Aralık 2002 tarihinde BM Genel Kurulu’nun aldığı denizde güvenlik kararı uygulamasını Dünya Denizcilik Teşkilatı (IMO) yapıyor ve denetliyor. IMO’nun merkezi AB’de’’ dedi. Atun, Magosa limanının AB gözetimine verilmesinin ardından ortaya çıkacak tabloyu özetlerken de ‘‘Rum AB görevlileri limanın güvenliğini de kontrol edecekler.AB’ye gidecek malların tümü Rum AB görevlileri tarafından kontrol edilip gümrük ve ihraç işlemleri yapılacak ve belgelenecek. İhracat neredeyse imkânsız olacak. Rumlar büyük bir olasılıkla belgeleri Lefkoşa’nın Rum tarafındaki AB ofisinden verilmesinde ısrar edip Türklerin Rum tarafındaki Lefkoşa’ya geçmelerini ve AB ofisine gitmelerini şart koşacaklar. Elden gelen her türlü zorluğu çıkarıp adada KKTC’nin bir hiç ve yetkili mercinin de ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olduğunu her fırsatta ortaya koyup Türklerin kafasına vuracaklar’’ değerlendirmesini yaptı. Atun, limanın fiilen Rum lar tarafından denetim altına alınmasından sonra Kıbrıs’taki Türk askeri varlığına ilişkin riskleri de şöyle sıraladı: ‘‘Bir müddet sonra limanda gözetime ilaveten denetimi de isteyecekler. Limana girecek olan tüm sivil ve askeri gemileri denetlemek çabasına girecekler. ‘Terminal Limanı’na (askeri limana) gidecek olan gemiler illa ki konvansiyonal limandan geçmek zorunda. Ya da Girne limanını kullanacak artık askerimiz. Derinliği yeterli olmadığından, feribot gibi altı düz gemilerin veya su kesimi düşük gemilerin yanaşmasına uygun. Bu nedenle büyük askeri gemiler Magosa limanını kullanmak zorunda. Askeri gemilerin limana girişi, çıkışı, içindeki yük, personel, cephane ve tüm lojistik emtia, indirekt olarak Rumların kontrolü, bilgisi, denetimi ve gözetiminde olacak.’’ CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle