17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 AĞUSTOS 2005 PAZARTESİ CUMHURİYET EKONOMI [email protected] Geçen yıl ocak ayında kişi başına 1127 dolar gelir elde edilirken bu yıl aynı dönemde sağlanan gelir 985 dolar Turistçok, pamyok• Türkiye, yıhn ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine göre 1.8 milyon daha fazla turist çekmesine karşm turist başnıa elde ettiği gelir azaldı. Turist çekmekte yakalanan başan, gelirde yakalanamadı. Ekonomi Servisi - Tunzmin parlayan yıldizı Türkiye, son dönemlerde turist sayısını arttınnada yakaladıgı başanyı, turist başına gelirde yakalayamıyor. AA'nın hesaplamalanna göre Türkiye, yıJın ilk 5 ayında geçen yılın aynı dönemine göre 1.8 milyon daha fazla turist çekmesine karşılık turist başına elde ettiği geliri arttıramadı. Nitekım geçen yılın ocak ayında turist başına 1.127 dolar gelir elde edilirken bu yılın ocak ayında söz konusu rakam yüzde 12.6 düşerek 985 dolara indi. Şubat ayında tunst başına gelir 827 dolardan 787 dolara düşerken turist başına elde edilen gelirdeki azalış yüzde 4.8 oldu. Mart ayındakı turist başına gelir yüzde 11.9 azaldı ve 776 dolardan 684 dolara indi. Nisan'da da geçen yılın aynı ayına göre turist başına gelir yüzde 2 düştü. 2004 yılı Nisan'ında 703 dolar olan turist başuıa gelir 689 dolara indi. Yılın ilk 5 ayında turist başuıa gelirde artış görülen tek ay ise mayıs oldu. Bu ayda geçen yılın aynı ayına göre turist başına gelir yüzde 1.4 artarak 647 dolardan 656 dolara çıktı. Türkiye, doğal ve tarihi zenginliğiyte turist çekmekteki başansını geliri artürmakta gösteremedi. Ük 5 ayda turist başuıa gelirde arüş görülen tek ay ise mayıs oldu. Turizmin paıiayan yıldizı Türkiye'de, mayıs ayında geçen yıhn aynı ayma göre turist başuıa harcama yüzde 1.4 artarak 647 dolardan 656 dolara çıkû. Israil turizme darbe vurabilirKUDÜS (ANKA) - Israil'in, terör tehdidi gerekçesiyle turistik gemilennın Türk limanlannda demirlemelerini yasaklayabileceği bildirildi. Geçen cuma günü Türk yetkililerince sağlanan bir istihbarat üzerine Israil hükümeti, toplam 3 bin 500 turisti taşıyan dört Israil gemisinin Türk limanlanna girmelerini yasaklamıştı. Bunun ardından Israil Ordusu Radyosu, Ulastırma Bakanlığı üst düzey yetkililerinin, Israil gemilerinin Türk limanlanna girmelerine izin verilip verilmeyeceğini görüşmek üzere bir toplantı yapacaklannı belirtti. Türk yetkililerinin, Israil'e, bir Akdeniz limanındaki bir gemide 400 kilogram patlayıcı maddenin bulunduğunu, bu patlayıcının El Kaide tarafindan söz konusu dört Israilli gemideki turistleri hedef alan bir saldında kullanılacağının sanıldığını bildirdıklen kaydedildi. Ambalajlı suyun fiyatı 2 YTL ile 5 YTL arasında. Sektöre yabancılann girmesi bekleniyor Su yatınmcının iştahını kabartıyorBERİVAN1APAN tstanbul'da 200'ü aşkın te- sısın satışa sunduğu amba- lajlı sulann fıyan, 2 YTL ile 5 YTL arasında değişiyor. Ülkemizin doğal su kaynak- lan bakunından zengin ol- ması, yabancı firmalann da sektöre girmek istemesi fi- yatlan arttıracağı endişeni de yanında getiriyor. Su Sanayicileri Derneği Başkanı Rüştû Çoban, su sektöründeki 10 büyük fir- manın ve pazara girmek is- teyen yabancı yatınmcıla- nn satış fiyatlannı 10 Avro civanna çıkarmayı amaçla- dıklannı belirtti. Su fiyatlan belirlenirken insanlann alım gü- cünün göz önünde bulundurulma- sı gerektiğinin altını çizen Çoban, "Büyük su fırmalaruunfiyatartişı- SATIN ALIRKEN DİKKAT \/ Su satan işyeri ve su için satış izni alınmalı... *' Kapağın enketinde ya da üzerinde imal tarihi ve son kullanma tarihleri bulunmalı... i/ Güvenlik bandının hava geçirip geçirmediğine ve suyun depolandığı yerin güneş ışığı almamasına dikkat edilmesi gerekir... Tüketiciler, bu şartlara uymayanlarla ilgili şikâyetlerini 0212 511 89 18/19/20 ya da 184 No'lu ücretsiz telefondan bildirebilirler. na gidememelerindeki tek engel de 200'ü aşkın orta ve küçük lütetikü tesislerdir" dedi. Çoban, "Fiyat ar- üşına gftmeyi amaçlayan bazı bü- yük firmalar, orta ve küçük tesisle- ri hedef alan karalama poütikala- nnda bulunuyorlar" dedi. 19 htrehk sulann 2.5 ile 5 YTL arasında fiyatlannın değışmesının nedenini, suyun şehir içinden ya da şehirdışından gelmesiyle ilgili ol- duğunu ifade eden Çoban, " Erik- ü, Hayat, Saka, Pınar, Turkuaz, Ko- müi, Nestie, Kardekn gibi sular şe- hir dışmdan tstanbul'a geldiği için fiyatlan Başpmar, Kum, Güvenpj- nar, Çobanpuıar, Kuzey, Isüranca, Hamidiye, Taşdelen,Baykal gibi su- lardan daha fazla" dedi. Camı terdh edin Istanbul îl Sağlık Müdürlüğu Gı- da ve Çevre Kontrol Şube Müdürü trfan Yıbnaz da "Yabana şirkeder su pazarma girdiğinde fiyatlar yu- kan çekilecek. Ancak insanlann ahm gücünün yettiği ölçüde bir fı- yatpoötikasıbeıMennıeİr diyeko- nuştu. Dönüşümsüz plasuk şişelerin dö- nüşümlü olanlara oranla daha sağ- lıkh olduğunu belirten Yıhnaz, bu- na karşın fiyat farkı göz önune alın- dığında camın tercih edilmesi ge- rektiğini ıfade etti. Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜ- KODER) Başkan Yardımcısı AM Ulvi Büyüknohutçu, "Tüketiciler, içroe ve kullanma sulan hakkmda biBnçkndirümeli Su alan her tüke- tkiye suyun fizikselve kimyasal ana- üz sertülkası verilmelL Yerel yöne- timkr de kentierdeki su kaynakla- nnı korumah ve yaonmlar yapma- h" dedi. Su Vakfi Başkanı Istanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Zekayi Şen, ambalajlı su tüketiminin artış göstermesinde sosyal ve ekonomik koşullann etkili olduğuna değindi. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Siyasete Güven Son haftalarda yaşanan kimi tartışmalar, si- yasete güven bunalımının çok ağır bir biçim- de var olduğunu yeniden kanıtlılyor. Yaklaşık yanm yüzyıl boyunca ülkeyi en üst düzeyde yöneten Demirel ve Ecevit'in baş- lattıkları son padişah Vahdettin'in "vatan ha- inliği" konusu ve buna bağlı yorumlar, ülke si- yasetinin içine sürüklendiği çok acıklı duru- mun, zavallılığın ve yetersizliğin, uygun deyi- miyle, dışavurumudur. Eylemli siyaseti çok isteksiz bir biçimde de olsa bırakmak zorunda kalan bu "ikilinin" şu yıllarda yapması gereken, kendi yönetimleri- ni, "artısıyla ve eksisiyle" değerlendirmek, anı- lannı yazmak ve gelecek kuşaklann buradan dersler çıkarmasını sağlamak olmalıydı. örneğin, yıllarca başbakanlık yapan Sayın Demirel, kendi yönetimi sırasında yükselen sağ ve sol iç çatışmalar sırasındaki tutumunu açıklamalı; bu süreci "Iti ite kırdınyoruz" diye açıklayan kendi içişleri bakanına karşı nasıl bir tavır aldığını; 'Bana milliyetçiler adam öl- dürüyordedirtemezsiniz" sözlerinin düşünsel kökenlerini; daha da önemlisi 1961 Anayasa- sı'nı neden bu toplum için fazla demokratik bularak "bol elbıse" saydığını kuramsal ve uygulamalı yönleriyle irdelemeliydi. Buniaria da kalmamalı, devlet olanaklarını, bu arada KİT ve SSK'nin kaynaklarını yakınlannın ve yandaşlannın çıkarlanna kullanıp kullanmadı- gını; türban olayının nasıl oluştuğunu; siyasal gücünden, karşıtlarını baskı altına almada ya- rarlanıp yararlanmadığını.. olabildiğince nes- nel bir biçimde açıklamalıydı. Çok önemli bir nokta daha var; Demirel, Is- lam dinini siyasete âlet etmedeki yetenek, be- ceri ve deneyimlerini değertendirmeliydi. Son- ra da, Vahdettin'e karşı Atatürk'ü savunur görünmesi, eğer bir "büyük günah çıkarma" ise bunun da içtenlikle "milletine" anlatılma- sı gerekirdi. Ya Ecevit? Onun da Vahdettin olayından ön- ce, "halkına" anlatması gereken çok şey var- dı. Bırakınızson başbakanlığı döneminin son- lannda önderiiğinin düştüğü acıklı durumu bir yana, sosyal demokrasi ya da demokratik sosyalizm konusundaki tutarsız, yalpalayan ya da dalgalı tutumunu da isterseniz bağışla- yınız. Ama, onun, başında bireysel de olsa onurtu bir tutumla karşı çıktığı 12 Eylül faşiz- minin yasa ve kurumlarıyla sonradan uyumlu bir çizgi izlemesinin nesnel nedenleri nasıl açıklanacaktır? Ya da sayıları milyonlara ula- şan iyi niyetli destekçilerinin yaşadığı olağa- nüstü düş kınklıklannın kavramsal karşılığı ne- dir? Ya kişiye/aileye bağlı parti örgütlenmesi- nin, tüm yönleriyle, bu işi en keskin bir biçim- de uygulayanlardan biri olarak Sayın Ecevit'in, siyaset yazınında yer almasını sağlaması zo- runlu sayılmaz mı? Eğer siyasal tarihle "ihanet açısından" ilgi- leneceklerse, bu ikili, kendi yönetimlerinin ta- rihini de yazmalılar. Ancak, bizde böyle birge- lenek yok.. siyasetçi ne kendisiyle hesaplaşı- yor ne de toplumla hesaplaşmasının erdemi- ni yakalayabiliyor. Aynca, örnekler çoğaltılabilir. Oluşan parti yapılannda kişiye bağlılıklann her yeniliği yi- yip bitirdiği; hercanlanma isteğinin vefilizlen- menin henüz beşiğindeyken boğulduğunu; ki- şiliklerin çiğnendiği, ezildiği vedışlandığı ve bu nedenlerie siyasetin toplumla bağlarının ko- panldığı bir ortam yaratılmış bulunuyor. Top- lum da siyasetçiye hiç ama hiç güvenmiyor. [email protected] DÜNYA EKONOMlStNE BAKIŞ / ERGÎN YDLDIZOĞLU LONDRA ergin.yildizogluagmail.com Geçen hafta uluslararası medyadaki haberve yorumlar, dünya ekonomisinde ve uluslararası ilişkilerde, Ortadoğu merkezli bir "kasırganın" enerji toplayarak güçlenmeye devam ettiğini gösteriyordu. Türkiye'deki gazetelerse şu iki gerçeğin artık halktan dasaklanamaz hale geldiğini gösteriyor. Birincisi, borsa başdöndürücü yüksekliklere eri- şirken ekonomi gittikçe kınlganlaşıyor, böylece bir mali kriz olasılığı artıyor.lkincisi ülkenin dış politikası Kıbns, Avrupa Birliği ve Kuzey Irak gi- bi stratejik (gelecekteki variığına ilişkin) nokta- larda tam anlamıyla bir çıkmaza girmiştir. öyleyseTürkiye'nin, bu "kasırgaya", hemza- yıflayarak hem de en iyi ifadeyle uluslararası je- opolitikteki gelişmeleri doğru okuyamayan ya dadahaeleştirel biryaklaşımla, iradesiz bir lider kadrosuyla girmekte olduğunu söyleyebiliriz. Kasırganın merkezlnde... Güç toplamakta olan bu "kasırganın" ana bi- leşenlerini, geçen haftalarda birçok kez tartıştık. Yalnızca anımsamakla yetinelim: Dünya ekono- misinde mali dengecilik, kapasite fazlası soru- nu var. Kapasite fazlası ve mali dengesizlik, as- keri sınai kompleks ve finans sermayesi gibi ki- lit sermaye gruplannın, Amerika ve Avrupa'da birbiriyle çelişen ekonomik ve siyasi seçenekler üzerinde yoğunlaşmasına neden oluyor. Ulusla- rarası ekonomik, mali ve askeri düzlemlerde var olan, egemen güçlerle yükselmekte olanlar ara- sında rekabet, korumacılık eğilimleri, silahlanma yarışı gittikçe güçleniyor. Geçen haftaki haber ve yorumlara dönersek: önce petrol: Petrolün varil fiyatı, hem "kasır- ganın" basıncıyla hem de petrol arzında başla- yan duraklamanın (düşüşe geçmeden önce?) etkisiyle 60 doların üzerine çıktı. Nisanda Dani- el Yergin 80 dolardan, Goldman Sachs analist- leri 110 dolardan söz ediyoriardı. "Kaynak Sa- vaşları" kitabının yazan Prof Kla- re'nin geçen hafta yayımlanan bir denemesi, "artık kalıcı olarak yük- sek fiyat dönemine girdiğimizi" gösteriyordu (Tomdispatch, 05/08). Financial Times'ın aktar- dığı gibi uluslararası dev petrol şirketlerinin bu yeni dönemi tüketiciye anlatmak ve yardım is- temek için gazetelere, tam sayfa ilan vermeye başladıklanna bakılırsa (04/08) Prof. Klare hak- lıydı. VVashington Post'ta bir "on line tartışma- sı" yayımlanan ünlü enerji analisti, Bush'un enerji danışmanlarından Mattevv Simmons'un da Klare ile (si- yasi olarak olmasa bile petrolün gele- ceği konusunda) aynı görüşü paylaş- tığı görülüyordu (04/08). Biz bu ortamda, büyük güçlerin, pet- rolün tedarikini serbest piyasaya bıra- kamayacaklarını savunuyorduk. ön- ceki hafta haberler bu öngörümüzü doğruluyordu: ABD Senatosu'ndan çı- kan itiraz sesleri, orta büyüklükte bir ABD petrol şirketi olan UNACOL'ın bir Çin şirketi tarafından alınmasını engel- ledi. Böylece küreselleşme ve ser- best piyasa fantezileri ortalıkta, tam anlamıyla iğfal edilmiş oluyordu. Geçen yıl içinde çeşitli yazarlar, Fi- nancial Times'dan Martin Wolf, Newsweek/Washington Post'tan Ro- bert Samuelson dahil, küreselleş- menln geleceğine ilişkin kaygılannı di- le getirmeye başlamışlardı. Bu tem- kinli ifadelerin yanı sıra küreselleşme- nin bir anormallik olduğunu ve artık sona erdi- ğini savunan görüşler de büyük gazetelerin say- falannda belirmeye başladı. örneğin The Long Emergency; Surviving the Converging Catast- rophes of the Tvventy-First Century (Uzun Süre- li Acil Durum?) başlıklı kitabın yazan James Ho- ward Kunstler, The Guardian'daki "Küresei- 'Kasıpgaya' Hanrlıksız Yakalanmak? leşme birsapmaydı, sona eriyor" başlıklı yoru- munda, "ucuz enerji ve göreli banş ortamı yan- lış birdoktrinin (küreselleşme engellenemez ve kalıcıdır- E.Y) üretilmesıne yardımcı oldu" de- dikten sonra "dönemin kapanmakta olduğunu" savunuyordu. Kısacası uluslararası ekonomik ilişkilerde artık küreselleşmeci tezlere dayanarak hareket etmek (örneğin son özelleştirmelerde olduğu gibi) orta ve uzun dönemde, çok daha büyük yıkımlara zemin hazırlayacaktır. Irak ve ötesi: Geçen hafta Irak'ta bir vuruşta 14 ABD askerini öldüren saldın, "ABD görevli- lerinin deyimiyle, isyancılann giderek daha bü- yük ve daha öldürücü bombalar yapabildikle- n'ni gösteriyordu "(The New York Times, 04/08). Böylece haftanın ilk üç gününde 21 ABD askeri ölmüş, toplam ABD kaybı da 1800'ü geçmişti. ABD Irak'ta, isyancılarla baş etmek- te giderek daha fazla zorlanırken VVashing- ton'da iki konuda, dedikodularyoğunlaşıyordu. Birincisi, kimi emekli CIA görevlilerine göre Chaney'nin bürosu, Iran'ataktiknükleersilah- lann da kullanılabileceği bir saldın planı hazırtı- ğı içindeydi (P. Giraldl, The Ame- rican Conservative, 1/08, Scott Horton, AntiVVar, 05/08). Ikincisi Kuzey Irak'ta Kürtler, üstelik de büyük birolasılıkla, Israil'in de teş- vikiyle ayrı bir devlet kurma yolun- da hızla ilerliyorlardı (örneğin, Seymur Hersh, New Yorker, 06/2004; Fred Halliday, Opende- mocracy, 29/07). Türklye... Bu gelişmeler ve Bush'un, John Bolton 'kazmasını' Kongreyi "by- pass" ederek Birleşmiş Milletler temsilciliğine atamış olması, "ka- sırganın" merkezinin Türkiye'ye doğru kaymakta olduğunu göste- riyor. Şimdi, şu "fay hatlannın" Tür- kiye üzerinde kesişmeye başladı- ğını kolaylıkla söyleyebiliriz. (i) ABD-Avrupa çelişkisi; (ii) Petrol ve gaz havzalan üzerindeki rekabetten dolayı Rus- ya, Çin (Şanghay grubu) ve Iran ile ABD ara- sındaki çelişki, (iii) ABD, Israil ile Arap/Müs- lüman dünyası (Radikal Islam) arasındaki, Kürtleri de içeren çelişki. Bu ortamda Türkiye, Avrupa Birllği'ne alın- mıyor, ama sürekli tavizler vermeye zorlanıyor, 1995'te Gümrük Birliği Anlaşması'nı, geçen- lerde de ek protokolü imzalayarak hem ekono- misini ABD'ye açıyor hem de Kıbrıs'taki strate- jik çıkarlannı terk ediyor. Türkiye ABD ile ilişki- lerini "düze/tmeye"çalışıyorama, özellikle Ku- zey Irak'ta, "kırmızı çizgilerini" kaybettikten sonra, şimdi de "devlet doktriniyle" uyum için- de olmayan bir durumu kabul etmeye zorlanı- yor. "Ermeni Sorunu"ndan dolayı uluslararası alanda kendini savunamaz bir noktaya geliyor. Dış ilişkilerdeki bu yönelim, liderlik ve vizyon ek- sikliği, ıç politıkada kurumsal dönüşüm ve kad- rolaşma (ve nihayet Ertuğrul özkök'ü bile (!) rahatsız etmeye başlayan) yoluyla yaşanan bir "tırmanan rejim değişikliği" süreciyle birleşin- ce çok kritik bir konjonktür oluşmaya başlıyor. Ekonomik alandaki gelişmeler de bu kritik konjonktüre gereken tepkilerin verilmesinin hız- la olanaksızlaşmakta olduğunu gösteriyor Dış ticaret ve cari açığın, bu borçlanma ve kur dü- zeyinin sürdürülemeyeceğini artık "fantezifab- rikası, televoleci ekonomistler" de kabul etme- ye başladılar. Ama bunlar, şimdi hızla büyü- mekte olan "kara deliğe" düşmemek için "şaş- kın ördek tersten dalarmış" misali, hükümeti IMF ne istere yapmak, elinde ne varsa satmak konusunda acele etmeye çağırıyorlar. Böylece ekonominin bağışıklık sisteminin son kalıntıla- nnı da hızla tasfıye etmeye yönlendiriyorlar. Bu sırada, kredi kartları borcu felaketine, "<5ze/ emeklilik" fantezisine, bir de "konut kredisi" fantezisi ekleniyor, böylece mali krizin altında kalacaklann sayısı hızla artıyor. Bu ortamda, hükümetin icraatı, açıklamala- n, genelde hükümeti destekleyen büyük bası- nın köşelerinde bile yetersiz bulunuyor, bir ye- teneksizlik, şaşkınlık örneği olarak kabul edili- yor? Kısacası, hızla yaklaşan "kasırgaya" ye- tenekleri son derecede sınırlı, amaçları belirsiz, vizyonları tartışmalı bir kadronun yönetimiyle giriyor Türkiye?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle