13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 2006 PAZARTESİ 6 DIŞ BASIN DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ 2006’da, Irak’taki birlikleri eve döndürmeye yönelik Bush ve Blair’in üzerindeki, baskı artacak Zamansız çekilmek delilik olur ? 2006’da Blair ve Bush üzerinde, birliklerini Irak’tan çekmeleri konusundaki baskı artacak. Ancak ülke tamamen hazır olmadan çekilmek stratejik olarak delilik olur. Çünkü birliklerin zamansız ve ani çekilmesi ülkeyi iç savaşa sürükler ve özgürleştirme projesini başarısızlık olarak tarihe yazar. Bu da İslamcı terörün ekmeğine yağ sürer. MATTHEW D’ANCONA Fransa Nereye? Birleşik Devletler’in ‘‘arka bahçesi’’ Latin Amerika’da bir süredir esen sosyalist rüzgârlara karşın, Avrupa bunun tam tersi gelişmelere gebe. Almanya’da Merkel’in sağ koalisyonu kıl payı ile de olsa 1998’den bu yana iktidarda olan Schröder’in Sosyal Demokrat Yeşiller koalisyonunun sonunu getirdi. Gerçi Fransa’da cumhurbaşkanı seçimlerine bir yılı aşkın bir süre var. Ama Chirac’ın rakibi İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy iktidar yürüyüşüne çoktan başladı bile. Chirac’ın partisi ‘‘Fransız Demokrasisi İçin Birlik’’ (UMP) şimdiden büyük ölçüde partinin özellikleriyle bire bir uyum içinde olan aşırı piyasacı Sarkozy’nin hâkimiyetine girmiş görünüyor. Ne var ki, başkanlık yine de ‘‘cepte keklik’’ değil. Önce Chirac ve başbakanı Villipen’in de gidişi tersine çevirme olanakları bütünüyle yok sayılamaz. Ayrıca sosyalistler, komünistler ve diğer sol formasyonların katılımı ile oluşturulacak ‘‘çoğulcu sol’’ yeniden ciddi bir alternatif. Fransız halkının, büyük sermayenin egemenliği perçinlemeyi amaçlayan AB’nin yeni anayasasına geçen 29 Mayıs’ta ‘‘hayır’’ demesi, sol için hâlâ yerli yerinde duran bir güç kaynağı. Ama her şeye karşın, Chirac’ın merkez sağının da sağının da sağında yer alacağı anlaşılan Sarkozy, tıpkı Merkel gibi ipi göğüslerse bu salt Fransa’yı değil tüm AB’yi olumsuz yönde etkileyecek ve küresel piyasacılığın aşırı güçlendiği AB’yi, toplumun elinde kalan son sosyal kazanımları da ezip un ufak edecek ürkünç bir sermayeci silindire dönüştürecektir. nuttuysanız anımsatayım biz hâlâ savaştayız. Bu yılki İşçi Partisi konferansına birkaç hafta kala Başbakan Tony Blair ve ekibi, konuşmasında terorizmle savaş konusuna ne kadar yer vermesi gerektiğini tartıştılar. Blair, uzun uzun düşündükten sonra bu konu için ‘‘başka bir gün’’, ‘‘özel’’ bir konuşma yapmasının daha doğru olacağı kararına vardı. Müttefiklerine ise teröristlerin kendilerinden daha stratejik düşündüğü konusunda kaygıları olduğunu söyledi. Blair’in bu konudaki asabiyeti haklı bir asabiyetti. Bu, terorizme karşı yürütülen savaşın başlatılmasının üzerinden geçen beşinci Noel’di. Ancak bu somut verinin Batı’da fazla yankısı olduğunu sanmıyorum. Savaş ve sonuçlarına, izlerine her yerde rastlamak mümkün. Saddam Hüseyin’in Kerbela’da hazırlattığı toplu mezarlardan birinde, dün Afganistan’daki bir İngiliz askerinin patlayan bir bomba sonucu yaralanmasında, Noel ertesi El Kaide’nin Irak’taki kanadının sorumlu tutulduğu bir saldırıda 26 kişinin ölmesinde, ABD Büyükelçisi’nin ülkesinin Suriye’ye terörist oldukları şüphesiyle bazı kişileri gönderdiğini inkâr etmesinde, kısaca her yerde... Ancak tüm unsurları bir araya getirip savaşı bütünüyle olduğu gibi algılamak, değerlendirmek konusunda bir isteksizlik var. Bu pazartesi günü Londra Belediye Başkanı Ken Livingstone BBC’ye yaptığı açıklamasında 11 Eylül sonrasında Londra’ya yönelik 10 saldırı girişimi olduğunu, daha da önemlisi U 22 Aralık’ta Basra’daki İngiliz birliklerini ziyaret eden Blair askerlerle hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmedi. (AP) 7 Temmuz’da kentin merkezi noktalarında patlayan bombalardan sonra iki saldırı girişiminde bulunulduğunu açıkladı. Ancak Londra Belediye Başkanı bunları söylerken bu saldırı planlarının büyük bir terör ağına ait olmadığını, küçük, iyi organize olmayan gruplara ait olduğunda ısrar etti. İslamcı terörü yanlış yorumluyorlar Bu, modern İslamcı terörün son derece yanlış yorumlanmasıdır. Bu küçük grupların aralarındaki bağ, Batı Şeria’daki, Irak’taki, Afganistan’daki cihat yandaşlarını Leeds ve Los Angeles’taki kardeşlerine bağlayan bir sicim gibidir. El Kaide, Bay Livingstone’un bahsettiği gibi tekil bir organizasyon değil. Bundan çok daha öldürücü bir şey. Bu örgüt, farklı ülkelerde ulusal şubeleri olan bir zincir gibi. Belediye başkanının sözünü ettiği küçük gruplar eski tip askeri hiyerarşisi olan örgütlerden çok daha tehlikeli ve tehditkâr. Bu küçük gruplar birbirlerine dünya çapındaki, yüksek teknolojiyle donatılmış iletişim ağı aracılığıyla bağlı. 2005 yılında İslamcılar vahşi bir üslupla akıllarına koydukları her yerde ekonomik başarı, olumlu bakış açısı ve yaşamı mahvetmeye kararlı olduklarını gösterdiler. 7 Temmuz saldırılarından iki hafta sonra Şarm el Şeyh’teki intihar saldırılarında 63 kişi öldü. Ekimde, Bali’de yine bomba patladı ve kasım ayında Ürdün’ün başkenti Amman’da 67 kişi öldü. Ancak teröristler için en büyük başarı psikolojik anlamdaydı. Bu ülkede yaşananlar yargıçların hükümeti bireysel özgürlük ve haklar konusunda bilgilendirmeye zorladı. Avam Kamarası’nda Blair’in 90 gün gözaltı süresi öngören yasa tasarısı onaylanmadı. Böylece milletvekilleri kamunun güvenliğine başbakanın küçük duruma düşürülmesini tercih etmiş oldular. Irak, Blair hükümeti tarafından siyaset malzemesi olarak kullanılmaya devam edildi. İngiltere’nin AB’deki dönem başkanlığında Türkiye’nin üyelik umutlarını yaşatmak için sarf edi len çabaları da övmeden geçmemek lazım. Tabii hükümetin bunu yaparken Almanya, Fransa ve Avusturya’nın karşı çıkmak için elinden geleceğini ardına koymayacağını umduğunu unutmamalı. Geçen altı ayda AB’nin yeni bütçesi de siyasi arenada tartışmalara neden oldu. Ancak Başbakan, Avrupa’nın Türkiye’ye sırtını dönmesini engellemeyi başardı ki Türkiye onun en iyi Müslüman dostudur. Bu, Blair’in saçma sapan AB reformu planlarıyla kıyaslandığında çok daha kaydadeğer bir başarı. Irak terorizmle savaşın deneme tahtası Önümüzdeki yıl ise Ortadoğu politikasında çok şey yaşanacak. Ariel Şaron’un sağlık durumunun kurduğu yeni parti Kadima’nın marttaki seçimde alacağı sonuca etkileri, Hamas’ın önümüzdeki ay düzenlenecek Filistin seçimlerindeki performansı gibi konular tartışılacak. Ancak her zaman olduğu gibi Irak terörle savaşın deneme tahtası konumunu sürdürecek. 11 Eylül sonrasında Batı tarafından yapılan tüm hataların ki fazlasıyla hata yapıldı hiçbiri Irak’ın yeniden yapılandırılmasında yapılan hataya benzemez. Norman Mailer Irak sorununa ilişkin kaleme aldığı ‘‘Neden Savaştayız’’ adlı kitabında demokrasinin hiçbir zaman başka bir ülkede bizim zorumuzla yaratılamayacağını gerçek demokrasinin o ülkede on yıllarca süren mücadelelerden sonra yerleşeceğini yazıyor. Bu böyle olabilir. Ancak bu ay Irak’ta düzenlenen seçimin sonucu demokrasinin dayatılamayacağını ancak beslenip desteklenebileceğini gösterdi. Ocakta geçici hükümet için sandık başında gidilen seçimden çok daha fazla Sünni oy attı iki hafta önceki seçimde. 2006 yılında Blair ve Bush üzerinde, birliklerini Irak’tan çekmeleri konusundaki baskı inanılmaz derecede fazla olacak. Özgürlüğüne kavuşmuş Irak’ı askerlerimiz ne kadar çabuk terk ederse o kadar iyi olur tezine iananlar çoğunlukta. Ancak ülke tamamen hazır olmadan çekilmek de stratejik olarak delilik olur. Başbakan Blair geçen hafta Basra’ya yaptığı ziyarette bir kez daha İngiltere’nin doğru zamanı kollamadan çekilmeyeceğine dair söz verdi. Bununla birlikte yeni yılda çekilme sürecini başlatma umudun taşıdığını da sözlerine ekledi. Unutulmaması gereken bir şey var. O da bu sürecin kısa vadede askeri olduğu kadar kişisel önemi de olduğu. Blair uzun zamandır Irak meselesi hallolmadan Başbakanlık ofisi ‘‘Downing Sokağı 10 Numara’’yı terk etmeyeceğini söylüyor. Bu nedenle İngiliz birliklerin kademe kademe Irak’tan çekilmelerinin Blair’in Downing Sokağı’ndan çekilmesini kolaylaştıracağını, çabuklaştıracağını görmek çok kolay. Cihat yapmak isteyenleri, hiçbir şey koalisyon güçlerinin birliklerini Irak’tan çok çabuk çekme kararı almaları kadar sevindiremez. Çünkü bu, ülkeyi iç savaşa sürükler ve özgürleştirme projesini başarısızlık olarak tarihe yazar. Başbakan’ın da uyardığı gibi teröristler gerçekten de stratejik düşünüyorlar. Şimdi her zamandan daha fazla! (Daily Telegraph, İngiltere, 28 Aralık) ??? Kısa bir süre önce Paris’i yangın yerine çeviren banliyö olayları sırasında kamuoyunu etkilemek amacıyla kendi kaderlerine terkedilmiş, aileleri gibi işsizlik, eğitimsizlik ve her türlü ayrımcılığın kıskacında yaşamaya çalışan göçmenlere sömürgeciliğin karanlık geçmişini anımsatan insanlık dışı aşağılayıcı hakaretler yağdırması, ele avuca sığmaz içişleri bakanının hırsının aklının bir hayli önünde koştuğunu en açık biçimiyle ortaya koymuştu. Sarkozy ayrıca hedefine ulaşmak için her yolu mübah görmekte, ırkçılıktan sabıkalı Le Pen’in faşist söylemlerini bile sahiplenmektedir. Gerçekten de Chirac’ın partisinin yeni patronu, partinin siyaset felsefesiyle uyum içinde, faşist partinin 2002 seçimlerinde elde ettiği beş milyona yakın oyun ardında ‘‘kuru tahtalarda yatmaya razı’’dır. Öyle ki, kimi söylemleriyle, dazlak takımını bile geride bırakmaktadır. İşi, gerektiğinde ‘‘şeytanla koalisyona’’ kadar götürebileceği kimsenin saklısı değildir. Nicolas Sarkozy’nin, ülkede yaşayan Afrikalı göçmen kitlesine şirin görünmek için karanlık sömürge dönemini yasa zoruyla aklama girişimi ise herkese parmak ısırtmıştır. Gerçekten de parlamentonun birkaç kişiyle kabul ettiği bir yasanın 4. maddesi sömürge döneminin erdemlerini göndeme getirmekte, söz konusu dönemin sömürülenlere sağladığı yararların (!)ders kitaplarında yer almasını dayatmaktadır. Eğitim ve öğretim çevrelerinin şiddetli tepkisini çeken bu inanılmaz maddenin şimdiden ‘kâbus’ olduğunu kuşkusuz, söylemeye bile gerek yok. Yasaya karşı çıkan, kuşkusuz, salt sözü edilen çevreler değil. ??? Le Monde gazetesi ‘Yasa ve Bellek’ adını taşıyan (24.12.05) başyazısında ‘milletvekillerinin yetkilerini aşıp tarihçilerin alanına girdiğinden’ söz etmekte, tıpkı ‘insanlık suçlarının inkârını (sözde Ermeni soykırımı, kölelik) cezalandıran Gayssot yasası ve benzeri yasalar, belleğin hassas alanına girerek her zaman polemiklere yol açmaktadır. Daha da kötüsü kanıtlara dayanarak yargılama yerine öngörülerden, basmakalıp düşüncelerden hareketle, tarihçilerin yetki alanına el atmaktadırlar. Sonuç, sadece yararsız ve sağlıksız tartışmalardır. Sömürge döneminin aklanması tartışmaları belki de bir işe yarar da.. yasa, tarih ve bellek görevine olabildiğince daha sağlıklı yaklaşımların yolunu açar’ demektedir. Tarih yazmak yasanın işi değil, tarihçilerin işidir, diyen Cumhurbaşkanı Chirac’ın görüşü, önde gelen 19 tarihçi gibi hemen aynı doğrultudadır. G8’in varsıl ülkeleri ve Vladimir Putin’in öğrenmesi gerekenler R usya, tarihinde ilk defa G8’lere ev kanı, aynı tezi, yerel seçimleri kaldırıp sahipliği yapmaya hazırlanıyor. valilere atama yoluyla göreve getirme kaBu, ülkenin devlet başkanı Vla rarı aldığında ve medyaya belirli konudimir Putin’in 2006 yılında, ‘‘dünya sah lardaki yayınlar için sansür koyduğunnesindeki’’ işleriyle meşgul olacağı an da da gerekçe olarak gösterdi. lamına geliyor. Aslında Rusya’nın küresel bir organizasyon olan varsıllar ku Kremlin’in kontrol hastalığı lübü G8’de sahip olduğu iskemle, nostaljinin sağladığı bir iskemledir. Bütün bunların arkasında yatan gerçek Geçmişte G7 olan bu grup Rusya’da Putin’in 2007 ve 2008’de düzenlenecek Boris Yeltsin rüzgârı estiği günlerde bu parlamento ve devlet başkanlığı seçimülkeyi de aralarına alarak G8 adını aldı. leri öncesinde Rusya’da yaşamı her boYoksa her ne kadar hızlı büyüyor olsa da yutuyla Kremlin’in kontrolü altına alma dünya ekonomi tabloisteğidir. sunda 10’uncu sırada Yeni yasanın KGB pa? Putin, yargı ve yer alan Rusya, maliye ranoyası tarzıyla davrabakanları doruğuna baş medyanın özgür, sivil nan destekçileri Ukraykanlık edecek kadar vartoplumun ise güçlü na, Gürcistan ve Kırgısıl bir ülke değil henüz. zistan’daki devrimlerden olmasının Her şeye rağmen Russonra ülkede demokrademokrasilerin ya’da yapılacak toplantik hareketlere destek vetının makroekonomi, temel taşları olduğunu recek yabancı güçleri, sağlık harcamaları, iklim gözardı ediyor. G8 özellikle de Amerikan değişikliği, terorizm, liderleri ona bu gerçeği gücünü zayıflatmak iskalkınma yardımı gibi tediler. Moskova’nın anımsatmalı. konuları içeren yoğun yapmak istediği başka bir gündemi olacak. bir şey de Batı’nın seBu durumda Kremlin yanlısı milletve çimleri gözlemleme şansını azaltmakkillerinin çoğunlukta olduğu Rus Parla tı.Rusya’yı düzgün, demokratik bir topmentosu Duma’nın, demokratik toplum lumun gereği olan mekanizmaları çalıların önemli bir unsuru olan sivil toplum şan, modern bir ülke oarak görmek iskuruluşları üzerindeki devlet kontrolü teyenler bu olumsuz gelişmeleri görnü arttıran bir yasa çıkarmış olması içe mezden gelemezler. Petrol milyoneri rik ve zamanlama açısından üzüntü ve Mihail Kodorkovski’nin hapse nasıl atılrici. Bu yasanın çıkarılmasına Batılı ül dığını da unutmamaları gerekir. keler büyük tepki gösterdi. Ancak YeşilVladimir Putin, 11 Eylül sonrasında barış (Greenpeace) ve Uluslararası Af Ör başlayan savaş döneminde en çok gütü (Amnesty) gibi yabancı dernek ve kazananlardan biri oldu. Putin, komünizörgütlere sınırlar koymayı kolaylaştıran min çöküşünü 20’nci yüzyılın en büyük yasa tüm protestolara rağmen onay al jeopolitik faciası olarak değerlendiriyor. dı. Yabancı sivil toplum kuruluşlarına Ancak gelecek, sivil toplumların güçlü sınırlar koyan yasa, insan hakkı ve çev olduğu demokrasilerde, hür medya ve re konularına eğilen Rus kuruluşlara ay bağımsız hukuk sistemlerinde. Görünen nı sınırlandırmaları getirmiyor. o ki Rusya’nın G8’deki ortaklarının yeni Vladimir Putin bu yasanın terorizmle yılda bu tartışılmaz gerçeği Putin’e anımmücadele ve yabancı ülkelerin casusluk satmaları gerekecek. faaliyetlerine karşı önlem almak için şart olduğunu savunuyor ısrarla. Devlet Baş(The Guardian, İngiltere, 27 Aralık) ??? Türkiye’nin Batılı dostlarına bir türlü anlatamadığı da esasen budur: ‘Tarihi, tarihçilere bırakmak.’ Ama, gelin görün ki küçük marjların iktidar için yaşamsal önemde etkin olduğu durumlarda tarih çoğunca ‘nabza göre şerbet’ ilkesizliğine kurban edilir. Faşist dazlaklara kur yapan bir Sarkozy, sayısal önemi yanında siyaset, kültür ve parasal alanlarda etkin Ermeni diasporasını, elbette gözardı etmeyecek, onları daha da memnun etmenin yollarını arayacaktır. Suriye’ye sempati duyulmamalı übnan küçük bir ülke. Ancak ülke siyaseti son derece komplike ve güçlü komşuları tarafından istismar edilmeye açık. Doğudaki komşusu Suriye, ülkenin eski başbakanlarından Refik Hariri’ye şubat ayında düzenlenen suikastı planladığı gerekçesiyle uluslararası baskı altında. Suikasta ilişkin soruşturma yapan Birleşmiş Milletler ekibi yakın geçmişte Suriye’nin konuyla ilintisine ilişkin yeni bulgular elde ettiğini açıkladı ve Şam yönetimini çalışmalarını engellemekle suçladı. Ve tüm bunlar olurken Lübnan’da aniden başka bir ‘‘üst düzey cinayet’’ işlendi. Liberal AnNahar gazetesinin yazıişleri müdürü ve köşe yazarı, aynı zamanda milletvekili olan Gebran Tüeyni öldürüldü. Tüeyni’yi tanımlarken söylenmesi gereken en önemli özelliklerinden biri de bıkıp usanmayan bir Suriye karşıtı olduğuydu. Ortadoğulular genellikle böyle durumlarda aynı L ? Suriye, Lübnan’ın iç işlerine karışmayı iş edinmiş bir ülke. Bunun için cinayet planı yapmayı bile göze alıyor. Bu nedenle muhaliflerini yok etmek ve kendi çıkarlarına hizmet etmek amacıyla siyasi cinayetler işleyen bir hükümete sempati duyulmamalı. komplo teorisini dillendirir ve bu olaydan kimin çıkarı olabileceğini sorarlar. Sorunun yanıtı da çoğunlukla ‘‘İsrail veya ABD’’dir. Ancak bu durumda yöneltilmesi gereken soru ‘‘Böyle bir şey yapmaya kim cesaret edebilir?’’ olmalıdır. Bu sorunun yanıtını veren Lübnanlıların parmaklarını Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad veya Lübnan’daki uzantılarına uzatırken içlerinde en ufak bir şüphe bile duymuyorlar. Bir Arap gazetesi ise şöyle bir senaryo üretti: Suriyeliler bu cinayetleri (başka bir An Nahar çalışanının öldürülmesi de dahil) tüm dünyanın gözleri onların üzerindeyken bu tür işlere kalkışmalarının aptalca olduğunun düşünüleceği varsayımıyla rahatça işliyorlar. Ve tabii Şam yönetimi de tüm suçlamaları şiddetle reddediyor. Esad uçurumun eşiğinde Ölüm listesinde olduğundan kaygılanan Tüeyni, Hariri suikastı nedeniyle Fransa’da düzenlenen protesto gösterisine katılmıştı. Bu gösteriler Lübnan’ın Suriye yanlısı hükümetinin istifasına ve Suriye’nin birliklerini Lübnan’dan 29 yıl sonra çekmesine neden olmuştu. Suriye’nin başı dertte. Beşar Esad’ın Baas Rejimi, Saddam Hüseyin devril diğinden beri uçurumun eşiğinde. Lübnan’ın Hizbullahı’nı desteklediği ve Arap savaşçıların Irak’taki direnişçilere katılmak üzere ülkeden geçiş yapmasına izin verdiği için ABD’yi kızdırıyor. İsrail’le Golan Tepeleri konusunda gizli görüşmeler yaptığına ilişkin haberler bölge diplomasisine dönüş yapmak için can attığına işaret ediyor. Irak’tan alınacak bir sürü ders var. Ama en önemlisi dışarıdan gelen bir rejim değişikliğinin tehlikeli bir fantazi olduğu. Nasıl Lübnan’a ilişkin politikalar Lübnanlıların eline bırakılmalıysa Suriye’nin siyaseti de Suriye insanının yapması gereken iştir. Bu nedenle muhaliflerini yok etmek ve kendi egoist çıkarlarına hizmet amacıyla siyasi cinayetler işleyen hiçbir hükümete sempati duyulmamalı. (The Observer, İngiltere, 18 Aralık) CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle