12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 OCAK 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Sahip Fuat Baykara: “Birleşmiş Milletler, Suriye Devlet Başkanı’nı ‘sorgulamak’ istiyormuş. Birleşmiş Milletler önce, sahibi Bush’u Irak’taki kırım nedeniyle sorgulasın da görelim!” Ya ğ m u r E k i m Türkiye, maganda liginde zirvedeymiş... ‘‘Teknik direktörünün başarısı!’’ MUĞLA Üniversitesi’ndeki öğrencilere yönelik ırkçı ve faşist saldırılardan sonra 15 Aralık’ta bu köşeden bir grup öğretim üyesinin görüşlerini yansıtmıştık. Muğla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şener Oktik’ten rektörlüğe bağlı ‘‘hukuk müşavirliği’’ kanalıyla bir ‘‘tekzip’’ aldık. Rektör özetle, Muğla Üniversitesi’nin kurulduğu günden bu yana çağdaş bir yapıda olduğunu belirtip idari kadronun siyasi çizgisine yönelik eleştirilerin tamamen gerçek dışı olduğunu bildiriyor. Şöyle diyor: ‘‘Son günlerde çıkarılan asılsız haberlerle Muğla Üniversitesi ve yöneticileri, maksatlı bir biçimde yıpratılmaya çalışılmış, bundan şahıslarla birlikte üniversitenin de manevi şahsiyetinin zarar görmesi amaçlanmıştır. Söz konusu haberde kişileri ve kurumları eleştiri sınırının ötesinde küçük düşüren ve iftira niteliği GÖRÜŞ Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR Erdoğan: ‘’Üst bağ Türkiye vatandaşlığı.‘‘ Çapraz bağ mı, düz bağ mı? Hüsran Mert Doğru: ‘‘Seçimi dillerine dolayan sosyal demokrat çizgideki tüm partilerin yöneticilerine: Sizler bir araya gelmedikten sonra seçim ha 2006’da olmuş ha 2007’de ne fark eder; sonuç yine hüsran olmayacak mı?’’ taşıyan ifadelere yer verilmiştir. Muğla Üniversitesi’nin, çalışanlarıyla ilgili olarak haberde yer aldığı şekilde hiçbir problemi olmadığı gibi, tüm faaliyetlerini de Türk yükseköğretiminin temel amaç ve ilkeleri doğrultusunda tarafsız ve adil yönetim anlayışıyla sürdürme azminde olduğu bilinmektedir.’’ Rektörün ‘‘hukuk müşavirliği’’nce hazırlanmış ‘‘tekzip’’ metninin sonunda ise ‘‘Cumhuriyet Gazetesi’’ adına aynen şu ifade yer alıyor: ‘‘Muğla Üniversitesi hakkında 15 Aralık 2005 tarihinde yayımlanan haberin, kamuoyunda üniversiteyi ve çalışanlarını yanlış tanıtabilecek, eleştiri sınırlarının ötesinde kişilere iftira niteliği Muğla’dan taşıyan isnatlarla töhmet altında bırakarak hedef gösterir nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Düzeltir, Muğla Üniversitesi Rektörlüğü’nden, çalışanlarından ve kamuoyundan özür dileriz. Cumhuriyet Gazetesi.’’ Çağdaş demokrasi bu ise vay halimize... Hem rektör, hem bilirkişi, hem savcı, hem avukat, hem yargıç! Bir gazete hakkında böylesine bir hüküm verme yetkisini kendinde görebilen ve infazı da gerçekleştiren bir anlayış karşısında şapka çıkartmak gerekir. Rektörden ricamız şudur ki; Cumhuriyet Gazetesi adına hüküm veren söz konusu ‘‘tekzip’’ metnini, ilgili mahkeme kararıyla bir kez daha göndersin. Böylece, demokrasi tarihimizin basın ve hukuk sayfalarına adını altın harflerle yazdırmış olsun. Kıymayın Akyaka’ya Akyaka, Gökova körfezindeki bir doğa harikasıdır. Halikarnas Balıkçısı onu, ‘‘Cenneti arıyorsanız Gökova’ya gidiniz’’ diye tanımlar. Denizini, azmağını, dağını, yamacını, ağacını, çiçeğini över Balıkçı. ‘‘Denizine hayran olursunuz ama arkanızı dönünce de heybetli dağlarla karşılaşırsınız’’ der. İnsanoğlu doğa güzelliklerini çıkar uğruna kirletmeye, bozmaya çok yatkındır. Bu nedenle güçlü koruyuculara muhtacız. Akyaka’nın doğasını, güzelliklerini insan saldırısından koruma misyonunu üstlenmiş iki güzel insan yaşamıştır bu beldede, Nail Çakırhan ve Halet Çambel. Çakırhan usta bir yazar ve şair olduğu kadar mimarlığını da büyük bir ustalıkla kullanmış ve bu cenneti betonlaşmadan koruyarak iki katlı ahşap Ula evleri ile donatmıştır. Girişinde Ağa Han ödülüne layık görülen Nail Çakırhan’ın büstünün yer aldığı Yücelen Otel; de onun eseridir. Bahçesinde azmak sularının aktığı, içinde rengârenk ördeklerin ve balıkların yüzdüğü Yücelen Otel, gerçekten bu eşsiz sahile yaraşan güzelliktedir. Azmak boyunca uzanan lokantalarda da iki yanınızda balıklar ve ördeklerle birlikte olursunuz. ‘‘Ördek’’ dediysem onları öyle bildiğiniz ‘‘vak vak’’ diye ses veren badiler sanmayın. Siz onlara yakınlık duyarsanız, sudan çıkıp ayağınızın dibine kadar sokulurlar. Otelin sahibi Hamdi Yücelen otelin hikâyesini kendi dili ile tatlı tatlı anlatır. ‘‘Sahile betonu atmak üzere idik ki Nail Bey’i tanıdık. Onu bize gomonist diye tanıtanlar vardı.Türk halkı komünistin ne olduğunu anladı mı hiç? Bize sadece korkulacak bir şey olarak öğretmişlerdi. Nail Bey’e yaklaştıkça o güne kadar hiç tanımadığım, hiç benzerine rastlamadığım bir kişilikle karşılaştım. Yurtsever, insan sever bir kişi vardı karşımızda. Ondan ve Halet Hanım’dan ne kadar çok şey öğrendik. Önümüzde yepyeni bir dünya açıldı. Korkulacak değil, beraberliğinden çok yararlanılacak bir insandı Çakırhan. Onun sayesinde bu oteli yaptık. Mimarı odur’’. Başarılı bir işadamı olan Hamdi Bey bir alçak gönüllülükle, aydınlanma felsefesi ile tanışmasını bu ve benzeri insanların köye gelip yerleşmesine borçlu olduğunu söylüyor. Ünlü aydınlanmacı yazar Oktay Akbal burada yaşıyor. İlhan Selçuk sık sık burada soluklanıyor. Tarihi kentlerimizin, kültür değerlerimizin yılmaz savunucusu Oktay Ekinci ve birçok Cumhuriyet yazar ve okurları Akyaka’nın vefalı dostlarıdır. Arkadaşımız Naim Kılıç da Akyaka sevdalılarındandır, yıllardır orada yaşar, daha nice aydınlık insan gibi. Numaracı cumhuriyetçiler ise uğramazlar buraya. Yücelen Oteli’nde hiçbir tatil beldesinde olmadığı kadar Cumhuriyet gazetesi satılır, gecikirseniz bulamazsanız. Orada toplantılar, söyleşiler yapılır. Sami Karaören’in ezberindeki yüzlerce şiir de o salonlardan ulaşır kulaklarınıza. Çeşitli sanat etkinliklerine ve resim sergilerine tanık olursunuz Akyaka’da. Bütün bunları yazıya dökmeme Başbakan’ın yılbaşı günü Akyaka’yı ziyareti neden oldu. Akbal, Habertürk’te ölçülü bir şekilde ifade etti. Ben de bu ziyaretten biraz tedirgin olduğumu saklamayacağım. Ilımlı İslam altyapısının liberal aydınlar desteği ile hazırlanmakta olduğu yurdumuzda aydınlanmanın kurtarılmış bölgelerinden biri olarak görüyorum Akyaka’yı. Türkiye’deki gelişmelerden bunaldığımız zamanlarda içimizi ferahlatan bir yerdir orası. Ne kadar ‘‘Değiştim, geliştim’’ dese de kendini sistem dışı gördüğünü saklamayan, oğlunun nikâh davetiyesine 29 Zilkade 1421 tarihini koyan Başbakan’ın yılbaşı kutlaması ile ne ilgisi olabilir? Tüm liderler yılbaşı mesajı yayımladı, Başbakan hariç. Akyaka o akla, bilime, sanata, aydınlanmaya, gelişmeye, çağdaşlığa dönük yüzünü korumalı ve bu niteliklerinden zerre kadar bir kayba uğramamalı ve ödün vermemelidir. Umarım beldenin genç belediye başkanı orada yaşayanlarla birlikte o güzelim doğa parçasında dokunun değişimine ve betonlaşmaya izin vermeyecektir. coskunoz?superonline.com SESSİZ SEDASIZ (!) Kış gecelerinin eğlenceli oyunları UZUN kış geceleri için bazı oyunlardan yola çıkarak yeni oyunlar hazırlamış Akif Kökçe: ‘‘Kızma Birader: Zar atıp, gelen sayı kadar ilerleniyor. Bazen hile yapıp, daha fazla ilerleniyor. Bunun üzerine, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılırsa, üzerinde durulmuyor. Ancak uyarı AB’den gelince şaka olduğu, yanlış anlaşıldığı söylenip, zarlar rakibe veriliyor.’’ ‘‘Tabu: Belirli bir süre içinde, yasak olan kelimeleri kullanmadan, kartların arkasında yazan kelimelerden en fazla anlatan taraf kazanıyor. Yasak kelimeler; özgürlük, emperyalizm, Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Gerekçe Şule Baykan: ‘‘Asgari ücrete iptal davası açılmış. Bu ücreti onaylayana aptal davası açılması gerekmiyor muydu?“ bağımsızlık, laiklik, demokrasi, ulusal çıkarlar, planlı ekonomi, bilimsel özerklik, bölünmez bütünlük. Yasak olmayan kelimeler; demokratik cumhuriyet, altüst kimlik, ekümenlik, ılımlı İslam, küreselleşme. Beden dili kuvvetli olan kazanıyor.’’ ‘‘Monopol: Oyun alanında ilerlerken KİT’ler satılmalı, limanlar pazarlanmalı, ormanlar, kıyılar peşkeş çekilmeli ve ayrıca ortaya çıkacak tüm sürprizlere hazır olunmalı. Bu şirin klasik kapitalist oyununda kazanan da, kaybeden de globalleşiyor. Oyunun amacı da zaten globalleşmeye katkı sağlamak.’’ Odunkömür fiyatları el yakıyor, vücudumuzun diğer bölümleri ısınamıyor! Şebi Aruz’un Hatırlattıkları NURETTİN KARSU Eski CHP Erzincan Milletvekili KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Geçenlerde Mevlana’nın Konya’da yapılan Şebi Aruz gecesini televizyondan izlerken, Başbakan Recep Tayyip Bey’le eşinin de töreni huşu içinde izlediklerini gördüm ve Recep Bey’in cem ve cemevleri için söylediklerini anımsadım. Cemevlerini ve müzik eşliğinde yapılan semahları cümbüş sayacaksın, ibadetle ilişkilendirmeyeceksin, bundan esinlenmiş olan Mevlevi ayinlerinde, Mevlevi semahlarında da kendinden geçeceksin. Bu büyük çelişkiyi görünce, yıllar önce Aydın’da bir Şebi Aruz gecesinde, şimdi Hakk’a yürümüş olan ışık içinde yatsın Bektaşi Baba Dedesi Doç. Dr. Bedri Noyan’ın anlattıklarını anımsadım. Horasan erenlerinin başı Hacı Bektaş Veli Sulucakarahöyük’ü yurt tuttuktan ve aydınlık öğretisini yaymaya başladıktan sonra, ünü Anadolu ve Balkanlar’a yayılır, her yerde Türkçe konuşmayı yeğler. Konya’da Mevlana bu yayılan ateşin dışında kalmaz, Hacı Bektaş’a elçi salar, ‘‘Bir baba sultan gönder, bizi irşad ede’’ der. Hacı Bektaş Veli on iki postnişini toplar, ‘‘Eğer bir derviş gönder deseydi (tevazu gösteriyor) ben giderdim, bir baba sultan gönder dediğine göre içinizden birinin gitmesi gerekiyor’’ der. Sonuçta Şemsi Tebrizi Baba Konya’da Mevlana’ya ulaşır. Bu denizle deryanın coşkusu, ateşle barutun buluşması gibi olur. Mevlana coşar, müzik eşliğinde döner de döner. Mevlana’nın bu coşkusu, zamanın fitnesi tarafından benimsenmez ve Şems’in başı, Mevlana’nın oğlu tarafından gövdesinden koparılır. Mevlana’ya Şems öldü deseler de o inanmaz, gitti diye yasını tutar. Ağır bir bunalıma girer. Kendisini teselli etmek amacıyle Mevlevilerden birisi, ‘‘Bağdat’tan geliyorum, Şems’i Bağdat çarşısında gördüm’’ der demez Mevlana kürkünü çıkarıp bu haberi getirene verir. Bunun üzerine orada bulunanlar, bunun yalan olduğunu savlayınca Mevlana ‘‘Yalan olduğunu bildiğim için kürkümü verdim, doğru olsaydı ona canımı verirdim’’ der. Acısını günlerce müzik eşliğinde gidermeye çalışır. Hacı Bektaş’tan esinlenen semanın, Mevlana müziği ve yorumu tarzında günümüze dek yaşaması, semazenlerle sürerek gelmektedir. Yıllar önce Falih Rıfkı Atay’ın Dünya gazetesinde bir makalesini okumuştum. Falih Rıfkı Atay, İran büyükelçisiyle bir söyleşi yapmak ister ve kabul edilir. Büyükelçilik bahçesinde yapılan söyleşinin sonunda söz sırası Mevlana ve Hacı Bektaş Veli’ye gelir. Büyükelçi ‘‘Biz İranlılar Mevlana’yı çok sever ve sayarız, ama Hacı Bektaş’ı hiç sevmeyiz’’ der. Nedenini soran Falih Rıfkı Atay’a büyükelçinin verdiği yanıt oldukça ilginç: ‘‘Hacı Bektaş ve onun öğretisi önümüze set germeseydi, Türkçe ve Türk öğretisini Türkmenlere benimsetıp karşımıza çıkmasaydı, bugün Anadolu’da biz olurduk.’’ Bugün ne yazık ki bu öğretiye sahip Anadolu Türkmenleri, AleviBektaşi gelenek, inanış ve ibadetlerini yorumlayacak cemevlerinden yoksun bulunmaktadırlar. Mevlana Şebi Aruz gecesinde kendinden geçen Başbakan Recep Bey, cemevi denilince camiyi gösteriyor. Alevilerin ibadet yerinin cemevi olduğunu hâlâ bilmeyenlerin varlığı oldukça üzüntü verici. Uleması, Yavuz’un şeyhülislamını aratmayan Diyanet İşleri, Alevilerin bin yıllık inancını ve ibadetlerini engellemek için elinden geleni yapmaktan geri kalmamaktadır. Atatürk devrimlerini özümsemiş, ulusal kimlik bilincine erişmiş Türkmenler, kendi ülkelerinde ibadetlerini özgürce yapmak ve yorumlamak olanağına, Diyanet’in engellemesi nedeniyle ulaşamamaktadırlar. Şeyhülislam dahil, cemevlerinin yolunu kimse değiştiremedi. Günümüz ulemasının da gücü yetmeyecektır! Söz Türkçe, saz Türkçe, yakarış Türkçedir cemevlerinde. Cemevlerinden çıkanlar ‘‘Laik rejim yıkılacaktır’’ demez, insan yakmaz, ümmet değil ulus olmuştur. Ülke bütünlüğünün ve ulus birliğinin bilinçli bekçileridir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 5 Ocak www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Hiroşima 1 ve Nagasaki’ye atılan 2 atom bomba 3 larından sağ kurtulanlara 4 Japonya’da 5 verilen ad. 2/ 6 Bir tür gemi7 ci düğümü. 3/ ‘‘Sevda bir 8 yana çeker 9 körolası/ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 bir yana’’ (B.R. Eyu1 D E N İ Z L İ K boğlu)... Uğursuz. 4/ 2 İ S İ S AMA Ç Konut... Bir şeyin fiA V A R E yatını artırma... Bir 3 Z İ L A S İ A D cetvel türü. 5/ Daya 4 D R A D İ nıklılık. 6/ Kimi or 5 A G O R A E R E K tak yönleri olan iki 6 R E M İ MA Y A S I L şey arasındaki ben 7 zeşme. 7/ Tuzağa dü 8 B E C E R İ İ M şürülen şey... Ördek 9 A K A T R O K A yavrusu. 8/ Üç Silahşorlar’dan biri... Bir nota. 9/ Bilgisayarda, bir kurum ya da kişiye ait internet kurulumu... Yemen’in ekonomik başkenti. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İslami geleneklere uygun olduğu gerekçesiyle erkeklerin denize girerken giydikleri uzun paçalı şort... İskambilde bir kâğıt. 2/ Eklenmiş, ulanmış parça... Nazilerin politikasında Germen ırkından kimselere yakıştırılan ad. 3/ Hava basıncı birimi... Gürcistan’da soylu kişilere verilen ad. 4/ Argoda, uzun süre cinsel ilişkide bulunmadığı için aşırı iştekli kimse... Kuzu sesi. 5/ Elle örülen bir tür dantel. 6/ Tümör... Güzel kokulu bir bitki. 7/ İnce uzun çubuk... Sık gözlü ağ. 8/ Bir elektroliz aygıtındaki artı kutup... Kadınların bluz ya da gömlek üzerine giydikleri yelek. 9/ Pamuktan düz dukuma. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle