12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 OCAK 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Bir dönem kapanıyor 27 yıldır iktidarda olan CHP, iktidarı DP’ye devretmiş, Türkiye’nin siyasi yaşamında bir dönem kapanmıştı GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Genelge Başlangıç mı? Adalet Bakanlığı’nın Avrupa Birliği (AB) kazanımlarının yargımızda da geçerli kılınması amacına dayalı olduğu bildirilen genelgesi bir iyi niyet göstergesi sayılabilir. Özellikle müzakere süreci öncesinde gerçekleştirilmekte olan tarama çalışmalarının hukuk ve yargı dünyasına doğru yol aldığı bir dönemde yayımlanan genelge, Türkiye’yi yüzeysel bir nitelikte tanımada uzmanlaşmış olan AB yetkililerini de kuşkusuz memnun edecektir. Ancak genelgede sergilenen yaklaşımın, hem anayasanın ‘‘mahkemelerin bağımsızlığı’’ başlıklı 138’inci müddesiyle, hem de Türkiye’de iki kez çalışma yapan AB hâkimlerinin raporlarıyla çelişmekte oluşu da ülkemizdeki yargı gerçeğinin bir başka yönünü oluşturmaktadır. Muhabirlik yıllarımızda, cumhuriyet savcılarının duruşma tutanakları yazılırken kimi isteklerinin yerine getirilmesi için ‘‘memuriyetimizce müzakere yazılmasına’’ demiş olmalarını yadırgamışımdır. Şimdilerde aynı uygulamanın sürüp sürmediğini bilmiyorum. Ancak anlaşılıyor ki en azından aradan geçen bunca yıla karşın Adalet Bakanlığı’nın yaklaşımı değişmemiş. ??? Anayasanın son günlerde de çeşitli nedenlerle gündeme gelen yukarıda andığım 138’inci maddesinin şu bölümünü anımsamakta yarar var. ‘‘Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.’’ Soru özetle şudur: Bu maddede geçen ‘‘mahkemelere’’ sözcüğü kapsamında cumhuriyet savcıları da yer almakta mıdır? Çünkü ‘‘hâkimler’’ ayrıca vurgulanmışken ‘‘mahkemelere’’ sözcüğünü yazmaya niçin ihtiyaç duyulmuştur? Yine anımsayalım, Başbakan’ın bir konuşmasında cumhuriyet savcılarını göreve çağırma anlamı yükletilen sözlerine yönelik eleştirileri ve anayasaya aykırılık iddiaları gündeme getirilmiştir. Bunlara karşı yapılan savunmada ‘‘Cumhuriyet savcılarına emir verilmediği’’nin açıklanması, iktidarın, mahkemeler sözcüğünün yorumuna savcıları da kattığını göstermektedir. Anayasanın ‘‘Hâkimlik ve savcılık teminatı’’ başlıklı 139’uncu, ‘‘Hâkimlik ve savcılık mesleği’’ başlıklı 140’ıncı maddeleri de hâkimlerle cumhuriyet savcıları arasında ayrım yapılmadığına işaret sayılmaktadır. ??? Aslında Avrupa Birliği’nin, Türkiye’ye özellikle de ‘‘yargı bağımsızlığı’’ konusunda değişik bir yaklaşımı bulunmaktadır. Türkiye’den istenilenler arasında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan Adalet Bakanı ile Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın çıkarılması öncelik taşımaktadır. Değiştirilmesi istenilen bir başka uygulama da, hâkimler ve savcılar hakkında denetleme, araştırma, inceleme ve soruşturma izni vererek yaptırma yetkisinin Adalet Bakanlığı’na verilmiş olmasıdır. Yine AB raporlarına göre hâkimlerle savcıların çalışma masalarının aynı mekânda olması, aynı kapıdan duruşma salonlarına girip çıkmaları da değiştirilmelidir. Bir başka öneriyi de hâkim ve savcıların ortak bir yüksek kurul yerine iki ayrı yüksek kurul düzeyinde bir araya getirilmeleri oluşturmaktadır. Avrupa Birliği’nin anlayamadığı konulardan biri de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu varken neden Adalet Bakanlığı’nın devreye girdiğidir. Umarız ki Adalet Bakanlığı’nın genelgesi, yargı bağımsızlığı konusundaki değişikliğin de başlangıcı olsun. ? M Eski CHP milletvekili ve eski Turizm Bakanı, gazeteci, eski Kıbrıs Türktür Cemiyeti İkinci Başkanı Orhan Birgit, anılarını içeren ve Doğan Kitap tarafından yayımlanan ‘‘Evvel Zaman İçinde’’ kitabıyla Tan matbaası baskınından 67 Eylül olaylarına, Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanı seçilmesinden Türkiye’nin tek partili yaşamdan çok partili demokrasiye geçişinin sancılı yıllarına dek, yakın tarihimizin pek çok ayrıntısına tanıklığını dile getiriyor. ? Harbiye’deki 1. Ordu Komutanı Tınaztepe, Cumhurbaşkanı İnönü’ye, DP’nin seçimleri almasını engellemek için ‘‘Seçimlere fesat karıştırmak ve sandıklardaki oy ayrımını geçersiz kılmak amacıyla bazı komünist müdahaleler söz konusu. Komutanlık bu müdahaleleri gidermek amacıyla oy ayrımına el koymaya hazır’’ mesajını iletir. İsmet Paşa’nın yanıtı nettir: ‘‘Müfettiş Paşa’nın gözlerinden öpüyorum. Ancak milli iradenin tecellisine hiç kimsenin müdahale etmemesi gerekli.’’ TARKAN TEMUR emur bir babanın oğlu olarak Kars’ın zor sosyal koşulları altında başlayan bir yaşam, 1945 yılında idealist bir gazeteci, 1946’da CHP saflarında siyasetçi... Türkiye’nin çalkantılı siyasi hayatını objektif bir gözle izleyen, gazetecilikten CHP saflarında mücadele eden bir siyasetçi olarak günümüze dek uzanan onurlu bir ömür... Eski CHP milletvekili ve eski Turizm Bakanı, gazeteci, eski Kıbrıs Türktür Cemiyeti İkinci Başkanı Orhan Birgit, anılarını içeren ve Doğan Kitap tarafından yayımlanan ‘‘Evvel Zaman İçinde’’ kitabıyla Tan Tan matbaası baskını... Takvimler, 1945 yılının 4 Aralık tarihini gösterirken kısa sürede gelişen olaylarla demokrasi yaşamımızda kapkara bir gün olarak anılan Tan matbaası baskını olayı yaşanır. Orhan Birgit, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde derslerine devam ederken, öğrencilerden Tahsin Atakan amfiye girerek, elinde tuttuğu Tanin gazetesindeki Hüseyin Cahit Yalçın imzalı, birinci sayfaya manşet olarak sekiz sutünu kaplayan ‘‘Kalkın Ey Ehli Vatan’’ yazısını gösterir. Tan gazetesinde komünizm propagandası yapıldığını söyleyerek, öğrencileri Beyazıt Meydanı’nda toplanmaya çağırır. Ellerinde bayraklarla Beyazıt Meydanı’nda toplanan kalabalık, Nuruosmaniye’ye doğru yol alır. Askeri Tıp Fakültesi, İktisat, Edebiyat ve Tıp Fakültesi öğrencilerinin de katılımıyla büyüyen kalabalık Çemberlitaş’tan çağaloğlu’na ulaşır. Mitingi yönetenlerin çağrısıyla Sirkeci’ye doğru rin yayımladığı gazetelerin hazırlandığı ve yönetildiği binanın bir penceresinde Necip Fazıl Kısakürek duruyordu. Konvoydakiler, kendilerini coşkuyla selamlayan Kısakürek’e sevgi gösterisi yaptılar. Kalabalık hızlanarak Tan binasının önüne geldi. Mitinge katılanları provoke edenler, önce Tan binasının camlarını kırdılar, kısa bir süre sonra binaya girdiler. Çatıya kadar tırmanıp içeride ne var ne yoksa tahrip ettiler. Kâğıt bobinleri dışarı çıkartıldı ve Sirkeci’deki araba vapuru iskelesine kadar sürüklendi, rotatif baskı makineleri kırıldı. Kalabalığın Tan matbaasını tahrip etmesiyle yetinilmedi ve Taksim’e yöneltildi. İstiklal Caddesi’ndeki şarküterilerde satılan ‘Rus salataları’ bu mitingden sonra Amerikan salatası etiketleriyle satılmaya başlandı. Olay tam bir komünizm karşıtı harekete dönüşmüştü. Tünel yakınlarında La Türki dergisiyle bu dergiyi basan matbaa da tahrip edildi.’’ yönelen kalabalık, Tan gazetesinin önüne gelir. ‘‘Ne önlerdeydim ne de arkalardaydım. Orta sıralarda kendimi kalabalığa bırakmış sayılırdım, bu ilk mi tingimdi, pişmanlık duymuyordum. Ne olup biteceğini hesap etmeyi düşünmeyen biriydim. Caddenin sol yanında Vakit Yurdu denilen ve Hakkı Tarık, Asım ve Rasim Us kardeşle Orhan Birgit 1950 seçimleri ve en uzun gece CHP’de tasfiye günkü yasa, partilenin belirli sasini sağlayabileceğini düşünür. 14 Mayıs 1950. Sabahın eryıdaki ismi iki seçim bölgesinCHP İl Başkanlığı’nda herkesin ken saatlerinden itibaren sandık den aday gösterebilmesine olanak sorduğu soru ‘‘Cumhurbaşkabaşlarında uzun sıralar oluşmuşveriyordu. Ve yine Allah’tan İnönımız milletvekili seçiliyor tur. Seçimlere olan yoğun ilgi, nü, baba memleketi Malatya’da mu’’dur. Hocaya göre Garp CepTürkiye için bir ilk sayılabilirdi. listenin başındaydı. Başkent olhesi’nin muzaffer komutanı İsSaatler ilerledikçe, CHP İl Başması için yasa teklifi verdiği Anmet Paşa’yı herkes unutsa bile, kanlığı’na belli başlı kentlerden kara seçmeni kendisine sırt çevirAkşehirliler hatırlayacaktır. Antelefonlarla haberler gelmeye miş olsa da Malatya, Paşa’ya sacak gerçeğin böyle olmadığı kıbaşlar. Ankara da DP’nin kahip çıkmıştı.’’ sa sürede anlaşılır. ‘‘Allah’tan o zandığı iller arasındadır. Seçimin yenilgiyle sonuçlanacağının belirginleşmesine karşın Ankara’nın da düşmesi, İl Başkanlığı’nda seçim sonuçlarını takip edenler arasında yalnızca İstanbul parti müfettişi ve Konya milletvekili Prof. Dr. Sadi Irmak’ın moralini bozmaz. Irmak’a göre nasıl olsa Konya’da seçim kazanılacaktır. Sadi Hoca, milletvekilliğinden kısa süre içinde istifa edecek ve yapılacak ara seçimde, Ankara listesinin başında seçimi yitirmiş olan İnönü’nün aday olarak seçilme Sabahın erken saatlerinden itibaren sandık başlarında uzun kuyruklar oluşmuştu. DP’li yıllar başlamıştır. Muhalefetteki DP ile iktidardaki CHP arasında gergin bir hava hâkimdir. 1946 yılında 12 Temmuz Beyannamesi ile iktidara ve muhalefete eşit uzaklıkta bulunacağını belirten Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, siyasi gerginliği yumuşatmayı başarmıştı. İsmet Paşa, bu beyanname ile de yetinmeyerek, CHP içinde sertlik yanlılarını temsil eden Başbakan Recep Peker’in istifasını sağlayacak planı uygulamaya koymuştu. Nihat Erim, Vedat Dicleli, Kasım Gülek, İsmail Rüştü Aksal, Cavit Oral gibi, ileride partide önemli konumlarda görev yapacak olan genç milletvekilleri, Peker için güvenoyuna başvurulmasını istediler. 396 milletvekilli CHP grubundan güvenoyu almak Peker için kolay görünse de İsmet Paşa, ‘‘yolu çizmişti’’. 302 üye Peker hükümetine güvenoyu vermiş, 49 üye ise ret oyu vermişti. ‘‘Güvenoyu sonuçlarını alan Başbakan Peker, hemen Cumhurbaşkanlığı Başyaveri’ni arayarak randevu istemiş, Paşa da kendisini beklediğini söylemiş. Yarım saat sonra Peker, oylama sonucu ile Cumhurbaşkanı’nın kabul odasına girmiş ve güvenoyu aldığını biraz da ‘Gördünüz mü’ dercesine söylemiş. Cumhurbaşkanı gruptaki oylama mazbatasını almış, tek tek isimleri işaretlediktan sonra ‘Sanırım bir şeye dikkat etmemişsin Peker’ demiş. ‘Parti merkez yönetimi sana güvenoyu vermemiş. Genel Başkan olarak istifanı kabul ediyorum’...’’ matbaası baskınından 67 Eylül olaylarına, Fahri Korutürk’ün cumhurbaşkanı seçilmesinden Türkiye’nin tek partili yaşamdan çok partili demokrasiye geçişinin sancılı yıllarına dek, yakın tarihimizin pek çok ayrıntısına tanıklığını dile getiriyor. Konya Lisesi’ndeki öğrenimi sürerken, babası İçel Defterdarlığı’na atanır Birgit’in. Konya Halkevi’inde aktif bir halkevci olarak çalışan Birgit, babasının İçel’e atanmasının ardından bir yandan Elektrik İdaresi’nde memurluk yapar, diğer yandan da Akın gazetesinde çalışmaya başlar. Halkevi Edebiyat Kolu’nda Çukurova’nın zengin kültürüyle tanışan Birgit, kendi deyişiyle bir yandan gazeteciliğe, bir yandan da politikaya farkında olmadan ‘‘ısınmaya’’ başlar. oerinc?cumhuriyet.com.tr. ACI KAYBIMIZ Ağınlı merhum Hasan Köseoğlu ve merhume Zeynep Köseoğlu’nun oğlu, merhum Şevket Çubukçu ve merhume Neyyire Çubukçu’nun damadı, Kalaycıoğlu ve Ünal ailelerinin dünürü, AkınAydınAli Çubukçu’nun eniştesi, Mehmet Köseoğlu ve Hatice Çevik’in ağabeyi, Tankut Köseoğlu ve İdil Ünal’ın babası, Füsun Köseoğlu ve Gökhan Ünal’ın kayınpederi, DamlaIşılsu Köseoğlu ve Can Ünal’ın dedesi, Pelin Köseoğlu’nun değerli eşi Dahiliye Mütehassısı Dr. KEMAL KÖSEOĞLU’nu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Aziz naaşı 5 Ocak 2006 Perşembe (bugün) Kocatepe Camii’nde kılınacak öğle namazından sonra Gölbaşı Kabristanı’nda toprağa verilecektir. Nur içinde yatsın... 27 yıllık siyasi yaşamında CHP CHP İstanbul İl Başkanlığı’na o sırada gelen telefonda, İstanbul Sıkıyönetim Komutanı ve 1. Ordu Müfettişi Asım Tınaztepe’nin, parti müfettişi Dr. Sadi Irmak ile görüşmek istediği bildirilir. Orhan Birgit’in, Paşa’nın, parti müfettişi Irmak ile görüşme isteğini iletmesi ile bir anda herkes sus pus olur. Emir subayına kendini tanıtan Irmak, kesik kesik konuşarak ‘‘Yaa, maalesef paşam. Ben şimdi Cumhurreisi Hazretleri’ne bu teklifi arz eder, size dönerim” dediği duyulur. 1. Ordu Müfettişi aynı zamanda, İstanbul ve çevresinde İkinci Dünya Savaşı’ndan beri süregelen sıkıyönetim komutanıdır. Paşa, ‘‘Kendisine gelen haberlere göre seçimlere fesat karıştırmak ve sandıklardaki oy ayrımını geçersiz kılmak amacıyla, bazı komünist müdahalelerin söz konusu olduğunu; komutanlığın bu müdahaleleri gidermek amacıyla oy ayrımına el koymaya hazır olduklarını’’ söyler. Ama bunun için Cumhurbaşkanı’ndan izin alınması gereklidir. ‘‘Doktor, bunları anlatırken masadaki iki telefondan santrala bağlı olan çaldı. Usulen ben açtım ve ‘Ankara hazır’ dedim. Sadi Bey’in karşısında başyaver vardı. Prof. Irmak, komutanın önerisini, İnönü’nün yaverine tekrarladı. Başyaver’in telefonu kapatmamasını istediğini ve durumu Cumhurbaşkanı’na arz edeceğini söylediğini öğrendik. Başyaver dönünceye kadar, telefon parti müfettişi Irmak’ın kulağında kaldı. Çıt çıkmıyordu. İnönü’nün olumlu yanıt vermesini bekleyenlerin başında Ekrem Özden ve Tacettin Özgüder’in geldiğini anımsıyorum. Belki de sadece onlar duygularını İsmet İnönü tam olarak saklamadıklarından. Sadi Bey, ‘Evet dinliyorum’ dediği için Başyaver’in telefona geldiğini anladık. Dr. Irmak aldığı yanıtı tane tane tekrarlıyordu. Sonuç odanın ortasına bomba gibi düştü. Durum önerinin sahibine, Harbiye’deki 1. Ordu Komutanı Tınaztepe’ye, Sadi Irmak tarafından aktarıldı. ‘Cumhurbaşkanı, Müfettiş Paşa’nın gözlerinden öptüğünü, ancak milli iradenin tecellisine hiç kimsenin müdahale etmemesi gerektiğini söylemişti’. Böylece, Yaklaşık yüzde 90 katılımla gerçekleştirilen seçimlerde oyların yüzde 53.3’ünü alan DP’ye karşın, CHP yüzde 39.9’unu almıştı. CHP’nin, kendi getirdiği çoğunluk sistemi nedeniyle parlamentoya sokabildiği milletvekili sayısı yalnızca 69 oldu. 408 milletvekilliği kazanan DP ise TBMM’de söz sahibi olmuştu. Böylece 27 yıldır iktidarda olan CHP, iktidarı DP’ye devretmiş, Türkiye’nin siyasi yaşamında bir dönem kapanmıştı.’’ SÜRECEK AİLESİ İSTANBL 2. SULH HUKUK HAKİMLİĞİ’NDEN 2003/593 Esas 2004/265 Karar TEBLİĞ İSTEYEN: Av. Banu S. Bağlıkaya İstiklal Cad., Elhamra Pasajı, No: 258, Kat: 3, Daire 301 Galatasarayİst. TEBLİĞİ İSTENEN: Mehmet Salman, Rahime Salman. Davacı Mithat Ataoğlu vekili tarafından davalılar Emine Özbek, mirasçıları aleyhine Mahkememizde açılan Tapu İptali davası olup, verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiş ve dosya Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 06.10.2005 tarihli ve 2005/5588 esas 8725 karar sayılı ilamı ile Onanarak iade edilmiştir. Davalılar MEHMET SALMAN ve RAHİME SALMAN adlarına Yargıtay ilamının ilanen tebliğine karar verilmiş olduğundan Yargıtay ilamına 15 gün içinde cevap verilmesi, ilanen tebliğ olunur. 24.11.2005.(Basın: 334) CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle