25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 2 OCAK 2006 PAZARTESİ 4 HABERLER Aycell, İtalyan cep telefonu şirketi Aria ile birleştirilirken büyük rant aktarımı yapıldığı ortaya çıktı 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK 2.7 katrilyonluk jest MURAT KIŞLALI İstemek ile Yapmak... İstemek ile yapmak arasında dört temel olasılık vardır: İstediğini yapmak, İstediğini yapamamak, İstemediğini yapmak, İstemediğini yapmamak. ‘İstediğini yapmak’ bizi mutlu eder ya da etmesi gerekir. Ama yaşamda bunu gerçekleştirdiğimiz zamanlar görece azdır. Ayrıca da ‘istediğimizi yapmak’ yararlı bir şey ise mutluluğumuz sürer ama yararsız, hele de zararlı bir şey ise mutluluğumuz kısa zamanda düş kırıklığına döner. Zamanlarımızın büyük çoğunluğu ‘istemediklerimizi yapmak’ ile geçer. Yapmak zorunda kalınan çalışmaların çoğu yaşamı sürdürmek için yapılan işlerdir, çoğu kez de hiç haz vermemiştir ya da artık haz vermemektedir. Buna bıkılmış insan birlikteliklerini de eklersek durumu daha iyi anlarız. ‘İstediğini yapamamak’, çoğu kez ne istediğini bilmemekten doğan yanılsamadır. Kimi zaman da üstlenilmiş sorumluluklar nedeniyle bunlara olanak bulunamaz. ‘İstediklerini yapmak’, çoğu kez çalışanların emekliliklerine erteledikleri özlemlerdir, ama bunların emeklilikte gerçekleşme şansı hemen hemen yoktur. ‘İstemediğini yapmamak’ da çoğu kez başarılamayan bir şeydir. Çünkü ‘hayır’ demeyi bilememek, akraba, dost, arkadaş hatırını kıramamak gibi nedenlerle bu da gerçekleşemez. Kimi zaman da ‘öğrenilmiş çaresizlik’ buna yol açar. Bence, 2005 yılını geride bırakırken herkesin böyle bir ‘yaşam sorgulaması’ yapmasında yarar vardır. Şöyle, önüne kâğıt kalem koyarak (ya da bilgisayarında, artık keyfi bilir) şu dört olasılığı nasıl yaşadığını gözünün önüne sermesi iyi bir iş yapmak sayılmalıdır: Neleri istedim ve yaptım? Neleri istedim de yapamadım? Neleri hiç istemediğim halde yaptım? Neleri istemedim ve yapmadım? Bu sorulara verilecek dürüst yanıtlar doğru bir yaşam hesaplaşmasının bilançosunu ortaya çıkarır. Böyle bir bilançoyu karşısına alıp düşünmek, yılbaşı gecesinin saat 12‘sinde yeni yıla nasıl girerse yılın öyle geçeceğine inanmaktan daha akıllıcadır. Bu kişisel bilançoyu toplumsal ölçekte genişletmek ayrıca yararlıdır. 2005 yılında toplumsal ölçekte ne yaptım? Yaptıklarımı neden yaptım? Yapmadıklarımı neden yapmadım? Yaptıklarımın sonucunda ne oldu ve ne olmadı? Olan nasıl oldu, olmayan neden olmadı? Bu bilançodan 2006 yılı için nasıl bir sonuç çıkarmalıyım? Geçmişi anıp anıp içlenmek yerine geçmişten yararlı dersler çıkarılsa elbette gelecek daha umutlu olurdu. 2006 yılı nasıl bir yıl olacak? Gelecek nasıl bir gelecek olacak? Bu soruların yanıtını gene insanlar verecek. Boş hayallerle beklemek mi? Akılcı planlarla yola koyulmak mı? Seçim insanın. Seçim insanların. Gerisi oksijen israfıdır. email; erdalatak?superonline.com erdalatak?gmail.com / www.erdalatak.com ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’ye yaptığı Aycell jestinin 2.7 katrilyon liraya mal olduğu ortaya çıktı. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK), İtalyan cep telefonu şirketi Aria ile birleştirilen Aycell’in ‘‘2.7 katrilyon lira tutarındaki varlık ve kaynakları ile’’ devredildiğini bildirdi. Birleşmede, Aycell’in lisans payı olarak fazladan 218 trilyon liralık ödeme yaptığı da ortaya çıktı. YDK, Aria’nın birleşme şartlarına uyup uymadığının ise ‘‘Türk Telekom tarafından araştırılıp incelenmediğini, bu ? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, arkadaşı İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’ye jest yaparak İtalyan cep telefonu şirketi Aria ile birleştirdiği Aycell’in ‘2.7 katrilyon lira tutarındaki varlık ve kaynakları ile’ devredildiği ortaya çıktı. Birleşmede Aycell’in lisans payı olarak da fazladan 218 trilyon liralık ödeme yaptığı anlaşıldı. durumdan sadece genel müdürün haberdar olduğunu’’ saptadı. YDK tarafından Kasım 2005 itibarıyla hazırlanan ‘‘Türk Telekom 2004 Yılı Raporu’’, özelleştirme öncesi Türk Telekom’da yaşanan büyük kaynak transferini gözler önüne serdi. YDK raporunda, birleşmenin, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Yasası’na eklenen ‘‘Birleşme, ülkenin stratejik ve ekonomik öncelikleri gözetilmek kaydıyla gerçekleşebilir. Türk Telekom, Aycell’i borçtan arındırarak ve birleşme sonrasında bünyesinde birleşilen şirketin kayıtlarındaki toplam lisans ücreti tutarının en fazla yüzde 10’unu da ödemek suretiyle bünyesinde birleşilen şirketin yüzde 40 payına sahip olur’’ maddesiyle gerçekleştirildiği belirtilerek ‘‘Birleşen şirketin 19 Şubat 2004 tarihinde bilançosundaki aktif ve pasifi düzenleyici hesaplar dahil 2.7 katrilyon lira tutarındaki varlık ve kaynakları devredilmiştir’’ denildi. Raporda, lisans ücreti payı için fazladan ödeme yapıldığı, ‘‘Aycell’in birleşme öncesi bilançosunda 1 katrilyon 842 trilyon lira lisans ücreti bulunmaktadır. Türk Telekom’un Olağanüstü Genel Kurulu’nda ise ‘Bakanlar Kurulu kararında belirtilen 300 milyon doların (yaklaşık 401.8 trilyon lira) birleşme öncesi Aycell’e nakdi sermaye artışı ve/veya prim olarak konulması suretiyle verilmesi’ kararlaştırılmıştır’’ ifadeleriyle ortaya çıktı. Bu durumda, yasaya göre Türk Telekom’un lisans ücreti olarak, 1 katrilyon 842 trilyon liranın yüzde 10’una denk gelen 184 trilyon lirayı ödemesi gerekirken, GSM ihalesinin yapıldığı dönemde ortaya çıkan 3 milyar dolarlık ihale rakamının yüzde 10’u dikkate alınarak 300 milyon dolarlık ödeme yapılması kararlaştırıldı. Böylece fazladan 218 trilyon lira ödenmesine karar verildi. ‘Sadece genel müdür biliyordu’ YDK Raporu’nda, birleşme kararının Türk Telekom’un 9 Şubat 2004 tarihli 2. Olağanüstü Genel Kurulu’nda ‘‘İşTim’in (Aria’nın sahibi) bilançolarının onaylanması, 1.3 milyar dolara kadar borçlarını tasfiye etmesi, bunun üstünde borcu çıkması hali için teminat vermesi kaydıyla’’ verildiği anımsatılarak, şu ifadelere yer verildi: ‘‘İşTim için öngörülen bu şartların hangi belge ve bilgilere dayalı olarak belirlendiği resmi olarak belirtilmediği gibi birleşme sonrasında da bu şartlara tam anlamıyla uyulup uyulmadığı Türk Telekom’ca resmen araştırılıp incelenmemiştir. Örneğin İşTim’in (Aria) birleşme öncesi borçlarının ne kadarını ödediği ve birleşme sonrasına ne kadar borç devrettiği, bunlar için hangi tutarlarda ne tür teminatlar verdiği yapılan incelemeler sırasında tarafımıza bildirilmemiş, sadece bu konuda genel müdürlük makamının bilgi sahibi olduğu şifahen söylenmiştir.’’ GÜNDEM YOĞUN TBMM’de bayram öncesi denetim ? TBMM Genel Kurulu’nda, çalışma yapılabilirse zeytin üreticilerinin sorunlarıyla ilgili araştırma önergeleri görüşülecek. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 2006 yılı Bütçe Yasası, yabancılara mülk satışına ilişkin yasa, 15 yeni üniversite kurulmasına ilişkin yasa için yılbaşı öncesinde yoğun bir tempoyla çalışan TBMM, bayram öncesinde denetim yapacak. TBMM Genel Kurulu, toplanabilirse zeytin üreticilerinin sorunlarına ilişkin araştırma önergeleri görüşülerek komisyon kurulacak. Yılbaşı öncesinde gece yarılarına kadar çalışan milletvekillerinin büyük çoğunluğu, bayram öncesi tatil atmosferine girerek seçim bölgelerine gitti. Bu nedenle eğer toplanabilirse TBMM Genel Kurulu’nda, bu hafta denetim çalışmalarına ağırlık verilecek. Sözlü soruların yanıtlanması beklenirken, zeytin üreticilerinin sorunlarıyla ilgili CHP ve AKP’li milletvekillerinin verdiği araştırma önergeleri görüşülerek araştırma komisyonu kurulacak. Araştırma önergelerinde zeytin üretimi ve zeytinyağı konusunda şu görüşlere yer verildi: Dünyada yaklaşık olarak 900 milyonu aşkın zeytin ağacı bulunuyor, bunun 100 milyon adedinin Türkiye’de olduğu tahmin edilmektedir. Dünya zeytin ve zeytinyağı ticaretinde ilk dört ülke, Türkiye, İspanya, Yunanistan ve İtalya’dır. Dünya ticaretinde kullanılan zeytinyağı miktarı da 509 bin tondur. Türkiye üretim açısından zeytin ağacı varlığına rağmen diğer ülkelere göre geride kalmıştır. Bunun temel nedeni ise ağaçlarımızın verimliliklerinin düşük olmasıdır. Türkiye’de zeytinyağı tüketimi kişi başına 1 kilogram olarak tahmin edilmektedir. Bunun yanında Yunanistan’da 21 kilogram, İspanya ve İtalya’da 1012 kilogramdır. Tanıtımın yeterince yapılamaması tüketimi olumsuz etkilemektedir. Zeytin ve zeytinyağı sadece bir besin maddesi olarak değil aynı zamanda ışık kaynağı, sağlık ve güzellik iksiri olarak da kullanılmıştır. Zeytin ve zeytinyağının başta kalpdamar hastalıkları olmak üzere, sindirim sistemi, kemik yapısı, beyin ve sinir dokuları üzerinde çok önemli fonksiyonları bulunuyor. Zeytinyağı dokuların yaşlanmasını önler ve yaşlanmanın beyin fonksiyonları üzerindeki yıpratıcı etkisini azaltır. Üreticimizin en önemli yetiştirme sorunu, yetişmiş zeytin ağaçlarının solgunluk hastalığı nedeniyle kurumasıdır. Birkaç yıldır görülmeye başlanan hastalık ‘‘ölmez ağaç’’ olarak bilinen zeytin ağacını 45 ayda kurutmaktadır. Mevcut zeytin ağacı varlığımız bu hastalığın tehdidi altındadır. Hastalık şu anda Aydın, Akhisar ve Manisa yörelerimizde yoğun olarak görülmektedir. Hastalıkla ilgili bilinen etkin zirai mücadele yöntemi yoktur. Bu nedenle hastalıkla mücadeleye katkısı olabilecek her türlü etkin çalışmaya ivedilikle ihtiyaç vardır. ‘Tablolar incelenmedi’ Erdoğan, 3 Kasım seçimlerinde yüzde 95 oy aldığı Gökçeköy’ü ziyaret etti. (Fotoğraf: ÖZCAN ÖZGÜR) ‘Seçim zamanında yapılacak’ MUĞLA (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yeni yıla, Ula’nın Akyaka beldesinde ailesiyle birlikte girdi. Erdoğan, 2005 yılının son saatlerinde, yeni yıl tatili için geldiği Akyaka’daki Çoban Tur Butik Otel’den Gökçeköy’e geçti. Erdoğan 3 Kasım seçimlerinde yüzde 95 oranında oy aldığı köyde ev ziyaretlerinde bulundu. Köy içindeki Uğrak Kafeterya’da köylülerle bir araya gelen ve köy halkının yeni yılını kutlayan Erdoğan, 2005 yılını değerlendirdi. Erdoğan, ‘‘2005 yılı Türkiye için başarılarla dolu bir yıl oldu. Gerek içerde gerekse dışarıda hamdolsun güzel neticeler aldık. 2006’ya da aynı inançla, aynı kararlılıkla giriyoruz. 2006, 2005’ten daha başarılı olacak’’ dedi. ‘Etnik ayrımcılık yapılıyor’ Muğla’da AKP il danışma kurulu toplantısına katılan Erdoğan, yaptığı konuşmada erken seçim tartışmalarına değindi. 5 yıllığına seçildiklerini vurgulayan Erdoğan, hedeflerinin de seçimleri normal zamanında yapmak olduğunu yineledi. AKP’nin üç ana kırmızı çizgisi bulunduğunu belirten Erdoğan, ‘‘Etnik ayrımcılık yapılıyor, biz Türkiye Cumhuriyeti üst başlığında bütünleştik. Bazıları bunu anlamak istemiyor’’ diye konuştu. YDK Raporu’nda, Türk Telekom’un, birleşilen şirketlerin mali durumu ile ilgili olarak ‘‘sadece tarafların ibraz ettiği mali tabloları esas aldığı’’ belirtilerek ‘‘Söz konusu mali tabloların gerçeğe uygunluğu ve tam açıklayıcılığı Türk Telekom’ca incelenmiş değildir’’ denildi. Raporda, ‘‘Türk Telekom’un Avea nezdinde denetim yapma ve yaptırma yetkisi olduğu’’ halde bu yetkinin kullanılmadığı belirtildikten sonra ‘‘Türk Ticaret Kanunu hükümlerine tabi olan Avea şirketinin Türk Telekom ile olan bir kısım yazışmalarını ve istenilen bilgi notlarını yabancı dille yaptığı tespit edilmiştir” denildi. NÜFUS PAYININ ÜZERİNDE Bursa’da ‘kırmızı’ çizgiler çizildi Osmangazi Belediyesi, çok sayıda cadde ve sokağa içki yasağı getirdi. Bursa’da ‘barlar caddesi’ olarak bilinen sokaklar ‘içkili yerler bölgesi’nden çıkarıldı LEVENT GENCELLİ AKP’li belediyeye yardım daha fazla ? AKP’li belediyelerin gelirden aldıkları pay, nüfus payının 4.07 puan üzerinde iken CHP’li belediyelerin payı ise nüfus payının 1.18 puan altında kaldı. ANKARA (ANKA) Maliye Bakanlığı, büyükşehir belediyeleri ve buralara bağlı olan ilçe ve belde belediyeleri ile nüfusu 50 binin üzerindeki belediyeler hariç olmak üzere, bu yıl 47 milyon YTL yardım yaptı. Ancak AKP’li belediyelerin gelirden aldıkları pay, nüfus payının 4.07 puan üzerinde. DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan, 28 Mart seçimleri sonrasında Maliye Bakanlığı’nın belediyelere yaptığı yardımların miktarını Meclis’e taşımıştı. Kandoğan’ın önergesini yanıtlayan Maliye Bakanı Kemal Unakıtan öncelikle, belediye, il özel idareleri ve büyükşehir belediyelerine genel bütçe gelirleri üzerinden yasalarda belirlenen oranlarda pay verdiklerini anımsattı. Mahalli idarelerin, hizmetlerinin önemli bir kısmını bu yardımlarla finanse ettiğini belirten Unakıtan, bunun dışında, belediye olanaklarının kısıtlı olduğunu dikkate alarak her yıl bakanlık bütçesine ‘‘belediyelere yardım’’ adı altında bir ödenek koyduklarını da ifade etti. Unakıtan, ‘‘Hükümetimiz bu ödenekten belediyelere yardım yaparken siyasi parti ayrımı gözetmemektedir. Belediyelere, genel olarak asli fonksiyonlarını sürdürebilmeleri ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri için nüfusları dikkate alınarak yardım yapılmaktadır’’ dedi. Unakıtan, büyükşehir belediyeleri, büyükşehire bağlı ilçe ve belde belediyeleri ile nüfusu 50 binin üzerinde olan belediyeler hariç olmak üzere diğer belediyelere yapılan yardımları da açıkladı. Unakıtan, sadece nüfus ölçütünü dikkate aldıklarını belirtmesine karşın, yapılan yardımlar belediyelerin ait olduğu partilere göre incelendiğinde AKP’li belediyelerin daha şanslı olduğu ortaya çıkıyor. Çünkü AKP’li belediyelerin gelirden aldıkları pay, nüfus payının 4.07 puan üzerinde iken CHP’li belediyelerin payı ise nüfus payının 1.18 puan altında kaldı. 2005 yılında belediyelere yapılan yardımların, partilere göre dağılımı da şöyle (YTL): ‘‘AKP: 27.51 milyon, ANAP: 1.48 milyon, Bağımsızlar: 752 bin, BBP: 146 bin, BTP: 14 bin, CHP: 6.29 milyon, DSP: 425 bin, DYP: 5.13 milyon, GP: 167 bin, MHP: 3.32 milyon, ÖDP: 39 bin, SHP: 890 bin, SP: 811 bin, YTP: 58 bin. Toplam: 47 milyon 50 bin 700.” BURSA ‘‘Kırmızı sokaklar oluşturacağız’’ çıkışıyla Türkiye’nin gündemine gelen AKP’li Osmangazi Belediyesi, tepkilere karşın yeni düzenlemeyle çok sayıda cadde ve sokağa içki yasağı getirdi. Son 5 yıl içinde gelişen ve Bursa’da Barlar Sokağı olarak ünlenen Kükürtlü Caddesi ve Oulu Caddesi ‘‘içkili yerler bölgesi’’nden çıkarıldı. AKP’li Osmangazi Belediyesi’nin 2005/9207 Sayılı İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik gereği oluşturulan komisyon raporuna göre, Ankara, Çekirge 1. Murat, Cumhuriyet, Demiryolu, Gazcılar, Haşim İşcan, Kükürtlü, Oulu, Temiz, Acemler caddeleri içkili yerler kapsamından çıkarıldı. Rapo ra göre, bu merkezlerdeki içkili işyerleri ‘‘şimdilik’’ kapatılmayacak, ancak yeni içki ruhsatı verilmeyecek. Raporda ünlü Arap Şükrü Sokağı’yla ilgili olarak da ‘‘Caddeye girişte solda yeni numarataja göre 15 ve 57 numaralar arası, sağda Balıkçı Reşat ile İnönü Sokak girişine kadar olan (226 numaralar arası) bölgenin, Akça Sokak üzerinde bulunan Gaziakdemir İlköğretim Okulu’na 100 metre mesafe içerisinde içkili yer işletme izni verilmemek kaydıyla devamına’’ ifadesi yer aldı. Ancak mahalle sakinleri geçmişte de içkili yerlerin kaldırılması için baskının gündeme geldiğini anımsatarak şunları söylediler: ‘‘Bu sokağın yakınında Fethullahçı dershaneler örgütlü. Bu dershaneler DYP’li Belediye Başkanı Erhan Keleşoğlu döneminde, içkili lokanta ların kaldırılması için kampanya başlatmışlardı. Keleşoğlu bu baskıyı püskürtmüş, görevden ayrıldıktan sonra da Arap Şükrü Sokağı’ndaki işletmeleri korumak ve burayı turizme kazandırmak amacıyla kurulan derneğe yönetici olmuştu. Raporun tüm detaylarını bilmiyoruz ama tehlike yine gündemde. Rapora göre, bu sokakta el değiştiren bir işletme, içki ruhsatı alamayacak.’’ Belediye yetkilileri ise raporla ilgili olarak ‘‘Dükkânları kapatmıyoruz. Kent merkezinde nerelerde içkili yer açılacağı disiplin altına alınıyor’’ yorumunu yaptılar. BursaYalova yolu üzerindeki Orhangazi ilçesinde belediye tarafından yaptırılan işhanındaki dükkânların ihale şartnamesine içki satılamayacağı maddesinin konmasıyla ilgili tartışmalar ise sürüyor. Meral Tamer, Milliyet’teki köşesinde üç gündür ‘‘169 İmzalı 301’e Hayır’’ bildirisi ile ilgili yayın yapıyor. Bildiride, Yücel Aşkın ile ilgili bir bölüm olduğunu ve çıkarıldığını iddia ediyor. Gerçeği böyle zannederek Yaşar Kemal’e de sormuş ondan da ‘‘Ayıp ettiler’’ açıklamasını almıştı. Aslında ortada ayıp edilecek bir durum yoktu, çünkü bir çıkarma söz konusu değildi. Ben gerçek durumu Meral Tamer’e anlattığım halde, ‘‘Haber doğru değilmiş’’ demek yerine, ‘‘bu işin altında çok iş var’’ diyerek değişik iddialar ortaya atmaya devam etti. İkinci gün ‘‘Yaşar Kemal’in tutumuna büyük destek’’ geldiğini yazdı. Gerçek dışı bir haber üzerinden bildiriyi imzalayan ve hazırlayanlara ikinci kez haksız bir imada bulunulmuştu. Bu yüzden ben de bir gazeteci arkadaşımla tuhaf bir tartışmaya girmek zorunda kalmıştım. Açıklamam kuşku uyandıracak biçimde yayımlanmış, bunun da ötesinde dünkü Milliyet’te Meral Tamer’in haberi, Yücel Aşkın’ın ismini önerenin Osman Ka Milliyet Yöneticilerine Mektubumdur vala olduğunu anlatan bir başlıkla birinci sayfadan haber yapılmıştı. Meral Tamer’in yazısı okununca görülüyordu ki, Kavala’nın önerisi, Mustafa Koç hakkında açılan soruşturmanın bildiride yer alması şeklinde. Bundan da vazgeçtiğini açıklamıştı. ??? Önce bir şeyi netleştirelim: Meral Tamer, ‘‘Yücel Aşkın’ın ismi bildiriden çıkarıldı’’ iddiasını kanıtlayamadı. Kanıtlayamayınca, bazı insanların bu bildiride ‘‘Yücel Aşkın’ın isminin de bulunmasını istedikleri’’nden söz etti. Tabii ki böyle düşünenler olmuştur. Ancak, bu bildiriyi hazırlayanlar ve imzalayanlar arasında benim bildiğim böyle bir teklif gündeme gelmedi. Benim kişisel olarak karşılaştığım tek öneri, öğretim üyesi olduğunu söyleyen adını şimdi hatırlayamadığım bir kişinin cep telefonumdan arayarak şöyle bir öneride bulunmasıydı: ‘‘Ben bu bildiriyi imzalarım, ancak bundan sonra bir de Yücel Aşkın bildirisi çıkarırsanız.’’ Ben de kendisine, böyle bir bildirinin hazırlanması için çaba sarf edeceğimi, ancak pazarlıkla imza atılmasını doğru bulmadığımı söyledim. Benim bildiğim tek öneri bundan ibaret. ??? Milliyet gazetesindeki yönetici arkadaşlarıma birkaç şey söylemek istiyorum: Bildiriyi Milliyet gazetesine ben yollamıştım. Konuşarak yolladığım kişiler de gazetenin yöneticileriydi. Böyle bir iddiayı haber yapmadan önce kaynağına sorulması gerekmez miydi? Bu bildiriyi hazırlayanların da, imzalayanların da sanırım tamamına yakını tıpkı Yaşar Kemal gibi Yücel Aşkın’ın uğradığı muameleyi ve tutuklanmasını doğru karşılamadılar, çeşitli vesilelerle tepkilerini dile getirdiler. Nitekim, bu bildiride imzası olanların içinde yer aldığı bir heyet, Şemdinli olaylarını incelemek üzere bölgeye gittiğinde Yücel Aşkın’ı ziyaret etmiş ve duyarlığını ifade etmiştir. Ben de yazılarımda ve TV programlarındaki konuşmalarımda defalarca Aşkın’ın tutuklanmasına ve uğradığı muameleye tepkilerimi dile getirdim. ??? Bu bildiride Yücel Aşkın’ın adı neden yok sorusunun cevabı ise açık. 169 imzalı bildiri, düşünce özgürlüğü önündeki maddeleri hedef alıyordu. Orhan Pamuk ve çok sayıda insanın yargılandığı madde doğrudan ifade özgürlüğünü ilgilendiriyor. Bildiride imzası olanlar 301 ve 305. maddelerin kaldırılmasını ve bu maddelerden açılan davaların durdurulmasını talep ediyor. Yücel Aşkın’ın yargılandığı madde düşünce özgürlüğüyle ilgili değildir. Bizler 301. maddeden yapılan yargılamaların durdurulmasını ve dava açılmamasını, bu maddelerin kanundan çıkarılmasını talep ettik. Yücel Aşkın’ı yargılayan maddenin kaldırılması gibi bir talep ise bugüne kadar ortaya atılmadı. Biz bu bildiriyi ‘‘internet’’ ortamında imzaya açtık. Kimseden, imza verir misin diye bir talepte bulunmadık. Bu nedenle koydun koymadın tartışması da olmadı. İnternet ortamında bunu uygun görenler imzaladı. Hepsinin mail kayıtları da bilgisayarda duruyor. Bu bildiriyi imzalayanların, ne kadarının Kemalist, ne kadarının liberal, ne kadarının solcu, ne kadarının sağcı olduğunu tartışmak, TCK’nin değiştirilmesi için yükselen sesleri rencide edicidir. Maksadımız, Orhan Pamuk’a hepimizin gözü önünde yapılan linç girişimine gerekli tepkiyi göstermekti. 301.maddeden açılan davaları gündeme getirmekti. Bir gazeteci olarak gazeteci meslektaşlarımla düştüğüm anlaşmazlığın nedenini kavramakta zorlanıyorum. Tartışmayı köşeme aktarmak zorunda kaldım. Çünkü bir türlü bu haberlerle ilgili düzeltmenin anlaşılır biçimde yayımlanmasını sağlayamadım. Üzüldüm. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle