27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 EKİM 2006 CUMA 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Ağar’ın son dönemdeki açıklamaları, AKP ile işbirliği mesajı olarak yorumlanıyor ‘Uy Pen Oni Hiç Tanımayrum’ Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile ABTürkiye ilişkileri konusunda görüşmek üzere ülkemize gelen Avrupa Konseyi Parlamanterler Meclisi Başkanı Rene van der Linden’in, İstanbul Atatürk Havaalanı’nda yanındaki heyetle birlikte kimse tarafından karşılanamayıp ortada kalışı bir diplomatik skandaldır. Yine de sanırım, AB üyesi ülkeler, parlamenterler, yetkililer ve bu kuruluşun kurumları tarafından durmadan itilip kakılmamızdan iyice rahatsız olan kamuoyu, bu olayı hiç de kötü karşılamamıştır. Nitekim bayram günlerinde açıklanan A&G araştırma şirketinin kamuoyu yoklamasına göre Türk halkının yüzde 78.1’i, AB’ye güvenmemektedir. Çok değil, bundan iki yıl önce AB’ye mutlaka üye olunmasını isteyenler halkın 3/2’sini oluştururken, artık bu oran 3/1’e düşmüş bulunmaktadır. Türkiye’de, ta Osmanlı’ya kadar uzayan mantıksız Avrupa hayranlığı artık sona ermektedir. “AB’ye kesinlikle girmeyelim” diyenlerin oranı hâlâ nüfusun dörtte birinde kalırken, “girsek de olur, girmesek de” diyenlerin de katılmasıyla, artık halkın 2/3’e yakın bölümü (tam olarak yüzde 59’u) “Avrupasız da pekâlâ olur” düşüncesine meyletmiş durumdadır. Van der Linden’e reva görülen muamelede bu gelişmenin etkisi var mı bilmiyorum ama halkın bundan hiç rahatsız olmaması işte kamuoyundaki bu değişimden kaynaklanmaktadır. ??? Türk halkının bu haklı tepkisini anlamak mümkündür. AB 17 Aralık 2004 tarihinden başlayarak Türkiye’ye farklı muamele yapacağını, onu öbür üyelerle aynı safta kabul etmeyeceğini büyük açıklıkla ortaya koymuştur. Tabii olayların bu yönde gelişmesinde, AB üyeliğinden çok, AB ile müzakere sürecini başlatmayı hedefleyen ve iç politika kozu olarak kullanmayı hedeflediği bu olanağı elde etmek için her şeye boyun eğen AKP ile lideri Tayyip Erdoğan’ın teslimiyetçi politikasının büyük payı vardır. Türk kamuoyunun tepkisinin bu kadar gecikmesinin nedeni ise, her bozgunun birer zafer gibi sunulmasında, iktidara medyanın da destek olmasıdır. Ama Türk halkı eninde sonunda gerçeği görmüş ve ne yaparsak yapalım, istediklerinden ne kadarını verirsek verelim, görünür bir gelecekte, öbür üyelerle eşit haklarla ya da, AB’nin ilkelerine aykırı derogasyonlar olmaksızın, Avrupa Birliği’nin üyesi olamayacağımızı anlamış, Avrupa karşısında neredeyse Osmanlı’yı bile geride bırakacak edilgen ve ezik tavrımızdan büyük bir rahatsızlık duymaya başlamıştır. İyi de olmuştur, çünkü karşılıksız ve yararsız ödünleri engelleyecek tek şey kamuoyunun bu tavrıdır. ??? Bir toplumun, kendi ulusal çıkarlarının bilincine varıp, ona sahip çıkmasından daha yararlı bir şey olamaz. Unutmayalım ki, “artık ulusal çıkar kavramı tarihe karıştı” tezinin geçersizliğini yaşadığımız olaylar ve AB ülkeleri de dahil olmak üzere dünyadaki olaylar gösteriyor. Ancak burada bir noktanın üzerinde durmak gerek. Kendi ulusal çıkarlarını savunmak, önceliklerini saptamak ile, her olaya tepkisel bakıp yabancı düşmanlığı duygusu etkisinde, kendi içine kapanmak farklı şeylerdir. Hani Temel’in borcunu ödemeyen Dursun’a dava açması üzerine, Dursun’un mahkemede “pen onu tanımayrum” demesiyle tepesi atıp, “ha o peni tanımaysa, pen oni hiç tanımayrum” demesi türünden, sonuçsuz tepkilerin bir anlamı yoktur. Türkiye’nin AB ile müzakere sürecini açık tutmak için Kopenhag kriterleri çerçevesinde görüşmeleri sürdürmesinde yarar var. Ama bu demek değildir ki, Kıbrıs’ta hiçbir şey elde etmeden liman ve havaalanlarını Rum gemi ve uçaklarına açalım. AB’ye ulaşmak için öbür aday ülkelerden istenenler, bizden de istenebilir ama yalnız bize dayatılan koşullar kabul edilemez. “Bu isteklerin geri çevrilmesi tren kazasına neden olur mu?” diye endişelenmeye gerek yok. Merak etmeyin, AB Türkiye’ye taleplerini iletmesini sağlayacak olan süreci kolay kolay sona erdirmek istemez. DYP koalisyona ısınıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ın son dönemde yaptığı açıklamalar, kulislerde ‘‘DYP, AKP ile koalisyona hazırlanıyor’’ şeklinde değerlendiriliyor. Lübnan tezkeresinde net bir tavır ortaya koymayan Ağar’ın, ‘‘Dağda silahla dolaşacaklarına, düz ovada siyaset yapsınlar’’ demesi ‘‘PKK’ye genel af’’ tartışmalarına neden olmuştu. Ağar, ‘‘Benim iktidarımda asker konuşmaz’’ diyerek TSK’yi hedef aldı. DYP lideri Mehmet Ağar’ın son dönemde yaptığı çıkışlar, siyasette farklı senaryoları gündeme getirdi. Kulislerde Ağar’ın, genel seçimin ardından AKP ile koalisyon hükümetine hazırlık yaptığı dile getiriliyor. Anavatan ? Lübnan’a asker gönderme tezkeresi ve TSK ile ilişkiler konusunda AKP hükümeti ile benzer tutum içine giren Mehmet Ağar’ın genel seçimin ardından AKP ile koalisyon hükümetine hazırlık yaptığı dile getiriliyor. Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, bu durumu, ‘‘2002 seçimleri Irak’a Amerikan müdahalesinin yapılabilmesi için elverişli bir hükümeti bulmak için yapıldı. 2007 seçimleri ise Kuzey Irak Kürt Devleti’ne hami olacak bir hükümeti bulmak için yapılacaktır. Burada roller şimdiden dağıtılmaya başlandı. Ortadoğu’da Amerikan silahları dururken, Türkiye’de bir İslamcı muhalefet tehlikeli görülüyor. O yüzden iktidarda olması tercih edilen bir şey. Ancak içine aşı mikrobu verilmesi, yani sigortasının olması lazım. Ayarları bozulduğunda ayar çekecek ortak lazım. Ben Ağar’ın duruşunda böyle bir niyet sezdim’’ biçiminde değerlendirdi. Ağar’ın son dönemde ‘‘AKP’ye yeşil ışık’’ olarak değerlendirilen bazı açıklamaları şöyle: Lübnan tezkeresi: DYP lideri Ağar, ilk olarak Lübnan tezkeresinde ikircikli bir tavır sergiledi. Önce, ‘‘Türkiye asker göndermedi diye kıyamet falan kopacak değil, Türkiye asker gönderdi diye de çok büyük iltifatlarla falan karşılaşacak değildir. Bizim meselemiz Türkiye’nin geleceğidir. Bizim hükümete güvenimiz yoktur, ama Türkiye’ye, Türkiye’nin geleceğine güvenimiz vardır. Bizim tavrımız Türkiye’nin geleceği açısından ne önemliyse o yönde olacaktır’’ diyen Ağar, tezkere görüşmelerinden hemen önce Türkiye’nin Lübnan’a asker göndermesi gerektiğini, ancak hükümete güven duymadıkları için tezkereye ‘‘hayır’’ oyu vereceklerini açıkladı. PKK’ye af önerisi: Ağar’ın, ‘‘Dağda silahla dolaşacaklarına, düz ovada siyaset yapsınlar’’ önerisi tartışmalara neden oldu. Muhalefet partileri Ağar’ı eleştirirken, AKP yönetiminden destek veren açıklamalar gelmesi dikkat çekti. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Ağar’a tepki göstererek ‘‘Dağdan inen nasıl siyaset yapacak? Anaların feryadını duyduğunu söylüyor, herhalde cumartesi annelerinin feryadını kastediyor’’ dedi. TSK’yi hedef aldı: Ağar, ‘‘Askerin konuştuğu yerde hükümetin varlığı tartışma konusu olur. Bu kadar nettir bu konu. Askerin sıkıntısı varsa, o meseleleri karşılamak da hükümetin görevidir. Hükümette Milli Savunma Bakanlığı bunun için vardır. Benim hükümetimde hiçbir sivil ve askeri bürokrat konuşmak durumunda olmaz, olmamalıdır. Çünkü sorumluluk bana aittir’’ sözleri de tartışma yarattı. İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN CUMHUR BAŞKANLIĞI SEÇİMİ PKK, sürece dahil olma çabasında ? PKK örgütü yöneticilerinden Duran Kalkan, Türkiye’nin iç siyasetine ilişkin yaptığı değerlendirmede Cumhurbaşkanı Sezer’in hukukçu kimliğini eleştiri konusu yaptı ve sürece uygun bir cumhurbaşkanı seçilmesi gerektiğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken terör örgütü PKK’nin de sürece dahil olma çabası içine girdiği ortaya çıktı. Örgütün sözde yöneticilerinden Duran Kalkan, ‘‘Türkiye siyasetine katkı sunabilecek bir Cumhurbaşkanlığı seçimi önem arz ediyor. Bu noktada AKP belki tek başına bir dayatmayı ifade edebilir, ama CHP’nin dayatması da gerçekten anlamsızdır’’ dedi. Fırat Haber Ajansı’na konuşan Kalkan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, ‘‘sürecin önünü kapadığı gerekçesiyle ‘‘talihsizlik’’ olduğunu ileri sürerek, DYP lideri Mehmet Ağar’ın son dönemdeki çıkışlarının da taraftar bulduğunu söyledi. asirmen?cumhuriyet.com.tr namikzafer@yahoo.com ‘ABD faal güç’ Galata’ya Tiyatro Geldi… Galata Mahallesi yeniden canlanıyor. Bir zamanlar Bizans’ın en kıymetli mekânlarından olan Galata, Osmanlı’nın da zengin mahallelerindendi. Denizciler, Cenovalılar Galata’ya yerleşmişlerdi. Cumhuriyet döneminde de Müslümanlar, Rumlar ve Yahudiler yan yana yaşarlardı. Tüccarlar, sanatçılar, orospular mekân edinmişlerdi Galata’yı. Sonra hepsi gittiler. İstanbul’un freskli, cumbalı güzel evleri sessizliğe terk edildi. Anadolu’dan gelen evsizlere, berduşlara yataklık etti Galata… Sokaklarında akşamları dolaşmak korku veriyordu. Bir tarih yok olup gitmek üzereydi. Şansı son yıllarda döndü. Galata yeniden eski günlerini yakalamaya çalışıyor. Kolay değil, avizeci atölyelerinden, işgalcilerden kurtulması. Yıkık dökük binaların kendine gelmesi. Çabalıyor. Önce Galata Kulesi’nin çevresinde başladı canlanma. Şimdi sokakların arasına yayılıyor. Dibek Çıkmazı Sokak’ta artık bir tiyatro var. Kafesi de cabası. Bengi Heval Öz ve Cem Kenar, zaten burada oturuyorlardı. Eski bir demirci atölyesini Sezen Öz’le birlikte yaşama döndürdüler. Dört katlı binanın bir katı artık tiyatro, bir katı da kafe ve sergi salonu. Bazı oyunlar kafede sergileniyor, çok da keyifli oluyor. Galata’nın ara sokaklarında dolaşırken karşınıza çıkıveriyor Tiyatro Z.. Bengi Heval Öz tiyatrocu, Cem Kenar dramaturg. Salon 70 kişilik. Tiyatro Z çeşitli atölye çalışmaları düzenlemeyi ve kurslar açmayı planlıyor. Zaman zaman kısa film gösterimleri düzenleyip yabancı gruplara sahnelerini de kiralamayı amaçlıyorlar. 2006 sezonunda Galata’da Görünürlük Projesi kapsamında ‘İnşaatta Tiyatro’ konseptiyle Beckett’in tek kişilik oyunu “Krapp’ın Son Bandı” ile açılış yaptılar. Şu anda “Dört Bölü Dört”, “Camda Duran Kadın, Yoldan Geçen Adam”, “Krapp’ın Son Bandı”nı oynuyorlar. Cem Kenar’ın yazıp yönettiği “Camda Duran Kadın, Yoldan Geçen Adam”ı izledim. Karşı penceredeki kadına âşık bir adamın öyküsü bu. Cem oyunu kısaca şöyle özetlemişti: “Yolda, bir evin önünde ya da bir sokakta aval aval dolaşan ‘Adam’ın hikâyesidir bu. Romantiktir, duygusaldır, ama bir o kadar da yorgundur gece karanlığında. Kaçan kaçmıştır ve sonra dönmüştür, ama dairesel hareket kendini göstermiştir. ‘Kadın’ gene gitmiştir geldiği gibi ve ‘Adam’ dolaşmaktadır bir beynin iç kıvrımları içinde...” Kadını Nurcan Yanık, adamı Özgür Atkın oynuyor. Bildiğimiz gündelik yaşamdan kesitler. Kayboluşlar, yeniden ortaya çıkışlar. Hayallerimizle gerçekler arasında gidip gelen bir hayat. Oyunun dekor ve kostümünü de Aylin Omiç hazırlamış. ??? Galata’da tiyatro var artık. Bengi Heval, yıllardır özlemini duyduğu tiyatrosuna kavuştu. Karnındaki bebeğiyle birlikte bunun keyfini çıkarıyor. Galata, yeniden kendine geliyor. Kafeleri, lokantalarıyla. Zamanında Osmanlı padişahlarına borç vermiş dünyanın en önemli zenginlerinden Kamondo’nun ünlü binası Kamondo Han’da da yoğun bir faaliyet sürüyor. Abidin Dino’nun, Nâzım Hikmet’in de yıllarını geçirdikleri, atölye olarak kullandıkları bu bina şimdi konut olarak ortaya çıkıyor. Galata bu ünlü binasına yeniden kavuşuyor. ??? Oyun bitiyor, Tiyatro Z’den dışarı çıkıyorum. Mahallemize tiyatro geldi diye seviniyorum. Dönüyor TiyatroZ’nin kafesine oturup bir kahve içiyorum ve burada doğan ünlü müzikçi ve kültür insanı Panayot Abacı’nın çocukluk hikâyelerine dönüyorum. “Aşağıda mahallenin kabadayıları vardı. Omuzlarına ceketlerini asar dolaşırlardı. Yukarısı Müslümanların, aşağısı Rumlarındı. Galata çok zengindi. Çok güzel dükkânlar vardı. Her taraf ışıl, ışıldı.” Galata, gerçekten büyüleyici havasına yeniden kavuşuyor. Üstelik şimdi bir tiyatrosu da var. Sağ olun çocuklar diyorum, Bengi’yle, Cem’e. Tabii en çok da Sezen Öz’e. Çünkü onun çalışkanlığı ve kararlılığı olmasaydı bu mekânlar zor ortaya çıkardı. Galata’ya bekliyoruz. Tiyatro Z’ye bekliyoruz… Galata’nın büyüsüne bekliyoruz. Üstelik bugünlerde gelirseniz Aylin Özmete’nin “Tiyatro’da An” başlıklı etkileyici fotoğraflardan oluşan sergisini de izleyebilirsiniz. ??? NOT: Tiyatro Z, Dibek Sokak (Çıkmazı) Galata, Tel: 0212 249 16 65 Duran Kalkan’ın ‘‘ateşkes’’le ilgili yaklaşımı şöyle: ‘‘Ateşkes sürecinde en faal olan gücün ABD olduğu tartışma götürmez bir gerçek. ABD’nin PKK koordinatörü Raltson yoğun bir çalışma içerisinde. Diğer yandan hem ABD koordinatörünün hem de dışişleri sözcülerinin ateşkese ilişkin birçok kez açıklamaları oldu. Bunların önemli bir bölümünün Türkiye’ye mesaj içerdiği açıktı. Biz öyle algıladık ve değerlendirdik. Bize yönelik söylenmekten çok bizim üzerimizden Türkiye yönetimine mesaj vermeyi içeriyordu. ‘Ağar destek buldu’ Kalkan’ın Ağar’ın çıkışlarına ilişkin yorumu şöyle: ‘‘Barış isteyen, savaşı durdurmak isteyen görüşler daha çok taraftar buluyor. Onun için Mehmet Ağar savaşın durdurulması gerektiğini meydanlarda söyledi ve çok büyük yankı yaptı bu sözler. Taraftar buldu Türkiye toplumundan.’’ ‘Cumhurbaşkanı sürece katkı yapmalı’ Kalkan, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den memnuniyetsizliklerini ve 2007’de yapılacak seçim için de şu iddialarda bulundu: ‘‘Yedi yıldır Ahmet Necdet Sezer gibi birinin Türkiye Cumhurbaşkanı olması, Türkiye için bir talihsizlik olmuştur. Siyasetten anlamıyor, dar bir hukukçu çerçevesinde ve mevcut kanunları ezberlemiş. Onları savunuyor ve siyasete taşıyor. Türkiye gibi çok hızlı, hareketli ve çok değişken bir ortamda bu tutum, siyaseti çok daraltıyor. Bu bakımdan sürecin olumsuz gitmesinde, özellikle 1999’da başlatılmış barış ve demokratik çözüm arayışlarının karşılıksız kalmasında, çürütme politikasıyla Öcalan’ın geliştirdiği çizgiye karşılık verilmesinde, mevcut Cumhurbaşkanı’nın yaklaşımları, tutumu önemli bir rol oynamıştır... Elbette bu seçim tartışmalı olacaktır. Fakat gerçekten bu işi yapabilecek, Türkiye toplumunun arayışlarına, yapısına uygun, Türkiye siyasetine katkı sunabilecek bir cumhurbaşkanlığı seçimi önem arz ediyor. Bu noktada AKP belki tek başına bir dayatmayı ifade edebilir, ama CHP’nin dayatması da gerçekten anlamsızdır.’’ CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle