10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2006 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL AKP’nin Dış Politikası IIDoç. Dr. Hüner TUNCER rum. AKP hükümeti, öteki devletler karşısında sürekli ödün veren; ABD’nin ve AB’nin baskılarına karşı direnemeyen bir dış politika izlemektedir. Avrupa Birliği’ne girme pahasına Türkiye, Kıbrıs’ta yaşamsal olarak nitelendirilebilecek bir ödün vermiş; Türkiye’nin ve KKTC’nin çıkarlarıyla hiçbir biçimde bağdaşmayan Annan Planı’na ‘evet’ demiştir.(1) Neyse ki GKRY’nin söz konusu planı onaylamamasının sonucunda, bu plan yürürlüğe konulmamıştır. Bugün AB’ye üye devletler, ‘Kıbrıs’ kozunu Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmakta ve Türkiye’nin AB’ye üye olarak kabul edilebilmesi için, GKRY’nin, adanın başlıca temsilcisi olarak tanınması koşulunu ileri sürmektedir. Görüleceği gibi, Kıbrıs konusunda bugüne değin iktidara gelen çeşitli hükümetlerin izlemiş oldukları geleneksel ‘Kıbrıs politikası’ terk edilmiştir. Oysa, dış politikada süreklilik olması gerekir. Kıbrıs sorunu, Türk dış politikasının daima odak noktasını oluşturmuştur. Bugüne değin Türk hükümetleri, KKTC’nin varlığını yadsıyan ve KKTC’nin, adanın yönetiminde iki eşit ortaktan biri olduğu görüşünü reddeden hiçbir PENCERE CHP Sorunu?.. Öteden beri bu köşede sosyal demokrat ya da demokratik sol partiler aleyhine yazı yayımlandığı pek görülmemiştir... Yalnız partiler mi?.. Sol kesimdeki liderlere de ‘gözünün üstünde kaşın var’ demekten kaçınırım... Murat Karayalçın.. Erdal İnönü.. Aydın Güven Gürkan.. Deniz Baykal.. Bülent Ecevit.. Hepsi Atatürkçüdür.. Tümü kültürlüdür.. Üstelik yolsuzluklardan uzakta yaşamışlardır... Gürkan artık sizlere ömür... İnsanlar ölümsüz değiller ki... Acı olay kişiyi daha çok düşünmeye itiyor... ? Gazetelerde belli aralıklarla yayımlanan seçim yoklamalarının sonuncusu Vatan’da çıktı.. Görüldü ki dönüşümde bir değişiklik yok... İktidar partisi AKP az da olsa oy yitiriyor... Bu doğal... Doğal olmayan ne?.. CHP muhalefetteyken (hem de AKP’den daha çok) oy yitiriyor... Seçimde yüzde 19’du CHP’nin oyu... Muhalefetteyken yüzde 13’e düşmüş.. Neden?.. MHP ya da DYP gibi partilerin muhalefet sürecinde oyları az ya da çok yükselirken CHP neden oy yitiriyor?.. ? Türkiye’nin bugün en büyük sorunu iktidardaki takıyyeci ya da dinci AKP değildir... Muhalefetteki CHP’dir... Çünkü bu parti laik Cumhuriyet’i kurmuştur, ülkenin her gözeneğinde emeği ve örgütü vardır.. CHP, AKP’ye ‘seçenek’ oluşturuyor... Ama, ‘iktidar’ seçeneği oluşturmuyor... ‘Muhalefet’ seçeneği oluşturuyor.. CHP’liler buna razı mı?.. ? Ülke bugün iki tehdit altında.. İki kırmızı çizgi var.. Biri: Laik Cumhuriyet.. İkincisi: Bölünmezlik.. Toplum bu iki saldırının gerilimini yaşarken CHP nasıl olur da kitleleri toparlayamaz, altı oklu parti halk çoğunluğunun gözünde nasıl olur da güvence yaratamaz?.. Ve asıl önemlisi: Nasıl olur da umut yaratamaz?.. ? Bir anamuhalefet partisinin oylarının düşmesi ‘‘vahim’’ bir olaydır... Bu yazıyı Deniz Baykal için yazmadım; Murat Karayalçın, Erdal İnönü, Bülent Ecevit, CHP, DSP, SHP, ne varsa tümü bu yazıdaki eleştirel sorgulamanın kapsamındadırlar... Aydın Güven Gürkan’ın ölümüyle tazelenen bu sorunun yanıtı artık gecikemez!.. Bu sorunun boşlukta kalması Türkiye’nin tehlike altında kalması demek... Değişme, Gelişme! ‘‘Bundan bir şeyler kapmak lazım’’ diyor Başbakan... Neyi kapmak? Başbakan Erdoğan, Sabancı Müzesi’ndeki Picasso sergisini gezmiş, sonra şöyle buyurmuş: ‘‘Picasso sürekli gelişen bir akımın temsilcisi oldu. Bunu bütün eserlerinde ortaya koyuyor. Bu eserleri gördüğünüz zaman gelişmek ve değişmenin üzerinde durmak lazım... Bundan bir şeyler kapmakta fayda var. Başlanan noktada kalmak değil, sürekli dünyadaki gelişmelere, değişimlere ayak uydurmak suretiyle o kendi çizgi gücünü ortaya koyması, örnek teşkil edecektir. Ben de kendisini rahmetle anıyorum.’’ İyi bir davranış sayıyorum Tayyip Bey’in ilk kez sanata ilgi duymasını, duyar gibi olmasını!.. Binlerce insan gitti Emirgan’lara... Picasso’nun yapıtlarını merak ettiğinden mi, yoksa media’da bu konuda yazılıp çizilenlerin uyandırdığı ilgiden mi? Gelip gezenler anı defterine izlenimlerini nasıl belirttiler? Nasıl bir tepki gösterdiler? Başbakan, Picasso’nun çeşitli dönemleri olduğunu, her dönemde yeni bir kişilikle yapıtlar verdiğini öğrenmiş... Uzunca bir yaşam sürecince çok değişik çalışmalar yapmış... Büyük bir sanatçı olduğunun kanıtı yalnız son dönemde yarattıkları değil, ta başından bu yana, yaratıcı gücüyle ortaya koydukları... ‘‘Değişme ve gelişme’’ ...Bunu başarmak kolay mıdır? Sayın Erdoğan, ‘Ben değiştim’ diye ortaya çıkıp başbakan oldu... Gençliğinde koyu bir İslamcı idi. Eski konuşmalarını anımsayalım. Hepsinde şeriat düzeninin kurulmasından yana bir anlayış taşımıyor muydu? Ama gerçekten değişti mi; eski görüşlerinden, inançlarından vazgeçti mi? Yoksa aynı konularda daha da mı ısrarlı, daha da mı dirençli? Üç yıldır iktidarda, her attığı, atmak isteği adımla ülkeyi daha da gerilere, çağdışı bir yola sürüklemek niyeti belli olmadı mı, olmuyor mu? Devletin her alanını kendi kafasındaki çizgiye getirmek; yani AKP’lileştirmek!.. Yetmezmiş gibi, YÖK’ünden, esnaf odalarına, adaletten spora varıncaya kadar değişik anlayıştaki kurumları, kuruluşları ele geçirmek!.. Bütün bunları göz önünde yaşamaktayız. Nerde değişme ve gelişme? Türkiye’de nice sanat olayları yaşandı, yaşanıyor. Kitaplar, sergiler, hangisini okudu? Hangisini gezdi? Yalnız kendisi de değil, başında olduğu bir kadro, hatta kültür ve milli eğitim bakanları!.. Sanatçıya, yazara, aydına, kültüre bir yakınlık, sevgi, dostluk, anlayış?.. Nice yer gezdi... Görmek, anlamak, tanımak istedi mi o ülkelerin sanat, edebiyat çalışmalarını? Bir müzeye, bir sergiye, bir operaya gitti mi? Alıp bir kitap okudu mu? Necip Fazıl, Mehmet Akif dışında bir şairimizin birkaç dizesini bilir mi? AKP’yi, Ak Parti yapmak, daha doğrusu zorla aklaştırmaya çalışmak dışında bir başarısı var mı? Var, adalet önündeki suçlamalara karşın kendisini de, yakınlarını da koruma perdesi altında tutmak, seçim öncesi söz verdiği halde, milletvekilliğini koruma yöntemini kaldırmamak!.. Picasso değişmiş, ama her değişimde biraz daha ileri gitmiş, biraz daha derine inmiş, biraz daha ustalaşmış, olgunlaşmış... Picasso’daki değişme, gelişme nerde, AKP lideri Erdoğan’daki gelişme, değişme nerde? Kısacası, her değişme, gelişme değildir... 22 Ocak tarihinde çıkan (AKP’nin Dış Politikası) başlıklı yazımı bugün sonuçlandırıyo çözüme yanaşmamıştı. Görüşümüze göre, hükümetin Kıbrıs politikası, Kıbrıs’ta iki ayrı devlet olduğu olgusundan hareketle, KKTC’nin varlığının dünya devletlerince tanınması yolunda yoğun çaba harcamak olmalıdır. Şu bir gerçektir ki GKRY, Kıbrıslı Türklerin eşit ortak olarak Kıbrıs Devleti’nin yönetimine katılmasını istememektedir. Öte yandan, AB ile ilişkilerde de AKP hükümeti, sürekli ödün vererek AB’nin içişlerimize karışmasına göz yummaktadır. Yakın tarihimize bir göz atacak olursak Avrupalı devletlerin, benzer biçimde, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren giderek gücünü yitiren Osmanlı Devleti’nin içişlerine karıştıklarını görürüz. 1856 Paris Barış Antlaşması’yla, Osmanlı Devleti’ni Avrupa devletler topluluğunun eşit bir üyesi olarak kabul etmelerinin karşısında Batılı devletler, Osmanlı’nın tabiyeti altında olan gayrımüslim topluluklara Müslüman tebaayla eşit haklar sağlayan reformların yapılması koşulunu ileri sürmüştü. Batı karşısında güçsüz olan Osmanlı Devleti, bu koşulu kabul etmek zorunda kalmış ve gayrımüslim tebaanın haklarını gözeten Islahat Fermanı’nı yayımlamıştı. Batılılar bununla yetinmekle kalmamış; bir adım daha ileri giderek Osmanlı Devleti’ndeki konsolosları aracılığıyla Osmanlı Devleti’nin söz vermiş olduğu reformları uygu layıp uygulamadığını denetlemek istemişti (1875 tarihli Andr´assy Notası). Ancak, Abdülaziz gibi güçlü bir kişiliğe sahip olmayan bir padişah bile, bu koşulu kabul etmeyi içine sindirememişti. Bugün ise AB yetkilileri, her fırsatta ülkemize gelerek Türkiye’nin kabul etmiş olduğu ‘Kopenhag Kriterleri’nin yerine getirip getirilmediğini denetlemektedir. İşin acı yanı nedir, bilir misiniz?.. AKP hükümetinin, ülkemizi aşağılayıcı bu uygulamayı içine sindirebilmesinin yanı sıra hükümet dışındaki hiçbir çevreden de bu uygulamayı protesto eden sesler yükselmemektedir. Öte yandan, ‘tek kutuplu emperyalizm’ olarak nitelendirebileceğim ‘küreselleşme’ politikası çerçevesinde ABD, devletimiz için, laik Cumhuriyet rejimi yerine, ‘Ilımlı İslam modeli’ni önermiş ve böylelikle, Ortadoğu bölgesini nüfuzu altına almak politikasını başlatmıştır. Bir yandan, AB’nin; öte yandan da ABD’nin kıskacı içinde kendini bulan ülkemizin, bugün her zamankinden daha çok Atatürkçü dış politika ilkelerini benimseyen ve bunları ödünsüz uygulayacak olan hükümetlere gereksinmesi vardır. Kısa sürede bu gerçekleşemezse eğer, bağımsızlığını Atatürk’ün öncülüğünde mucizevi bir biçimde sağlamış olan ‘Çılgın Türkler’in, Batı’ya bağımlı bir sömürge halk olması bir an meselesidir diye düşünüyorum. 1) Türk hükümeti, Annan Planı’nı ABD’nin ve AB’nin baskılarıyla kabul etmek zorunda kalmıştır. İLAN TC İSTANBUL 1. AİLE MAHKEMESİ’NDEN Dosya No: 2005/197 Davacı Numan Ayaz vekili Av. Fatma Aydın tarafından davalı Selbi Ayaz aleyhine açılan boşanma davasında: Mahkememizden verilen 2005/197 Esas, 2005/972 Karar sayılı ve 30/12/2005 tarihli kararla açılan davanın reddine karar verilmiş ve verilen karar davacı vekili Av. Fatma Aydın tarafından temyiz edilmiş olmakla, adına tebligat yapılamayan ve adresi tespit edilemeyen Trabzon, Çaykara, Kabatay, Cilt: 13, Hane: 43 nüfusuna kayıtlı, Ahmet ve Ayşe kızı 02.02.1944 doğumlu davalı Selbi Ayaz’a işbu karar ve 23.01.2006 tarihli temyiz dilekçesi tebligat yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 23.01.2006 Basın: 2346 CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle