25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 OCAK 2006 PAZAR 6 HABERLER Bakan Tüzmen, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı doğalgaz konusunda Ukrayna’dan gerekli garantiyi aldığını söyledi PAZAR ORHAN BURSALI Tüzmen krizi ‘sözle’ atlattı Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen Din ve Değişebilirlik Beyza Zapsu Hanım ve arkadaşlarının Subaşı Camii’nde kadınerkek saf tutarak ve başları açık cuma namazına durmaları(*), dinde yenileşme tartışmalarını beraberinde getirdi, doğal olarak... Erkek dinciler, dinci siyasetçiler şüphesiz ki kadınlara göz açtırmıyor. Erkekler dinlerini istedikleri gibi yaşayabilir, sosyal hayatlarını da istedikleri gibi düzenleyebilir. Bakan beyler erkek arkadaşlarıyla siyaset konuşur ve yemek yerken, eşine yan masada tek başına yemek yedirme hakkına sahiptir. Bu dünyada erkeğe her şey serbesttir... Öyle ki, kadının nasıl giyineceğini, yaşayacağını, oturup kalkacağını belirleme hakkı da onlardadır... Dinci erkek siyasetçi, dinin bir dizi konudaki emirlerini görmezlikten de gelebilir.. Bu emirler arasında hangisini uygulayacağı ve kullanacağını kendisi bilir! Mesela Kutsal Kitap’da, kısasa kısas konularında yoruma asla açık olmayan kesin ifadeler var.. El kesme gibi.. Miras hukuku gibi... Dinci erkek siyasetçi ve din uleması, Kuran emirlerinden birçoğunu göz ardı ederek ‘‘modernize’’ olurken, kadınların dini istedikleri gibi yorumlama ve yaşama konusuna gelince, kıyameti neden koparıyorlar? Mesela türban konusunda neden ‘‘Allah’ın emri’’ diye israr ediyorlar ve Kuran’da farklı yorumlara açık örtünmeyi kadınlara ve topluma dayatıyorlar? Onlar bu çelişkide susarken, biz bunu nasıl açıklayacağız? ??? Bu olgu, dinin müthiş ‘‘sosyolojik karakterini’’ gösteriyor.. bazı konularda ve emirlerde ‘‘modernize’’ olup çağa uygun davranmayı becerirken, ‘‘kadınlar’’ konusunda ‘‘arkaik’’ kalmak, erkek egemenliğinin toplumsal gücünün ve zor değişir karakterinin dile gelmesidir... İkincisi ve daha önemlisi, türban ve toplumda kadının yeri konusunun, ülkemizin ekonomik ve kültürel gelişmişliğiyle de örtüşük, iki olgunun birbirini destekleyen yönlerinin çok kuvvetli olmasıdır. Diğer dinler gibi, İslam dini de arkaik, değişmez kalmamaktadır ve kalamaz da... Bütün dinler gibi İslam dini de sosyolojik süreçlerin kopmaz ve ana parçasıdır.. bu süreçlerin insan ve toplumlara ilişkin değiştiremeyeceği hiçbir olgu yoktur.. Belki tek değişmez olarak ‘‘Tanrı’ya inanç’’ kalabilir(**)... Tanrı’ya inanmanın yolları ve yordamları ise sosyolojik süreçlerin egemenliğine tabidir.. Nitekim, 500 yıl, 250 yıl, 100 yıl, 50 yıl öncesi ile bugünün ‘‘Tanrı’ya inanma’’ yolları asla aynı değildir ve giderek büyük bir farklılaşma yaşanıyor.. Hıristiyanlık bile, Tanrı inanışına farklı yorumlar getirebilmektedir... Şüphesiz bu süreci en önemli etkileyen, bilimsel süreçtir.. Bilimsel gelişmeler, evrene, fiziğe, biyolojiye ilişkin buluşlar, dinde de yeni bakış açılarını doğuruyor.. yeni yorumları kaçınılmaz kılıyor. Sosyolojik değişim süreçlerinde, bu açıdan, bilim ve teknolojinin en önemli ‘‘girdi’’ olduğunu vurgulamalıyız... Bunun yanı sıra ‘‘kapitalistleşme’’ ile sanayileşme, hele günümüzde bilimsel ve teknik devrimler ile küreselleşme, internetleşme, gooogullaşma, bu süreçlerin doğurduğu düşünce, sanat, kültür ve popüler kültürdeki durmadan birbirini doğuran yeni akımlar ve atmosferler, her şeyin değişebilirliğini de hızlandırıcı araçlardır.. ??? Dolayısıyla İslamda yenileşme kaçınılmazdır.. Nitekim dünyada tek bir İslam anlayışı ve uygulaması yoktur, kadının göreceli olarak çok daha özgür olduğu toplumlar vardır.. Suudi Arabistan’da ‘‘dokunulmaz’’ sınıfların modernleşmiş kesimlerinin kadınlarında bile! Ülkemizde laikliğin ‘‘geri döndürülebilir’’ olduğuna inanmak istemiyorum. Gelişmenin mantığı ve karakteri, her ne kadar mutlaklık içermese de, laikliğin kaldırılmasına karşıdır.. Bu konuda olsa olsa ancak arizi ve geçici durumlarla karşı karşıya kalabiliriz; o da belki!.. Çünkü laiklik, yükselen ‘‘dinci’’ politik ve ekonomik sınıfa da lazımdır! Geçmişte ekonomik kalkınmayı başarabilseydik, Avrupa ile varlıklılıkta, bilimde, düşünce ve sanat üretiminde eşit koşullarda bir arada olmayı başarabilseydik, bugün dinde yenileşme süreci kendiliğinden bir yerlere varmış olacaktı; bugün türbanı tartışmayacaktık, yine aynı kültürün sosyolojik ürünü ve sorunu olan Doğu’da kadın katliamları da olmayacaktı.. Ekonomiyi Avrupa düzeyine getirmek, bilimde, düşüncede, sanatta, edebiyatta üretimi üst düzeylere yükseltmek, Türkiye’nin bu gün boğuştuğu sorunları aşması anlamına gelecektir... (*) Şeriatçı din polislerini harekete geçirmesi beklenirdi de, devletin resmi polisinin ‘‘olayı’’ soruşturmaya kalkışacağını doğrusu düşünmezdim.. Polis, cami imamının ifadesini almış. (**) Tanrı’ya inanma konusunun radikal değişime uğraması, belki ancak bilimin çok uzun yaşamanın (ölümsüzlük?) mekanizmasını keşfetmesiyle gerçekleşebilir!.. KİEV (AA) Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Türkiye’nin Rusya’dan aldığı doğalgaz konusunda arz güvenliğinin sağlanması için Ukrayna tarafından gerekli sözü aldığını bildirdi. Bazı açılış ve temaslar için Ukrayna’nın başkenti Kiev’de bulunan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Ukrayna Başbakan 1. Yardımcısı ve TürkiyeUkrayna Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) Eş Bakanı Stanislav Stashevsky ile görüştü. Bakan Tüzmen, basına kapalı olarak gerçekleşen görüşmede, Türkiye’nin doğalgaz konusunda yaşadığı sıkıntıları aktardı. Görüşmenin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Tüzmen, Stashevsky ile oldukça önemli bir görüşme yaptıklarını belirterek ‘‘Soğuk hava koşullarına rağmen Ukraynalı dostlarımızı her gördüğümüzde içimizin çok ısındığını, ancak bunun yeterli olmadığını, doğalgazda son dönemde yaşanan sorunların mutlaka giderilmesi gerektiğini ilettik’’ dedi. Türkiye’nin Rusya’dan aldığı doğalgazda sürekliliğin sağlanması için kendilerine gerekli desteği vermele rini talep ettiğini belirten Tüzmen, Stashevsky’nin bu konuda çalışmaların tamamlandığını, gaz akışının sağlanması için kesin olarak talimat verildiğini söylediğini bildirdi. Ukrayna’ya gelmeden önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ile görüştüğünü belirten Tüzmen, şöyle konuştu: ‘‘Türkiye’de son dönemde bu konuda yaşanan sıkıntıları Ukrayna tarafına aktardım. Doğalgazda arz güvenliğinin sağlanamamasının çalışmalarımızı ciddi olarak etkilediğini söyledim ve Rusya’dan Türkiye’ye doğalgaz akışında sürekliliğin sağlanması yönündeki talebimizi ilettim. Geldiğimiz noktada doğalgaz konusunda bizim açımızdan herhangi bir sıkıntı yaşanmayacağı konusunda garanti verdiler. Biz de bu işin takipçisi olacağız ama tahmin ediyorum en kısa zamanda sıkıntı giderilecek.’’ Stashevsky’ye ‘‘Bakın bu görüşmeden sonra Türkiye’ye bir müjdeli haber vereceğiz, tamam mı?’’ dediğini belirten Tüzmen, Stashevsky’nin ise ‘‘Tamam, bu konuda herhangi bir sıkıntı olmayacağını ben burada ifade ediyorum’’ dediğini söyledi. Türkiye yaklaşık 200 milyon dolarlık yatırımı zamanında yapmayınca sanayiciler doğalgaz kesintisinden kaynaklı yüz milyonlarca dolar kaybediyor. Doğudan gelen doğalgaz batı illerine taşınamıyor. Türkiye’nin doğudan batıya gaz aktarımı yapacak doğalgaz pompalama sistemi olmadığı ortaya çıktı Doğalgazda yatırım eksikliği MAHMUT GÜRER ANKARA Ukrayna üzerinden geçen ‘‘Batı Hattı’’nda herhangi bir kesinti yapılabileceğini öngöremeyen Türkiye’nin, böyle bir durumda doğudan batıya gaz aktarımı yapacak doğalgaz pompalama sistemi olmadığı ortaya çıktı. Bu nedenle Mavi Akım yoluyla Rusya’dan Orta Anadolu’ya ulaşan doğalgaz ile İran’dan gelen doğalgaz, sanayinin kalbi olan İzmit ve İstanbul’a aktarılamıyor. Aktarım için yaklaşık 200 milyon dolarlık bir yatırım gerekiyor. Edinilen bilgilere göre, Türkiye’nin ilk olarak doğalgaz hattını Rusya ile gerçekleştirilen ‘‘Batı Hattı’’nı temel alarak kurması, gazın akış yönünün de batıdan doğuya doğru düzenlenmesine neden oldu. Ve boru düzenekleri bu yönde kuruldu. Kriz konusu önemsenmedi Ancak Batı Hattı’ndaki olası bir ‘‘kriz’’ projeler gerçekleştirilirken dikkate alınmadı. Rusya’dan gelen gaza güvenilerek, boru hatlarının doğalgazı sadece batıdan doğuya doğru pompalaması planlandı. Anadolu’nun doğalgaz ihtiyacının artması üzerine ise, ‘‘Mavi Akım’’ ve ‘‘İran Gazı’’ projeleri gündeme geldi. Bu kapsamda 2001 yılın da İran gazı Erzurum üzerinden ve 2003 yılında ise Mavi Akım kapsamında Samsun üzerinden Ankara’ya gaz ulaşımı sağlandı. Ancak bu hatlar İstanbul’a devam etmiyor. Batı Hattı’daki gaz miktarının azalmasının ardından özellikle İstanbul ve İzmit’teki yatırımcıların doğalgazının kesilmesindeki gerçek nedenin bu olduğu belirtiliyor. Pompa alınmamış Edinilen bilgilere göre Türkiye, batı hattını oluştururken 200 milyon dolar değerindeki pompa sistemi yatırımını yapmadı. Bu nedenle Mavi Akım ya da İran’dan gelen doğalgaz miktarı yükselse bile İzmit ve İstanbul’daki sanayicilere yeniden gaz sevkıyatı yapılmasının Ukrayna üzerinden geçen ‘‘Batı Hattı’’ndaki akımın normale dönmesine bağlı olduğu belirtiliyor. Bu yatırımın yeniden yapılabilmesi için ise yaklaşık 4 aylık bir sürecin geçmesi gerektiği ifade ediliyor. Bağlantısız hatlar Türkiye’de birbiriyle bağlantısız konumda olan 3 ayrı hat sistemi bulunuyor. Bunlardan birincisini Batı hattı, ikincisini İran Gazı, üçünsünü de Mavi Akım oluşturuyor. Cezayir’den beklenen tankerler geldi Cezayir’den Türkiye’ye doğalgaz taşıyan ‘Larbi Ben Mihidi’ ve ‘Bachir Chihani’ adlı tankerler, yoğun sis altında Çanakkale Boğazı’ndan geçiş yaptı. Marmara Ereğlisi’ndeki BOTAŞ Rafinerisi’ne doğalgazı boşalttıktan sonra yeniden doğalgaz yüklemek üzere Cezayir’e giden, Cezayir bandıralı 282 metre boyunda 80 bin 654 grostonluk ‘Bachir Chihani’ adlı boş doğalgaz tankeri, dün sabah saatlerinde Çanakkale Boğazı’ndan geçti. Öğle saatlerinde boğaz geçişini tamamlayan tanker, akşam saatlerinde Marmara Ereğlisi’ndeki BOTAŞ Rafinerisi’ne ulaştı. (Fotoğraf: AA) İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Okan ‘İpler yurtdışına bağlandı’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Doğalgaz kriziyle devletin büyük zaafının ortaya çıktığını belirten İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Sanayici ve İşadamları Derneği (ASAD) Başkanı Rüştü Okan, ‘‘Bu olaydan anlaşılmıştır ki, doğalgaz gibi hayatsal öneme sahip bir konuda resmi anlaşmalar tek taraflı, dayanıksız ve yetersiz düzeyde yapılmış. İpler resmen yurtdışına bağlanmıştır’’ dedi. İran ve Rusya’nın doğalgaz vanalarını kısmasının ekonominin belkemiği olan sanayiciyi korkuttuğunu belirten Okan, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde üretimini gazdan gerçekleştiren 72 firmanın yaşanan sıkıntı nedeniyle endişeli saatler geçirdiğini vurguladı. Devletin üretim ve günlük alanda birinci derecede önem taşıyan doğalgazla ilgili anlaşmaları tam anlamıyla yapamadığına dikkat çeken Okan, Türkiye’nin dışa bağımlı hale getirildiğini söyledi. Okan, ‘‘Bu nasıl bir doğalgaz anlaşmasıdır ki tek taraflı, canları isteyince kesebiliyorlar. Bu ülkede üretim yapan milyonlarca firma var. Bu ülke, sanayisi ve ekonomisiyle ayakta kalan bir ülkedir. ‘Doğalgazı kestim’ deyip bir anda üretimi durma noktasına hiçbir ülke getiremez ve hiçbir ülkenin devleti de böyle dayanaksız bir anlaşma yapmış olamaz. Anlaşmanın içindeki zaaflar bu olayla ortaya çıkmıştır. Ülkeler arasındaki bu tip anlaşmaların ciddi maddelere dayandırılması gerekir’’ diye konuştu. İzmir’in jeotermal zenginliğine dikkat çeken Okan, şunları söyledi: ‘‘İzmir’in bir jeotermal enerjisi bulunmaktadır. Ayrıca güneş ve rüzgâr enerjisinden de yararlanabilmekteyiz. Üretimini doğalgazdan sağlayan birçok firma bu gazı ısıtıp buharından faydalanıyor. Jeotermal de bir sıcak su kaynağı. Dolayısıyla İzmir’de de sıcak su söz konusu. Jeotermal doğalgaza birinci derecede rakiptir. Bu enerjiyi yok sayamayız. Devletin, ülkenin doğal kaynaklarını daha çok kullanıma alması gerekmektedir. Doğalgaz konusunda da depolama sistemini gitmek zorundadır ki, bir dahaki sıkıntıda aynı sorunlarla yüz yüze gelmeyelim.’’ obursali?cumhuriyet.com.tr. VEFAT VE TEŞEKKÜR ‘‘Günaydın! Günaydın !.. Çalışmak, yükselmek, Başarmak, mutlu olmak, Budur bizim andımız Sevmek, sevilmek; Barışa koşmak Ziyanın Nur’unda Hazdır yaşamak. Bu düşüncelerle Şirin yuvanızda Renkli kitaplığınızda Tertemiz dünyanızda Yer almakla mutluyuz Haz doluyuz, öpüyoruz. Tüm sevenlerinizle güzel, Aydınlık yarınlara El ele, gönül gönüle Uçun uçtuğunuz kadar 7 Aralık1994 Yusuf Ziya SEZER’’ Sevgili Dedemiz Işığından aydınlandık Işığınla aydınlanacağız Huzur içinde ve şiirlerle uyu Saygıyla...Hoşça kal... Erdal, Serkan, Ayşenur, Esin, Duygu, Su Şimdi şiirlerinde yaşayan, Köy Enstitülü, emekli öğretmen, eski Kaymaklı Beldesi Belediye Başkanı, Türkiye’nin aydınlanma meşalelerinden, Işık Ülkesine Uğurladığımız Sevgili Eşim ve Değerli Babamız Yusuf Ziya SEZER’in Vefatı dolayısıyla ziyaretle, telefonla, email’le bize ulaşıp acımızı paylaşarak başsağlığı dileyen bütün dost, arkadaş, akraba ve tanıdıklara teşekkür ederiz. Eşi Türkan Sezer Oğulları Ali İhsan, Ersan, Erhan Sezer, Kızı Şükran Koç Gelinleri Aysun, Nihal, Darya Sezer, Damadı Mustafa Koç Makina Mühendisleri Odası Başkanı Koramaz, doğalgazdaki krizin sorumlusunun siyasi irade olduğunu söyledi ‘Taşkömürü potansiyeli dikkate alınmalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, doğalgazda yaşanan krizin sorumlusunun yıllardır dışa bağımlı çarpık politikalar uygulayan siyasal iktidarlar olduğunu belirtti. Koramaz, dün yaptığı açıklamada, elektrik enerjisi üretiminin büyük ölçüde doğalgaza dayandırılmasına yönelik politikalara karşı geçen yıllarda uyarılar yaptıklarını bildirdi. Gaz talep tahminlerinin abartıldığını, doğalgaza dayalı yeni enerji santrallarına ihtiyaç olmadığını dile getiren Koramaz, ‘‘Çarpık ve abartılmış talep tahminleri esas alınarak Türkiye’nin ihtiyacı ve tüketebileceğinin çok üzerinde doğalgaz ithalatını öngören sözleşmelerin imzalanmış olmasına yönelik uyarılarımızın dikkate alınmamasının sonuçları bugün tek tek ortaya çıkmaktadır’’ dedi. Rusya ve İran’ın ülkemize sattığı doğalgazı azaltması nedeniyle birçok sanayi kuruluşunun gazının kesildiğine, kentlerde doğalgazla ısınan milyonlarca konutun soğuk tehdidiyle karşı karşıya olduğuna işarat eden Koramaz, sorunun yoğun kış şartları nedeniyle Rusya’nın ve İran’ın Türkiye’ye sattığı gazı azaltmasıyla açıklanamayacak kadar ciddi olduğuna dikkat çekti. Koramaz, sorunun temelinde yatan nedenleri şöyle sıraladı: ‘‘Zengin linyit ve kömür yataklarının yeterli şekilde kullanılmaması, özelleştirileceği gerekçesiyle mevcut linyit yataklı santrallarda gerekli iyileştirme, kapasite arttırımı, bakım ve onarım çalışmalarının yapılmamış olması, zengin hidrolik kaynaklarının yalnızca üçte birinin değerlendirilmesi ve yapımı süren santralların süresi içinde bitirilmesi için Devlet Su İşleri’ne (DSİ) yeterli kaynak aktarılmaması, yerli rüzgâr ve jeotermal kaynaklarının yeterince değerlendirilememesi, toplam enerji üretiminin önemli bir bölümünün, elektrik enerjisi üretiminin yüzde 45’inin doğalgaza dayandırılması, toplam elektrik enerjisi üretiminin yüzde 40’ının ‘doğalgaz temin ve ürettiği elektriği alım’ garantisi veren 5 adet özel sektör santralından alınması, doğalgaz temininde tek bir kaynağa, Rusya’ya bağımlı kalınması, doğalgaz temini anlaşmalarının Türkiye aleyhine hükümlerle dolu olması ve yeterli kapasitede doğalgaz depolama tesislerinin zamanında inşa edilmemiş olması.’’ CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle