19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 -AĞUSTOS 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASIN Bush ve Blair, Hiroşima'nın bombalanışının 60'ıncı yılında nükleer silahsızlanma girişiminin önünü tıkıyor Geçmişten ders almadılar• îngiltere'nin Aldermaston'daki üretim merkezinin yeni teçhizatla donatıldığı ve yeni nesil bomba üretimine başlanacağına dair haberler sızıyor. ABD Senatosu ise kısa adı 'RNEP' olan bir bomba üretimi ve araştırmalan için 4 milyon dolarlık bütçe aynlmasını onayladı. Bu tablo, Hiroşima'nın bombalanışının 60'ncı yılında nükleer silahsızlanmaya yönelik tüm girişimlerin sonu anlamına geliyor. GEORGE MONBIOT A ltı Ağustos Hiroşima'nın bom- balanışının 60'ıncı yıldönümü. Nükleer güçler 60 yıl önce olan- lan ve ölenleri kendilerine has bir yön- temle anıyorlar: Bu tür bir deneyimin yınelenmesini garanti altına alarak... îngiltere'nin eskı dışışlen bakanı Robin Cook'un geçen hafta köşesin- de yazdığı gibi Ingilız hükümeti, ül- kenin Trident nükleer silahlannı kamu- oyuna haber vermeden ve parlamen- toya danışmadan değiştirmeye karar vermişe benziyor. Durum Cook'un düşündüğünden daha da kötü olabilir. Cook, Aldermaston'daki nükleer si- lah üretim merkezinin yeni nesil bom- ba üretimi için yeni teçhizatla donatıl- dığına dikkat çekiyor. Bu haberin ilk sızdığı 2002 yılında üretim merkezi adı- na bir sözcü yeni teçhizatrn, Trident'in değişmesi için değil füzelerde kulla- nılmak üzere savaş başlığı ve mini nükleer silahlar üretilmesi için geti- rildiğini açıklamıştı. Eger bu açıklama doğruysa hüküme- tin Trident'i yenilediği de doğru. Za- ten o dönemin savunma bakanı Geoof Hoon haber sızmadan Önce îngilte- re' nin nükleer güce sahip olmayan bir ülkeye karşı mini nükleer silahlar kul- lanmaya hazır olduğunu açıklamıştı. Her zaman olduğu gibi "çok yarar- h" bir iş yapan The Times gazetesi Hiroşima'nın yerle bir edilişinin 60'ıncı yıldönümü olan 6 Ağustos Cumartesi Cünü kentteki 'Banş Anıtı Parkı'nda ölenlerin anısına binlerce mıun yakıldı. Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'da ise böyle bir acının bir daha yaşannıasını istemeyen aktrvistler bu dileklerini yazdıklan pankarüarla gösteri yürüyüşü yapûlar. (AP) Tridentlerin neden yenilenmesi gerek- tiğini açıklıyor: "Nükleer güçler kulü- bünü terk etmek İngiltere'nin ulusla- raras anlamdaki etkinliğinive güçlü du- ruşunu mahveder." Hlndlstan'la Işbirllğl Bu doğru ve hemen hemen dünya- daki herkesin bombaya neden sahip olmak istediğinin nedenini açıklıyor. Iki hafta önce, yeni bir nükleer anlaş- ma imzalayan ABD Başkanı George VV. Bush ve Hindistan Başbakanı Man- mohan Singh, uluslararası kuruluşla- nn 1945 yılı sonrasında meydana ge- len küresel değişimleri göz önünde bulundurmalan gerektiğini açıkladılar. ABD Başkanı bu uluslararası kuru- luşlann Hindistan'ın bu küresel se- naryoda gün geçtikçe artan önem ve rolünü de benimsemeleri gerektiğini vurguladı. Bu sözler açıkça ifade et- mek gerekirse şu anlama geliyor: "Ehnde bir atom bombası olduğuna göre Hindistan, Birleşmiş MiDetler Gü- venlik KonseyTnin üyesi olmah." Îngiltere'nin de ımza koyduğu Nük- leer Silahsızlanma Anlaşması iki nok- tayı açıkça vurguluyor. Bunlardan bi- ri nükleer gücü olmayan ülkelerin. elinde nükleer silah buİundurmaması gerektiği. Diğeri de nükleer gücü olan- ların da iyi niyetle, tamamen sılahsız- lanmak için yapılan görüşme ve çaba- lannı sürdürmeleri gerektiğidır. Ancak Ingiltere Başbakanı Tony Blair. tek ba- şına anlaşmanın gereklerini yırtıp at- maya karar vermişe benziyor. Mayıs ayında da anlaşmaya ABD 'den bir darbe geldi. Anlaşmanın daha et- kin şekilde uygulanması amacı güdü- lerek gidilen New York'taki dorukta, John Bolton'un yönetimindeki ABD delegasyonu dığer ülkelerle tartışma ze- mini yaratmak için bir takvim belirlen- mesini bile reddetti. Görüşmeler an- laşmaya vanlmadan yanda kesildi. Bu durumda Nükleer Silahsızlanma An- laşması'nı da geçersiz hale gelmiş sa- yabiliriz. Tabii Bolton'un görevini ba- şanyla tamamlaductan sonra ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçiliği gö- revine terfi ettirildiğini anımsatmamı- za gerek yok. Bush'un harlkalar dünyası Bush bu anlaşmaya zarar vermek is- tedi, çünkü onun yeni planlarına uy- muyordu. Geçen ay Senato, kısa adı "RNEP" olan,Hiroşima'yaatılandan 10 kat daha etkili bir bomba üretimi için araştırma amaçlı 4 milyon dolar- lık bütçe aynlmasına onay verdi. RNEP düşüncesinin, 1991 yılında Irak'ın devrik lideri Saddam Hüse- yin'in kitle imha silahlanyla mücade- le etmek içın düşürüldüğünü öğrendi- ğinizde Bush'un ne kadar "harika bir dünya"da yaşadığını bir kez daha an- larsuuz. Saddam hücresinde oturuyor ama, o "hernalde de^rik tiderin kitle imha süahlanrun hayaletini kovalamak için" uluslararası bir anlaşmayı mah- vediyor ve yeni bombalar üretiyor. Bu tabloya dikkatlice bakarsak nük- leer silahlanmanın önünü kesecek tüm yöntemlere "eheda" diyebiliriz. Bu konudaki en büyük felaket Bush'un iki hafta önce Manmohan Singh'le buluşmasıydı. Hindistan nük- leer silaha sahip ve Nükleer Silahsız- lanma Anlaşması'nı imzalamayı red- dediyor. Anlaşma ise Hindistan'ın nük- leer teknoloji edinme hakkına sahip ol- maması gerektiğini öngörüyor. Ancak Bush, 18 Temmuz'daki ikili buluşmada sorumluluk sahibi bir dev- let olarak Hindistan' ın da nükleer tek- noloji edinme konusunda diğer devlet- lerin sahip olduğu hak ve avantajlara sahip olması gerektiğini söyledi. Hin- distan'la sivil amaçlı kullanılacak nük- leer enerji üretimi konusunda işbırlı- ği yapacağını ve Kongre'den bu işbir- liği için ABD yasa ve politikalannın uyarlanmasını isteyeceğini söylemeyi de ihmal etmedi. Bu buluşmadan, çok değil dört ay önce de Güney Asya ül- kelerine silah satma ambargosunu kal- dırmıştı. Işe, Pakistan'a F- 16 filosu satarak başlamıştı. Oyunun Işleylsl Demek ki oyun böyle işliyor. Bom- baya sahipseniz ve kullanacağınıza da- ir tehdit savuruyorsanız ABD'nin nük- leer yapılanma konusunda size sıra dı- şı şekilde izin vermesini sağlıyorsunuz. Nükleer silahlanma için bundan daha iyi bir yöntem olabilir mi? Geçen hafta Iran hükümetinin söz- cüsü, Hindistan'ın kendi çıkarlannı düşündüğünü ve bu ülkeyi bundan do- layı eleştiremeyeceklerini, ancak ABD'nin onlara karşı hoşgörüsünü çifte standart olarak değerlendirdik- lerini açıkladı. Kuzey Kore ise ABD'yle görüşme- lerinin ikinci haftasında. Bush yöne- timi Pyongyang'la temas kurarak iyi ediyor. Ancak nükleer konusundaki tabloya dikkatlice bakarsak ABD'nin genel tutumundan çıkanlacak önem- li bir ders var. Eğer petrolünüz varsa ve bomba üretmiyorsanız -Irak gibi- işgal edili- yorsunuz. Petrolünüz var ve bomba da üretiyorsanız işgal edilmekle tehdit ediliyorsunuz ama büyük olasılıkla böyle bir işgal söz konusu olmayacak. Ve.. petrolünüz yok, ama bombanız varsa ABD'den bir temsilci ülkenize gelip görüşmeler yapıyor. Tony Blair'in korkaklığıyla ve Manmohan Singh'in çıkarcılığıyla kö- rüklenen Bush'un paranoyası nede- niyle nükleer silah üretimine yasak koymayı amaçlayan küresel girişim son birkaç ay içinde yok edildi. Dün- ya, günümüzde son 35 yüdır olduğun- dan çok daha yaygın şekilde bir nük- leer silahlanmanın sonuçlannın do- ğurduğu büyük bir tehditle karşı kar- şıya. (The GuanSan, tngittere, 2 Ağustos) Kremlin 'den sansürpolitikasıMAŞAGESSEN S ovyetler Birliği'nin geçmişte kalan ka- ranlık günlerinde Moskova'dakı yaban- cı gazeteciler çok gülünç hayatlar yaşı- yorlardı. Önceleri, otellerde kalıyorlardı. Son- ralan ise özel, kapalı bölmelerde kaldılar. Yan- lannda SSCB'nin tayin ettiği çevirmen, şoför ve bir ofis görevlisı bulundurmak zorunday- dılar. Tabii, bu yardımcılar genellikle KGB adı- na çahşıyordu. Moskova dışına çıkmak için yönetimden özel izin almalan şarttı. 1961 yılı öncesinde tüm yabancı gazeteci- ler haberlerini devlet elindeki merkezi haberleşme binasından göndermek zorunday- dı. Haberler önce sansür kurulu tarafından okunuyordu. Bazen bazı haberlerin günlerce tutulduğu oluyordu. Ya da silinmiş, değişti- ribniş şekilde geri gönderiliyordu. Tabii ha- beri okuyan sansür kurulu üyesi çok az karan tek başına veriyor- du. Haberlere yapılan müdahale- ler için Statin yönetiminin sek- reteryası aranıyordu ve oradan emir ahnıyordu. Tabii birçok gazeteci sansürü delmeye çahşıyordu. Bazılan ha- ber ve yazılarına edebi benzerme- ler, ilginç terimler koyup sansür- cü zihniyetin bunu atlayacağını umuyordu. Çoğunlukla da oyunlan başanlı olu- yordu. Radyocular ise yine aynı resmi bina- dan yaptıklan yayında sansüre takılmamak için hızlı konuşarak söylenenlerin dikkat çek- memesine, sansür kurulu tarafından atlanma- sına çahşıyordu. Bazılan ise haberlerini dip- lomatlann posta semsiyle gönderiyordu. Tabii, bu gibi hileler yaparken yakalarunca da sınır dışı ediliyorlardı. 1940Tarda ülkeden srnrr dışı edihne o kadar sık yaşanan bir şey haline gehnişti ki.. bir ara Moskova'da sade- ce bir yabancı gazete temsilcisi vardı. O da New York Times'ın Harrison SaHsbury'siydi. Tabii yabancı gazetelere yazan başkalan da vardı. Ama onlar Sovyetler Birliği yurttaşla- nyla evliydi ve devlete sadık olacaklan ko- nusunda güven kazanmışlardı. Tabii sonra ya- bancı basm kuruluşlan yeni temsilciler atadı- lar. Ve yabancı gazetecilerin sayısı arttı. An- cak sansür kaldınldıktan sonra bile srnır dışı edilmeler sürdü. Perestroyka dönemine ka- dar sınrr dışı edilen muhabirler oldu. Bir UPI muhabrri, Çernobıl sonrasında hastanede ça- lışan bir doktorla röportaj yaptığı için sınır dı- şı edildi. 1991 'de sınır dışı edilen Briton Ed- ward Lucas, Sovyetler Birlıği'nden atılan son muhabir olarak tanınıyor. Lucas yıllar sonra Rusya'ya ekonomi muhabiri olarak geldi. Son kurban ABC Gazetecilere sınır dışı cezası Çeçenistan 'da- ki ikinci savaş başladığında sona erdi. Ancak yakın geçmişe kadar gazetecileri srnır dışı et- mek, aynldıktan sonra yeniden Rusya'ya gel- melerini engellemek ve akreditasyonlarrnı ip- tal etmek için her zaman resmi bir neden bu- lunabilirdi. Mayıs ayında Letonyalı bir TV ekibuıin açıklama yapılmadan srnır dışı edil- mesi ise son dönemde yaşanan istisnai gaze- teci cezalandınlmalanndan biriydi. ABC Kanah'nın Çeçen komutan ŞamilBasayev'le yap- tığı ve yayımladığı röportaj, ga- zetecilere verilen cezalara yeni bir boyut getirdi. Haberin yayı- nından sonra Rusya Dışişleri Ba- kanhğı ABD'nin Büyükelçisi'ni çağırarak nota verdi. Savunma Bakanlığı da ABC'nin askeri konularda bilgi edinme hakkın- dan mahrum bırakılacağını açık- ladı. Sonra dışişleri bakanlığı yeniden sahne- ye çıkarak ABC Kanalı'ndan kimsenin akre- ditasyonunun yenilenmeyeceğini açıkladı. Sovyetler döneminde bile baskıcı tutum ve yön- temler bütün bir medya organizasyonuna de- ğil bireysel olarak tek bir gazeteciye uygulanır- dı. Olup bitendeki en ilginç nokta ise röpor- tajı Özgürlük Radyosu muhabirlerinden And- re>r Babhski'nın, Prag'da yaşayan bir Rus'un yaptığı gerçeğiydi. Tabii Babitski'nin srnrr dışı edilmesi diye bir şey söz konusu değil. Rusya'daki üst düzey yetkililer Babitski'ye ceza veremeyeceklerini bildikleri için üst- lerine başvurdular. Tabii ABC'nin buradaki temsilcisinin ABD'deki üslerine danışmadan, televizyon kanalının yönetiminin de Washing- ton'a danışmadan bir karar almadığını biliyor- lardı. Olup bitenler Rusya'daki bakanlıklar- da yaşamın nasıl sürdüğünü anlamak için önemli göstergeler. Bakanlıklar da geçmiş günlerde olduğu gibi her şeyi Kremlin'e danışarak yapıyorlar! (TheMoscotv Times, Rusya, 5 Ağustos) ABD'nin ABC kanalını Çeçen lider Basayev'le röportaj yayımladığı için 'cezalandınyor'. (şler şimdiye kadarki gibi iyi giderse düşündüğümüzden daha erken çekilebiliriz. ( Rummv' kısaltması ABD Sa\ıınma Bakanı Donald Rumsfeld için kullanılnuş.) Füistin 'e destek.. K ralAbduDah'ınFi- lıstin Devlet Baş- kanı MahmutAb- bas'la başkent Amman'da çarşamba günü yaptığı gö- rüşme, israil'inGazze Şe- ridi'nden çekilmesinın mümkün olduğu kadar olaysız olması gerektığı- ne odaklandı. Kral Abdullah'ın bu gö- rüşme sonrasında tsrail Sa- \oınma Bakanı Şaul Mo- faz'la yaptığı görüşmerun de içeriğini bu konu oluş- turdu. Urdün'ün Israil'in Filistin topraklanndan çe- kilmesinde payı var ve 1967'den beri işgal edılen topraklann tamamından çekilinmesinden başka bir şey istemiyor. Burada Fi- listin'in bütünlüğünü ko- ruması ve Filistin yöneti- mine verilecek destek de çok önemli. Ürdün Kralı bu nedenle Abbas'la görüş- mesinin öncesinde Filis- tin'in bir iç çatışmaya gir- mekten kaçınması gerek- tiğini vurgulayan bir açık- lama yayımladı. Kral Ab- dullah, Israil çekildikten sonra Gazze Şeridı'ndeki kontrolü sağlayabilmesi içın ülkesinin Filistın'e tam destek vereceğini söyledi. Banş sürecl rlske atılmamalı Israil'in Gazze Şeri- di'nden çekilmesi tarihi bir adım. Ve bu adımı baş- ka bölgelerden de çekil- meyi öngören adımlar iz- lemeli. Bu ilk adım sırasın- da yaşanacak bir tatsızlık gelecekteki Israil-Filistin ilişkilerini ve iki tarafın işin sonunda banş anlaş- ması için masaya oturma- larını riske sokacağını unutmayalım. Bu nedenle uluslararası kamuoyu, özellikle de Arap dünyası bir adım öne çıkarak sadece Israil'in çe- kilmesine tam destek ver- diğini açıklamakla yetin- memeli. Filistin yönetimi- ne destek verdiğini açıkla- malı. (Jordan Times, Ürdün, 5 Ağustos) Tazminat yasası değiştirilmeliAREL HARON M edyada hıç yankısı olmadı. Ama İsrail Parlamentosu Knesset'in geçen hafta ka- bul ettiği yasa, tarihinin en alçak ya- salarından biriydi. Adırun masumca "Shillerin Gördüğü Zararlarda Taz- minat Yasası'nın 7'nci Maddesi" ol- duğuna bakmayın. Bu yasa savunma bakanının çatışma bölgeleri olarak ni- telendirdiği bölgelerde yaşayan Fi- listinlileri tazminat hakkından mah- rum bırakıyor. Örneğin Israil Savun- ma Güçleri'nın umursamazlığı yü- zünden yakınlarından geçerken ateş edilen ve bir gözünü kaybeden Filis- tinli, Israil Devleti'nden tazminat alamayacak. Ateşin kasıtlı olarak ve kötü niyet beslenerek açılmasına rağ- men ateş eden asker bulunamadığı ve yargılanmadığı sürece -ki bu şu an- ki şartlarda hıç de mümkün değil- taz- minat talep edemeyecek. Tabii bu yeni yasal düzenleme, devleti bu tür vakalardaki birçok askerini yargıla- ma yükünden de kurtaracak. Yargıya güven kalmaz Yeni yasayla Filistinliler sadece tazminat istenebilecek yeni vakalar- da bu haktan mahrum bırakılmıyor. Geçmişte yaşanan olaylar nedeniy- le dava açıp duruşmalan başlamamış olanlar da bu haklannı kaybettiler. Cünkü bu yasayla 2000 Eylülü'nden sonra "kurban olanlann" haklan or- tadan kalkmış oluyor. Bu yasa sadece güvenlik güçleri- nin ya da Israil Devleti'nin başka bi- rimlerinin kurbanı olanlara -yakın- lan ölen, yaralanan, evleri yıkılanla- ra- ve zarar görenlere darbe indir- miyor. Israil hukuk sistemine de bü- yük zarar veriyor. Cünkü yargıya olan güven ve saygının yitirilmesi- ne neden oluyor. Yasaya "evef oyu vermek için ellerini kaldıran Knes- set üyeleri, tsrail hukuk sistemine karşı oluşacak güvensizliğin kurban- lann haklannı uluslararası mahke- melerde aramalarına neden olacağı- nı akıllarından çıkarmamalılar. Şimdi, yeni yasa büyük olasılıkla hukuksal açıdan mercek altına alına- caktır. Bireysel özgürlükler ve insa- na saygıyı garanti altına alan temel yasa, üısan yaşamına zarar verecek, saygınlığını zedeleyecek olan yasal uygulamalan iptal edebiliyor. Bu ya- sa aynı zamanda gayrimenkul hak- larım da garanti altına alıyor. Mad- de 7 ise bu yasayla verilen tüm hak- lan ihlal ediyor. Bu nedenle de hukuki mercilerin adaletin yeniden sağlan- ması için devreye girmesi gerekiyor. (Haaretz, İsrail, 3 Ağustos) İsrail'de, çekilmc planını protesto eden- ler eylemsiz gün geçirmiyor. Ve, bu ey- lemlere çocuk, genç, yaşlı her >-aş grubu ve kesimden temsilci kanbvor. (AP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle