20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 EKİM 2006 SALI 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan yatay geçiş yapan personel sayısı 1850’ye ulaştı Amaçlanan Mürteci mi? Yoksa Mürteşi mi*? İrticadan yarar ve oy umanlar, bu kavramın tanımının olmadığını ve Türkiye’de bir irtica ortamının bulunmadığını söylüyorlar. Türkiye’de irtica, Osmanlı döneminde de vardı, Cumhuriyet döneminde de var. Artık topallamaya başlayan, “hasta adam”a dönüşen imparatorluğu, çağdaş devlet ve toplum yapısına kavuşturabilmek için birçok reforma imza atmış olan ll. Mahmut’a, sarığa oranla daha çağdaş bir görünümü olan, kimi İslam ülkelerinde de kullanılan yeni bir serpuş olan fesi ve onunla birlikte yeni kıyafetleri getirdiği için, “gâvur padişah” adını veren mürteciler, aradan 100 yıl kadar geçtikten sonra, bu kez fesin yerine getirilen şapkayı gâvurluk olarak nitelemişlerdi. Şuradaki garabete bakın! Yüzyıl önce fesi gâvurluk olarak görüp giymek istemeyenler, yüzyıl sonra, şapkaya karşı fesi, Müslümanlığın simgesi olarak göstermek istemişlerdir. İrticaın varlığını ve komikliğini bundan iyi ne anlatabilir? Bu olaylar sırasında, mürtecilerin ayaklanarak yeniyi yıkıp eskiye dönmeye kalkışmamalarının nedeni, ll. Mahmut’un, daha önce, Yeniçeri ocağını kapatmış olması, Mustafa Kemal’in de, emsali görülmemiş bir Kurtuluş Savaşı’nın önderi olarak, demir iradesiyle irticaa karşı durmaktaki kararlılığını açıkça göstermiş bulunmasıdır. ??? Bir süredir, Türkiye’de irticadan medet umup çıkar sağlayanlar iktidardadırlar. Her ne kadar kimileri görmek istemeseler de, olgu tehlike olmaktan çıkmış, toplumu allak bullak eden bir afete dönüşmüş bulunmaktadır ve bu durumu görenler günden güne çoğalmaktadır. Yalnız, toplumun büyük bir bölümü tabloyu bütünüyle göremediği için, olayı tam olarak kavrayamamaktadır. Son zamanlarda artan, artık kural haline gelen yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma, hortumlama, yüksek katlarda ağırlanan dolandırıcılar karşısında kimileri haklı olarak sormaktadırlar: “Yaratılmak istenen mürteci mi, yoksa mürteşi mi? Aslında iki olay birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Yiyici, dolandırıcı, yolsuz, hırsız, dızdızcı, olağan düzende kendini yeterince güvende hissetmeyeceği için, irticaın bulanık ortamını egemen kılmak istemekte bunun için kimi zaman, tarikatlar aracılığıyla bizzat iktidara tırmanmakta, kimi zaman da iktidara destek vererek durumunu sağlamlaştırmaktadır. Mekanizma, şöyle çalışıyor: Dolandırıcı parayı topluyor, irticadan medet umanı suçuna ortak ediyor, büyük bölümünü onlara aktarıyor, mürtecinin bir bölümü kurbanı olurken öbür bölümü de, ondan aldığı rüşvetle mürteşi olarak palazlandırıyor irticaı. Almanya’daki garibandan hortumlananlar, irticaı güçlendirmeye akıtıldığındandır ki, muteber kişi olarak görülen dolandırıcı da, kovuşturulmak ne kelime, baş tacı ediliyor. Böylece “tarikat – ticaret – siyaset” üçgeni düzeninin, üç ayağını da, mürteci, raşi* ve mürteşi oluşturuyor. Ondan sonra, irtica ile raşi sağ, mürteşi selamet! * Mürteşi: Rüşvet alan, Raşi: Rüşvet veren. İmamlar Milli Eğitim’e ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Diyanet’ten ayrılanların büyük İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN AKP hükümetinin iktidarda olduğu çoğunluğunu, ‘‘Milli Eğitim son 4 yılda, Diyanet İşleri Bakanlığı’na din kültürü ve ahlak Başkanlığı’ndan (DİB), başta Milli bilgisi dersi öğretmeni olarak Eğitim Bakanlığı (MEB) olmak geçenler, kariyerleri veya meslekleriyle üzere, diğer kurumlara ‘‘yatay geçiş’’ ilgili bir göreve atananlar, sağlık yapan personel sayısı 1850’ye ulaştı. nedeniyle ayrılanlar ve mahkeme Kadro açığı kararıyla onay bulunduğu halde 5 verilenlerin’’ bini aşkın camide ise ? CHP’li Tandoğdu’nun oluşturduğunu ifade verdiği soru önergesini imamhatip etti. DİB’e 1990’dan bulunmuyor. yanıtlayan Devlet Bakanı itibaren hiç kadro Hükümet ise söz tahsis edilmemesi Mehmet Aydın, kadrosu konusu çarpıklığın nedeniyle kadro olduğu halde 5 bin 901 nedeninin, özlük ihtiyacının her geçen camide imamhatip haklarında gerekli gün arttığını da bulunmadığını, 9 bin iyileştirmelerin belirten Aydın 822 caminin ise kadrosu yapılmaması ve şunları kaydetti: bulunmadığını ifade etti. ‘‘Camilerin tamamına medyada imam imajının kadro tahsis Camilerde imamhatip olumsuzlanması edilmemesi sonucu, sorunu yaşanırken, son olduğunu dört yılda diğer kurumlara zaman zaman savunuyor. Devlet liyakatsiz ve işin ehli geçen personel sayısının Bakanı Mehmet olmayan kişiler 1850’ye ulaştığını Aydın, CHP Ordu tarafından cami belirten Aydın, Milletvekili Sami hizmetlerinin buna gerekçe olarak da Tandoğdu’nun soru yürütüldüğü önergesine verdiği özlük haklarındaki görülmekte ve yanıtta, camilerin bunların denetimleri yetersizliği gösterdi. kadro durumlarına de mümkün ilişkin bilgi verdi. olmamaktadır. Aydın, kadrosu olduğu halde Başkanlığın, imamhatip, 5 bin 901 camide imam müezzinkayyım, Kuran kursu hatip bulunmadığını, 9 bin 822 öğreticisi, vaiz ve diğer bazı caminin ise kadrosu bulunmadığını unvanlarda 20 bin kadroya ihtiyacı ifade etti. Aydın, imamhatip bulunmaktadır.’’ Mehmet Aydın, kadrosundayken diğer kurumlara camilerin çevre düzenlemeleri ve 2005 yılında 283, bu yıl 17 peyzaj işlemleri konusunda il ve personelin naklen atandığını bildirdi. ilçe müftülüklerine rehberlik [email protected] mimarların istihdam ‘İmam imajı olumsuzlaştı’ yapacak edilmesi gerektiğini ifade etti. Aydın, son 4 yılda diğer kurumlara geçen personel sayısının ise 1850’ye Altyapı yatırımları için alınan iç ve dış kredilerin faturası her geçen gün artıyor ulaştığını belirtti. Personelin maaş ve özlük haklarının diğer kurumlara göre düşük olması ve kadroların genelde köylerde bulunmasının naklen geçişe zemin hazırladığını savunan Aydın, ‘‘Naklen tayin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) İl (DWA) tarafından düzenlenen ‘‘Planla ğuna işaret eden Ayan, büyükşehir beleisteğinin bir başka nedeni de medyada ler Bankası Etüt Plan ve Yol Dairesi Baş madan İşletmeye Atıksu Arıtma Tesisle diyelerinin ağır iç ve dış kredi borcu alimam imajını iyice olumsuzlayan kanı Faruk Ayan, büyükşehir belediyele ri’’ konulu konferans, Best 2000 Otel’de tında olduğuna dikkati çekerek ‘‘Türkitutum ve yayınların görevlilerimiz rinin ağır iç ve dış kredi borcu altında ol yapıldı. Ayan, yaptığı sunumda, beledi ye’deki 3 bin 200 belediyeden 2 bin 500’ünün üzerinde ağır bir baskı oluşturması ve duğunu belirtti. yelerin en büyük giderini altyapı yatırım İller Bankası’na toplam borcu 3 katrilyokurumdan ayrılma isteğini Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ile larının oluşturduğunu ifade etti. Altyapı nu buluyor. Bunlar arasında borcunu 100körüklemesidir’’ dedi. Bakan Aydın, Alman Su, Atıksu ve Katı Atık Birliği yatırımlarının masraflı yatırımlar oldu 150 yıl ödeyemeyecek belediyeler var’’ dedi. Semih Balcıoğlu’na veda Bir süre yurtdışında olacağım için dört gün önceden yazdığım bu yazıyı hazırlarken Semih Balcıoğlu’nu yitirdiğimiz haberini internetten aldım. Kendisiyle ve değerli eşiyle tanışıp dostluk etmek mutluluğuna ve ayrıcalığına eriştiğim Semih Balcıoğlu, çok değerli bir çizer, derinliği olan bir düşünür, çok renkli bir televizyon programcısı, dostluğu lezzetli çelebi bir beyefendi, bütün meslektaşları gibi nüktedan, yaşamı zenginleştiren, tatlandıran bir afacan çocuktu. Her iyi karikatürist, tanısın tanımasın birçok insanın yaşamına renk ve tat katar. Onların her birinin yitip gitmesi, gökyüzünden bir yıldızın kayıp ebediyen yok olması kadar acıdır. Bu ortak dostumuza hep birlikte veda ederken hepimizin başı sağ olsun. Onun aziz anısını hep içimizde taşıyacağız. Belediyeler borç batağında 5 YILA KADAR HAPİS İSTEMİ asirmen?cumhuriyet.com.tr Avrupa Birliği Neden Aksıyor? Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde aksamalar olduğu bir gerçek. Öncelikle halkın hevesinin kırıldığı söyleniyor. Anketlerden bu yönde sonuçlar çıkıyor. Bir başka sorun ise demokratikleşme. Türkiye, TCK’nin 301. maddesi dahil düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda sorunlar yaşıyor. Yargılamalar ve bu yargılamalar sırasında yaşananlar iyi bir görüntü oluşturmuyor. Kıbrıs, Ermeni sorunu, Kürt sorunu gibi konularda Avrupa’dan özellikle bazı kesimlerden Türk kamuoyunu geren mesajlar geliyor. Türkiye’yi istemeyen Avrupa’nın milliyetçileri, muhafazakârları, sanki çok demokrasi âşıklarıymış gibi çözümü zorlaştıracak çıkışlar yapıyorlar. AKP, seçim atmosferine girdi. Şimdi herkes milliyetçilik yarışında. Sanki Türkiye halkı toptan milliyetçi bir seçmen kitlesiymiş gibi görülüyor. Çözümsüzlüğü savunmanın, yabancılar aleyhinde haklı haksız atıp tutmanın prim yapacağı varsayımı bütün siyasi partiler gibi AKP’yi de kapsama alanı içine almış durumda. Bu havaya giren Erdoğan ve arkadaşları, AB’yi bir kenara koyup iç muhafazakârlığa seslenmeyi tercih ediyorlar. AB, bir günah keçisi gibi herkesin üzerinden prim yapmayı düşündüğü bir odak haline dönüştü. ??? AB yönetiminin de bu konuda katkılarının olduğunu inkâr etmemeliyiz. Kıbrıs sorununda Rumlar haksız, Türkler haklı. Bunu kimse reddedemiyor. Çözümü isteyen Türkler, istemeyen Rumlar. Bunu Avrupalılar da biliyor, Türkler de. Avrupalılar bile bile Türkiye’yi sıkıştırmaya, Rumların kışkırtmalarına destek veren çıkışlara devam ediyorlar. Türkiye’nin AB yönelimi, gelip geçici bir heves değil. Bugünden yarına vazgeçilecek bir tercih de değil. 200 yıldır Türkiye yönünü Batı’ya çevirmiş durumda. Atatürk’ün deyimiyle “muasır medeniyet”e dönük yüzümüz Avrupa tercihimizi de belirliyor. O nedenle, “Oh bitti bu macera” diyenler, çok da heveslenmesinler. Türkiye, İslam ve Ortadoğu coğrafyasının en gelişmiş ülkesi. Çağdaş uygarlık yolunda epeyce mesafe almış durumda. Demokrasi, çok partili sistem, laiklik gibi değerler ne kadar tartışılırsa tartışılsın, artık bu ülkenin temel yönelimleri olarak benimsenmiş durumda. ??? Avrupa Birliği sürecindeki sıkıntıların, Türkiye’den ve Avrupa’dan kaynaklanan tarafları bulunuyor. Avrupa’ya kızılabilir, hatta daha da ileri giderek, “onların düşman” olduğu düşünülebilir. Bunları bugünden yarına düzeltmek de o kadar kolay değil. Biz kendi eksiklerimizi ve hatalarımızı aşmayı tartışsak daha yararlı olur. AKP hükümeti, nerede hata yaptık diyor mu? Bu aksamada kendilerinin de sorumluluklarının bulunduğunu görüyorlar mı? Örneğin TCK 301. madde vb. gibi konularda Türkiye kendi ayağına kurşun sıkmadı mı? ??? AB konusunda Türkiye, dostlarını da düşmanlarını da iyi ayırt etmek zorunda. Bugüne kadar özellikle demokrasi ve özgürlükler konusunda eleştiri yöneltenler Avrupa’nın solcu siyasetçileri oldular. Onlar, Türkiye’nin daha demokratik bir ülke olmasıyla bu sürecin olumlu yönde ilerleyeceğine inandıkları için böyle davrandılar. En çok tepki de onlara gösterildi. ABTürkiye Parlamento Eşbaşkanı Joost Lagendijk, Türkiye’nin AB üyeliğini en çok isteyenlerin başında geliyor. Demokrasi konusunda da en çok eleştiriyi yapanlardan. O eleştirilerini açıkça ve dostça söylediği zaman bazı kesimler çok sinirleniyorlar. Sanki düşmanmış gibi davranıyorlar. ??? Türkiye’nin AB yolculuğu kolay bir yolculuk değil. Şu anda bir sıkışıklık döneminden geçiliyor. Bundan umutsuzluğa kapılmamak, bazıları gibi heveslenmemek de gerekiyor. Bu yol sürecek. Türkiye, çağdaş ve ileri bir ülke olacaktır. Türkiye’de sendikal yasaklar, örgütlenme özgürlüğü önündeki engeller, gelir adaletsizliği olduğu sürece arayış devam edecektir. Bu ülkedeki insanların daha mutlu, daha özgür yaşamasını istiyorsak, zenginlerle yoksullar arasındaki uçurumun giderek açılmasından endişe ediyorsak, bunun çözümündeki ilk adımın da örgütlenme ve ifade özgürlüğünden geçtiğini görmeliyiz. “Süreç önemli.” Şimdi sancılı bir süreç yaşıyoruz. Ancak geriye dönmek ve kazandıklarımızdan vazgeçmek daha mı iyi? Yoksa zorlamak ve çıkış yolu aramak mı? AKP’li başkana vergi davası LATİF SANSÜR KUŞADASI Kuşadası’nın AKP’li Belediye Başkanı Fuat Akdoğan hakkında vergi kaçırdığı ve sahte fatura kullandığı gerekçesiyle 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı İzmir Gelirler Bölge Müdürlüğü’nün incelemesi sonucunda hazırlanan rapor esas alınırken Kuşadası Cumhuriyet Savcısı Ufuk Abbas Ulutürk’ün hazırladığı iddianamede de Akdoğan’ın 2000 yılında sahte belge düzenledi? Kuşadası ği belirtildi. İddianamede, AkBelediye doğan’a ait Zara Halıcılık TuBaşkanı Fuat rizm AŞ’nin, aldığı teşvik kreAkdoğan, disini kapatmak için 25 sahsahte fatura te fatura düzenlediğinin belirdüzenlemek lendiği vurgulanarak ‘‘Şüphelinin, anılan yetkili olarak ve vergi 1996 tarihinde 3 milyon 109 bin kaçırmakla 600 mark ile 2 milyon dolar dösuçlanıyor. viz kredisini Türk Lirası olarak kullandığı, kredi için 2000 yılında KDV’siz değeri 151 trilyon 283 milyar 886 bin 750 TL olan toplam 25 fatura düzenlediği, ancak bu faturaları ibraz edemediği anlaşılmıştır’’ denildi. Geçen yılın ekim ayında savcılığa çağrılan başkanın suçlamaları kabul etmemesine karşın iddianamede, ‘‘Soruşturma dosyası, vergi suç raporu birlikte incelendiğinde şüphelinin almış olduğu teşvik kredisini kapatmak amacıyla vergi incelemesi aşamasında sunmadığı 25 sahte fatura düzenlediği, hakkında kamu davası açılması için yeterli delilin bulunduğu anlaşılmıştır’’ ifadesine yer verildi. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle